Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Ersan Saner adaylıktan çekildi

Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı, Başbakan Ersan Saner, Ulusal Birlik Partisi Genel Başkan adaylığından çekildi. Saner,halka ve UBP’lilere yönelik açıklamasında şunları kaydetti: “ Çok değerli Kıbrıs Türk Halkı, sevgili Ulusal Birlik Partililer… Bir sü

Published

on

Ersan Saner adaylıktan çekildi
Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı, Başbakan Ersan Saner, Ulusal Birlik Partisi Genel Başkan adaylığından çekildi.
Saner,halka ve UBP’lilere yönelik açıklamasında şunları kaydetti:
Çok değerli Kıbrıs Türk Halkı, sevgili Ulusal Birlik Partililer…
Bir süredir kamuoyunu meşgul eden ve yargıya havale edilen olayların ardından kapsamlı bir açıklama yapma gereği duyuyorum.
Bir taraftan yaşamakta olduğumuz salgın koşullarında ülke sorunlarının aşılması için Başbakan olarak çaba gösterirken diğer taraftan UBP Genel Başkanlığı için kazanma şansı en yüksek aday konumuna geldiğim kuşkusuzdur.
Ancak belli ki, hal böyleyken, UBP Kurultayı’na yaklaşık 10 gün kala birileri kaybetme telaşı içerisinde beni bir komplo ile yarış dışı bırakmayı amaçlamıştır.
Mahkemeye yansıyan ve basında yer alanlardan görülmektedir ki, bana yapılan entrikalar Sucuoğlu merkezlidir.
Bu konuyu daha da açacağım ama her şeyden önce bilinmesini isterim ki, tüm gücümle bu olay içerisinde yer alan herkese karşı hukuksal bir mücadele vermek için hazırım.
Bu hukuk mücadelesini, siyasette entrika ile bir yerlere geleceğini sananlara ve ülkede gücü şantajla elde edeceğini düşünenlere karşı kazanmak benim toplumuma karşı bir görevimdir, borcumdur.
Bazı şeyler bilinmeli, konuşulmalıdır ki ülke için, Partimiz için doğru kararlar verilsin, ekonomik, kimse bir daha siyasi hedef ve ihtirasları uğruna diğerinin özel yaşamının gizliliğini ihlal etmeye cüret edemesin.
Sadece Ulusal Birlik Partisi içerisinde değil, ülke siyasetinde de entrika ile bir yerlere gelmek isteyenlere bu davanın sonucu ciddi bir ders olacaktır.
Süreci yakından takip ediyorum; Polisimizin almış olduğu ifadeler ve emareler neticesinde mahkemede yapılan beyanlara bakıldığında maalesef, Faiz Sucuoğlu ve ekip arkadaşlarının bir kısmının bu entrikanın içerisinde olduğu anlaşılmaktadır.
Bu, hem polisin ortaya koyduğu emaraler, hem de önce Faiz Sucuoğlu’nun söz konusu kurgulanmış videodaki kadın için önce, “haberim yoktur, tanımıyorum, hiç görmedim”, demesi ardından ise, “e işte bir yemek yedik, sosyal medya üzerinden yazıştık” şeklinde itiraflarda bulunması ile de doğrulamaktadır.
Polise verilen tüm ifadelerde de Faiz Sucuoğlu’nun başından sonuna kadar olayın içerisinde olduğu netleşmiş gibi görülmektedir.
Maalesef kendisi bana yönelik kişilik katliamında başrolü oynayarak hem ülkemize, hem partimize hem de benimle aileme kötülük yapmıştır.
