Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Kıbrıs Konusunda 2021… “İki devletli” çözüm vizyonu ilk kez masaya konuldu, BM tutanaklarına geçti

Published

on

Kıbrıs müzakerelerinde bu yıl ilk kez “egemen eşit iki ayrı devletin varlığına ve kurumsal iş birliğine dayalı” çözüm konuşuldu.

Kıbrıs sorunu tarihinde bir dönüm noktası olarak nitelendirilen Kıbrıs Türk tarafının “iki devletli” çözüm vizyonu ilk kez masaya konuldu ve BM tutanaklarına geçti.

2021, başarısızlıkla sonuçlanan Crans Montana’daki uluslararası konferanstan sonra duran müzakere sürecini yeniden başlatmak için BM’nin zemin yoklamak üzere Kıbrıs’la ilgili tüm tarafları uzun bir aradan sonra gayri resmi toplantıda bir araya getirmesine tanıklık etti.

İsviçre’nin Cenevre kentinde 27-29 Nisan tarihinde, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in ev sahipliğinde Kıbrıs Türk ve Rum tarafları ile garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin de katılımıyla yapılan “5+1” formatındaki gayriresmî Kıbrıs konulu konferansta, Kıbrıs’ta taraflar arasında ortak zemin bulunamadı. Aksine dört yıl aradan sonra yapılan görüşmelerde, taraflar arasında derinleşen siyasi farklılıklar gün yüzüne çıktı. Kıbrıs Türk tarafı iki devletin iş birliğine dayalı çözüm önerisinde bulunurken, Kıbrıs Rum tarafı ise federal çözüm modeli ve resmi müzakerelerin Crans Montana’dan kaldığı yerden başlamasından yana olduğunu aktardı.

BM Genel Sekreteri Guterres, üç gün süren görüşmelerde, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda resmi müzakerelerin başlaması için taraflar arasında “yeterli ortak zemin” bulamadıklarını açıkladı. Cenevre görüşmeleri sonrası Guterres, iki liderle, Berlin’de ayrı ayrı ve New York’ta gayriresmî üçlü toplantıda bir araya geldi ancak bu görüşmelerde de ortak zemin bulunamadı. Genel Sekreterin, yılsonuna doğru Kıbrıs Özel Temsilcisi ve Kıbrıs Özel Danışman Vekili olarak atadığı Kanadalı Diplomat Colin Stewart aracılığıyla iki taraf arasında ortak zemin olup olmadığını tespit etme çalışmalarını 2022’de de sürdürmesi bekleniyor.

1974’ten beridir kapalı bulunan ve Kıbrıs müzakerelerinde birçok kez pazarlık konusu olan Kapalı Maraş’ın geçen yıl başlayan kademeli açılma sürecinde “mülkiyet hakları” vurgusuyla Maraş’ta bir pilot bölgenin sivilleştirilmesi 2021’e damgasını vuran diğer önemli gelişme oldu. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın başbakanlığı döneminde ilk kez gündeme gelen “Kapalı Maraş açılımı” konusunda ikinci aşamaya geçilen bu yıl 20 Temmuz’da, Kapalı Maraş’ın yüzde üç buçuğuna tekabül eden bir bölümü askeri bölge statüsünden çıkarıldı. Böylelikle uluslararası hukuk ve insan haklarına uygun olarak mülk ve mal sahiplerine, Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvurarak, mallarını geri alabilme olanağı tanınmış oldu. Kapalı Maraş’taki mülklerle ilgili Kasım 2021’e kadar 410 Kıbrıslı Rum başvurdu.

Öte yandan, Türkiye, hidrokarbon kaynakları arama faaliyetleri nedeniyle sıcak gelişmelerin yaşandığı Doğu Akdeniz’de, bölgede güvenlik ve istikrarın yeniden tesis edilmesi amacıyla “Çok Taraflı Doğu Akdeniz Konferansı” düzenlenmesi önerisinde bulundu. Rum tarafının koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle Nisan 2020’de askıya aldığı Doğu Akdeniz’deki sondaj programına yeniden başlayacağını duyurması ve tek taraflı hamleleri neticesinde bölgede gerginlik yeniden tırmandı. Rum tarafının tek tarafı hamlelerine karşı adımlar atılacağı uyarısında bulunan Türkiye ile KKTC, Kıbrıs Türk tarafının hidrokarbon kaynaklarına ilişkin 13 Temmuz 2019 tarihli öneriyi ve tüm tarafları bir araya getirecek Doğu Akdeniz konferans çağrısını yinelendi.

4 YILLIK ARADAN SONRA YENİDEN

6 Ocak: Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, BM Genel Sekreteri’nin 26 Ekim 2020 tarihinde mektubu çerçevesinde, Kıbrıs’ta resmi müzakerelerin başlaması için adada iki taraf arasında ortak zemin olup olmadığını tespit etmek amacıyla iki tarafın ve üç garantör ülkenin katılımıyla yapılacak gayriresmî beşli toplantıya katılmaya hazır olduğunu bildirdi.

11 Ocak: BM Genel Sekreteri tarafından gayriresmî Kıbrıs toplantısı hazırlıklarını yürütmekle görevlendirilen BM Üst Düzey Yetkilisi Jane Holl Lute, Kıbrıs’ta iki liderle görüşme turlarını başlattı.

25 Ocak: Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Genel Sekreter ile telekonferans aracılığıyla görüşerek, Kıbrıs’ta egemen eşitliğe dayalı ve eşit uluslararası statüye sahip iki devletin iş birliği temeline dayalı yeni müzakere zeminine ihtiyaç olduğu görüşünü aktardı.

29 Ocak: BM Genel Sekreteri, Kıbrıslı taraflar anlaşırsa yeni fikirlere açık olduğunu açıkladı. Aynı gün, Cumhurbaşkanı Tatar’ın baş müzakerecisi Özel Temsilcisi Ergün Olgun olarak açıklandı.

4 Şubat: Cumhurbaşkanı Tatar, adaya ilk kez ziyarette bulunan Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Dominic Raab’la görüşerek, Kıbrıs Türk tarafının egemen eşitlik temelindeki pozisyonu aktardı.

