Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

“HERKES AŞISINI OLSUN VE VARYANTLARI ÇOK KAFASINA TAKMASIN”

Published

on

Her geçen gün yenilerinin eklendiği varyantlar, Covid 19 konusunda kamuoyunda endişe yaratsa da uzmanlar pandemi ile mücadele konusunda tek çözümün aşılar olduğuna dikkati çekiyor.

Uzun yıllardır ABD’de yaşayan ve Seattle’da bir biyoteknoloji şirketlerinde baş yönetici olarak çalışan Virolog Semih Tareen, herkesin erişebildiği aşıyı olmasını ve varyantları kafasına takmamasını tavsiye etti.
20 yıldan fazladır virüsler üzerine çalışan ve aşılar konusunda uluslararası basının görüşlerine başvurduğu uzmanlardan biri olan Semih Tareen, Türk Ajansı Kıbrıs’ın, korona virüs aşıları ve varyantlar konusundaki sorularını yanıtladı.
Tareen, aşıların amacının insanların ciddi şekilde hastalanmasının önüne geçmek olduğuna işaret ederek, aşı olmanın risklerinin Covid 19’un yaratacağı sağlık riskleriyle kıyaslanamayacak kadar az olduğunu söyledi. Aşıların uzun vadeli yan etkisi olmadığını anlatan Tareen, olası yan etkilerin en çok iki ay içinde ortaya çıkacağını belirtti.
mRNA aşılarının yeni olmadığını ve 2008’den bu yana denendiğini söyleyen Tareen, şu an için üçüncü doz aşının bir zorunluluk olarak açıklanmadığını belirterek, “ama bazı faktörler bunu zorunlu kılabilir” şeklinde konuştu. Tareen, Delta varyantının baskın olduğu ve Sinovac, Sinopharm ve Covaxin gibi inaktif aşıların kullanıldığı yerlerde üçüncü doz aşı olmanın mantıklı olacağını ifade etti.
“AŞI KARŞITLARINA SÖYLEYECEK BİR SÖZÜM YOK ÇÜNKÜ ONLARINKİ TAMAMEN BİLİM KARŞITI ARGÜMANLAR”
Aşı karşıtlarına mesajı sorulan Tareen, bu noktada aşı tedirginleri ile aşı karşıtlarını birbirinden ayırmak gerektiğini ifade etti. “Bazı insanların aşıdan tedirgin olmaları normal ama aşı karşıtlığı tamamen farklı bir şey. Benim aşı karşıtlarına söyleyecek bir sözüm yok, çünkü onlarınki tamamen bilim karşıtı argümanlar” diyen Tareen, öte yandan aşı tedirginlerini, kendilerinin ve sevdiklerinin sağlığını korumak istedikleri için anlayabildiğini söyledi.
“COVID RİSKİ İLLE ÖLÜM DEMEK DEĞİL… GENÇ VE SAĞLIKLI OLDUĞU HALDE COVİD GEÇİRİP AKCİĞER NAKLİ OLANLAR VAR”
“Bütün aşılar risk ve fayda oranına göre onaylanmıştır. Bu aşıların riskleri çok çok düşüktür, milyonlarda birdir ama Covid riski yüksek” diyen Tareen, şöyle devam etti:
“Covid riski ille ölüm demek değil. Herkes ölü rakamlarına takılıyor. Hayır, genç ve sağlıklı olduğu halde covid geçirip akciğer nakli olanlar var, artık merdivenleri çıkamayanlar var ve bu ömür boyu kalıcı mı bilemiyoruz. Long covid [Uzun süren Covid] denen bir şey var. Long covid insanların hayat kalitesini ciddi şekilde bozan bir şey”
“AŞININ RİSKLERİ SOKAĞA ÇIKMAKTAN DAHA AZ”
Konuşmasına “İnsanlar şunu anlamalı, aşının riskleri sokağa çıkmaktan daha az. İnsanlar sokağa çıktıklarında çok daha büyük riskler alıyorlar her gün” diye devam eden Tareen, emniyet kemerleri ilk çıktığında çok sayıda insanın buna da karşı çıktığını şu sözlerle anımsattı:
