Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Kapanmayan yaraların izinde bir ekip: Kayıp Şahıslar Komitesi

Published

on

Uzmanlar “bir yakınının ölümü, hayattaki en büyük travmalardandır” diyor. Ancak kayıp yakınları çok daha ağır bir travmayla baş etmeye çalışıyor. Onlar sevdiklerinin başına ne geldiğini bilmeden, yıllarca hiç dinmeyen bir acının pençesinde kalıyor… Sevdikleri belki bir gün döner umuduyla her gün onun en sevdiği yemeği pişiren de var, pencereye bir mum yakıp evin yolunu bulmasını ümit eden de…

“Kayıp” yakını olma durumu “sonu olmayan, acı verici bir bilinmezlik” şeklinde açıklanıyor. İki toplumlu Kayıp Şahıslar Komitesi (KŞK), bu bilinmezliğin verdiği acıyı dindirmek için çalışıyor. Komite 1963-64 yılları ve 1974’te kayıp edilen insanların ailelerine, sevdiklerinin akıbeti hakkında bilgi vermek, kayıp edilen bu kişilerin düzgün şekilde defnedilmesini sağlamak için hassasiyet, özveri ve dikkatle elinden geleni yapıyor.

Komitenin çalışmaları sonucunda kimliklendirilen kişiler sıkça haberlere konu olsa da hem fiziksel hem de duygusal açıdan zorlayıcı bir iş yapan KŞK çalışanları gündemde pek yer almıyor.

İki bölümden oluşan bu röportajda TAK muhabirine konuşan KŞK KIbrıslı Türk üye ve ekibi, yıllardır devam eden çalışmalarının arka planını ve detayları paylaştı.

-Müftüzade kayıp listesinin hazırlandığı günleri anlatıyor…

Biri Kıbrıslı Türk, biri Kıbrıslı Rum biri de Kızılhaç Uluslararası Komitesi tarafından seçilmiş ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından atanmış üç üyesi olan Komite’nin Kıbrıslı Türk üyesi Hakkı Müftüzade… Müftüzade, aynı zamanda deneyimli bir diplomat. Komitenin şu anki resmi kayıp listesinin oluşturulmaya çalışıldığı 1989’da KŞK’nın Kıbrıslı Türk üyesi Rüstem Tatar’ın asistanlığını yapmış, konuya hâkim bir isim, Rüstem Beyden çok şey öğrendiğini, onun titiz çalışmalarından büyük tecrübe edindiğini vurguluyor Müftüzade, O’na çok şey borçlu olduğunu söylüyor.

Meselenin daha siyasi şekilde ele alındığı o günleri “Çok zorlu şartlarda çalışıyorduk” diye anımsıyor. Sürecin 1981’de, Birleşmiş Milletler uhdesinde Kuzeyde ve Güneyde aynı anda birer ofis kurulması ve bu ofislere iki tarafın lideri tarafından birer üye atanmasıyla başladığını anlatıyor. BM’nin de bir üye atadığı bu oluşum Ledra Palace’ta toplantılar yaparak ortak bir kayıp listesi oluşturmaya çalışmış ama bu 1990’ların sonuna kadar başarılamamış.

Müftüzade’nin “kayıp” kavramıyla şahsen karşılaşması ise ilkokul dönemlerine rastlıyor. 1964’te ilkokul öğretmeni Ülker Kansoy’un eşinin Lefkoşa’ya gitmek üzere evden çıkıp bir daha dönmemesi, öğretmeninin yaşadığı üzüntü ve bekleyiş hâlâ aklında. Öğretmeninin eşinin kalıntıları 2016 yılında Lefkoşa Limasol yolunda dağlık bir bölgede ormanlık arazide bulunmuş.

Şu anda, kayıp listesinde yer alan 1,510’u Kıbrıslı Rum, 492’si Kıbrıslı Türk olmak üzere 2002 kişi bulunuyor. Bu listeye öldüğü bilinen isimler girmiyor. Şahsın kayıp sayılması için son olarak canlı görülmesi gerekiyor.

