Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Kıbrıs’ta kara sınır kapılarından 20 yılda 141 milyon geçiş yapıldı

Published

on

Kıbrıs’ta adanın kuzeyiyle güneyi arasında ilk kara sınır kapılarının geçişlere açıldığı 23 Nisan 2003’ten bu yana 20 yıl geçti… Bu sürede kara sınır kapılarından neredeyse 141 milyon giriş-çıkış işlemi yapıldı.  

TAK muhabirinin Polis Basın Subaylığı’ndan aldığı verilere göre, ilk yıllarda yıllık 4-6 milyon arasında değişen geçiş işlemleri, pandeminin hemen öncesinde, 2019 yılında 13 milyona kadar yükseldi.

Pandemi nedeniyle geçişlerin kısıtlandığı 2020-2021 yıllarında yeniden 3-4 milyona düşen giriş-çıkış toplamı, geçen yıl tekrar 13 milyonu gördü.

Bugün sayıları 9 olan kapılardan ilk açılan üçü olan başkent Lefkoşa’daki Ledra Palace, Beyarmudu ve Mağusa’daki İki Buçuk Mil sınır kapılarından serbest geçişler, 23 Nisan 2003’te başlamıştı.

1974’ten beri çok sınırlı geçişlerin yapılabildiği Kıbrıs’ta 20 yıl önce ilk üç kapının kimlik veya pasaport ibrazıyla geçişlere açılması, adada tarihi dönüm noktalarından biri addediliyor. Dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın adını taşıyan çözüm planlarının müzakere edildiği o dönemden tam bir yıl sonra 24 Nisan 2004’te Annan Planı iki halkın referandumuna sunulmuştu. Referandumda Kıbrıslı Türklerden yaklaşık yüzde 65 “evet” Kıbrıslı Rumlardan ise yüzde 76 “hayır” sonucu çıkmıştı.

– Son yıllarda toplam geçişlerde Kıbrıslı Rumların oranı arttı

Kıbrıs’ta kapılardan uyruklara göre geçişlerin yıllar içindeki değişimine bakıldığında, ilk yıllarda Kıbrıslı Türklerin geçiş oranının, Kıbrıslı Rumlar ve diğer ülke vatandaşlarına göre oldukça yüksek olduğu, ancak son yıllarda bunun değiştiği, Kıbrıslı Rumların geçişlerinin toplam geçişler arasında yüzde 43’lere yükseldiği görülüyor.

Son 15 yılın verilerine bakıldığında, 2008’de toplam geçişlerin yüzde 53’ünü KKTC vatandaşları, yüzde 29’unu diğer ülke vatandaşları, yüzde 19’unu ise GKRY vatandaşları yaparken; 2022 itibariyle KKTC vatandaşlarının geçişleri toplam geçişlerin yüzde 29’una düştü, GKRY vatandaşlarının toplam geçişler arasındaki yüzdesi ise yüzde 43’e yükseldi.

Bu durumda, dövizdeki yükselişle birlikte, Kıbrıslı Rumların alışveriş için Kuzey Kıbrıs’a daha sık geçmesinin etkili olduğu düşünülüyor.

Öte yandan pandemi sırasında, geçişlerin kısıtlandığı dönemde, Kıbrıslı Türklerin geçişlerinin, toplam geçişlerdeki payının oldukça yükseldiği görülüyor. Bu durum, pandemi sırasında, Kıbrıslı Türklere Güney Kıbrıs’a çalışmak için geçme izni verilmesinden kaynaklanıyor.  

-Kapıların tarihçesi

KKTC‘de UBP-DP koalisyon hükümetinin iktidarda olduğu 21 Nisan 2003’te, Bakanlar Kurulu’nun olağanüstü toplantıda aldığı ve dünyada yankı yaratan üç sınır kapısının serbest geçişlere açılmasıyla ilgili kararın üzerinden 20 yıl geçti.

Bakanlar Kurulu, dönemin Başbakanı Derviş Eroğlu başkanlığındaki toplantısında, Güney Kıbrıs’a geçiş için 48 saat önceden izin alma prosedürünün kaldırılması ve 3 sınır kapısından kimlik kartı veya pasaport gösterilerek geçişlerin yapılabilmesi kararı aldığını duyurmuştu.

Aynı şekilde, Güney Kıbrıs’tan KKTC’ye gelecek kişilerin de pasaportlarını sunarak ve mühürlenmiş bir belge alarak geçişlerine imkân tanıyacak düzenlemeye gidilmişti.

Kararın gerekli düzenlemelerin ardından Ledra Palace, Beyarmudu ve İki Buçuk Mil sınır kapılarında başlayacağı açıklanmıştı.