Kendisi benimle ilgili olduğunu ve benim aleyhime kullanılacağını öğrendiği bir video ile ilgili olarak Genel Başkanı olarak bana veya Partimizin her hangi bir yetkilisine bunun aleyhime kullanılmasını engelleyici nitelikte bir bilgi vermemekle işin ne denli içinde olduğunu ve neyi amaçladığını şu ana kadar ortaya koymuş durumdadır.
Faiz Sucuoğlu benim aleyhime kullanılacak bir videonun kendisine verilmesi teklifi ile karşı karşıya kaldığında bir suç işleniyordu ve kendisi bir milletvekili olarak bunu polise bildirmeli, suçun işlenmesini engellemeliydi.
Oysa Faiz Sucuoğlu’nun bırakınız polise bilgi vermesini, suçun işlenmesini engelleme gayreti içine girmesini kendisinin bir kısım ekip arkadaşlarıyla organize bir şekilde  bu suçun işlenmesinde rol aldığı polis beyanlarında ve basın haberlerinde görülmektedir.
Faiz Sucuoğlu “haberim yok, bana tezgah kuruluyor” diyerek kendisini temize çıkaramaz. Eminim ki, Faiz Sucuoğlu mutlaka adalet önünde hesap verecektir.
Ben kendisine karşı güçlü bir hukuk mücadelesi vermek için hazırım.
Bunu bir baba, bir eş, ülkede dürüst siyaset prim verilmesini savunan birisi olarak yapmak zorundayım. Bu mücadelemi UBP’ye ve Halkımıza karşı bir borç sayıyorum.
Hukuk mücadelesini sürdürmek için bir makama ihtiyacım yoktur. Polis teşkilatımız başta olmak üzere, adaleti sağlayan tüm kurumlarımıza inancım tamdır.  Zaten her vatandaşımız gibi adaletten başka sığınacağım ve güveneceğim bir liman da yoktur. Dolayısı ile hukuk mücadelemi tek başıma yapma noktasında karar aldım.
Bu nedenle dün itibarı ile başbakanlıktan izne ayrıldım. En kısa süre içinde bir arkadaşımı vekaleten görevlendireceğim.
Artık benim için kişisel bir mücadeleye dönen “ UBP ve ülkemiz için temiz ve adil bir siyaset” algısı için verilecek hukuki mücadele önceliğimdir.
Bu nedenle, ailem, evim UBP’nin daha fazla zarar görmemesi adına parti genel başkan adaylığından da bu an itibarı ile geri çekildiğimi belirtmek isterim.
Tabanda güçlü bir şekilde ‘adaylığın devam etmeli’ baskısı var. Bunu biliyor ve herkesten beni anlayışla karşılamalarını rica ediyor destekleri için candan duygularla teşekkür ediyorum…
Bu andan itibaren bir UBP üyesi ve neferi olarak,  partimizin de yalanlardan, entrikacılardan, halkın refahını kendi siyasi ikbalinden sonra görenlerden temizlenmesi için de elimden geleni yapacağım.
Siyasi hayatım boyunca hiçbir yolsuzluk yapmadım, çalmadım, kamu kaynağını siyaset için kullanmadım, hiçbir karanlık çevre ile işbirliği içerisinde olmadım. Sadece dürüstlüğüme güvendim.
Bu noktadan sonra da adalet ve dürüstlükten asla taviz vermeyeceğim. Hukuk mücadelesinin her aşamasını şeffaf bir şekilde kamuoyuyla ve partililerimle paylaşacağım.
Gelinen aşamada tüm UBP’lileri  22’nci Olağan Kurultayımızda komploculara, entrikacılara karşı tavır koymaya davet ediyor, en derin saygı ve sevgilerimi sunuyorum.”

