Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Esendağlı:Yargının bağımsızlığının korunması, ülkedeki her bireyin, her kurumun ortak derdi, hedefi olmalıdır

Published

on

Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı, ülkede her şeye rağmen mevcut anayasal düzen içerisinde yargı organının temel niteliği olan bağımsızlığının mevcut olduğunu belirterek, “Yargının bağımsızlığı hayati önemdedir. Koşullar her ne olursa olsun, yargının bağımsızlığının korunması, ülkedeki her bireyin, her kurumun ortak derdi, hedefi olmalıdır” dedi.

“Yargıda liyakat her şeydir” vurgusu yapan Esendağlı, tüm kamuda uygulanan yazılı/objektif kritere ve gerekçeye dayalı atama ve yükselme sisteminin, mahkemeler için uygun olmadığı ısrarından artık vazgeçilmesi gerektiğini söyledi.

“Ülkede hiçbir konuda işlerin iyi gitmediğini ve Kıbrıs Türk toplumunun günden güne eridiğini” savunan Esendağlı, toplumun bir çözümle uluslararası hukuk tarafından tanınan bir devlet yapısına sahip olmasının, tek kurtuluş yolu olduğunu kaydetti. Esendağlı, seçilmişlerin, ülkeye ve topluma yapacakları en büyük iyiliğin ivedi bir şekilde çözümün sağlanması için çalışmak olduğunu kaydetti.

Kıbrıs Türk Barolar Birliği ve tüm mahalli barolar, 2022-2023 Adli Yılı açılışı nedeniyle Kıbrıs Türk Barolar Birliği’nde basın açıklaması yaptı.

Kıbrıs Türk Barolar Birliği ve tüm mahalli baroların imzasının yer aldığı ve yasama-yürütme ve yargı olmak üzere iki bölümlü basın açıklaması, Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı tarafından okundu.

– “Kıbrıs Türk toplumun KKTC Devleti’ne olan inanç, aidiyet ve bağlılığının dibe vurduğu bir dönem içerisindeyiz”

Esendağlı, Kıbrıs Türk toplumunun KKTC Devleti’ne olan inanç, aidiyet ve bağlılığının dibe vurduğu bir dönemden geçildiğini üzüntü ile gözlemlediklerini kaydederek, ülke sorunlarının çözüm adresi olması gereken siyasetin, kendi sorunlarını dahi çözemeyecek duruma düştüğü ve sadece sorun ve hatta kaos üretir bir noktaya geldiğini savundu.

Son iki yıl zarfında 8 hükümetin kurulduğunu ve ülke siyasetinde bakanlar kurulu oluşumu ve bakan değişikliklerinden başka bir gündem olmadığını ileri süren Esendağlı, bu duruma dış müdahalelerin yol açtığına ilişkin bir görüntü ortaya çıktığını savunarak, bunun toplumun rencide olmasına, değersiz hissetmesine, seçimlerden, demokrasiden, devlet çatısından ümidini kesmesine sebep olduğunu söyledi.

Esendağlı, seçilmişlerin müdahalenin doğrudan muhatabı olduğunu ileri sürerek, bu durumu kabullenmelerini, hazmetmelerini ve normalleştirmelerini ibret ve endişe ile izlediklerini dile getirdi.

– “Ülkede yıllardır ciddi bir şekilde muhaceret denetimi uygulanmamasının yol açtığı vahim sonuçlar, açıkça ortadadır”

Esendağlı, muhaceret denetiminde eksikliklerin vahim sonuçlar doğurduğuna ve yasal statüsü olmaksızın yıllarca ülkeden kalan kişilerin karıştığı olayların artış gösterdiğini kaydederek, bu durumun hem ülkedeki fiili nüfusun sayısal ve nitelik olarak tespitini imkansız kıldığını, hem de toplumun can ve mal güvenliğinden ciddi şekilde endişe etmesine; kriminal olayların gün be gün tırmanmasına; sosyal yapının kötü bir şekilde evrilmesine sebep olduğunu belirtti.

