Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Hükümet Programı Meclis’te görüşülüyor

Published

on

 

Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu’nda hükümet programı görüşülüyor.

Hükümet programına ilişkin görüşlerini dile getiren CTP Milletvekili Devrim Barçın, programın yani ortaya konulan politik önermelerin hangi süreler içerisinde yapılacağına yönelik bir takvimlemenin programda yer almamasını eleştirdi.

Bunun siyasete olan güvenin azalmasına neden olduğunu savunan Barçın, programın gerçekleşmesi noktasında denetimini imkansız hale getirdiğini söyledi.

Ülkede insan hakları, barış, federasyon ve demokrasi için mücadele eden insanlara yönelik sistematik bir saldırı bulunduğunu savunan Barçın, “Cumhurbaşkanlığı eski Basın ve İletişim Koordinatörü Ali Bizden, Araştırmacı Yazar Dr. Ahmet Cavit An ve Basın-Sen Başkanı Ali Kişmir’den sonra CTP eski Milletvekili ve Barış Aktivisti Okan Dağlı da hem de diplomatik pasaportu olmasına karşın güvenlik gerekçesi ile Türkiye’ye alınmamıştır.” dedi.

KKTC yetkililerinin bu konuda açıklama yapmadığını, halk ve mağduriyet yaşayan kişiler ile hiçbir bilgi paylaşılmadığını savunan Barçın, Dağlı’nın Türkiye için nasıl bir tehdit oluşturduğunu sordu.

Bunun “kabul edilemez” bir davranış olduğunu savunan Barçın, “Şunu iyi bilin ki bizler, yılmadan ve yıkılmadan bu ülkede federasyon demeye, barış demeye, Maraş gerçek sahiplerine iade edilmeli demeye devam edeceğiz.” dedi.

Barçın, TC Lefkoşa Büyükelçisinin makama çağrılarak liste konusunda açıklama yapmasının istenmesi gerektiğini ileri sürdü.

Bakanlıklara bağlı dairelerle ilgili hükümetin uygulamalarını eleştiren Barçın, “Koltuk, kamu verimliliğinin önüne geçmiştir.” dedi.

Şehir Planlama Dairesi’nin Başbakan Yardımcılığı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanlığı’na, Serbest Liman ve Bölge İdaresi de Başbakan Yardımcılığı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanlığı’na bağlanmasını eleştiren Barçın, bu kararların nedenini sordu.

KIB-TEK, Maliye Bakanlığı’na bağlanmış ama Yenilenebilir Enerji Kurulu, Ekonomi ve Enerji Bakanlığı altında kaldığı için Ekonomi ve Enerji Bakanlığı ismi kullanılmıştır diyen Barçın, şöyle devam etti:

“Bu karar da tam anlamı ile fiyaskodur çünkü 47/2011 sayılı bu kurulun kuruluşunu ön gören Yenilenebilir Enerji Yasası’nın amacı, yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimi amaçlı kullanımının yaygınlaştırılması olarak tanımlanmıştır.

Elektrik üretimi ile ilgili tüm faaliyetleri yürüten ana kurum olan Kıb-Tek, Maliye Bakanlığı’na bağlı faaliyet yürütürken, Yenilenebilir Enerji Kurulu ise Ekonomi ve Enerji Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyetini yürütecektir. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusudur.”

Elektrik faturalarına değinen Barçın, hükümetin, birim fiyatlara zam yapmadan sadece çoklu tarifeyi kaldırmakla yüzde 13 zam yaptığını söyleyerek, Anayasaya uygun bir şekilde KIB-TEK birim fiyatlarının ne olacağının yasa ile düzenlenmesi gerektiğini belirtti.

Hükümet programına ilişkin görüşlerini dile getiren Barçın, programın yani ortaya konulan politik önermelerin hangi süreler içerisinde yapılacağına yönelik bir takvimlemenin programda yer almamasını eleştirdi. Bunun siyasete olan güvenin azalmasına neden olduğunu savunan Barçın, programın gerçekleşmesi noktasında denetimini imkansız hale getirdiğini söyledi.

Kamu Görevlileri Yasası’nda tek bir yasa maddesi düzenlemesiyle, tüm müdürlüklerin üçlü kararname kapsamından çıkarılması gerektiğini dile getiren Barçın, “Tüm müdürlükler üçlü kararname kapsamından çıkarılmalı ve liyakata bağlı, münhal ilan edilerek, siyasilerin görüşlerine göre değil yasaların görüşlerine göre hareket edecek bir bürokratik yapı kurulmalıdır” dedi.

