Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Dünden bugüne Türkiye-Nijerya ilişkileri

Doğal gaz ve petrol rezervleri, 200 milyonu aşan nüfusu ve geniş tarım arazileriyle Batı Afrika’nın yükselen ülkesi Nijerya’nın Türkiye ilişkileri, yüzyıllar öncesine dayanıyor.

Published

on

Halkı tarafından “Afrika’nın kalbi” olarak nitelendirilen Nijerya, 1960’da bağımsızlığını kazanana kadar İngiliz idaresi altında bulunuyordu.

Bağımsızlığını kazanmasının akabinde de Türkiye ile modern dönem ilişkileri başlamış oldu. Türkiye Nijerya’yı tanıdı. Daha sonra ise, büyükelçilik açıldı ve ikili ilişkiler resmen başlamış oldu. Bu dönemde, Nijerya’da üst üste yaşanan darbeler ve ülkede sağlanamayan istikrar, ilişkilerin gelişmemesi önündeki en büyük engel oldu.

Nihayetinde, 1999’da sivil bir yönetim iş başına geldi ve ülkede siyasi istikrarın olduğu bir dönem başladı. İşte, iki ülke ilişkileri de ivme kazanmaya başladı.

Esasen, Türkiye-Nijerya arasındaki münasebetler yüzyıllar evveline dayanıyordu. Şimdi gelin, iki ülke ilişkilerinin tarihi seyrine birlikte bakalım.

İlk temaslar 16’ncı asırda

İki ülke, farklı kıtalar ve tarihi geçmişlere sahip olsa da değişik alanlarda uzun yıllara dayanan ilişkilere sahip. Bu ilişkilerde ilk adım 16’ncı asırda Osmanlı Devleti’nin Mısır ve Trablusgarp’ı (Libya’yı) fethi ile başladı. Osmanlıların Trablusgarp’a kadar uzanan etkisiyle idari taksimat içerisinde yer alan Fizan Sancağı üzerinden bugünkü Nijerya’nın kuzeydoğusunda kurulan Kânim-Bornu hükümdarı Mai İdris ile temaslar kuruldu.

16’ncı asırda Kuzey Afrika sahillerinin Osmanlı hâkimiyetine geçmesi, 15’inci asırdan itibaren bu bölgeleri ele geçirmeye başlayan İspanyol ve Portekiz gücünün kırılmasında önemli bir aşama oldu. Tüccar ve seyyahların Trablusgarp’tan merkezi ve Sahraaltı Afrika’ya Fizan üzerinden geçmeleriyle bu güzergâh 19’uncu yüzyıla kadar fildişi, devekuşu tüyü, altın ve esir ticaretinde Batı Afrika ile Akdeniz ticaretinin merkezini teşkil etti.

Osmanlı Devleti’nin Nijerya’daki Kânim-Bornu Sultanlığı ile ilişkileri de bu güzergâh üzerinden oldu. Nijeryalı tarihçilere göre, III. Murad döneminde Trablusgarp’taki Osmanlı temsilcisi ile temas kuran Kânim-Bornu hükümdarı Mai İdris hacılar, seyyahlar ve tüccarların Osmanlı hâkimiyetindeki alanlarda korunması; Müslüman olmayanlara karşı savaşında kendisinin desteklenmesi ve son olarak da Gran (Qran) Kalesi’nin Bornu’ya teslim edilmesini talep etti ve bu taleplerden ilk ikisine olumlu karşılık verildi.

Bu ilişkiler 18’inci yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika’daki etkisinin zayıflamaya başlamasıyla geriledi. İngilizlerin bölgedeki nüfuzunun artması da Osmanlı hâkimiyetini olumsuz etkiledi.

Nijerya’da 125 Yıllık Osmanlı Mirası: Şita Bey Ailesi ve Camii

Osmanlı Devleti ile Nijerya arasındaki ilişkiler, Nijerya’nın güneyinde Atlas Okyanusu’na kıyısı olan, bağımsızlık öncesi ve sonrası merkezi konumdaki Lagos’ta bulunan Şita Bey Camii’nin inşası sırasında da sürdü. Nijerya’nın ilk başkenti Lagos’un önde gelen kişilerinden Muhammed Şita, 1894 yılında inşa ettirdiği şehirdeki ilk caminin açılışına II. Abdülhamid’i de davet etti.