Toplumsal yapı, kaynak ve imkanları dikkate almadan yapılan vatandaşlık ve göç konusundaki uygulamalar sonucunda devletin en önemli kamusal görevlerinin başında gelen sağlık ve eğitim hizmetlerinin, trafik ve altyapının ülke nüfusu karşısında yetersiz kaldığına da değinen Esendağlı, hükümeti, “bu konunda uzun vadeli politika üretmek yerine yasal kriterlere bakmadan istisnai vatandaşlık verme yetkisini adeta rutin bir uygulamaya çevirmekle” eleştirdi ve “Bu, yasal yetkinin kötüye kullanımı olduğu kadar; KKTC vatandaşlığının değerinin bizzat devletin kendi eliyle düşürülmesi değil midir? Bu ülkeye kötülük yapmak değil midir?” diye sordu.

Polis Teşkilatı’ndaki sorunlara da yer veren Esendağlı, “Nüfus ve vaka artışı ile zıt bir şekilde polis sayısının gerekenin çok altında kalmasının yanı sıra; teşkilattaki yozlaşma, gruplaşma, husumet, terfi, nakil ve görevlendirmelerde yaşanan adaletsizlik gibi sorunlar polisin verimliliğini ve güvenilirliğini ciddi ve olumsuz şekilde etkilemektedir” dedi.

– “Bu açıklamayı dün tamamladık. Bugün uyandık ve yerine hiçbir düzenleme konulmadan Mağusa -Yeni Boğaziçi -İskele Emirnamesi’nin kaldırıldığını öğrendik”

İmar ve çevre konuları hakkında da konuşan Esendağlı, doğanın hızla betona dönüşmekte olduğunu ve geri dönülmez zararlar yaratıldığını ifade ederek, siyasi erkin, yasa, imar planı ve emirnameler eli ile uzun vadeli bir planlama yapmak yerine; bu konuda çok yoğun tartışmalar yarattığını öne sürdü ve “Bu açıklamayı dün tamamladık. Bugün uyandık ve yerine hiçbir düzenleme konulmadan Mağusa – Yeni Boğaziçi – İskele Emirnamesi’nin kaldırıldığını öğrendik. Olacak iş değil! Gerçekten bu ülkeyi sevmiyorlar” ifadelerini kullandı.

Özellikle elektrik üretimi ile ortaya çıkan hava kirliliğinin çözülmesi beklenirken, yetkililerin “yıllardır yakıt alımı ile ilgili rantın peşinde birbirini yediğini” öne süren Esendağlı, “Toplum bireylerinin aldığı nefes kadar önemli olan bu sorunları çözmekle ilgili bir çaba değil; niyet dahi gözlemlenememektedir” dedi ve şöyle devam etti:

“Ülkede hiçbir konuda işlerin iyi gitmediği açıkça ortadadır. Sorunlar, boyumuzu aşmış durumdadır. Yetişmiş, eğitimli, genç insanlarımız kurtuluşu başka ülkelerde aramakta; göç yollarına düşmektedir. Nicelik olarak zaten dünyanın en küçük toplumlarından biri olan Kıbrıs Türk Toplumu, günden güne erimektedir. Adına devlet denen ve çağdaş dünyada insan/toplum için var olduğu kabul edilen bu yapı, toplumun ve bireylerinin en temel, günlük sorunlarını dahi çözemeyecekse, varlık sebebi nedir? Ne için vardır?”

Esendağlı, Kıbrıs Türk toplumunun bir çözümle uluslararası hukuk tarafından tanınan bir devlet yapısına sahip olmasının, tek kurtuluş yolu olduğunun açık bir şekilde ortada olduğunu kaydetti ve seçilmişlerin ülkeye ve topluma yapacakları en büyük iyiliğin, ivedi bir şekilde çözümün sağlanması için var güçleri ile çalışmak olacağını söyledi.

