Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Hükümet Programı üzerindeki görüşmeler sürüyor

Published

on

 

Hükümet Programı üzerindeki görüşmeler sürüyor.

 

Hükümet programı üzerinde söz alan CTP Milletvekili Ongun Talat sözlerine, kabinenin makam kavgalarının gölgesinde kurulan bir ‘erkek kabinesi’ olduğu eleştirisini yaparak başladı.

Hükümet programı okunduktan sonra UBP’nin “ipliğinin pazara çıktığını” ifade eden Talat, Başbakan Sucuoğlu’nun seçim öncesi, Kıbrıs sorunundaki farklılıklardan dolayı CTP ile hükümet kurmayacağını söylediğini ancak seçimden sonra CTP ile hükümet kurmak istediğini söylediğini ifade etti.

UBP’nin hükümet kurma sürecinde samimi davranmadığını kaydeden Talat, CTP ile hükümet kurma istediğinin ise bazı hesaplara dayandığını savundu. Hükümet Programının CTP ile UBP arasındaki farklılığın sadece Kıbrıs sorunu konusunda olmadığını ortaya koyduğunu vurgulayan Talat, “Gönül rahatlığı ile diyebiliriz ki bu hükümetin ekonomik krize karşı yapabilecek pek bir şeyi yok” dedi. Asgari ücretten alınan her türlü verginin kaldırılmasının programda olmadığını belirten Talat, hükümetin halkın alım gücünün korunması ile ilgili de bir derdi olmadığı görüşünü dile getirdi.

Talat, “Hükümet programı, genel geçer ifadelerin kopyala yapıştır yöntemiyle bir araya getirilmesinden ibarettir” dedi.​ Ongun Talat, UBP’nin hükümet görüşmeleri sırasında samimi bir süreç yürütmediğini ,topluma “biz güçlü bir hükümet kurmak istedik ama CTP yanaşmadı” mesajı vermeye çalıştığını kaydetti.

Talat, programda TL’nin değer kaybıyla ilgili , işsizlikle ilgili, desteklerle ilgili atılacak adımlar ve Kıb-Tek’in ne olacağıyla ilgili herhangi bir ifade  yer almadığını ifade etti.

Ongun Talat, yakın zamanda yaşanan  Falyalı cinayetine işaret ederek programda güvenlikle ilgili ifadelerin de yer almadığını ifade etti.

Hükümet Programı’nda  Polis  Genel Müdürlüğü ile ilgili ifadelerin teknik altyapı ile sınırlı olduğunu kaydetti.

Talat, polis teşkilatının şeffaf, hesap verebilecek  bir yapıya kavuşturulması ve  siyasi  otoriteye bağlanmasının önemli olduğunun altını çizdi.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde “pervasızca müdahaleler yapıldığını” belirten Talat,  “Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile  UBP Kurultayına müdahalelerin  ülkede demokrasi sorununun geldiği noktayı ortaya koyduğunu” ifade etti.

Ongun Talat, CTP eski Milletvekili Okan Dağlı’nın Türkiye’ye girişiyle ilgili başına gelenlerin, Türkiye ile ilişkilerin nereye geldiğini gösterdiğini söyleyerek, “ Türkiye ile şu anda maalesef ilişki bile kalmadı.” dedi.

Talat Kıbrıs konusunda ise Kıbrıslı Türklerin  Kıbrıs konusunda şu anda aktör olmadığını, kendi mutfaklarında hazırlanmış hiçbir hareket planının mevcut olmadığını, iki ayrı devlet politikasını sürdürmenin “Kıbrıs’ın kuzeyine” Kıbrıslı Türkleri  hapsetmekten başka bir işe yaramayacağını vurguladı.

İki ayrı devlet politikasının dünyada kabul görmediğini, bu politikayla 2004 öncesine, bekle ve gör politikasına, oyalama politikasına dönüldüğünü iddia etti.

Talat,   en temeldeki sorunun Kıbrıslı Türklerim  kendi kendini yönetmesi olduğunu,  yönetim alanlarının terkedildiği bir sürecin yaşandığın, bunun  Kıbrıslı Türklerin ekonomik alanda da tıkanmasını getirdiğini belirti. Talat, “Kendi kendimizi yönetme iradesini sergileyemezsek ileriki süreçte önümüz aydınlık olmayacak” dedi.

Talat, bugün Ukrayna’da yaşanan savaşın acısını hissettiklerini,ne ülkede ne bölgede ne dünyada bir daha böyle savaşlar yaşanmasın diye mücadele edeceklerini Kıbrıslı Türklerin geleceğinin federal Kıbrıs’ta yattığını sözlerine ekledi.

