Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

“Kıbrıs’ı bir mesele değil, mili dava olarak görüyorum”

Published

on

“Kıbrıs Türkü çok samimi, çok candan. Ben de öyleyim. Frekansımız tuttu”… Türkiye Cumhuriyeti’nin (TC) yeni Lefkoşa Büyükelçisi Metin Feyzioğlu, bu kez Büyükelçi sıfatıyla geldiği Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki (KKTC) izlenimlerini bu sözlerle özetledi.

Dedesi Turhan Feyzioğlu’nun Kıbrıs’tan sorumlu Başbakan Yardımcılığı ve Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın danışmanlığını yaptığını hatırlatarak, ailece Kıbrıs’la gönül bağı bulunduğunu söyleyen Metin Feyzioğlu, Lefkoşa’ya Büyükelçi olarak atandığını öğrendiğinde büyük gurur duyduğunu ifade etti.

Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) ve Anadolu Ajansı’na (AA) röportaj veren Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni Lefkoşa Büyükelçisi Metin Feyzioğlu, Türkiye’den suyun ardından kabloyla elektrik de gelmesinin hayali olduğunu ve bunu hayata geçirmek için çaba harcayacağını belirtti. “KKTC’nin tanınması, izolasyonların aşılması için çaba harcamaya devam edileceğini” ifade eden Feyzioğlu, bu süreçte de KKTC’nin ekonomik olarak kendi kendine yeten, sapasağlam ayakta duran bir yapıya kavuşması için çalışılması gerektiğini vurguladı.

Maraş’ın açılması sürecini KKTC devletinin başlattığını ve Maraş’ın KKTC devletinin egemenliğinde olduğunu kaydeden Feyzioğlu, bu süreçte Taşınmaz Mal Komisyonu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi dikkate alınarak adımlar atılacağını, Türkiye’nin de bununla ilgili ihtiyaç duyulan desteği vereceğini söyledi. Feyzioğlu, “Kıbrıs bizim için bir ‘mesele’ değil, ‘milli davadır’” dedi.

– Çok mutlu oldum ve gurur duydum

Türkiye Cumhuriyeti’nin Lefkoşa Büyükelçisi Metin Feyzioğlu, atama kararını öğrendiğinde hissettiklerini “Ben Kıbrıs’a yürekten bağlıyım. Büyükelçi olarak KKTC’ye atandığımı duyduğumda çok mutlu oldum, çok büyük bir gurur duydum. Burada doğrudan Türkiye Cumhuriyeti devletini temsil eden bir makamda bulunmak onur verici.” sözleriyle ifade etti.

“Rahmetli dedem Turhan Feyzioğlu, Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Başbakan Yardımcısıydı ve bildiğim kadarıyla böyle bir görevi üstlenen ilk kişiydi. Kıbrıs’a büyük hizmetleri olmuştu ve güçlü bir bağı vardı. Dolayısıyla bizim ailemizin de Kıbrıs ile büyük gönül bağı var” diyen Feyzioğlu, dedesi ile Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın sofrasında defalarca oturduğunu, orada çocuk yaştan itibaren büyüklerin sohbetini dinleme imkanı bulduğunu söyledi.

– Kıbrıs’ı bir mesele değil, mili dava olarak görüyorum

“Daha sonra da milli bir dava olan Kıbrıs’a yönelik ilgimiz, alakamız bitmedi. Türkiye’de milli davaya bağlı herkesin yüreğindedir Kıbrıs, başının üzerindedir. Bizim için de daima öyle oldu” diyen Büyükelçi Feyzioğlu, “Kıbrıs’a bir mesele olarak değil, bir dava olarak bakmayı tercih ettim. Barolar Birliği Başkanı olarak da hep ‘Kıbrıs için ne yapabiliriz’ diye düşündük. Uluslararası alanda KKTC nasıl daha ileriye götürülebilir, izolasyonlar nasıl kırılabilir, Kıbrıs Türklerine uygulanan bu zalim insan hakkı ihlali, Rum’un şımarıklığıyla devam eden bu ihlal nasıl sonlandırılabilir, ona kafa yorduk.” şeklinde konuştu.

Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı yaptığı dönemde, 2014’ten 2021 sonuna kadar 5 büyük uluslararası konferans düzenlediklerini, bunların son ikisinin, kapalı Maraş’ın açılmasıyla ilgili olarak Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bilgileriyle gerçekleştiğini aktaran Feyzioğlu, “Görevdeyken özellikle son 3 yılda Kıbrıs konusuyla ilgili olarak Sayın Cumhurbaşkanımızla, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımızla ve Sayın Dışişleri Bakanımızla doğrudan doğruya çalışma imkanı buldum. Bu tarafta da Sayın Ersin Tatar ile Başbakanlık döneminden başlayarak, Cumhurbaşkanlığı sürecinde de devam eden çok yakın çalışma imkanımız oldu” dedi.

– İzolasyonların bir süreç içinde kırılacağını ve zamanla tanınmanın geleceğini düşünüyorum

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda KKTC’nin tanınması için tarihi bir konuşma yaptığını kaydeden Metin Feyzioğlu “Buna sıradan bir konuşma gözüyle bakmamak lazım. Bu bir hedef belirlemedir. Bu devlet siyasetinin BM Genel Kurulu’ndan geri dönülmez şekilde ilanıdır. ‘KKTC’yi tanıyın’ diyor. Bunu diyen Türkiye, sıradan bir devlet değil. Bölgesinde, bölgesinin de ötesinde dünyada çok güçlü bir devlet.” ifadelerini kullandı.

Rusya-Ukrayna savaşında arabulucu olan, tahıl krizini çözen ikinci bir devlet bulunmadığına, Türkiye’nin Afrika’da en fazla misyonu olan ülkelerin başında geldiğine ve gerçekten kardeşlik hukukuyla oralarda bulunduğuna, hizmet ettiğine dikkat çeken Büyükelçi Feyzioğlu, “Bunun da geri dönüşleri oluyor. İşte bakın Afrika ülkelerinden biri Gambiya’nın Cumhurbaşkanı Yardımcısı geldi, Sayın Tatar ile resmi kapasitede bir görüşme yaptı. Bu çok önemli bir adım.” vurgusunda bulundu.

Feyzioğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

“Keza Türk Devletleri Teşkilatı’na KKTC, anayasada geçen adıyla gözlemci üye oldu. Toplum olarak değil, kesim olarak değil, devlet olarak. Bu şekilde Türk Devletleri Teşkilatı’nda kabul gördüğü anlamına gelir bu. Tüm bunlar Sayın Cumhurbaşkanımızın muazzam siyasi kararlılığı, Sayın Dışişleri Bakanımızın muazzam diplomasisiyle gerçekleşti. Artık Türk Devletleri Teşkilatı’na üye devletlerin izolasyonları kırıcı, bunları aşan birtakım uygulamalarını yavaş yavaş beklemek lazım. Türkiye, bu bölgede plan yapmak isteyen aktörlerin görmezden eğlemeyeceği bir noktada. Buna bağlı olarak KKTC’ye yönelik izolasyonların da artık tartışmasız süreç içerisinde kırılacağını, ortadan kalkacağını ve zamanla tanınmanın da gerçekleşeceğini kabul etmek lazım. Süreç oraya doğru akıyor.”

Feyzioğlu, “bu süreçte Türkiye ve KKTC olarak, KKTC’nin üreten bir ekonomi haline gelmesini, kendi kendine, sapasağlam yeterli bir hale gelmesini, böyle bir ekonomik yapıya kavuşmasını el birliğiyle sağlamak zorundayız.” vurgusunda da bulundu.

-Benim hayalim suyun ardından, elektrikle ilgili kablonun da çekilmesi

KKTC’nin kendine yeterli bir hale gelmesi için Türkiye’nin altyapı yatırımları yaptığına dikkat çeken Feyzioğlu, “Suyun ardından benim hayalim elektrikle ilgili kablonun çekilmesi. Bu konuda da hem Türkiye hem de KKTC’de ön çalışmalar yapılıyor. Sırada bu var” dedi.