Kooperatif Şirketler Yasası’nın güncellenmesi, Kalkınma Bankası’nın denetimi KKTC Merkez Bankasınca yapılmasının sağlanması gerektiğini söyleyen Barçın, UBP’nin 2022 Seçim manifestosunda “Eşel Mobil uygulaması sürdürülecek” diye halka taahhütte bulunduğunu ancak edindikleri bilgilere göre hükümetin, HP ödeneğini durdurma yönünde ek bütçe çalışmalarına başladığını savundu.

Bunun zaten kaybedilen alım gücünün daha da düşmesine sebep olacağını, “kabul edilemez” olduğunu söyleyen Barçın, hükümet programında, diğer ilçelerle ilgili planlardan bahsedilirken Mağusa, İskele ve Yeniboğaziçi imar planlarından bahsedilmemesinin nedenini sordu.

Barçın, Maliye Bakanlığı’nın tüm mevzuatlara aykırı bir şekilde asgari ücretin altında işçi çalıştırarak suç işlediğini iddia etti.

Taşeron çalışanların toplu iş sözleşmeli çalışmalarına yönelik gerekli yasal düzenlemelerin yapılması ve emeği ile geçinen insanların mağduriyetlerinin önlenmesi gerektiğini dile getiren Barçın,  ayrıca TC ile KKTC arasında imzalanan “Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi ve Vergi Kaybını Önleme Anlaşmasının” uygulanmasını talep etti.

Barçın, vergi oranlarında yapılacak düzenleme ile ne kastedildiğini sordu.

Kart ile alışveriş yapan ülkedeki her bir bireyin, devletten 27 aylık alacağı olduğunu, bu ödemenin ivedilikle yapılması, öğrenci burslarının zamanında ödenmesi gerektiğini söyleyen Barçın,  Göç Yasası’nın kademeli olarak kaldırılması adına derhal çalışma başlatılması gerektiğini belirtti.

Polis teşkilatında yaşanan sorunlara değinen Barçın,  polis memuru ve polis çavuşu bir kişinin, 55 yaşından sonra poliste çalışamadığını, bu rütbelerdeki tüm polislere mecburi emekli yaşının 60 olarak düzenlenmesi ve 36 yılını polis teşkilatında tamamlayan personele emekli maaşı alarak emekli çıkma hakkı verilmesi gerektiğini dile getirdi.

Pandemi nedeniyle devlet tarafından faaliyetlerine ara verilen özel sektör çalışanlarının çalışmadıkları sürelerin 2020 yılında emeklilik bakımından süreden sayılırken 2021’de süreden sayılmadığını söyleyen Barçın, buna yönelik yasal düzenlemenin yapılmasını istedi.

Aynı iş yerinde 25 yıl çalışan bir kişinin sigorta ve ihtiyat sandığı yatırımlarının asgari ücret üzerinden yapılmasının yasa ile engellenmesi ve sigorta prim yatırımlarında beyan edilebilecek en alt maaş miktarının, işverenlerde olduğu gibi kıdeme ve sektöre bağlı olarak yasa ile düzenlenmesi gerektiğini belirten Barçın, özel sektör emekçilerine de tam ödenekli hastalık izni hakkı tanınması gerektiğini söyledi.

 

Kredi Kartı iadeleri konusuna da değinen Barçın, 33/2009 sayılı yasaya göre KKTC’de verilen kredi kartları ve/veya banka kartları ile yapılan alışverişlerin %1’inin, Maliye Bakanlığı tarafından her ay kişilere iade edilmesi gerektiğini ancak UBP hükümetinin sadece 3 aylık iade ödemesi yaptığını belirtti.

Barçın, “Yani kart ile alışveriş yapan ülkedeki her bir bireyin, devletten 27 aylık alacağı vardır. Örneğin aylık 10.000 TL’lik kart kullanımına binaen aylık 100 TL iade almaya hak sahibi olan her bir vatandaşın şu an devletten 2.700 TL alacağı var ki bu ödemelerin zamanında yapılmaması ile yaşanan değer kaybı da cabasıdır” dedi.

 

İhtiyat Sandığı yönetiminin, UBP hükümetinin kararı ve sendikaların ret oyuna rağmen, emekçilerin birikimlerine verdiği yıllık yüzde 19 faizi, yıllık yüzde 17’ye düşürme yönünde karar ürettiğini söyleyen Barçın, ihtiyat sandığı primlerine de yüzde 10 faiz verilme kararı üretildiğini, bunun emekçilerin birikimlerinin enflasyon karşısında erimesine neden olacağını savundu.