– “Bugün artık insani boyut ön planda”

Müftüzade listenin hazırlandığı dönemdeki gerginliğin geride kaldığını ifade ediyor, bugün artık insani boyutun ön planda olduğuna işaret ederek, daha ılımlı bir ortamın hâkim olduğunu söylüyor. Sonuçta komite şu anda tamamen bilimsel çalışma yürüten bir pozisyonda.

Bahsedilen bilimsel çalışmalar 2006 yılında başlamış. Müftüzade, o dönemde adadaki ekiplerin bu çalışmaları lokal kapasiteyle yapıp yapamayacağından şüphe edildiğini anlatıyor. Ancak geçen zamanla KŞK ekibi, aldığı eğitimler ve elde ettiği deneyimlerle artık dünyanın farklı ülkelerinde benzer çalışmalar yapanlara yol gösterecek noktaya gelmiş…

– “Görevimiz Kıbrıs sorununu çözmek değil, kalıntılara ulaşarak ailelere teslim etmek ki iki toplum arasındaki güven artsın…”

Komitenin görev talimatında çalışmaların tamamen politikadan arındırılmış şekilde yapılması gerektiğini vurguluyor Müftüzade: “Hiçbir şekilde birbirimizi suçlamayız, demeçlerimize dikkat ederiz, Kıbrıs tarihini tartışmayız… Görevimiz Kıbrıs sorununu çözmek değil, kalıntılara ulaşarak ailelere teslim etmek ki iki toplum arasındaki güven artsın…”

-Demet Karşılı: “Sevdiğini bekleyen insanlara bir cevap verebilmek… Benim için en değerli kısmı bu”

Müftüzade’nin, oldukça deneyimli iki de yardımcısı var. Bunlardan biri arkeolog Demet Karşılı…

Sevdiği mesleği yapabilmek adına, ailesinin isteğiyle girdiği Öğretmen Akademisi sınavlarından bilinçli olarak düşük puan alan Karşılı için arkeoloji bir tutku. KŞK’da yaptığı iş daha çok adli arkeoloji de olsa, eğitimi tarih öncesi döneme odaklanıyor. Karşılı, bu ikisi arasında önemli benzerlik olduğunu anlatıyor:

“Tarih öncesi arkeolojide elimizde yazılı bir hikâye yoktur. Var olan malzemelere bakarak, aynı dönemlerde yaşanan olaylarla karşılaştırarak bir hikâye oluşturmak gerekir… Neredeyse bulmaca çözmeye benzer bir durum… Adli arkeolojide de durum az-çok böyledir. Elinde kanıtlar vardır ve senin onları değerlendirerek bir hikâye kurman gerekir. Ben de bu şekilde bilinmezleri çözmeyi seviyorum… Bunlar yanında KŞK’da işin ciddi bir insani boyutu da var… Sevdiğini bekleyen insanlara bir cevap verebilmek… Benim için en değerli kısmı bu…”

Eğitiminin ardından İrlanda’da arkeolog olarak çalışmaya başlayan Karşılı’ya KŞK’daki iş hakkında babasından telefon gelmiş… O günlerde yaşananları şöyle anımsıyor Karşılı:

“Babam, AB ülkelerinde çalışma deneyimi olan Kıbrıslı Türk arkeoloğa ihtiyaç var dedi. O dönem bu tanıma uyan benden başka birisi yoktu… İlk cevabım ‘Ben burada mutluyum… Adli bilimler de okumadım… İkisi çok farklı işler’ oldu… Israrlar üzerine gelip görmek için adaya geldim… Babamın ‘Sen bu ada için bir şeyler yapmak isten ve bu adanın en büyük sorunlarından biri kayıplar… Şu an da bir şansın var, mesleğini yaparken adaya katkın olacak’ demesiyle ikna oldum ve döndüm… İlk kurulan ekip 6 Kıbrıslı Türk 6 Kıbrıslı Rum’dan oluşuyordu. Hiçbirimizin adli bilim geçmişi yoktu ama hedefimiz aynıydı ve içimizde büyük bir heves vardı. Yurt dışından bu konuda bilgi ve deneyime sahip kuruluşlardan bilir kişiler, üniversitelerden akademisyenler getirttik… İlk iki sene hem kazılara gittik hem de dünyada bu işi yapan insanlardan sertifikalı eğitimler aldık… Tabi 16 sene sonra anladık ki, her ülke her toprağın kendine ait sorunları ve çözümleri varmış… Adli bilimlerde tecrübe çok önemlidir. Öyle ki şu an Gürcistan kazılarına arkeolog yollayacak, başka ülkelerdeki ekiplere destek verecek noktaya geldik.”

