Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Hasipoğlu: Kosova örneği, KKTC gerçeği için de her geçen gün anlam kazanıyor

Published

on

UBP Genel Sekreteri Gazimağusa Milletvekili Oğuzhan Hasipoğlu, KKTC Meclisi’ni temsilen, Strazburg’da düzenlenen Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi (AKPA) Genel Kurul çalışmalarına katıldı.

Çalışmalarla ilgili bilgi veren Hasipoğlu, “Genel Kurul`daki en önemli konu, Kosova`nın Avrupa Konseyi üyeliği oylaması ile üyesi olduğum Siyasi Komite gündemindeki, İtalyan Milletvekili Fassino`nun raportörü olduğu Kapalı Maraş raporuydu” dedi.

Kosova sürecinin ve oylamanın KKTC için de önemli olduğunu belirten Hasipoğlu, “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 1999 yılında Kosova’ya ilişkin 1244 sayılı kararı vermişti. Birleşmiş Milletler Ana Sözleşmesi’nin 7’nci Bölümü altında alınan bu kararın o tarihteki Yugoslavya, bugünkü Sırbistan’ın ülke bütünlüğünü koruma ilkesine dayandığı açıktı. Gerçi kararda Sırbistan ile Kosova arasındaki görüşmelerin devam etmesine ve Kosova’daki özerk yönetimin güçlenmesine destek olacak ifadeler de yer alıyordu. Ancak karar Sırbistan’ın ülke bütünlüğünü koruma ilkesi dayanmaktaydı. Kosova’nın bağımsızlığının ise bu ilkeye uygun olma olasılığı yoktu. Buna rağmen Kosova her türlü tepkiyi göze alarak 17 Şubat 2008 tarihinde bağımsızlığını ilan etmiştir. Uluslararası Adalet Divanı ise bağımsızlık ilanının 1244 sayılı karara aykırı olmadığına karar vermiştir. Ayrıca Kıbrıs federasyon görüşmeleri o dönemlerde devam ettiğinden, Kosova ile ilgili olan kararda KKTC”nin tanınması için emsal olmaz ifadelerinini Rum tarafı karar içerisine yazdırmıştı” dedi.

Hasipoğlu şöyle devam etti:

“Kosova”nın üyeliği tartışılırken, hem üyesi olduğum Siyasi Komite toplantılarında hem de Genel Kurul”daki oylama tartışmalarında diğer ülke vekillerinin Kosova’nın neden Avrupa Konseyine üye olması gerektiği ve bağımsızlık ilanı konusundaki görüşlerini dinleme fırsatım olmuştur. Kosova yapılan oylama sonucunda Meclisteki milletvekilerinin üçte iki çoğunluk desteğini alarak Meclis desteğini almıştır. Kosova”nın nihai üyeliği için Meclis onayından sonra 46 üye ülkenin Bakanlarının üçte iki çoğunluğunu, Mayıs ayı sonunda yapılacak olan toplantıda almaları gerekiyor. Konsey”de yaşanan tartışmaları gerek katıldığım Komite, gerekse Genel Kurul çalışmalarında Kosova”yı destekleyen milletvekillerinin görüşlerini dinleme fırsatım oldu. Milletvekillerinin çoğunluğu; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının, Avrupa Konseyinin ilke ve kararlarının üstünde olmadığı, Konsey için önemli olan kriterin Kendi Kendini Yönetme hakkını (Self Determination) kullanan ve tercih eden Kosovalıların kendi hükümetleri olmasını, kendi nüfusu ve kendi toprakları üzerinde egemen olmasını önemli bir kriter olarak görmüşlerdir. Kosova halkının insan haklarına saygı gösterilmesi gerektiği ve Avrupa Insan Hakları Konvansiyonundan ve yargı güvencesinden yararlanmaları gerektiği üzerinde durulmuştur. Bu görüşlerin daha fazla bağımsızlık hareketlerini etkilemesi söz konusu olabileceği gerçeğinden hareketle, Sırp ve Güney Kıbrıs Rum vekilleri bu konuda konuşma yaparak oy doğrultularının red olduğunu belirtmişlerdir. Kayda değer diğer bir gelişmenin ise, her zaman oy doğrultuları aynı olan Yunanistan ile GKRY farklı yönde oy kullanmaları olduğuna işaret eden Hasipoğlu, “Yunanistan, bağımsız Kosova”nın Avrupa Konseyi üyeliğine tam destek verirken (özellikle Kosova dosyasının raportörü kıdemli siyasetçi Dora Bakayoni), Güney Kıbrıs Rum yönetimi red oyu vermiştir. Kosova”nın çoğunluk kararı ile Meclis Genel kurulunda onaylanması kararının açıklanması, Kıbrıs Rum ve karşı olan bazı vekiller KKTC gibi devletlerin ayrılıkçı tavırlarını destekleyeceğini ve bu konudaki endişlerini dile getirmişlerdir” dedi.

