Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

GMO Başkanı Oymen:Okullarda gıda güvenliği ve hijyene dikkat edilmeli

Published

on

Gıda Mühendisleri Odası (GMO) Başkanı Beste Oymen, okullarda gıda güvenliği ve hijyene dikkat edilmesi gerektiğini belirtti. Oymen, “Geleceğimiz olan çocuklarımızın hijyenik şartlarda üretilmiş ve tüketime sunulmuş gıdalar ile beslenmesi hepimizin sorumluluğudur” dedi.

Oymen yaptığı yazılı açıklamada, yeni eğitim yılının başladığına işaret ederek, eğitim ve öğretim faaliyetlerinin yanı sıra yaşamın önemli bir parçası olan temel beslenme ihtiyaçlarının karşılanmasında tüketilen gıdaların güvenilir aynı zamanda besleyici özelliğinin de yüksek olmasının çok önemli bir kriter olduğunu vurguladı.

“Geleceğimiz olan çocuklarımızın hijyenik şartlarda üretilmiş ve tüketime sunulmuş gıdalar ile beslenmesi hepimizin sorumluluğudur” diyen Beste Oymen, bu konuda okul yönetimine, öğretmenlere, velilere, okul aile birliklerine ve bilinç düzeyi bu konuyu anlayabilecek yaştaki öğrencilere iş düştüğünü kaydetti.

-“Gıda maddelerinin muhafaza ve sunum koşullarına dikkat edilmeli”

Gıda maddelerinin kantinde muhafaza ve sunum koşullarına dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden Oymen, şöyle devam etti:

“Ambalajsız verilen her türlü gıda maddesinin doğru sıcaklıkta ve uygun koşullarda muhafaza edildiğinden emin olunmalıdır. Ayran, sandviç vb. soğuk muhafaza edilmesi gereken ürünlerin soğukluğu temas yolu ile kontrol edilmeli, eğer soğuk değilse iade edilmelidir.”

Tüketiciye arz edilen ambalajlı ürünlerin doğru ve anlaşılır etiket bilgilerinin gıda etiketlerinde yer alması gerektiğini belirten Oymen, “Satın alırken ürünün son kullanma tarihi veya tavsiye edilen tüketim tarihinin kontrolü yapılmalı, tarihi olmayan hiçbir paketli ürün satın alınmamalıdır” dedi. Oymen, söz konusu uygulamaların piyasadaki tüm satış yerlerinde uygulanması gerektiğini kaydetti.

Okul kantinlerinde ve yemekhanelerde besinlerin satın alınması ve hazırlanması sırasında uygulanması gereken önemli bazı kurallar olduğuna dikkat çeken Beste Oymen, kantinlerde ve yemekhanelerde çalışan tüm personelin sağlık karnelerinin olması gerektiğini belirtti.

-“Her çeşit yiyecek için kaliteyi etkileyen farklı özellikler vardır”

Satın alma işlemlerinde dikkat edilecek en önemli hususlardan birinin, kuruluşun depolarının sayısı ve kapasitesinin göz önünde bulundurulması olduğunu ifade eden GMO Başkanı Oymen, “Yiyecekler satın alınırken önemli olan kalitedir ve her çeşit yiyecek için kaliteyi etkileyen farklı özellikler vardır” diyerek, bu özellikleri şöyle sıraladı:

“-Süt satın alırken; pastörize veya UHT olmasına ve sütlerin ambalajlarının üzerinde, üretici firmanın adı, adresi, gün, ay ve yıl olarak üretim ve son kullanma tarihlerinin kolayca okunabilir biçimde belirtilmiş olmasına dikkat edilmelidir.

-Peynir satın alırken pastörize sütten yapılmış olmasına taze peynir olmamasına (Brusella riski nedeniyle) ve peynirin yüzeyi kesildiği zaman görünüşünün kuru, çok çabuk dağılan özellikte olmamasına dikkat edilmelidir.

