Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

İsrail’de askerliği reddeden Siyonizm karşıtı genç, İngiltere’den sığınma talep ediyor

İsrail ordusunda askerlik yapmayı reddederek 2017’de İngiltere’ye kaçan ve sığınma talebi kabul edilmeyen Siyonizm karşıtı Ultra Ortodoks Yahudi genç, “Apartheid uygulayan ve savaş suçlarına karışan bir orduya gönderilmekten korkuyorum.

Published

on

Asker kaçağı olarak beni 15 yıla kadar hapse göndermelerinden ve askerliği reddettiğim için bana işkence etmelerinden korkuyorum.” dedi.

Ülkesi İsrail’de zorunlu askerliğe karşı çıktığı için 17 yaşında geldiği İngiltere’de, Aralık 2020’de sığınma talebi reddedilen ve bugün temyiz duruşması görülecek Ultra Ortodoks Yahudi genç, sığınma talebinin kabul edilmesini bekliyor.

Mahk emenin, güvenlik endişesi nedeniyle gencin isminin açıklanmaması yönünde kararı bulunuyor.

Gencin avukatı Fahad Ansari, Manchester şehrinde yapılacak temyiz duruşmasından çıkacak kararın, gelecekte hem askerliği reddeden Yahudiler hem de İsrail zulmü altındaki Filistinlilerin yapacağı sığınma talepleri için de emsal teşkil edebileceği görüşünü savunuyor.

İşgal nedeniyle askere gitmeyi reddeden ve bu nedenle 3 ay hapis cezasına çarptırılan Kudüs’te yaşayan İsrailli kadın aktivist Sahar Vardi de askere gitmek istemeyen özellikle Ultra Ortodoks Yahudilerin protestolarında çok fazla po lis şiddeti uygulandığını dile getirdi.

Öte yandan  İngiltere’nin başkenti Londra’da Ultra Ortodoks Yahudilerin en yoğun yaşadığı Stamford Hill bölgesinde, İsrail’in zorunlu askerlik uygulaması ve Yahudi gencin sığınma talebine ilişkin sorular yöneltti ancak kimse konuya ilişkin yorum yapmak istemedi.

“Siyonistler, yerli Filistin halkını zorla yerinden etti, topraklarını çaldı”

Şu anda 21 yaşında olan hahamlık öğrencisi Ultra Ortodoks genç, Siyonizm ve İsrail devletinin meşruiyetiyle ilgili görüşlerinin yanı sıra zorunlu askerliğ e karşı duruşu ve askerliği reddetmesinin ardından yaşadığı süreci AA muhabirine anlattı.

“Siyonizm, Yahudiliğe hakarettir.” diyen genç, Yahudi kutsal kitaplarına göre, Yahudi halkının, günahlarının cezası olarak kutsal topraklarda kitleler halinde toplanmalarının Tanrı tarafından yasaklandığını ve bu cezanın ancak Mesih’in dönüşüyle kaldırılacağı değerlendirmesinde bulundu.

Bu görüşün, Holokost’tan onlarca yıl önce küresel Yahudiliğin ezici görüşü olduğuna işaret eden genç, şunları kaydetti:

“Siyonizm, kendi gündemini ilerletmek için Yahudi halkını ve Yahudilerin çektiği acıları sömüren siyasi projedir. Bu süreçte, yerli Filistin halkını zorla yerinden etti ve topraklarını çaldı. Siyonistler, Araplara karşı ırk ayrımcılığı yapan Siyonist devletlerini yaratmak için hırsızlık ve toplu katliamlara giriştiler. Allah’a en ağır şekilde isyan ettiler.”

Genç, İsrail’in varlığına karşı çıkmasının nedenini, “(İsrail) Yahudiliğe bir hakarettir ve (Filistinlilerin) topraklarını çalarak, insanları yerinden ederek, katlederek ve tüm haklarını reddederek, yerli Filistin halkını boyun eğdiren bir sistemi uygulamaya koydu.” şeklinde açıkladı.

“Her gün zulüm uygulayan böyle ahlaksız bir orduya hizmet edemem”

Ultra Ortodoks Yahudi genç, İsrail ordusunda askerlik yapmayı neden reddettiği sorusuna ise şu yanıtı verdi:

“Savunduğum her şeye karşı olurdu.

Siyonizm’e ve İsrail devletinin meşruiyetine karşıyım ve bu nedenle devletin korunmasına katılamadım. Ayrıca, İsrail devleti Apartheid uyguluyor ve Filistin halkına karşı her zaman savaş suçlarına karışıyor. Her gün bu tür zulümler uygulayan böyle ahlaksız bir orduya hizmet edemem.”