KKTC Delegasyonu olarak, Türkiye Cumhuriyeti”nin 18 milletvekili ile birlikte Kosova”nın Avrupa Konseyi üyeliğine destek verdiklerini açıklayan Hasipoğlu, “ Oylama sonrasında, Kosova Başbakanı Sayın Albin Kurti kendilerine vermiş olduğumuz destekten dolayı bizlere teşekkür etmiştir. Kosova”daki Türk toplumunun ülkesinin tarihinde önemli ve olumlu rol oynadığını belirterek, oylamadan sonra verdikleri resepsiyona bizleri davet etmiştir. Başbakan Sayın Kurti”ye şahsi düşüncemi ifade ederek, şanslı olduklarını, zira Sırplarla federasyonu görüşürken, BM adına arabulucu olarak federasyon görüşmelerinin yöneten Finlandiya eski Dış İşleri Bakanı Sayın Akhisaari”nin cesur bir karar vererek, federasyon sürecinin çöktüğü tespitini yapmasının önemini anlattım. Bu tespit, ucu açık ve sonuç alınmayan görüşmelerin sonunu getirmiş ve Kosova”nın bağımsızlık ve kendi kendini yönetme yolunu açmıştı” dedi.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

TAE, bağcılığın geliştirilebilmesi amacıyla 6’sı yeni 12 sofralık üzüm çeşidini denemeye aldı

Published

on

By

Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü (TAE), bağcılığın geliştirilmesi amacıyla yeni üzüm çeşitleri ve teknikleri konusunda çalışmalar yapıyor. TAE, çalışmaları kapsamında 6’sı yeni olmak üzere 12 sofralık üzüm çeşidini denemeye aldı.

Çeşitler geleneksel talvar yerine, kademeli İtalyan talvarında denenecek. Yeni çeşit ve tekniklerden elde edilecek verim sonuçları ise eski çalışmalarla kıyaslanacak.

        2023’te bin 585 ton taze üzüm ithal edildi

TAE verilerine göre; 2023’te bağ ve talvar alanı 2 bin 200 dönüm, hasat ise 3 bin 132 ton olarak gerçekleşirken, Ticaret Dairesi’nin verilerine göre; 2023’te yıllık hasadın yaklaşık yarısına denk gelen bin 585 ton taze üzüm ithal edildi.

Çukurova Üniversitesi Bağcılık Öğretim Üyesi Profesör Doktor Semih Tangolar, Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Cem Karaca ve TAE bünyesinde 2002’den sonra bağcılıkla ilgili çalışmalar yürüten Ziraat Yüksek Mühendisi Doktor Yeşim Rehber Dikkaya yeni üzüm çeşitleri ve teknikler konusunda TAK muhabirinin sorularını yanıtlayarak, bilgiler verdi.

-Tangolar: “Kuraklığın artması nedeniyle bağcılığın yeni çeşitler ve yeni tekniklerle geliştirilmesi gerek”

Çukurova Üniversitesi Bağcılık Öğretim Üyesi Profesör Doktor Semih Tangolar, coğrafik konumuna bakıldığında Kıbrıs’ın bulunduğu kuşak açısından bağcılık için ideal yerlerden biri olduğunu söyledi.