– “Yasama ve yürütme ile ilgili var olan bu kötü ve karamsar tabloya karşın; toplumda yargı organına olan güven ve inancın büyük oranda korunduğu açıktır”

Esendağlı, yasama ve yürütme ile ilgili var olan kötü ve karamsar tabloya karşın, toplumda yargı organına güven ve inancını büyük oranda korunduğunu ve mevcut anayasal düzen içerisinde yargı organının temel niteliği olan bağımsızlığının mevcut olduğunu kaydetti.

Yargı bağımsızlığının önemine de dikkat çeken Esendağlı, “Koşullar her ne olursa olsun, yargının bağımsızlığının korunması, ülkedeki her bireyin, her kurumun ortak derdi/hedefi olmalıdır. Yargı bağımsızlığının sağlanamadığı veya yitirildiği ülkelerde, bizzat yargı eliyle yol açılan hak ihlalleri ve adaletsizlikler, bireyleri iktidarlar veya egemenler karşısında çaresiz, güçsüz ve aciz kılmaktadır” şeklinde konuştu.

Geçen yıl Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu bir karar sonrası, Türkiye Cumhuriyeti iktidar mensuplarının KKTC yargısına yönelik “saldırıya varan” açıklamaları olduğunu belirten Esendağlı, “KKTC yargısının, Türkiye yargısı ile uyumlaşması veya benzeşmesi gerektiği yönünde dile getirilen görüşlerin, Türkiye yargısının iktidar güçleri karşısında getirilmiş olduğu durum dikkate alınarak okunmalı” dedi.

– “Adalet Bakanlığı ve benzeri mekanizmalarla yargı bağımsızlığının sulandırılması girişimlerine karşı çıkılması, başta hukukçular olarak bizim olmak üzere tüm toplumun görevidir”

Esendağlı, bu bağlamda, Anayasa ile kurulan yargı yönetimi ve Yüksek Adliye Kurulu’nun oluşumuna ilişkin yapının korunması, buna bağlı olarak Adalet Bakanlığı ve benzeri mekanizmalarla yargı bağımsızlığının sulandırılması girişimlerine karşı çıkılmasının, başta hukukçular olmak üzere tüm toplumun görevi olduğunu kaydetti.

– “Mahkemelerdeki olumsuzluklar da, diğer organlarda olduğu gibi, ısrarlı bir şekilde görmezden gelinmekte veya dikkate alınmamaktadır”

Esendağlı, mahkemelerde de birçok olumsuzluklar yaşandığını ve bunları her yıl ifade etmelerine rağmen, diğer organlarda olduğu gibi görmezden gelindiğini söyleyerek, yargı hizmetlerinin iyileştirilmesi için taleplerini tekrardan dile getirdi.

Tüm kamu hizmetlerinde olduğu gibi mahkeme hizmetlerinin yürütülmesinde de insan faktörü ve çalışma verimliliğinin çok büyük önem arz ettiğini vurgulayan Esendağlı, mahkemede görevli kamu personelinin “mutsuz” olduğunu belirtti ve mahkemenin bu mutsuzluğun sebebini saptayarak, yoğun iş yükü altında ezilen personelin çalışma koşullarının iyileştirilmesi için tedbirler alması gerektiğini belirtti.

Esendağlı, 2008 yılında Yüksek Mahkeme tarafından “davaların adil ve süratli bir şekilde sonuçlanması” amacıyla Hukuk Muhakemeleri Usül Tüzüğü’ne getirilen ve adına Case Management (Dava Yönetimi) denen kuralların beklenen hedefe ulaşmadığını ve aksine süreci yavaşlattığını söyleyerek, bu değişikliğin, temel amaç olan “adalet”e de ulaşmayı baltaladığını ileri sürdü.

– “Hukuk Muhakemeleri Usulü (Değişiklik) Yasası’na yönelik yargı sürecinin tamamlanması artık aciliyet arzetmektedir”

Esendağlı, icra işlemlerine yenilikler getiren ve yargının bütün unsurlarının muvafakati ile 2019 yılında kabul edilen Hukuk Muhakemeleri Usulü (Değişiklik) Yasası’nın Anayasa Mahkemesi’nde dava konusu olması gerekçesi ile yasa değişikliğinin uygulanmasını sağlayacak olan tüzüğün yayımlanamadığını belirterek, yargı sürecinin tamamlanması ve tüzüğün yayımlanmasının artık aciliyet arz ettiğinin altını çizdi.