25 Şubat: BMGS Sözcüsü Stephane Dujarric, Guterres’in Kıbrıs sorununun nihai çözümü için ortak zemin olup olmadığını tespit etmek amacıyla Kıbrıslı tarafları ve garantör ülkeleri 27-29 Nisan’da İsviçre’nin Cenevre kentinde gayrresmi toplantıda bir araya getireceğini açıkladı.

5 Mart: Cumhurbaşkanı Tatar, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi, Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Josep Borrell ile iki devletli çözüm vizyonunu paylaştı.

29 Mart: AB Liderler Zirvesi’nin sonuç bildirgesinde Kıbrıs meselesine BM kararları temelinde çözüm bulunması istendi.

22 Nisan: Guterres, gayriresmî görüşmelere katılacak taraflardan “yaratıcı” fikirlerle gelmelerini beklediğini söyledi.

26 Nisan: Cenevre öncesi bir araya gelen Cumhurbaşkanı Tatar ile TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan iki devletli çözüm konusunda mutabakat içerisinde olduklarını vurguladı.

27 Nisan: BM Genel Sekreteri Guterres ev sahipliğinde Kıbrıslı taraflar ile üç garantör ülkenin katılımıyla İsviçre’nin Cenevre kentinde üç gün sürecek gayrı resmi Kıbrıs konferansı başladı. Kıbrıslı taraflar ve üç garantör ülke, 2017’de başarısızlıkla sonuçlanan Crans Montana’daki müzakerelerin ardından ilk kez bir araya geldi. AB, konferansa gözlemci olarak davet edilmedi, ancak kıdemli diplomatlarını Cenevre’ye gönderdi. Konferansın ilk gününde Guteress, iki lider ile ayrı ayrı görüştü, tüm taraflar Guterres’in verdiği resepsiyonda buluştu. Cumhurbaşkanı Tatar, Guterres ile görüşmesinde, ilk kez, Kıbrıs Türk tarafının egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü konusundaki pozisyonunu dile getirerek, kayıtlara geçirmiş oldu.

CUMHURBAŞKANI TATAR 6 MADDELİK ÖNERİDE BULUNDU

28 Nisan: Genel Sekreteri’nin başkanlık ettiği konferansın ikinci gününde Kıbrıs’taki taraflar ile garantör ülkelerin katılımıyla BM Cenevre Ofisi’nde 5’li toplantı yapıldı, ikili görüşmelerde de bulunuldu ve tüm taraflar Guterres’in verdiği gayriresmî akşam yemeğinde buluştu. Konferansın ikinci gününe Cumhurbaşkanı Tatar’ın Guterres ve taraflara sunduğu 6 maddelik önerisi damgasını vurdu. Öneride, Kıbrıs’ta iki tarafın eşit egemenliğinin sağlanmasıyla, BM himayesinde sonuç odaklı ve takvimi belli olan resmi müzakerelere başlanabileceği belirtildi.

29 Nisan: BM öncülüğünde gayriresmî beşli görüşmelerinden sonuç alınamadı. Genel Sekreter, konferansta, Kıbrıs sorununun çözüm müzakerelerine başlanabilmesi için “yeterli ortak zemin” bulunamadığını ancak pes etmediğini, bu konuda çalışmaya devam edeceğini açıkladı. Guterres, Kıbrıs Türk tarafının iki devletin iş birliğine dayalı çözüm önerisinde bulunduğunu, Kıbrıs Rum tarafının ise federal çözüm modeli ve resmi müzakerelerin Crans Montana’dan kaldığı yerden başlamasından yana olduğunu aktardı. Tatar ile Çavuşoğlu, Türk tarafının egemen eşitlik talebinin Cenevre’deki toplantısında kayıtlara geçtiğini belirterek, toplantıyı “Kıbrıs sorunu tarihinde bir dönüm noktası” olarak nitelendi.

Türk tarafı, Rum Yönetimi’nin Maraş ile Ercan Havalimanı’nın BM, Mağusa Limanı’nın da AB’nin kontrolüne verilmesi teklifini kabul etmedi ve ortak zemin bulunmadan Genel Sekreter’in Kıbrıs için Özel Temsilci (special envoy) atamasını uygun bulmadığını bildirdi.

10 Mayıs: Cumhurbaşkanı Tatar, Cenevre görüşmelerine ilişkin Meclis’te temsil edilen siyasi partileri bilgilendirdi. Ana muhalefet Cumhuriyetçi Türk Partisi toplantıya katılmadı.

28 Mayıs: Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, BM Genel Sekreteri’-ne mektup göndererek, Kıbrıs Türk tarafının Cenevre’de sunduğu önerileri “açık fikirle ele alma” çağrısında bulundu.

3 Haziran: Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, BM Barış Gücü Misyon Şefi Elizabeth Spehar’ın daveti üzerine Rum lider Anastasiadis ile mutabık kaldıkları geçiş noktalarının karşılıklı olarak yeniden açılması konusuyla ilgili çevirim içi görüşme yaptı.

EGEMEN EŞİTLİK VE ULUSLARARASI STATÜNÜN KARŞI TARAFLA EŞİTLENMESİ TALEBİ

22 Haziran: Cumhurbaşkanı Tatar, BM Üst Düzey BM Yetkilisi Jane Holl Lute’a, resmi müzakerelere geçilebilmesi için Cenevre’de sunduğu 6 maddenin, özellikle “egemen eşitlik ve uluslararası statünün karşı tarafla eşitlenmesini” içeren ilk maddenin kabulünün önemli olduğunu yineledi.

25 Haziran: AB Liderler Zirvesi Bildirisinde, Kıbrıs sorununun siyasi eşitliğe dayalı iki toplumlu, iki bölgeli federasyon temelinde çözümüne destek bildirildi. Bildiride, Kapalı Maraş’ta BM Güvenlik Konseyi kararlarının uygulanması çağrısında bulundu. Zirve sonrası AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “AB olarak iki devletli bir çözümü asla kabul etmeyeceğiz” dedi. Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye, kararların “Kıbrıs Türklerini yok saydığını ve eşit haklarını görmezden geldiğini” belirttiler.