-120 çalışan, aynı anda 8 farklı noktada kazı yapıyor…

KŞK’nın iki toplumlu ekibinde bugün 120’ye yakın çalışan var. 8 kazı ekibi aynı anda adanın 8 farklı yerinde kazı gerçekleştiriyor.

Peki Demet Karşılı için nasıl bir iş bu? “Tabi ki zor bir iş ama tüm süreçlerden sonra bir aileye yakınını teslim edebilmenin verdiği mutluluk hepsine değer. Üstelik bu iş sadece yaşayan kişiye sevdiğini teslim etmekten de ibaret değil… Bulduğunuz kişi sizinle konuşamasa da o da bir bireydir ve ailesine kavuşmak ister…”

Karşılı, bu farkındalığa daha mesleğin ilk günlerinde, 2006’da Çamlıca’da yaptığı ilk kazısı sonrası ulaşmış. O kazıda 4 kayıp kişiyi bulmuşlar. İlk günlerde, antropoloji laboratuvarı henüz kurulmadığı için antropoloji işini de onlar üstleniyormuş. Bu aşamada ikişer gruplara ayrılarak bulunan kişilere ait kemikleri masaya dizmeleri gerekiyormuş. Demet de Poppy adında çok sevdiği, deneyimli bir antropologla eşleşmiş.

-“Dedemin yaşında olması gereken bu kişinin çoraplarını ben çıkarıyorum…”

“Kemikleri tek tek çıkarıp dizmemiz gerekiyordu ve benim neredeyse hiç deneyimim yoktu. Birimiz sol birimiz sağ tarafı bütünleyerek dizmeye başladık” diye anımsıyor o günü. 18’lerinde biriymiş kemiklerini dizdikleri, ayakkabıları hâlâ ayağındaymış bulduklarında…. “Sentetik maddeler uzun zaman da geçse toprakta çözünmeden kalır. Ayakkabılar ve çoraplar da bunlardandır. Ayakta çok küçük kemikler bulunur ve çoraplar bu kemikleri muhafaza eder. O yüzden kazı alanında ayakkabılarıyla birlikte almıştık ayak kısmını. Ayakkabının içinden kahverengi tor bir çorap çıkardım masaya koydum…Poppy dönüp bana ‘kemikleri çıkar’ dedi. Çorabı açtım ve içinden tek tek kemikleri çıkarmaya başladım ama çok duygulandım o anda. Ağlayacağımı hissettiğim için tuvalete gittim ve orada kendime ‘sen ne yapan’ diye sordum… Geri döndüğümde Poppy neyim olduğunu sordu. ‘25 yaşındayım, kemik yaşı 18-19 olan ama yaşasa 70’lerinde olacak biri var karşımda. Evine dönebilse kendisi çıkaracaktı ayakkabılarını ama şimdi dedemin yaşında olması gereken bu kişinin çoraplarını ben çıkarıyorum’ dedim. Poppy’nin yanıtı ‘işini iyi yapabilmek için kendini kapatmak zorundasın’ oldu. O gün benim bu insanlara yardım edebilmek için işime sarıldığım gün oldu.”

-Okan Oktay: “Duygularını katarsan olay bambaşka bir hal alır”

Sürecin önemli ayaklarından biri de antropoloji… Antropologlar, bulunan kemiklerin bir insana ait olup olmadığını ayırt edebiliyor…

Antropolog Okan Oktay da, Demet Karşılı’yla birlitke Müftüzade’nin iki asistanından biri. Antropolojide onu çeken en önemli unsur ekip çalışması yapılması olmuş. Mezun olduktan sonra bir süre gönüllü olarak Girne Kalesi’nin restorasyonunda çalışmış ve 2005 yılında KŞK’ya girmiş. O dönem kazı tecrübesi olan antropologlara ihtiyaç varmış. Çok uzun yıllar kazılarda yer almış Oktay…

Kazılarda en zorlandığı şeyin kazı yerine gelen ailelerin üzerlerinde yarattığı baskı olduğunu anımsıyor. Bir seferinde bu baskının yarattığı gerginlik nedeniyle az kalsın çöken bir kuyunun içinde kalmaktan zor kurtulduğunu anlatıyor.