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

UKÜ, MÜDEK akreditasyonunu beş yıl daha yeniledi

Published

on

By

Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ) Elektrik-Elektronik Mühendisliği Lisans programı ile Bilgisayar Mühendisliği Lisans programı Mühendislik Eğitim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği (MÜDEK) tarafından verilen mevcut akreditasyonlarını yenileme hakkı kazandı.

UKÜ’den yapılan yazılı açıklamada, MÜDEK’in 2024/25 Güz döneminde yeniden genel değerlendirmeye tabi tutuğu söz konusu programların akreditasyon geçerlilik sürelerini beşer yıl daha uzattığı belirtildi.

UKÜ Mühendislik Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Mehmet Kuşaf yaptığı açıklamada, MÜDEK’in Türkiye ve uluslararası düzeyde mühendislik eğitiminin kalitesini artırmayı, sürekli iyileştirme anlayışını yerleştirmeyi ve mühendislik programlarından mezun olanların yeterliliklerini garanti altına almayı hedefleyen bağımsız bir kuruluş olduğunu vurguladı.

Açıklamada, “Washington Accord’a 2011 yılında tam üye olan MÜDEK tarafından akredite edilen programlardan mezun olanlar, diğer tam üyelerin bulunduğu ülkelerin (örneğin ABD, Kanada, İngiltere, Avustralya, Japonya vb.) mühendislik eğitimine eşdeğer olarak kabul ediliyor.” ifadesi kullanıldı.

Devamını Oku

Kıbrıs

Cumhurbaşkanı Tatar New York’ta vurguladı: “Bir anlaşma olsun diye egemenlikten taviz verilemez”

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs Türkü halkının kendi devleti olduğunu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde özgür ve bağımsız şekilde yaşadığını kaydederek, bir anlaşma olsun diye egemenlikten taviz verilemeyeceğini vurguladı.

Tatar, Birleşmiş Milletler (BM) ev sahipliğinde New York’ta gerçekleşen Kıbrıs konulu genişletilmiş 5+1 formatlı gayriresmi toplantının ardından BM Merkezi’nde ve Türkevi’nde basın toplantısı düzenledi.

Konuşmasında KKTC Cumhurbaşkanı olarak Kıbrıs Türk halkını korumanın görevi olduğunu vurgulayan Tatar, Rum tarafının Kıbrıs Türk halkını izole etme politikasına rağmen sağduyu ve akılın galip geleceği ümidiyle hareket ettiklerini, verici adımlar attıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanlığından verilen bilgiye göre, Tatar, konuşmasına BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Kıbrıslı Rum lider Nikos Christodoulides, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Yunanistan Dışişleri Bakanı Giorgos Gerapetritis ve Birleşik Krallık Avrupa Devlet Bakanı Stephen Doughty’ye katılımlarından dolayı teşekkür ederek başladı.

Cumhurbaşkanı Tatar ayrıca, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguin Cuellar’a teşekkürlerini sundu.

Tatar, New York’a yalnızca Mart ayında Cenevre’de BM Genel Sekreteri huzurunda üzerinde mutabık kalınan girişimlerde ilerleme sağlamak için değil, Kıbrıs Türk halkı ve Kıbrıs Rum halkı arasında iş birliği kültürü yaratılmasına ve güven inşasına katkı sağlayacak yeni girişimler sunmak amacıyla olumlu, yapıcı ve ileriye dönük bir gündemle geldiğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı seçildikten sonra gayrı resmi formatta gerçekleşen üçüncü toplantıya katıldığını anımsatan Tatar, mart ayında üzerinde mutabık kalınan ve BM Genel Sekreteri Guterres tarafından basın toplantısında “yeni bir atmosfer” olarak nitelendirilen 6 girişimde ilerleme sağlama konusuna tam bağlılığını her zaman koruduğunu belirtti.

Tatar, New York’taki genel oturumda ve ikili görüşmelerinde, Cenevre sonrası adada yaşanan talihsiz olaylar zinciri nedeniyle yaşadığı derin hayal kırıklığını dile getirdiğini de ifade etti.

-Yeni atmosfer

Yeni atmosferin, iki halkın yararına olacak 6 girişimin tamamında somut sonuçlara ulaşılmasını sağlamasını umduğunu belirten Tatar, Rum tarafının da bu yeni atmosferi korumak için elinden geleni yapacağına, atmosferin korunması, Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum halkları arasında güven inşa etme amaçlı 6 girişimdeki çalışmalara katkı sağlayıp kolaylaştıracağına inandığını dile getirdi.

Rum yönetiminin, Cenevre toplantısı sonrasında, KKTC’deki mallarla ilgili olarak mülkiyet temelli cezai takiplerinin arttığını söyleyen Tatar, konuşmasına şöyle devam etti:

“Rum tarafının bu eylemleri, iki halk arasındaki ilişkilere zarar vermekte ve ekonomimize darbe vurmayı hedeflemektedir. Bir yandan biz güven oluşturup, halklar arası temas ve etkileşimi geliştirmeye çalışırken, Rum yönetiminin bu eylemleri Kıbrıslı Türkler arasında endişe yaratmakta, Kıbrıslı Türklerin baskı ve artan tehdit altında hissetmesine neden olmaktadır.”