GENEL SEKRETER, BRÜKSEL’DE İKİ LİDERLE AYRI AYRI GÖRÜŞTÜ

25 Haziran: BM Genel Sekreteri, AB Liderler Zirvesine ev sahipliği yapan Brüksel’de, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis ile ayrı ayrı görüştü. Tatar, Kıbrıs Türk tarafının, Guterres’in resmi müzakerelerin başlamasına yönelik taraflar arasında ortak zemin bulunması için bir özel temsilci atama önerisini değerlendireceklerini açıkladı.

13 Temmuz: Dışişleri Bakanlığı, AB Komisyon Başkan Yardımcısı ve Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in 12 Temmuz tarihli AB Dışişleri Konseyi Toplantısı sonrasında “Kıbrıs’ta iki devletli çözüm modelini reddettikleri” açıklamasını “talihsiz” olarak nitelendirdi. Dışişleri Bakanlığı ayrıca, benzer ifadelerde bulunan AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in açıklamalarına da tepki göstermişti.

21 Eylül: TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “Kıbrıs meselesinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir çözüm, ancak sonuç odaklı, gerçekçi bir yaklaşımla mümkündür. BM’nin eşit olarak kabul ettiği Ada’daki iki halktan birinin lideri sizlere hitap edebilirken, diğer liderin bu platformda sesini duyuramaması adil değildir” dedi.

24 Eylül: Cumhurbaşkanı Tatar, BM Genel Kurulu’na hitap eden Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in “saldırgan bir üslupla Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye’ye karşı bilinen iddia ve suçlamalarını tekrarladığını” söyledi.

CUMHURBAŞKANI TATAR, NEW YORK’TA GENEL SEKRETER İLE GÖRÜŞMESİNDE “İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM” ÖNERİSİNİ YİNELEDİ

25 Eylül: Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, New York’ta BM Genel Merkezi’nde Genel Sekreter Antonio Guterres ile görüştü. Tatar, görüşmede, “iki devletli çözüm” önerisini yineledi.

27 Eylül: Genel Sekreter, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis ile New York’ta gayri resmi üçlü görüşmede bir araya geldi. Guterres’in görev süresi dolan Jane Holl Lute’un yerine, güven artırıcı önlemler ve iki taraf arasında diyalogun yeniden başlaması için ortak zemin olasılığının araştırılması için özel temsilci atama yönünde hareket edebileceği belirtildi.

28 Eylül: Cumhurbaşkanı Tatar, New York’taki gayri resmi görüşmede, Kıbrıs’ta tarafların hayatın iyileştirilmesine yönelik iş birliği ve teknik komitelerin güçlendirilmesinde mutabık kaldıklarını açıkladı.

30 Eylül: Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, New York temasları hakkında Meclis’te temsil edilen siyasi partileri bilgilendirdi. Cumhuriyetçi Türk Partisi ve Toplumcu Demokrasi Partisi toplantıya katılmadı.

5 Kasım: BM Genel Sekreteri, yeni BM Genel Sekreteri Özel Temsilcisi ve BM Barış Gücü (UNFICYP) Şefi olarak Kanadalı diplomat Colin Setwart’ı atadı. Stewart, ayrıca BM Genel Sekreteri’nin Özel Danışman Vekilli görevini de yürütecek. Stewart, 30 Kasım’da görev süresi dolan Elizabeth Spehar’ın yerine atandı.

10 Kasım: Cumhurbaşkanlığı, yeni BM Temsilcisi Colin Stewart’ın atanmasının ardından, kararlaştırılacak belli bir süre için, müzakerelerin başlaması için ortak zemin bulunup bulunmadığını tespit etmek maksadıyla Genel Sekreter’in “şahsi temsilci” atamasını beklediklerini açıkladı.

İKİ LİDER, NEW YORK’TAKİ GAYRİRESMİ ÜÇLÜ GÖRÜŞMEDEN SONRA, İLK KEZ, YENİ BM TEMSİLCİSİ’NİN EV SAHİPLİĞİNDEKİ RESEPSİYONDA BULUŞTU

10 Aralık: 6 Aralık’ta resmen göreve başlamak için Kıbrıs’a gelen yeni BM Temsilcisi Colin Stewart, Cumhurbaşkanı Tatar ve Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis ile ayrı ayrı görüştü. Tatar, Kıbrıs’ta resmi müzakerelere geçilebilmesi için KKTC’nin egemenliğinin kabul edilmesi gerektiği görüşünü yineledi. Stewart ise BM’nin sürece katkı koymak için her türlü çabayı göstereceğini söyledi.

14 Aralık: Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, yeni BM Temsilcisi Colin Stewart ev sahipliğinde düzenlenen BM’nin “Yıl Sonu Resepsiyonu”na katıldı. İki lider, 27 Eylül’de New York’ta BM Genel Sekreteri ile gayriresmî üçlü görüşmede bir araya gelmelerinin ardından ilk kez buluştu. Stewart, Kıbrıs konusunda her iki tarafın karşılıklı kabul edebileceği bir yol bulmaları arzusunu dile getirirken, teknik komitelerin elde ettiği başarılara değindi.

15 Aralık: Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs’ın her iki tarafının yararına olacak teknik komite çalışmalarının geliştirilmesine destek bildirerek, teknik komiteleri; iki halkın günlük yaşamlarını kolaylaştırmaya katkı koyacak önemli bir mekanizma ve iki taraf arasında verimli iş birliğini sağlamaya ve güven yaratmaya yardımcı olacak köprü olarak nitelendirdi.

TÜRKİYE “ÇOK TARAFLI DOĞU AKDENİZ KONFERANSI” ÖNERİSİNDE BULUNDU

11 Ocak: Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Brüksel’de görüştüğü AB liderlerine, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon gelişmeleri konusunda tüm tarafların katılımıyla uluslararası bir konferans teklifinde bulunduğunu açıkladı.