Avrupa Birliği’nde hemen her ülkede yargıç atamalarında yazılı sınav ve/veya objektif kritere dayalı sistemler uygulandığına ancak KKTC’de halen, yargıç tayin ve terfilerinin gizli oyla ve herhangi bir gerekçe içermeksizin yapıldığını kaydeden Esendağlı, yargıç atamalarını da eleştirdi.

Esendağlı, ülkede göreve atananların, neden atandığını; atanmayanın ise neden atanmadığını bilmediğini belirtti ve liyakat vurgusu yaparak, “Tüm kamuda uygulanan yazılı/objektif kritere ve gerekçeye dayalı atama ve yükselme sisteminin; mahkemeler için uygun olmadığı ısrarından artık vazgeçilmesi gerektiği aşikardır” dedi.

– “Unutulmamalıdır ki yargı bağımsızlığı, yargıç bağımsızlığıdır”

“Yargı bağımsızlığı yargıç bağımsızlığıdır. Yargıçlar açısından ‘Anayasa, yasa, hukuk ve vicdani kanaat’ dışında bir bağ yoktur, olamaz” diyen Esendağlı, yargıçlar arasında yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili hiyerarşi, kontrol, talimat gibi algılanabilecek uygulamalardan kaçınılması gerektiğini vurgulayarak, başta Yüksek Mahkeme/Yüksek Adliye Kurulu olmak üzere yargıçlara, görevlerini tam bağımsızlık içerisinde ifa edecek koşulların sağlanmasının anayasal bir ödev olduğu belirtti.

Esendağlı, bunun yanında, standardın adaleti görünür kılmak için olmazsa olmaz olduğunu ifade ederek, yargıçlara ve mahkeme personeline düzenli bir program dahilinde hizmet içi eğitim verilmesinin; mahkemelerdeki hizmet verimliliğini artıracağına ve standardı yükselteceğine inandıklarını belirtti.

Kıbrıs Türk avukatları olarak, mevcut sorunların çözümü için iyi niyetle çaba sarf etmeye devam edeceklerini söyleyen Esendağlı, yargı hizmetlerindeki sorun ve aksamalar bakımından doğrudan gözlem ve tespit yapma avantajına sahip olan Barolar ile görüş alışverişi yapılmasının, yargı yönetimi ile ilgili yetkilerin bölüşüleceği anlamına gelmediğini ifade etti.

Esendağlı, 2022 – 2023 Adli Yılı’nın tüm ülkeye hayırlı olmasını diledi.

-Esendağlı, soruları yanıtladı

Esendağlı, basın açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını da yanıtladı. Yüksek Mahkeme Başkanı’nın Adli Yılı açılışındaki açıklamalarının hatırlatılması üzerine Esendağlı, kendilerinin de geçmiş yıllardaki açıklamalarından çok farklı şeyler söylemediklerini belirtti.

“Sanırım mevcut yapıya sesimizi duyurabilmenin mümkün olduğunu düşünmek fazla iyimserlik olacaktır” diyen Esendağlı, buna karşın tarihsel sürece not bırakmak ve saptamaları, önerileri ve eleştirileri yapmanın vazifeleri olduğunu söyledi.

-“Her yıl aynı şeylerin tekrar edildiği hususu acı bir gerçeklik”

Bir iyileşme sağlanacaksa üzerlerine düşeni yapmaya hazır olduklarını yineleyen Esendağlı, “Her yıl aynı şeylerin tekrar edildiği hususu acı bir gerçeklik” dedi.