CTP Milletvekili Fazilet  Özdenefe de  kabinenin tümünün erkeklerden oluştuğuna değinerek, en fazla kadının Mecliste olduğu bir dönemde kadın bakan yapılmayarak  kabinenin kadına sırtını döndüğünü , erkek egemen bir kabine oluştuğunu, bunun bir demokrasi sorunu olduğunu söyledi.

Özdenefe, “anayasanın ayaklar altına alınması hukukun çiğnenmesi” konusunun  da bir demokrasi sorunu olduğunu, bu konuda UBP’nin sicilinin eskiden beri bilindiğini ifade etti.

Çağ dışı kalmış yasaların  kullanılması eğiliminin  devam ettiğini söyleyen Özdenefe, Cumhurbaşkanı’nın iki olayda ceza yasasına başvurup  düşünce ve ifade özgürlüğüne ne kadar tahammülü olduğunu gösterdiğini kaydetti.

Özdenefe  Basın-Sen Başkanı Ali Kişmir’e açılan dava ve Okan Dağlı’nın Türkiye’ye girişine izin verilmemesi konusuna değinerek,   Dışişleri Bakanı ve Başbakan’ın  Okan Dağlı’yla ilgili konuda  toplumu aydınlatması gerektiğini ifade etti.

Özdenefe, gerek Kişmir gerek Dağlı’nın başına gelenlerin tekrarlanmaması için gerekenin yapılarak çağ dışı kalan  yasaların değiştirilmesi gerektiğini , ceza yasasındaki  bazı maddelerin suç ve ceza kapsamından çıkarılması gerektiğini ifade etti

Demokratikleşe, çağdaşlaşmaya yönelik yasaların çıkarılması için çalışmaları başlattıklarını hazırlayacakları bu yasa değişikliklerine hükümetin de desteğini isteyeceklerini belirtti.

Özdenefe  düşünce ve ifade özgürlüğü ve halkın haber alma hakkının kısıtlanmaması gerektiğini belirtti.

Özdenefe Hükümet Programı’nda bazı ifadelerin birbiriyle çeliştiğini, iki egemen ayrı devlet denildiğini ve  çözümden bahsedildiğini ikisinin aynı cümlede olduğu bir anlaşmanın uzun süreçte gerçekleşmeyeceğini  ifade etti

Özdenefe iki  ayrı  dayalı bir anlaşmanın BM temelinde  gerçekleşemeyeceğini, BM temelinde bir anlaşmanın  ancak federasyon ile mümkün olabileceğini belirti.

Programda “Hükümetimiz tüm kadrolarıyla bir bütündür geleceğe umutla bakıyoruz hizmet için çalışıyoruz”  ifadelerinin yer aldığını kaydeden Özdenefe “UBP geleceğe dair her bir şey söylediğinde insanlara takla attırıp ülkeyi geriye götürdüğünü” söyledi.

Hükümet programında AB kaynaklarının çeşitlendirilmesi konusunda koordinasyon yapılacağının yazıldığını kaydeden Özdenefe,  iki devlet temelinde politika ile AB’den kaynak gelmesinin riske atıldığını belirti.

Özdenefe, “2017’de Crans Montana’da  federasyon ortadan kalkmış diyorsunuz ancak uluslararası toplum ve BM sizinle aynı görüşte değil.” dedi.

Federasyonun  zaten siyasal eşitliği içerdiğini kaydeden Özdenefe, Kıbrıs Türklerinin siyasal eşitliğinin   CTP’nin  olmazsa olmazı olduğunu kaydetti.

Dış temsilciliklerin güçlendirilmesinden bahsedildiğini  ancak mevcut dış politika ile hareket alanlarının kısıtlanacağını ileri sürdü

Özdenefe, nüfus politikası olmadan yurttaşlık yasası olamayacağını çalışma izni ile vatandaşlığın ortadan kalkması ve istisna vatandaşlık verilmesinin  geride bırakılması gerektiğini söyledi.

Turizm ile ilgili  bölümün hayal kırıklığı olduğunu,  pandemi ve bölgede siyasi gelişmeler yok sayılarak kes yapıştır sistemi ile programa alındığını ifade etti.

Programda turizmde orta uzun vadede turizm hedeflerinin konması gerektiğini , pandemi yönetimindeki acemi uygulamaların turizmde devam ettiğini ileri sürdü.

Eğitimle ilgili ciddi eksikliklerin olduğunu  bilimsel planlama olmadığını  iki yıldır yanlış eğitim uygulamaların   kapanmaz ve telafi edilemez yaralar açtığını söyledi.Son iki yıldaki politikaların  devlet okulları ile özel okullar arasındaki uçurumu artırdığını, fırsat eşitliği arasındaki uçurumun da arttığını söyledi.

