Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Fransa ve İngiltere arasındaki balıkçılık krizi büyüyor

İngiltere’nin Fransız balıkçıların İngiliz sularında balıkçılık faaliyetlerinde bulunması için gerekli izinleri vermediği iddiasıyla gündeme gelen kriz büyüyor. İngiltere donanmasındaki gemilerin bölgeye gönderilmesiyle tansiyon daha da yükseldi.

Published

on

İngiltere ve Fransa arasındaki krizin temelinde Brexit sonrası İngiltere’nin deniz yetki alanlarında balıkçılık faaliyetlerinin nasıl yürütüleceğine ilişkin anlaşmazlıklar yatıyor. Balıkçılık, son 30 yılda ortaya çıkan teknolojik gelişmeler sayesinde gelişmiş ülkelerde önemli bir sektör haline geldi.

Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) paylaştığı 2018 verileri, deniz balıkçılığı sektörünün hacminin tüm zamanların en yüksek değeri olan yılda 84,4 milyon tona ulaştığını gösteriyor.

Aynı veriler, balıkçılık sektörünün dünya genelinde 164 milyar dolarlık bir ihracat değerine ulaştığını aktarıyor. Deniz balıkçılığının sahip olduğu ekonomik değer, dünyanın en büyük deniz ürünleri pazarı olan Avrupa Birliği (AB) açısından ayrıca önem arz ediyor.

 2018 ve 2019 verilerine göre, AB içerisinde yılda yaklaşık 4,1 milyon ton balık tutuluyor ve balıkçılık sektörü 163 bin insana istihdam sağlıyor. Bu nedenle balıkçılık, AB için önem arz ediyor ve çeşitli düzenlemelere konu oluyor.

Brexit öncesi durum: AB Ortak Balıkçılık Politikası

AB Ortak Pazar Politikası kapsamında 1970 yılında Ortak Balıkçılık Politikası’nın da ilk temelleri atıldı. Ortak Balıkçılık Politikası ile her üye ülkenin diğer ülkelerin balıkçılık kaynaklarına ve deniz alanlarına serbest erişimi de kabul edildi.

Buna göre her üye devlet, diğer devletlerin deniz yetki alanları içerisinde “göreceli dengeyi” sağlayacak şekilde belirli bir kota uyarınca balıkçılık faaliyetleri yürütebiliyor. 1973 yılında AB’ye üye olan İngiltere açısından sektörle ilgili bu hususlar önemli bir konu olarak gündeme geldi ve İngiltere, kara sularının serbest erişime açılması hususunda 10 yıllık bir istisnanın ardından üyeliği kabul etti.

Öte yandan aynı dönemde AB üyeliği gündemde olan Norveç, balıkçılıkta serbest erişim politikasına dair çekinceleri nedeniyle Birliğe katılmaktan vazgeçti. Bu yaşananlar AB özelinde balıkçılığın ne kadar önem arz ettiğini gösteriyor.

İngiltere ile Fransa arasında balıkçılıkla ilgili anlaşmazlıkların yaşanması deniz yetki alanları uyuşmazlıklarının yanı sıra coğrafi ve ekonomik nedenlere dayanıyor. İngiltere ile Fransa arasında, kanal boyunca devam eden deniz yetki alanlarının sınırları 1978 tarihli İngiltere-Fransa Kanal Tahkimi ile belirlendi. Bu davada Fransa anakarasına oldukça yakın ve İngiltere adasına ise görece uzak konumda olan Jersey ve Guernsey adalarına sınırlı bir etki alanı tanınarak, deniz yetki alanları belirlenmişti.

Mevcut durumda söz konusu adaların Fransa’nın deniz yetki alanını sınırlandırdığı ve deniz alanlarında İngiltere’nin daha avantajlı bir konumda olduğu görülüyor. Bu duruma ek olarak söz konusu adaların, yakınlıkları nedeniyle ekonomik ve sosyal olarak Fransa anakarasına bağımlı olduğu ve bu durumun söz konusu uyuşmazlıkta ileri sürülen bir tehdit unsuru olduğu da ayrıca not edilmeli.

Brexit antlaşması balıkçılıkla ilgili neler öngörüyor?

31 Ocak 2020 itibarıyla yürürlüğe giren “Brexit” anlaşmasıyla İngiltere AB üyeliğinden çıktı. Uzun tartışmalarla şekillenen anlaşmanın görüşmelerini sıklıkla durma noktasına getiren ve üzerinde en son anlaşılan, en çetrefilli konularından biri de balıkçılık hususunun nasıl düzenleneceği oldu.