Büyükelçi Feyzioğlu bu konunun her gün gündeminde olduğunu belirterek şunları söyledi:

“Ben bu nedenle ilk ziyaretimi Teknecik santraline yaptım. Orada Kıb-Tek yetkilileriyle görüştüm. Yönetim Kurulu Başkanı, Genel Müdür, mühendislerle bir araya geldik. Benim her gün gündemimde bu konu. Türkiye, KKTC’yi bu noktada tüm gücüyle destekliyor. Bu bağlamda reform planlarımızda bir aksaklık çıkmaması gerekiyor. Bakın Türkiye’de Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Fuat Oktay ve onun başkanlığında Kıbrıs İşleri Koordinatörlüğü var. İşi gücü, varı yoğu bu. Kuzey Kıbrıs’a, Kıbrıs Türkü’ne, KKTC’ye nasıl daha fazla hizmet edebiliriz.”

– Suyun Mesarya ovasına gelmesi ve tarım reformu birlikte ele alınmalı

KKTC için bir diğer önemli yatırımın hiç şüphesiz su olduğunu kaydeden Feyzioğlu, Türkiye’den gelen suyun önce Güzelyurt ardından da Mesarya ovasına verilmesini amaçladıklarını bildirdi. Feyzioğlu, “Suyun Mesarya ovasına gelmesi ve tarım reformunu birlikte ele almak gerekiyor. Türkiye’deki ve KKTC’deki tarım bakanlıkları bu konuda çok yakın çalışıyor.” dedi.

– Maraş’ta mülkiyet hakkını Avrupa İnsan Hakları Sistemi’ne göre çözeceğiz ama Vakıf mallarına ne olduğunu da inceleyeceğiz

Maraş açılımını KKTC hükümetinin, devletinin yaptığını, Türkiye’nin buradaki görevinin, KKTC’nin talep ettiği yardım ve desteği milli dava ve kardeşlik hukuku çerçevesinde sunmak olduğunu belirten Metin Feyzioğlu, “Kapalı Maraş” olarak tabir edilen bölgenin KKTC egemenliğinde olduğunun da altını çizdi.

Feyzioğlu, “Maraş, KKTC devletinin toprağıdır orası. O toprakta çeşitli mülkiyet iddiaları vardır. Arsaların, otellerin, binaların, mülkiyetinin kime ait olduğuna dair iddialar vardır. Bu çerçevede, Taşınmaz Mal Komisyonu’na (TMK) ilişkin mevzuata da saygı duyarak, ama en önemlisi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, Avrupa İnsan Hakları değerler siteminin içinde kalarak sorunun çözülmesi gerekir. Avrupa Konseyi’nin burada baktığı ve bakabileceği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin baktığı ve bakabileceği mülkiyet hakkının sözleşmeye ve ek protokollere uygun şekilde tesis edilmesi, sorunun bu şekilde çözülmesidir.” dedi.

Feyzioğlu sözlerine şöyle devam etti:

“Kuşkusuz KKTC de bunu yapma gayreti içindedir. Türkiye de KKTC’nin bu gayretine tüm gücüyle destek vermektedir. Dolayısıyla Maraş’ta mülkiyet sorunu çözülecektir. Taşınmaz Mal Komisyonu mevzuatı çerçevesinde çözülecektir, İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde çözülecektir. Bu süreç çok eski değil, bir miktar zaman tanımak gerekiyor. Bir taraftan planlar çıkarılıyor, mülkiyete yönelik kimler hak iddia etmiş ona bakılıyor. Ne istiyor, ‘tazminat mı, iade mi, takas mı’ istiyor bunlar inceleniyor. Tekrar ediyorum, Avrupa Konseyi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin meseleye bakabileceği tek açı vardır; mülkiyet hakkı… Biz de mülkiyet hakkını Avrupa İnsan Hakları Sistemi’ne göre çözeceğiz zaten.”

