Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Erdoğan: Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesi gerekiyor

  Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul Salonu’nda BM’nin 76’ncı Genel Kurulu görüşmelerinde katılımcılara hitap etti. “Aşı milliyetçiliğinin halen sürdürülüyor olması, insanlık adına

Published

on

Erdoğan: Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesi gerekiyor

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul Salonu’nda BM’nin 76’ncı Genel Kurulu görüşmelerinde katılımcılara hitap etti.

“Aşı milliyetçiliğinin halen sürdürülüyor olması, insanlık adına yüz kızartıcıdır”

Konuşmasına, Genel Kurul’a katılanları selamlayarak başlayan Erdoğan, Birleşmiş Milletler 76’ncı Genel Kurulu’nun ülkeler ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diledi.

Erdoğan, 2 yıl sonra tekrar Genel Kurul’da bulunmaktan ve burada hitap etmekten büyük memnuniyet duyduğunu belirterek, geride bırakılan yaklaşık 2 yılda tüm insanlığın sancılı günler geçirdiğini anımsattı.

“Son asrın en büyük sağlık krizi olarak nitelenen Kovid-19 salgınında, aralarında dostlarımızın, yakınlarımızın, sevdiklerimizin de olduğu 4,6 milyon insanı kaybettik.” diyen Erdoğan, gösterilen onca çabaya ve aşılamada alınan mesafeye rağmen salgının olumsuz etkilerinin halen devam ettiğine dikkati çekti.

Birleşmiş Milletler 76’ncı Genel Kurulu’nun da işte böyle bir atmosferde gerçekleştiğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

“Burada vereceğimiz dayanışma ve iş birliği mesajlarının, salgınla mücadeleyi desteklemenin yanı sıra, zor günler yaşayan milyarlarca insanın umutlarını artıracağına da inanıyorum. Genel Kurulumuzun, uluslararası toplumun meselelerinde çözümüne daha etkin katkı sağlaması için güçlendirilmesi gerekiyor. Bu doğrultuda verimli çalışmalar yapan 75’inci Genel Kurul Başkanı Sayın Volkan Bozkır’a şükranlarımı sunuyorum. 76’ncı Genel Kurul Başkanlığını üstlenen Sayın Abdullah Şehid’in devraldığı bayrağı çok daha yukarılara taşıyacağına inanıyorum. Türkiye olarak, Genel Kurul’un faaliyetlerini en verimli şekilde icra etmesi için üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeyi sürdüreceğiz. Bu vesileyle, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği görevini bir kez daha üstlenen Sayın Guterres’i tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.”

Bu yılki Genel Kurul’un “Umutla Dayanaklılığı İnşa Etmek” temasıyla düzenlenmesinin fevkalade isabetli olduğunun altını çizen Erdoğan, “Öncelikle, acı da olsa, bir gerçeği ifade etmek istiyorum. İnsanlık olarak bize büyük bir aile olduğumuzu tekrar hatırlatan bu salgında, ne yazık ki, küresel dayanışma açısından iyi bir imtihan verilemedi. Bilhassa az gelişmiş ülkeler ve yoksul toplum kesimleri, salgın karşısında adeta kaderlerine terk edildi.” dedi.

Dünya genelindeki can kaybının yüksekliğinde, küresel sistemin artık çözüm yerine sorun çıkaran, sorunları derinleştiren, sorunları çözümsüzlüğe mahkum eden çarpık yapısının da payının bulunduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:

“Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği, 10 milyonlarca insanın virüsün pençesinde kıvrandığı bir dönemde, aşı milliyetçiliğinin farklı yöntemlerle halen sürdürülüyor olması, insanlık adına yüz kızartıcıdır. Kovid-19 salgını gibi küresel bir felaketin üstesinden, ancak uluslararası iş birliği ve dayanışmayla gelinebileceği açıktır. Tüm ülkeler bu salgından kurtulmadan, herhangi bir ülkenin tek başına güvenle hayatını sürdürmesi mümkün değildir. Genel Kurul’da ortaya konacak iradenin, bu hakikatin anlaşılması bakımından bir dönüm noktası olmasını temenni ediyoruz. Salgın döneminde küresel iş birliğinin önemi yanında tıp biliminin ulaştığı yüksek seviyeyi de görme imkanı bulduk. Dünya Sağlık Örgütü tarafından onaylanan ilk aşının Almanya’da yaşayan Türk kökenli iki bilim insanı tarafından geliştirilmesinden gurur duyduk.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye olarak “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” inancıyla ilk günden itibaren eldeki imkanları dost ve kardeş ülkelerle paylaşmaya çalıştıklarını belirterek, Türkiye’nin bir taraftan vatandaşlarına en iyi sağlık hizmetini sunarken, diğer taraftan da 159 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa tıbbi yardım gönderdiğini anımsattı.