-Et satın alırken denetimli, güvenilir yerden satın alınmasına, rengine, kokusuna, elastikiyetine, kayganlık vb. niteliklerine önem verilmelidir. Kaliteli etin kesit yüzeyi mermerimsi görünümde olmalıdır. Potansiyel riskli bir besin olması nedeniyle etin satın alma sıcaklığı prob termometre ile ölçülmeli, iç sıcaklığının 4°C ve altında olmasına dikkat edilmelidir. Etlerin taşıma sıcaklığının yanı sıra, taşındığı araçların sıcaklığı, nakil eden araçların ve personelin temizliği de son derece önemlidir.

-Tavuk satın alırken aranan kalite kriterleri günlük kesim olması, göğüs kemiğinin kolay kırılması, kokusu, görünümü, iç organlarının ve tüylerinin tamamen temizlenmiş olması, çürük, morarma ve ekşi koku bulunmamasıdır. Tavuk da potansiyel riskli bir besin olması nedeniyle satın alma sıcaklığı 4°C ve altında olmalıdır.

-Yumurta satın alırken; kabuklarının temiz, kırık ve çatlaksız, kırılınca sarının bombeli olmasına, dağılmamasına, tuzlu suya atılınca dibe çökmesine, (hava boşluğu arttıkça ağırlığı azalacak ve su üzerinde kalacaktır), getirildiği ambalajın temiz olmasına dikkat edilmelidir. Ayrıca ambalajında son tüketim tarihi, muhafaza sıcaklığı (+5°C ile +12°C arasında) ve muhafazaya başlanan tarih bulunmalıdır. Bu koşulları taşımayan yumurtalar kabul edilmemelidir.

-Genel olarak tüm sebzelerde ve meyvelerde kalite kriterleri; taze, çürümemiş, böcek yeniği, çamur, toz, toprak bulunmamasıdır. Yapısı düzgün, sağlam, sık dokulu olmalı, bozulmamış, küflenmemiş olmalı ve dış kısımları nemli/ıslak olmamalıdır.

-Dondurulmuş sebze satın alırken iç sıcaklığının –18 °C’den daha düşük olmasına, ürünlerde yumuşama ve çözülme belirtisi (ambalaj içerisinde buz kristallerinin bulunması) olmaması, ambalaj üzerinde ürünün; cinsi, firma adı, adresi, ürünle ilgili barkod numarası üretim ve son kullanma tarihi, net ağırlığının, hazırlama ve pişirme talimatının bulunmasına dikkat edilmelidir. Dondurulmuş ürünlerin satın alınması, nakliyesi ve saklanması aşamalarında soğuk zincirin bozulmamasına özen gösterilmelidir.

-Konservelerde, konserve ambalajının bombeli (gaz yapan mikroorganizmaların faaliyeti sonucunda kutu içerisinde gaz birikerek, kutunun şişmesi), ezik, delik, şeklinin bozuk olmamasına, konserve etiket bilgisindeki son tüketim tarihi dikkat edilmelidir.

-Ekmek satın alırken, dış görünümünün iyi pişmiş ve kabarmış, kendine has görünüşte ve kokuda, kabuk renk dağılımının olabildiğince homojen olmasına, basık ve yanık olmamasına dikkat edilmelidir. Ekmek kesildiği zaman, iç kısmı süngerimsi yapıda, gözenekler mümkün olduğunca homojen olmalı; büyük ve düzensiz hava boşlukları bulunmamalıdır.”

-“Satın alınan yiyecekler uygun koşullar altında depolanmazsa özelliklerini kaybeder”

Besinlerin satın alındıktan sonra depolanmasının, bozulmasını ve zararlı hale gelmesini önleme ve kontrolü açısından büyük önem taşıdığını belirten Oymen, şunları kaydetti:

“Satın alınan yiyecekler ne kadar kaliteli olursa olsun, uygun koşullar altında depolanmazsa özelliklerini kaybeder; bu durumda besin ögeleri kayıpları oluşur ve sağlığı bozucu hale gelebilir. Soğuk depolarda tüm potansiyel riskli besinler 4°C ya da altında; diğer yiyeceklerle temas etmeyecek şekilde saklanmalıdır. Çiğ et, tavuk gibi besinler diğerlerinden ayrı tutulmalı, tavuk en altta olacak şekilde soğuk depoya yerleştirilmelidir.

