Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

“Gıda Güvenliği-Tek Sağlık” ve “Gıda Ambalajlamada İnovatif Yaklaşımlar” başlıklı seminer Lefkoşa’da yapılıyor

Published

on

Kıbrıs Türk Sanayi Odası (KTSO) ile Gıda Mühendisleri Odası, 16 Ekim Dünya Gıda Günü dolayısıyla “Gıda Güvenliği-Tek Sağlık” ve “Gıda Ambalajlamada İnovatif Yaklaşımlar” başlıklı seminer düzenledi.

KTSO Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen seminerin açılış konuşmalarını sırasıyla Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Beste Oymen, Kıbrıs Türk Sanayi Odası Genel Sekreteri Erçin Tekakpınar, Girişimci Kadınlar Kalkınma Kooperatifi (Gika-KOOP) Başkanı İçim Çağıner Kavuklu ve Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Hüseyin Çavuş yaptı.

İki oturum olarak düzenlenen seminerde, Yakın Doğu Üniversitesi Gıda Mühendisiliği Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Perihan Adun “Gıda Güvenliği-Tek Sağlık” ve Sakarya Üniversitesi Gıda Mühensiliği Bölümü Prof. Dr. Zehra Ayhan ise “Gıda Ambalajlamada İnovatif Yaklaşımlar” konularını irdeliyor.

Seminer, soru-cevap kısmının ardından plaket takdimiyle sona erecek.

– Oymen: “Gıda mühendislerinin istihdamı, özellikle kamu kurumlarında yetersiz kalmaktadır”

Açılışta ilk olarak söz alan Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Beste Oymen, bugün Dünya Gıda Günü’nü kutlamak ve gıdanın hayattaki önemini bir kez daha vurgulamak üzere bir araya geldiklerini ifade etti.

“Bu yılın teması olan, ‘Daha iyi bir yaşam ve daha iyi bir gelecek için gıda bir haktır’ bize, herkesin yeterli, güvenilir ve sağlıklı gıdaya ulaşmasının temel bir insan hakkı olduğunu hatırlatıyor. Ancak bu hakkı herkes için sağlamak, hepimizin omuzlarına bir sorumluluk yüklüyor.” diyen Oymen, Gıda Mühendisleri olarak bu zorlu görevin önemli bir parçası olduklarını bildiklerini belirtti.

Oymen, “Gıda güvenliği, kalite ve sürdürülebilirlik konularında üstlendiğimiz rol, küresel gıda sistemlerinin sürdürülebilir şekilde geliştirilebilmesi adına hayati öneme sahiptir. Ancak ne yazık ki ülkemizde gıda mühendislerinin istihdamı, özellikle kamu kurumlarında yetersiz kalmaktadır. Gıda güvenliği, gıda kalitesi ve sağlıklı beslenme konularında kamu kurumlarının etkin bir şekilde

çalışabilmesi için nitelikli gıda mühendislerine ihtiyaç duyulmaktadır.” dedi.

Oymen, kamu sektöründe yeterli sayıda gıda mühendisinin istihdam edilememesinin, bu alandaki uygulamaların ve politikaların etkinliğini zayıflattığını ve bu durumun sadece gıda güvenliğini değil aynı zamanda halk sağlığını da tehdit eden bir mesele haline geldiğini ifade etti.

“Bilimsel bilgi ve teknolojiyi bir araya getirerek daha güvenli ve sürdürülebilir gıda sistemleri kurmamız gereken bir dönemde, bu meslek dalına daha fazla önem verilmesi elzemdir. Bu noktada hem devletimizin hem de özel sektörün, gıda mühendislerine yönelik destekleyici politikalar geliştirmesi gerektiğine inanıyorum.” ifadelerini kullanan Oymen, Gıda Mühendisleri Odası olarak gıda mühendislerinin daha fazla istihdam edilmesi, mesleğin ülkedeki hak ettiği değeri görmesi ve daha geniş kitlelere tanınması için çalışmalarına kararlılıkla devam edeceklerini vurguladı.

– Tekakpınar: “Ülkede gıda güvenliği konusunda ne aşamadayız?”

Kıbrıs Türk Sanayi Odası Genel Sekreteri Erçin Tekakpınar da, “Gıda ile ilgili olarak bu seminerin sonucunda neleri ön plana çıkarabiliriz, neleri tartışabiliriz? O noktalarda durmak istiyorum.” dedi.

