Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Esendağlı:Yargının bağımsızlığının korunması, ülkedeki her bireyin, her kurumun ortak derdi, hedefi olmalıdır

Published

on

Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı, ülkede her şeye rağmen mevcut anayasal düzen içerisinde yargı organının temel niteliği olan bağımsızlığının mevcut olduğunu belirterek, “Yargının bağımsızlığı hayati önemdedir. Koşullar her ne olursa olsun, yargının bağımsızlığının korunması, ülkedeki her bireyin, her kurumun ortak derdi, hedefi olmalıdır” dedi.

“Yargıda liyakat her şeydir” vurgusu yapan Esendağlı, tüm kamuda uygulanan yazılı/objektif kritere ve gerekçeye dayalı atama ve yükselme sisteminin, mahkemeler için uygun olmadığı ısrarından artık vazgeçilmesi gerektiğini söyledi.

“Ülkede hiçbir konuda işlerin iyi gitmediğini ve Kıbrıs Türk toplumunun günden güne eridiğini” savunan Esendağlı, toplumun bir çözümle uluslararası hukuk tarafından tanınan bir devlet yapısına sahip olmasının, tek kurtuluş yolu olduğunu kaydetti. Esendağlı, seçilmişlerin, ülkeye ve topluma yapacakları en büyük iyiliğin ivedi bir şekilde çözümün sağlanması için çalışmak olduğunu kaydetti.

Kıbrıs Türk Barolar Birliği ve tüm mahalli barolar, 2022-2023 Adli Yılı açılışı nedeniyle Kıbrıs Türk Barolar Birliği’nde basın açıklaması yaptı.

Kıbrıs Türk Barolar Birliği ve tüm mahalli baroların imzasının yer aldığı ve yasama-yürütme ve yargı olmak üzere iki bölümlü basın açıklaması, Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı tarafından okundu.

– “Kıbrıs Türk toplumun KKTC Devleti’ne olan inanç, aidiyet ve bağlılığının dibe vurduğu bir dönem içerisindeyiz”

Esendağlı, Kıbrıs Türk toplumunun KKTC Devleti’ne olan inanç, aidiyet ve bağlılığının dibe vurduğu bir dönemden geçildiğini üzüntü ile gözlemlediklerini kaydederek, ülke sorunlarının çözüm adresi olması gereken siyasetin, kendi sorunlarını dahi çözemeyecek duruma düştüğü ve sadece sorun ve hatta kaos üretir bir noktaya geldiğini savundu.

Son iki yıl zarfında 8 hükümetin kurulduğunu ve ülke siyasetinde bakanlar kurulu oluşumu ve bakan değişikliklerinden başka bir gündem olmadığını ileri süren Esendağlı, bu duruma dış müdahalelerin yol açtığına ilişkin bir görüntü ortaya çıktığını savunarak, bunun toplumun rencide olmasına, değersiz hissetmesine, seçimlerden, demokrasiden, devlet çatısından ümidini kesmesine sebep olduğunu söyledi.

Esendağlı, seçilmişlerin müdahalenin doğrudan muhatabı olduğunu ileri sürerek, bu durumu kabullenmelerini, hazmetmelerini ve normalleştirmelerini ibret ve endişe ile izlediklerini dile getirdi.

– “Ülkede yıllardır ciddi bir şekilde muhaceret denetimi uygulanmamasının yol açtığı vahim sonuçlar, açıkça ortadadır”

Esendağlı, muhaceret denetiminde eksikliklerin vahim sonuçlar doğurduğuna ve yasal statüsü olmaksızın yıllarca ülkeden kalan kişilerin karıştığı olayların artış gösterdiğini kaydederek, bu durumun hem ülkedeki fiili nüfusun sayısal ve nitelik olarak tespitini imkansız kıldığını, hem de toplumun can ve mal güvenliğinden ciddi şekilde endişe etmesine; kriminal olayların gün be gün tırmanmasına; sosyal yapının kötü bir şekilde evrilmesine sebep olduğunu belirtti.