 Zira süregelen Ortak Balıkçılık Politikası kapsamında üye ülkelerde, İngiliz sularında sürdürülen balıkçılığa bağlı bir sektör oluştu. Buna karşılık İngiliz balıkçıların da ürünlerinin büyük bir kısmını Birlik içerisindeki pazarlara sunduğu, ülkeler arasında karşılıklı ve birbirine bağımlı bir yapı mevcut.

Brexit anlaşmasının 5. başlığı balıkçılık konusuna ayrılmış ve 19 maddede bu husus düzenlenmiştir. Anlaşmaya göre taraflar BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne yapılan atıfla kendi deniz yetki alanlarına sağlanan egemenlik haklarına sahip olacaklar.

Buna göre İngiltere’nin 1978 tarihli Kanal Tahkimi ve 2013 tarihli Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilanı ile sınırları çizilen deniz yetki alanlarındaki balıkçılık faaliyetleri üzerinde, egemen devlet olarak yetkisi mevcut.

Fakat Brexit anlaşmasının 500, 501 ve 502. maddeleri belirli şartlar altında taraflara ait balıkçı gemilerinin diğer tarafın sularında faaliyet yürütmesine imkan tanıyor. Fransa ile İngiltere arasındaki uyuşmazlık da işte bu hükümler ile öngörülen, özellikle 502. maddedeki, Fransa’ya yakın adalar olan Guernsey ve Jersey adalarının yetki alanlarıyla ilgili tanınan deniz yetki alanlarına erişim şartlarına dayanıyor.

Söz konusu maddelere göre, bir taraf ilgili ada sularında diğer tarafın -1 Şubat 2017’de başlayan ve 31 Ocak 2020’de sona eren dönemde- söz konusu sularda balıkçılık faaliyeti yürüttüğünü ispat ettiği balıkçı gemilerine gerekli izinleri vermekle yükümlü. Bu doğrultuda Fransız balıkçıların İngiltere’nin ilgili otoritelerine yaptığı birçok başvuru bulunuyor.

Fakat İngiltere otoriteleri halihazırda bu başvuruların yalnızca küçük bir kısmını kabul etti. Diğer başvurular, balıkçı gemilerinin Brexit anlaşmasında ifade edildiği üzere ilgili tarih aralığında bölgede faaliyet gösterdiklerini ispat edemediğini ileri sürerek onaylanmadı. Fransa ise İngiltere’nin bu tutumunu, Brexit anlaşmasını uygulamama olarak değerlendiriyor ve çeşitli bahanelerle İngiltere’nin Fransız balıkçıların bölgedeki faaliyetlerini engellemeye çalıştığını iddia ediyor.

Brexit ile İngiltere ne kazandı, Fransa ne kaybetti?

İngiltere Brexit ile  kendi deniz yetki alanlarında münhasır bir yetkiye sahip olmayı, AB’nin Ortak Balıkçılık Politikası’nın “göreceli denge” kotası gibi bazı uygulamalarından kurtulmayı ve İngiliz balıkçıların artan kotası sayesinde 146 milyon avroya varan bir ekonomik kazanç elde etmeyi amaçlıyor. Zira Brexit sürecinde İngiltere makamlarının sıklıkla ileri sürdüğü üzere İngiliz sularından çıkarılan balık miktarının büyük kısmının İngiltere dışındaki üye ülkelere ait olduğu istatistiklerle sabit.

Fransa ise AB üyesi ülkelerin İngiltere deniz yetki alanlarından sağladığı ekonomik kazançlar içerisinden en fazla faydalanan üye ülke konumundaydı. Fransa, İngiliz deniz yetki alanlarından çıkarılan ürünlerin maddi değer anlamında yüzde 12’lik kısmından tek başına faydalanıyor.

Öte yandan Fransa, AB içerisindeki en büyük balıkçılık pazarlarından biri olduğundan, bu konu ülke açısından ayrıca önem arz ediyor. AB Ortak Balıkçılık Politikası’ndan oldukça avantajlı bir konum elde eden Fransa, Brexit ile bu avantajlarını kaybetmekten çekiniyor. Fransa bu noktada İngiltere’yi, anakarasına yakın adalara sağladığı enerji aktarımını kesmekle tehdit ediyor.