“Ülkede gıda güvenliği konusunda ne aşamadayız, gıda israfı konusunda bir politikamız var mı, gıdaya ulaşım konusunda ne durumdayız?” şeklinde konuşan Tekakpınar, bir kaç ay önce et ithalatı konusunun gündeme geldiğini hatırlattı.

Tekakpınar, gıda gününde gıdaya ulaşım konusunun bir sonuç bildirgesi yapılması durumunda, söz konusu sonuçları görmek istediğini belirtti.

“Sanayi Odası olarak bu sürecin içerisindeyiz. Biz ne yapıyoruz ve ne üretiyoruz, Sanayi Odası olarak gıda sektöründe ne durumdayız?” şeklinde konuşan Tekakpınar, bazı istatistiki verileri paylaştı.

Tekakpınar, Kıbrıs Türk sanayisinin tarım ve hayvancılıktan elde edilen bitkisel ve hayvansal ham maddeyi işleyerek, katma değer yarattığını ve ülke ekonomisinin gelişmesi için ciddi bir çabası olduğunu dile getirdi.

Gıda ve içecek sanayisinde, Kıbrıs Türk Sanayi Odası’na üye 8 farklı alt sektörde uluslararası sertifikalara sahip üretim yapan 172 firmanın bulunduğunu kaydeden Tekakpınar, bu firmaların çok ciddi bir katma değer yarattığını dile getirdi.

Gıda ve içecek sektöründe uluslararası standartlara sahip 40’dan fazla firmanın, başta Türkiye olmak üzere 18 farklı ülkeye ihracat yaptığını ifade eden Tekakpınar, tarım ve sanayi sektörleri arasında güçlü işbirlikleri kurup inovasyonu teşvik ederek, teknolojik alt yapıyı güçlendirip çevresel sürdürülebirlik ilkesi doğrultusunda yeni üretim tekniklerini geliştirmeleri gerektiğini vurguladı.

– Kavuklu: “Korkunç bir gıda israfımız var”

Gika-KOOP Başkanı İçim Çağıner Kavuklu da, bugün Dünya Gıda Günü vesilesiyle bir araya gelmekten büyük bir onur duyduğunu dile getirdi.

“Ürettiğimiz ürünleri nasıl sanayileştirebiliriz. Bu konuda çalışmalarımız vardır.” diyen Kavuklu, toplumda bazı konularda devlet politikaları oluşturmak adına el ele tutuşarak farklı sektörlerin bir araya gelip bir takım politikalar ve etkiler oluşturmanın zamanının geldiğini söyledi.

“Dünya Gıda Günü, sadece bir farkındalık günü değil, aynı zamanda harekete geçme zamanıdır. Etki olmadıkça önümüzdeki yıl da aynı şeyleri konuşacağız.” diyen Kavuklu, tecrübelerini paylaştı.

Gıdanın üretiminden tüketimine kadar her aşamada sürdürülebilirliğin artık bir zorunluluk haline geldiğini kaydeden Kavuklu, “Ülkemizde turizm bir lokomotif sektördür. 25 tane 5 yıldızlı otelimiz var. Ama otellerimizde her şey dahil ve açık büfe konseptiyle hizmet veriliyor. Bunun gıda israfında, belki de dünyanın ilk sıralamaları arasındayız. Korkunç bir gıda israfımız var.” dedi.

Dünya üzerinde yaklaşık 800 milyon insanın açlıkla mücadele ettiğini kaydeden Kavuklu, bir yanda gıda israfı devam ederken, diğer yanda milyonlarca insanın yeterli besine ulaşamadığına dikkat çekti.

Kavuklu, “Bu çelişki, dünya genelinde ciddi bir sorun teşkil ediyor ve hepimizin bu konuda sorumluluk alması gerektiğini gösteriyor.” diye konuştu.

“İsrafa dur dememiz gerekiyor.” ifadesini kullanan Kavuklu, bunun bir devlet politikası olması gerektiğine inanç belirtti, her şey dahil ve açık büfe konseptinden çıkılması gerektiğini dile getirdi.