CTP Milletvekili Sıla Usar İncirli de, ülkede ve dünyada pandeminin iki yılı tamamladığını ve pandemiyle birlikte bir çok alanda krizin devam ettiğini  omicron gibi daha az öldürücü varyant olmasınz karşın ülkede pandeminin halen kontrol altına alınmadığını söyledi.

Hükümet Programındaki sağlık politikasına değinen İncirli, sağlıkta paradoks yaşandığını dünyada vaka sayısı artıp ölüm sayısı azalırken bunun ülkede tam tersi olduğunu söyledi.

Kovid 19’da ilk yılda 23 kişinin öldüğünü bu toplam kaybın yüzde 12’si olduğunu,  kovidden ölümlerin  yüzde 80’inin ise son 6 ayda yaşandığını  bunun cevabını Sağlık Bakanı’nın vermesi gerektiğini ifade etti.

İncirli, hükümetin ve bakanın pandeminin kontrol altın alındığı yönündeki açıklamalarının ölüm hızlarını düşürmediğini, bu açıklamalar nedeniyle insanların aşı olmak ve maske takmak istemediklerini söyledi.

İncirli her gün 2-3 insanın kovidden hayatını kaybettiğini  belirterek “biz pandemi bitiyor dediğimiz zaman yakınlarını kaybeden  bu insanların acılarına saygısızlık ediyoruz. Madem kontrol altında neden insanlar ölüyor demezler mi” diye sordu

Aşı konusunda ise ağustos ayından beri ülkede aşı programının yanlış olduğunu söyleyen İncirli inaktif aşıların varyantlara karşı yetersiz  olduğunun görüldüğünü buna rağmen  UBP hükümetlerinin bu dönemde inaktif aşı yapmaya devam ettiklerini söyledi.

MRNA konusunda  yeniden aşılamanın 3 doz üzerinden yapılması gerektiğini ancak uygulanmadığını söyleyen İncirli, insanların aşı konusunda yeterince bilgilendirilmediğini söyledi.

Pandemi dönemindeki 3 hükümetin insanları aşılama konusunda yeterince ikna edici çalışma yapmadığını ileri sürdü.

İncirli  “İnanlar  delta ve omicrona eksik aşıyla yakalandılar, ölümlerin artmasının nedeni de budur” dedi.

İncirli, ilaç tedarikinde yaşanan sorunlara değindi.

Türkiye’nin koyduğu ihracat yasağının kaldırılmasına ilişkin herhangi bir çalışma yapılmadığını söyleyen İncirli, hekimlerİn ilaç eksikliği nedeniyle  nasıl reçete yazacaklarını şaşırdıklarını söyledi.

Hükümetin halkın ihtiyaçlarını da duymadığını,  hükümetin  Türkiye yetkilileriyle konuşarak ihracat yasağını kaldırmak zorunda olduğunu söyledi.

Hemşire eksikliğine değinen İncirli,  pandemi nedeniyle hemşire eksikliğinin daha da arttığını hemşirelerin iş yükünün arttığını yapılacak işin teşkilat yasasını güncellemek olduğunu ifade etti

Bu dönemde çok fazla teçhizat ve malzeme eksiklikleri yaşandığını ameliyatların yapılamadığını söyleyen İncirli, sağlk bütçesinin genel bütçenin 8.83’üne tekabül ettiğini  döviz kurundaki artış  nedeniyle bütçe görüşülürken yüzde 20 eridiğini  söyledi.

Hastane yapımıyla ilgili programda müjde paylaşıldığını söyleyen İncirli, bütçede bu hastanelerin yapımının karşılığının olmadığını, tadil bütçesinin önemli olduğunu ifade eti.

2022 yılının enflasyon baskısı altında geçeceğini yüzde 50’yi geçen  hiper enflasyonla nasıl mücadele edileceğini soran İncirli acı reçetelerle enflasyonla mücadele edilemeyeceğini bunun  halkı daha fakir hale getireceğini  hiper enflasyonla mücadele edecek hükümet programlarına ihtiyaç olduğunu buna dair programı  hükümet programında görmediklerini söyledi.

5-11 yaş arasındaki çocuklarda aşılama oranının iyi gitmediğini bu konunun çok önemli olduğunu aşı konusunun okullarda ilerletilmesi gerektiğini söyledi.

Ülkede düşünce ve ifade özgürlüğünün anayasal bir insan hakkı olduğunu bunun sulandırılamaması gerektiğini, ülkede düşünce ve  ifade  özgürlüğü yoksa  ülkenin çağdaş  olamayacağını bu nedenle yargılamayı hiç kimsenin kabul edeceğine inanmadığını, bu konuda dikkatli olunması gerektiğini kaydetti.