İngiltere ve Fransa arasındaki bu uyuşmazlığın nasıl çözüleceği konusunda cevabı yine Brexit anlaşmasındaki hükümler veriyor. Buna göre taraflar arasında balıkçılıkla ilgili yükümlülüklerin ihlal edildiği durumlarda tahkime gidilmesi gerekiyor. Böylece uyuşmazlığın bağımsız ve tarafsız hakemlerden müteşekkil bir tahkim yargılaması neticesinde çözüme kavuşması öngörülüyor.

Yargılama ile BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 62. maddesiyle uyumlu olarak Brexit’in, bir devletin başka bir devlete kendi deniz yetki alanında balıkçılık faaliyetleri izni vermesi halinde benzer bir yapı teşkil eden ilgili maddeleri tartışmaya açılacak.

Ayrıca Brexit’te, belirli bir tarihten önce bölgede yürütülen balıkçılık faaliyetlerine dayanarak verilmesi öngörülen faaliyet izninin özünde yer alan modus operandi ilkesinin nasıl yorumlanacağı, anlaşmazlığın çözümünde belirleyici olacak. Fakat bu noktaya gelinceye kadar tarafların karşılıklı tehditleri ve eylemleri ile ortaya koydukları tutumlar, uyuşmazlığın taraflar arasındaki tansiyonu artırarak bir süre daha devam edeceğinin ve sorunun bölgesel ölçekte bir krize dönüşebileceğinin işaretlerini veriyor.

TRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Irak’ın orta ve güney kesimi tamamen elektriksiz kaldı

Published

on

By

Irak’ın orta ve güney kesiminde elektrikler tamamen kesildi. Başkent Bağdat başta olmak üzere ülkenin orta kesimindeki kentler ile güneydeki şehirlerde aniden elektrik kesintisi yaşandı.

Elektrik kesintilerine ilişkin Elektrik Bakanlığından ya da diğer ilgili kurumlardan henüz bir açıklama yapılmaması dikkati çekti.

Irak’ta ulusal elektrik hizmeti günlük ancak ortalama 5 ila 8 saat verilebiliyor.

Ülkede yıllardır çözüm bulunamayan elektrik kesintileri sorununa karşı çevre kirliliğine neden olan ücretli mahalle jeneratörleri devreye giriyor.

Devamını Oku

Dünya

Azerbaycan ile Ermenistan’ın parafladığı barış anlaşmasının metni açıklandı

Published

on

By

Azerbaycan ile Ermenistan’ın Beyaz Saray’da parafladığı “Barış ve Devletlerarası İlişkilerin Kurulmasına İlişkin Anlaşma”nın metni kamuoyuyla paylaşıldı.

Anlaşma metni, ABD Başkanı Donald Trump’ın ev sahipliğinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın Washington’da gerçekleştirdiği üçlü zirvede 2 ülkenin dışişleri bakanları tarafından paraflanmıştı.

Azerbaycan ve Ermenistan dışişleri bakanlıklarınca eş zamanlı olarak paylaşılan ve 17 maddeden oluşan anlaşma metni şöyle:

Madde 1 – Taraflar, eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin cumhuriyetleri arasındaki sınırların, ilgili bağımsız devletlerin uluslararası sınırları haline geldiği ve uluslararası toplum tarafından bu şekilde tanındığı teyit ederek birbirlerinin egemenliğini, toprak bütünlüğünü, uluslararası sınırlarının dokunulmazlığını ve siyasi bağımsızlığını tanıyor ve bunlara saygı gösteriyor.

Madde 2 – Taraflar, Madde 1’e tam uyarak, birbirlerine karşı hiçbir toprak iddialarının olmadığını teyit ediyor ve gelecekte de böyle bir iddiada bulunmayacaklarını onaylıyor. Taraflar, diğer tarafın toprak bütünlüğünü veya siyasi birliğini tamamen veya kısmen bölmeyi ya da zayıflatmayı amaçlayan herhangi bir eylemi planlamak, hazırlamak, teşvik etmek ve desteklemek dahil hiçbir eylemde bulunmayacaktır.

Madde 3 – Taraflar, karşılıklı ilişkilerinde, diğer tarafın toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına karşı güç kullanmaktan veya güç kullanma tehdidinde bulunmaktan ya da Birleşmiş Milletler Şartı’na aykırı herhangi bir şekilde hareket etmekten kaçınacaktır. Taraflar, kendi topraklarının üçüncü bir tarafça diğer tarafa karşı BM Şartı’na aykırı biçimde güç kullanımı amacıyla kullanılmasına izin vermeyecektir.

