Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

İran nükleer müzakereleri nereye gidiyor?

İran ile P5+1 ülkeleri arasında kesintiye uğrayan müzakereler, ABD-İsrail ve İran’da yaşanan değişikliklerin ardından yeni bir döneme giriyor.

Published

on

20’nci yüzyılın ikinci yarısından beri devam eden İran- Batı gerginliği, kimi zaman müzakere masasının kurulması, kimi zaman ise tehdit dilinin hâkim olduğu bir ilişki biçimi olarak dünya gündemine geldi. 1979’da Şah’ın devrilmesiyle, önemli bir müttefiklerini kaybettiklerini düşünen ABD ve İsrail, bugüne kadar temel olarak iki önemli başlıkta İran ile ilişkileri konsolide etti.

Bunlardan birincisi, İran’ın nükleer programı, ikincisi ise İran’ın geliştirdiği balistik füzelerdi. Esasen son yıllarda İran’ın Suriye, Lübnan ve Yemen gibi çatışma bölgelerinde artan milis gücü de üçüncü başlık olma yolunda hızla ilerliyor.

Bu başlıklara geçmeden önce, son bir yılda söz konusu üç ülkede (ABD-İsrail ve İran) yaşanan önemli değişikliklere bakmakta yarar var. Bilindiği üzere, 2018 yılının mayıs ayında ABD Başkanı Donald Trump’ın ülkesini tek taraflı olarak nükleer anlaşmadan çekmesi, 2013 yılında Ruhani’nin İran Cumhurbaşkanı seçilmesiyle başlayan ABD ile İran arasındaki diplomatik açılımı akamete uğramıştı.

Ancak, nükleer anlaşmanın mimarlarından biri, Barak Obama’nın yardımcısı Joe Biden, 2021’in başında Beyaz Saray’da oturmaya başladı.

Biden’ın başkan seçilmesiyle nükleer müzakerelerin tekrar başlayacağı umudu doğsa da, sürecin hızlı ilerlemeyeceği biliniyordu. Öyle de oldu. Zira, İran’da seçim zamanıydı. Dini lider Hamaney’e yakın İbrahim Reisi’nin Cumhurbaşkanı seçilmesi ile nükleer müzakerelerin kaderi merak konusu oldu.

Öte yandan, her ne kadar İran ile müzakerelere katılmasa da, sürecin diğer önemli tarafı İsrail’de de önemli değişiklikler meydana geldi. Ülkenin başbakanlık koltuğunda en uzun süre oturan ismi Benyamin Netanyahu, seçimleri kaybetti.

Yeni İsrail Başbakanı Neftali Bennett, nükleer müzakerelere dönülmesini karşı çıkmakla birlikte Netanyahu’nun aksine, tutumunu daha diplomatik bir dille ifade etmeyi tercih ediyor.

Gelin, yaşanan bu önemli değişiklikler ışığında söz konusu 3 ülke arasındaki nükleer müzakerelerin nereye evrilebileceğini irdeleyelim.

İsrail’in tutumu ne?

İsrail’de yeni hükümet, İran ile müzakereler konusuna karşı çıksa da, daha diplomatik bir tutum benimsiyor.

Askeri elit ise İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetleri ile balistik füze çalışmalarını durdurması ve bölgedeki faaliyetlerini sınırlandırması halinde siyasi bir çözüme karşı değil.

Uzmanlar, Bennett hükümetinin, Netanyahu’ya karşı kendilerini tercih eden Biden yönetimine olan ihtiyacının, hükümeti çatışmaya değil diyaloğa zorladığını düşünüyor. Bu, İsrail Başbakanı Naftali Bennett ile ABD Başkanı Joe Biden arasında geçen ay Beyaz Saray’da yapılan ilk görüşmede kendini gösterdi.

Bennett, ABD’nin İran’la anlaşmaya dönmesini kabul etme yönünde ‘yeşil ışık’ yakmaktan kaçınırken, İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz, İsrail’in böyle bir anlaşmaya ancak ‘bazı şartlarla’ olumlu bakabileceğini söyledi.

Biden’ın çabalarına atıfta bulunan Gantz, ay ortasında Foreign Policy Dergisine, “ABD yönetiminin İran nükleer programını tekrar kutuya koyma yaklaşımını kabul edeceğim” dedi.

Ancak Gantz, ABD’nin ekonomik yaptırımları içeren bir B planının olması gerektiğine dikkat çekerek, İran nükleer programına karşı İsrail’e özel bir C planlarının olduğundan söz etti.