– Türkiye ve KKTC’nin esas gücü haklılığında

“Rum tarafının KKTC’ye yönelik her iddiası ama her iddiası haksız ve mesnetsiz. BM Genel Kurulu’nun ve genel olarak dünyanın KKTC’ye yönelik tavrı da yanlış” diyen Feyzioğlu, devletler hukukunun en temel kuralarına göre bir yapının bir tüzel kişiliğin devlet olarak kabulü için hangi şart gerekiyorsa KKTC’nin buna sahip olduğunu söyledi. “Çok açık bir şekilde tanınma, devlet olmanın bir şartı değil” diyen Feyzioğlu “Öyleyse tanınmıyor, ben de izolasyon uygularım, tanınmıyor ben de yasak koyarım şeklindeki her tutum hukuk çerçevesinde değildir, açıkça siyasidir” şeklinde konuştu.

Feyzioğlu şöyle devam etti:

“Türkiye gerçekten çok güçlendi. Türkiye birilerinin sandığı Türkiye değil. Türkiye jeopolitik konumunu daha da güçlendiren tüm hamleleriyle birlikte dikkate alınmaması imkansız derecede güçlü bir ülke. O bakımdan hukuk dışı yürütülen bu siyasi tavrın birçok devletle artık sürdürülebilir olmadığını göreceksiniz. Çok açık, kararlı bir siyasi duruş var Türkiye’de. Ve bu kararlı duruşun altını dolduran çok haklı nedenler var. Dünya da bunu görüyor zaten. Türkiye’ye yönelik sert çıkışlar, kuşatma çabaları boşuna değil. Bunu herhangi bir ülkeye yapmıyorlar. Türkiye’nin çok güçlendiğini ve Mustafa Kemal Atatürk’ten bu yana haklı iddiamız olan tam bağımsız duruşa eriştiğini gördükleri içindir bu tavırlar.

Dünyanın herhalde en güçlü sismik araştırma ve sondaj filosuna sahibiz. Yani çok uluslu şirketlerden, yabancı şirketlerden ‘lütfen bize doğalgaz bulun, petrol bulun’ deme aşamalarını çoktan geçtik. Rum basınını da ben takip ediyorum. Sık sık ‘Türk gemileri nerede?’ diye yazılar çıkıyor, bunu merak ediyorlar. Türkiye’ye radar vermiyorlar radar yapıyoruz, gemi vermiyorlar gemi yapıyoruz. Şimdi böyle bir ülkenin dikkate alınmaması mümkün olabilir mi? Böyle bir ülkenin milli davasıdır Kıbrıs. Dolayısıyla Rumlar istediklerini söyleyebilir. Türkiye’nin ve KKTC’nin esas gücü haklılığındadır.”

– Kıbrıs’a aşkla bağlıydım, daha çok bağlandım

Kıbrıs’ta sık sık yürüyüşlere çıkan, her fırsatta hakla bir araya gelen Feyzioğlu, kendisinden önceki Büyükelçilerin de sokaklarda, halkın içinde olduğunu ancak kendisinin sosyal medyayı daha aktif kullanması nedeniyle ziyaretlerinin daha fazla dikkat çekmiş olabileceğini söyledi.

Feyzioğlu sözlerini şöyle noktaladı:

“Ben halkla çok iç içeyim . Ben buyum. Ben sahici bir insanım. Bu sahiciliğimi de gizlemeye gerek görmüyorum ve paylaşıyorum. Kıbrıs Türkü de çok sıcak, çok candan. Hemen samimiyet kuruyor. Ben de öyleyim. Dolayısıyla frekansımız çok tuttu. Kıbrıs’a zaten aşkla bağlıydım daha fazla bağlandım.”

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Tatar: İki devletli çözüm hepimizin hedefidir, özlemidir ve doğru olan budur

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, iki devletli çözüm siyasetinin dünya genelinde kabul görmesi için büyük bir diplomatik mücadele yürüttüklerini belirterek, “İki devletli çözüm hepimizin hedefidir, özlemidir ve doğru olan budur.” dedi.

AA’nın haberine göre İstanbul Ticaret Odası (İTO) yayınları arasında bulunan “Kıbrıs Sevdası: Ateşi Hiç Sönmeyen Bir Ülkünün Peşinde Geçen Ömürler: Ersin Tatar” adlı kitabın güncellenmiş ikinci baskısının tanıtım toplantısına katılan Tatar, etkinliğin ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Yaklaşık son beş yılda Türkiye’nin desteğiyle yürüttükleri iki devletli siyaset sayesinde KKTC’nin diplomatik statüsünü uluslararası platformlarda güçlendirdiklerini belirten Tatar, “İki devletli çözüm hepimizin hedefidir, özlemidir ve doğru olan budur.” ifadesini kullandı.