Yemek, kıyma, doğranmış et gibi yiyeceklerin üzerleri; kapak, alüminyum folyo veya plastik film streçle kapalı olmalıdır. Yiyecekler zeminle temas etmemelidir. Kuru depoların sıcaklığı, 10-15 ºC arasında olmalı ve 20 ºC’yi geçmemelidir. Yiyeceklerin depolarda ışığa maruz kalması, bozulmalara ve besin değerinde kayıplara yol açabilir. Bu nedenle kuru depolara gün ışığı girmesi önlenmelidir. Güneş ışığı alan camlar koyu renk boyanarak ışık geçirmemesi sağlanmalıdır.

Konserve ürünler, serin yerde (10-12 °C) ve kuru koşullarda depolanmalıdır. Patates, soğan ve sarımsak 15-20 °C de 1-2 hafta saklanabilir. Sebze ve meyvelerin toz, toprak ve ilaç kalıntılarından temizlenmeleri için iyice yıkanması gerekir.”

-“Gıda üretilen yerlerde içilebilir nitelikte su olmalı”

Gıda üretilen yerlerde her zaman kullanıma hazır halde ve yeterli miktarda içilebilir nitelikte su olması gerektiğini ifade eden Oymen, temizlik için de içme suyu kalitesinde su kullanılması gerektiğini belirtti.

GMO Başkanı Oymen, “Dondurulmuş ürünler asla ortam sıcaklığında çözdürülmemeli, donmuş ürünler buzdolabında (4-5 derecede) ya da mikrodalga fırında çözündürülmeli ve çözünmüş ürün bir daha dondurulmamalıdır” uyarılarında da bulundu.

-“Ellerinizi sabun ve akan su ile en az 20 saniye iyice yıkayın ve temiz bir havlu ile kurulayın”

Yıkanmamış veya yanlış yıkanmış ellerin ve yüzeylerin mikroorganizmaları hızla yayabileceğine ve gıda kaynaklı hastalıklara neden olabileceğine dikkat çeken Oymen, “Ellerinizi sabun ve akan su ile en az 20 saniye iyice yıkayın ve temiz bir havlu ile kurulayın” uyarısı yaptı.

Kaplar, aparatlar, alet ve ekipmanların kullanılmadan önce ve kullanıldıktan sonra uygun temizlik önlemleri doğrultusunda temizlenmesi ve dezenfekte edilmesi gerektiğini belirten Oymen, “Temizlik maddeleri ve dezenfektanlar gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerden ayrı bölümlerde muhafaza edilmeli ve işaretlenmelidir” dedi.

Soğuk yiyeceklerin sıklıkla çapraz bulaşma için risk taşıdığına işaret eden Oymen, hazırlanmış soğuk yiyeceklerin bekletme işleminin, daima 4°C’nin altında yapılması gerektiğini ifade etti.

Uygun sıcaklıkta ve yeterli sürede yapılan pişirme ile besinlerin zararlı hale gelmesinin önlendiğini kaydeden Oymen, gıdaların merkez sıcaklığı en az 72-75 °C’ye ulaşana kadar iyice pişirilmesi ve sıcak tüketilecek gıdaların sıcak olarak muhafaza edilmesi gerektiğini belirtti.