Çeşitleri, kullanılan teknikler (Talvar), tüketim şekilleri nedeniyle üzümün Kıbrıs için önemli bir ürün olduğuna işaret eden Tangolar,  “Kıbrıs için bağcılığı tarımsal üretim yelpazesinden çıkaramazsın, bağcılığın daha da modernize edilmesi gerekiyor” dedi.

Asmanın tuzlu toprak ve kuraklığa en dayanıklı bitkilerden biri olduğunu, bu nedenle az suyla çok ürün elde edilebileceğini anlatan Tangolar, özellikle sofralık bağların baharda sulanması gerektiğini, şaraplık bağlarda sulamanın gerekli görülmediğine işaret etti.

Avrupa ülkelerinde dekar başına 700 kilo üzerinde verim elde edilen bağlardaki üzümlerin şaraplık olarak tercih edilmediğini ifade eden Tangolar, söz konusu bağlarda şeker ve asit dengesinin arzu edilen oranda çıkmadığını söyledi.

“Kuraklığın gün geçtikçe artması nedeniyle bağcılığın hem yeni çeşitler hem de yeni tekniklerle geliştirilmesi gerekiyor” diyen Tangolar, örtü altı topraksız kültür tekniğinin de (su ve gübrenin etkin kullanıldığı bir teknik) bağcılık için yeni olduğunu, İspanya ve İtalya’da bu uygulanmaya başladığını aktardı.

-1.5 ay erken hasat.. İtalyan talvarı iki kademeli, üzümlerin altta, sürgün ve yaprakların çoğunun üst katta

Bu yöntemle 1-1.5 ay erken verim alındığını kaydeden Tangolar, 32 litrelik saksılarda örtü altı yetiştirilen asmalardan 5 kilo ürün, yani dekar (1000 metre kare) başına 5-6 ton ürün alındığını anlattı.

Bu yöntemde hastalıkla mücadelenin de daha az olduğunu, bunun maliyeti düşürdüğünü kaydeden Tangolar, “Tuzluluk sorunu yok, kuraklıkla işin yok, toprak kökenli hastalık yok bu yenilikçi bir yaklaşım” dedi.

İtalyan talvarının da yeni bir teknik olacağını, çalışmaya dahil edilen çeşitlerin İtalyan talvarında (Tendon talvar) veriminin gözlemleneceğini ifade eden Tangolar, İtalyan talvarının Kıbrıs’taki talvara göre farkını anlattı. Tangolar, İtalyan talvarının iki kademeli olduğunu ve üzümlerin altta, sürgün ve yaprakların çoğunun üst katta geliştiğini kaydetti.

-Yüzde 25-30 daha fazla verim

Tangolar, İtalya’da yapılan denemelerde İtalyan talvarlarından yüzde 25-30 daha çok verim alındığına da işaret etti.

İtalyan talvarında ilaçlamanın ve hasadın çok daha kolay, ürün yanmasının daha az, kalite için salkım seyreltmenin de daha kolay olduğunu ifade eden Tangolar, denemeye alınan bazı çeşitlerin İtalyan talvarındaki verimine de bakacaklarını belirtti.

Tangolar ayrıca, yerli çeşitlerin kuraklığa dayanıklılarını tespiti için de yeni bir çalışma planladıklarını paylaştı.

-Karaca: “Aroma açısından bağcılıkta iklimimizin verdiği avantajlar var”

Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Cem Karaca da, Kıbrıs Türk kültüründe olan üzüm üretiminin talepleri karşılanmada yetersiz kalması nedeniyle, bağcılık üzere çeşit deneme araştırması yapılması kararı alındığını anlattı.

Karaca, son zamanlarda tesis sahipleri tarafından üretilen şarapların tattırılmasıyla öne çıkan butik otelciliğin gelişmekte olmasının da bu kararı almada etken olduğunu ifade etti.