Tatar, KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı (TDT), Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) ve İslam İşbirliği Teşkilatı’nda (İİT) temsiliyet kazanmasının son yıllarda yürütülen dış politika başarısının önemli göstergeleri olduğunu ifade etti.

Federal çözüm modelinin Türk halkı için ciddi riskler barındırdığını vurgulayan Tatar, “Federasyon adı altında Türkler azınlığa düşürülecek, Türkiye Cumhuriyeti Kıbrıs’tan çekilecek, Türkiye Cumhuriyeti’nin garantörlüğü ortadan kalkacak ve Türklük Doğu Akdeniz’i kaybedecektir.” dedi.

Tatar, Doğu Akdeniz’in jeopolitik önemini vurgulayarak, KKTC’nin yalnızca kara parçası değil, aynı zamanda deniz yetki alanları, kıta sahanlığı, ekonomik münhasır bölgeler ve hava sahasıyla birlikte bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

– KKTC ve Türkiye arasındaki yıllık ticaret hacmi üç milyar dolar civarına yaklaştı

Türkiye ile KKTC arasındaki ekonomik ilişkilerin geliştiğini belirten Tatar sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Bundan 15 yıl kadar önce ben Kıbrıs’ta maliye bakanıyken yıllık ticaret hacmi 600 milyon dolar civarındaydı, şimdi 3 milyar dolar civarına yaklaşmıştır. Türkiye’nin her bölgesinden Ercan Devlet Havalimanı’na uçakların uçmasıyla bugün yolcu sayısı yılda 5 milyonu bulmaktadır. Bundan 20 yıl önce yolcu sayısı 1 milyon bile değildi. Şimdi bakıyoruz ki pandemi döneminden sonra hızlı bir gelişmeyle yılda 5 milyonu bulmaktadır.”

-“100’den fazla ülkeyle ticaret yapıyoruz”

Tatar, 100’den fazla ülkeyle ticaret yaptıklarını belirterek, bir bölümü halkın kullanımına sunulan “Kapalı Maraş” açılımıyla turizm alanında “büyük atılımlar” gözlemlendiğini ifade etti.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerine atıfta bulunan Tatar, “Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da dediği gibi KKTC Doğu Akdeniz’de parlayan bir Türk devleti olmaya devam edecektir.” vurgusu yaptı.

 

 

Devamını Oku

Kıbrıs

GMO Başkanı Oymen elektrik kesintilerinin gıda güvenliğini riske atabileceği uyarısında bulundu

Published

on

By

Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (KTMMOB) Gıda Mühendisleri Odası (GMO) Başkanı Beste Oymen, elektrik kesintilerinin gıda güvenliğini riske atarak ciddi gıda zehirlenmelerine yol açabileceği uyarısında bulundu.

Yazılı açıklama yapan Oymen, elektrik kesintilerinin başta et, süt, yumurta, tavuk gibi çabuk bozulabilen ürünler olmak üzere birçok gıdanın uygun saklama koşullarını ortadan kaldırarak, mikroorganizma üremesiyle ciddi gıda zehirlenmelerine yol açabildiğini belirtti.

Çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalığı olan bireyler için ekstra dikkat gösterilmesi gerektiğini kaydeden Oymen, gıda zehirlenmelerinin bu gruplarda daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini bu nedenle şüpheli ürünlerin bu bireylere verilmemesi gerektiğini vurguladı.

Soğuk zincirin kırılmasının, ürünlerin fiziksel görünümünde bozulma olmasa bile sağlığa zararlı hale gelmesine neden olabileceğini kaydeden Oymen, bu nedenle sadece üretim aşamasında değil, tüketiciye ulaşana kadar geçen tüm süreçlerde, kesintilere karşı bilinçli davranma ve gıdaların güvenliğini koruyacak önlemleri zamanında almanın önem taşıdığını ifade etti.