Toplumsal yapı, kaynak ve imkanları dikkate almadan yapılan vatandaşlık ve göç konusundaki uygulamalar sonucunda devletin en önemli kamusal görevlerinin başında gelen sağlık ve eğitim hizmetlerinin, trafik ve altyapının ülke nüfusu karşısında yetersiz kaldığına da değinen Esendağlı, hükümeti, “bu konunda uzun vadeli politika üretmek yerine yasal kriterlere bakmadan istisnai vatandaşlık verme yetkisini adeta rutin bir uygulamaya çevirmekle” eleştirdi ve “Bu, yasal yetkinin kötüye kullanımı olduğu kadar; KKTC vatandaşlığının değerinin bizzat devletin kendi eliyle düşürülmesi değil midir? Bu ülkeye kötülük yapmak değil midir?” diye sordu.

Polis Teşkilatı’ndaki sorunlara da yer veren Esendağlı, “Nüfus ve vaka artışı ile zıt bir şekilde polis sayısının gerekenin çok altında kalmasının yanı sıra; teşkilattaki yozlaşma, gruplaşma, husumet, terfi, nakil ve görevlendirmelerde yaşanan adaletsizlik gibi sorunlar polisin verimliliğini ve güvenilirliğini ciddi ve olumsuz şekilde etkilemektedir” dedi.

– “Bu açıklamayı dün tamamladık. Bugün uyandık ve yerine hiçbir düzenleme konulmadan Mağusa -Yeni Boğaziçi -İskele Emirnamesi’nin kaldırıldığını öğrendik”

İmar ve çevre konuları hakkında da konuşan Esendağlı, doğanın hızla betona dönüşmekte olduğunu ve geri dönülmez zararlar yaratıldığını ifade ederek, siyasi erkin, yasa, imar planı ve emirnameler eli ile uzun vadeli bir planlama yapmak yerine; bu konuda çok yoğun tartışmalar yarattığını öne sürdü ve “Bu açıklamayı dün tamamladık. Bugün uyandık ve yerine hiçbir düzenleme konulmadan Mağusa – Yeni Boğaziçi – İskele Emirnamesi’nin kaldırıldığını öğrendik. Olacak iş değil! Gerçekten bu ülkeyi sevmiyorlar” ifadelerini kullandı.

Özellikle elektrik üretimi ile ortaya çıkan hava kirliliğinin çözülmesi beklenirken, yetkililerin “yıllardır yakıt alımı ile ilgili rantın peşinde birbirini yediğini” öne süren Esendağlı, “Toplum bireylerinin aldığı nefes kadar önemli olan bu sorunları çözmekle ilgili bir çaba değil; niyet dahi gözlemlenememektedir” dedi ve şöyle devam etti:

“Ülkede hiçbir konuda işlerin iyi gitmediği açıkça ortadadır. Sorunlar, boyumuzu aşmış durumdadır. Yetişmiş, eğitimli, genç insanlarımız kurtuluşu başka ülkelerde aramakta; göç yollarına düşmektedir. Nicelik olarak zaten dünyanın en küçük toplumlarından biri olan Kıbrıs Türk Toplumu, günden güne erimektedir. Adına devlet denen ve çağdaş dünyada insan/toplum için var olduğu kabul edilen bu yapı, toplumun ve bireylerinin en temel, günlük sorunlarını dahi çözemeyecekse, varlık sebebi nedir? Ne için vardır?”

Esendağlı, Kıbrıs Türk toplumunun bir çözümle uluslararası hukuk tarafından tanınan bir devlet yapısına sahip olmasının, tek kurtuluş yolu olduğunun açık bir şekilde ortada olduğunu kaydetti ve seçilmişlerin ülkeye ve topluma yapacakları en büyük iyiliğin, ivedi bir şekilde çözümün sağlanması için var güçleri ile çalışmak olacağını söyledi.

– “Yasama ve yürütme ile ilgili var olan bu kötü ve karamsar tabloya karşın; toplumda yargı organına olan güven ve inancın büyük oranda korunduğu açıktır”

Esendağlı, yasama ve yürütme ile ilgili var olan kötü ve karamsar tabloya karşın, toplumda yargı organına güven ve inancını büyük oranda korunduğunu ve mevcut anayasal düzen içerisinde yargı organının temel niteliği olan bağımsızlığının mevcut olduğunu kaydetti.