KŞK çalışanlarının hepsi duygusal olarak çok zorlayıcı bir iş yapıyor. Oktay işine duygularını katmamaya çalışmak için elinden geleni yapıyor. “Ben de mesleki olarak her şekilde profesyonel düşünmeliyim çünkü duygularını katarsan olay bambaşka bir hal alır” diyor ve ekliyor:

-“Benim gün içinde yaptığım işlerden, ailemin, çocuklarımın haberi yoktur”

“Benim gün içinde yaptığım işlerden, ailemin, çocuklarımın haberi yoktur… Gidip de evde duygusal durumumu anlatıp onların psikolojisini bozmak istemem… Çünkü kayıp yakınlarıyla çalışıyoruz ve ben her biriyle empati yapabiliyorum. Benimle aynı yıl doğan ve 1974’e kadar yaşayabilen insanları bulduk. Bununla empati yapmazsan insan olamazsın zaten. Öte yandan buna profesyonel yaklaşmazsam kendime de zarar veririm…”

Tabii bu empati sadece zorlayıcı değil, motive edici de… Oktay, kimliklendirilen kişileri ailelerine teslim etmenin mesleki tatmin açısından paha biçilemez olduğunu anlatıyor, “Kayıplarına ulaşıyorlar, başında dua okuyup çiçek götürebilecekleri bir yerleri oluyor” diyor, bunun eksikliğinin yarattığı acıyla empati yapabildiğini söylüyor.

Çalışmaların ilk gününden beri ekibin parçası olan Oktay, bilgi ve deneyimleri yeni ekip arkadaşlarına aktarmanın öneminin farkında ve bu konuda da elinden geleni yapıyor.

-Kazılarda son durum…

Kayıp Şahıslar Komitesi, 2005 yılından günümüze toplamda 1494 kazı gerçekleştirdi. 2002 kişilik kayıp listesinden 1188 kişiye ulaşıldı, bunların 1027’si kimliklendirildi. Sonuçta kayıplar sadece Kıbrıs’a özgü bir konu değil, dünyada savaşın ve çatışmanın olduğu her noktada kayıp edilen insanlar ve bu insanları bulmak için yürütülen çalışmalar var. KŞK’nın kayıplara ulaşma başarısı dünyadaki benzerlerine göre çok yüksek. Bu başarı benzer çalışmalar yapan başka ülkelerin de dikkatini çekiyor. Örneğin, 4 bin civarındaki kaybının sadece yüzde 2’sini kimliklendirilebilmiş olan Azerbaycan, deneyiminden yararlanmak için bir süre önce KŞK’ya başvurmuş…

Kayıp Şahıslar Komitesi şu anda 6’sı Kuzey’de 1’i Güney’de olmak üzere 7 kazı sürdürüyor. Güneyde Larnaka yakınlarında buluan Trulli köyünde; Kuzeyde ise Gaziköy, Yeniceköy, Türkmenköy, Esentepe ve Zeytinlik’te, yaz sıcağına rağmen sistematik bir şekilde kazı çalışmaları devam ediyor.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Sanayicilerle esnaf ve zanaatkarlar çarşamba günü eylemde

Published

on

By

Kıbrıs Türk Sanayi Odası (KTSO) ile Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Odası (KTEZO), “üretimde yaşanan sıkıntılara duyarsızlaştığı” gerekçesiyle hükümeti protesto için çarşamba günü Lefkoşa’da ortak eylem yapacak.

Sanayiciler, esnaf ve zanaatkarların Lefkoşa Başbakanlık ışıklarındaki eylemi saat 10.00’da başlayacak.

KTSO ile KTEZO bugün Sanayi Odası’nda düzenledikleri basın toplantısında eyleme giden süreç hakkında basın mensuplarını bildirdi. Toplantıda ayrıca sektörlerdeki sorunlar ele alınarak, yapılması gerekenler ele alındı.

