Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Karpaz Araştırma İstasyonu Ronnas Sahili’nde açıldı

Published

on

Kaplumbağa yanında, göçmen kuşlar ve “hür eşekler” de dahil pek çok araştırmanın yürütüleceği Karpaz Araştırma İstasyonu, deniz kaplumbağaların en önemli yumurtlama alanlarının biri olan Ronnas Sahili’nde açıldı.

Yapılan projeyle, kaplumbağalarla ilgili sezonluk çalışma yürütülen kamp alanı, altyapısı ve prefabrik binalarıyla 24 kişinin kalabileceği, yıl boyu farklı alanlarla araştırma ve gözlemlemelerin sürdürülebileceği bir istasyona dönüştü.

İstasyon, Kıbrıs Yaban Hayat Araştırma Enstitüsü, T.C. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Çevre Koruma Dairesi ve Erenköy-Karpaz Belediyesinin destekleriyle hayata geçirildi.

İstasyonun, Karpaz yarımadasının korunmasına büyük katkı sağlaması hedefleniyor. Karpaz Araştırma İstasyonu, ilk aşamada Kıbrıs Yaban Hayat Araştırma Enstitüsü çatısı altında faaliyet gösteren Kıbrıs Deniz Canlıları Merkezi’nde yürütülen deniz kaplumbağası izleme ve koruma çalışmalarına merkezi destek sağlama amacıyla kuruldu.

Deniz Kaplumbağaları Koruma ve Araştırma Projesi’ne her yıl 55-60 farklı ülkeden 300-500 gönüllü başvuruyor, fakat barınmanın sınırlı olmasından dolayı 120 gönüllü ağırlanabiliyor.

Kıbrıs Yaban Hayat Araştırma Enstitüsü’nün yürütücülüğünü üstlendiği, Karpaz bölgesindeki başıboş eşeklerle ilgili Eşek Yönetim Projesi’nin alan faaliyetleri de Karpaz Araştırma İstasyonu’nda yürütülecek.

Ayrıca, her yıl göç yolculukları sırasında Kıbrıs’ta mola veren on binlerce kuşun göç araştırmaları Karpaz Araştırma İstasyonu’nda gerçekleştirilecek. İstasyon yıl boyunca aktif olacak.

Kaplumbağalarla ilgili çalışmaların yanında göçmen kuşlarla ilgili araştırmalar da yürütülecek. İstasyonda ayrıca, kıyılarla ilgili üç boyutlu haritalar da yapılacak, kıyıların değişip değişmediği takip edilecek

İstasyonun açılışına Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi Metin Feyzioğlu, Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, TİKA Başkan Yardımcısı Rahman Nurdun, Kıbrıs Yaban Hayat Araştırma Enstitüsü Direktörü Kemal Basat katıldı.

Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi Metin Feyzioğlu açılışta yaptığı konuşmada kaplumbağalarla ilgili yürütülen projenin kültürler arası köprülerin kurulmasına ve KKTC’nin tanıtımına da önemli katkılar sağladığını kaydetti.

Kaplumbağaların korunmasının; çevrenin korunmasına dolayısıyla insanların korunmasına katkıda bulunduğunu kaydeden Feyzioğlu, “Buralarının cennet güzelliğinde kalmasının sebebi kaplumbağalar nedeniyle bölgenin betonlaşmamasıdır” dedi.

Gönüllülere fedakarlıkları için teşekkür eden Feyzioğlu, “Sürdürülebilir kalkınma ve doğaya saygılı bir turizm modelini gerçekleştirmemiz lazım” dedi.

Feyzioğlu, projelerin Yunus Emre Enstitüsü, Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, TİKA ve KEİ (T.C. Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği Ofisi) iş birliğinde yapıldığını belirtti.

Feyzioğlu ayrıca Karpaz bölgesi insanlarının eşeklerden kaynaklı yaşadığı sıkıntıları bildiklerini, sorunu eşekleri de koruyarak çözeceklerini, bunu başaracaklarına inandığını kaydetti.

Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu da, ülkeye gelen gönüllülerin sosyal medya hesaplarından Kuzey Kıbrıs’la ilgili yaptıkları paylaşımların ülkenin tanıtımı için önemli bir katkı olduğunu belirtti.

Ataoğlu, kaplumbağa ve Karpaz eşekleri ile ilgili Kıbrıs Yaban Hayat Araştırma Enstitüsü’yle pek çok protokollere imza attıklarını ancak bugün hayata geçirilen İstasyonun çok farklı bir anlamı olduğunu, Merkezde göçmen kuşlarla ilgili çalışma yapılacak olmasının da çok önemli olduğunu kaydetti

Ataoğlu, T.C. Büyükelçiliği, TİKA ve Taşkent Doğa Parkı yetkililerine katkılarından dolayı teşekkür etti.