Yargı bağımsızlığının önemine de dikkat çeken Esendağlı, “Koşullar her ne olursa olsun, yargının bağımsızlığının korunması, ülkedeki her bireyin, her kurumun ortak derdi/hedefi olmalıdır. Yargı bağımsızlığının sağlanamadığı veya yitirildiği ülkelerde, bizzat yargı eliyle yol açılan hak ihlalleri ve adaletsizlikler, bireyleri iktidarlar veya egemenler karşısında çaresiz, güçsüz ve aciz kılmaktadır” şeklinde konuştu.

Geçen yıl Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu bir karar sonrası, Türkiye Cumhuriyeti iktidar mensuplarının KKTC yargısına yönelik “saldırıya varan” açıklamaları olduğunu belirten Esendağlı, “KKTC yargısının, Türkiye yargısı ile uyumlaşması veya benzeşmesi gerektiği yönünde dile getirilen görüşlerin, Türkiye yargısının iktidar güçleri karşısında getirilmiş olduğu durum dikkate alınarak okunmalı” dedi.

– “Adalet Bakanlığı ve benzeri mekanizmalarla yargı bağımsızlığının sulandırılması girişimlerine karşı çıkılması, başta hukukçular olarak bizim olmak üzere tüm toplumun görevidir”

Esendağlı, bu bağlamda, Anayasa ile kurulan yargı yönetimi ve Yüksek Adliye Kurulu’nun oluşumuna ilişkin yapının korunması, buna bağlı olarak Adalet Bakanlığı ve benzeri mekanizmalarla yargı bağımsızlığının sulandırılması girişimlerine karşı çıkılmasının, başta hukukçular olmak üzere tüm toplumun görevi olduğunu kaydetti.

– “Mahkemelerdeki olumsuzluklar da, diğer organlarda olduğu gibi, ısrarlı bir şekilde görmezden gelinmekte veya dikkate alınmamaktadır”

Esendağlı, mahkemelerde de birçok olumsuzluklar yaşandığını ve bunları her yıl ifade etmelerine rağmen, diğer organlarda olduğu gibi görmezden gelindiğini söyleyerek, yargı hizmetlerinin iyileştirilmesi için taleplerini tekrardan dile getirdi.

Tüm kamu hizmetlerinde olduğu gibi mahkeme hizmetlerinin yürütülmesinde de insan faktörü ve çalışma verimliliğinin çok büyük önem arz ettiğini vurgulayan Esendağlı, mahkemede görevli kamu personelinin “mutsuz” olduğunu belirtti ve mahkemenin bu mutsuzluğun sebebini saptayarak, yoğun iş yükü altında ezilen personelin çalışma koşullarının iyileştirilmesi için tedbirler alması gerektiğini belirtti.

Esendağlı, 2008 yılında Yüksek Mahkeme tarafından “davaların adil ve süratli bir şekilde sonuçlanması” amacıyla Hukuk Muhakemeleri Usül Tüzüğü’ne getirilen ve adına Case Management (Dava Yönetimi) denen kuralların beklenen hedefe ulaşmadığını ve aksine süreci yavaşlattığını söyleyerek, bu değişikliğin, temel amaç olan “adalet”e de ulaşmayı baltaladığını ileri sürdü.

– “Hukuk Muhakemeleri Usulü (Değişiklik) Yasası’na yönelik yargı sürecinin tamamlanması artık aciliyet arzetmektedir”

Esendağlı, icra işlemlerine yenilikler getiren ve yargının bütün unsurlarının muvafakati ile 2019 yılında kabul edilen Hukuk Muhakemeleri Usulü (Değişiklik) Yasası’nın Anayasa Mahkemesi’nde dava konusu olması gerekçesi ile yasa değişikliğinin uygulanmasını sağlayacak olan tüzüğün yayımlanamadığını belirterek, yargı sürecinin tamamlanması ve tüzüğün yayımlanmasının artık aciliyet arz ettiğinin altını çizdi.

Avrupa Birliği’nde hemen her ülkede yargıç atamalarında yazılı sınav ve/veya objektif kritere dayalı sistemler uygulandığına ancak KKTC’de halen, yargıç tayin ve terfilerinin gizli oyla ve herhangi bir gerekçe içermeksizin yapıldığını kaydeden Esendağlı, yargıç atamalarını da eleştirdi.

Esendağlı, ülkede göreve atananların, neden atandığını; atanmayanın ise neden atanmadığını bilmediğini belirtti ve liyakat vurgusu yaparak, “Tüm kamuda uygulanan yazılı/objektif kritere ve gerekçeye dayalı atama ve yükselme sisteminin; mahkemeler için uygun olmadığı ısrarından artık vazgeçilmesi gerektiği aşikardır” dedi.