Padişah, kendisinin gidemediği cami açılışına özel temsilcisi olarak Liverpool İslam Cemiyeti’nin o dönemdeki başkanı Abdullah Quilliam’ı gönderdi. Londra’daki Osmanlı Büyükelçiliği aracılığıyla Muhammed Şita’ya çeşitli hediyeler gönderilirken kendisine ”Bey” unvanı verildi.

Günümüzde ayakta olan Şita Bey Camii ibadete açık bir şekilde bölge Müslümanlarına hizmet veriyor ve Muhammed Şita’nın torunları Lagos eyaletinde yaşamlarını sürdürüyor.

1. Dünya Savaşına katılan ek siyahi pilot: Ahmet Ali Çelikten

Türkiye ile Nijerya ilişkilerinde Arap Ahmet Ali ve İzmirli Ahmet Ali adlarıyla da bilinen (1883-1969) Türk pilot Ahmet Ali Çelikten’i de hatırlatmak gerekir.

Ahmet Ali Bey Nijerya asıllı bir Afrikalı olup, hayatı boyunca bir Osmanlı şehri olan İzmir’de eğitim gördü ve yaşadı. 1’inci Dünya Savaşı süresince Ahmet Ali Bey Konya Askeri Havacılık Üssünde gönüllü olarak hizmet ederek vatan savunmasında önemli roller üstendi.

Dünyanın ilk siyahi pilotu olan ve Afrikalılar tarafından gururla bahsedilen Çelikten, Eugene Jacques Bullard ile birlikte 1’inci Dünya Savaşına katılmış tek siyahi pilot olma özelliğini de taşıyor.

İlk ziyaret ve gelişen ilişkiler

Nijerya’nın askeri rejimden demokrasiye geçtiği yıllarda Nijerya Devlet Başkanı Obasanjo’nun 2000’de Türkiye’ye resmi ziyarette bulunması ilişkilerde kayda değer bir adımdı.

Çünkü Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in ilk yabancı konuğu Nijerya Devlet Başkanı Olusegun Obasanjo olmuştu. Bu ziyarette Obasanjo, ikili ilişkileri geliştirmek istediklerini belirterek ziyaretinin aslında iki ülke arasında gelişen güçlü bağların bir etkisi olduğunu ve bu bağların 16. yüzyıldaki ilişkilere dayandığını hatırlattı.

2000’li yılların başında iki ülke nezdinde parlamentolar arasında dostluk grupları kurulsa da bu oluşumun bugüne kadar dikkate değer bir karşılığı henüz alınamadı. 2010 yılının Temmuz ayında dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Nijerya’ya yapılan resmi ziyaretle ilişkiler ivme kazandı.

Gül, D-8 Zirvesi vesilesiyle Nijerya’ya gelmiş ve bu ziyaret Türkiye’den Nijerya’ya Cumhurbaşkanı düzeyinde yapılan ilk ziyaret özelliğini taşıyordu. Cumhurbaşkanı Gül’ün Nijerya ziyaretinden 1 yıl sonra Nijerya Cumhurbaşkanı Goodluck Ebele Jonathan 2011 yılının Şubat ayında Türkiye’ye resmi ziyarette bulundu.

2016 yılında Nijerya’yı ziyaret eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iki ülke arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkilerin ilerletilmesine yönelik çeşitli temaslarda bulundu.

Bu ziyaret karşısında Cumhurbaşkanı Muhammed Buhari ve eşi Ayşe Buhari Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daveti üzerine 2017’de Türkiye’ye geldi ve İstanbul’da düzenlenen D-8 Zirvesi’ne katıldı.

Bu üst düzey resmi ziyaretler haricinde iki ülke arasında az da olsa sendikalar ve sivil toplum örgütleri arasında ilişkiler sürdürülüyor.