Talepleriyle ilgili olarak hükümet yetkilileriyle temas kurup, kurmadıklarının sorulması üzerine Hasan Esendağlı, sürekli yapılan çalışmalarla ilgili gerek mahkeme yönetimi, gerekse yürütme ve yasama organlarıyla temasları olduğunu kaydetti. Esendağlı, sorunların hiçbiriyle ilgili olumlu veya garanti içeren ya da buna sahip çıkıldığına işaret eden bir geri dönüş almadıklarını söyledi.

Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen yasaların arttığının hatırlatılması üzerine ise Esendağlı, “Anayasa’ya aykırılık yeni bir mevhum değil. Zaman zaman Meclis’ten çıkan bazı yasaların Anayasa’ya aykırı bulunması doğaldır” dedi. Anayasa Mahkemesi’nde yapılan duruşmada da genelde iki taraf olduğunu dile getiren Esendağlı, bir tarafın Anayasa’ya aykırılığı, diğer tarafın ise Anayasa’ya uygunluğu savunduğunu anlattı. Bazen Anayasa Mahkemesi’nin kendi üyelerinin de ikiye bölündüğünü ifade eden Esendağlı, farklı görüşler üretilebileceğini söyledi. “Anayasa’ya aykırılık konusu Anayasa yargısı çok teknik bir konudur” diyen Barolar Birliği Başkanı Esendağlı, bunun aynı zamanda sosyal bir bilim olarak da yoruma açık bir alan olduğunu belirtti.

-“Evet, Anayasa’ya aykırı olduğu neredeyse konuşan metinler Meclis’ten çıkmaktadır”

“Son zamanlarda göze soka soka Anayasa’ya aykırılığı bariz olduğu şekilde geçirilen birtakım yasalar olduğunu görmekteyiz” diye konuşan Esendağlı, daha Anayasa Mahkemesi’ne gitmeden Meclis kürsüsünde tartışılırken, bunların yapılmasının Anayasa’ya aykırılığı ile ilgili uyarılarının arşivlerden görülebileceğini söyledi.

“Evet, Anayasa’ya aykırı olduğu neredeyse konuşan metinler Meclis’ten çıkmaktadır” diyen Esendağlı, bu hususun yargının zaten kilitlenmiş olan çalışma yüküne büyük bir ağırlık ilave ettiğini kaydetti.

Esendağlı “Bir de özellikle ‘Biz yapıyoruz, yargı bozuyor’ şeklinde yargının çok fazla açığa çıktığı, hedef gösterildiği bir kötü niyetli girişim olduğu konusunda bir algı ortaya çıkıyor, bir görüntü ortaya çıkıyor. Bu söylediğimi ispat edemem, böyle bir amaçla, böyle bir saikle hareket edildiği hususunu söyleyemem ama görüntü de bunu işaret etmektedir” diye konuştu. TAK

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Üstel: “Polis Teşkilatı Kıbrıs Türk halkının varoluş mücadelesinde en önemli yapı taşlarından biri”

Published

on

By

Başbakan Ünal Üstel, ülkenin güvenliği, halkın huzuru ve kamu düzeninin sağlanması için gece gündüz demeden, büyük bir özveriyle görev yapan Polis Teşkilatı’nın Kıbrıs Türk halkının varoluş mücadelesinde en önemli yapı taşlarından biri olduğunu vurguladı.

Üstel, Polis Teşkilatı’nın bugün de bu kutsal görevi aynı kararlılıkla sürdürmeye devam ettiğine işaret etti.

Başbakan Üstel, Polis Teşkilatı’nın 61’inci kuruluş yıldönümü ve 30 Haziran Polis Günü dolayısıyla mesaj yayımladı.

Polis Teşkilatı’nın 61. kuruluş yıldönümünü ve 30 Haziran Polis Günü’nü kutlayan Üstel, tüm polis teşkilatı mensuplarına hizmetleri için de teşekkür etti.

Üstel mesajında “Kuruluşundan bugüne sadece asayişi sağlamakla kalmayan, aynı zamanda halkla güçlü bir bağ kurarak devletle vatandaş arasında güven köprüsü oluşturan Polis Teşkilatımız, çağın gereklerine uygun şekilde sürekli yenilenmiş; teknolojik altyapısı ve yetişmiş insan kaynağıyla hepimizin gurur duyduğu bir kurum haline gelmiştir.” dedi.