– “Unutulmamalıdır ki yargı bağımsızlığı, yargıç bağımsızlığıdır”

“Yargı bağımsızlığı yargıç bağımsızlığıdır. Yargıçlar açısından ‘Anayasa, yasa, hukuk ve vicdani kanaat’ dışında bir bağ yoktur, olamaz” diyen Esendağlı, yargıçlar arasında yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili hiyerarşi, kontrol, talimat gibi algılanabilecek uygulamalardan kaçınılması gerektiğini vurgulayarak, başta Yüksek Mahkeme/Yüksek Adliye Kurulu olmak üzere yargıçlara, görevlerini tam bağımsızlık içerisinde ifa edecek koşulların sağlanmasının anayasal bir ödev olduğu belirtti.

Esendağlı, bunun yanında, standardın adaleti görünür kılmak için olmazsa olmaz olduğunu ifade ederek, yargıçlara ve mahkeme personeline düzenli bir program dahilinde hizmet içi eğitim verilmesinin; mahkemelerdeki hizmet verimliliğini artıracağına ve standardı yükselteceğine inandıklarını belirtti.

Kıbrıs Türk avukatları olarak, mevcut sorunların çözümü için iyi niyetle çaba sarf etmeye devam edeceklerini söyleyen Esendağlı, yargı hizmetlerindeki sorun ve aksamalar bakımından doğrudan gözlem ve tespit yapma avantajına sahip olan Barolar ile görüş alışverişi yapılmasının, yargı yönetimi ile ilgili yetkilerin bölüşüleceği anlamına gelmediğini ifade etti.

Esendağlı, 2022 – 2023 Adli Yılı’nın tüm ülkeye hayırlı olmasını diledi.

-Esendağlı, soruları yanıtladı

Esendağlı, basın açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını da yanıtladı. Yüksek Mahkeme Başkanı’nın Adli Yılı açılışındaki açıklamalarının hatırlatılması üzerine Esendağlı, kendilerinin de geçmiş yıllardaki açıklamalarından çok farklı şeyler söylemediklerini belirtti.

“Sanırım mevcut yapıya sesimizi duyurabilmenin mümkün olduğunu düşünmek fazla iyimserlik olacaktır” diyen Esendağlı, buna karşın tarihsel sürece not bırakmak ve saptamaları, önerileri ve eleştirileri yapmanın vazifeleri olduğunu söyledi.

-“Her yıl aynı şeylerin tekrar edildiği hususu acı bir gerçeklik”

Bir iyileşme sağlanacaksa üzerlerine düşeni yapmaya hazır olduklarını yineleyen Esendağlı, “Her yıl aynı şeylerin tekrar edildiği hususu acı bir gerçeklik” dedi.

Talepleriyle ilgili olarak hükümet yetkilileriyle temas kurup, kurmadıklarının sorulması üzerine Hasan Esendağlı, sürekli yapılan çalışmalarla ilgili gerek mahkeme yönetimi, gerekse yürütme ve yasama organlarıyla temasları olduğunu kaydetti. Esendağlı, sorunların hiçbiriyle ilgili olumlu veya garanti içeren ya da buna sahip çıkıldığına işaret eden bir geri dönüş almadıklarını söyledi.

Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen yasaların arttığının hatırlatılması üzerine ise Esendağlı, “Anayasa’ya aykırılık yeni bir mevhum değil. Zaman zaman Meclis’ten çıkan bazı yasaların Anayasa’ya aykırı bulunması doğaldır” dedi. Anayasa Mahkemesi’nde yapılan duruşmada da genelde iki taraf olduğunu dile getiren Esendağlı, bir tarafın Anayasa’ya aykırılığı, diğer tarafın ise Anayasa’ya uygunluğu savunduğunu anlattı. Bazen Anayasa Mahkemesi’nin kendi üyelerinin de ikiye bölündüğünü ifade eden Esendağlı, farklı görüşler üretilebileceğini söyledi. “Anayasa’ya aykırılık konusu Anayasa yargısı çok teknik bir konudur” diyen Barolar Birliği Başkanı Esendağlı, bunun aynı zamanda sosyal bir bilim olarak da yoruma açık bir alan olduğunu belirtti.