Çocukların sağlıklı eğitim ortamlarında yetiştirilmesi ve öğretmenlerin sağlığını korumak için belirtilen hususlara dikkat edilmesinin önemini vurgulayan Oymen, tüm çocuklara sağlıklı, başarılı ve kesintisiz bir eğitim hayatı diledi.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Sayıştay Başkanlığı bütçesi oy birliğiyle onaylandı

Published

on

By

2025 Mali Yılı Merkezi Devlet Yönetimi Bütçe Yasa Tasarısı’nda 140 milyon 133 bin 900 TL’lik Sayıştay Başkanlığı bütçesi, Cumhuriyet Meclisi Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi’nde oy birliğiyle kabul edildi.

Görüşmeye Sayıştay Başkanı Osman Korahan da katıldı.

– Özuslu

Sayıştay bütçesi üzerinde ilk konuşmayı, CTP Milletvekili Sami Özuslu yaptı.

Sayıştay’ın önemine dikkat çeken Özuslu, Sayıştay’ın daha etkin olması adına gerekli sorumluluk dağılımını yapması gerektiğini, zaman zaman kendilerine de ulaşan negatif durumlar bulunduğunu belirtti.

Sayıştay Başkanlığı’nda yeterli denetçi olmadığına dikkat çeken Özuslu, şu anda 36 denetçi olduğunu ve boş denetçi kadroları bulunduğunu kaydetti.

Bakanlıklar, belediyeler ve kurum ve kuruluşların yeterince denetlenmediği ve zaman zaman ortaya atılan iddialar olduğunu dile getiren Özuslu, sabit trafik kamerası cezalarının tahsili konusunun da halen çözülmediğine dikkat çekerek, minunum 250-300 milyon TL’lik bir kaynağın buharlaştığını söyledi.

“Geç kalan adalet adalet değildir, geç kalan denetim de denetim değildir” ifadelerini kullanan Özuslu, Sayıştay’ın yolsuzluk usulsüzlükten önce ilgili kurumlarla çalışarak erken uyarı görevini önceden yapması gerektiğini belirtti.

Sayıştay’dan beklendiği şekilde bir verim alınmadığına dikkat çeken Özuslu, Sayıştay’ın kamu kaynaklarını yönetme konusunda herkesi “tir tir titretmesi” gerektiğini kaydetti.

Güncel rapor sayısının çok az olduğunu ve 15-20 sene önceki bir usulsüzlük konusundaki meblağların tahsil edilmesinin anlamını yitirdiğini dile getiren Özuslu, yurt dışı denetim raporlarının kendilerine gelmediğini belirtti ve yurt dışında hangi kurumların denetlendiğini sordu.

– Uluçay

CTP Milletvekili Teberrüken Uluçay, Meclis’te Sayıştay Komitesi olarak görev yaptıklarını söyledi.

“En eski raporları Başsavcılık’la istişare edip Meclis Genel Kurulu’nun gündemine getiriyoruz.” diyen Uluçay, bütçe görüşmelerinin ardından yurt dışı temas organizasyonlarının olacağını ifade etti.

Sayıştay’ın denetimlerinin boşa gitmediğini ifade eden Uluçay, denetçilerin iyi iş yaptığını kaydetti.

Kamuda birçok eksikliğin olduğunu ifade eden Uluçay, Sayıştay kurumunun ihtiyaç duyduğu eksiklerin yerine getirilmesinin önemli olduğunu söyledi.

Uluçay, İhale Yasası’nda Elektrik Kurumu’nun ihtiyaçlarının giderilmesi için adım atılabileceğini Komite’d’e öğrendiklerini ifade etti.

Uluçay, Sayıştay Kurumu’nun yaptığı işlere önem vermek gerektiğini dile getirdi.

– Barçın

CTP Milletvekili Devrim Barçın da, “Sözleşmeli personel ödeneğinde yüzde 250’lik bir artış görüyorum. Kadrolara da baktığımızda beş sözleşmeli kadro olup üç münhal bulunduğu yazıyor. Bunların doldurulması mı planlanıyor?” diye sordu.

Barçın, Sayıştay Başkanı Osman Korahan’a bazı başka sorular da yöneltti, bilgi istedi.