Oymen, açıklamasında elektrik kesintilerinde gıda güvenliğini sağlamaya yönelik temel önlemlere de yer vererek, buzdolabı ve dondurucu kapaklarını kapalı tutma, soğuk zinciri korumak için buz aküsü veya dondurulmuş su şişeleri kullanma, hazır yemek, açıkta satılan ürünlerle ilgili dikkatli olma önerisinde bulundu.

İki saatten uzun süren kesintilerde bozulma riskinin artacağını kaydeden Oymen, dondurulmuş ürünler çözündüyse tekrar dondurulmaması gerektiğini belirtti.

-“Buzdolabı kapaklarını açmayın”

Oymen, elektrik kesintisi başladığı andan itibaren buzdolabı ve derin dondurucuların kapaklarını açmaktan kaçınmanın soğuk havanın uzun süre korunmasını sağlayacağını dile getirerek bu yöntemle buzdolabındaki sıcaklığın yaklaşık 2–4 saat, derin dondurucudaki sıcaklığın ise içi doluysa 48 saat, yarı doluysa 24 saat güvenli seviyede kalabileceğini kaydetti.

Soğuk zinciri korumak için buz aküsü veya dondurulmuş su şişeleri kullanmak gerektiğine işaret eden Oymen, “Elektrik kesintisi yaşanabileceğini önceden biliyorsanız, buzlukta su dolu şişeler dondurarak dolap içi sıcaklığın sabit kalmasına yardımcı olabilirsiniz.” dedi.

Buzdolabının iç sıcaklığını izlemek için termometre kullanılması tavsiyesinde bulunan Oymen, gıdaların güvenle saklandığı sıcaklık aralıklarının; buzdolabının +1 ile +4 derece arası derin dondurucunun -18 derece ve altı olduğunu, kesinti sonrası bu değerlerin üzerine çıkıldıysa, ürünler risk altına girmiş olabileceğini kaydetti.

Oymen, iki saatten uzun süren kesintilerde bozulma riskinin artacağını belirterek, şunları kaydetti:

“Kesinti 2 saati geçmişse, özellikle hayvansal gıdalar (et, tavuk, süt, yumurta, pişmiş yemekler) kontrol edilmelidir. Bu ürünler 2 saatten fazla +4 derece üzeri bir sıcaklıkta kaldıysa, ‘görünüşü, kokusu iyi olsa bile’ kesinlikle tüketilmemelidir. +4 derece üzerindeki sıcaklığa 2 saatten az maruz kalan gıdaları pişirirken merkez sıcaklığının en az 65 derece olmasına dikkat edilmelidir.”

Dondurulmuş ürünler çözündüyse tekrar dondurmamak gerektiğine değinen Oymen, bu ürünlerin pişirilerek hemen tüketilmesi gerektiğini vurguladı.

-“Gıda güvenliğinde görünüş aldatıcı olabilir”

Gıda güvenliğinde görünüşün aldatıcı olabileceğini belirten Oymen, “Bozulan gıdalar her zaman kötü kokmaz veya görünüm olarak farklılık göstermez. Özellikle hayvansal gıdalarda mikroorganizma gelişimi belirgin bir bozulma olmadan da tehlike yaratabilir. Şüpheli ürünleri asla tüketmeyiniz.” dedi.

 İşletmelerin bu tür durumlara karşı hazırlıklı olması, üretime geçmeden önce mutlaka gıda ve ortam kontrolü yapması gerektiğini belirten Oymen, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Gıda üretimi, satış ve servis hizmeti sunan işletmeler elektrik kesintilerinin gıda güvenliği üzerindeki etkisini göz önünde bulundurarak jeneratör, kesintisiz güç kaynağı (UPS) gibi yedek enerji sistemlerini devreye almalıdır. Soğuk zincirin sürekliliğini sağlayacak bu tür altyapı önlemleri, sadece ürün güvenliğini değil, halk sağlığını korumak açısından da zorunluluktur. Ayrıca kesinti sonrası üretim ve satışa geçmeden önce sıcaklık kontrolleri yapılmalı, riskli ürünler piyasaya sunulmamalıdır. Soğuk hava depolarını ve/veya buzdolabı sıcaklık kontrollerini max/min dereceyi hafızasında tutabilen özelliğe sahip kalibre edilmiş termohigromete/termometre ile yapılabilir”

Hazır yemek ve açıkta satılan ürünlerle ilgili dikkatli olunması çağrısında bulunan Oymen, “Güvenliğinden emin olmadığınız ürünleri tüketmeyiniz” dedi.