Dönemin Turizmden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş, Rum tarafına geçişlerle ilgili aldıkları kararla, “mevcut siyasi pozisyonlarını terk etmediklerini” belirtmiş ve “İlişkilerin normalleştirilmesi yönünde adım atıyoruz” demişti.

Kıbrıs’ta, 1974’ten 23 Nisan 2003 öncesine kadar, Ledra Palace, Beyarmudu ve Akyar sınır kapılarından çok sınırlı olarak geçişler yapılabiliyordu.

Bakanlar Kurulu’nun 21 Nisan 2003’te aldığı karar uyarınca, başkent Lefkoşa’da Yeşil Hat üzerindeki Ledra Palace sınır kapısı 23 Nisan 2003’te karşılıklı geçişlere açıldı. Önceleri araçlı geçiş de yapılan Ledra Palace’ta, daha sonra gidilen değişiklikle halen sadece yaya geçişlerine izin veriliyor. Kapıyı araç geçişinde sadece diplomatik misyon ve BM kullanıyor. Beyarmudu’ndaki sınır kapısı da 23 Nisan 2003’te geçişlere açıldı.

Lefkoşa’daki ikinci sınır kapısı Metehan’dan (Kermiya) 10 Mayıs 2003’te; üçüncü kapı olan Lokmacı’dan ise 3 Nisan 2008’den bu yana geçişler yapılıyor.

Ledra Palace ve Beyarmudu’yla aynı günde açılması öngörülen Gazimağusa’daki Akyar (İki Buçuk Mil) kapısında ise altyapı eksikliklerinin tamamlanmasıyla üç gün gecikmeli olarak 26 Nisan 2003’ten itibaren serbest geçişler başladı.

Bostancı’daki sınır kapısı 31 Ağustos 2005’te, Yeşilırmak kapısı ise 14 Ekim 2010’da hizmete girdi.

Kıbrıs Türk tarafı Lokmacı barikatındaki duvarı 2005 yılında, üst geçidi ise 9 Ocak 2007’de kaldırırken, Rum tarafındaki duvar ise 8 Mart 2007’de yıkılmıştı.

Dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Rum Yönetimi lideri Dimitris Hristofyas’ın Mart 2008’de anlaşmasıyla Lokmacı kapısı 3 Nisan 2008’de yaya geçişlerine açıldı.

Başkentin iki çarşısını birbirine bağlamasıyla büyük önem taşıyan ve sadece yaya geçişlerinin yapıldığı kapının açılışı için görkemli bir tören düzenlenmişti.

Kıbrıs’taki 7’nci sınır kapısı olan Yeşilırmak, 14 Ekim 2010’da dönemin Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ve Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Dimitris Hristofyas’ın da katıldığı törenle açıldı. Törene, Eroğlu arabayla, Hristofyas ise helikopterle geldi. Eroğlu ve Hristofyas’ın yanısıra, AB, BM, ABD yetkililerinin konuştuğu törenden sonra kurdele kesilerek açılış gerçekleşti. Liderler törenin ardından önce Yeşilırmak, ardından da Aşağı Pirgo’yu ziyaret etti.

Yeşilırmak kapısı, özellikle Aşağı Pirgo ile Lefkoşa arasındaki seyahat süresini 3 saatten 1 buçuk saate düşürmesi nedeniyle bölge halkı için önem taşıyor. Kapı açılmadan önce Aşağı Pirgo sakinleri Lefkoşa’ya gitmek için Trodos dağını aşmak zorunda kalıyordu.

Dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos  Anastasiadis’in 26 Ekim 2018’deki görüşmesinde kararlaştırılarak kamuoyuna duyurulan Mağusa bölgesindeki Derinya ve Lefke’deki Aplıç kapılarının 12 Kasım 2018’de açılmasıyla adada kara sınır kapısı sayısı 9’a yükseldi.

TAK/BRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

TAE, bağcılığın geliştirilebilmesi amacıyla 6’sı yeni 12 sofralık üzüm çeşidini denemeye aldı

Published

on

By

Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü (TAE), bağcılığın geliştirilmesi amacıyla yeni üzüm çeşitleri ve teknikleri konusunda çalışmalar yapıyor. TAE, çalışmaları kapsamında 6’sı yeni olmak üzere 12 sofralık üzüm çeşidini denemeye aldı.

Çeşitler geleneksel talvar yerine, kademeli İtalyan talvarında denenecek. Yeni çeşit ve tekniklerden elde edilecek verim sonuçları ise eski çalışmalarla kıyaslanacak.