Kavuklu, “Kadın girişimciler olarak bizler, gıda sektöründe güçlü ve sürdürülebilir çözümler üretmenin sorumluluğunu üstleniyoruz. Kooperatifimiz, yerel üreticilerin ve özellikle kadınların ekonomik kalkınmasına katkı sağlarken, sağlıklı ve doğal gıda ürünlerinin tüketiciye ulaşmasını amaçlıyor. Sağlıklı ve güvenli gıda üretiminin bilimsel temellerini en iyi şekilde uygulamaya koyuyoruz. Bu iş birliği, sadece ekonomik kalkınmayı değil, aynı zamanda toplum sağlığını da güçlendiren bir çerçeve sunuyor. Yerel tüketimi de teşvik ediyoruz.” dedi.

Ata tohumları konusuna da değinen Kavuklu, hep birlikte el ele vererek, daha adil, sürdürülebilir ve erişilebilir bir gıda sistemi inşa etmek için çalışmaları gerektiğini söyledi.

– Çavuş: “Sürdürülebilir tarımı hep birlikte kurabiliriz”

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Hüseyin Çavuş da, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 16 Ekim 1945’te kurulduğunu ve bu günün her yıl 150’den fazla ülkenin katılımı ile “Dünya Gıda Günü” olarak kutlandığını kaydetti.

Seminerdeki konuşmalarda sürdürülebilir tarımdan, gıda güvenliğinden ve israftan bahsedildiğini ifade eden Çavuş, tüm bunların önemli olduğunu söyledi.

Dünyada hunharca bir tüketimin olduğunu belirten Çavuş, iklim koşularının bozulduğu bir ortama doğru sürüklendiklerini söyledi.

Dünyadaki en büyük sektörlerden birinin tarım olduğunu kaydeden Çavuş, “1 milyarın üzerinde bir çalışanı olan sektördür. 2050 yılına geldiğimizde, 10 milyar insanı besleyebilecek sürdürülebilir tarım-gıda sistemlerine ihtiyacımız var.” diye konuştu.

Dünyada 3 milyar kişinin güvenli gıdaya ulaşamadığını ifade eden Çavuş, diğer taraftan da obezitenin arttığını ve dengesiz koşulların ortaya çıktığını aktardı.

Çavuş, “Sürdürülebilir tarım demek, sadece üretim yapan kişilerin kendi işlerinde sürekli bir üretimde tutunması demek değildir. Sürdürülebilir tarım demek, önümüzdeki yıllarda ülkeler arasında gıda üretimini paylaşmayı ve bununla birlikte hep beraber nasıl en verimli toprakları en iyi şekilde üretebilir ve dünya üzerindeki insanlığa verebiliriz…” dedi.

Sürdürülebilir tarımı hep birlikte kurabileceklerini vurgulayan Çavuş, bakanlığının ve Hükümetin bu konuda çok büyük çabalar sarf ettiğini kaydetti.

“Daha az israfla daha verimli üretimi hayata geçirebilir, gezegenimizi daha az baskı altına alarak iklim koşullarını yeniden düzeltebilir ve gelecek nesillerimize daha güvenli bir dünya imkanı sunabiliriz.” ifadelerini kullanan Çavuş, daha çok üretim isteyerek doğaya zarar verdiklerini söyledi.

“Sürdürülebilir tarım bizim için önemli olabilir ama esas, gelecek nesillerimiz için ekonomik ve sosyal yönde çok daha önemlidir.” şeklinde konuşan Çavuş, tüm ülkelerde olduğu gibi Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı’nın da bu konuda çabaları olduğunu ifade etti.

Yaptıkları çalışmalara değinen Çavuş, gıda denetimlerini en üst noktaya çıkardıklarının altını çizdi.

Farkındalığın etkiye dönüşüp hayata geçmesi gerektiğini kaydeden Çavuş, turizm sektöründe hunharca tüketilen gıdaların her açıdan milli bir kayıp olduğuna dikkat çekti.

Tarımın riskli noktalara girdiğini kaydeden Çavuş, “Hava koşuları değiştikçe riskler, girdi maliyetleri ve üreticinin aldığı riskler artıyor. Bununla birlikte, bakanlık olarak süspansiyelerle, teşviklerle üretimi ayakta tutmaya ve yön vermeye çalışıyoruz.” dedi.

Narenciye ve ithal et konularına da değinen Çavuş, hayvan varlığı ve ürünlerinin en iyi şekilde değerlendirmesini ve toplanmasını sağladıklarına dikkat çekti.