25 Mart: AB Liderler Zirvesi Bildirisinde, Türkiye’nin son dönemde Doğu Akdeniz’de sismik araştırma ve sondaj faaliyetlerine ara vermesini olumlu bir davranış olarak nitelendirildi, Yunanistan ile istikşafi görüşmeler ve BM şemsiyesi altında Kıbrıs müzakerelerinin desteklendiği ifade edildi. AB Yüksek Temsilcisi, Türkiye düzenlenmesini teklif ettiği “Çok Taraflı Doğu Akdeniz Konferansı” hazırlıklarını yürütmekle görevlendirildi.

1 Temmuz: Dışişleri Bakanlığı, GKRY’nin Amerikan enerji şirketi Exxon Mobil’in Kasım-Aralık 2021’de Doğu Akdeniz’de doğalgaz arama çalışmalarına yeniden başlayacağı yönündeki açıklamasına, “Rum tarafının hidrokarbon kaynaklarına ilişkin tek taraflı faaliyetleri devam ettiği sürece, Kıbrıs Türk tarafı da hak ve çıkarlarını korumak için eşdeğer ve eşzamanlı adım atmaya devam edecektir” yanıtını verdi.

BÖLGEDE GERGİNLİK

3 Ekim: Güney Kıbrıs Rum Yönetimi makamlarının 29 Eylül’de yayımladığı Navtex aracılığıyla 3 Ekim’de Malta bayraklı, İtalyan sahipli Nautical Geo araştırma gemisinin Doğu Akdeniz’de araştırmalara başlayacağını ve kasımda ise Exxon Mobil’in yeniden sondaj çalışması yapmayı planladıklarını duyurması bölgede yeniden bir gerginliğe yol açtı. Türk kıta sahanlığına izinsiz girme teşebbüsünde bulunan Nautical Geo, Deniz Kuvvetleri Komutanlığına bağlı unsurlarca Türk kıta sahanlığı dışına çıkarıldı. Cumhurbaşkanlığı, KKTC ve Türkiye Dışişleri Bakanlıkları, bölgede tek taraflı faaliyetlerden kaçınma ve hidrokarbon kaynakları konusunda iş birliğine açık olunma önerisini yinelendi.

8 Ekim: Bu gelişmelerin ardından Türkiye, yeni bir Navtex yayımlayarak Oruç Reis’in sismik araştırmalar için Akdeniz’e açılacağını duyurdu. Rum Yönetimi de 9 Ekim’de “karşı-Navtex” yayınladı. Türkiye karşı bir Navtex daha yayımlayarak Rum Kesimi’nin iddialarını reddetti ve çalışmaların Türk kıta sahanlığında devam edeceğini bildirdi.

21 Ekim: Dışişleri Bakanlığı, GKRY’nin KKTC ruhsatlarını kapsayan alanda NAVTEX ilanı ve Nautıcal Geo adlı gemiyle icra ettiği hidrokarbon bağlantılı araştırmalarla Doğu Akdeniz’de gerginliği tırmandırdığını yineledi. TC Dışişleri Bakanlığı da, GKRY’nin sondaj planlarını gerçekleştirmesi halinde Kıbrıs Türklerinin haklarını korumak için mukabele edeceklerini açıkladı.

13 Kasım: Dışişleri Bakanlığı, GKRY’nin 12 Kasım tarihinde yayınladığı yeni bir NAVTEX ile, Nautical Geo adlı gemiyle, 12-17 Kasım tarihleri arasında KKTC ruhsat alanlarını kapsayan bir araştırma icra edeceğini duyurmasına tepki gösterdi ve Rum tarafının tek yanlı eylemlerini kınadı.  Açıklamada, Kıbrıs Türk tarafının hidrokarbon kaynaklarına ilişkin 13 Temmuz 2019 tarihli önerisi ve Türkiye’nin tüm tarafları bir araya getirecek Doğu Akdeniz konferans çağrısı yinelendi.

10 Aralık: Dışişleri Bakanlığı, Exxon-Mobil ve Katar Petrolleri şirketler ortaklığı ile GKRY arasında imzalanan anlaşmayı “Kıbrıs Türk halkının haklarının gasp edilmesi ve Türkiye’nin haklarının yok sayılmasının tescili” olarak nitelendirdi. TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da, “Hakça paylaşım oluncaya kadar biz de KKTC’nin ruhsat verdiği alanlarda Kıbrıs Türk halkı için çalışmalarımızı sürdüreceğiz” değerlendirmesinde bulundu.

15 Aralık: Türkiye, yeni bir Navtex ilan ederek, Doğu Akdeniz bölgesinde, Oruç Reis araştırma gemisi için mevcut olan Navtex’i 22 Ocak 2022 tarihine kadar yeniledi.

17 Aralık: Dışişleri Bakanlığı ve Türkiye Dışişleri Bakanlığı, AB Genel İşler Konseyi’nin Genişleme Kararının Doğu Akdeniz ve Kıbrıs meselesine ilişkin bölümlerini “tek yanlı, tutarsız ve Rum-Yunan ikilisinin maksimalist tutumunu yansıtan kararlar” olarak nitelendirdi.

KAPALI MARAŞ’IN TARİHİ KADEMELİ AÇILIMINDA İKİNCİ AŞAMAYA GEÇİLDİ

20 Temmuz: Kapalı Maraş’ın kamuya ait Demokrasi Caddesi ile sahil kısmının bir bölümünün 8 Ekim 2020’de açılmasıyla başlayan kademeli açılma sürecinde ikinci aşamaya geçildi Cumhurbaşkanı Tatar, 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekatı’nın 47’inci yıl dönümünde, mülkiyet mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla, 12 Temmuz tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla, Kapalı Maraş’ın yüzde üç buçuğuna tekabül eden pilot bölgenin askeri statüsünün kaldırılarak, iade talebiyle başvuran hak sahiplerine Taşınmaz Mal Komisyonu’nun bu yönde karar vermesine olanak sağlanacağını açıkladı. TC Cumhurbaşkanı Erdoğan, Maraş’ta yeni bir dönemin başlayacağını söyledi. Aynı gün, Kapalı Maraş’ta bulunan Bilalağa Mescidi ile Maraş Millet Bahçesi halkın ziyaretine açıldı.