Kasaptan et alırken de dikkatli olunması gerektiğini belirten Oymen, elektrik kesintisi olan bölgelerdeki kasaplardan et ürünü alırken özellikle kıymanın önceden hazırlanmış olmamasına dikkat edilmesi gerektiğini ifade etti.

Oymen, planlı elektrik kesintisi olması durumunda kasapların önlem olarak ürünlerini soğuk hava depolarında tutmaları, müşterilere hazır olması için önceden et kıymamaları gerektiğini dile getirdi.

-“ Çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalığı olan bireyler için ekstra dikkat gösterilmeli”

Çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalığı olan bireyler için ekstra dikkat gösterilmesi gerektiğini belirten Oymen, gıda zehirlenmeleri bu gruplarda daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini, bu nedenle, şüpheli ürünlerin bu bireylere verilmemesi gerektiğini kaydetti.

Kesinti sonrası alışveriş yaparken ürünlerin saklama koşullarını sorgulamak gerektiğini dile getiren Oymen, şöyle devam etti:

“Kesintiden etkilenen bölgelerdeki market ve gıda işletmelerinden alışveriş yaparken, özellikle kolay bozulabilen ürünlerde (et, süt, peynir, şarküteri, donmuş ürünler vb.) dikkatli olunuz. Paketli ürünlerde etiket bilgilerini kontrol ediniz, şişme, sızma, renk değişikliği, terleme ve ambalaj deformasyonu gibi bozulma belirtileri varsa satın almayınız.”

-Gıda güvenliğini sağlamak sadece üreticilerin değil, tüketicilerin de sorumluluğunda”

Gıdaların güvenliğini sağlamanın sadece üreticilerin değil, tüketicilerin de sorumluluğunda olduğunu belirten Oymen, “Elektrik kesintileri geçici olabilir; ancak bu süreçte alınmayan basit önlemler, sağlığınızda kalıcı hasarlara yol açabilir. Bu nedenle, buzdolabınızda sessizce bekleyen bir gıdanın nelere yol açabileceğini asla hafife almayınız” ifadelerini kullandı.

Gıda Mühendisleri Odası olarak halkı bilinçli davranmaya çağıran Oymen, gıda güvenliği konusunda herkesin sorumluluk üstlenmesi gerektiğini vurguladı.

 

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Tatar: Mehmetçikler caydırıcı güç olarak orada kalmaya devam edecek

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs Türklerinin yalnız olmadığını belirterek, “Mehmetçikler caydırıcı güç olarak orada kalmaya devam edecek. Biz buradan haykırıyoruz, Kıbrıs Türkü yalnız değildir. Mavi Vatan, Doğu Akdeniz ana vatanı için bütün Türk dünyası için çok önemlidir.” dedi.

20 Temmuz KKTC Barış ve Özgürlük Bayramı’nın 51. yıl dönümü nedeniyle Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şubesince, dün, Beykoz’daki Hidiv Kasrı’nda resepsiyon düzenlendi.

AA’nın haberine göre resepsiyona Cumhurbaşkanı Tatar, İstanbul Valisi Davut Gül, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, Kıbrıs Türkleri ve çok sayıda davetli katıldı.

Burada konuşan Tatar, 15 Kasım’da KKTC’nin kuruluşunun 42. yıl dönümünü kutlayacaklarını belirterek, “Doğu Akdeniz’de hep birlikte yedi düvele karşı bir destan yazdık. Bu sadece Kıbrıslı Türklerin kendi bekası ve güvenliği için önemli değil aynı zamanda ana vatanımız Türkiye Cumhuriyeti’nin, İskenderun’dan Ege Adaları’na kadar 2 bin kilometre sahil şeridiyle Akdeniz’e en uzun cephesi olan Türkiye Cumhuriyeti’nin, mavi vatanın kalbinde kendi güvenliğidir, kendi onurudur, kendi milli direncidir.” ifadelerini kullandı.