İsrail’de 2015’te katıldığı zorunlu askerliğe karşı düzenlenen bir protestoda polis şiddetine maruz kaldığını dile getiren genç, “O zamanlar 17 yaşındaydım.

Gözaltına alındım ve nezarette kaldım. Kelepçelendim ve yere itildim ve ardından kelepçelerimle sürüklendim. Küfrettiler, üzerime tükürdüler ve sopayla dövüldüm. Çok küçük düşürücü ve acı verici bir deneyimdi.” ifadelerini kullandı.

“Geri gönderilirsem askerliği reddettiğim için bana işkence etmelerinden korkuyorum”

Genç, sığınma talebinin reddedilmesi ve İsrail’e sınır dışı edilmesi durumunda başına neler gelebileceğini ise şu sözlerle anlattı:

“Geçmişte dini inançlarım ve siyasi görüşlerim nedeniyle İsrail devleti tarafından zulüm gördüm. Kimliğimin temel bir yönü oldukları için bu inanç ve görüşleri değiştirmek istemiyorum. Siyonizm’e her zaman aktif olarak karşı çıkacağım. Apartheid uygulayan ve savaş suçlarına karışan bir orduya gönderilmekten korkuyorum. Asker kaçağı olarak beni 15 yıla kadar hapse göndermelerinden ve askerliği reddettiğim için bana işkence etmelerinden korkuyorum.”

Gencin avukatı Ansari: “Geri gönderilirse 15 yıla kadar hapis yatabilir, işkence görebilir”

Ultra Ortodoks Yahudi gencin İngiltere’ye yaptığı sığınma talebinin reddedilmesinin ardından temyiz başvurusunda bulanan avuka tı Fahad Ansari de yaşanan süreci ve davada gelinen son noktayı AA muhabirine anlattı.

Ansari, hahamlık öğrencisi olan müvekkilinin, İsrail’de iken Ultra Ortodoks Yahudilerin dini okulları olan Yeşiva’daki öğrencilerin zorla askere alınmasını protesto ettiğini ve bu nedenle gözaltına alındığını, polis nezaretindeyken dövüldüğünü, taciz edildiğini, üzerine tükürüldüğünü ve sopayla dövüldüğünü anlattı.

Müvekkilinin daha sonra İsrail’i terk ederek İngiltere’ye geldiğini ve burada sığınma talebinde bulunduğunu belirten Ansari, bu talebi reddedilen gencin İsrail’e geri dönme korkusunun iki temele dayandığını belirtti.

Ansari, “Birincisi, geri dönerse asker kaçağı muamelesi görmesinden korkuyor. Sonuç olarak, 15 yıla kadar hapis yatabilir, bu süre içinde muhtemelen işkence de görecektir. İkincisi, kimliğinin temel yönü olarak, İsrail’in politikalarını ve onun için yaşamanın rahat olmadığı İsrail devletini protesto etmesi gerektiğini hissediyor ve eğer yaparsa ki muhtemelen tekrar tekmelenecek ve işkence görecektir.”

İngiltere İçişleri Bakanlığının, müvekkilinin Asperger Sendromu olduğu için zihinsel nedenlerle askerlik hizmetinden kaçınabileceği gerekçesiyle ilk s ığınma talebini reddettiğini söyleyen Ansari, gencin bu nedenle askerlikten muaf tutulmayacağını ve ülkeden çıktığı için asker kaçağı muamelesi göreceğini söyledi.

Ansari, söz konusunu davanın bir sığınma hakkı davası olduğuna işaret ederek, “Şimdi onun dini ve siyasi görüşleri nedeniyle zulme uğrayacağına inanıyoruz. Belli ki o bir Yahudi, o bir Ortodoks Yahudi ve onun inancına göre İsrail devleti bile olmamalı ve ne pahasına olursa olsun Siyonizm’e karşı çıkılmalı.” dedi.

Daha önce böyle bir davayla karşılaşıp karşılaşmadıkları sorusuna Ansari, “Bunun benzeri görülmemiş olduğunu düşünüyoruz.

Bildiğimiz kadarıyla, bu ilk kez oluyor. Daha önce böyle bir davamız olmadı ve bunun için bir emsal de bulamadık ama hepsi mahkemeye gelmiyor ve bunun benzeri görülmemiş olduğunu düşünüyoruz.” diye konuştu.