2 Ağustos: Cumhurbaşkanı Ersin Tatar başkanlığında “Kapalı Maraş’ın açılım süreci” gündemiyle toplanan Bakanlar Kurulu’nda, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun güçlendirilmesi konusu ele alındı.

23 Ağustos: Rum lider Nikos Anastasiadis başkanlığında yapılan kabine toplantısında, Kapalı Maraş’ın açılım sürecine müdahil olan bazı KKTC devlet ve hükümet yetkililerine “pasaportlarını geri alma (iptal), yenilememe veya pasaport vermeme” kararı alındı.

8 Ekim: Kapalı Maraş’ın kamuya ait Demokrasi Caddesi ile sahil kısmının bir bölümünün ziyarete açılmasının yıl dönümünde yaklaşık 249 bin kişinin bölgeyi ziyaret ettiği açıklandı.

14 Ekim: Kapalı Maraş’ta, Bakanlar Kurulu’nun Temmuz 2021’de aldığı kararla asker kontrolünden, sivil idareye devredilerek, pilot bölge olarak belirlenen yüzde 3 buçukluk alanda yol, elektrik ve yağmur drenaj gibi altyapı çalışmaları yapılmaya başlandı.

16 Kasım: AB liderleri, Maraş konusunda Türkiye’ye “tek taraflı adım attı” eleştirisinde bulunup, Aralık’taki Dışişleri Bakanları Toplantısı öncesinde bir “seçenekler belgesi” hazırlayacağı açıklaması yaptı.

30 Kasım: TMK Başkanı Növber Ferit Veçhi, Kapalı Maraş’ın açılımıyla birlikte Maraş’taki mallarla ilgili başvuruların arttığını, Şubat 2020’de 280 olan başvuru sayısının açılımla birlikte 338’e çıktığını ve kasım sonu itibariyle bu rakamın 410’a yükseldiğini açıkladı. Başvuruların ne kadarının sivilleştirilen yüzde 3.5’lik kısımda olduğunun belirlenmesine yönelik çalışmaların devam ettiği kaydedildi. Temmuz sonu itibarıyla, 3.5’lik alanla ilgili olarak TMK’ya 36 başvuru yapıldığı açıklanmıştı.

13 Aralık: AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell,  Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik olumlu ortamın yaratılmasına yardımcı olmak için Maraş ile ilgili güven artırıcı önlemler çağrısında bulundu.

15 Aralık: AB Genel İşler Konseyi’nin 14 Aralık’taki toplantısında kabul edilen Genişleme Kararlarında, “Türkiye’nin Maraş ile ilgili olarak BM Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı olan tek taraflı eylemlerini kınadı ve bu eylemlerin ve Ekim 2020’den bu yana Maraş’ta atılan tüm adımların geri alınmasını” talep etti. Dışişleri Bakanlığı, “kararları, AB’nin Kıbrıs Rum tarafının yönlendirmesi ile hareket etmeyi tercih ettiğinin bir göstergesi” olarak nitelendirdi.

22 Aralık: 15-16 Aralık’ta yapılan AB devlet ve hükümet başkanlarının Zirve Toplantısının ardından yayınlanan sonuç bildirisinde Türkiye başlığı taşıyan bölümünde daha önceden alınan AB Zirve kararlarına gönderme yapıldı. “Türkiye’nin Kıbrıs ihtilafında yapıcı bir tutum içerisinde olması beklentisi dile getirilen bildiride, “KKTC’de bulunan Maraş bölgesinin yerleşime açılmasının BM Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı olduğu” belirtildi.

MURATAĞA VE SANDALLAR’DA 11 ÇOCUK ŞEHİT KİMLİKLENDİRİLDİ

6 Ocak: Kayıp Şahıslar Komitesi (KŞK) Kıbrıslı Türk üye görevine, 1 Ocak’tan itibaren, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar tarafından Hakkı Müftüzade atandı. Kayıp Şahıslar Komitesi’nin Aralık ortası verilerine göre, 492 Kıbrıslı Türk ve 1510 Kıbrıslı Rum olmak üzere toplam 2002 kayıp şahısın akıbetinin araştırıldığı proje kapsamında yapılan kazılarda 1182 kayıp kişinin kalıntılarına ulaşıldı. 732 Kıbrıslı Rum ve 291 Kıbrıslı Türk kayıp kişi olmak üzere toplam 1023 kayıp kişi kimliklendirilip ailelerine teslim edildi. Halen 778 Rum ve 201 Türk kayıp kişiye ulaşılamadı.

20 Aralık: Muratağa ve Sandallar köylerinde 14 Ağustos 1974’te terör örgütü EOKA-B tarafından katledilerek, toplu mezarlara gömülen en küçüğü 3, en büyüğü 17 yaşında olan 11 çocuk, Kayıp Şahıslar Komitesi’nce yürütülen çalışmalarla kimliklendirilip, devlet töreniyle defnedildi.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Los Angeles’ta çıkan Hughes yangını 4 bin hektardan fazla alana yayıldı

Published

on

By

ABD’nin California eyaletinin Los Angeles kentinde yangınlarla mücadele devam ederken Castaic Gölü çevresinde gece saatlerinde çıkan yeni yangın, 4 bin hektardan daha fazla bir alanı kapladı.

California Orman ve Yangından Koruma Departmanının (CAL FIRE) internet sitesindeki bilgilere göre, Castaic Gölü çevresinde çıkan Hughes yangını, kısa sürede geniş bir alana yayıldı.

4 bin hektardan fazla alanı kaplayan yangında, bölgedeki 30 binden fazla kişi için tahliye emri çıkarılırken, 20 binden fazla kişi için ise tahliye uyarısı yapıldı.

Uyarılarda yangının hayati tehlike yarattığı belirtilirken, bazı alanların halkın erişimine kapatıldığı duyuruldu.