Avrupa Birliği’nin yapmış olduğu süt toplama evlerinin birini açtıklarını, ikincisinin ise Karpaz’da bittiğini ifade eden Çavuş, beş tanenin ise TİKA ile proje yapılarak tamamlandığını söyledi.

Güvenli gıdaya ulaşma noktasındaki çalışmalarından bahseden Çavuş, tarımı “üstü açık bir fabrikaya” benzetti.

Gıda fiyatlarındaki enflasyona değinen Çavuş, “yıl ortalamasına bakıldığında bu yılın, tüm ürünlerde en istikrarlı fiyatı yakaladıkları yıl olduğunu” belirtti.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

“7. Uluslararası Türk Dünyası Turizm Kongresi” DAÜ ev sahipliğinde başladı

Published

on

By

 

7. Uluslararası Türk Dünyası Turizm Kongresi”, Başbakan Yardımcılığı Turizm Kültür Gençlik ve Çevre Bakanlığı’nın katkılarıyla Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Turizm Fakültesi ev sahipliğinde başladı. 2 gün sürecek kongrede,12 ülkeden bir kısmı da çevrim içi olmak suretiyle 335 katılımcı bildiri sunacak.

DAÜ Mustafa Afşin Ersoy konferans salonundaki açılış törenine, Kongre Onursal Başkanı olarak katılan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, KKTC’nin, Türk dünyasının ayrılmaz ve kopmaz bir parçası olduğunu vurgulayarak, “Ne mutlu Türk’üm diyene.” diye konuştu.

KKTC’ye Türk devletlerin başkentlerinden de direkt uçuşların başlaması temennisinde bulunan Tatar, Türk dünyasının turizm potansiyeline dikkat çekti. Direkt uçuşların kültürleri de kaynaştıracağını kaydeden Tatar, “300 milyonluk ailenin birbirine sarılmasıyla çok daha güçlü Türk dünyası olabiliriz.” dedi.

Başbakan Yardımcısı Turizm Kültür Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu da, kongrenin, sadece bir zirve değil, aynı zamanda kardeşlik ve kültürel bağlarla ortak tarihin mirasını yeniden hatırlamak ve geleceğe yön vermek adına çok değerli bir adım olduğunu kaydetti.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan törende, DAÜ ve KKTC tanıtım filmleri  gösterildi, DAÜ Öğretim Üyesi Erkan Dağlı  müzik dinletisi sundu

-Maloney

Kongre açılışında ilk konuşmayı yapan DAÜ Turizm Fakültesi Dekan Vekili Yard. Doç. Dr. İlkay Yorgancı Maloney,  kongrenin sadece bir akademik etkinlik değil,  kültürlerin ve ortak mirasın buluştuğu bir platform olduğunu söyledi.

Maloney, kongrede bilgi paylaşımı yanında, yeni iş birlikleri ve sürdürülebilir turizmin amaçlandığını ifade etti. Maloney dünyada iş birliği, sürdürülebilirlik ve kültürel kimliğin her zamankinden daha fazla önem taşıdığını belirterek, kongrede önemli sorunlar ele alınarak çözüm önerileriyle Türk dünyası turizmine katkı sağlanacağını ifade etti.

-Tuna

Turizm Akademisyenleri Derneği Başkanı, Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Kongre Eşbaşkanı Prof. Dr. Muharrem Tunca da konuşmasında, kongrenin sadece akademik bir toplantıdan ibaret olmadığını, ortak geçmişi, kültürel mirası, geleceğe dair güçlü vizyonu paylaşmak için bir araya geldiklerini söyledi.

Tuna, kongreye DAÜ ile birlikte ev sahipliği yapmaktan duydukları memnuniyeti dile getirerek, Türk dünyasının büyük bir kültür ve medeniyet coğrafyası olduğunun altını çizdi.

Muharrem Tuna, “Bu geniş coğrafyada bizi birbirimize bağlayan önemli unsurların başında turizm gekektedir.” Dedi. Tuna, Türk milletleti  arasında bağın güçlenmesinde ve gelişmesinde üretilen  bilginin paylaşılmasının büyük önem taşıdığını ifade etti.

Küresel ölçekte turizm faaliyetlerinin artışına dikkat çeken Tuna, Türk devletlerinin de bundan payını almak zorunda olduğunun altını çizdi.