Basın toplantısında, KTSO Başkanı Ali Kamacıoğlu, KTEZO Başkanı Mehmet Ali Ardıç, KTSO Asbaşkanı Sercan Görgüner Bahçeci ve KTEZO Genel Koordinatörü Hürrem Tulga söz aldı.
Oda yetkilileri, “son dönemde hükümetin politikaları nedeniyle üretim maliyetinin katlanarak arttığını ancak hiçbir tedbirin alınmadığını ve gerekli duyarlılığın gösterilmediğini” savundu. “Yerli istihdama desteğin unutulduğunu, elektrikte teşvikin sıfırlandığını ve yenilebilir enerjide sanayinin önü tıkandığını, sanayi bölgelerinde çöp sorunları ve altyapı eksiklikleri olduğunu” öne süren yetkililer, bunların işlerin sürdürülebilirliğini tehdit ettiğini belirtti. Oda yetkilileri, tüm sanayicilere, esnaf ve zanaatkarlara ve halka eyleme katılım çağrısında bulundu.

– Kamacıoğlu: “Bugüne kadar hep diyalog yolu kurduk. Ancak her sabrın bir sonu var”

KTSO Başkanı Kamacıoğlu, Sanayi Odası olarak bugüne kadar hep pozitif bir şekilde, sabırla ve diyalog yoluyla sanayicilerin haklarını korumaya çalıştıklarını kaydederek, “Ancak her sabrın bir sonu var. Maalesef artık gelinen noktanın sokaklara dökülüp, en azından sanayicinin varlığını ve ekonomik sıkıntılarını gösterme vaktidir.” dedi.

Kamacıoğlu, mücadelelerinin sadece hayatta kalmak, tesislerini korumak ve bu kadar yıldır çalıştırdıkları işyerlerini ayakta tutabilmek için olduğunu belirterek, gerekli önlem ve desteğin verilmemesi halinde kapatmalarının artarak devam edeceğini öne sürdü.

Görevde bulunduğu 3 yılda sanayici sayısını artıramadıklarını ancak sayıyı korumak için çalıştıklarını söyleyen Kamacıoğlu, artık söylemekle olmayacağını anladıklarını ve eyleme geçme kararı aldıklarını belirtti. Kamacıoğlu şunları kaydetti:

“En son sanayi için yapılan yardım 2015 yılında bir hibe programı aracılığıyla olmuş. Onun dışında bir yardım yok. Her sektöre verilen sosyal sigorta prim desteği dışında sanayiye özel destek yok. 2010 yılında 10 kuruş olan ve yüzde 33’e tekabül eden bir elektrik fatura desteğimiz var iken şu anda bu yüzde 0,1’lere düştü. Artan elektrik maliyetleriyle uğraşıyoruz.”

Kamacıoğlu, ürettikleri her ürünün rekabete uygun hale getirildiğine de dikkat çekerek, piyasadaki yerli ürünlerin fiyatlarına bakılması çağrısında bulundu. Kamacıoğlu, ülkede pahalılığın giderilmesinin çaresinin sanayiyi güçlendirmek olduğunu vurguladı.

Hükümetle yürütülen toplantılarda hiçbir zaman olumsuz cevap almadıklarını ancak taleplerine yönelik hiçbir gelişmenin de olmadığını öne süren Kamacıoğlu, sanayinin kendi elektriğini üretmesine yönelik finansmanı bulunmuş projelerinin “arazi verilmemesi” nedeniyle yapılamadığını ileri sürdü.

– Ardıç: “Sorunlar aynı ancak esnaf daha da çok etkileniyor”

KTEZO Başkanı Mehmet Ali Ardıç da sorunlarının aynı olduğunu ancak küçük ölçekli esnafın bu yaşananlardan daha da kötü etkileniyor olduğunu kaydetti. Ardıç, tüm esnafı eyleme davet etti.

– Tulga: “Sanayi ve esnaf ilk defa birlikte eylem yapıyor”

Sanayi ve esnafın ilk defa birlikte sokağa iniyor olduğuna dikkat çeken KTEZO Genel Koordinatörü Tulga ise, “politikalardan dolayı maliyet öyle bir noktaya geldi ki değil rekabet etmek, işletmeleri ayakta tutmak mümkün değildir.” dedi.