“Yerli aşımız TURKOVAC’ı yakın zamanda milletimizle birlikte tüm insanlığın istifadesine sunacağımızı ifade etmek istiyorum.” diyen Erdoğan, Dünya Sağlık Örgütünün güçlendirilmesi ve salgınlara karşı sözleşme hazırlanması girişimlerini desteklediklerini vurguladı.

Kamu sağlığının korunması ile sosyal ve ekonomik hayatın devamı arasında makul bir denge kurulması gerektiğine işaret eden Erdoğan, “Yaşadığımız hadiseler bize bazı gerçekleri tekrar hatırlatmaktadır. Sevinçlerimiz gibi hüzünlerimiz, acılarımız gibi başarılarımız, sorunlarımız gibi çözümlerimiz de ortaktır.” dedi.

“Ben yaptım oldu” mantığıyla hareket edildiğinde, bunun faturasını sadece belli başlı ülkelerin değil, tüm insanlığın ödediğini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

“Sahadaki gerçekleri ve sosyal dokuyu dikkate almayan dayatmacı yöntemlerle meselelere çözüm üretilemeyeceği, en son Afganistan’da, hem de çok acı bir şekilde görülmüştür. Afganistan halkı, 40 seneden fazladır süren istikrarsızlık ve çatışmaların sonuçlarıyla baş başa bırakılmıştır. Siyasi süreçten bağımsız olarak Afganistan’ın uluslararası camianın yardımına ve dayanışmasına ihtiyacı bulunuyor. Ülkede bir an önce barış, istikrar ve güvenliğin tesis edilerek, Afgan halkının huzura kavuşmasını temenni ediyoruz. Türkiye olarak, bu zor günlerinde Afgan halkına karşı kardeşlik görevimizi yerine getirmeyi sürdüreceğiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de tüm dünyanın gözlerinin önünde yüz binlerce kişinin ölümüne, milyonlarca kişinin yerlerinden edilmesine neden olan insani dramın 10’uncu yılını geride bıraktığına dikkati çekerek, Türkiye’nin bir yandan 4 milyona yakın Suriyeliye kucak açarken, bölgeyi kana ve gözyaşına boğan terör örgütlerine karşı da sahada mücadele ettiğini hatırlattı.

DEAŞ’la göğüs göğüse çarpışan ve bu terör örgütünü hezimete uğratan tek NATO müttefikinin Türkiye olduğunu anımsatan Erdoğan, Türkiye’nin sahadaki varlığıyla, PKK terör örgütünün Suriye’deki uzantılarının işlediği katliam ve etnik temizlik faaliyetlerinin de önüne geçtiğini söyledi.

Türkiye’nin şehitler verme pahasına yürüttüğü çabalar sonucunda güvenli hale getirdiği bölgelere, şu ana kadar 462 bin Suriyelinin gönüllü olarak geri dönüşünü sağladıklarını belirten Erdoğan, aynı şekilde, İdlib’deki Türkiye varlığı sayesinde, milyonlarca insanın hem canının kurtulduğunu hem yerinden edilmesinin önlendiğini vurguladı.

“Uluslararası toplum, bir 10 yıl daha Suriye krizinin devam etmesine izin veremez.” ifadesini kullanan Erdoğan, soruna, Suriye halkının beklentilerini karşılayacak şekilde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı temelinde siyasi bir çözüm bulunması için daha güçlü bir irade ortaya konulması gerektiğinin altını çizdi.

Suriye’nin kuzeybatısına Türkiye üzerinden ulaştırılan BM insani yardım mekanizmasının 12 ay süreyle uzatılmasını memnuniyetle karşıladıklarını belirten Erdoğan, “Bu konuda sergilenen uzlaşmacı yaklaşımın, siyasi sürecin ilerletilmesi ve sığınmacıların gönüllü, güvenli ve onurlu şekilde geri dönüşlerinin sağlanması için de ortaya konulmasını temenni ediyoruz. Bölgedeki terör örgütleri arasında ayrım yapılmasının, bunların taşeron olarak kullanılmasının kabul edilemez olduğunu, huzurlarınızda tekrar ifade etmek istiyorum.” diye konuştu.