Ansari, temyiz duruşmasıyla ilgili beklentisinin ne yönde olduğuna ilişkin ise şu ifadeleri kullandı:

“Kendime oldukça güveniyorum ve bunu söylememin nedeni, bir yandan İçişleri Bakanımız Priti Patel’in müvekkilimizin daha 17 yaşındayken yargılandığını zaten kabul etmiş olması ve İsrail’de Apartheid’in yapıldığına dair kanıtlar eziciyse ki İsrailli insan hakları örgütü B’Tselem’den raporlarımız var. Ayrıca, Filistin durumu ve Siyonizm konusunda seçkin uzmanlar olan Profesör Ilan Pappe ve Profesör Yakov Rabkin’den, onun (müvekkilinin) çektiği acıyı bağlamına oturtacak uzman kanıtlarına sahibiz. Bu nedenle, mahkemenin temyiz başvurusunu reddetmesinin ve temyizini reddetmesinin mahkeme için fazlasıyla inanılmaz olacağına dair kanıtların ezici olduğunu hissediyorum. Tabii eğer böyle bir şey olursa, bunu bir sonraki aşamaya taşımaya ve daha da yukarıya çekmeye hazırız.”

Avukat Ansari, İsrail’de yargılanma riski nedeniyle, müvekkilinin İngiltere’de kalma sına izin verilmesi gerektiğine dair mahkemeyi ikna etmek için yeterli kanıtı olduğuna emin olduğunu bildirdi.

“Bütün bunları kendi iyiliği için değil, ilkeleri ve Filistinlilerin çıkarları için feda etmeyi seçti”

Sığınma talebinde bulunan gencin şu süreçte gergin olduğunu ve sürekli dua ettiğini söyleyen Ansari, müvekkiliyle ilgili şu görüşleri paylaştı:

“O çok takdire şayan birisi. Her zaman bunun kendisiyle ilgili olmadığını söylüyor. Burada olmak ve yargılanmak istemesem de gerçekten, bunu Filistinliler için yapmak istiyorum. Başka bir meslektaşıma söylediğim gibi, bu genç adam İsrail’de yaşayan bir Yahudi olarak en ayrıcalıklı hayatı yaşayabilirdi.

En ayrıcalıklı hayatı yaşamak istiyorsa yapabilir. Bütün bunları kendi iyiliği için değil, ilkeleri ve Filistinlilerin çıkarları için feda etmeyi seçti ve bu takdir edilmesi gereken, alkışlanması gereken bir şey. Eğer bir şey varsa, o da bu genç adam dünyadaki genç insanlar için bir rol model olarak takdir edilmelidir. İzleyicilerinize söylemek istediğim, bu genç adamın cesaret konusunda rol model alınması gerektiğidir. Bence onun cesaretinden, yiğitliğinden ve dayanıklılığından ders almamız gerekiyor ve elimizden geldiğince onu desteklemeliyiz.”

İsrailli kadın aktivist Vardi, işgalin bir parçası olmamak için askerliği reddetti, 3 ay hapis cezası aldı

Ülkesinde 2008’de zorunluğu askerliğe karşı çıktığı için 3 ay hapis cezasına çarptırılan İsrailli kadın aktivist Sahar Vardi de, 18 yaşına bastığında askere gitmeyi reddettiğini ve gitmeme nedeninin ise ağırlıklı olarak “işgal” olduğunu dile getirdi.

Vardi, “Filistin halkına yönelik işgalinin bir parçası olmak istemiyorum. Askerlik için gönderilmeden önce yaklaşık 2 ay hapiste ve 3 ay da gözaltında kaldım.” dedi.

Kudüs’te yaşayan vicdani retçi Vardi, belli bir süre hapis cezasının ardından zorunluğu askerliğe karşı çıkan bu kişilerin askerlikten muaf tutulduğunu belirtti.

Öte yandan, İsrail’de askerliği reddeden farklı gruplar olduğuna ve askerlik karşıtı gösterilerde de polisin bu gruplara karşı tutumunun da farklılık gösterdiğine dikkati çeken Vardi, Ultra Ortodoks Yahudilerin ise büyük çoğunluğunun askere gitmeyi reddettiğini söyledi.