“İlk emniyet kemerleri çıktığında buna karşı bir sürü insan vardı. Kimileri kemerler daha tehlikeli dedi. Ancak çok ender durumlarda kaza geçirip emniyet kemeri yüzünden [arabadan sağ] çıkamayanlar olsa da bunlar çok ender durumlar.”
“AŞILARIN YAN ETKİSİ OLURSA İKİ AY İÇİNDE ORTAYA ÇIKAR”
Aşıların uzun dönem yan etkileri konusundaki bir soru üzerine Tareen, bunun halk arasında yanlış anlaşılan bir konu olduğunu kaydetti.
Aşıların endişe yaratan tüm yan etkilerinin iki ayda ortaya çıkacağını dile getiren Tareen, yeterli veri toplanana kadar çalışmalar sürse de, zorunlu takip sürelerinin 2 ay üzerinden belirlendiğini dile getirdi.
Virolog Tareen, aşılarla ilgili uzun dönem takiplerinin her zaman yapıldığını ancak bunun uzun dönemde bir yan etki ortaya çıkacağı anlamına gelmediğini anlattı.
“MRNA AŞILARI 2008’DEN BERİ DENENİYOR”
Yeni tip aşı olarak anılan mRNA aşılarının da aslında 1990’lardan beri geliştirildiğini dile getiren Tareen, bu aşıların 2008’den beri insanlar üzerinde denendiğini söyledi.
“HANGİ AŞIYI BULURSANIZ ONU OLUN”
“Kim hangi aşıyı olsun?” sorusuna yanıt olarak “Sizin bu durumunuz varsa şu aşıyı olun, bu durumunuz varsa şu aşıyı olun demek mümkün değil” diyen Tareen, “hangi aşıyı bulursanız olun” şeklinde devam etti.
Kendisinin de gittiği aşı merkezinde o gün bulunan aşıyı olduğunu dile getiren Tareen, şu hastalığım var hangi aşıyı olayım sorularına yanıt olarak hangi aşıya ulaşabilirseniz onu olun yanıtını verdiğini belirtti.
Tereen, öte yandan oldukları aşının ilk dozu epinefrin iğnesi gerektirecek çok ciddi alerji etki yaratan kişilere aynı aşının ikinci dozunun önerilmediğini de anımsattı.
“AŞILARIN AMACI CİDDİ HASTALIĞI ÖNLEMEK VE SİNOVAC DA CİDDİ HASTALIĞI ÖNLEYEBİLİYOR”
Sinovac aşısının varyantlar karşısındaki etkisi ve üçüncü bir doz mRNA aşısı yapılması gerektiği yönündeki açıklamalarla ilgili görüşü sorulan Tareen, “Aşıların amacı ciddi hastalığı önlemek ve Sinovac da ciddi hastalığı önleyebiliyor. O yüzden Sinovac olmuş insanlar da ciddi hastalık riskini azaltmış oluyor” dedi.
“İLLA ÜÇÜNCÜ DOZ ŞART DİYE BİR ŞEY HENÜZ YOK, AMA ÜÇÜNCÜ DOZ ÇIKARSA OLUN”
Sinovac aşısı olmuş kişilerin de delta varyantı kapabileceğini ancak önemli olanın hastalığı ağır şekilde geçirmemeleri olduğunu dile getiren Tareen, “İlla üçüncü doz şart diye bir şey henüz yok” dedi.
Bazı ülkelerde üçüncü dozların yapılmaya başlandığını da kaydeden Tareen, bunun o ülkelerdeki hükümetler ve bilim insanlarının kararı olduğunu dile getirdi.
“Üçüncü doz şart değil ama bazı faktörler bunu zorunlu kılabilir” şeklinde konuşan Tareen, bunun nedenini şöyle açıklıyor: “mesela Delta varyantının baskın olduğu yerlerde ve inaktif aşılar Sinovac, Sinopharm veya Covaxin olan yerlerde üçüncü doz hakkı çıkmışsa, üçüncü dozu olmak özellikle bu durumda mantıklı”.