Barçın, “Bu karar kesinlikle kabul edilemez olup, emekçilerin birikimlerinin bir kısmını döviz tutma yönünde ilgi düzenlemeler bir an önce yapılmalıdır.” dedi.

Yıllardır açıklanmayan geçim indeksinin bir an önce belirlenmesi gerektiğini kaydeden Barçın, gerçekçi bir asgari ücret belirlenerek, hayat pahalılığı oranının iki ayda bir asgari ücrete yansıtılması ve her koşulda asgari ücretin vergiden muaf olacağı şekilde yasal düzenlemelerin ivedilikle yapılması gerektiğini ifade etti.

“Bugün engelli olup sosyal güvenlik sisteminden engelli haklarına bağlı olarak emekli olabilmek için kişinin sigortalı olduğu ilk zaman engelli olma koşulu aranmaktadır.” diyen Barçın, bunun “kabul edilemez” olduğunu, bir an önce Sosyal Sigortalar ve Sosyal Güvenlik Yasası’nda değişiklik yapılması gerektiğini kaydetti.

TAK/BRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Ateşkes ve esir takası anlaşmasının 2’nci aşaması görüşmeleri yarın Washington’da başlayacak

Published

on

By

İsrail Başbakanlık Ofisi’nden yapılan açıklamada, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ABD Başkanı Donald Trump’ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile görüştüğü bildirildi.

Netanyahu ve Witkoff’un Gazze’de ateşkes ve esir takası anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin müzakerelerin, ateşkesin devreye girmesinin 16’ncı günü olan yarın Washington’da başlaması konusunda mutabık kaldığı aktarıldı.

Hafta başında yapılacak toplantıda, İsrail’in pozisyonunun ele alınacağı kaydedildi.

Witkoff’un daha sonra Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ve üst düzey Mısırlı temsilcilerle heyetlerin görüşmeleri ve müzakerelerin ilerletilmesi için atılacak adımları ele alacağı ifade edildi.

Bu arada İsrail Başbakanı Netanyahu bugün ABD’ye uçacak.

İsrail Başbakanı Netanyahu’nun, ABD Başkanı Trump ile görüşeceği, “Gazze, esirler ve İran ekseninin tüm unsurlarıyla yaşanan çatışma” konularını ele alacağı bildirilmişti.

 

Devamını Oku

Dünya

AB liderleri, yarın savunma konulu ilk zirve için Brüksel’de bir araya gelecek

Published

on

By

Avrupa Birliği (AB), yarın düzenleyeceği ilk savunma konulu zirve toplantısında Avrupa’nın bu alanda kendi sorumluluğunu daha fazla üstlenmesi için neler yapılabileceğini tartışacak.

AB, tarihinde ilk defa savunma konusunda zirve toplantısı düzenliyor.

Gayriresmi nitelikli toplantıda herhangi bir karar alınmayacak ancak özellikle haziran ayında yapılacak ve savunmaya özel önem atfedilmesi planlanan zirvede alınacak kararlara zemin hazırlanacak.

AB üyesi 27 ülkenin liderleri, AB Konseyi Başkanı Antonio Costa’nın liderliğinde Brüksel’deki Egmont Sarayı’nda yarın gün boyunca Avrupa’nın savunmasının geleceğini tartışacak.

Zirvenin bir bölümüne NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ve İngiltere Başbakanı Keir Starmer da katılacak.

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, 1 Aralık 2024’te başlayan yeni 5 yıllık idari dönemin ilk icraatlarından biri olarak ilk 100 gün içinde savunma konusunda “beyaz kitap/bülten” (white book) hazırlayacağını duyurmuştu.

Von der Leyen, yeni ekibinde ilk kez savunmadan sorumlu portföy oluşturmuş, Litvanyalı siyasetçi Andrius Kubilius bu göreve getirilmişti.

Kubilius ile AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas’ın hazırlıklarını birlikte sürdürdüğü belge, temel olarak Avrupa’nın savunma sektöründeki kapasitesini, endüstriyel rekabet gücünü ve yatırım ihtiyaçlarını ele alıyor.

Özellikle Rusya’dan yönelen tehdit karşısında AB’nin “savunma entegrasyonuna” yönelik genel yaklaşımını çerçeveliyor.