Başbakan Bennett, Gantz’ın açıklamaları hakkında bir yorumda bulunmadı ama İsrail sağı, Savunma Bakanı’nın açıklamalarını İran’a teslim olma şeklinde okudu. Öte yandan Analist Amnon Lord, Netanyahu destekçisi Israel Today gazetesindeki yazısında, “Gantz’ın İsrail’in yeni bir nükleer anlaşmayla yaşayabileceği yönündeki açıklaması, hükümetin İran nükleer cephesinde bağımsız bir politikadan vazgeçtiğini gösteriyor” dedi.

Öte yandan İsrail uzmanı ve Kanal 12 televizyonu analisti Muhammmed Macadele, Gantz’ın tutumunun, ordunun görüşünü yansıttığını düşünüyor. Macadele, uranyum zenginleştirmenin önlenmesi, balistik füzeler gibi başlıkları da içeren bir anlaşmayla ilgili ise “İsrail’deki güvenlik ve siyasi elit, İran ile uluslararası 5+1 ülkeler arasındaki bir anlaşmayı dün de destekliyordu ve bugün de destekliyor” ifadelerini kullandı.

Özellikle güvenlik bürokrasisinin görüşünün Gantz eliyle ilan edildiğini düşünen Macadele, muhalif Netanyahu tarafından şiddetli şekilde eleştirileceği için herhangi bir siyasinin açık bir şekilde bu açıklamaları yapmasının zor olduğu görüşünde.

Zaten Netanyahu da bu konuda Başbakan Bennett’a yüklenmeyi ihmal etmedi.Sosyal medya sitesi Twitter’daki hesabından, “Bennett’ın benimle kendisi arasında ayrım yapma takıntısı, koronaya karşı mücadelede, İran nükleerine karşı mücadelede ve Filistinlilere karşı siyasi mücadelede İsrail devletine çok pahalıya mal oluyor. Birleşmiş Milletler’deki birçok başarılı konuşmalarıma aptalca saldırmak yerine, Bennett bu konuşmaları dikkatlice okumalı ve dünyanın dikkatini İsrail devletinin yararına nasıl çekeceğini ve harekete geçireceğini öğrenmeli” dedi.

 

 

İsrail’de bu konuya ışık tutan bir diğer yazı ise askeri analist olan Amos Harel’e ait. Harel, Haaretz gazetesinde bu konuda şöyle diyor:

“Amerikan politikası sinir bozucu, ancak İsrail tarafı yavaş yavaş bunu kabul ediyor.”

Gazetede yayınlanan bir makalede Harel, “İsrail’in çekinceleri, Başkan Biden’ın geçen ay Washington’da Başbakan Naftali Bennett ile yaptığı görüşmede ve bir dizi profesyonel toplantıda dile getirildi.

Görüşmelerin bir bölümünde İsrailliler, Amerikalılara, nükleer projesini ilerletmeye devam etmesi halinde İran’a gerçek bir askeri tehditte bulunmasını ve dillerini sertleştirmelerini önerdi, ancak Amerikan yönetimi, İsrail ile olan sıcak dostluklarına rağmen bu konuda hevesli değil” ifadelerini kullandı.

Harel’e göre, üst düzey İsrailli yetkililerin açıklamalarına rağmen İran’a karşı bağımsız bir askeri seçenek şu anda masada değil.

Reisi yönetimi ne düşünüyor?

Biden’ın yönetime gelmesinin ardından nisan ayında başlayan müzakereler İran’daki seçimler nedeniyle ertelenmişti. Peki, Reisi hükümetinin şekillenmesinin ardından müzakereleri neler bekliyor?

Nükleer müzakerelerin geleceği konusundaki en önemli ipucu Reisi’nin BM Genel Kurulu’ndaki mesajıydı.

Reisi, son derece ABD karşıtı bir konuşma yaptı. ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin, ABD hegemonyasının sonunu işaret ettiğini söyleyen İran Cumhurbaşkanı, ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımları da “insanlık dışı” olarak niteledi. İran’ın tüm ABD baskıları karşısında ayakta kaldığını ifade eden Reisi, İran’a uygulanan yaptırımların yeni olmadığını, bu baskıların 1951 yılında İran Başbakanı Muhammed Musaddık’ın İran petrollerini millileştirmesinin ardından başladığını vurguladı.