Tuna, 2024 yılında dünya genelinde seyahat eden 1,4 milyar insanın 106,3 milyonunun Türk Devletleri Teşklilatı ve gözlemci 8 ülkede ağırlandığını söyledi.

-Kılıç

Kongre Eş Başkanı ve DAÜ Rektörü Prof. Dr. Hasan Kılıç da,  Türk dünyasından bilim insanlarını DAÜ’de ağırlamaktan büyük mutluluk duyduklarını söyledi.

Kılıç, KKTC’nin önde gelen devlet üniversitesi olarak DAÜ’nün akademik mükemmeliyetçiliğin peşine düşmesi; uluslararası iş birliklerinin güçlendirilmesi; araştırma, yenilikçilik ve kültürel etkileşim yoluyla  bölgesel kalkınmaya katkı sunma konsunda önemli rol üstlendiğini kaydetti.

Hasan Kılıç, kongrenin turizmin akademik boyutunu güçlendirmeyi, ortak kültürel değerleri tanıtmayı  Türk dünyası genelinde sürdürülebilir ve kapsayıcı turizm politikalarına katkı sunmayı hedeflediğini ifade etti.

-İsahanlı

Hazar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Hamlet İsahanlı da, turizmin insanları en çok birleştiren  faaliyet olduğunun altını çizerek, seyahatin, sıkıcı günlük hayatı değiştirme, farklı hissetme, heyecanlanma gibi olumlu çok önemli etkisi olduğunu belirtti.

“Turizm hayatı süsler, renklendirir, dostluklara ve sevgi duygularına yol açar” diyen İsahanlı, günün şartlarında eskiden 40 günde gidilen mesafelere bugün gelişen teknolojiyle 4 saatte ulaşılabildiğini kaydetti. İsahanlı, turizmin yaygınlaşmasını örnekleriyle anlatarak, turizmin dünyanın en yaygın insan faaliyetlerinden olduğunun altını çizdi.

-Ataoğlu

Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu da,  kongrenin sadece  bir turizm zirvesi olmadığını, aynı zamanda kardeşliği kütürel bağları ve ortak tarihin mirasını yeniden hatırlamak ve geleceğe birlikte yön vermek adına çok değerli bir adım olduğunu vurguladı.

Ataoğlu, turizmin sadece bir ekonomik faaliyet olmadığını, milletlerin birbirini tanımasına, anlamasına ve kaynaşmasına vesile olan en güçlü araçlardan biri olduğunu söyleyerek, Türk dünyasının sahip olduğu zengin doğal güzelliklerin, tarihi mirasların kadim medeniyetler ve ortak kültürün benzersiz fırsatlar sunduğunu vurguladı.

Kıbrıs Türk halkının Türk dünyasının ayrılmaz bir parçası olduğunu söyleyen Ataoğlu, KKTC’nin misafirperverliğine ve doğal  güzelliklerine dikkat çekti.

Ataoğlu, Türk dünyasının birlik ve beraberliğinin ekonomik kalkınma, sosyal gelişim ve kültürel zenginlik olarak geri döneceğini ifade etti.

Çok taraflı iş birliklerinin KKTC’nin uluslararası görünürlüğüne ve Türk dünyası içerisindeki yerinin güçlenmesine katkı sunacağına inandığını belirten Ataoğlu, Türk dünyası ve KKTC arasında bağların  güçlenmesinin, tanınma sürecine diplomatik ve stratejik katkı sağlayacağını söyledi.

Ataoğlu, “KKTC, her zaman bu iş birliklerinin destekçisi olacaktır.” diyerek, kongrenin Türk dünyasına kalıcı katkılar sağlamasını temenni etti. Ataoğlu, Türk dünyasının kardeşliğinin sonsuz olmasını dileyerek konuşmasını tamamladı.

-Tatar

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da Kongre Onursal Başkanı olarak yaptığı konuşmada, KKTC’nin turizm ülkesi olduğunu belirterek, kongreye çok önem verdiklerini söyledi.

Başbakan Yardımcısı Fikri Ataoğlu’nun liderliğinde turizmde çok önemli çalışmalar yapıldığını vurgulayan Tatar geçen hafta İstanbul’da yapılan tanıtıma dikkat çekti.