Vicdani retçi Vardi, şu ifadeleri kullandı:

“Ultra Ortodoks Yahudiler özellikle dini nedenlerle askere gitmeyi reddettikleri için hapishanede oldukça uzun süre kalıyor. Protestoları da çok daha büyük oluyor. Hatırladığım en büyük protestoya yarım milyon kişi katılmıştı ki bu çok büyük bir rakam. Polisin onlara tepkisi genellikle çok şiddetli oluyor. Polis onlara karşı çok fazla ekipman ve kötü kokan tazyikli su kullanıyor, gözaltına alıyor. Özellikle Ultra Ortodoks Yahudilere karşı çok fazla polis şiddeti olduğu çok bariz.”

Ultra Ortodoks Yahudiler kim ve neden İsrail ordusunda askerlik yapmaya karşı çıkıyor?

İsrail’de siyah kıyafetleri ve saçlarının yan tarafını uzatmalarıyla dikkati çeken Ortodoks Yahudile r, erkekler için 3 yıl, kadınlar içinse 2,5 yıl olan zorunlu askerlik hizmetine karşı düzenledikleri protestolarla sık sık ülkenin gündemine geliyor.

Çoğu dini gerekçelerle askerliği reddeden Ortodoks Yahudiler, 9 milyon civarı olan İsrail nüfusunun yaklaşık yüzde 12’sini teşkil ediyor.

Ülkedeki Ortodoks Yahudilerinin büyük çoğunluğu Batı Kudüs’teki Meaşerim Mahallesi’nde ve başkent Tel Aviv yakınlarındaki Bney Brak kentinde yaşıyor.

TRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Irak’ın orta ve güney kesimi tamamen elektriksiz kaldı

Published

on

By

Irak’ın orta ve güney kesiminde elektrikler tamamen kesildi. Başkent Bağdat başta olmak üzere ülkenin orta kesimindeki kentler ile güneydeki şehirlerde aniden elektrik kesintisi yaşandı.

Elektrik kesintilerine ilişkin Elektrik Bakanlığından ya da diğer ilgili kurumlardan henüz bir açıklama yapılmaması dikkati çekti.

Irak’ta ulusal elektrik hizmeti günlük ancak ortalama 5 ila 8 saat verilebiliyor.

Ülkede yıllardır çözüm bulunamayan elektrik kesintileri sorununa karşı çevre kirliliğine neden olan ücretli mahalle jeneratörleri devreye giriyor.

Devamını Oku

Dünya

Azerbaycan ile Ermenistan’ın parafladığı barış anlaşmasının metni açıklandı

Published

on

By

Azerbaycan ile Ermenistan’ın Beyaz Saray’da parafladığı “Barış ve Devletlerarası İlişkilerin Kurulmasına İlişkin Anlaşma”nın metni kamuoyuyla paylaşıldı.

Anlaşma metni, ABD Başkanı Donald Trump’ın ev sahipliğinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın Washington’da gerçekleştirdiği üçlü zirvede 2 ülkenin dışişleri bakanları tarafından paraflanmıştı.

Azerbaycan ve Ermenistan dışişleri bakanlıklarınca eş zamanlı olarak paylaşılan ve 17 maddeden oluşan anlaşma metni şöyle:

Madde 1 – Taraflar, eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin cumhuriyetleri arasındaki sınırların, ilgili bağımsız devletlerin uluslararası sınırları haline geldiği ve uluslararası toplum tarafından bu şekilde tanındığı teyit ederek birbirlerinin egemenliğini, toprak bütünlüğünü, uluslararası sınırlarının dokunulmazlığını ve siyasi bağımsızlığını tanıyor ve bunlara saygı gösteriyor.

Madde 2 – Taraflar, Madde 1’e tam uyarak, birbirlerine karşı hiçbir toprak iddialarının olmadığını teyit ediyor ve gelecekte de böyle bir iddiada bulunmayacaklarını onaylıyor. Taraflar, diğer tarafın toprak bütünlüğünü veya siyasi birliğini tamamen veya kısmen bölmeyi ya da zayıflatmayı amaçlayan herhangi bir eylemi planlamak, hazırlamak, teşvik etmek ve desteklemek dahil hiçbir eylemde bulunmayacaktır.

Madde 3 – Taraflar, karşılıklı ilişkilerinde, diğer tarafın toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına karşı güç kullanmaktan veya güç kullanma tehdidinde bulunmaktan ya da Birleşmiş Milletler Şartı’na aykırı herhangi bir şekilde hareket etmekten kaçınacaktır. Taraflar, kendi topraklarının üçüncü bir tarafça diğer tarafa karşı BM Şartı’na aykırı biçimde güç kullanımı amacıyla kullanılmasına izin vermeyecektir.