Asgari ücretin artıyor olduğuna ancak bunun alım gücünü artırmadığına işaret eden Tulga, asgari ücretin bir vergi politikasına dönüştüğünü savundu ve sadece maaş artırarak ilerlenemeyeceğini söyledi. Hükümetten destek beklediklerini kaydeden Tulga, “Üretiyoruz ama yalnızız. İnatla üretiyorken bir destek arayışındayız.” dedi.

Tulga, sorunlarına farkındalık yaratmak adına ve “bir üretiyoruz” demek adına eyleme Kıbrıs’ın her tarafından üyelerin ve çalışanların geleceğini belirtti.

– Bahçeci: “Üretim olmadan bir toplum var olamaz”

KTSO Asbaşkanı Bahçeci de, sanayicinin aslında ihtiyacı olan destek, koruma veya teşviklerin hep göz ardı ediliyor olduğunu savunarak, üretim olmazsa bir toplumun var olamayacağını söyledi.

Bahçeci, “Artık sesimizin daha gür çıkması kaçınılmazdı.” diyerek, üretim kesiminin artık tükenme noktasına geldiğini savundu. Bahçeci, çocuklarının göç etmemesi için, ülkeye sahip çıkmak için eyleme gidiyor olduklarını belirtti. Sanayicinin ayakta kalmasının toplumun ayakta kalması demek olduğunu kaydeden Bahçeci, üretime, ülkeye önem veren herkesin eylemde olması gerektiğini söyledi.

-Talepler

Eyleme ilişkin yapılan yazılı basın açıklamasında, odaların talepleri şu şekilde açıklandı:

“Elektrik teşviki ve yenilenebilir enerji kullanımı için üreticinin önünün açılması, sigorta prim desteği ve yerli istihdamın desteklenmesi, kapasite ve Kalitesi ile kendini kanıtlamış yerli üretim için sektörel bazda koruma politikalarının uygulanması, düşük faizli veya faiz destekli finansman imkânlarının hazırlanması, yerli üreticiye yatırım kolaylığının sağlanması ve yatırımın desteklenmesi, ihracatın artırılması için sektörel teşviklendirme politikalarının geliştirilmesi”

Devamını Oku

Kıbrıs

Cumhuriyet Meclisi Başkanlık Divanı seçimi tamamlandı.. Bütçe görüşmeleri yarın başlıyor

Published

on

By

Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu’nda idari amir ve divan katiplerinin de belirlenmesinin ardından Başkanlık Divanı seçimi tamamlandı.

Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi 2025 Mali Yılı Merkezi Devlet Yönetimi Bütçe Yasa Tasarısı’nı yarın görüşmeye başlıyor.

Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu’nda başkan ve başkan yardımcısının ardından idari amirlik ve katip seçimi yapıldı. İdari Amirliği’ne UBP Milletvekili Yasemi Öztürk, divan katipliklerine UBP’den Hasan Küçük ve Fırtına Karanfil, CTP’den ise Şifa Çolakoğlu ve Devrim Barçın seçildi. Oylamada Yasemi Öztürk için 37 kabul, 8 ret oyu verildi. Bir oy ise geçersiz sayıldı.
Hasan Küçük 33 kabul, 11 ret, 2 geçersiz; Fırtına Karanfil 36 kabul, 7 ret, 1 çekimser, 2 geçersiz; Devrim Barçın 27 kabul, 14 ret, 1 çekimser, 4 geçersiz; Şifa Çolakoğlu 37 kabul, 6 ret, 1 çekimser, 2 geçersiz oy aldı.

-Bütçe görüşmeleri yarın başlıyor

Cumhuriyet Meclisi Genel Kurul’nda daha sonra Danışma Kurulu’nun gelecek birleşim hakkındaki kararı da okundu. Buna göre, 2025 Mali Yılı Merkezi Devlet Yönetimi Bütçe Yasa Tasarısı’nın, Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi’nde görüşülmesine olanak sağlanması için yarınki birleşimin ertelenmesi, 25-26 Kasım tarihli toplantıların ise birleştirilerek yapılması oy birliğiyle kabul edildi.