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Ortadoğu Enstitüsü Araştırmacı Mustafa Caner konuyu, “Reisi’nin 1953 yılında Musaddık’ı deviren ABD-İngiltere ortak operasyonu darbeyi gündeme getirmesi, İran-ABD ilişkilerindeki krizi İslam Devrimi’nin öncesinde konumlandırması anlamında önemli. Zira, ABD için asıl problemin İslam Cumhuriyeti sistemi değil; bağımsızlığına sahip çıkan İran ulusu olduğunu iddia etmekte. Bu haliyle yeni İran Cumhurbaşkanı, konuşmasında son derece sert bir ton kullanmıştır” şeklinde yorumluyor.

Nükleer müzakereler konusuna da değinen Reisi, ABD’nin anlaşmadan çekilerek uluslararası hukuku ihlal ettiğini söyledi.

İran’ın anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirdiğinin Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunun 15 raporuyla sabit olduğunu söyleyen Reisi, ABD’nin de yükümlülüklerini yerine getirmesini ve yaptırımları kaldırmasını talep etti. İran’ın nükleer programının tamamen barışçıl olduğunu söyleyen Reisi, dini lider Ali Hamaney’in fetvaları doğrultusunda nükleer silah elde etmenin dinen caiz olmadığını ve böyle bir niyetlerinin de olmadığını vurguladı.

ABD anlaşmaya dönmek istiyor mu?

20 Ocak’ta göreve gelen Joe Biden, ilk olarak, eski Başkan Barack Obama döneminde dış politika uzmanlığı yapan, İran ile nükleer anlaşmanın mimarlarından Robert Malley’i, İran Özel Temsilcisi olarak atadı.

Şubat ayında ise ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın “İran’ın nükleer anlaşma (JCPOA) kapsamındaki taahhütlerini tam olarak yerine getirmesi halinde ABD’nin aynısını yapacağı ve İran ile görüşmelere başlamaya hazır olduğunu” açıklamasının ardından Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price konuyla ilgili yeni bir açıklama yaptı.

Price, açıklamasında, “ABD, İran’ın nükleer programıyla ilgili atılacak diplomatik adımları müzakere etmek amacıyla P5+1 ülkeleri ile İran’ın yer alacağı bir toplantıya ilişkin Avrupa Birliği Yüksek Temsilcisi’nden gelecek daveti kabul edecektir” ifadesini kullandı.

Avusturya’nın başkenti Viyana’da 6 Nisan’da başlayan ve Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) olarak adlandırılan İran nükleer anlaşmasının tam uygulanması ve ABD’nin yaptırımları kaldırarak, anlaşmaya dönüşünün ele alındığı görüşmeler, başarısızlıkla sonuçlanmıştı. İki taraf doğrudan değil, aracılar eşliğinde dolaylı görüşmelerde bulunmuştu.

ABD’nin İran’a yönelik yaptırımları kaldırması, Tahran’ın da nükleer taahhütleri yerine getirmesinin ele alındığı görüşmeler, selefinden daha şüpheci olduğuna inanılan muhafazakar İbrahim Reisi’nin temmuz ayı ortalarında yeni cumhurbaşkanı oluşuyla karmaşıklaştı. Reisi göreve geldiğinden bu yana herhangi bir açık müzakere yapılmadı.

Öte yandan, ağustos ayında, ABD merkezli Politico dergisi ile özel bir röportaj gerçekleştiren Malley, İran ile nükleer müzakerelerde sonucun yalnızca büyük bir soru işaretinden ibaret olduğunu belirterek çok uluslu anlaşmaya katılmanın ABD’nin tamamen kontrol edebileceği bir durum olmadığını söyledi.

İranlıların fiili bir biçimde katılım göstermediklerine dikkat çekti. ABD’nin anlaşmaya yeniden dönme ihtimaline ilişkin değerlendirme yapmayı defalarca kez reddeden Malley, “Bu müzakerelerde başarılı olunacağına dair bir yüzde versem sizi yanıltmış olurum” ifadelerini kullandı. Değişkenlerin İranlıların ne yapıp ne yapmayacakları etrafında döndüğünü vurgulayan Malley, “Görüşmelere yeniden başlamaya hazırız. Ancak bir anlaşmaya varmanın mümkün olduğuna inanmadığımız takdirde buna devam etmeyeceğiz” dedi.

ABD ve İran önümüzdeki aylarda şartlar üzerinde anlaşamadıkları takdirde kendisi ve ekibinin Washington ve Tahran’ın mevcut anlaşmadan tamamen farklı bir anlaşma imzalaması ve Avrupalı müttefiklerle koordineli şekilde bir dizi cezai tepki alması gibi bazı olasılıklara hazırlandığını söyleyen Malley konuya dair ayrıntı vermedi.