Ülkeye en uygun çeşitleri belirlemek adına, “Çeşit adaptasyon” çalışmasının ilkinin 2000’li yıllarda yapıldığını, bu denemelerde 15 şaraplık çeşit denendiğini anlatan Karaca, “Aroma açısından bağcılıkta iklimimizin verdiği avantajlar var. Burada üretilen şarap gerekse sucuk veya diğer ürünlerin aroma açısından kendine özgü bir karakteri var. Bağcılığa KKTC’de alternatif bir üretim değil asli üretim olarak bakıyoruz” dedi.

TAE bünyesinde 2002’den sonra bağcılıkla ilgili çalışmalar yürüten Ziraat Yüksek Mühendisi Doktor Yeşim Rehber Dikkaya da, çalışmaya eski çalışmada öne çıkan 6 çeşit ve 6 yeni çeşidi dahil ettiklerini, bunları İtalyan talvarında denemeye aldıklarını ifade etti.

Dikkaya, İtalyan talvarından elde edilecek verimleri, eski çalışmalardan elde ettikleri verilerle kıyaslayacaklarını belirterek, çalışmanın sonuçlarının 2 yıl sonra çıkmasını beklediklerini söyledi.

Dikkaya, çalışmaya var olan çeşitlerden verigonun da dahil edildiğini, yeni çeşitlerin de “İsa, Exalta, Early Swift, Michael Palyari, Red Clod” olduğunu anlattı.

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Bayar: Denktaş ile ilgili çirkin saldırı asla affedilemez

Published

on

By

 

 

TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Celal Bayar, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş ile ilgili çirkin saldırının asla affedilemez olduğunu vurguladı.

Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’la ilgili asılsız iddiaların yer aldığı kitabı ve yazarını sert çekilde eleştiren Bayar şu açıklamalarda bulundu:

“TMT’nin kurulmasında fedakarca büyük katkıları olan ve bugün Kıbrıs’ta Türklük TMT sayesinde varlığını korurken, TMT’nin kurucularından, KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a ‘Dümbük’ isimli ucube kitabıyla saldıran, ordudan atılmış eski GKK’lığı subaylarından İlker Özkunt’u kitabındaki seviyesiz, saygısız nankörce saldırılarından dolayı Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği olarak şiddetle kınıyoruz. Bizler Kıbrıslı Türkler olarak, Rauf Raif Denktaş’ın fikirlerinin taşıyıcısı ve bekçileriyiz. Bizim için böylesine değerli bir devlet adamımıza çirkince saldırı asla affedilemez ve bu şahsın devletimizin açacağı dava ile mutlaka cezalandırılması gerektiğine inanıyor ve devlet yetkililerinin bunu yapacağına yürekten inanıyoruz ve bekliyoruz.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Öztürkler, Denktaş ile ilgili asılsız iddialar içeren kitabı kınadı

Published

on

By

Cumhuriyet Meclisi Başkanı Ziya Öztürkler, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a yönelik,hiçbir somut temele dayanmayan çirkin iddiaların yer aldığı kitabı esefle kınadığını belirtti.

Öztürkler açıklamasında, “Bir milletin özgürlük ve egemenlik davasına adanmış bir ömrün sahibi olan, Kıbrıs Türk halkının tarihi mücadelesine önderlik eden  Sayın Denktaş’a yönelik kitapta yer alan iddialar, sadece şahsına değil; onun temsil ettiği  mücadeleyi ve halkımızın hafızasına da zarar vermektedir.” ifadelerini kullandı.

Kurucu Cumhurbaşkanı’nın sadece bir devlet adamı değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının bağımsızlık ve onur mücadelesinin simgesi ve Türklük dünyasına da adını altın harflerle yazdıran bir lider olduğunu vurgulyaan Öztürkler, şu ifadeleri kullandı:

“Hayatını halkına, davasına ve devlete adamış bir liderin ardından, yıllar sonra böylesi ucuz ve seviyesiz iddialarla gündeme getirilmesi, hiçbir şekilde kabul edilemez. Halkımızı, milli değerlerimize ve tarihimize sahip çıkmaya, bu tür sorumsuz yaklaşımlara karşı daha da kenetlenmeye çağırıyorum.”

Devamını Oku

Trending

Reklam