“Üçüncü doz aşı olmakta hatalı bir şey yok. Üçüncü doz olunca ortaya yeni bilinmezler çıkacak diye bir şey yok” şeklinde devam eden Tareen, Hepatit gibi aşıların da üç doz uygulandığına işaret ederek, “Üçüncü doz aşısı çıkarsa ve o ülkede üçüncü doz varsa bence olmakta fayda var. Mesela Amerika’da üçüncü doz hakkı çıkarsa ben de üçüncü doz aşımı olurum” dedi.
“TURKOVAC SİNOVACIN HEMEN HEMEN AYNISI”
Turkovac aşısıyla ilgili bir soru üzerine de Virolog Tareen, Turkovac aşısının teknoloji olarak Sinovac aşısıyla hemen hemen aynı olduğunu belirtti. İki aşı arasındaki tek farkın, Sinovac bir kimyasal ile inaktif hale getirilirken, Turkovac’ın ise radyasyon ile inaktif hale getirilmesi olduğunu kaydeden Tareen, “Aralarındaki tek fark bu. Büyük ihtimalle Sinovac gibi etkili olacak diye düşünüyorum” dedi.
Tareen, yerli aşıyı bekleyenlere de seslenerek, “Covid pandemisinde aşı beklemek biraz mantıksız çünkü bekledikçe hem kendileri, hem de aileleri adına riski artırmış oluyorlar” dedi.
“HERKES AŞISINI OLSUN VE VARYANTLARI ÇOK KAFASINA TAKMASIN”
Ardı ardına çıkan varyant haberleriyle ilgili görüşü sorulan Tareen, “Bence insanlar kafalarını çok karıştırmasınlar. Herkes aşısını olsun ve varyantları çok kafasına takmasın” dedi.
Bazı haber kanallarının korkuyu kullanarak reyting elde etmeye çalıştığını ifade eden Tareen, “Varyant haberleriyle çok kafalarını karıştırmasınlar aşılarını olsunlar ve mantıklı tedbirlere devam etsinler” diye konuştu.
Virüslerin sürekli mutasyon geçirdiğini bu nedenle varyantların her zaman olacağını anlatan Tareen, pandeminin başlangıcından bugüne kadar yüzbinlerce mutasyon çıktığını, bilim insanlarının özellikle takip edilmesi gereken mutasyon ve varyantları isimlendirdiğini ifade etti.
“Delta da bunlardan biri, bu geçecek, başka bir tane gelecek” diyen Tareen, pandemi ile mücadele için aşılanma ve mantıklı tedbirlerle devam edilmesi gerektiğini dile getirdi
SEMİH TAREEN KİMDİR?
Bilim insanı, virolog, film yapımcısı, film müzikleri bestecisi, müzisyen, yelkenci gibi birden fazla unvana sahip olan Semih Tareen, İzmir’li fakat 1995 senesinden beri ABD’nin Seattle şehrinde yaşıyor.
Üniversite eğitimini Seattle’da University of Washington’da tamamladı. Doktorasını da University of Washington’da ve Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi’nde Moleküler Biyoloji üzerine ve AIDS’e sebep olan HIV ve benzer virüsler üzerine yaptı.
Semih Tareen, yirmi seneden fazladır virüsler üzerinde araştırma yapıyor. ABD’de bir biyoteknoloji şirketlerinde baş yönetici olarak çalışıyor ve takımıyla beraber kanser ve başka hastalıklara karşı virüsleri kullanarak gen ve hücre terapisi geliştiriyor. Araştırmaları ‘Molecular Therapy’ ve ‘Journal of Virology’ gibi önemli bilimsel dergilerde yayınlandı.
Bilim dışında yirmi senedir sinema ve film müzikleri ile de meşgul. ABD, İngiltere ve Türkiye’den çeşitli filmlere müzikler yaptı.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Published