Kıbrıslı Türklerin, Güney Kıbrıs’a geçtiklerinde veya yurtdışına seyahat ettiklerinde tutuklanma veya gözaltına alınma korkusu yaşadığını söyleyen Cumhurbaşkanı Tatar, Rumların, taşınmaz mal başvurusu yapabilecekleri , Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da onaylanan Taşınmaz Mal Komisyonu gibi etkin bir iç hukuki çözüm yolu mevcutken, bu durumdan kaçındığını kaydetti.

-“Halkımı korumak görevimdir”

“KKTC Cumhurbaşkanı olarak halkımı korumak görevimdir. Ayrıca adamızın sürdürülebilir geleceği için çalışmayı da görev bilmekteyim, bu yüzden bugüne kadar itidal gösterdim ve karşılık verici adımlar atmadım” diye konuşan Tatar, Rum yönetiminin mülkiyetle ilgili girişimlerinin, Rum toplumunda da Kıbrıs Türkü’ne yönelik kızgınlık duygularını körüklediğini, Rum tarafından yapılan resmi açıklamalara bakılınca bu durumun, asıl amaç olduğuna dair işaretler olmasının ise daha da kaygı verici olduğunu vurguladı.

“Bu olumsuz duygular, bizi birbirimizden ve güven inşa etmekten uzaklaştırma tehdidi taşımaktadır. Bu nedenle, bu olaylar daha geç olmadan sona ermelidir” diye konuşan Cumhurbaşkanı Tatar, şöyle devam etti:

“Üzücüdür ki, Rum yönetimi ayrıca yabancı üst düzey yetkililerin Kıbrıs Türk Tarafı ile temas kurmasını engellemeyi amaçlayan sistematik kampanyasını doruk noktasına çıkarmıştır. Halkımı izole etme ve yıldırma politikası, yeni atmosferde girişimlerde ilerleme hedefimize hizmet etmemekte; adada iki toplum arasında olumlu bir ortam oluşmasına izin vermemekte ve Türk ile Rum toplumlarını birbirinden daha da uzaklaştırmaktadır. Bugünkü genel oturumda da ifade ettiğim gibi, eşitlikten ne kadar az korkarsak, işbirliği kültürünün ve böylelikle Kıbrıs adasının sürdürülebilir geleceğinin inşasına o kadar yaklaşırız”.

Kıbrıs’ta son 51 yıldır Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumların iradesini yansıtan iki devlet ve iki demokrasi bulunduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Tatar, yeni ve resmi müzakere sürecinin iki tarafın doğuştan gelen egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü haklarının yeniden teyit edilmesiyle başlatılabileceğini ve her iki tarafa da eşit, adil ve onurlu şekilde muamele edilmesi gerektiğini ifade etti.

-“Sağduyu ve aklın galip geleceği ümidiyle olumlu bir yaklaşım sergiledik”

“Rum tarafının halkımı izole etme politikasına rağmen, sağduyu ve aklın galip geleceği ümidiyle olumlu bir yaklaşım sergiledik” diyen Cumhurbaşkanı Tatar, mart ayında Cenevre’de yapılan gayriresmi Kıbrıs toplantısı sonrasında bazı ilerlemelerin kaydedildiğini ve Gençlik Teknik Komitesinin kurulduğunu anımsattı.

Kültürel Miras Teknik Komitesi tarafından kararlaştırılan mezarlıkların restorasyon çalışmalarının sorunsuz devam ettiğini aktaran Cumhurbaşkanı Tatar, Çevre Teknik Komitesi’nin, iklim değişikliğinin olası etkileri üzerinde çalışmaya başladığını kaydetti.

-“Mayınsız bir Kıbrıs için kararlıyım!”

Kıbrıs Türk tarafının mayın temizleme konusunda tutumunun net olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Tatar, “Mayınsız bir Kıbrıs için kararlıyım! Tek bir şüphe veya bahane olmaksızın! Özellikle bu hedefi insanlığa, mayınsız dünya idealine katkı olarak çok değerli buluyorum” diye konuştu.

Ara bölgede güneş enerji santrali kurulması girişiminin, ortak yarar ve çevresel iş birliği açısından umut vaat ettiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Tatar, ancak, Rum tarafının üretilen elektriğin doğrudan kontrolü ve yalnızca kendi şebekelerine aktarılmasında ısrar etmesi sebebiyle ilerleme kaydedilemediğini söyledi. Tatar, adil olanın her iki tarafın doğrudan ve mutabakatla belirlenecek enerji paylarını almasını öngören daha dengeli bir düzenlemenin olduğunu vurguladı.