Los Angeles’ta iki haftadan uzun süre önce 6 ayrı bölgede başlayan yangınlardan Palisades bölgesindekinin, bugün itibarıyla yüzde 70’inin, Eaton’dakinin ise yüzde 95’inin kontrol altına alındığı kaydedildi.

Yangına ilişkin açıklama yapan itfaiye yetkilisi Anthony Marrone, rüzgarların yangının ilk çıktığındaki kadar kuvvetli olmadığının altını çizerek, “Şu anda bulunduğumuz durum, çok daha farklı.” ifadesini kullandı.

– Yangının yüzde 14’ü kontrol altına alınabildi

NBC Los Angeles’a göre itfaiye yetkilileri, hızla yayılan ve 4 bin hektardan fazla alanı kaplayan Hughes yangınıyla mücadelede “üstünlüğü ele geçirdiklerini” söyledi.

Yetkililer, şiddetli rüzgarlar etkili olmadan yangın müdahale uçaklarının bölgeye su bıraktığını aktardı.

Los Angeles Belediye Başkanı Karen Bass, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı açıklamada, yangınla mücadele için bölgeye takviye yapıldığını bildirdi.

CAL FIRE’a göre, yangının henüz yüzde 14’ü kontrol altına alınabildi.

ABD Başkanı Donald Trump, 19 Ocak’ta yaptığı açıklamada, Beyaz Saray’a döndükten sonra yapacağı ilk ziyaretin 24 Ocak’ta yangınların etkilediği Güney California’yı kapsayacağını belirtmişti.

– Los Angeles yangınları

Los Angeles’ta 7 Ocak’ta sabah saatlerinde Pacific Palisades bölgesinde başlayan, Eaton, Hurst, Sunset, Woodley bölgeleri başta olmak üzere hızla çevreye yayılan orman yangınlarında bugüne kadar en az 28 kişi yaşamını yitirdi.

Binlerce dönüm alanın kül olmasına yol açan yangınların neden olduğu toplam hasar ve ekonomik kaybın 250 ila 275 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.

Devamını Oku

Dünya

Çin’in “Yapay Güneşi” füzyon rekoru kırdı: 17 dakikadan fazla plazma süresi

Published

on

By

Çin’in Deneysel Gelişmiş Süperiletken Tokamak (EAST) reaktörü, 1.066 saniye boyunca yüksek hapsolmuş plazma durumunu koruyarak yeni bir dünya rekoru kırdı. 20 Ocak’ta elde edilen bu başarı, temiz ve sınırsız enerji kaynağı olarak füzyon gücünü geliştirme yolunda önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

EAST projesinin nihai hedefi, Güneş’in nükleer füzyon sürecini taklit ederek insanlığa tükenmez ve temiz bir enerji kaynağı sunmak. Aynı zamanda bu teknoloji, Güneş Sistemi’nin ötesine yapılacak keşifler için de kritik bir rol oynayabilir.

Dünya genelinde bilim insanları, bu iddialı hedefe ulaşmak için 70 yılı aşkın süredir çalışmalar yürütüyor. Ancak bir nükleer füzyon cihazından elektrik üretmek, bazı büyük zorlukların aşılmasını gerektiriyor. Bunlar arasında 100 milyon santigrat derecenin üzerindeki sıcaklıklara ulaşmak, kararlı ve uzun süreli çalışmayı sağlamak ve füzyon sürecini hassas şekilde kontrol edebilmek bulunuyor.

Rekor Getiren Teknolojik Gelişmeler
Hefei Fizik Bilimleri Enstitüsü (HFIPS) Plazma Fiziği Enstitüsü (ASIPP) tarafından yönetilen EAST projesi, daha önce 2023’te 403 saniyelik füzyon rekorunu kırmıştı. Ancak yeni rekor, bu süreyi üç kattan fazla aşarak füzyon araştırmalarında büyük bir sıçrama gerçekleştirdi.

ASIPP Direktörü ve HFIPS Başkan Yardımcısı Song Yuntao, “Bir füzyon cihazının, sürekli enerji üretimi için binlerce saniye boyunca kararlı ve verimli çalışması gerekiyor. Bu yeni rekor, işlevsel bir füzyon reaktörü inşa etme hedefimize doğru büyük bir adımdır” dedi.

EAST’in Fizik ve Deneysel Operasyonlar Bölümü Başkanı Gong Xianzu, önceki deneylerden bu yana cihazın birçok sisteminde iyileştirmeler yapıldığını belirtti. Özellikle, yaklaşık 70.000 ev tipi mikrodalga fırına eşdeğer güçte çalışan ısıtma sistemi, yeni güncellemelerle güç çıkışını iki katına çıkarırken kararlılığını ve sürekliliğini korudu.

Uluslararası Füzyon Araştırmalarına Destek
2006 yılında kurulan EAST, Çinli ve uluslararası bilim insanlarının füzyonla ilgili deneyler yapabileceği açık bir test platformu olarak hizmet veriyor.

Çin, 2006 yılında Uluslararası Termonükleer Deneysel Reaktör (ITER) programına yedinci üye olarak katıldı. Anlaşma kapsamında Çin, ITER’in inşası ve işletiminde yaklaşık %9’luk bir paya sahip ve ASIPP, bu projedeki ana Çin kurumu olarak görev yapıyor.

Güney Fransa’da inşa edilen ITER, tamamlandığında dünyanın en büyük manyetik hapsolmuş plazma fiziği deneyi ve en büyük deneysel tokamak füzyon reaktörü olacak.

Son yıllarda EAST, ITER ve gelecekteki Çin Füzyon Mühendisliği Test Reaktörü (CFETR) gibi projeler için kritik öneme sahip olan yüksek hapsetme modunda önemli ilerlemeler kaydetti. Bu başarılar, küresel füzyon reaktörlerinin geliştirilmesine değerli bilimsel veriler sunuyor.