Ataoğlu, çevre kirliliğinin kaplumbağalar için hayati tehlike arz ettiğini, kaplumbağaların deniz analarına benzeterek naylon poşet yemeye çalışmasının ölümüne yol açabileceğini anlattı.

-Nurdun

TİKA Başkan Yardımcısı Rahman Nurdun, TİKA olarak araştırma projelerine önem verdiklerini, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak adına TİKA olarak ayırdıkları kaynağın doğru orantılı olduğunu söyledi.

TİKA’nın 30 yıl içerisinde 160 ülkede 30 binden fazla projeye destek verdiğini kaydeden Nurdun, KKTC’de de ellerinden gelen desteği verdiklerini kaydetti.

Bugün açılışını yaptıklarını Merkezde yürütülen projelerin Birleşmiş Milletler’in 2030 için belirlediği sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu olduğunu kaydeden Nurdun, KKTC’de TİKA’nın 170 projenin gerçekleşmesine yardımcı olduğunu, bunun ortalama yılda 40 projeye denk geldiğini kaydetti.

Nurdun, İstasyona yapılan eklemelerin çok iyi düşünüldüğünü, Karpaz eşekleri ile ilgili projeyi de bitireceklerini ifade etti.

Kıbrıs Yaban Hayat Araştırma Enstitüsü Direktörü Kemal Basat da Enstitünün çok küçük bir rehabilitasyon merkezinden uluslararası çevre kuruluşuna geldiğini, bu projenin TİKA ile yaptıkları dördüncü proje olduğunu, en büyük desteği de Bakanlıkla birlikte TİKA’dan sağlandığını söyledi.

İstasyonun artık sadece kaplumbağa araştırmaları için değil yıl boyu faaliyette olacak genel bir araştırma istasyonu olduğunu kaydeden Basat, Bakanlıkla Karpaz eşekleri için de bir protokol imzaladıklarını, geçmişte Karpaz için uzaktan koruma sağlamaya çalıştıklarını, artık İstasyonda yapılan eklemelerle daha etkin koruma sağlanabileceğini belirtti. Basat “Dipkarpaz halkının buna katılımı çok önemli” dedi.

Ülkedeki 7 özel çevre koruma bölgelerinden üçünün Karpaz’da olduğunu belirten Basat, 22 endemik bitkinin 5’inin de sadece Karpaz’a özgü olduğunu kaydetti.

Basat, Merkezde göçmen kuşlarla ilgili çalışmaların da yürütüleceğini, Karpaz’ın Türkiye’den Afrika’ya göç eden kuşların çök önemli bir geçiş yeri olduğunu belirtti. Basat, Karpaz Burnu’nun açığındaki adanın, ada martılarının Doğu Akdeniz’in en doğusundaki üreme noktası odluğunu ifade etti.

Basat, bunların Araştırma İstasyonunda araştırılıp takip edileceğini kaydetti ve yaban hayatın korunması için katkı koyan herkese teşekkür etti.

Kıbrıs Deniz Canlıları Merkezi Koordinatörü, Deniz Kaplumbağası Araştırma ve Koruma Projesi Koordinatörü Prof. Dr. Oğuz Türkozan, dünyanın pek çok yerinden kaplumbağalarla ilgili çalışmak üzere gönüllüler geldiğini, bu güne kadar 55-60 ülkeden gönüllüler geldiğini kaydetti. Türkozan, bugüne kadar yılda 120 gönüllü kabul edebildiklerini ancak başvuru sayısının 350-400 arasında olduğunu kaydetti.

Mevcut tesislerde bir defada 24 kişi kalabildiğini kaydeden Türkozan, İstasyonun sadece Kaplumbağa araştırma merkezi olarak görülmemesi gerektiğini, Merkezde gönüllülerin kültür paylaşımında da bulunduğunu ifade etti.

Çalışmalarda ileri teknoloji de kullanıldığını kaydeden Türkozan, araştırmaların uluslararası dergi ve sempozyumlarda kullanıldığını ifade etti.

Türkozan, T.C. Büyükelçiliği, TİKA ve Erenköy-Karpaz Belediyesine destekleri için teşekkür etti.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

TAE, bağcılığın geliştirilebilmesi amacıyla 6’sı yeni 12 sofralık üzüm çeşidini denemeye aldı

Published

on

By

Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü (TAE), bağcılığın geliştirilmesi amacıyla yeni üzüm çeşitleri ve teknikleri konusunda çalışmalar yapıyor. TAE, çalışmaları kapsamında 6’sı yeni olmak üzere 12 sofralık üzüm çeşidini denemeye aldı.