Tatar, Türk dünyası birlikte hareket ederse çok daha zengin turizm potansiyeline ulaşılacağını ifade etti

Cumhurbaşkanı Tatar, KKTC’nin turizmde marka oluşturduğunu ve bu yapılırken ciddi yatırımların yapıldığını söyleyerek, ülkenin on binlerce yıl geriye giden medeniyetin izlerini taşıdığını söyledi.

“Maraş açılımının” turizme katkısına değinerek, açıldığı günden beri ziyaretçi sayısının 2,5 milyona ulaştığını belirten Tatar, ileride KKTC’nin kalkınmasına yönelik açılım zeminlerinin oluşturulacağını kaydetti.

Tatar,  Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün Macaristan’daki zirvede KKTC için söylediklerine ve çağrılara dikkat çekerek, KKTC’nin, ayrılmaz bir parçası olduğu Türk dünyasına büyük önem verdiğini söyledi.

Aradaki bağların gelişmesi için turizm faaliyetlerinin artırılabileceğine dikkat çeken Tatar, Türkiye’nin her yerinden direkt uçuşlarla ulaşabildiği KKTC’ye başta Bakü olmak üzere diğer Türk devletlerinden de direkt uçuşlara başlaması temennisinde bulundu.

Tatar, “300 milyonluk ailenin birbirlerine sarılmasıyla çok daha güçlü bir Türk dünyası oluşabileceğini bütün Türk dünyasına iletmek istiyorum.” dedi.

Cumhurbaşkanı Tatar, KKTC’nin Akdeniz’in incisi ve Mavi Vatan’ın kalbi olduğunu vurgulayarak, “Biz Türk dünyasının ayrılmaz, kopmaz ve saygın birer üyeleriyiz. Aramızdaki muhabbetin, tarihi ve kültürel bağların, milli değerlerin hepsinin bir bütün olarak bizleri geleceğe daha güçlü taşıyabilmesi için aramızdaki bağların daha da güçlenmesi gerekiyor” şeklinde devam etti.

Çağın teknolojik gelişmelerinin Türk dünyasını yılardan sonra bir araya getirdiğini vurgulayan Tatar, bu  yakınlığın potansiyel bir güç olduğunı söyledi.

Tatar, “Çağın nimetleri binlerce yıl sonra bizleri yakınlaştırmıştır. Benim kendi öz akrabalarımı, öz kardeşlerimi kucaklama fırsatı vermiştir. Ben bunu hissediyorum, buna değer veriyorum. Buradan Türk dünyasına saygımı, sevgimi muhabbetlerimi iletmek istiyorum. Kalın sağlıcakla. Ne mutlu Türk’üm diyene” sözleriyle konuşmasını tamamladı.

Devamını Oku

Kıbrıs

Erdoğan:Adadaki gerçekliklere dayalı çözüm ihtiyacını vurgulayan ifadeler üzerinde mutabık kaldık

Published

on

By

 

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de gerçekleştirilen Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Gayriresmi Zirvesi’nde, Budapeşte Bildirisi’nin yanı sıra liderler olarak 3 belgeyi de kabul ettiklerini, Dışişleri Bakanlarının da 4 belge üzerinde anlaştıklarını söyledi.

Erdoğan, “Bu çerçevede Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk dünyasının ayrılmaz parçası olarak çalışmalarımıza yaptığı katkıları memnuniyetle karşılayan, Türk dünyasının Kıbrıs Türkleri’nin doğal eşit haklarının güvenceye alınmasında dayanışma ifade eden ve adadaki mevcut gerçekliklere dayalı çözüme ulaşılması ihtiyacını vurgulayan, Türk devletleri arasındaki birliğe zarar vermeyi amaçlayan her türlü girişimin engellenmesinin önemini teyit eden, üye ülkelerin Türk Devletleri Teşkilatı’nın bütünlüğüne kurumsal ve karar alma kapasitesine bağlılıklarını yineleyen ifadeler üzerinde mutabık kaldık.” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, Budapeşte’de düzenlenen TDT Gayriresmi Zirvesi’ne katılmasının ardından Türkiye’ye dönüşünde uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın ev sahipliğinde düzenlenen zirvede yaptığı temasların faydalı ve verimli geçtiğini belirten Erdoğan, “Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde ilk defa bir zirve, gözlemci ülkede tertip edilmiş oldu. Macaristan Başbakanı Sayın Orban’a fevkalade ev sahipliği ve başarılı organizasyonu nedeniyle teşekkür ediyorum.” ifadesini kullandı.