EAST’in bulunduğu Hefei, Anhui Eyaleti’nde, füzyon enerjisinin geliştirilmesi ve uygulanmasını hızlandırmak amacıyla yeni nesil deneysel füzyon araştırma tesisleri inşa ediliyor.

ASIPP Direktörü Song Yuntao, “EAST aracılığıyla uluslararası iş birliğini genişletmeyi ve füzyon enerjisini insanlık için pratik bir güç kaynağına dönüştürmeyi umuyoruz” dedi.

Devamını Oku

Dünya

Kallas’dan Türkiye ziyareti öncesi açıklama: “Türkiye’yi ziyaret etmenin tam zamanı”

Published

on

By

Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, bölgesel konular başta olmak üzere işbirliğinde önemli bir aktör olarak gördüğü Türkiye’nin AB’ye aday, ortak çıkarlara sahip stratejik ortak olduğunun altını çizerek; “Türkiye’yi ziyaret etmenin tam zamanı ve bunu gerçekten görev süremin ilk bölümünde yapacağım. Birçok konumuz var. Bölgesel güvenliğin yanı sıra örneğin enerji gibi farklı noktalarda işbirliğini görüşebiliriz.” değerlendirmesinde bulundu.

Kallas, 24 Ocak’ta bölgesel gelişmeleri ve Türkiye-AB ilişkilerini ele almak üzere Türkiye’ye yapacağı ziyaretin yanı sıra, AB’nin dış politika ve savunma ajandasını, Suriye’deki yeni yönetimle yürütülecek ilişkileri, Gazze’deki ateşkesin kalıcı olması için çabaları ve yeni ABD yönetimi ile masaya yatıracakları ana başlıkları AA muhabirine değerlendirdi.

– “Türkiye’yi ziyaret etmenin tam zamanı”

Soru: Türkiye’yi ziyaretinizden önce; Türkiye-AB ilişkilerinin mevcut durumunu ve ilişkilerin geleceğini değerlendirebilir misiniz? Mesajınız nedir?

Kallas: Türkiye, stratejik öneme sahip ortağımızdır. Dolayısıyla Türkiye ile kapsamlı ortaklıklar kurmak istediğimiz açık. Son ziyaret 2022’deydi, bu yüzden Türkiye’yi ziyaret etmenin tam zamanı ve bunu tam olarak görev süremin ilk bölümünde yapacağım. Birçok konumuz var. Bölgesel güvenliğin yanı sıra örneğin enerji gibi farklı noktalarda işbirliğini görüşebiliriz. Bu nedenle daha fazla işbirliğine kesinlikle yer var.

-“İkimiz de Doğu Akdeniz’de istikrarlı ve güvenli bir ortama ilgi duyuyoruz”

Soru: Türkiye’yi sadece bölgesel işbirliği için bir aktör olarak mı görüyorsunuz, yoksa Türkiye’nin AB’ye aday ülke olduğu gerçeğini de dikkate alıyor musunuz? Ziyaretinizi Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Siyasi Diyalog ve Türkiye-AB Ortaklık Konseyinin yeniden canlandırılmasına imkan verecek bir ön adım olarak yorumlayabilir miyiz?

Kallas: İkimiz de Doğu Akdeniz’de istikrarlı ve güvenli bir ortama ilgi duyuyoruz. Bu, Suriye’ye ilişkin ortak çıkarımız. Ayrıca, bu ülkenin doğru yönde gelişmesine, toprak bütünlüğü ve egemenliğine olan ilgimiz de ortak. Diğer yandan Gazze’de ateşkes devam ediyor ve barış, halk için önemli. Dolayısıyla bunlar eş zamanlı çalışabileceğimiz konular. Elbette, aday ülke statüsüne sahibiz. Türkiye, aday ülke statüsünde olmaya devam ediyor. Ancak bu süreç duraklamış vaziyette. 27 üye ülkeyle aynı doğrultuda çözülmesi gereken konular var. Elbette Kıbrıs hakkındaki mesele var, insan hakları, hukukun üstünlüğü, temel haklar konuları tartışmamız gereken konular. Dolayısıyla bunlar bizim temas noktalarımız.

Soru: Sizce NATO’dan ayrı bir Avrupa savunma sistemi kurulmalı mı; yoksa bunun, NATO’nun halihazırda yaptıklarını mükerrere düşürme riski var mı?

Kallas: NATO’nun halihazırda yaptıklarını mükerrere düşürmemeliyiz. AB’de 27 ordumuz var ve hepsi birlikte işbirliği yaptığımız bu kolektif savunmaya katkıda bulunmalı. Her ülkenin bir savunma planlaması ve bir savunma bütçesi var. Yani “Avrupa ordusuna ihtiyacımız var.” diyemeyiz ancak bu 27 üyenin NATO ve AB söz konusu olduğunda çok iyi bir şekilde birlikte çalışmasına ihtiyacımız var. NATO içinde 23 üyemiz var, bu da bizi (AB ve NATO) doğal ortaklar yapıyor. Ancak elbette NATO’da birlikte çalışmamız gereken daha fazla müttefik var ve Türkiye de bunlardan biri.

– “(Suriye’ye yönelik) Yaptırımların hafifletilmesini tartışmaya hazırız”

Soru: İlk günden beri Suriye’deki yeni yönetime destek konusunda temkinli açıklamalar yapıyorsunuz. Peki şimdi sizin gözleminiz nedir? Ülke doğru yolda ilerliyor mu?

Kallas: Bir şey söylemek için henüz çok erken. Yani, doğru şeyleri söyledikleri açık. Ancak doğru yönde ilerleyip ilerlemedikleri konusunda da doğru adımları atıyorlar mı? Bu yüzden uluslararası aktörlerin yanı sıra Arap ülkeleri gibi bölgesel aktörlerin ve Türkiye’nin de ortak bir anlayışa sahip olmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Suriye’deki hükümetin kapsayıcı olduğunu görmek istiyoruz. Hiçbir radikalleşme görmek istemiyoruz. Ülkenin istikrarlı olması herkesin çıkarına. Bu yüzden ihtiyatlı bir şekilde iyimseriz. Yaptırımların hafifletilmesini tartışmaya hazırız ancak bunu “adım adım” yaklaşımıyla yapacağız. Yani, doğru şeyleri yaparlarsa, biz üzerimize düşen adımları atmaya hazırız. Yanlış yöne giden adımlar atarlarsa, o zaman bir adım geri atmaya ve bazı yaptırımları geri koymaya da hazırız.