Çeşitler geleneksel talvar yerine, kademeli İtalyan talvarında denenecek. Yeni çeşit ve tekniklerden elde edilecek verim sonuçları ise eski çalışmalarla kıyaslanacak.

        2023’te bin 585 ton taze üzüm ithal edildi

TAE verilerine göre; 2023’te bağ ve talvar alanı 2 bin 200 dönüm, hasat ise 3 bin 132 ton olarak gerçekleşirken, Ticaret Dairesi’nin verilerine göre; 2023’te yıllık hasadın yaklaşık yarısına denk gelen bin 585 ton taze üzüm ithal edildi.

Çukurova Üniversitesi Bağcılık Öğretim Üyesi Profesör Doktor Semih Tangolar, Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Cem Karaca ve TAE bünyesinde 2002’den sonra bağcılıkla ilgili çalışmalar yürüten Ziraat Yüksek Mühendisi Doktor Yeşim Rehber Dikkaya yeni üzüm çeşitleri ve teknikler konusunda TAK muhabirinin sorularını yanıtlayarak, bilgiler verdi.

-Tangolar: “Kuraklığın artması nedeniyle bağcılığın yeni çeşitler ve yeni tekniklerle geliştirilmesi gerek”

Çukurova Üniversitesi Bağcılık Öğretim Üyesi Profesör Doktor Semih Tangolar, coğrafik konumuna bakıldığında Kıbrıs’ın bulunduğu kuşak açısından bağcılık için ideal yerlerden biri olduğunu söyledi.

Çeşitleri, kullanılan teknikler (Talvar), tüketim şekilleri nedeniyle üzümün Kıbrıs için önemli bir ürün olduğuna işaret eden Tangolar,  “Kıbrıs için bağcılığı tarımsal üretim yelpazesinden çıkaramazsın, bağcılığın daha da modernize edilmesi gerekiyor” dedi.

Asmanın tuzlu toprak ve kuraklığa en dayanıklı bitkilerden biri olduğunu, bu nedenle az suyla çok ürün elde edilebileceğini anlatan Tangolar, özellikle sofralık bağların baharda sulanması gerektiğini, şaraplık bağlarda sulamanın gerekli görülmediğine işaret etti.

Avrupa ülkelerinde dekar başına 700 kilo üzerinde verim elde edilen bağlardaki üzümlerin şaraplık olarak tercih edilmediğini ifade eden Tangolar, söz konusu bağlarda şeker ve asit dengesinin arzu edilen oranda çıkmadığını söyledi.

“Kuraklığın gün geçtikçe artması nedeniyle bağcılığın hem yeni çeşitler hem de yeni tekniklerle geliştirilmesi gerekiyor” diyen Tangolar, örtü altı topraksız kültür tekniğinin de (su ve gübrenin etkin kullanıldığı bir teknik) bağcılık için yeni olduğunu, İspanya ve İtalya’da bu uygulanmaya başladığını aktardı.

-1.5 ay erken hasat.. İtalyan talvarı iki kademeli, üzümlerin altta, sürgün ve yaprakların çoğunun üst katta

Bu yöntemle 1-1.5 ay erken verim alındığını kaydeden Tangolar, 32 litrelik saksılarda örtü altı yetiştirilen asmalardan 5 kilo ürün, yani dekar (1000 metre kare) başına 5-6 ton ürün alındığını anlattı.

Bu yöntemde hastalıkla mücadelenin de daha az olduğunu, bunun maliyeti düşürdüğünü kaydeden Tangolar, “Tuzluluk sorunu yok, kuraklıkla işin yok, toprak kökenli hastalık yok bu yenilikçi bir yaklaşım” dedi.

İtalyan talvarının da yeni bir teknik olacağını, çalışmaya dahil edilen çeşitlerin İtalyan talvarında (Tendon talvar) veriminin gözlemleneceğini ifade eden Tangolar, İtalyan talvarının Kıbrıs’taki talvara göre farkını anlattı. Tangolar, İtalyan talvarının iki kademeli olduğunu ve üzümlerin altta, sürgün ve yaprakların çoğunun üst katta geliştiğini kaydetti.

-Yüzde 25-30 daha fazla verim

Tangolar, İtalya’da yapılan denemelerde İtalyan talvarlarından yüzde 25-30 daha çok verim alındığına da işaret etti.

İtalyan talvarında ilaçlamanın ve hasadın çok daha kolay, ürün yanmasının daha az, kalite için salkım seyreltmenin de daha kolay olduğunu ifade eden Tangolar, denemeye alınan bazı çeşitlerin İtalyan talvarındaki verimine de bakacaklarını belirtti.

Tangolar ayrıca, yerli çeşitlerin kuraklığa dayanıklılarını tespiti için de yeni bir çalışma planladıklarını paylaştı.