Son 10 yılda dünyanın farklı ülkelerinde yaşanan terör eylemlerinin, terörün sadece Türkiye’nin değil tüm insanlığın ortak düşmanı olduğunu gösterdiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve milli güvenliğimizi tehdit eden terör örgütleriyle mücadelemiz kararlılıkla sürecektir. Ülkemizde, Suriyeliler dışında da sayıları 1 milyonu aşan çeşitli statülerde göçmen vardır.” bilgisini verdi.

Afganistan’daki gelişmeler sebebiyle son dönemde, bu ülkeden de göç akını ihtimaliyle karşı karşıya olunduğunu kaydeden Erdoğan, “Suriye krizinde insanlık onurunu kurtaran bir ülke olarak, artık yeni göç dalgalarını karşılamaya ne imkanımız ne de tahammülümüz vardır. Adil yük ve sorumluluk paylaşımı temelinde, tüm paydaşların bu konuda üzerine düşeni yapmasının vakti çoktan gelmiştir. Artık 1951 Cenevre Sözleşmesini ve uluslararası insani hukuku aşındıranlara karşı somut bir tavır ortaya konulmalıdır.” ifadelerini kullandı.

Libya’da uluslararası meşruiyete verilen güçlü destek sayesinde ateşkesin tesis edildiğini ve ardından da Başkanlık Konseyi ve Milli Birlik Hükümeti kurulduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

“Milli Birlik Hükümetinin, kamu hizmetlerinin sağlanması, tüm kurumların birleştirilmesi ve seçimlerin zamanlıca düzenlenmesi çabalarına destek vermeye devam edeceğiz. Uluslararası topluma Libya’nın tüm bölgelerini temsil eden meşru hükümetin yanında durulması çağrımı tekrarlıyorum. Bölgemizde istikrarsızlığı körükleyen, barış ve güvenliği tehdit eden en önemli sorunlardan biri de İsrail-Filistin ihtilafıdır. Filistin halkına yönelik zulüm sürdükçe, Orta Doğu’nun kalıcı barış ve istikrara kavuşması mümkün değildir. Bunun için işgal, ilhak ve yasa dışı yerleşim politikalarına mutlaka ve derhal son verilmelidir. Kudüs’ün 1947 tarihli Birleşmiş Milletler kararına dayanan uluslararası statüsüne, Harem-i Şerif’in mahremiyetine ve Filistin halkının haklarına yönelik ihlallere karşı durmayı sürdüreceğiz. Barış süreci ve iki devletli çözüm vizyonu, daha fazla gecikmeksizin yeniden canlandırılmalıdır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1967 sınırları temelinde, özellikle başkenti Kudüs olan, bağımsız ve coğrafi bütünlüğe sahip bir Filistin Devleti’nin kurulmasının, öncelikli hedefleri arasındaki yerini koruduğunu belirtti.

Kafkasya’daki istikrar bakımından yakın dönemde önemli adımların atıldığını hatırlatan Erdoğan, “Azerbaycan, meşru müdafaa hakkını kullanarak, Güvenlik Konseyi’nin yıllardır uygulanmayan kararlarına konu olan öz topraklarındaki işgali sona erdirmiştir. Bu gelişme, bölgede, kalıcı barış adına yeni fırsat pencerelerinin açılmasına da imkan sağlamıştır.
Tarafların atacağı her olumlu adımı desteklemek kararındayız. İlhakını tanımadığımız Kırım dahil, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin korunmasına önem veriyoruz.” ifadelerini kullandı.

Çin’in toprak bütünlüğü perspektifinde Müslüman Uygur Türklerinin temel haklarının korunması hususunda daha çok çaba gösterilmesi gerektiğine inandıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Keşmir’de 74 yıldır süregelen sorunun, taraflar arasında diyalog yoluyla ve ilgili BM kararları çerçevesinde çözülmesinden yana olan tavırların sürdüğünü ifade etti.

Bangladeş ve Myanmar’daki kamplarda zor şartlarda yaşayan Rohingya Müslümanlarının anavatanlarına güvenli, gönüllü, onurlu ve kalıcı şekilde geri dönüşlerinin sağlanmasına da destek verdiklerini bildiren Erdoğan, şunları kaydetti:

“Kıbrıs meselesinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir çözüm, ancak sonuç odaklı, gerçekçi bir yaklaşımla mümkündür. BM’nin eşit olarak kabul ettiği Ada’daki iki halktan birinin lideri sizlere hitap edebilirken, diğer liderin bu platformda sesini duyuramaması adil değildir. Çözüm için Ada’nın asli unsuru olan Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesi gerekiyor. Kıbrıs Türk halkının ortaya koyduğu yeni çözüm vizyonunu destekliyoruz. Buradan, uluslararası topluma Kıbrıs Türklerinin görüşlerini açık fikirlilikle ve önyargısız bir şekilde değerlendirme çağrısında bulunuyorum. Doğu Akdeniz’deki sükunet ortamının devamı ortak çıkarımızadır. Deniz yetki alanlarının paylaşımına ilişkin sorunların uluslararası hukuk ve iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde çözülmesini temenni ediyoruz. Bunun için öncelikle Doğu Akdeniz’de en uzun kıyıya sahip Türkiye’yi bölgede yok sayan anlayıştan vazgeçilmesi şarttır. Diyalog ve iş birliği için bölgedeki tüm aktörlerin yer alacağı ‘Doğu Akdeniz Konferansı’ düzenlenmesi önerimiz hala masadadır.”