Son olarak Joe Biden’ın BM Genel Kurulu’ndaki konuşması da İran’a yönelik tehdit ve uyarılarla yüklüydü.

Biden, İran’ın bir nükleer silaha ulaşmasına izin vermeyeceklerini ifade ederek, İran ile Avrupalı müttefikleri üzerinden dolaylı olarak görüştüklerini ve masaya oturmaya hazır olduklarını da söyledi.

Mustafa Caner’e göre müzakeler çetin geçecek.

“İki tarafta da anlaşma temayülünün bulunması, anlaşmanın kolay olacağını düşündürtmemelidir. Müzakerelerin çetin geçeceğinin ve uzun süreceğinin göstergeleri iki tarafın da yaklaşımları dikkatle incelendiğinde göze çarpmaktadır.”

Nükleer müzakereler ne zaman başlayacak?

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’a göre müzakereler çok yakında başlayacak.

Birleşmiş Milletler 76. Genel Kurul görüşmeleri için bulunduğu New York’ta yaptığı açıklamada, “Viyana müzakereleri dosyasını gözden geçiriyoruz. 4+1 müzakereler çok yakında yeniden başlayacak” dedi.

TRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Irak’ın orta ve güney kesimi tamamen elektriksiz kaldı

Published

on

By

Irak’ın orta ve güney kesiminde elektrikler tamamen kesildi. Başkent Bağdat başta olmak üzere ülkenin orta kesimindeki kentler ile güneydeki şehirlerde aniden elektrik kesintisi yaşandı.

Elektrik kesintilerine ilişkin Elektrik Bakanlığından ya da diğer ilgili kurumlardan henüz bir açıklama yapılmaması dikkati çekti.

Irak’ta ulusal elektrik hizmeti günlük ancak ortalama 5 ila 8 saat verilebiliyor.

Ülkede yıllardır çözüm bulunamayan elektrik kesintileri sorununa karşı çevre kirliliğine neden olan ücretli mahalle jeneratörleri devreye giriyor.

Devamını Oku

Dünya

Azerbaycan ile Ermenistan’ın parafladığı barış anlaşmasının metni açıklandı

Published

on

By

Azerbaycan ile Ermenistan’ın Beyaz Saray’da parafladığı “Barış ve Devletlerarası İlişkilerin Kurulmasına İlişkin Anlaşma”nın metni kamuoyuyla paylaşıldı.

Anlaşma metni, ABD Başkanı Donald Trump’ın ev sahipliğinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın Washington’da gerçekleştirdiği üçlü zirvede 2 ülkenin dışişleri bakanları tarafından paraflanmıştı.

Azerbaycan ve Ermenistan dışişleri bakanlıklarınca eş zamanlı olarak paylaşılan ve 17 maddeden oluşan anlaşma metni şöyle:

Madde 1 – Taraflar, eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin cumhuriyetleri arasındaki sınırların, ilgili bağımsız devletlerin uluslararası sınırları haline geldiği ve uluslararası toplum tarafından bu şekilde tanındığı teyit ederek birbirlerinin egemenliğini, toprak bütünlüğünü, uluslararası sınırlarının dokunulmazlığını ve siyasi bağımsızlığını tanıyor ve bunlara saygı gösteriyor.

Madde 2 – Taraflar, Madde 1’e tam uyarak, birbirlerine karşı hiçbir toprak iddialarının olmadığını teyit ediyor ve gelecekte de böyle bir iddiada bulunmayacaklarını onaylıyor. Taraflar, diğer tarafın toprak bütünlüğünü veya siyasi birliğini tamamen veya kısmen bölmeyi ya da zayıflatmayı amaçlayan herhangi bir eylemi planlamak, hazırlamak, teşvik etmek ve desteklemek dahil hiçbir eylemde bulunmayacaktır.

Madde 3 – Taraflar, karşılıklı ilişkilerinde, diğer tarafın toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına karşı güç kullanmaktan veya güç kullanma tehdidinde bulunmaktan ya da Birleşmiş Milletler Şartı’na aykırı herhangi bir şekilde hareket etmekten kaçınacaktır. Taraflar, kendi topraklarının üçüncü bir tarafça diğer tarafa karşı BM Şartı’na aykırı biçimde güç kullanımı amacıyla kullanılmasına izin vermeyecektir.