on

By

Başbakan Ünal Üstel, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklama ile Girne Belediye Başkanı Murat Şenkul’un açıklamalarına tepki gösterdi, “Biz laf değil, hizmet üretiyoruz!” dedi.

Başbakan Üstel, “Girne Belediye Başkanının hükümetimize yönelik yaptığı mesnetsiz açıklamaları hayretle okumaya devam ediyoruz. Ama kimse meydanı boş zannetmesin. Biz, 50 yıldır laf üretenlere karşı hizmet üretmeyi kendine görev bilmiş bir partiyiz. “Onlar konuşur, UBP yapar” dememizin sebebi de budur” dedi.

Üstel, “Halkımız çok iyi bilmektedir ki; bu ülkede yolları da, hastaneleri de, okulları da, sosyal konut projelerini de, liman projelerini de, en yapılmaz denen reformları da yapan hükümetimizdir. Son 3 yıla, 30 yılın işini sığdırdık. Batı Girne Çevre Yolları’nı yıllar sonra yapan da biziz, Doğu Girne Çevre Yolu Projesi’ni başlatan ve tamamlayacak olan da biziz” ifadelerini kullandı.

“İş üretemeyenlerin laf üretmelerini anlıyoruz”

Başbakan Üstel, “Girne’de büyük proje görmek isteyenler, yarım asırdır yapılmayan Antik Liman projesine de bakabilirler. Bu proje ile Girne’nin çehresini değiştirdik. Yıllardır beklenen Yeni Girne Hastanesi’ne yakında açılıyor. Taş taş üstüne koymamış, ülkede elle tutulur tek büyük projesi dahi olmayan bir anlayışın, rutin işleri “asrın projesi” gibi pazarlamasını anlıyoruz. İş üretemeyenlerin laf üretmelerini de anlıyoruz” şeklinde konuştu.

“Bu ülkenin şova değil, işe ihtiyacı var”

“Ne var ki; Kendi ifadeleriyle manipülasyon ve popülist açıklamaları son 3 yılda hükümetimizin gerçekleştirdiği bu dev projeleri gölgeleyemez” açıklamasını yapan Başbakan Üstel, şöyle devam etti:

“Unutulmamalıdır ki; yerel yönetimler reformunu hayata geçiren, batık belediyeleri ayağa kaldıran, belediyeleri güçlendiren ve halka daha çok hizmet edebilecek hale getiren de bizim hükümetimizdir. Kendi partileri, belediyeleri birleştirme yasası görüşülürken Meclis’in kapılarını kırmakla meşguldü, o ama yasayı geçirip belediyeleri birleştiren, güçlendiren ve ayağa kaldıran yine bizdik.

Bu arkadaşların hükümetimizle kavga aramak yerine bize teşekkür etmesi gerekir. Nitekim geçmişte bu teşekkürü de kameralar karşısında yaptılar. Bu ülkenin şova değil, işe ihtiyacı var. Kimse hükümeti hedef göstererek kendi küçük şovlarına bizi alet etmeye kalkmasın. Biz hamasi nutuk atmak için değil, halkımıza hizmet etmek için buradayız. halkın belediyelerden beklediği tek şey de hizmettir.”

“Girne Belediye Başkanı asli görevlerini yerine getirsin, boyundan büyük işlere de ve sözlere de bulaşmasın”

Başbakan Ünal Üstel, “O yüzden Girne Belediye Başkanı asli görevlerini yerine getirsin, boyundan büyük işlere de ve sözlere de bulaşmasın. Biz Girne Belediye’sinin de Girne halkının da dün olduğu gibi yarın da yanında olmaya devam ederek, onların gerçek anlamda hayrına dokunan tüm büyük projeleri gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Hükümetimiz devletin her kuruşunu halkın faydasına kullanan bir anlayışla çalışmaya devam edecek, halkın hayatına dokunan büyük projeleri hayata geçirecektir. Ve Kimse boş laflarla halkı kandıramayacak, hükümetin hizmetlerini gölgeleyemeyecektir!” dedi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ersin Tatar, Ulusal Birlik Partisi Merkezi’nin düzenlediği “Dijital Dönüşümün Gücü; Etkileşim” etkinliğinde partililere hitap etti…

“KIBRIS’TA GELECEK İKİ DEVLETLE KURULACAK, FEDERASYON TARİHE GÖMÜLDÜ”

Konuşmasına teşkilat mensuplarına teşekkür ederek başlayan Tatar, “Sayın Başbakan, değerli bakanlarımız, milletvekillerimiz, ilçe başkanlarımız, büyüklerimiz ve UBP teşkilatlarının neferleri… Bu güzel sabahta sizlerle beraber olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Büyük bir aile olduğumuzu bir kez daha hissetmenin gururu içindeyim” dedi.