-“Evet, Anayasa’ya aykırı olduğu neredeyse konuşan metinler Meclis’ten çıkmaktadır”

“Son zamanlarda göze soka soka Anayasa’ya aykırılığı bariz olduğu şekilde geçirilen birtakım yasalar olduğunu görmekteyiz” diye konuşan Esendağlı, daha Anayasa Mahkemesi’ne gitmeden Meclis kürsüsünde tartışılırken, bunların yapılmasının Anayasa’ya aykırılığı ile ilgili uyarılarının arşivlerden görülebileceğini söyledi.

“Evet, Anayasa’ya aykırı olduğu neredeyse konuşan metinler Meclis’ten çıkmaktadır” diyen Esendağlı, bu hususun yargının zaten kilitlenmiş olan çalışma yüküne büyük bir ağırlık ilave ettiğini kaydetti.

Esendağlı “Bir de özellikle ‘Biz yapıyoruz, yargı bozuyor’ şeklinde yargının çok fazla açığa çıktığı, hedef gösterildiği bir kötü niyetli girişim olduğu konusunda bir algı ortaya çıkıyor, bir görüntü ortaya çıkıyor. Bu söylediğimi ispat edemem, böyle bir amaçla, böyle bir saikle hareket edildiği hususunu söyleyemem ama görüntü de bunu işaret etmektedir” diye konuştu. TAK

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Hekim örgütleri depreme hazırlık istedi: “Dayanıklı hastaneler şarttır… Harekete geçin. Şimdi!”

Published

on

By

İki hekim örgütü Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği (KTTB) ile Kıbrıs Türk Hekimler Sendikası (Tıp-İş), Kıbrıs adası etrafındaki deprem hareketlerinin son günlerde arttığına işaret ederek depremlere karşı hazırlık için hemen harekete geçilmesini istedi.

Hastanelerdeki deprem risklerine dikkat çeken örgütler, alınmasını istedikleri önlemleri de sıraladı.

Hekim örgütleri, deprem riskinin her geçen gün arttığını belirterek ancak bu gerçekliğin yöneticiler tarafından görmezden gelindiğini; olası bir depremde en çok ihtiyaç duyulacak yerler olan hastanelerin, hâlâ depreme dayanıklı hale getirilmediği gibi, acil durumlar için hiçbir hazırlık yapılmadığını belirtti.

2020 yılında ülkenin en büyük sağlık tesisi olan Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’ndeki yangın ve öncesindeki sel felaketlerinin, sadece hastanelerin değil, sağlık sisteminin doğal afetlere karşı tamamen hazırlıksız olduğunu gözler önüne serdiğini kaydeden Tabipler Birliği ve Tıp-İş, “Ancak bu acı olaylardan hiçbir ders çıkarılmadı. Olası bir depremde bir afet yönetim planımız olmadığı gibi kamu ve özel hastanelerimizde deprem tatbikatlarının dahi gerçekleştirilmediği gün gibi açıktır.” dedi.

İki örgütün ortak açıklamasında, depremde yaralıların hayatta kalmasının kurtarma çalışmaları yanında, sağlık hizmetlerine bağlı olduğuna işaret edilerek “Göçük altından çıkarılan yaralılar için kan nakli, diyaliz, ameliyat, yoğun bakım gibi hayati hizmetler gerekecektir. Bu hizmetlerin verileceği binalarımız, en ufak bir sarsıntıda yıkılacaksa, o yaralıları kurtarmak bir hayalden öteye gidemez. Ayrıca hastanelerin yıkılması ile sağlık çalışanlarının kaybı veya yaralanması hem ciddi bir eğitilmiş insan gücü kaybı, hem de sağlık hizmetlerinin durması anlamına gelecektir.” denildi.

-“Raporlamalar birçok hastane binasının depreme dayanıklı olmadığını gösterdi”

Açıklamada, yapılan raporlamaların, ülkedeki birçok hastane binasının depreme dayanıklı olmadığını gösterdiği belirtilerek şunlar paylaşıldı:

“Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi: Kan bankası ve hemodiyaliz ünitelerinin bulunduğu binalar, yıkılma riski en yüksek yapılar arasında yer almaktadır. Buna rağmen, bu birimlerin hala aynı tehlikeli binalarda hizmet vermeye devam ettiği görülmektedir.