        2023’te bin 585 ton taze üzüm ithal edildi

TAE verilerine göre; 2023’te bağ ve talvar alanı 2 bin 200 dönüm, hasat ise 3 bin 132 ton olarak gerçekleşirken, Ticaret Dairesi’nin verilerine göre; 2023’te yıllık hasadın yaklaşık yarısına denk gelen bin 585 ton taze üzüm ithal edildi.

Çukurova Üniversitesi Bağcılık Öğretim Üyesi Profesör Doktor Semih Tangolar, Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Cem Karaca ve TAE bünyesinde 2002’den sonra bağcılıkla ilgili çalışmalar yürüten Ziraat Yüksek Mühendisi Doktor Yeşim Rehber Dikkaya yeni üzüm çeşitleri ve teknikler konusunda TAK muhabirinin sorularını yanıtlayarak, bilgiler verdi.

-Tangolar: “Kuraklığın artması nedeniyle bağcılığın yeni çeşitler ve yeni tekniklerle geliştirilmesi gerek”

Çukurova Üniversitesi Bağcılık Öğretim Üyesi Profesör Doktor Semih Tangolar, coğrafik konumuna bakıldığında Kıbrıs’ın bulunduğu kuşak açısından bağcılık için ideal yerlerden biri olduğunu söyledi.

Çeşitleri, kullanılan teknikler (Talvar), tüketim şekilleri nedeniyle üzümün Kıbrıs için önemli bir ürün olduğuna işaret eden Tangolar,  “Kıbrıs için bağcılığı tarımsal üretim yelpazesinden çıkaramazsın, bağcılığın daha da modernize edilmesi gerekiyor” dedi.

Asmanın tuzlu toprak ve kuraklığa en dayanıklı bitkilerden biri olduğunu, bu nedenle az suyla çok ürün elde edilebileceğini anlatan Tangolar, özellikle sofralık bağların baharda sulanması gerektiğini, şaraplık bağlarda sulamanın gerekli görülmediğine işaret etti.

Avrupa ülkelerinde dekar başına 700 kilo üzerinde verim elde edilen bağlardaki üzümlerin şaraplık olarak tercih edilmediğini ifade eden Tangolar, söz konusu bağlarda şeker ve asit dengesinin arzu edilen oranda çıkmadığını söyledi.

“Kuraklığın gün geçtikçe artması nedeniyle bağcılığın hem yeni çeşitler hem de yeni tekniklerle geliştirilmesi gerekiyor” diyen Tangolar, örtü altı topraksız kültür tekniğinin de (su ve gübrenin etkin kullanıldığı bir teknik) bağcılık için yeni olduğunu, İspanya ve İtalya’da bu uygulanmaya başladığını aktardı.

-1.5 ay erken hasat.. İtalyan talvarı iki kademeli, üzümlerin altta, sürgün ve yaprakların çoğunun üst katta

Bu yöntemle 1-1.5 ay erken verim alındığını kaydeden Tangolar, 32 litrelik saksılarda örtü altı yetiştirilen asmalardan 5 kilo ürün, yani dekar (1000 metre kare) başına 5-6 ton ürün alındığını anlattı.

Bu yöntemde hastalıkla mücadelenin de daha az olduğunu, bunun maliyeti düşürdüğünü kaydeden Tangolar, “Tuzluluk sorunu yok, kuraklıkla işin yok, toprak kökenli hastalık yok bu yenilikçi bir yaklaşım” dedi.

İtalyan talvarının da yeni bir teknik olacağını, çalışmaya dahil edilen çeşitlerin İtalyan talvarında (Tendon talvar) veriminin gözlemleneceğini ifade eden Tangolar, İtalyan talvarının Kıbrıs’taki talvara göre farkını anlattı. Tangolar, İtalyan talvarının iki kademeli olduğunu ve üzümlerin altta, sürgün ve yaprakların çoğunun üst katta geliştiğini kaydetti.

-Yüzde 25-30 daha fazla verim

Tangolar, İtalya’da yapılan denemelerde İtalyan talvarlarından yüzde 25-30 daha çok verim alındığına da işaret etti.

İtalyan talvarında ilaçlamanın ve hasadın çok daha kolay, ürün yanmasının daha az, kalite için salkım seyreltmenin de daha kolay olduğunu ifade eden Tangolar, denemeye alınan bazı çeşitlerin İtalyan talvarındaki verimine de bakacaklarını belirtti.

Tangolar ayrıca, yerli çeşitlerin kuraklığa dayanıklılarını tespiti için de yeni bir çalışma planladıklarını paylaştı.