Benzer şekilde Ege Denizi’ndeki sorunların da yine ikili diyalogla çözülmesi gerektiğine inandıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Avrupa Birliği’ne üyelik sürecindeki kararlılığımızı da sürdürüyoruz. Afrika ile yüzyıllara dayanan köklü bağlarımızdan aldığımız güçle bugün de kıtayla ve Afrika Birliği ile dayanışma içindeyiz.” dedi.

Bu anlayışla Üçüncü Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesinin gelecek dönemde Türkiye’de yapılması için gerekli çalışmaları sürdürdüklerini ifade eden Erdoğan, “Yeniden Asya girişimimizle de Türkiye’nin Avrupa ile Asya arasındaki birleştirici konumunu pekiştiriyoruz. Aynı şekilde Latin Amerika ve Karayipler bölgesiyle ikili ve çok taraflı platformlarda ilişkilerimizi geliştirmeye büyük önem veriyoruz. Türkiye, herkes için daha güvenli, huzurlu, müreffeh, hakkaniyetli bir dünya yolunda atılan her adımın yanında olmuştur, bundan sonra da olmaya devam edecektir.” diye konuştu.

Erdoğan, “Her fırsatta dile getirdiğimiz ‘Dünya 5’ten büyüktür’ tespitini, iklim değişikliği hususunda da tekrarlıyoruz.” ifadelerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yeryüzüne kim en çok zararı verdiyse, doğal kaynakları kim vahşice sömürdüyse, iklim değişikliğiyle mücadeleye en büyük katkıyı da onlar yapmalıdır.” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, “Paris İklim Anlaşması’nı, yapıcı adımlara uygun şekilde ve ulusal katkı beyanımız çerçevesinde, önümüzdeki ay Meclisimizin onayına sunmayı planlıyoruz.” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Küresel hiçbir soruna, krize, çağrıya kayıtsız kalmayan Türkiye, iklim değişikliği ve çevrenin korunması hususlarında da üzerine düşenleri yapacaktır.”

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Mevlevi Atış Alanı’nda 5 gün boyunca atış yapılacak… Güzelyurt Kaymakamlığı uyardı: “Bölgeye girilmesi yasak”

Published

on

By

Mevlevi Atış Alanı’nda bugünden itibaren 5 gün boyunca atış yapılacağı, bölgeye girilmesinin yasak olduğu duyuruldu.

Güzelyurt Kaymakamlığı’nın yazılı açıklamasında, 23-27 Aralık tarihleri arasında Mevlevi Atış Alanı’nda tanksavar atışların sabah 07.00 ile 21.00 saatleri arasında olacağı, serbest giriş duyurusuna kadar bölgeye girilemeyeceği bildirildi.

Kaymakamlığın açıklamasında, bölgede tüm aramalara rağmen yerleri tespit edilemeyen patlamamış mühimmatlar bulunması ihtimaline karşın böyle mühimmatların görüldüğü veya bulunduğu takdirde, yerin en kısa zamanda 2’nci Tabur Komutanlığı’na (Mevlevi) bildirilmesi gerektiği de kaydedildi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Dışişleri Bakanlığı, Fransa’nın hava sahası ihlalini kınadı

Published

on

By

Dışişleri Bakanlığı, Baf’ta konuşlanan Fransız savaş uçaklarının KKTC hava sahasını ihlal ederek, Lefke bölgesinde alçak uçuş yapmasını kınadı.

Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile Fransa arasında 2017 yılında imzalanan “Savunma Alanında İşbirliği Anlaşması” kapsamında Baf’ta konuşlanan Fransız savaş uçaklarının, insan hayatını tehlikeye atma pahasına 20 Aralık tarihinde ülke hava sahasını ihlal ettiği belirtildi.

Uçakların, Lefke bölgesinde alçak uçuş gerçekleştirmesinin halk arasında büyük endişeye yol açtığına işaret edilerek, Fransa’nın bu ihlali şiddetle kınandı.