Bunun için de kıta genelinde hava savunmasını güçlendirmek amacıyla Avrupa hava kalkanı, siber savunma yetenekleri, daha yakın AB-NATO işbirliği, üye ülkeler tarafından daha verimli ve yüksek miktarda savunma harcaması, savunma tedarikinde dış bağımlılıkların azaltılması gibi başlıklarda öneriler yer alıyor.

– 36 günlük geri sayım

Von der Leyen’in belgenin hazırlığı için belirlediği 100 gün hedefinde geriye 36 gün kalmışken AB Konseyi Başkanı Costa ve AB Konseyinin dönem başkanlığını 1 Ocak’ta 6 aylığına üstlenen Polonya’nın Başbakanı Donald Tusk’ın girişimiyle “savunma zirvesi” fikri doğdu.

Zira Polonya, dönem başkanlığı önceliğinin “güvenlik ve savunma” olacağını duyurmuştu.

Costa da her fırsatta Birliğin karşı karşıya olduğu en büyük zorluğun “savunma” olduğunu dile getiriyor.

Costa, savunma zirvesi düzenlemek istediğini üye ülkelere beyan ettiği davet mektubunda bu alandaki zorlukları, “Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla Avrupa’nın güvenliğini tehdit eden yüksek yoğunluklu savaşı ve bunun beraberinde AB ülkelerinin ekonomileri ile toplumlarını da hedef alan ‘hibrit ve siber saldırılar’” olarak kategorize etti.

Bu durumdan çıkış yolunu Ukrayna’nın savaşı kazanması, kapsamlı, adil ve kalıcı barışa kavuşulması olarak gösteren Costa, Orta Doğu’daki durumla da belirlenen bu jeopolitik bağlamın, öngörülebilir gelecekte zorlu olmaya devam edeceğinin altını çizdi.

– Ayrılıkların üstesinden gelinebilecek mi?

Zirvenin gündemi iki ana unsura ayrılıyor.

İlk tartışmalar, Avrupa’nın kendi savunması için daha fazla sorumluluk almasına odaklanacak. Bunun derecesi hakkında üye ülkeler arasında mevcut farklılıkların nasıl aşılacağı merak konusu.

Zira “Avrupa ordusu” fikri etrafında bu farklılıklar nedeniyle yıllarca süren ve sonuç alınamayan tartışmalar hafızalarda taze.

Bu nedenle Brüksel, NATO bağlamı da dahil olmak üzere, tüm üye ülkelerin güvenlik ve savunma çıkarlarını gözetme, politikalarında dikteye gitmeme konusunda da sınavdan geçecek.

Zirvede ele alınacak ikinci unsurla, üye ülkeler nezdindeki bu “ayrılığın” “ortaklığa” bağlanması, araştırma geliştirmeden üretimde, savunma endüstrisinde bireysel üye ülkeler için maliyeti azaltırken daha fazla öngörülebilirlik sağlamak ve tekrarların önlenmesi hedefleniyor.

Zirvede üye ülkelerin AB’nin sahip olması ya da geliştirmesi gereken savunma yetenekleri ile birlikte daha fazla harcama yapma konusundaki hedeflerinin ne olduğu, AB bütçesinin kısa, orta ve uzun vadede bu hedeflerle en iyi şekilde nasıl kullanılabileceği ya da hangi özel finans araçlarının sağlanabileceği konusunda görüş alışverişinde bulunmaları bekleniyor.

Ayrıca, AB dışındaki Avrupalı ortaklarla savunma işbirliğinin nasıl olması konusunda da tartışma yapılacak.

– NATO Genel Sekreteri Rutte’nin mesajları ve Trump’ın “yüzde 5” tartışması

Bu noktada NATO Genel Sekreteri Rutte’nin katılımı da özel anlam taşıyor.

Rutte’nin Genel Sekreterliği ile yeni AB yönetimi, iki ay arayla başladı. Bu dönem, aynı zamanda ABD’de Donald Trump yönetimini iktidara getirecek seçim sürecine de denk geldi.

Trump’ın kampanya süreci boyunca Avrupalı müttefiklerin savunmada üstüne düşeni yerine getirmemesi, savunma harcamalarını artırmaması halinde yapacakları konusunda savurduğu tehditler, Brüksel için endişeye yol açtı.