Ticari ilişkiler

Türkiye’nin, Afrika kıtasındaki en büyük ticaret ortaklarından Nijerya büyüyen ekonomisi, Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğunun (ECOWAS) lider ülkesi olması ve 200 milyona yaklaşan nüfusuyla Afrika’nın ekonomik olarak en büyük pazarları arasında yer alıyor.

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulunca (DEİK) düzenlenen “Türkiye-Nijerya İş Forumu” kapsamında Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın 13-14 Ocak’ta iki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri geliştirmek için Nijerya’ya ziyaret düzenlemesi, bu ülkeyi tekrar gündeme getirdi.

Nijerya, Türkiye’nin Afrika kıtasındaki 6’ncı, Sahra Altı Afrika’da ise Güney Afrika Cumhuriyeti’nden sonra 2’nci büyük ticaret ortağı konumunda bulunuyor. Türkiye-Nijerya arasındaki ilişkiler, 1982’de Nijerya’nın eski başkenti Lagos’ta imzalanan ticaret anlaşmasına dayanıyor.

Bu anlaşma kapsamında, Türkiye’nin Nijerya’dan kakao, kola cevizi ile meyvesi, kauçuk, palm cevizi, kalay cevheri ile metali, çinko, ham petrol ve kömür gibi ürünler ithal etmesi, Nijerya’ya ise gıda ürünlerinden inşaat malzemelerine, elektronik ürünlerinden tarım aletlerine kadar farklı ürünler ihraç etmesi kararlaştırıldı.

İthalatın yüzde 80’i petrol ve sıvılaştırılmış doğal gaz

TÜİK verilerine göre, petrol ve doğal gaz haricinde iki ülke arasındaki ticaret hacmi 2018’de yaklaşık 500 milyon dolar. Bu rakamın 340 milyon dolarını Türkiye’nin Nijerya’ya, 160 milyon dolarını ise Nijerya’nın Türkiye’ye ihracatı oluşturuyor.

İki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerde Türkiye’nin Nijerya’dan 1999’dan itibaren sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ve 2019’dan itibaren de petrol ithal etmeye başlaması önemli bir yer tutuyor. İki ülkenin toplam ticaret hacmi 2019’da 2,3 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Bugün Türkiye, Nijerya’dan ithalatının yaklaşık yüzde 90’ını petrol ve sıvılaştırılmış doğal gaz, geri kalan kısmını ise yağlı tohum, meyve, susam, odun kömürü ve kakao gibi ürünler oluşturuyor.

Türkiye’den Nijerya’ya en fazla ihraç edilen ürünler arasında ise demir ve çelik ürünleri, mobilya parçaları, inşaat malzemeleri ve gıda ürünleri bulunurken Türkiye 2018’de Nijerya’dan en fazla susam alan ülke oldu.

Batı Afrika ülkesi Nijerya’da 40’dan fazla Türk firması faaliyet gösterirken bu firmalarda 500’den fazla Türk ve 2 bin 500’den fazla Nijeryalı istihdam ediliyor. Birçok Nijeryalının Türkiye’den “bavul ticareti” olarak nitelendirilen yöntemle tekstil ürünleri satın alması nedeniyle Nijerya’ya ihracat verileri, gerçek miktardan daha düşük gözüküyor.

Türkiye-Nijerya İş Konseyi 2011’de kuruldu

Türk firmaları ve ürünlerinin Nijerya’da tanıtımı için başta Lagos eyaleti olmak üzere ülkenin farklı bölgelerinde ticari fuarlar düzenleniyor.

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) bünyesinde “Türkiye-Nijerya İş Konseyi” Ocak 2011’de kurulurken bu konsey ile iki ülke arasında mevcut iş birliği potansiyelinin değerlendirilmesi, ikili ticari ve ekonomik ilişkiler gibi konular üzerinde duruluyor.

Türk Hava Yollarının (THY), Nijerya’nın Lagos, Abuja ve Port Harcort olmak üzere 3 noktaya sefer düzenlemesi de ekonomik ilişkilerin canlanmasına katkı sağlıyor.

2018’deki D-8 görüşmelerinde gündeme gelen ortak para birimi ve sanayi bölgeleri projesi ise Türkiye’nin üye ülkelerden Nijerya ile olan ekonomik ve ticari ilişkilerine katkı sağlamayı hedefliyor.  