Madde 4 – Taraflar, birbirlerinin iç işlerine karışmaktan kaçınacaktır.

Madde 5 – Taraflar, bu anlaşmanın her iki tarafça onaylanmış şekillerini teati etmesinden sonra _____ gün içinde, 1961 ve 1963 tarihli Viyana Diplomatik ve Konsolosluk İlişkileri Sözleşmeleri hükümlerine uygun olarak aralarında diplomatik ilişkiler tesis edecektir.

Madde 6 – Taraflar, bu anlaşmanın 1. maddesi kapsamındaki yükümlülüklerini tam olarak yerine getirerek, devlet sınırının belirlenmesi ve işaretlenmesine ilişkin anlaşmanın sonuçlanması için ilgili komisyonlar aracılığıyla iyi niyetle müzakereler yürütecek.

Madde 7 – Taraflar, ortak sınırları boyunca üçüncü bir tarafın kuvvetlerini konuşlandırmayacaktır. Taraflar, ortak sınırlarının belirlenmesi ve ardından işaretlenmesi süreci tamamlanana kadar, sınır bölgelerinde güvenlik ve istikrarı sağlamak amacıyla, askeri alan da dahil olmak üzere, karşılıklı olarak üzerinde anlaşılmış güvenlik ve güven artırıcı tedbirleri uygulayacaktır.

Madde 8 – Hoşgörüsüzlük, ırkçı nefret ve ayrımcılık, ayrılıkçılık, şiddet içeren aşırılık ve terörizmin tüm biçimlerini kınayan taraflar, kendi yetki alanlarında bu gibi durumlarla mücadele edecek ve ilgili uluslararası yükümlülüklerine uyacaktır.

Madde 9 – Taraflar, her iki tarafın da dahil olduğu silahlı çatışmalardan kaynaklanan kayıp kişiler ve zorla kaybetme vakalarını çözmek için, doğrudan veya uygun olduğu durumlarda ilgili uluslararası kuruluşlarla işbirliği yaparak, söz konusu kişiler hakkında mevcut tüm bilgilerin paylaşımı da dahil olmak üzere önlemler alacaklardır.

Bu bağlamda, taraflar, ilgili kişilerin akıbetinin açıklığa kavuşturulmasının, uygun olduğu durumlarda kalıntılarının aranması ve iade edilmesinin ve gerekli soruşturma tedbirleri yoluyla onlar için adaletin sağlanmasının, uzlaştırma ve güven oluşturma aracı olarak önemini kabul etmektedirler. Bu konudaki ilgili yöntemler, ayrı bir anlaşmada ayrıntılı olarak görüşülecek ve kararlaştırılacaktır.

Madde 10 – Taraflar, ekonomi, transit ve ulaştırma, çevre, insani ve kültürel alanlar da dahil olmak üzere çeşitli alanlarda işbirliği kurmak amacıyla karşılıklı çıkarlara ilişkin ilgili konularda ayrı anlaşmalar akdedebilirler.

Madde 11 – Bu anlaşma, tarafların uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletlerin diğer üye devletleriyle akdettikleri antlaşmalar kapsamındaki hak ve yükümlülüklerine halel getirmeyecektir. Her bir taraf, kendisi ile herhangi bir üçüncü taraf arasında yürürlükte olan uluslararası anlaşmaların, bu anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerine halel getirmemesini sağlayacaktır.

Madde 12 – Taraflar, ikili ilişkilerinde uluslararası hukuka ve bu anlaşmaya göre hareket edeceklerdir. Taraflardan hiçbiri, bu anlaşmayı uygulamamak için kendi iç hukukunun hükümlerini gerekçe olarak kullanmayacaktır. Taraflar, bu anlaşmanın yürürlüğe girmesinden önce, Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi (1969) uyarınca, bu anlaşmanın amacına ve hedefine aykırı herhangi bir eylemde bulunmaktan kaçınacaklardır.

Madde 13 – Taraflar, bu anlaşmanın tam olarak uygulanmasını garanti eder ve bu anlaşmanın uygulanmasını izlemek üzere ikili komisyon kuracaklardır. Bu komisyon, taraflar arasında kararlaştırılacak usullere göre faaliyet gösterecektir.