-Karaca: “Aroma açısından bağcılıkta iklimimizin verdiği avantajlar var”

Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Cem Karaca da, Kıbrıs Türk kültüründe olan üzüm üretiminin talepleri karşılanmada yetersiz kalması nedeniyle, bağcılık üzere çeşit deneme araştırması yapılması kararı alındığını anlattı.

Karaca, son zamanlarda tesis sahipleri tarafından üretilen şarapların tattırılmasıyla öne çıkan butik otelciliğin gelişmekte olmasının da bu kararı almada etken olduğunu ifade etti.

Ülkeye en uygun çeşitleri belirlemek adına, “Çeşit adaptasyon” çalışmasının ilkinin 2000’li yıllarda yapıldığını, bu denemelerde 15 şaraplık çeşit denendiğini anlatan Karaca, “Aroma açısından bağcılıkta iklimimizin verdiği avantajlar var. Burada üretilen şarap gerekse sucuk veya diğer ürünlerin aroma açısından kendine özgü bir karakteri var. Bağcılığa KKTC’de alternatif bir üretim değil asli üretim olarak bakıyoruz” dedi.

TAE bünyesinde 2002’den sonra bağcılıkla ilgili çalışmalar yürüten Ziraat Yüksek Mühendisi Doktor Yeşim Rehber Dikkaya da, çalışmaya eski çalışmada öne çıkan 6 çeşit ve 6 yeni çeşidi dahil ettiklerini, bunları İtalyan talvarında denemeye aldıklarını ifade etti.

Dikkaya, İtalyan talvarından elde edilecek verimleri, eski çalışmalardan elde ettikleri verilerle kıyaslayacaklarını belirterek, çalışmanın sonuçlarının 2 yıl sonra çıkmasını beklediklerini söyledi.

Dikkaya, çalışmaya var olan çeşitlerden verigonun da dahil edildiğini, yeni çeşitlerin de “İsa, Exalta, Early Swift, Michael Palyari, Red Clod” olduğunu anlattı.

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Bayar: Denktaş ile ilgili çirkin saldırı asla affedilemez

Published

on

By

 

 

TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Celal Bayar, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş ile ilgili çirkin saldırının asla affedilemez olduğunu vurguladı.

Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’la ilgili asılsız iddiaların yer aldığı kitabı ve yazarını sert çekilde eleştiren Bayar şu açıklamalarda bulundu:

“TMT’nin kurulmasında fedakarca büyük katkıları olan ve bugün Kıbrıs’ta Türklük TMT sayesinde varlığını korurken, TMT’nin kurucularından, KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a ‘Dümbük’ isimli ucube kitabıyla saldıran, ordudan atılmış eski GKK’lığı subaylarından İlker Özkunt’u kitabındaki seviyesiz, saygısız nankörce saldırılarından dolayı Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği olarak şiddetle kınıyoruz. Bizler Kıbrıslı Türkler olarak, Rauf Raif Denktaş’ın fikirlerinin taşıyıcısı ve bekçileriyiz. Bizim için böylesine değerli bir devlet adamımıza çirkince saldırı asla affedilemez ve bu şahsın devletimizin açacağı dava ile mutlaka cezalandırılması gerektiğine inanıyor ve devlet yetkililerinin bunu yapacağına yürekten inanıyoruz ve bekliyoruz.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Öztürkler, Denktaş ile ilgili asılsız iddialar içeren kitabı kınadı

Published

on

By

Cumhuriyet Meclisi Başkanı Ziya Öztürkler, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a yönelik,hiçbir somut temele dayanmayan çirkin iddiaların yer aldığı kitabı esefle kınadığını belirtti.

Öztürkler açıklamasında, “Bir milletin özgürlük ve egemenlik davasına adanmış bir ömrün sahibi olan, Kıbrıs Türk halkının tarihi mücadelesine önderlik eden  Sayın Denktaş’a yönelik kitapta yer alan iddialar, sadece şahsına değil; onun temsil ettiği  mücadeleyi ve halkımızın hafızasına da zarar vermektedir.” ifadelerini kullandı.

Kurucu Cumhurbaşkanı’nın sadece bir devlet adamı değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının bağımsızlık ve onur mücadelesinin simgesi ve Türklük dünyasına da adını altın harflerle yazdıran bir lider olduğunu vurgulyaan Öztürkler, şu ifadeleri kullandı:

“Hayatını halkına, davasına ve devlete adamış bir liderin ardından, yıllar sonra böylesi ucuz ve seviyesiz iddialarla gündeme getirilmesi, hiçbir şekilde kabul edilemez. Halkımızı, milli değerlerimize ve tarihimize sahip çıkmaya, bu tür sorumsuz yaklaşımlara karşı daha da kenetlenmeye çağırıyorum.”

Devamını Oku

Trending

Reklam