Girne Akçiçek Hastanesi ve Cengiz Topel Devlet Hastanesi: Küçük bir sarsıntıda dahi tamamen yıkılabileceği belirtilen bu hastaneler için hiçbir güçlendirme veya yenileme çalışması yapılmamıştır.

Bu tablo, yalnızca kamu hastaneleriyle sınırlı değildir. Özel hastaneler de depreme dayanıklılık denetimlerinden geçmemiş, herhangi bir afet senaryosuna uygun şekilde hazırlanmamıştır.

Bu uyarılar yeni değildir. Uzmanlar, her fırsatta binaların güçlendirilmesi gerektiğini ve afet planlarının yapılması gerektiğini dile getiriyor. Ancak ne yazık ki hükümet ve Sağlık Bakanlığı, bu uyarıları dikkate almak yerine sessiz kalmayı tercih ediyor. Şunu açıkça ifade ediyoruz: Bu ihmallerin bedeli ağır olacak.”

-Atılması gereken adımlar…

Açıklamada, olası bir deprem felaketinin önüne geçmek için derhal şu adımların atılması istendi:

“1. Tüm kamu ve özel hastaneler: Depreme dayanıklılık denetimlerinden geçirilmeli, dayanıklı olmayan binalar acilen güçlendirilmelidir.

2. Yeni binalar: Özellikle Burhan Nalbantoğlu, Girne Akçiçek ve Cengiz Topel hastaneleri için modern, depreme dayanıklı yeni hastane binaları inşa edilmelidir.

3. Acil durum ve afet planları: Sağlık tesislerinde kapsamlı afet yönetim planları hazırlanmalı, bu planlar sık sık güncellenmelidir.

4. Tatbikatlar: Sağlık çalışanları ve sivil savunma ekipleri, deprem senaryolarına göre düzenli tatbikatlarla eğitilmelidir.

5. Sivil savunma güçlendirilmesi: Afet sonrası müdahale ekiplerinin kapasitesi artırılmalı ve hastanelerle koordinasyonu sağlanmalıdır.”

Tabipler Birliği ve Tıp-İş, yetkililere “Eylemsizlik suçtur. Bu ihmaller yalnızca bir yönetim zafiyeti değil, insan hayatına, eğitimli insanımızın kaybına mal olacak kadar ağır sonuçlar doğuracaktır. Bir hastanenin yıkılması, yalnızca bir bina kaybı değildir. O hastanenin yıkılması, bir toplumun umudunun ve geleceğinin yıkılması demektir. İnsanların hayatta kalma şansını ellerinden almak, affedilemez bir sorumluluk ihmalidir. Deprem kapıda. Bu ihmal devam ederse, yaşanacak bir afetin felakete dönüşmesinin tüm sorumluluğu, bu uyarıları dikkate almayan hükümetin ve Sağlık Bakanlığı’nın omuzlarında olacaktır. Biz uyarıyoruz, tarih ve vicdan bu ihmalleri kaydetmeye devam ediyor. Harekete geçin. Şimdi!” çağrısında bulundu.

Devamını Oku

Kıbrıs

Cumhurbaşkanlığı bütçesi komitede oy çokluğuyla kabul edildi

Published

on

By

2025 Mali Yılı Merkezi Devlet Yönetimi Bütçe Yasa Tasarısı’nda 619 milyon 500 bin TL’lik Cumhurbaşkanlığı bütçesi, Cumhuriyet Meclisi Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi’nde oy çokluğuyla kabul edildi.

– Akansoy

Komite toplantısında Cumhurbaşkanlığı bütçesiyle ilgili konuşan CTP Milletvekili Asım Akansoy, Cumhurbaşkanlığı’nın kurumsal varlığının önemli olduğunu söyledi.

Örtülü ödenekteki artışın kendilerini kaygılandırdığını belirten Akansoy, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’na destek sağlanmasının önemli olduğunu belirtti.

Yurt dışında kültür sanatın önemine dikkat çeken Akansoy, Kıbrıslı Türklerin bir açmaz içerisinde olduğunu ifade etti.

Akansoy, stratejik yaklaşımlara ihtiyaç olduğunu, Kıbrıs sorunu konusunda 2006-2017 döneminde ciddi kazanımlar sağladığını kaydetti.