Okan Dağlı’nınTürkiye’ye girişine izin verilmemesini kabullenmenin mümkün olmadığını sözlerine ekledi.

CTP Milletvekili Ceyhun Birinci de,  Ukrayna’da yaşanan savaşın son bulması dileğinde bulunarak savaşın hiçbir zaman fayda getirmeyeceğini belirtti.

Birinci ülkede  düşünce ve ifade özgürlüğüne müdahalenin hiç bugünkü   kadar olmadığını, Türkiye’ye girişine izin verilmeyen aydınlarla ilgili sessiz kalınmaması gerektiğini ifade etti. Bu konunun üzerine gidilerek Cumhurbaşkanı ve hükümet tarafından tatmin edici açıklama yapılması gerektiğini söyledi.

Birinci,  polisin sivilleşmesi gerektiğini, sahillerle ilgili herhangi bir kontrol olmadığını, bunların düzeltilmesi gerektiğini söyledi.

Birinci, gümrüklerdeki eksikliklerin tamamlanması gerektiğini belirterek, ülkeye giriş çıkışlar kontrol edilemiyorsa güvenlik sorunu olduğu gösterdiğini ifade etti.

Birinci, ilaç sıkıntısına değinerek,  ilaçta otomasyona geçilmesi  ve ilaç sarfiyatının önüne geçilmesi gerektiğini söyledi.

Programda bütün bölgelere hastane yapılması gerektiğinin belirtildiğini  bölgelerde yapılacak hastanelerin devlet hastanesi olarak yapılmasını istediklerini özele peşkeş çekilecek şehir hastanesi yapılmasını istemediklerini belirtti

Bölgelere yapılacak hastanelerin merkeze ihtiyaç duyulmayacak şekilde donanımlı olarak yapılması gerektiğini teçhizat ve donanımla ilgili planlamaların yapılmasının şart olduğunu belirtti.

Devlet hastanelerinin güçlendirilmesinin önemine vurgu yapan Birinci  özel hastanelere ve dış ülkelere sevklerin ciddi bir bütçe kaybına neden olduğunu ifade etti

Birinci ülkede sürekli tıp ve diş hekimliği fakülteleri açıldığını belirterek  bunların denetiminin yapılıp yapılmadığını sordu.

Birinci,  bir tıp fakültesinin açılması için 1 milyon nüfus gerektiğini oysa ülkede neredeyse her yıl tıp fakültesi açıldığını 6 yılı KKTC’de olan bir tıp fakültesinde öğrencilerin yeterince hasta görmeden mezun olduklarını hasta görmeden sadece teori ile doktor olunamayacağını belirti.

Sağlık yasaların uygulamasında sorunlar yaşandığını söyleyen Birinci,  teşkilat yasaları değişmeden doktor ve hemşire sayısının yeterince çoğaltılamayacağını söyledi.

Hekimlerin 4 ayrı statüde  hastanelerde görev yapmakta olduğunu söyleyen Birinci bunun çalışma barışını bozduğunu hekim yasasının da mutlaka geçirilmesi gerektiğini öte yandan güzellik merkezlerinde doktor gibi müdahaleler yapıldığını bunun da  önüne geçilmesi gerektiğini kaydetti.

Birinci   “sağlıkta kaliteyi artırmak için altyapı geliştirilmeli nüfus politikası uygulanmalı ve sağlığa ayrılan bütçe artırılmalı.” dedi..

Pandemide  iki yılın geride bırakıldığını söyleyen Birinci, aşı politikasının yeterli olmadığını belirtti.

Hükümet Programı’nda  dar gelirli ve asgari ücretlinin nasıl korunacağına ilişkin hükümlerin yer almadığını söyleyen Birinci  tüketiciyi korumak için KDV oranlarının düşürülmesine ilişkin hükümetin bir düşüncesi olup olmadığını sordu.

Petroldeki fiyat artışlarının genelde fiyata artışına  neden olacağını söyleyen Birinci, “Programda yer almıyor. Fiyat artışlarına karşı ne tedbir alacaksınız” diye sordu.

BRTK yönetimine değinen  Ceyhun Birinci   “Siyasetten arındırmadan bahsediyorsunuz ya BRTK’ Yönetim Kuurlunun siyasetten arındırılmasına da bir el atın” dedi.

İki  ayrı devlet temelinde  anlaşma deyip, Yeşil hat Tüzüğü var,  gazda bizim de hakkımız var demenin tezat olduğunu söyleyen Birinci,  “Maraş Türk malı Vakıflara aittir deniliyor.  Vakıflara aitse çıkarsın masada BM’ye koyarsın evrakları Maraş bizim dersin tartışırsın,   Maraş bizimdir diyorsunuz 2021 yılında BM Güvenlik konseyi çıkıp kınıyor” dedi.