Su alımlarıyla ilgili artış oranına değinen Barçın, bu giderlerin gerçekçi giderler olmadığını söyledi.

– Korahan

Milletvekillerinin eleştirilerini yanıtlayan Sayıştay Başkanı Osman Korahan ise 2023 yılındaki harcamaları denetlemeye başladıklarını ancak faaliyet raporlarını kimsenin göndermediğini ifade etti.

Korahan, 24 tane taslak şekilde yayımlanacak raporları bulunduğunu kaydetti.

Faaliyet rapolarının sunulmasıyla ilgili aksaklıklara dikkat çeken Korahan, denetim ekibinin sayısının az olduğunu dile getirdi.

Araç-gereç olmadığı için denetimleri Sayıştay’da yaptıklarını ifade eden Korahan, zorlandıklarını söyledi.

“Kurum ve kuruluşlarımızda denetçiyi yıldırma uygulaması var.” diye konuşan Korahan, Sayıştay’a yıllardır araç talep edildiğini fakat verilmediğini, bunun da sıkıntı yarattığını kaydetti.

Türkiye’nin online olarak kurumlara bağlandığını ve anında denetim yaptığına dikkat çeken Korahan, bu teknik altyapı oluşmaması halinden raporların istenilen zamanda bitirilemeyeceğini kaydetti.

Konuşmaların ardından Sayıştay’lık bütçesi oylandı ve oy çokluğuyla kabul edildi.

Sayıştaylığın ardından Mahkemeler bütçesinin görüşülmesine geçildi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Bakanlar Kurulu toplantısı tamamlandı

Published

on

By

Bakanlar Kurulu’nun Başbakan Ünal Üstel başkanlığındaki toplantısı tamamlandı.

Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nden verilen bilgiye göre, toplantı yaklaşık üç saat sürdü.

Devamını Oku

Kıbrıs

Hekim örgütleri depreme hazırlık istedi: “Dayanıklı hastaneler şarttır… Harekete geçin. Şimdi!”

Published

on

By

İki hekim örgütü Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği (KTTB) ile Kıbrıs Türk Hekimler Sendikası (Tıp-İş), Kıbrıs adası etrafındaki deprem hareketlerinin son günlerde arttığına işaret ederek depremlere karşı hazırlık için hemen harekete geçilmesini istedi.

Hastanelerdeki deprem risklerine dikkat çeken örgütler, alınmasını istedikleri önlemleri de sıraladı.

Hekim örgütleri, deprem riskinin her geçen gün arttığını belirterek ancak bu gerçekliğin yöneticiler tarafından görmezden gelindiğini; olası bir depremde en çok ihtiyaç duyulacak yerler olan hastanelerin, hâlâ depreme dayanıklı hale getirilmediği gibi, acil durumlar için hiçbir hazırlık yapılmadığını belirtti.

2020 yılında ülkenin en büyük sağlık tesisi olan Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’ndeki yangın ve öncesindeki sel felaketlerinin, sadece hastanelerin değil, sağlık sisteminin doğal afetlere karşı tamamen hazırlıksız olduğunu gözler önüne serdiğini kaydeden Tabipler Birliği ve Tıp-İş, “Ancak bu acı olaylardan hiçbir ders çıkarılmadı. Olası bir depremde bir afet yönetim planımız olmadığı gibi kamu ve özel hastanelerimizde deprem tatbikatlarının dahi gerçekleştirilmediği gün gibi açıktır.” dedi.

İki örgütün ortak açıklamasında, depremde yaralıların hayatta kalmasının kurtarma çalışmaları yanında, sağlık hizmetlerine bağlı olduğuna işaret edilerek “Göçük altından çıkarılan yaralılar için kan nakli, diyaliz, ameliyat, yoğun bakım gibi hayati hizmetler gerekecektir. Bu hizmetlerin verileceği binalarımız, en ufak bir sarsıntıda yıkılacaksa, o yaralıları kurtarmak bir hayalden öteye gidemez. Ayrıca hastanelerin yıkılması ile sağlık çalışanlarının kaybı veya yaralanması hem ciddi bir eğitilmiş insan gücü kaybı, hem de sağlık hizmetlerinin durması anlamına gelecektir.” denildi.