“MÜCADELEMİZİ TARİHİMİZDEN ALDIĞIMIZ GÜÇLE SÜRDÜRÜYORUZ”

Geçmişi hatırlamanın önemine vurgu yapan Tatar, “Bu ülkede ecdadımız, analarımız, babalarımız, dedelerimiz büyük mücadeleler verdi. Geçmişimizi bilmezsek yok olmaya mahkûmuz. Bizler geçmişimizi bilerek ülkemizin ve devletimizin bekası için yolumuza devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.

“FEDERASYON DEFTERİ ARTIK KAPANMIŞTIR”

Kıbrıs konusuna da değinen Tatar, “Annan Planı döneminde partimiz, rahmetli Rauf Raif Denktaş’ın yanında yer aldı. O gün haklıydık, bugün haklılığımız bir kez daha ortaya çıktı. Yıllarca iyi niyetimizle federasyon temelli bir anlaşma için çalıştık. Ancak artık federasyon meselesi geride kalmıştır. Beş yıl önce ‘geleceğe yürüyoruz’ dedik, bugün gerçekten geleceğe yürüdük” dedi.

“İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM TÜM DÜNYAYA DUYURULDU”

Tatar, son BM görüşmelerine işaret ederek, “Cumartesi akşamı BM merkezinde muhataplarıma da ifade ettim. İki devletli çözümün istikrar için tek yol olduğunu söyledim. Kıbrıs’ta iki ayrı devlet, iki ayrı demokrasi vardır. Bu istikrar, Gazze’den Suriye’ye, Irak’tan Ukrayna’ya kadar tüm coğrafyada önemlidir” diye konuştu.

“ERDOĞAN’IN DESTEĞİ EN BÜYÜK GÜVENCEMİZDİR”

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’ndaki açıklamalarına dikkat çeken Tatar, “Sayın Erdoğan, üçüncü kez KKTC’nin tanınması gerektiğini, federasyon defterinin kapandığını ifade etti. Kıbrıs Türk halkı üzerinde yıllardır uygulanan ambargo ve izolasyonların kaldırılması gerektiğini tüm dünyaya duyurdu. Bu, bizim en büyük güvencemizdir” şeklinde konuştu.

“UBP BU DAVANIN ÖNCÜSÜDÜR”

Ulusal Birlik Partisi’nin devlet için önemine de vurgu yapan Tatar, “UBP, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın bir devamıdır. 11 Ekim’de 50. yılını kutlayacak olan partimiz, kuruluşundan itibaren bu davanın öncüsü olmuştur. 19 Ekim seçimlerinde kazanarak tüm dünyaya Kıbrıs Türk halkının egemen bir halk olduğunu bir kez daha göstereceğiz” dedi.

“19 EKİM’DEN SONRA DA AYNI KARARLILIKLA YOLUMUZA DEVAM”

Seçim sonrasına ilişkin mesaj da veren Tatar, “New York temaslarımda da söyledim. 19 Ekim’den sonra da Kasım ve Aralık’ta yine orada olacağım, yine ‘iki devlet’ diyeceğim. Çünkü bu mesele millet meselesidir, vatan meselesidir, bayrak meselesidir” dedi.

“TÜRKİYE BU COĞRAFYADA SÖZ SAHİBİDİR”

Türkiye’nin büyük gücüne dikkat çeken Tatar, “Sayın Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’ndaki konuşması tüm dünyada yankı buldu. Gazze’nin sesi oldu, kimsenin söyleyemediğini söyledi. Bugün Türkiye, milli savunma sanayisiyle, askeri potansiyeliyle Amerika, Rusya ve Çin’in de dikkate aldığı bir güçtür. Böyle bir ülkenin garantörlüğünde yolumuza güvenle devam ediyoruz” dedi.

“PANDEMİDEN DEPREME, TÜM ZORLUKLARA RAĞMEN AYAKTAYIZ”

Tatar, KKTC’nin yakın dönemde yaşadığı sıkıntılara değindi:
“Pandemiyi, 6 Şubat depremini, Gazze ve Ukrayna’daki savaşları yaşadık. Bütün bu belirsizliklere rağmen Türkiye Cumhuriyeti ile kurduğumuz güçlü ilişkiler sayesinde yatırımlar devam ediyor. Sağlık ocakları, hastaneler, çevre yolları, dijital dönüşüm projeleri bunun göstergesidir.”