Kıbrıs Türklerinin yalnız olmadığını vurgulayan Tatar, şunları kaydetti:

“1974 Barış Harekatı’ndan 51 sene sonra halen daha Türk askerinin adadan çekileceğini ve Kuzey ve Güney birlikte Avrupa Birliği’ne gireceğini ve Avrupa Birliği’nin güvenlik mekanizmaların Kıbrıs Türkü’nü koruyacağını, güvenliği sağlayacağını zannedenlere buradan cevabımız; asla öyle bir durum söz konusu değildir. Çünkü biz bu barışı ve huzuru ve güvenliği kolay bulmadık. Çok acılar çektik. Topyekun imhayla karşı karşıyaydık. Allah nasip etti, Mehmetçikler adaya geldi. Mehmetçikler caydırıcı güç olarak orada kalmaya devam edecek. Biz buradan haykırıyoruz. Kıbrıs Türkü yalnız değildir. Mavi Vatan, Doğu Akdeniz ana vatanı için bütün Türk dünyası için çok önemlidir. “

Tatar, KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olduğunu hatırlatarak, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gayretleriyle KKTC Hükümeti’ni tanıtma yolunda farklı örgütlerde seslerini duyurabildiklerini söyledi.

 

– “Kuzey Kıbrıs Türk Hükümeti’ni haykırarak dünyaya tanıtmak hepimizin borcu”

Cumhurbaşkanı Tatar, şöyle devam etti:

“Devletimizi, cumhuriyetimizi korumak için bu kutlu ve onurlu yoldan şaşmayarak Kuzey Kıbrıs Türk Hükümeti’ni haykırarak dünyaya tanıtmak hepimizin borcudur. Şehitlerimize olan vefamızdır. Onun için hep birlikte birlik ve beraberliğimizi koruyarak, karşı cephelerden saldırılara asla boyun eğmeyerek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni haklı olduğu noktaya taşımak ve Kıbrıs Türk halkına refah içerisinde müreffeh yarınları yaşatmak hepimizin görevidir.”

KKTC’ye verdiği destek için Erdoğan’a teşekkür eden Tatar, “Kıbrıs’ta olağanüstü yatırımlarla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin çehresinin değiştiğini” vurguladı.

Tatar, Mavi Vatan’ın kendileri için kutsal olduğunu belirterek, “Birlikte emin adımlarla, güçlü bir şekilde hep birlikte yürüyeceğiz.” dedi.

Şehitleri rahmetle anan Tatar, “Bir milletin, tarihin tekerrür edebileceğini bilmesi gerekmektedir. Onun için Kıbrıs’ta bir anlaşmaya imza atacaksak sağlam temeller üzerinde Türkiye’nin garantörlüğü ve Türk askerinin caydırıcı güç olarak orada kalmasını içeren bir onurlu anlaşmaya, ancak Kıbrıs Türkü imza atabilir. Onun için biz gücümüzü sizden alıyoruz. Türkiye’den alıyoruz.” ifadelerine yer verdi.

İstanbul Valisi Gül de KKTC’nin başta dost ve kardeş ülkeler olmak üzere farklı ülkeler tarafından tanınmaya başladığını belirterek, bunun örtülü diplomasinin en önemli çalışmalarından biri olduğunu dile getirdi.

Kıbrıs Türkleriyle sonsuza kadar birlikte olacaklarını vurgulayan Gül, şehitleri rahmetle andı.

Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Zehra Bilge Eray da KKTC’nin özgürlüğü ve bağımsızlığı için tüm imkansızlıklara, uygulanan ambargo ve izolasyonlara karşı yediden yetmişe beraberlik içinde direndiklerini söyledi.

Eray, Kıbrıs Türklerinin Türk ulusunun ayrılmaz bir parçası olduğunu belirterek, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır.” dedi.

 

 

Devamını Oku

Trending

Reklam