Madde 4 – Taraflar, birbirlerinin iç işlerine karışmaktan kaçınacaktır.

Madde 5 – Taraflar, bu anlaşmanın her iki tarafça onaylanmış şekillerini teati etmesinden sonra _____ gün içinde, 1961 ve 1963 tarihli Viyana Diplomatik ve Konsolosluk İlişkileri Sözleşmeleri hükümlerine uygun olarak aralarında diplomatik ilişkiler tesis edecektir.

Madde 6 – Taraflar, bu anlaşmanın 1. maddesi kapsamındaki yükümlülüklerini tam olarak yerine getirerek, devlet sınırının belirlenmesi ve işaretlenmesine ilişkin anlaşmanın sonuçlanması için ilgili komisyonlar aracılığıyla iyi niyetle müzakereler yürütecek.

Madde 7 – Taraflar, ortak sınırları boyunca üçüncü bir tarafın kuvvetlerini konuşlandırmayacaktır. Taraflar, ortak sınırlarının belirlenmesi ve ardından işaretlenmesi süreci tamamlanana kadar, sınır bölgelerinde güvenlik ve istikrarı sağlamak amacıyla, askeri alan da dahil olmak üzere, karşılıklı olarak üzerinde anlaşılmış güvenlik ve güven artırıcı tedbirleri uygulayacaktır.

Madde 8 – Hoşgörüsüzlük, ırkçı nefret ve ayrımcılık, ayrılıkçılık, şiddet içeren aşırılık ve terörizmin tüm biçimlerini kınayan taraflar, kendi yetki alanlarında bu gibi durumlarla mücadele edecek ve ilgili uluslararası yükümlülüklerine uyacaktır.

Madde 9 – Taraflar, her iki tarafın da dahil olduğu silahlı çatışmalardan kaynaklanan kayıp kişiler ve zorla kaybetme vakalarını çözmek için, doğrudan veya uygun olduğu durumlarda ilgili uluslararası kuruluşlarla işbirliği yaparak, söz konusu kişiler hakkında mevcut tüm bilgilerin paylaşımı da dahil olmak üzere önlemler alacaklardır.

Bu bağlamda, taraflar, ilgili kişilerin akıbetinin açıklığa kavuşturulmasının, uygun olduğu durumlarda kalıntılarının aranması ve iade edilmesinin ve gerekli soruşturma tedbirleri yoluyla onlar için adaletin sağlanmasının, uzlaştırma ve güven oluşturma aracı olarak önemini kabul etmektedirler. Bu konudaki ilgili yöntemler, ayrı bir anlaşmada ayrıntılı olarak görüşülecek ve kararlaştırılacaktır.

Madde 10 – Taraflar, ekonomi, transit ve ulaştırma, çevre, insani ve kültürel alanlar da dahil olmak üzere çeşitli alanlarda işbirliği kurmak amacıyla karşılıklı çıkarlara ilişkin ilgili konularda ayrı anlaşmalar akdedebilirler.

Madde 11 – Bu anlaşma, tarafların uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletlerin diğer üye devletleriyle akdettikleri antlaşmalar kapsamındaki hak ve yükümlülüklerine halel getirmeyecektir. Her bir taraf, kendisi ile herhangi bir üçüncü taraf arasında yürürlükte olan uluslararası anlaşmaların, bu anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerine halel getirmemesini sağlayacaktır.

Madde 12 – Taraflar, ikili ilişkilerinde uluslararası hukuka ve bu anlaşmaya göre hareket edeceklerdir. Taraflardan hiçbiri, bu anlaşmayı uygulamamak için kendi iç hukukunun hükümlerini gerekçe olarak kullanmayacaktır. Taraflar, bu anlaşmanın yürürlüğe girmesinden önce, Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi (1969) uyarınca, bu anlaşmanın amacına ve hedefine aykırı herhangi bir eylemde bulunmaktan kaçınacaklardır.

Madde 13 – Taraflar, bu anlaşmanın tam olarak uygulanmasını garanti eder ve bu anlaşmanın uygulanmasını izlemek üzere ikili komisyon kuracaklardır. Bu komisyon, taraflar arasında kararlaştırılacak usullere göre faaliyet gösterecektir.