Gelecek birleşim 25 Kasım Pazartesi günü yasama öncelikli olmak üzere yasama ve denetim faaliyetleri birlikte yapılacak.

Genel kurul daha sonra bugünkü çalışmasını tamamladı.

Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi 2025 Mali Yılı Merkezi Devlet Yönetimi Bütçe Yasa Tasarısı’nı yarın görüşmeye başlıyor.

Devamını Oku

Kıbrıs

Başbakan Üstel Meclis Başkanlığı seçimleri konusunda değerlendirmede bulundu: “Siyasi çıkarları değil, toplumun çıkarlarını önceleyerek samimi bir adım attık”

Published

on

By

Başbakan Ünal Üstel, Cumhuriyet Meclisi başkanlık seçimleri konusunda, siyasi değil toplumsal çıkarlarına öncelik vererek bir adım attıklarını, sürecin sonunda Meclis Başkanı’nın hiç bir tartışmaya mahal vermeksizin seçildiğini belirtti.

Yazılı açıklama yapan Üstel, “Yaşanan tüm olumsuzluklara, ortaya konan tüm siyasi oyunlara rağmen bugün tek yürek olarak bu sorunu da bitirmiş durumdayız. Şimdi hizmet etme zamandır. Şimdi meclisimizi çalıştırma zamandır. Şimdi bütçeyi geçirerek halkımızın ihtiyaç duyduğu projeleri hayata geçirme zamandır. Şimdi çalışma zamandır.” ifadelerini kullandı.

Üstel’in Cumhuriyet Meclisi Başkanlık Divanı seçimlerine ilişkin açıklaması şöyle:

“Sevgili kardeşlerim;

Bu sabah, Meclisimizin yasama çalışmalarını engelleyen ve günlerdir devam eden sorunun ortadan kaldırılmasına yönelik, siyasi çıkarları değil, toplumun çıkarlarını önceleyerek samimi bir adım attık.

Ortaya koyduğumuz duruş, hukuki bir görüşün değil, halkı önceleyen siyasi bir duruşun ifadesiydi.

Partimiz ve Meclis Başkanımız, ülkemizin ivedi ihtiyacı olan bütçe görüşmelerinin başlaması, bütçenin tamamlanması ve halkımıza hak ettiği hizmetin verilmesi adına geriye doğru değil, tam tersine sorunun çözümüne katkı sağlayacak ileriye, çözüme ve geleceğe doğru önemli bir adım atmıştır.

Yaşanan bu sürecin sonunda, Sayın Meclis Başkanımızı yeniden aday göstererek ve ortaya güçlü bir irade koyarak hiç bir tartışmaya mahal vermeksizin meclis başkanımızı seçmiş durumdayız.

Bu noktada gerek parti grubuma gerekse hükümet ortaklarımızın tüm milletvekillerine teşekkür ediyorum.

Değerli kardeşlerim,

Sürecin siyasi bir süreç olduğunu, bu süreçte siyasi tavırların etkili olduğunu defalarca vurgulamıştım.

Yaratılan tüm sıkıntılara rağmen iktidar olarak üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirerek, halkımıza daha fazla zaman kaybettirmemek adına Meclis Başkan Yardımcısına da ilk turda ihtiyacı olan desteği vererek onu da seçmiş durumdayız.

Bu Ulusal Birlik Partisinin samimiyetini ve siyasi teamüllere olan saygısının da açık bir kanıtı olmuştur.

Bunu halkımızın takdirine bırakıyorum.

Yaşanan tüm olumsuzluklara, ortaya konan tüm siyasi oyunlara rağmen bugün tek yürek olarak bu sorunu da bitirmiş durumdayız.

Şimdi hizmet etme zamandır.

Şimdi meclisimizi çalıştırma zamandır.

Şimdi bütçeyi geçirerek halkımızın ihtiyaç duyduğu projeleri hayata geçirme zamandır. Şimdi çalışma zamandır.

Bu vesileyle Meclis Başkanlık Divanına seçilen tüm milletvekillerini kutluyor, çalışmalarında başarılar diliyorum.”

Devamını Oku

Trending

Reklam