“Bu kazanımları kimsenin göz ardı etmeye hakkı yoktur.” diyen Akansoy, eleştirilerde bulundu.

“‘Üç Millet Tek Devlet’, demekten başka bir şeyi söyleyemiyorsunuz.” şeklinde konuşan Akansoy, ortak akıl olmaması nedeniyle Kıbrıs Türk toplumunun bölündüğünü söyledi.

Temsiliyet konusuna değinen Akansoy, Türkiye ile Kıbrıslı Türkler arasındaki ilişkinin özel bir ilişki olduğunu kaydetti.

Akansoy, “Toplumu Türkiye üzerinen ikiye bölerek konuşmak, bize kazanım sağlamaz. Kıbrıslı Türlerin hak ve çıkarlarını korumak istersek, iyi hazırlanmış bir müzakere masasına ihyiyaç vardır.” dedi.

Kıbrıslı Türklerin bir toplumsal varlık olduğunu belirten Akansoy, “Ambargoların kaldırılmasına bizim ihtiyacımız vardır.” dedi.

Akansoy, söylemlere dikkat edilmesi gerektiğini de ifade etti.

– Hasipoğlıu

UBP Milletvekili Oğuzhan Hasipoğlu, eleştirilere yanıt verdi. Hasipoğlu, konuşmasında CTP’ye yapılan bir ithamın olmadığını belirtti.

Konuşmalar sırasında milletvekilleri arasında kısa süreli tartışmalar yaşandı.

– Candan

CTP Miletvekili Armağan Candan, Cumhurbaşkanlığı’nda görev süresinin son bir yılına girildiğini ifade etti.

“Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, dört yıl boyunca Kıbrıs Türk halkının çıkarına hiçbir şey yapmadı, yapamadı.” diyen Candan, eleştirilerde bulundu.

Candan, Cumhurbaşkanı Tatar’ın “Doğrudan ticaret, temas ve uçuşlar” konusunda bir yere varamayacağını gördüğünü öne sürdü.

Tatar’ın Cumhurbaşkanlığı kayıp bir 5 yıl” iddiasında bulunan Candan, ülkede yaşananlardan dolayı birçok sektörün gerilediğini de savundu.

“Dünyanın gözü önünde bir tek Kıbrıslı Rumlar vardır.” ifadesine yer veren Candan, Türkiye’nin politikalarının da değiştiğini belirtti.

– Şahali

CTP Milletvekili Erkut Şahali, Cumhurbaşkanı Tatar’ın anayasal sorumluluklarından bihaber olduğunu ifade etti.

Eleştirilerde bulunan Şahali, “Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs sorununu bilmiyor, öğrenmek için de çaba sarfetmiyor.” dedi.

Şahali, “Tatar’ın Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesi’ne onur konuğu mu yoksa Cumhurbaşkanı olarak mı katıldığı açığa çıkmalı.” ifadelerine yer verdi.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a yönelik eleştirilerini sürdüren Şahali, Kıbrıs sorunuyla ilgili sürece değindi.

Şahali, “önümüzdeki süreçte Cumhurbaşkanı Tatar’ın görev süresini tamamlamasını hep birlikte idrak etmiş olacaklarını” ifade etti.

Şahali, kamu kaynaklarının kamu zararına kullanılan kaynaklar haline geldiğini de öne sürdü.

– Taçoy

UBP Milletvekili Hasan Taçoy da, politik sebeblerle Kıbrıs Türk halkına ekonomik zararı olsun diye tutuklanan insanların durumlarının nereye varacağını konuşmadıklarını söyledi.

Taçoy, “Türk Devletleri Teşkilatı’nda Tatar’ın iyi ilişkileriyle başlatılan bir süreç ve bir temsiliyet var.” şeklinde konuştu.

Taçoy, bölgede yaşanan gelişmelerin, adanın enerji, su kullanımlarıyla kapsamlı bir çözüm odağının konuşulması gerektiğini kaydetti.

Etrafta ateş çemberi olduğuna dikkat çeken Taçoy, önemli olanın halk için neyi nasıl ortaya koyacaklarını olduğunu vurguladı.

Kendilerinin üzerine düşen görevlerin çok farklı olduğuna dikkat çeken Taçoy, Kıbrıs konusunda iki devletli siyaset ile bir çözüme ulaşılması gerektiğini kaydetti.