“E-DEVLET PROJESİ TAMAMLANIYOR”

KKTC’nin dijital dönüşüm sürecinde önemli adımlar attığını vurgulayan Tatar, “Anavatan Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC arasında yapılan anlaşma sayesinde, Türk Telekom, 100 milyon doları aşan yatırımla ülkenin genelinde fiber optik altyapı çalışmalarını sürdürüyor. Yakın gelecekte fiberoptik ile ada genelinde ve Türkiye bağlantısı üzerinden tüm dünyaya bağlanacağız. Bütün engellemelere, kısıtlamalara, ambargolara rağmen çağın nimetlerini halkımıza sunacağız” dedi.

“BU DAVA VATAN MESELESİDİR”

Cumhurbaşkanı Tatar konuşmasını şöyle tamamladı:
“Bu dava vatan meselesidir, bayrak meselesidir. KKTC halkı, egemenliğiyle, bağımsızlığıyla ve onuruyla yoluna devam edecektir. 19 Ekim seçimlerini kazanarak tüm dünyaya güçlü bir mesaj vereceğiz. Sizlere güveniyorum, birlikte başaracağız.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Sekreteri Burak Maviş, Şehit Doğan Ahmet İlkokulu önünde yaptığı basın açıklamasında, ülkede nüfus ve vatandaşlık politikası olmamasının eğitimde ciddi sorunlara yol açtığını söyledi.

Maviş, üç yıl önce 300 öğrenci bandında olan okulun bugün 500 öğrenciye ulaştığını belirterek, “Nüfus ve vatandaşlık politikası oluşturulmazsa beş değil, yirmi beş okul yapsak yetmez” dedi. Sorunun yalnız eğitimle sınırlı olmadığını vurgulayan Maviş, sağlık, trafik, su ve elektrik gibi alanlarda da hizmetlerin yetersiz kaldığını ifade etti.

“Öğretmen eksikliği devam ediyor”
Şehit Doğan Ahmet İlkokulu’nda beş öğretmen eksikliği bulunduğunu söyleyen Maviş, bazı öğrencilerin hâlâ sınıf öğretmenleriyle tanışmadığını kaydetti. Ayrıca müzik, resim, İngilizce ve beden eğitimi derslerinde de öğretmen eksiklikleri nedeniyle öğrencilerin sanat ve spor etkinliklerinden geri kaldığını belirtti.

“Tiny House çözüm değil”
Maviş, okul bahçesine kurulan üç adet “Tiny House” hakkında da konuşarak, “Konteyner yerine prefabrik denilse de övünülecek bir şey yok. Tiny House da koysanız, villa da yapsanız bu nüfusa bu okullar yetişmiyor” ifadelerini kullandı. Kalabalık sınıfların verimliliği düşürdüğünü vurgulayan Maviş, “Çocukların balık istifi şeklinde sınıflarda oturması kabul edilemez” dedi.

“Yeni okul yapılmalı”
Maviş, bölgedeki öğrenci artışına dikkat çekerek, “Bu okul iki şubeden üçe, üçten dörde çıktı. Şu anda 18 şubeye ve 500 öğrenciye ulaştı. Önümüzü göremiyoruz. Seneye bu okula konteyner istemiyoruz, yeni derslikler ve yeni okul istiyoruz” çağrısında bulundu.

Bakanlığın hayırseverlere mi başvuracağı, yoksa devlet bütçesinden kaynak mı ayıracağı konusunda yorum yapmayan Maviş, “Hamitköy ile bu bölge arasına yeni bir okul istiyoruz. Övünecekse Nazım Bey, seneye buraya bir okul yapıldığı için gelsin övünsün” dedi.

“Bakan bizi anlamıyor”
Maviş, Eğitim Bakanı’nı eleştirerek, “Bakan siyasetin diliyle konuşuyor, biz ise sınıfta çocukların gözlerine bakarak vicdan muhasebesi yapıyoruz. Aynı dili konuşmamız mümkün değil” ifadelerini kullandı.

Maviş, hükümetin planlama yapmadığını, nüfus artışıyla birlikte eğitim ve sağlık hizmetlerinin sekteye uğradığını belirterek, “Devlet olmanın gereği yerine getirilmelidir. Seneye bu sorunların çözülmesini bekliyoruz” dedi.

 

Devamını Oku

Trending

Reklam