Madde 14 – Taraflar, uluslararası hukuk ve karşılıklı ilişkilerinde kendilerini bağlayan antlaşmalar kapsamındaki hak ve yükümlülüklerine halel gelmeksizin, bu anlaşmanın yorumlanması veya uygulanmasıyla ilgili her türlü uyuşmazlığı, 13. maddede belirtilen komisyon aracılığıyla da dahil olmak üzere doğrudan istişareler yoluyla çözmeye çalışacaklardır. Bu istişareler altı ay içinde karşılıklı olarak kabul edilebilir bir sonuç vermezse, taraflar uyuşmazlığın barışçıl yollarla çözülmesi için diğer yollara başvuracaklardır.

Madde 15 – Taraflar, 14. maddeye halel gelmeksizin, bu anlaşmanın imzalanmasından önce aralarında herhangi bir hukuki temele dayalı olarak var olan tüm devletlerarası iddiaları, şikayetleri, itirazları, talepleri, yargılamaları ve uyuşmazlıkları, bu anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde geri çekecek, sonlandıracak veya başka bir şekilde çözüme kavuşturacak ve birbirlerine karşı bu tür iddiaları, şikayetleri, itirazları, talepleri ve yargılamaları başlatmayacaktır ve taraflardan herhangi birine karşı herhangi bir üçüncü tarafça başlatılan bu tür iddialara, şikayetlere, itirazlara, taleplere ve yargılamalara hiçbir şekilde dahil olmayacaklar. Taraflar, bu anlaşmaya aykırı olarak birbirlerine karşı diplomatik, enformasyon ve diğer alanlarda düşmanca adımlar atmayacak, bunları teşvik etmeyecek veya başka bir şekilde bu tür eylemlerde bulunmayacak ve bu amaçla düzenli olarak birbirleriyle istişare edeceklerdir.

Madde 16 – Bu anlaşma, tarafların ulusal mevzuatlarına uygun olarak iç prosedürlerin tamamlandığını bildiren belgelerin teati edilmesinden sonra yürürlüğe girecektir. Bu anlaşma, Birleşmiş Milletler Şartı’nın 102. Maddesi uyarınca tescil edilecektir.

Madde 17 – Bu anlaşma, Azerbaycanca, Ermenice ve İngilizce dillerinde düzenlenmiştir ve tüm metinler aynı derecede geçerlidir. Herhangi bir geçerli metin arasında hükmün anlamında farklılık olması durumunda, İngilizce metin esas alınacaktır.

Anlaşmanın paraflanması, yürürlüğe girdiği anlamına gelmiyor
2. Karabağ Savaşı’nın ardından, Cumhurbaşkanı Aliyev’in önerisiyle Azerbaycan ve Ermenistan barış müzakerelerine başlamıştı. Taraflar, Mart 2025’te anlaşma metni üzerinde mutabakata varmıştı. Beyaz Saray’da 8 Ağustos’ta düzenlenen üçlü zirvede ise metin paraflandı.

Ancak paraflama, anlaşmanın yürürlüğe girdiği anlamına gelmiyor. Anlaşma, Azerbaycan’a karşı toprak iddialarını içeren Ermenistan Anayasası değiştirildikten sonra imzalanarak resmiyet kazanacak.

Devamını Oku

Dünya

Rusya’da WhatsApp ve Telegram üzerinden aramalar engellenmeye başladı

Published

on

By

Rusya’da yaptırımlardan ötürü gerekli altyapı yenilemelerinin yapılamaması nedeniyle WhatsApp ve Telegram üzerinden aramalar engellenmeye başladı.

Downdetector verilerine göre, Rusya’da vatandaşlar, sabah saatlerinden itibaren WhatsApp ve Telegram üzerinden yapılan aramalarda sorun yaşadıkları bildiriminde bulundu.

Rus basınında çıkan haberlerde, ülkedeki mobil operatörlerin Rus hükümetine mektup yazarak, yaptırımlardan ötürü gerekli altyapı yenilemelerinin yapılamadığının iletildiği yer almıştı.

Buna karşın, internet trafiğinin ise arttığına işaret eden operatörlerin, trafiğin azaltılması için WhatsApp ve Telegram üzerinden aramaların engellenmesini talep ettiği belirtilmişti.

Konuya ilişkin resmi açıklama yapılmazken, bazı Rus yetkililer engellemenin telefon üzerinden dolandırıcılıkla mücadele için gerektiğini savunuyor.

Rus parlamentosunun alt kanadı Duma’dan bazı milletvekilleri, 18 Temmuz’da yaptıkları açıklamada, mesajlaşma uygulaması WhatsApp’ın ulusal güvenliği tehdit ettiği gerekçesiyle yasaklanması çağrısında bulunmuştu.

Devamını Oku

Trending

Reklam