-Yeni sınır kapısı konusu…4 yeni sınır kapısı açılması girişimi hayata geçirilemedi

Yeni sınır kapısı konusuna da değinen Cumhurbaşkanı Tatar, Türk ve Rum halkının günlük yaşantısında hemen etkili olabilecek en potansiyelli altı girişimden biri olan 4 yeni sınır kapısı açılması girişiminin hayata geçirilemediğini söyledi.

Rum Yönetimi Lideri Nikos Hristodulidis’in, iki yeni geçiş noktası önereceğine dair sözünü tutmadığını kaydeden Cumhurbaşkanı Tatar, şöyle devam etti:

“Her iki tarafa fayda sağlayacak, Metehan’daki trafik yoğunluğunu çözecek ve iki toplum arasında ekonomik ve sosyal etkileşimi teşvik edecek şekilde, Lefkoşa’nın doğusundaki Haspolat ve Akıncılar’da araçlı sınır kapısı açılmasına dair somut teklifimi yinelemek istiyorum. Rum lider, geçiş noktası olmayan ‘güneyden-güneye’ koridorlar konusunda katı tutumunu sürdürmektedir. Bu konulardaki yaklaşımım, yalnızca kendi halkıma değil, Rum toplumuna, adamıza ve bölgemize karşı da bir sorumluluk duygusuyla şekillenmektedir.”

-“6 yeni girişim önerisi sundum”

6 yeni girişim önerisi sunduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Tatar bu önerileri şu şekilde sıraladı:

“Kıbrıs adasının sismik haritalanması çünkü deprem hazırlığı her iki taraf için de temel bir konu haline gelmiştir ve bunun başlıca gerekliliği sismik haritalamadır. Mikroplastikleri temizleme ve haritalama girişimi, ayrıca mikroplastiklerin insan sağlığına, çevreye ve genel yaşama yönelik potansiyel riskleriyle mücadelede bütüncül ve stratejik bir yaklaşım benimsenmesi. Kültürel miras alanları, anıtlar ve kayıp kişilerin tam olarak restore edilebilmesi için iki liderin ortaklaşa bağış toplama çalışması, hava kalitesi izleme girişimi, adanın tatlı su kaynaklarının ortak yönetimi, her yaştan insanı tehdit eden uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadelede iş birliği.”

Cumhurbaşkanı Tatar konuşmasının devamında, BM Genel Sekreteri’nin kısa bir süre önceki basın toplantısında da belirttiği üzere, bir sonraki toplantıya kadar çalışmak üzere; sivil toplum için Danışma Organı, Kültürel Eserlerin Değişimi, Hava Kalitesi İzleme Girişimi ve Mikroplastik Toplantısı üzerinde anlaştıklarını kaydetti.

Daha önce görüşülen 6 maddenin 4 tanesinde ilerlemeler sağlandığını ancak Rum Yönetimi Liderinin tutumundan 4 sınır kapısının açılmasına yönelik ilerleme sağlanamadığını dile getiren Cumhurbaşkanı Tatar, şöyle devam etti:

“Kiracıköy’de Rum halkının geçiş sürecini kısaltacak diye sorunu çözmek için koridor meselesini bile gündeme aldık ancak yol ara bölgeden geçiyor. Ara bölgeden yolun geçmesi uygun değil. 5 kilometrelik yola 5 kilometre daha ekleyelim ona göre kapı açılsın dedik. Ara bölgede ısrar ediyorlar, oradan geçilmesini kabul etmiyoruz. Daha sonra Kiracıköy’den vazgeçti, Erenköy’den geçiş istedi. Sonuç alamadık. Genel Sekreter, Holguin’e görev verdi, konu tartışılacak.”

-“Eylül’de üçlü görüşme…52li görüşme seçimden sonra”

Cumhurbaşkanı Tatar, bir soru üzerine Eylül ayında gerçekleşecek BM Genel Kurul toplantısında Kıbrıslı liderlerin üçlü görüşme gerçekleştireceğini, garantör devletler ve BM’nin de katılacağı 5’li görüşmenin ise, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından gerçekleşeceğini ifade etti.