Dünden bugüne Türkiye-Nijerya ilişkileri

Dünden bugüne Türkiye-Nijerya ilişkileri

Dünden bugüne Türkiye-Nijerya ilişkileri

Dünden bugüne Türkiye-Nijerya ilişkileri

Dünden bugüne Türkiye-Nijerya ilişkileri

Dünden bugüne Türkiye-Nijerya ilişkileri

TRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

İsrail’in Gazze’ye saldırılarında, yardım bekleyenlerin de bulunduğu 35 kişi hayatını kaybetti

Published

on

By

İsrail ordusunun, sabah saatlerinden bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda, aralarında yardım için bekleyenlerin de bulunduğu 35 Filistinli yaşamını yitirdi, çok sayıda kişi yaralandı.

Sağlık kaynakları ve görgü tanıklarından alınan bilgiye göre, İsrail güçleri Gazze Şeridi’nde konutların yanı sıra zorla yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı çadır ve sivillerin toplandığı alanları hedef almaya devam ediyor.

İsrail askerleri, Gazze kentinin güneyindeki Netzarim Koridoru yakınlarında yardım bekleyen sivillerin üzerine ateş açtı. Saldırıda 11 Filistinli hayatını kaybetti, çok sayıda kişi yaralandı. Yaralılardan bazılarının durumunun kritik olduğu kaydedildi.

Zeytun Mahallesi’nde Filistinli aileye ait evin bombalanması sonucu biri çocuk, 3 Filistinli yaşamını yitirdi, yaralananlar oldu.

Refah ketindeki ABD-İsrail yardım dağıtım merkezlerinin yakınında bekleyen ve açlıkla boğuşan yüzlerce kişinin üzerine ateş açıldı. Saldırıda 3 Filistinli hayatını kaybetti, 20 kişi yaralandı.

Gazze Şeridi’nin orta kesimindeki Megazi Mülteci Kampı’nda bombalı saldırı düzenlenen evde 10 Filistinli öldü, çok sayıda kişi yaralandı.

Gazze Şeridi’nin güneyindeki Han Yunus’un Mevasi bölgesinde ise İsrail ordusu iki çadırı hedef aldı. Bombalı saldırıda aralarında çocukların da olduğu 8 kişi hayatını kaybetti.

İsrail, 27 Mayıs’tan bu yana Birleşmiş Milletler (BM) ve uluslararası yardım kuruluşlarının denetimi dışında, ABD-İsrail güdümlü “Gazze İnsani Yardım Vakfı”nı devreye sokarak sözde yardım dağıtımı gerçekleştiriyor.

Ancak bu yapı, BM tarafından tanınmıyor ve Filistinli gruplarca reddediliyor. Hamas, bu sistemi “ölüm tuzakları” olarak nitelendiriyor.

İsrail, 2 Mart’tan bu yana Gazze Şeridi’ne giriş sağlayan tüm kara sınır kapılarını kapalı tutuyor. Yardım taşıyan yüzlerce kamyonun geçişi engellenirken, yalnızca sınırlı sayıda aracın Kerem Ebu Salim Sınır Kapısı’ndan geçmesine izin veriliyor. Oysa Gazze’nin günlük en az 500 yardım kamyonuna ihtiyacı bulunuyor.

İsrail ordusunun 7 Ekim 2023’ten bu yana saldırılarını sürdürdüğü Gazze’de, yoğun bombardıman, aç bırakma, zorla yerinden etme ve altyapının yıkımı sonucu büyük bir insani felaket yaşanıyor. Uluslararası kamuoyunun ve Uluslararası Adalet Divanı’nın ateşkes çağrılarına rağmen İsrail’in soykırım boyutuna varan saldırıları aralıksız sürüyor.

Devamını Oku

Dünya

İran Atom Enerjisi Kurumu: “Nükleer tesislerin durumu iyi”

Published

on

By

 İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami, “nükleer tesislerin durumunun iyi olduğunu ve çalışanlarının moralinin yüksek olduğunu” söyledi.