CTP Milletvekili Filiz Besim  enflasyonla ilgili nasıl mücadele edileceğinin yer almadığını, programın vizyonu  ve stratejisi olmadığını  belirtti.

Besim, pandemi dışındaki sağlıkla ilgili olmazsa olmaz pek çok konunun ötelendiğini ve sağlığın önceliğe alınması ve ötelenen konuların üzerine gidilmesi gerektiğini belirtti.

Besim Sağlık Bakanlığının ele alması gereken ilk konunun Sağlık Bakanlığının reorganizasyonu olması gerektiğini bakanlığın istatistikten  sorumlu hukuktan sorumlu eğitimden sorumlu birimleri olması gerektiğini söyledi.

Koruyucu sağlık hizmetlerinin önemine vurgu yapan Besim böylece bir çok hastalığın ve ölümlerin önüne geçilebileceğini  söyledi.

17 adet sağlık merkezinin güçlendirilmesine ilişkin  yer verildiğini bunun yapılması gerektiğini söyledi.

Temel Sağlık Hizmetleri’nin çağ dışı teşkilat yapısının güncellenerek meclise gönderilmesi gerektiğini ifade etti.

Besim, sağlıkta altyapı  denildiğini ancak takvimlendirme yapılmadığını yapılacağı ifade edilen  hastanelerin devlet hastanesi mi yoksa kamu özel ortaklığında mı olacağını merak ettiklerini kaydetti.

“Genel Sağlık Yasası geçirilecek deniyor ancak finansmanı yok.” Diyen Besim, çocukların aşılanması konusunda sıkıntılar olduğunu  eğitimin kesintiye uğramaması için aşılanmaya önem verilmesi gerektiğini ifade etti.

Çevre  sağlığı olmadan tam anlamıyla sağlık olamayacağını söyleyen Besim,  katı  atığın  en büyük sorunlardan biri olduğunu ,  50’ye yakın katı atık döküm merkezinin sürekli yandığını ve bunların insan sağlığını tehdit ettiğini, programda bu konuya yer verilmediğini belirtti.

Programı okuduğunda hükümetin kültürle ilgili bir gailesi olmadığı fikrine  kapıldığını söyleyen Besim, bu alandaki bazı yasaların çağ dışı kaldığını söyledi.

Besim eğitimde tam gün dendiğini ancak altının doldurulmadığını, pandemiyle kaybedilen iki yılın nasıl tolere edileceğiyle ilgili bir proje olmadığını söyledi.

Üniversitelere kalite artacak denildiğini ancak üniversitelerdeki en büyük sorunun öğretim üyelerinin sosyal hakları olduğunu belirterek üniversitelerde öğretim üyelerini mutlu etmeden kaliteni artırılamayacağını belirtti.

Son dönemde  Türkiye ilişkilerin bozulduğunu ifade eden Besim,  “Türkiye’nin kapısından dönen değerli insanların neden döndüğüyle  ilgili Türkiye yetkililerine yazı yazılıp bilgi istenmediğini “söyledi.

Besim, “Aydınlar düşünürler ve gazeteciler fikirlerini beyan edebilmeli ve yazabilmeli bir ülke ancak böyle çağdaş bir ülke olabilir “dedi.

Besim kabinede kadın bakana yer verilmemesinin de üzücü olduğunu söyledi.

Ülkede kendi ayakları üzerinde durma sorunu değil kendi kendini yönetme sorunu olduğunu belirten Besim  kendi kendini yönetmenin gereklerinin yerine getirilmesinin  sorgulanması gerektiğini belirtti.

CTP Milletvekili Salahi Şahiner de ayakları üzerinde bir ekonomi  için kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması gerektiğini ifade etti.

Türkiye’den kaynak gelmeden de yüzde 50 kayıt dışının kayıt altına alınmasıyla kendi ayakları üzerinde duran bir ekonominin yaratılabileceğini ifade etti

Türkiye’nin e-devlet için  aktaracağı finansmanın 400 milyon TL olacağını ancak bir yılda kayıt dışı  ekonomiden kaybedilen devlet gelirinin bir kaç milyar TL olduğunu ifade etti.

İstatistik Kurumu’nu eleştiren Şahiner, ülkede İstatistik  Kurumunun tek görevinin sanki  hayat pahalığını açıklamak olduğunu söyledi.