-“Raporlamalar birçok hastane binasının depreme dayanıklı olmadığını gösterdi”

Açıklamada, yapılan raporlamaların, ülkedeki birçok hastane binasının depreme dayanıklı olmadığını gösterdiği belirtilerek şunlar paylaşıldı:

“Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi: Kan bankası ve hemodiyaliz ünitelerinin bulunduğu binalar, yıkılma riski en yüksek yapılar arasında yer almaktadır. Buna rağmen, bu birimlerin hala aynı tehlikeli binalarda hizmet vermeye devam ettiği görülmektedir.

Girne Akçiçek Hastanesi ve Cengiz Topel Devlet Hastanesi: Küçük bir sarsıntıda dahi tamamen yıkılabileceği belirtilen bu hastaneler için hiçbir güçlendirme veya yenileme çalışması yapılmamıştır.

Bu tablo, yalnızca kamu hastaneleriyle sınırlı değildir. Özel hastaneler de depreme dayanıklılık denetimlerinden geçmemiş, herhangi bir afet senaryosuna uygun şekilde hazırlanmamıştır.

Bu uyarılar yeni değildir. Uzmanlar, her fırsatta binaların güçlendirilmesi gerektiğini ve afet planlarının yapılması gerektiğini dile getiriyor. Ancak ne yazık ki hükümet ve Sağlık Bakanlığı, bu uyarıları dikkate almak yerine sessiz kalmayı tercih ediyor. Şunu açıkça ifade ediyoruz: Bu ihmallerin bedeli ağır olacak.”

-Atılması gereken adımlar…

Açıklamada, olası bir deprem felaketinin önüne geçmek için derhal şu adımların atılması istendi:

“1. Tüm kamu ve özel hastaneler: Depreme dayanıklılık denetimlerinden geçirilmeli, dayanıklı olmayan binalar acilen güçlendirilmelidir.

2. Yeni binalar: Özellikle Burhan Nalbantoğlu, Girne Akçiçek ve Cengiz Topel hastaneleri için modern, depreme dayanıklı yeni hastane binaları inşa edilmelidir.

3. Acil durum ve afet planları: Sağlık tesislerinde kapsamlı afet yönetim planları hazırlanmalı, bu planlar sık sık güncellenmelidir.

4. Tatbikatlar: Sağlık çalışanları ve sivil savunma ekipleri, deprem senaryolarına göre düzenli tatbikatlarla eğitilmelidir.

5. Sivil savunma güçlendirilmesi: Afet sonrası müdahale ekiplerinin kapasitesi artırılmalı ve hastanelerle koordinasyonu sağlanmalıdır.”

Tabipler Birliği ve Tıp-İş, yetkililere “Eylemsizlik suçtur. Bu ihmaller yalnızca bir yönetim zafiyeti değil, insan hayatına, eğitimli insanımızın kaybına mal olacak kadar ağır sonuçlar doğuracaktır. Bir hastanenin yıkılması, yalnızca bir bina kaybı değildir. O hastanenin yıkılması, bir toplumun umudunun ve geleceğinin yıkılması demektir. İnsanların hayatta kalma şansını ellerinden almak, affedilemez bir sorumluluk ihmalidir. Deprem kapıda. Bu ihmal devam ederse, yaşanacak bir afetin felakete dönüşmesinin tüm sorumluluğu, bu uyarıları dikkate almayan hükümetin ve Sağlık Bakanlığı’nın omuzlarında olacaktır. Biz uyarıyoruz, tarih ve vicdan bu ihmalleri kaydetmeye devam ediyor. Harekete geçin. Şimdi!” çağrısında bulundu.

Devamını Oku

Trending

Reklam