İran devlet televizyonuna konuşan İslami, ülkedeki nükleer tesislerin son durumuna ilişkin bilgi verdi.

İslami, “Nükleer tesislerin durumu iyi. Çalışanların morali yüksek.” ifadelerini kullandı.

İran Atom Enerjisi Kurumu Sözcüsü Behruz Kemalvendi, birkaç gün önce, İsrail’in Kum kentindeki Fordo Nükleer Tesisi’ne saldırı sonrasında tesiste küçük çapta hasar oluştuğunu fakat nükleer kirlilik meydana gelmediğini, İsfahan kentindeki Natanz Nükleer Tesisi’ne saldırı sonrasında ise tesis içerisinde nükleer kirlilik meydana geldiğini fakat bu kirliliğin tesisin dışına yayılmadığını söylemişti.

Devamını Oku

Dünya

İran, ABD’nin İsrail’in saldırılarında yer alması halinde yanıt vereceklerini bildirdi

Published

on

By

İran’ın Birleşmiş Milletler (BM) Cenevre Ofisi nezdinde Daimi Temsilcisi Büyükelçi Ali Bahreini, “Herhangi bir noktada ABD’nin İran’a yönelik saldırılarda doğrudan yer aldığı sonucuna varırsak ABD’ye yanıt vermeye başlayacağız.” dedi.

Bahreini, BM Cenevre Ofisine Akredite Basın Mensupları Birliği (ACANU) üyesi gazetecilerle bir araya gelerek İsrail’in İran’a saldırılarıyla başlayan çatışmalara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İsrail rejiminin 13 Haziran’dan bu yana İran’a saldırılar düzenlediğini hatırlatan Bahreini, “Bunlar sivil, kadın, çocuk, sivil altyapı hatta ülkemizdeki barışçıl nükleer tesislerini hedef alan İsrail saldırganlığıdır. Bu saldırılar sırasında çok sayıda çocuk ve kadın dahil, yüzlerce masum insan öldürüldü. Sadece İran’da değil, aynı zamanda bölgemizdeki insanların tehlikeli sızıntılara maruz kalması nedeniyle barışçıl nükleer tesislerimiz etrafında büyük bir tehlike var.” diye konuştu.

Bahreini, İsrail’in, ABD’nin yanı sıra birçok Batılı ülke tarafından finansal, lojistik ve askeri alanda desteklenmesini eleştirdi.

İsrail’in, İran’a sebepsiz yere saldırdığını belirten Bahreini, “İsrail bu saldırılar sırasında sivilleri hedef alarak ayrımcılık, orantılılık ve saldırılar hakkında halkın bilgilendirilmesi ilkesini ihlal etti. İsrail, uluslararası hukukun ve insan haklarının tüm normlarını ihlal etti. İran, İsrail saldırılarına karşılık verme konusunda kararlı. Halkımızı, güvenliğimizi ve topraklarımızı savunmada hiçbir şüphe, tereddüt göstermeyeceğiz. Çok ciddi ve güçlü bir şekilde karşılık vereceğiz. Şu anda yaptığımız da bu. Kendimizi savunmaktan başka bir şeye odaklanamayız.” ifadelerini kullandı.

Bahreini, ABD’nin, İsrail’in yaptıklarına ortak olduğuna işaret ederek “ABD olmadan İsrail hiçbir şey. İsrail ne yapıyorsa ABD’nin askeri ve istihbarat desteğiyle yapıyor. ABD’nin eylemlerini takip edeceğiz. Herhangi bir noktada ABD’nin İran’a yönelik saldırılarda doğrudan yer aldığı sonucuna varırsak ABD’ye yanıt vermeye başlayacağız.” diye konuştu.

BM Güvenlik Konseyinin yanı sıra diğer uluslararası örgütlerin bu süreçte İsrail’in işlediği suçları durdurma konusunda başarısız olduğuna dikkati çeken Bahreini, uluslararası kuruluşların varlık nedenlerini kaybettiklerini söyledi.

Bahreini, İran’ın nükleer programının barışçıl olduğunu vurguladı.

Devamını Oku

Trending

Reklam