Cumhurbaşkanı seçildikten sonra 2021 yılında Cenevre’de 5+1 toplantıda federal çözüm yerine iki devletli yeni çözüm siyasetini gündeme getirdiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Tatar, aynı pozisyonda olunduğunu, Türkiye’nin de desteklediği pozisyonun mart ayında da tekrar edildiğini söyledi.

Defalarca denenen federal temelde bir çözüme varılamadığını Annan Planı ve Crans Montana yaşananlardan sonra artık yeni bir sürece girildiğini belirten Cumhurbaşkanı Tatar, egemen eşitlik ve eşit uluslararası statünün onaylanmasının önemine vurgu yaptı.

-Güneş enerjisi…Enterkonnekte sistem..

Kıbrıs’ta enerjinin akaryakıtla elde edildiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Tatar, şöyle konuştu:

“Bütün dünya artık değişiyor. Karbondioksit salımını önlemek için alternatiflere kayıyorlar. Kıbrıs’ta en fazla zengin olduğumuz konu güneş, onun için geliniz bir an evvel siyaseti bırakınız. Türkiye’ye 60 kilometre uzaklıkta suyu getirdik, enterkonnekte sistemle Türkiye üzerinden kablo ile bağlanalım ve bu enerji meselesini kökten çözelim. Bu meseleyi bu şekilde çözdüğümüzde istediğimiz kadar güneşten enerji üretebilir ve sisteme satabiliriz. Çok büyük imkanlar vardır buna benzer başka şeyler de vardır. İşte doğal gaz ve ada etrafındaki zenginliklerin araştırılması, ancak ‘bizim altımızda bir cemaat olabilirsin’ şeklinde bugün dahi onların bu şekil tavrını gördüm. Uyuşturucu meselesinde iki halkın gençliği etkileniyor. Egemen ve otorite kendisinin olduğunu iddia ederek polisimizle muhatap olmak ve işbirliği yapmak istemiyor. Dünya yavaş yavaş neyin ne olduğunu anlıyor”

Kıbrıs Türkü’nün kendi devletinin bulunduğunu KKTC’de özgür ve bağımsız bir şekilde yaşanıldığını dile getiren Cumhurbaşkanı Tatar, iki devlet arasındaki iş birliğinin geliştirilebileceğini ancak bir anlaşma olsun diye egemenlikten taviz verilemeyeceğini çünkü geri dönüşün olmadığını kaydetti.

Devamını Oku

Kıbrıs

Tarımda artık hastalık ve zararlılar erken tespit edilebilecek

Published

on

By

Tarım ürünlerinde hastalık ve zararlılara karşı üreticileri önceden uyaran sistem devreye girdi.

Tarımsal Araştırma Enstitüsü (TAE) tarafından yürütülen projede, kurulan iklim istasyonlarından alınan anlık bilgi, zararlı ve hastalık gelişimi için iklim koşullarının oluşup oluşmadığı konusunda değerlendiriliyor. Hastalığa yol açacak iklim koşullarının oluştuğu sonucu çıkarsa, Genel Tarım Sigortası Fonu’nda kayıtlı bulunan tüm üreticilere önlem almaları için mobil telefondan uyarı gönderiliyor.

2025’te üreticilere hastalık ve zararlıların ortaya çıkması için koşulların oluştuğu yönünde 6 kez uyarı gönderildi.

Erken uyarı sisteminde, verim kaybını önlemek, ilaçlama maliyetini düşürme ve zirai ilaçların çevreye zararını azaltmayı engellemenin amaçlandığı kaydedildi.

TAE Müdürü Cem Karaca, Türkmenköy, İnönü, Akıncılar ve Güzelyurt’ta nem, yağış, don, sıcaklık, rüzgar, hava tahminlerini toplayan ve işleyen iklim istasyonu kurduklarını, 2025’te bağ yetiştiriciliği yapılan Mehmetçik-Karpaz, Esentepe-Tatlısu bölgeleri için de iki istasyon kurmayı hedeflediklerini kaydetti.

Karaca, zararlı ve hastalıkların ortaya çıkışı ve hedef alınacakları zaman dilimiyle ilgili bilimsel veri toplamanın projenin önemli bir bacağı olduğunu kaydetti

“Sistemli bir yapı kurmak istedik” diyen Karaca, Türkiye’den uzmanlarla çalıştıklarını ifade etti.