Dışişleri Bakanlığı açıklaması şöyle:

“Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile Fransa arasında 2017 yılında imzalanan Savunma alanında İşbirliği Anlaşması kapsamında Baf’ta konuşlanan Fransız savaş uçakları, insan hayatını tehlikeye atma pahasına 20 Aralık 2024 tarihinde ülkemiz hava sahasını ihlal ederek Lefke bölgesinde alçak uçuş gerçekleştirmiştir. Halkımız arasında büyük endişeye yol açan Fransa’nın bu ihlalini şiddetle kınıyoruz. Kıbrıs Rum tarafı, adada “güvenlik tehdidi” altında olduğu yalanı ile uzun zamandan bu yana ikili askeri anlaşmalar yapmakta ve bölgedeki gerginliği artırmaktadır. Stratejik ortaklık kisvesi altında Güney Kıbrıs Rum yönetimine verilmekte olan bu desteğin ve askeri işbirliğinin Kıbrıs Türk halkının huzur ve güvenliğini tehdit etmesine asla müsaade etmeyeceğimizi vurgulamak isteriz. Bir kez daha, Fransa başta olmak üzere, Rum tarafını askeri alanda cesaretlendiren ilgili tüm tarafları, bölge güvenliğini tehlikeye atacak hareketlerden derhal vazgeçmeye ve sağduyu ile hareket etmeye davet ediyoruz”

Devamını Oku

Kıbrıs

Larnaka Şehitleri İskele’de anıldı

Published

on

By

Milli Mücadele yılları ile 1974 Mutlu Barış Harekâtı sırasında Larnaka Sancağı’na bağlı birimlerde şehit düşenler düzenlenen törenle anıldı.

İskelede Larnaka Şehitler anıtı önünde yer alan tören saygı duruşu, saygı atışı ve ardından da İstiklal marşının okunmasıyla başladı.

Daha sonra çelenkler anıtına konuldu.

Törende günün anlam ve önemine ilişkin ilk konuşmayı Kıbrıs TMT İskele Mücahitler Derneği Başkanı Ali Abdurrahmanoğlu yaptı.
Abdurrahmanoğlu, Larnaka halkının Rumların Enosis hayaline karşı kahramanca mücadele verdiğini kaydetti.

Şehit Aileleri ve Malul Gaziler Derneği Başkanı Gürsel Benan da konuşmasında geçmişin unutmamasının önemine vurgu yaptı.

Benan, “Unutmak Yok, unutmak! Yok olmanın başlangıcıdır. Geleceğe daha emin adımlarla yürümek, gelecekte istikrarımızı korumak için geçmişimizi, geçmişte yapılan mezalimleri, katliamları unutmayacağız, unutturmayacağız” diye konuştu.

İskele Belediye Başkanı Hasan Sadıkoğlu da Rumların 21 Aralık 1963 tarihinde Kıbrıs Türklerine yönelik başlattığı silahlı saldırılara karşı, Larnaka Sancağına bağlı 43 Köyde yaşayan yaşlı, genç, kadın, erkek ve çocuk çok sayıda insanın kahramanca direndiklerini anlattı.

Sadıkoğlu, Rumlar’ın Kıbrıslı Türklere uyguladığı, etnik yok etme politikasının en acı olayının Larnaka’dan Dikelya İngiliz Üssüne gitmek için bindikleri ve bir daha geri dönmeyen 11 vatan evladını taşıyan Kayıp Otobüs olayı olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ise konuşmasına Kıbrıs Türk halkını yok etmek için oynan oyunlara kahramanca direnerek şehit düşenleri rahmetle anarak başladı.

Kıbrıs’ta bir anlaşma olacaksa, mutlak suretle iki devletli bir çözümle olabileceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Tatar, toplumdan topluma bir anlayışın geride kaldığını federasyon defterinin kapandığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “çok büyük fedakârlıklar, çok büyük acılar çok büyük bedeller ödeyen Kıbrıs Türk halkı, bugün bu coğrafyada bağımsız özgür ve hür, kendisine yakışır şekilde, onurlu bir yaşam sürdürebiliyorsa genç nesillere umut dolu bir gelecek bırakma noktasına geldiyse işte bütün bunlar verilen mücadele sayesindedir” diye konuştu.

Geçmişini bilmeyen milletlerin tarihten ve coğrafyadan silinmeye mahkûm olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Tatar, “bizler her zaman barış için mücadeleye devam edeceğiz” dedi.

Anma töreninde bölge okullarından öğrenciler şiirler de okudu.

brt

Devamını Oku

Trending

Reklam