Polis teşkilatının verimliliğinin artırılması için yapılması gerekenler olduğunu söyleyen Şahiner, belli dairelerin görevlerinin de polis teşkilatına yıkıldığını, asli ollmayan görevlerin polis teşkilatından alınıp ilgili daireler verilmesi gerektiğini ifade etti

Kamu reformu sadece bir iki yasayla olamayacağını devletin dijitalleşmesi v e e-devlet  yapılanmasının gerektiğini kaydetti.

Kamuda dijitalleşmenin kamuda verimliliği de artıracağını belirtti.

BRTK’nın yayın prensiplerine değinen  Şahiner  “BRTK tek yanlı UBP yayın kanalı gibi davranıyor. Muhalefete yer verilmeli” dedi.

Mevcut turizm modeli ile istenilen noktaya ulaşılamayacağını söyleyen Şahiner, çevreyle ilgili bütün sorunların AB’nin sistemine entegre ederek çözülebileceğini kaydetti.

Şahiner, geniş bant internet ağının kurulmasıyla ilgili olarak da öncelikle fiber optik alt yapının kurulması gerektiğini  kaydetti.

Şahiner, “Federasyon masada değildir görüşülmeyecek deniliyor Siz isteseniz de istemeseniz de federasyon masadadır” dedi

Doğal gaz da enerji tedariki krizi  olduğunu kaydeden Şahiner, ortak mutabakatla Kıbrıs gazının Avrupa’ya taşınmasının  önemli olduğunu  aksi takdirde daha zor günlerin geleceğini söyledi.

Belediye reformu sadece  belediye sayısını azaltmakla olmayacağını söyleyen Şahiner, belediyenin gelirlerini artıracak istihdamı düzenleyecek adımların atılması gerektiğini kaydetti. Şahiner, “UBP’li belediyelerinin sayısını azaltırsanız bu gerçekten reform olur” dedi.

Şahiner konuşmasında hükümet programındaki diğer bakanlıklar, Kalkınma Banası, Kıb-Tek ile ilgili görüşlerini de paylaştı.

(TAK/BRT)

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Irak’ın orta ve güney kesimi tamamen elektriksiz kaldı

Published

on

By

Irak’ın orta ve güney kesiminde elektrikler tamamen kesildi. Başkent Bağdat başta olmak üzere ülkenin orta kesimindeki kentler ile güneydeki şehirlerde aniden elektrik kesintisi yaşandı.

Elektrik kesintilerine ilişkin Elektrik Bakanlığından ya da diğer ilgili kurumlardan henüz bir açıklama yapılmaması dikkati çekti.

Irak’ta ulusal elektrik hizmeti günlük ancak ortalama 5 ila 8 saat verilebiliyor.

Ülkede yıllardır çözüm bulunamayan elektrik kesintileri sorununa karşı çevre kirliliğine neden olan ücretli mahalle jeneratörleri devreye giriyor.

Devamını Oku

Dünya

Azerbaycan ile Ermenistan’ın parafladığı barış anlaşmasının metni açıklandı

Published

on

By

Azerbaycan ile Ermenistan’ın Beyaz Saray’da parafladığı “Barış ve Devletlerarası İlişkilerin Kurulmasına İlişkin Anlaşma”nın metni kamuoyuyla paylaşıldı.

Anlaşma metni, ABD Başkanı Donald Trump’ın ev sahipliğinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın Washington’da gerçekleştirdiği üçlü zirvede 2 ülkenin dışişleri bakanları tarafından paraflanmıştı.

Azerbaycan ve Ermenistan dışişleri bakanlıklarınca eş zamanlı olarak paylaşılan ve 17 maddeden oluşan anlaşma metni şöyle:

Madde 1 – Taraflar, eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin cumhuriyetleri arasındaki sınırların, ilgili bağımsız devletlerin uluslararası sınırları haline geldiği ve uluslararası toplum tarafından bu şekilde tanındığı teyit ederek birbirlerinin egemenliğini, toprak bütünlüğünü, uluslararası sınırlarının dokunulmazlığını ve siyasi bağımsızlığını tanıyor ve bunlara saygı gösteriyor.

Madde 2 – Taraflar, Madde 1’e tam uyarak, birbirlerine karşı hiçbir toprak iddialarının olmadığını teyit ediyor ve gelecekte de böyle bir iddiada bulunmayacaklarını onaylıyor. Taraflar, diğer tarafın toprak bütünlüğünü veya siyasi birliğini tamamen veya kısmen bölmeyi ya da zayıflatmayı amaçlayan herhangi bir eylemi planlamak, hazırlamak, teşvik etmek ve desteklemek dahil hiçbir eylemde bulunmayacaktır.