AB üyesi ülkelerden Hollanda’yı yıllarca yönetmiş ve “Trump’ın dilinden anlayan Avrupalı siyasetçi” olarak bilinen Rutte’nin NATO’ya liderlik etmesi, Brüksel için bir umuda da işaret ediyor.

Ancak Rutte, gayrisafi yurtiçi hasılada (GSYİH) savunma harcamalarına ayrılan payın artması konusunda Trump’la hemfikir.

Mevcut hedef olan yüzde 2, halihazırda 23 AB üyesi tarafından karşılanıyor.

Rutte, Trump’ın zikrettiği ancak Brüksel’de “imkansız” olarak yankılanan yüzde 5’lik hedefle ilgili beyanda bulunmaktan kaçınıyor.

Diğer yandan AB ülkeleri, yüzde 2’nin üstünde bir hedef belirlenmesinin kaçınılmaz olduğunu da biliyor.

AB’nin dış ilişkiler ve savunma şefi Kallas, henüz Estonya Başbakanıyken bu hedefin yüzde 3 olarak belirlenmesini istediğini söylemişti.

Kallas, yakın zamandaki açıklamalarında da Avrupa’nın GSYİH’sinin ortalama yüzde 1,9’unu savunmaya harcadığını, Rusya için ise bu oranın yaklaşık yüzde 9 olduğunu belirtmişti.

Bu konuda Rutte’nin Avrupa Parlamentosuna (AP) düzenlediği ilk ziyarette zikrettiği ifadeler de dikkat çekiciydi.

AP milletvekillerine 13 Ocak’ta hitap eden Rutte, yüzde 2’lik hedefin halihazırda yeterli olmadığını tekrarlamış, “Rusya’nın şu anda üç ayda ürettiğine baktığınızda, Los Angeles’tan Ankara’ya kadar NATO’nun tümünün bir yılda ürettiği şeye denk. Rusya, Hollanda ve Belçika’nın toplamından daha büyük bir ekonomi değilken üç ayda NATO’nun bir yılda ürettiğini üretiyor.” ifadelerini kullanmıştı.

Rutte’nin aynı hitapta dikkati çektiği bir başka nokta da AB’nin Birlik üyesi olmayan ancak NATO üyesi olan Avrupalı ortaklarla işbirliğine daha fazla açık kapı bırakmasıydı.

Zirveye İngiltere Başbakanı Starmer’in davet edilmesi, bu yönde alınmış bir karar gibi görünüyor. Bu bağlamda NATO içinde önde gelen ortaklardan Türkiye ile işbirliği konusunda yapılacak tartışmalar da merak ediliyor.

TAK/BRT

Devamını Oku

Dünya

ABD’de yolcu uçağıyla çarpışan askeri helikopterin karakutusu bulundu

Published

on

By

ABD’nin başkenti Washington yakınlarındaki Ronald Reagan Havalimanı civarında yolcu uçağıyla çarpışan askeri helikopterin karakutusu bulundu.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulundan (NTSB) yetkili Todd Inman, yaptığı açıklamada, kazaya karışan askeri helikopterin karakutusunun bulunduğunu bildirdi.

Inman, karakutunun güvenli bir şekilde NTSB merkezine ulaştığını ve kurumun, bu verilerden kesin bir sonuç çıkarabileceğine inandığını belirtti.

– ABD’nin başkentindeki uçak kazası

ABD Federal Havacılık İdaresi, yazılı bir açıklamayla, 29 Ocak’ta Ronald Reagan Havalimanı yakınlarında American Airlines’a ait bir uçakla Black Hawk tipi askeri helikopterin çarpıştığını duyurmuştu.

Başkent Washington yakınlarındaki havalimanına yakın bir mesafede meydana gelen kazada 60 yolcu ve 4 kişilik mürettebatı taşıyan yolcu uçağı ile 3 askeri personelin bulunduğu askeri helikopter Potomac Nehri’ne düşmüş, yetkililer kazada kurtulan olmadığını açıklamıştı.

ABD Başkanı Donald Trump, kazanın muhtemel sebebine ilişkin, “Helikopter, yanlış zamanda yanlış yerdeydi.” demişti.

Kazanın “büyük bir trajedi” olduğunu ve önlenebilmesi gerektiğini belirten Trump, “Maalesef kazadan kurtulan olmadı.” ifadesini kullanmıştı.

Bugün, uçak kazasında nehre düşen yolcu ve mürettebattan 41’inin cesedine ulaşıldığı bildirilmişti.

Devamını Oku

Trending

Reklam