-Toplam 559 personel PGM kadrosuna kazandırıldı

Polisin görevini daha etkin ve daha iyi koşullarda yerine getirebilmesi için her türlü adımı attıklarını belirten Üstel, bu kapsamda, 2022–2025 Hükümet Döneminde toplam 559 personelin Polis Genel Müdürlüğü kadrosuna kazandırıldığının altını çizdi.

Teşkilatın kurumsal kapasitesini ve personelin özlük haklarını daha da güçlendirmeye kararlılıkla sürdüreceklerini belirten Üstel, “Çünkü bizim önceliğimiz; halkımızın huzuru ve güvenliği ile devletimizin saygın kurumlarının daha da güçlenmesidir.” dedi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Öztürkler, Tolga Kınacı anısına düzenlenen Plaj Hentbol Turnuvası’nın ödül törenine katıldı

Published

on

By

 

Cumhurbaşkanı Vekili, Cumhuriyet Meclisi Başkanı Ziya Öztürkler, KKTC Hentbol Federasyonu ile Ulusal Birlik Partisi Lefkoşa İlçe Başkanlığı iş birliğinde, merhum Tolga Kınacı anısına düzenlenen Plaj Hentbol Turnuvası’nın ödül törenine katıldı.

Karaoğlanoğlu Antis Plajı’nda yapılan organizasyonun sonunda yapılan törende konuşan Öztürkler, genç yaşta hayatını kaybeden Tolga Kınacı’yı rahmet ve özlemle anarken, onun adının sporla yaşatılmasının anlamlı olduğunu vurguladı.

Cumhuriyet Meclisi’nden yapılan açıklamaya göre, Öztürkler, konuşmasında sporun sadece fiziksel gelişim değil aynı zamanda sosyal dayanışma ve toplumsal kaynaşma aracı olduğunu belirtti. Öztürkler, “Bugün burada Tolga Kınacı kardeşimizin hatırasını yaşatmak ve aynı zamanda gençlerimizi sporla buluşturmak amacıyla çok değerli bir etkinlik gerçekleştirildi. Hentbol Federasyonu’nu, UBP Lefkoşa İlçe Başkanlığı’nı ve emeği geçen herkesi yürekten kutluyorum,” dedi.

Öztürkler, gençlerin kötü alışkanlıklardan uzak durmasının ve sporla güçlü bireyler olarak yetişmesinin toplumsal kalkınma açısından büyük önem taşıdığına dikkat çekerek, hükümetin de spor alanında her türlü katkıyı sağlamaya devam ettiğini söyledi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Tatar: “İki devletli bir anlaşma gerçekçi ve sürdürülebilir bir anlaşma zeminidir”

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar iki devletli bir anlaşmanın Kıbrıs adasında gerçekçi ve sürdürülebilir bir anlaşma zemini olduğunu ve bu siyaseti yurt dışında yaşayan Kıbrıs Türklerinin de desteklediğini söyledi.

Federasyon zemindeki müzakerelerin artık kapandığını ve tüketildiğini belirten Tatar, “Kıbrıs’ta iki halk, iki devlet ve iki demokrasi vardır ve sürdürülebilir bir anlaşmanın bu zeminde olması için son dört buçuk yıldır anavatan Türkiye bu siyasete tam destek veriyor.” dedi.

Cumhurbaşkanı Tatar ve eşi Sibel Tatar, İngiltere Kıbrıs Türk Dernekleri Konseyi tarafından düzenlenen resepsiyona katıldı.

Cumhurbaşkanlığından verilen bilgiye göre Wood Green bölgesinde Grand Palace’ta düzenlenen resepsiyona Başbakan Ünal Üstel, Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, Türkiye Cumhuriyeti Londra Büyükelçi Osman Koray Ertaş, KKTC ve İngiltere’den ekonomik örgüt temsilcileri ile sivil toplum kuruluş temsilcileri de katıldı.