Madde 3 – Taraflar, karşılıklı ilişkilerinde, diğer tarafın toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına karşı güç kullanmaktan veya güç kullanma tehdidinde bulunmaktan ya da Birleşmiş Milletler Şartı’na aykırı herhangi bir şekilde hareket etmekten kaçınacaktır. Taraflar, kendi topraklarının üçüncü bir tarafça diğer tarafa karşı BM Şartı’na aykırı biçimde güç kullanımı amacıyla kullanılmasına izin vermeyecektir.

Madde 4 – Taraflar, birbirlerinin iç işlerine karışmaktan kaçınacaktır.

Madde 5 – Taraflar, bu anlaşmanın her iki tarafça onaylanmış şekillerini teati etmesinden sonra _____ gün içinde, 1961 ve 1963 tarihli Viyana Diplomatik ve Konsolosluk İlişkileri Sözleşmeleri hükümlerine uygun olarak aralarında diplomatik ilişkiler tesis edecektir.

Madde 6 – Taraflar, bu anlaşmanın 1. maddesi kapsamındaki yükümlülüklerini tam olarak yerine getirerek, devlet sınırının belirlenmesi ve işaretlenmesine ilişkin anlaşmanın sonuçlanması için ilgili komisyonlar aracılığıyla iyi niyetle müzakereler yürütecek.

Madde 7 – Taraflar, ortak sınırları boyunca üçüncü bir tarafın kuvvetlerini konuşlandırmayacaktır. Taraflar, ortak sınırlarının belirlenmesi ve ardından işaretlenmesi süreci tamamlanana kadar, sınır bölgelerinde güvenlik ve istikrarı sağlamak amacıyla, askeri alan da dahil olmak üzere, karşılıklı olarak üzerinde anlaşılmış güvenlik ve güven artırıcı tedbirleri uygulayacaktır.

Madde 8 – Hoşgörüsüzlük, ırkçı nefret ve ayrımcılık, ayrılıkçılık, şiddet içeren aşırılık ve terörizmin tüm biçimlerini kınayan taraflar, kendi yetki alanlarında bu gibi durumlarla mücadele edecek ve ilgili uluslararası yükümlülüklerine uyacaktır.

Madde 9 – Taraflar, her iki tarafın da dahil olduğu silahlı çatışmalardan kaynaklanan kayıp kişiler ve zorla kaybetme vakalarını çözmek için, doğrudan veya uygun olduğu durumlarda ilgili uluslararası kuruluşlarla işbirliği yaparak, söz konusu kişiler hakkında mevcut tüm bilgilerin paylaşımı da dahil olmak üzere önlemler alacaklardır.

Bu bağlamda, taraflar, ilgili kişilerin akıbetinin açıklığa kavuşturulmasının, uygun olduğu durumlarda kalıntılarının aranması ve iade edilmesinin ve gerekli soruşturma tedbirleri yoluyla onlar için adaletin sağlanmasının, uzlaştırma ve güven oluşturma aracı olarak önemini kabul etmektedirler. Bu konudaki ilgili yöntemler, ayrı bir anlaşmada ayrıntılı olarak görüşülecek ve kararlaştırılacaktır.

Madde 10 – Taraflar, ekonomi, transit ve ulaştırma, çevre, insani ve kültürel alanlar da dahil olmak üzere çeşitli alanlarda işbirliği kurmak amacıyla karşılıklı çıkarlara ilişkin ilgili konularda ayrı anlaşmalar akdedebilirler.

Madde 11 – Bu anlaşma, tarafların uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletlerin diğer üye devletleriyle akdettikleri antlaşmalar kapsamındaki hak ve yükümlülüklerine halel getirmeyecektir. Her bir taraf, kendisi ile herhangi bir üçüncü taraf arasında yürürlükte olan uluslararası anlaşmaların, bu anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerine halel getirmemesini sağlayacaktır.

Madde 12 – Taraflar, ikili ilişkilerinde uluslararası hukuka ve bu anlaşmaya göre hareket edeceklerdir. Taraflardan hiçbiri, bu anlaşmayı uygulamamak için kendi iç hukukunun hükümlerini gerekçe olarak kullanmayacaktır. Taraflar, bu anlaşmanın yürürlüğe girmesinden önce, Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi (1969) uyarınca, bu anlaşmanın amacına ve hedefine aykırı herhangi bir eylemde bulunmaktan kaçınacaklardır.

Madde 13 – Taraflar, bu anlaşmanın tam olarak uygulanmasını garanti eder ve bu anlaşmanın uygulanmasını izlemek üzere ikili komisyon kuracaklardır. Bu komisyon, taraflar arasında kararlaştırılacak usullere göre faaliyet gösterecektir.