Madde 4 – Taraflar, birbirlerinin iç işlerine karışmaktan kaçınacaktır.

Madde 5 – Taraflar, bu anlaşmanın her iki tarafça onaylanmış şekillerini teati etmesinden sonra _____ gün içinde, 1961 ve 1963 tarihli Viyana Diplomatik ve Konsolosluk İlişkileri Sözleşmeleri hükümlerine uygun olarak aralarında diplomatik ilişkiler tesis edecektir.

Madde 6 – Taraflar, bu anlaşmanın 1. maddesi kapsamındaki yükümlülüklerini tam olarak yerine getirerek, devlet sınırının belirlenmesi ve işaretlenmesine ilişkin anlaşmanın sonuçlanması için ilgili komisyonlar aracılığıyla iyi niyetle müzakereler yürütecek.

Madde 7 – Taraflar, ortak sınırları boyunca üçüncü bir tarafın kuvvetlerini konuşlandırmayacaktır. Taraflar, ortak sınırlarının belirlenmesi ve ardından işaretlenmesi süreci tamamlanana kadar, sınır bölgelerinde güvenlik ve istikrarı sağlamak amacıyla, askeri alan da dahil olmak üzere, karşılıklı olarak üzerinde anlaşılmış güvenlik ve güven artırıcı tedbirleri uygulayacaktır.

Madde 8 – Hoşgörüsüzlük, ırkçı nefret ve ayrımcılık, ayrılıkçılık, şiddet içeren aşırılık ve terörizmin tüm biçimlerini kınayan taraflar, kendi yetki alanlarında bu gibi durumlarla mücadele edecek ve ilgili uluslararası yükümlülüklerine uyacaktır.

Madde 9 – Taraflar, her iki tarafın da dahil olduğu silahlı çatışmalardan kaynaklanan kayıp kişiler ve zorla kaybetme vakalarını çözmek için, doğrudan veya uygun olduğu durumlarda ilgili uluslararası kuruluşlarla işbirliği yaparak, söz konusu kişiler hakkında mevcut tüm bilgilerin paylaşımı da dahil olmak üzere önlemler alacaklardır.

Bu bağlamda, taraflar, ilgili kişilerin akıbetinin açıklığa kavuşturulmasının, uygun olduğu durumlarda kalıntılarının aranması ve iade edilmesinin ve gerekli soruşturma tedbirleri yoluyla onlar için adaletin sağlanmasının, uzlaştırma ve güven oluşturma aracı olarak önemini kabul etmektedirler. Bu konudaki ilgili yöntemler, ayrı bir anlaşmada ayrıntılı olarak görüşülecek ve kararlaştırılacaktır.

Madde 10 – Taraflar, ekonomi, transit ve ulaştırma, çevre, insani ve kültürel alanlar da dahil olmak üzere çeşitli alanlarda işbirliği kurmak amacıyla karşılıklı çıkarlara ilişkin ilgili konularda ayrı anlaşmalar akdedebilirler.

Madde 11 – Bu anlaşma, tarafların uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletlerin diğer üye devletleriyle akdettikleri antlaşmalar kapsamındaki hak ve yükümlülüklerine halel getirmeyecektir. Her bir taraf, kendisi ile herhangi bir üçüncü taraf arasında yürürlükte olan uluslararası anlaşmaların, bu anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerine halel getirmemesini sağlayacaktır.

Madde 12 – Taraflar, ikili ilişkilerinde uluslararası hukuka ve bu anlaşmaya göre hareket edeceklerdir. Taraflardan hiçbiri, bu anlaşmayı uygulamamak için kendi iç hukukunun hükümlerini gerekçe olarak kullanmayacaktır. Taraflar, bu anlaşmanın yürürlüğe girmesinden önce, Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi (1969) uyarınca, bu anlaşmanın amacına ve hedefine aykırı herhangi bir eylemde bulunmaktan kaçınacaklardır.

Madde 13 – Taraflar, bu anlaşmanın tam olarak uygulanmasını garanti eder ve bu anlaşmanın uygulanmasını izlemek üzere ikili komisyon kuracaklardır. Bu komisyon, taraflar arasında kararlaştırılacak usullere göre faaliyet gösterecektir.