Eski ismiyle Türk Konseyi’nin ilk zirvesini Ekim 2011’de Kazakistan’da gerçekleştirdiklerini anımsatan Erdoğan, aradan geçen süre zarfında Türk Devletleri Teşkilatı’nın 5 tam üyesi ve 4 gözlemci üyesiyle etkinlik ve görünürlüğünü her geçen gün artırdığını söyledi.

Teşkilatın, istikrar üretemeyen küresel konjonktürde gerilimin azaltılması, arabuluculuk ve çatışmaların önlenmesi alanlarında bölgesel ve uluslararası barış ve istikrara katkıda bulunan bir kuruluş haline geldiğini vurgulayan Erdoğan, “Teşkilat bünyesinde aldığımız kararların siyasi alanın ötesinde ekonomik ilişkilerimize de katkıda bulunduğuna memnuniyetle şahit oluyoruz. Nitekim, ülkemizin Türk Devletleri Teşkilatı tam üyesi 4 ülkeyle ticaret hacmi, son 5 yılda neredeyse yüzde 50 oranında artış kaydetti. Bir başka ifadeyle bugün gelinen aşamada, 4 kardeş ülkemizde takribi 80 milyar dolar büyüklüğünde bir hacme ulaştığımızı memnuniyetle müşahede ediyoruz.” diye konuştu.

Erdoğan, zirvenin, Teşkilatın bir gözlemci üyesinde ve Avrupa Birliği sınırlarında düzenlenen ilk zirve olma niteliği taşıdığını hatırlatarak, şunları kaydetti:

“Bu yönüyle de şimdiye kadarki zirvelerden ayrı bir yerde konumlanıyor. Bu durum teşkilatımızın hızla artan görünürlüğünün ve genişleyen faaliyetlerinin çok anlamlı bir nişanesini teşkil etti. Ana teması ‘Doğu’nun ve Batı’nın Buluşma Noktası’ olarak belirlenen zirve kapsamında tertiplenen, Devlet Başkanları Konseyi toplantısında dayanışma ve işbirliğimizi derinleştirmeye yönelik adımları ele aldık. Geçmiş dönemin muhasebesini yapıp geleceğe dair çıkarımlarda bulunduk. Bu bağlamda ekim ayında Azerbaycan’da yapılacak olan 12. zirvemizin hazırlık sürecini de gözden geçirdik. Zirvede, Budapeşte Bildirisi’nin yanı sıra liderler olarak 3 belgeyi de kabul ettik. Dışişleri Bakanlarımız da 4 belge üzerinde anlaştılar.

Bu çerçevede Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk dünyasının ayrılmaz parçası olarak çalışmalarımıza yaptığı katkıları memnuniyetle karşılayan, Türk dünyasının Kıbrıs Türkleri’nin doğal eşit haklarının güvenceye alınmasında dayanışma ifade eden ve adadaki mevcut gerçekliklere dayalı çözüme ulaşılması ihtiyacını vurgulayan, Türk devletleri arasındaki birliğe zarar vermeyi amaçlayan her türlü girişimin engellenmesinin önemini teyit eden, üye ülkelerin Türk Devletleri Teşkilatı’nın bütünlüğüne kurumsal ve karar alma kapasitesine bağlılıklarını yineleyen ifadeler üzerinde mutabık kaldık.”

– “Macaristan’la köklü bir dostluğa sahibiz”

Türkiye açısından önem ve öncelik taşıyan Gazze başta olmak üzere Filistin, Suriye ve Afganistan’a bildiride değinilmesine öncülük ettiklerini aktaran Erdoğan, “Yine 21 Mart’taki çağrımız doğrultusunda Türk dünyasının ortak bayramı olan Nevruz’a ilişkin anma ve kutlama etkinlikleri düzenlenmesi yönünde anlayış birliğine vardık. Zirve marjında Nobel ödüllü bilim insanımız Profesör Doktor Aziz Sancar’a Türk dünyasının birliğine yapılan katkılara ilişkin Ali Şir Nevai Ödülü’nü de tevdi ettik.” dedi.