-Karaca: “Aroma açısından bağcılıkta iklimimizin verdiği avantajlar var”

Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Cem Karaca da, Kıbrıs Türk kültüründe olan üzüm üretiminin talepleri karşılanmada yetersiz kalması nedeniyle, bağcılık üzere çeşit deneme araştırması yapılması kararı alındığını anlattı.

Karaca, son zamanlarda tesis sahipleri tarafından üretilen şarapların tattırılmasıyla öne çıkan butik otelciliğin gelişmekte olmasının da bu kararı almada etken olduğunu ifade etti.

Ülkeye en uygun çeşitleri belirlemek adına, “Çeşit adaptasyon” çalışmasının ilkinin 2000’li yıllarda yapıldığını, bu denemelerde 15 şaraplık çeşit denendiğini anlatan Karaca, “Aroma açısından bağcılıkta iklimimizin verdiği avantajlar var. Burada üretilen şarap gerekse sucuk veya diğer ürünlerin aroma açısından kendine özgü bir karakteri var. Bağcılığa KKTC’de alternatif bir üretim değil asli üretim olarak bakıyoruz” dedi.

TAE bünyesinde 2002’den sonra bağcılıkla ilgili çalışmalar yürüten Ziraat Yüksek Mühendisi Doktor Yeşim Rehber Dikkaya da, çalışmaya eski çalışmada öne çıkan 6 çeşit ve 6 yeni çeşidi dahil ettiklerini, bunları İtalyan talvarında denemeye aldıklarını ifade etti.

Dikkaya, İtalyan talvarından elde edilecek verimleri, eski çalışmalardan elde ettikleri verilerle kıyaslayacaklarını belirterek, çalışmanın sonuçlarının 2 yıl sonra çıkmasını beklediklerini söyledi.

Dikkaya, çalışmaya var olan çeşitlerden verigonun da dahil edildiğini, yeni çeşitlerin de “İsa, Exalta, Early Swift, Michael Palyari, Red Clod” olduğunu anlattı.

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Bayar: Denktaş ile ilgili çirkin saldırı asla affedilemez

Published

on

By

 

 

TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Celal Bayar, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş ile ilgili çirkin saldırının asla affedilemez olduğunu vurguladı.

Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’la ilgili asılsız iddiaların yer aldığı kitabı ve yazarını sert çekilde eleştiren Bayar şu açıklamalarda bulundu:

“TMT’nin kurulmasında fedakarca büyük katkıları olan ve bugün Kıbrıs’ta Türklük TMT sayesinde varlığını korurken, TMT’nin kurucularından, KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a ‘Dümbük’ isimli ucube kitabıyla saldıran, ordudan atılmış eski GKK’lığı subaylarından İlker Özkunt’u kitabındaki seviyesiz, saygısız nankörce saldırılarından dolayı Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği olarak şiddetle kınıyoruz. Bizler Kıbrıslı Türkler olarak, Rauf Raif Denktaş’ın fikirlerinin taşıyıcısı ve bekçileriyiz. Bizim için böylesine değerli bir devlet adamımıza çirkince saldırı asla affedilemez ve bu şahsın devletimizin açacağı dava ile mutlaka cezalandırılması gerektiğine inanıyor ve devlet yetkililerinin bunu yapacağına yürekten inanıyoruz ve bekliyoruz.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Öztürkler, Denktaş ile ilgili asılsız iddialar içeren kitabı kınadı

Published

on

By

Cumhuriyet Meclisi Başkanı Ziya Öztürkler, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a yönelik,hiçbir somut temele dayanmayan çirkin iddiaların yer aldığı kitabı esefle kınadığını belirtti.

Öztürkler açıklamasında, “Bir milletin özgürlük ve egemenlik davasına adanmış bir ömrün sahibi olan, Kıbrıs Türk halkının tarihi mücadelesine önderlik eden  Sayın Denktaş’a yönelik kitapta yer alan iddialar, sadece şahsına değil; onun temsil ettiği  mücadeleyi ve halkımızın hafızasına da zarar vermektedir.” ifadelerini kullandı.

Kurucu Cumhurbaşkanı’nın sadece bir devlet adamı değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının bağımsızlık ve onur mücadelesinin simgesi ve Türklük dünyasına da adını altın harflerle yazdıran bir lider olduğunu vurgulyaan Öztürkler, şu ifadeleri kullandı:

“Hayatını halkına, davasına ve devlete adamış bir liderin ardından, yıllar sonra böylesi ucuz ve seviyesiz iddialarla gündeme getirilmesi, hiçbir şekilde kabul edilemez. Halkımızı, milli değerlerimize ve tarihimize sahip çıkmaya, bu tür sorumsuz yaklaşımlara karşı daha da kenetlenmeye çağırıyorum.”

Devamını Oku

Trending

Reklam