Madde 14 – Taraflar, uluslararası hukuk ve karşılıklı ilişkilerinde kendilerini bağlayan antlaşmalar kapsamındaki hak ve yükümlülüklerine halel gelmeksizin, bu anlaşmanın yorumlanması veya uygulanmasıyla ilgili her türlü uyuşmazlığı, 13. maddede belirtilen komisyon aracılığıyla da dahil olmak üzere doğrudan istişareler yoluyla çözmeye çalışacaklardır. Bu istişareler altı ay içinde karşılıklı olarak kabul edilebilir bir sonuç vermezse, taraflar uyuşmazlığın barışçıl yollarla çözülmesi için diğer yollara başvuracaklardır.

Madde 15 – Taraflar, 14. maddeye halel gelmeksizin, bu anlaşmanın imzalanmasından önce aralarında herhangi bir hukuki temele dayalı olarak var olan tüm devletlerarası iddiaları, şikayetleri, itirazları, talepleri, yargılamaları ve uyuşmazlıkları, bu anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde geri çekecek, sonlandıracak veya başka bir şekilde çözüme kavuşturacak ve birbirlerine karşı bu tür iddiaları, şikayetleri, itirazları, talepleri ve yargılamaları başlatmayacaktır ve taraflardan herhangi birine karşı herhangi bir üçüncü tarafça başlatılan bu tür iddialara, şikayetlere, itirazlara, taleplere ve yargılamalara hiçbir şekilde dahil olmayacaklar. Taraflar, bu anlaşmaya aykırı olarak birbirlerine karşı diplomatik, enformasyon ve diğer alanlarda düşmanca adımlar atmayacak, bunları teşvik etmeyecek veya başka bir şekilde bu tür eylemlerde bulunmayacak ve bu amaçla düzenli olarak birbirleriyle istişare edeceklerdir.

Madde 16 – Bu anlaşma, tarafların ulusal mevzuatlarına uygun olarak iç prosedürlerin tamamlandığını bildiren belgelerin teati edilmesinden sonra yürürlüğe girecektir. Bu anlaşma, Birleşmiş Milletler Şartı’nın 102. Maddesi uyarınca tescil edilecektir.

Madde 17 – Bu anlaşma, Azerbaycanca, Ermenice ve İngilizce dillerinde düzenlenmiştir ve tüm metinler aynı derecede geçerlidir. Herhangi bir geçerli metin arasında hükmün anlamında farklılık olması durumunda, İngilizce metin esas alınacaktır.

Anlaşmanın paraflanması, yürürlüğe girdiği anlamına gelmiyor
2. Karabağ Savaşı’nın ardından, Cumhurbaşkanı Aliyev’in önerisiyle Azerbaycan ve Ermenistan barış müzakerelerine başlamıştı. Taraflar, Mart 2025’te anlaşma metni üzerinde mutabakata varmıştı. Beyaz Saray’da 8 Ağustos’ta düzenlenen üçlü zirvede ise metin paraflandı.

Ancak paraflama, anlaşmanın yürürlüğe girdiği anlamına gelmiyor. Anlaşma, Azerbaycan’a karşı toprak iddialarını içeren Ermenistan Anayasası değiştirildikten sonra imzalanarak resmiyet kazanacak.

Devamını Oku

Dünya

Rusya’da WhatsApp ve Telegram üzerinden aramalar engellenmeye başladı

Published

on

By

Rusya’da yaptırımlardan ötürü gerekli altyapı yenilemelerinin yapılamaması nedeniyle WhatsApp ve Telegram üzerinden aramalar engellenmeye başladı.

Downdetector verilerine göre, Rusya’da vatandaşlar, sabah saatlerinden itibaren WhatsApp ve Telegram üzerinden yapılan aramalarda sorun yaşadıkları bildiriminde bulundu.

Rus basınında çıkan haberlerde, ülkedeki mobil operatörlerin Rus hükümetine mektup yazarak, yaptırımlardan ötürü gerekli altyapı yenilemelerinin yapılamadığının iletildiği yer almıştı.

Buna karşın, internet trafiğinin ise arttığına işaret eden operatörlerin, trafiğin azaltılması için WhatsApp ve Telegram üzerinden aramaların engellenmesini talep ettiği belirtilmişti.

Konuya ilişkin resmi açıklama yapılmazken, bazı Rus yetkililer engellemenin telefon üzerinden dolandırıcılıkla mücadele için gerektiğini savunuyor.

Rus parlamentosunun alt kanadı Duma’dan bazı milletvekilleri, 18 Temmuz’da yaptıkları açıklamada, mesajlaşma uygulaması WhatsApp’ın ulusal güvenliği tehdit ettiği gerekçesiyle yasaklanması çağrısında bulunmuştu.

Devamını Oku

Trending

Reklam