Madde 14 – Taraflar, uluslararası hukuk ve karşılıklı ilişkilerinde kendilerini bağlayan antlaşmalar kapsamındaki hak ve yükümlülüklerine halel gelmeksizin, bu anlaşmanın yorumlanması veya uygulanmasıyla ilgili her türlü uyuşmazlığı, 13. maddede belirtilen komisyon aracılığıyla da dahil olmak üzere doğrudan istişareler yoluyla çözmeye çalışacaklardır. Bu istişareler altı ay içinde karşılıklı olarak kabul edilebilir bir sonuç vermezse, taraflar uyuşmazlığın barışçıl yollarla çözülmesi için diğer yollara başvuracaklardır.

Madde 15 – Taraflar, 14. maddeye halel gelmeksizin, bu anlaşmanın imzalanmasından önce aralarında herhangi bir hukuki temele dayalı olarak var olan tüm devletlerarası iddiaları, şikayetleri, itirazları, talepleri, yargılamaları ve uyuşmazlıkları, bu anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde geri çekecek, sonlandıracak veya başka bir şekilde çözüme kavuşturacak ve birbirlerine karşı bu tür iddiaları, şikayetleri, itirazları, talepleri ve yargılamaları başlatmayacaktır ve taraflardan herhangi birine karşı herhangi bir üçüncü tarafça başlatılan bu tür iddialara, şikayetlere, itirazlara, taleplere ve yargılamalara hiçbir şekilde dahil olmayacaklar. Taraflar, bu anlaşmaya aykırı olarak birbirlerine karşı diplomatik, enformasyon ve diğer alanlarda düşmanca adımlar atmayacak, bunları teşvik etmeyecek veya başka bir şekilde bu tür eylemlerde bulunmayacak ve bu amaçla düzenli olarak birbirleriyle istişare edeceklerdir.

Madde 16 – Bu anlaşma, tarafların ulusal mevzuatlarına uygun olarak iç prosedürlerin tamamlandığını bildiren belgelerin teati edilmesinden sonra yürürlüğe girecektir. Bu anlaşma, Birleşmiş Milletler Şartı’nın 102. Maddesi uyarınca tescil edilecektir.

Madde 17 – Bu anlaşma, Azerbaycanca, Ermenice ve İngilizce dillerinde düzenlenmiştir ve tüm metinler aynı derecede geçerlidir. Herhangi bir geçerli metin arasında hükmün anlamında farklılık olması durumunda, İngilizce metin esas alınacaktır.

Anlaşmanın paraflanması, yürürlüğe girdiği anlamına gelmiyor
2. Karabağ Savaşı’nın ardından, Cumhurbaşkanı Aliyev’in önerisiyle Azerbaycan ve Ermenistan barış müzakerelerine başlamıştı. Taraflar, Mart 2025’te anlaşma metni üzerinde mutabakata varmıştı. Beyaz Saray’da 8 Ağustos’ta düzenlenen üçlü zirvede ise metin paraflandı.

Ancak paraflama, anlaşmanın yürürlüğe girdiği anlamına gelmiyor. Anlaşma, Azerbaycan’a karşı toprak iddialarını içeren Ermenistan Anayasası değiştirildikten sonra imzalanarak resmiyet kazanacak.

Devamını Oku

Dünya

Rusya’da WhatsApp ve Telegram üzerinden aramalar engellenmeye başladı

Published

on

By

Rusya’da yaptırımlardan ötürü gerekli altyapı yenilemelerinin yapılamaması nedeniyle WhatsApp ve Telegram üzerinden aramalar engellenmeye başladı.

Downdetector verilerine göre, Rusya’da vatandaşlar, sabah saatlerinden itibaren WhatsApp ve Telegram üzerinden yapılan aramalarda sorun yaşadıkları bildiriminde bulundu.

Rus basınında çıkan haberlerde, ülkedeki mobil operatörlerin Rus hükümetine mektup yazarak, yaptırımlardan ötürü gerekli altyapı yenilemelerinin yapılamadığının iletildiği yer almıştı.

Buna karşın, internet trafiğinin ise arttığına işaret eden operatörlerin, trafiğin azaltılması için WhatsApp ve Telegram üzerinden aramaların engellenmesini talep ettiği belirtilmişti.

Konuya ilişkin resmi açıklama yapılmazken, bazı Rus yetkililer engellemenin telefon üzerinden dolandırıcılıkla mücadele için gerektiğini savunuyor.

Rus parlamentosunun alt kanadı Duma’dan bazı milletvekilleri, 18 Temmuz’da yaptıkları açıklamada, mesajlaşma uygulaması WhatsApp’ın ulusal güvenliği tehdit ettiği gerekçesiyle yasaklanması çağrısında bulunmuştu.

Devamını Oku

Trending

Reklam