Resepsiyonda konuşan Tatar, uzun yıllar İngiltere’de yaşadığını belirterek, İngiltere’de yolu kesişen kişileri yad etti, hayatta olmayanlara Allah’tan rahmet diledi.

Kıbrıs Türk Halkının haklı davası ve mücadelesi için o yıllarda nasıl çalışıldığına tanık olduğunu kaydeden Tatar, ” 25 – 26 yaşlarındaydım ve Londra sokaklarında çok mücadele verdiğimi hatırlıyorum çünkü İngiltere garantör ülkelerden biri olduğu için mücadele buradan başlıyordu. Kıbrıs Türk Halkına yapılan haksızlıkların o zamanın Thatcher Hükümetine ve onun milletvekillerine duyurmak için canla başla çalışıyorduk. Çok önemli lobi çalışmaları yürütülüyordu. Sesimizi duyurabildik. Margaret Thatcher’a ve Kraliyet ailesine kadar sesimizi duyurduk.” diye konuştu.

-“Batı dünyası haksızlığı hala sürdürüyor”

Kıbrıs Türk Halkının var oluş mücadelesi verdiğini kaydeden Tatar, batı dünyasının geçmişte yaptığı haksızlığı hala sürdürdüğünü ifade ederek şunları söyledi:

“Bunu bilelim ki böylesi acımasız bir dünyada yaşıyoruz. Hiç unutulmamalıdır ki, Nisan 2004 yılında BM Kapsamlı Çözüm Planı olan Annan Planı, eş zamanlı olarak iki tarafta referandumuna sunulmuş, Kıbrıs Rum Halkı bu plana hayır demiş, Kıbrıs Türkü evet demişti. O zamanlar barış rüzgarları eserken içimizdeki bazıları bu iş bitmiştir, iki halk kardeştir dediler, ne olursa olsun bir anlaşma olsun da uluslararası hukuk içerisinde Kıbrıs halklarını buluşturacaklardı. Türkiye’nin garantörlüğü sona erdirilebilir, asker çekilebilirdi, biz artık kardeş olacağız gibi söylemler yaymışlardı. Ama biz güvenemeyiz dedik, çünkü dünyada nasıl bir rüzgarla karşı karşıya kalınabileceğini tahmin edemeyiz dedik. Nitekim daha sonra Bosna’da olanlar, Libya’da olanlar, daha sonra da Irak’ta olanlar, Suriye’de olanlar, Ukranya’da olanlar, Gazze’de olanları hatırlatırken şimdi de İsrail – İran arasındaki çatışmalarında kullanılan füzeleri Gazimağusa’dan tedirginlik içerisinde izlemekteyiz.”

-“Varız ve var olmaya, bu topraklarda özgür yaşamak için mücadele etmeye devam edeceğiz”
Egemenlik temelinde sürdürülen yeni siyasete işaret eden Cumhurbaşkanı Tatar, ” Bu siyaset, 2020 yılından sonra Anavatan Türkiye Cumhuriyetinin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tam destek verdiği egemenlik temelinde ve iki devletli bir anlaşmadır ” dedi.

Artık bütün dünyaya Kıbrıs Adası’nda iki ayrı halk, iki ayrı devlet ve iki ayrı demokrasinin mevcut olduğunu her platformda haykırdıklarını vurgulayan Tatar, “Rum liderliği ne derse desin, biz kendi egemenliğimizden, kendi hakkımızdan, kendi hukuğumuzdan ve ayrı bir halk olmanın zenginliğinden , yani kendi kimliğimiz, dilimiz, dinimiz, kültürümüz, tarihimiz, müziğimiz, edebiyatımızla Kıbrıs Türk Halkı olarak varız ve var olmaya bu topraklarda özgür yaşamak için mücadele etmeye devam edeceğiz.” diye konuştu.