Amaçlarının gereksiz ilaç kullanımını azaltmak ve çevreye olan zararı ortadan kaldırmak olduğunu belirten Karaca, “Sistem bu yıl devreye sokuldu ancak çalışmanın kapsamını genişletmek istiyoruz” dedi.

Sistemin Bağ ve patateste devreye soktuklarına işaret eden Karaca, “Bu yıl patates ve bağda üreticilere 6 kez külleme ve salkım güvesiyle ilgili uyarı mesajı gönderildi” dedi.

Hastalık ve zararlıların gelişim koşullarını bilmediği için gelişi güzel 10-15 günde ilaç atan üreticilerin bulunduğunu ifade eden Karaca, “Üretici gereğinden fazla ilaç atmış, üreticilerin kendisini daha fazla ilaç ortamına sokmuş olur, çevreye doğal dengeye zarar verirmiş olur” dedi.

Ziraat Yüksek Mühendisi ve proje sorumlusu Ayda Konuksal, zararlı ve hastalık için uygun koşullar oluşsa dahi söz konusu bölgelerdeki bitkinin durumunun da yerinde incelenmesi gerektiğini ifade etti.

Konuksal, “Sistem üzüm için risk gösteriyor olabilir ancak ağaç henüz yaprak açmamışsa ilaç atılmaması gerekiyor” dedi.

Konuksal, üzümde erkenci ve geçci çeşitler bulunduğunu, ağaçların yaprak açmasının bölgelere göre da farklılık gösterebileceğine dikkat edilmesi gerektiğini kaydetti.

Tahıldaki hastalık ve zararlılarla ilgili çalışmalarını 15 yıl önce başlatıldığını ifade eden Konuksal, yüzde 30-40’a kadar verim kaybına neden olan Hesse sineğinin erken uyarı çalışması kapsamında olduğunu ifade etti. Hesse’nin yumurtadan çıkışının ardından kök boğazına inmesine kadar çok kısa bir süre bulunduğunu, Hesse için yapılan ilaçlamanın daha etkili olabilmesi için söz konusu kıssa sürenin yakalanması gerektiğini anlattı. Konuksal, Hesse için ilaçlamanın genellikle geç, sineğin kök boğazına indikten sonra yapıldığını söyledi.

“İlaçlamalar tamamen bilinciz yapıldığında yapılan ilaçlamadan istenilen sonuç alınamıyor” diyen Konuksal, zararlılara karşı etkin mücadele için zararlı ve hastalıklarla ilgili yerel bilimsel veriye gerek olduğunu kaydetti.

Konuksal, “Sinek ne zaman çıkış yapar? bizim iklimde gelişimi nasıldır? Bu projeyle bu verileri de toplamayı amaçlıyoruz” dedi.

Erken uyarı sistemine zeytin, patates, üzüm, harup ve arpayı uyarlamayı planladıklarını kaydeden Konuksal, söz konusu ürünlerde hangi hastalık ve zararlılar var, önce bunu tespit edeceğiz, zararlının çıkış zamanı, yumurta bırakma zamanını tespit etmek gerekiyor” dedi.

Amaçlarının boş yere ilaç atılmasını en aza indirgemek, zirai ilaçların çevreye etkisini azaltmak, boş yere ilaçlama yapılmasının önüne geçilerek üreticinin maliyetini düşürmek olduğunu kaydeden Konuksal, yanlış zamanda yapılan ilaçlamayla yararlı böceklerin ölümünün engellenmesi olduğunu söyledi.

Bilimsel çalışmaların tamamlanmasıyla, bölgelere göre uyarılar yapılabileceğini kaydeden Konuksal, zararlı ve hastalıkların ortaya çıkmasında bölgeler arasında bir veya iki hafta farklılık görülebileceğini kaydetti.

Zeytin sineğinin ne zaman etkili olduğu konusunda kitabi bilgilerinin bulunduğunu ancak yerel bir araştırma bulunmadığını örnek veren Konuksal, zararlı ve hastalıklarla ilgili yerel araştırmalardan bilgi edindikçe sisteme dahil edileceğini anlattı.

Devamını Oku

Trending

Reklam