Madde 14 – Taraflar, uluslararası hukuk ve karşılıklı ilişkilerinde kendilerini bağlayan antlaşmalar kapsamındaki hak ve yükümlülüklerine halel gelmeksizin, bu anlaşmanın yorumlanması veya uygulanmasıyla ilgili her türlü uyuşmazlığı, 13. maddede belirtilen komisyon aracılığıyla da dahil olmak üzere doğrudan istişareler yoluyla çözmeye çalışacaklardır. Bu istişareler altı ay içinde karşılıklı olarak kabul edilebilir bir sonuç vermezse, taraflar uyuşmazlığın barışçıl yollarla çözülmesi için diğer yollara başvuracaklardır.

Madde 15 – Taraflar, 14. maddeye halel gelmeksizin, bu anlaşmanın imzalanmasından önce aralarında herhangi bir hukuki temele dayalı olarak var olan tüm devletlerarası iddiaları, şikayetleri, itirazları, talepleri, yargılamaları ve uyuşmazlıkları, bu anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde geri çekecek, sonlandıracak veya başka bir şekilde çözüme kavuşturacak ve birbirlerine karşı bu tür iddiaları, şikayetleri, itirazları, talepleri ve yargılamaları başlatmayacaktır ve taraflardan herhangi birine karşı herhangi bir üçüncü tarafça başlatılan bu tür iddialara, şikayetlere, itirazlara, taleplere ve yargılamalara hiçbir şekilde dahil olmayacaklar. Taraflar, bu anlaşmaya aykırı olarak birbirlerine karşı diplomatik, enformasyon ve diğer alanlarda düşmanca adımlar atmayacak, bunları teşvik etmeyecek veya başka bir şekilde bu tür eylemlerde bulunmayacak ve bu amaçla düzenli olarak birbirleriyle istişare edeceklerdir.

Madde 16 – Bu anlaşma, tarafların ulusal mevzuatlarına uygun olarak iç prosedürlerin tamamlandığını bildiren belgelerin teati edilmesinden sonra yürürlüğe girecektir. Bu anlaşma, Birleşmiş Milletler Şartı’nın 102. Maddesi uyarınca tescil edilecektir.

Madde 17 – Bu anlaşma, Azerbaycanca, Ermenice ve İngilizce dillerinde düzenlenmiştir ve tüm metinler aynı derecede geçerlidir. Herhangi bir geçerli metin arasında hükmün anlamında farklılık olması durumunda, İngilizce metin esas alınacaktır.

Anlaşmanın paraflanması, yürürlüğe girdiği anlamına gelmiyor
2. Karabağ Savaşı’nın ardından, Cumhurbaşkanı Aliyev’in önerisiyle Azerbaycan ve Ermenistan barış müzakerelerine başlamıştı. Taraflar, Mart 2025’te anlaşma metni üzerinde mutabakata varmıştı. Beyaz Saray’da 8 Ağustos’ta düzenlenen üçlü zirvede ise metin paraflandı.

Ancak paraflama, anlaşmanın yürürlüğe girdiği anlamına gelmiyor. Anlaşma, Azerbaycan’a karşı toprak iddialarını içeren Ermenistan Anayasası değiştirildikten sonra imzalanarak resmiyet kazanacak.

Devamını Oku

Dünya

Rusya’da WhatsApp ve Telegram üzerinden aramalar engellenmeye başladı

Published

on

By

Rusya’da yaptırımlardan ötürü gerekli altyapı yenilemelerinin yapılamaması nedeniyle WhatsApp ve Telegram üzerinden aramalar engellenmeye başladı.

Downdetector verilerine göre, Rusya’da vatandaşlar, sabah saatlerinden itibaren WhatsApp ve Telegram üzerinden yapılan aramalarda sorun yaşadıkları bildiriminde bulundu.

Rus basınında çıkan haberlerde, ülkedeki mobil operatörlerin Rus hükümetine mektup yazarak, yaptırımlardan ötürü gerekli altyapı yenilemelerinin yapılamadığının iletildiği yer almıştı.

Buna karşın, internet trafiğinin ise arttığına işaret eden operatörlerin, trafiğin azaltılması için WhatsApp ve Telegram üzerinden aramaların engellenmesini talep ettiği belirtilmişti.

Konuya ilişkin resmi açıklama yapılmazken, bazı Rus yetkililer engellemenin telefon üzerinden dolandırıcılıkla mücadele için gerektiğini savunuyor.

Rus parlamentosunun alt kanadı Duma’dan bazı milletvekilleri, 18 Temmuz’da yaptıkları açıklamada, mesajlaşma uygulaması WhatsApp’ın ulusal güvenliği tehdit ettiği gerekçesiyle yasaklanması çağrısında bulunmuştu.

Devamını Oku

Trending

Reklam