Egemenlik ve iki devletli bir anlaşmanın altının boş olmadığını, Kıbrıs Türk halkının özden gelen hakkı olduğunu , şehitler verildiğini, uzun yıllar var oluş mücadelesi ortaya konulduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Tatar, “Egemenlik hakkı, özden gelen hakkımız, uluslararası anlaşmalarının da içerisindedir. Yeni siyasetten geri dönüşü olmaması gerekiyor. Bu haklarımızı almamız için büyük bedeller ödenmiştir. Bunun içerisinde 85 milyonluk Anavatan Türkiye, Avrupa’da yaşayan 10 milyon Türk vatandaşı , yani 100 milyona yakın bu siyasete destek veren Türk vatandaşı vardır, bu çok önemlidir” dedi.

-KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatındaki gözlemci üyeliği”

KKTC’nin TDT gözlemci üyeliğinden bahseden Cumhurbaşkanı Tatar, şunları ifade etti:

“Bu teşkilatta çeşitli seviyelerde toplantı ve zirveler gerçekleştiriliyor, Devlet Başkanı, Bakanlar, ekonomik ve sivil toplum düzeyinde toplantılara KKTC olarak biz de bayrağımızla katılıyoruz.”

Kıbrıs Türk halkının bir cemaatten devlet sahibi bir halk konumuna ulaştığını dile getiren Tatar, “Uluslararası organizasyonlarda devletimizle temsil ediliyoruz.” diyerek Gambia temaslarıyla ilgili bilgiler verdi.
“Biz yüreğimizi milli davamız için ortaya koyduk. Halkımızın refahı ve geleceği için mücadeleyi canla başla sürdürüyoruz.” diyen Cumhurbaşkanı Tatar, gelecek hafta, Azerbaycan’da, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in davetiyle ekonomik zirve toplantısına katılacağını söyledi.

Tatar, şöyle konuştu: “Tabii, Güney Kıbrıs’taki zihniyet değişmedi, bizim görünürlüğümüzü her fırsatta engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Ve biz böylesi bir zihniyette olan Rum liderliği ile, her türlü iyi niyetimizi göstermemize rağmen maalesef bir yere gelemedik. Annan Planında da böyle olmuştu, Temmuz 2017 yılında Crans-Montana’da da böyle olmuştu.”

-“KKTC gelişmiştir ve gelişmeye devam edecektir”

KKTC’de, gençliği başı dik ve onurlu bir şekilde geleceğe hazırlamak için canla başla çalıştıklarını vurgulayan Tatar, “Ülkemizde turizmle, üniversitelerimizle, Türkiye’den getirilen su, sanayi bölgelerimiz, inşaat ve emlaktaki gelişmelerle ve şimdi KKTC’de bu yıl içerisinde ilk kez düzenlenen ve 225,000 kişinin katıldığı Mayıs ayında gerçekleşen uzay ve havacılık alanındaki KKTC TEKNOFEST ile gelişmeye devam ediyoruz” dedi.

Tatar, bu hafta Avrupa Bakanı Doughty ve Birleşik Kralık Eski Başbakanı Boris Johnson ile görüşme gerçekleştirdiğini de anımsattı. Cumhurbaşkanı Tatar, Londra’da lobiciliğin önemine de işaret ederek, İngiltere’deki temaslarını aktardı, Kıbrıs Türk halkının görüşlerini ve beklentilerini en proaktif şekilde ortaya koymaya devam ettiklerini söyledi.

İngiltere Kıbrıs Türk Dernekleri Konseyi Başkanı Kenan Nafi’ye ve Konsey’in Yönetim Kuruluna, Kıbrıs Türk Kültür Festivali’ni organize ettikleri için teşekkür eden Tatar, “Festivaller, Kıbrıs Türk halkının kültür, gelenekler, el sanatları, folklor ve müziğinin yanı sıra bir dayanışma göstergesi olması bizim için çok büyük önem taşımaktadır. Gençlerimizle gurur duyuyoruz” diyerek konuşmasını tamamladı.

Devamını Oku

Trending

Reklam