“Ne isterse olsun ya hepimiz konuşacağız ya da hepimiz susacağız.” ifadelerini kullanan Taçoy, Kıbrıs Türk halkının çıkarları doğrultusunda hareket etmek gerektiğini belirtti.

– Akansoy

Yeniden söz alan CTP Milletvekili Asım Akansoy, Kıbrıs Türk halkının kendi kültür ve kimliğini koruyacak bir çözüm üzerinde durulması gerektiğini kaydetti.

Akansoy ayrıca, bu adada eşit partner olmak gerektiğini söyledi.

– Donangil

Milletvekillerini yanıtlayan Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı Okan Donangil de vekillere teşekkür ederek, tüm konuşmaları dikkatle dinleyerek gerekli notları aldığını söyledi.

Konuşmalarda yapılan katkılar ve yapıcı eleştirilerden dolayı teşekkür eden Donangil, teşkilat yasası ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası konularında gerekli çalışmaların yapıldığını kaydetti.

Kalemler konusundaki eleştirileri de dikkate aldıklarını söyleyen Donangil, devletin kaynaklarını en iyi şekilde kullanmaya çalıştıklarını belirtti.

Ellerinden geldikçe en iyi şekilde bütçeyi yönetmeye çalıştıklarını dile getiren Donangil, bütçenin hayırlı olmasını diledi.

Konuşmaların ardından Cumhurbaşkanlığı bütçesi oylandı ve oy çokluğuyla kabul edildi.

Komitede Cumhurbaşkanlığı bütçesinin ardından Cumhuriyet Meclisi bütçesinin görüşülmesine geçildi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Gardiyanoğlu, Gürdağ Tuğla Fabrikası’nda incelemelerde bulundu

Published

on

By

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sadık Gardiyanoğlu, 24 Şubat’ta çıkan yangında hasara uğrayan Haspolat’taki Gürdağ Tuğla Fabrikası’nı ziyaret ederek tadilat çalışmalarını inceledi.

Bakanlıktan verilen bilgiye göre, Bakan Gardiyanoğlu, Gürdağ Tuğla Fabrikası’nı ziyaretinde Gürdağ Ltd. Direktörü Mustafa Ersözlü’den bilgi aldı.

Gardiyanoğlu, burada yaptığı konuşmada, “Ülkemizin en büyük tuğla üretim tesislerinden biri olan Gürdağ Ltd’de ciddi bir yangın felaketi yaşandı. Yaşanan talihsizlikten sonra Başbakan Ünal Üstel ile birlikte burayı ziyaret etmiştik. Başbakanımızın talimatlarıyla buraya nasıl yardımcı olabiliriz noktasında, 9 ay önce Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak, tam maaş ve tam sigorta desteğine başladık” dedi.

Sosyal güvenlik yatırımlarını aksatmadan yapan, devlete karşı ödev ve sorumluluklarını tam olarak yerine getiren Gürdağ Ltd’in yanında olduklarını belirten Gardiyanoğlu, “En büyük amacımız sanayi ve üretim sektörünün ayakta kalabilmesi ve bu kuruluşların bir an önce ticari faaliyetlerine dönebilmesiydi. Bugün de bu tesisin tekrardan faaliyete geçmesini görmek bizi son derece gururlandırmıştır.” dedi.

-Ersözlü: “Deneme üretimlerine başladık”

Gürdağ Ltd. Direktörü Mustafa Ersözlü de Bakan Gardiyanoğlu’na ziyaretinden dolayı teşekkür etti, yaşanan yangın felaketinden dolayı maddi ve manevi açıdan zor durumda kaldıklarını kaydetti.

Ersözlü şöyle konuştu:

“Başbakanımız başta olmak üzere bakanlarımız ve devletimiz, sevenlerimiz bu süreçte bizim yanımızda oldu. Bütün bunlardan aldığımız moral ve motivasyonla, bunca yıllık tecrübemizi de ortaya koyarak fabrikamızı daha iyi bir noktaya getirmek için çalıştık, deneme üretimlerine başladık. Yeni ve kaliteli ürünlerimizle, halkımıza tutunmaya ve üretmeye devam edeceğiz. Özellikle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan aldığımız destek olmasa ayakta kalamazdık. Çok teşekkür ederiz.”

Devamını Oku

Trending

Reklam