Erdoğan, muhataplarıyla yaptığı ikili görüşmelerde gündemdeki konuları ele aldıklarını belirterek, “Teşkilatımız her geçen gün artan uluslararası itibarı ve giderek çeşitlenen işbirliği alanlarıyla tüm dünya için gurur kaynağı haline gelmiştir. Aile meclisimiz bünyesindeki kapsamlı işbirliğimizi daha da geliştirmek için tüm kurum ve kuruluşlarımızla çaba sarf etmeyi sürdüreceğiz. Bu düşüncelerle istişare ve temaslarımızın dost ve kardeş ülkelerimize hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.” ifadelerini kullandı.

Bir gazetecinin, “Macaristan’ın Avrupa Birliği üyesi olması ve Türk Devletleri Teşkilatı’nda gözlemci statüsünde olması birlikte düşünüldüğünde, hem Macaristan hem de Türkiye bağlamında her iki ülkenin de ilişkilerinin daha da verimli hale gelmesi için neler yapılabilir?” sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:

“Macaristan’la köklü bir dostluğa sahibiz ve yakın işbirliği halindeyiz. Macaristan Başbakanı Sayın Orban’la da çok iyi ilişkilerimiz var. Son yıllarda attığımız adımlarla Türkiye-Macaristan arasındaki bağları kuvvetlendirme yolunda önemli mesafe aldık. Lider diplomasisi bağlamında ilişkilerimiz pozitif yönde ilerliyor. Avrupa Birliği üyesi olan Macaristan’ın teşkilatımızın gözlemci üyesi olması, Teşkilatımız açısından bir zenginlik. İlk defa bir gözlemci üye ülkede böyle bir toplantı yapılıyor, bu çok çok önemli. Türk Devletleri Teşkilatı çatısı altında Macaristan’la birlikte bulunmaktan bizler de çok mutluyuz. Atılacak adımlarla, Türkiye-Macaristan arasındaki bu dayanışmanın güçlenerek devamı, inanıyorum ki bizi çok daha farklı bir yere taşıyacaktır. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği yolunda en önemli destekçilerinden biri de Macaristan. Ülkelerimiz arasındaki yakın ilişkilerin daha da çeşitlendirilmesi için yoğun çaba harcıyoruz. Şu anda mesela hayvancılıkta Macaristan ciddi bir sıçrama yapıyor. Macaristan’ın ovaları, yaylakları çok verimli. Macaristan ile NATO’da da beraberiz, savunma sanayisi alanındaki işbirliğimizi somut projelerle derinleştiriyoruz ve bunda kararlıyız. Enerji, tarım, savunma sanayi, küçük ve orta ölçekli işletmeler konularında anlaşmalarımız mevcut, bu anlaşmaları daha da ileriye taşıyacak kararlığımız var.”

Devamını Oku

Kıbrıs

“İş Sağlığı ve Güvenliği (Değişiklik) Yasa Önerisi” komitede görüşüldü

Published

on

By

Cumhuriyet Meclisi, İdari, Kamu ve Sağlık İşleri Komitesi, “İş Sağlığı ve Güvenliği (Değişiklik) Yasa Önerisi’ni ele aldı.

Cumhuriyet Meclisi’nden yapılan açıklamaya göre, komite bugün saat 11.00’de UBP Milletvekili Komite Başkanı Sunat Atun başkanlığında toplandı.

Komite gündeminde yer alan ve UBP Girne Milletvekili Hasan Küçük’ün öneri sahibi olduğu   “İş Sağlığı ve Güvenliği (Değişiklik) Yasa Önerisi’ni ele alarak, genel görüşmesine başladı. Komite yasa önerisi ile ilgili çalışmalarına bir sonraki toplantısında devam edecek.

Komite toplantısına davetli olarak Başbakanlık ve İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezi Ltd’den yetkililer katılarak konu ile ilgili görüşlerini sundu.

UBP Milletvekili Sunat Atun başkanlığında toplanan İdari, Kamu ve Sağlık İşleri Komitesi toplantısına,  komite üyesi UBP Milletvekilleri  Ahmet Savaşan ve Fırtına Karanfil, CTP Milletvekili Devrim Barçın katıldı. 

Komite toplantısında ayrıca Bağımsız Milletvekili Jale Refik Rogers da yer aldı.

Devamını Oku

Trending

Reklam