– “Suriye’yi inşa edebilmeleri için üzerimize düşeni yapmaya hazırız”

Soru: Normalleşmenin yolu, ülkenin yeniden imarından geçiyor. Peki AB, Suriye’nin yeni yönetimine yönelik sektörel yaptırımlarını kaldıracak mı?

Kallas: Bunu 27 Ocak Pazartesi günü tartışacağız. Dışişleri Bakanları toplantımız var, ele alacağımız konulardan biri de bu. Ama biz, ülkelerini inşa edebilmeleri için üzerimize düşen adımları atmaya hazırız. Elbette, biliyorsunuz, bankacılık hizmetlerine erişim, ilk aşamada gerçekten ihtiyaç duydukları şeyler. Ama çok gerçekçi olmak gerekirse, bir sonraki adımımız onların (Suriye yönetiminin) yaptıklarına göre şekillenmeli. Herkes doğru yönde adım atıldığını görmek istiyor.

– “(Suriye’deki DEAŞ üyesi Avrupa vatandaşlarının geri alınması) Karar üye devletlere ait”

Soru: AB, üye ülkelerini, Suriye’de SDG adını kullanan terör örgütü PKK/YPG tarafından tutulan AB vatandaşı DEAŞ üyelerini geri almaya ve bu teröristleri adalete teslim etmeye teşvik eder mi?

Kallas: DEAŞ’a geri dönülmemesinin ve terörizmin azalmasının herkesin çıkarına olduğu açıktır. Çünkü herkes, AB ve Türkiye, bölgemizde gelişen terör örgütleriyle ilgili risklerle karşı karşıya. Yani, iş vatandaşları geri almaya gelince, bunun (terörün) geri dönmemesi için her şeyi yaptığımızdan emin olmalıyız. Sonra tabii bu, bu çeşit tutuklu ve savaşçısı olan üye devletlerin kendilerinin vereceği bir karardır. Dolayısıyla karar üye devletlere aittir.

– “(Gazze’deki ateşkes) AB’nin çıkarına olan, daha sürdürülebilir bir barışın olması”

Soru: AB, Gazze’deki ateşkesi memnuniyetle karşıladı ve insani yardımını artırdı. Peki AB Gazze’de sadece insani bir rol oynamayı mı tercih ediyor? Yakında AB İsrail Ortaklık Konseyi’ni toplayacağınızı duyurdunuz. Bu toplantıda İsrailli meslektaşlarınıza mesajınız ne olacak?

Kallas: AB-İsrail Ortaklık Konseyi’miz olacak ve ardından Filistin Yönetimi ile üst düzey bir siyasi diyalog kuracağız. İki devletli çözümü aklımızda tutmamızın çok önemli olduğunu düşünüyorum. İki devletli bir çözüme sahip olmak için dengeli bir yaklaşım olması gerekiyor. Ortaklık Konseyi’nin gündemi ise bölgesel durum ve aynı zamanda çok somut olarak, şu anda Gazze’deki durum. Şimdi ateşkes var. Ama AB’nin çıkarına olan, daha sürdürülebilir bir barışın olması. Bunu elde edebilmek için hem İsrail’in güvenlik kaygılarının hem de Filistinlilerin var olma hakkının dikkate alınması gerekiyor.

Soru: Ukrayna konusuna geldiğimizde; ABD Başkanı Donald Trump, savaşı durdurmak istediğini açıkça belirtti. Türkiye’nin arabuluculuk girişimlerine nasıl yaklaşıyorsunuz?

Kallas: Hepimizin yapması gereken şey Rusya’ya büyük baskı yapmak. Çünkü şu anda Rusya barış istemiyor. Rusya Ukrayna’yı, oradaki insanları, sivil altyapıyı bombalamayı bırakırsa ve askerlerini çekerse, o zaman bu savaş sona erer. Ayrıca Türkiye’nin Rusya’ya baskı yaparak sahada barışı sağlamada çok çok önemli bir rolü olduğunu görüyorum.

– “Yeni ABD yönetimiyle işbirliği yapmaya istekliyiz”

Soru: Trump’ın ikinci dönemi resmen başladı. Brüksel’de bu süreçte endişeli bir bekleyiş olduğunu söyleyebilir miyiz? Yeni ABD yönetimiyle ele alacağınız ilk konu ne olacak?

Kallas: Elbette, seçimler her zaman çok çalkantılı zamanlardır. Tabii ki, yönetim değişirse, sonuç politikada da değişiklikleri beraberinde getirir. Bu yüzden yeni yönetimle de işbirliği yapmaya istekliyiz ve sabırsızlanıyoruz. Ayrıca, yeni yönetimle ele almamız ve işbirliği yapmamız gereken ana konular elbette güvenlik ve savunmanın yanı sıra ekonomik konular. ABD ve AB büyük ticaret ortaklarıdır. Ekonomilerimiz çok iç içe geçmiş durumda. Elbette, dış politika konularına gelince; eğer ABD Çin konusunda endişeliyse, o zaman önce Rusya konusunda endişelenmeli. Dolayısıyla Ukrayna’nın bu savaşı kazanması için desteklenmesinin de çok önemli olduğunu düşünüyorum.

– “Ankara’daki toplantıları dört gözle bekliyorum”

Soru: Eklemek istediğiniz bir şey, Türkiye ziyaretinizle ilgi paylaşmak istediğiniz bir mesajınız var mı?

Kallas: Ankara’daki toplantıları dört gözle bekliyorum. Yani bu, AB ve Türkiye’nin ortak olduğunu ve masaya yatırıp işbirliği yapacağımız birçok konu olduğunu gösterecek. Çok teşekkür ederim.

Devamını Oku

Trending

Reklam