Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

KKTC’den dünyaya uzanan kök hücre ve ilik nakli bağışları: 101 Kıbrıslı Türk bağışçı 21 farklı ülkeden hastaya umut oldu

Published

on

“Bugün 18 yaşında bir kızın yaşamına devam edebilmesini sağlayan cömertliğin için teşekkür ederim. Sen benim 18. yaş doğum günü hediyemsin.”

Bu sözler, yurt dışında yaşayan 18 yaşındaki bir genç kızın, hayatını kurtaran hiç tanımadığı Kıbrıslı Türk kök hücre bağışçısına yazdığı mektuptan.

12 yıl önce, lösemi tanısı konan ve iyileşmesi için tek umudu kök hücre nakli olan genç kız için ailesinden uygun bağışçı bulunamayınca dünya kemik iliği havuzunda yapılan taramalar sonucunda uygun donör KKTC’de bulundu.

Genç kız, nakilden altı ay sonra, ismini dahi bilmediği bağışçısına yazdığı mektupta şu ifadeleri kullanıyor: “Sen bana hayatımı geri verdin… Geleceğimi görebileceğim ve yaşayabildiğim için, ne kelimeler ne de bu mektup, yaptığın iyiliğe teşekkür etmeme yeterlidir.”

Bu mektubu, Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) ile paylaşan Kemal Saraçoğlu Lösemili Çocuklar ve Kanserle Savaş Vakfı (KSV) Koordinatörü Servet Özeralp, genç kızın duygularının, ülkede tedavi gören çocuklar için de geçerli olduğunu söylüyor; “Nakil olan çocuklar, dünyaya biyolojik olarak doğdukları günü değil, ilik nakli oldukları günü kutluyorlar.” diyor.

Kanserle mücadelede kök hücre ve kemik iliği bağışının önemini vurgulayan Özeralp, 20 yılı aşkın süredir, KSV’nin 0-21 yaş arası kanser hastaları ve ailelerine rehberlik hizmeti ve destek sağlama misyonlarının yanı sıra nakil ihtiyacı olan hastalara uyumlu donör bulma misyonunu da yürüttüğünü belirtiyor.

KSV’nin, 2002’den bu yana, Güney Kıbrıs’ta bulunan Karaiskakio Vakfı ile iş birliği yaparak, Kıbrıs Kemik İliği Arşivi üzerinden Dünya Kemik İliği Bankası’na donör kaydı imkânı sağladıklarını belirten Özeralp, bugüne kadar KKTC’den 101 bağışçının kök hücre veya kemik iliği bağışında bulunarak hem ülkede hem de birçok ülkedeki hastalara ikinci kez yaşama şansı sunduklarını söylüyor.

Nüfus oranına göre dünyanın “en büyük üçüncü” kemik iliği havuzu olan Kıbrıs Kemik İliği Arşivi’nde, güney ve kuzeyden olmak üzere 201 bin 424 potansiyel donör kayıtlı. Bunlardan 38 bin 791’i KKTC’den. 101 Kıbrıslı Türk donörün kök hücre ve kemik iliği nakilleri 21 farklı ülkedeki hastalara ulaştı.

Bu bağışçılar arasında yer alan, KSV Mütevelli Heyeti Başkanı Hüseyin Özün Yamaç ile Gazimağusa sakini, sağlık çalışanı Yunus Macit ise paylaştıkları donör deneyimleriyle “bağışçı olmanın ne kadar büyük bir insani görev olduğunu” vurguluyor.

KKTC’de gönüllü bağışçı sayısının artması için toplumun bilinçlendirilmesi gerektiğini belirten Vakıf yetkilileri, herkesi bu insani göreve katkı koymaya davet ediyor.

KSV yetkilileri, Vakıf’ın çocukluk çağı kanseri ile mücadele eden çocuklar ve genç yetişkinler ile ailelerine sundukları hizmetleri, bu konuda yürüttükleri çalışmaları ve faaliyetleri TAK’a anlattı.

-“Gönüllü bağışçı sayısının artması için toplumun bilinçlendirilmesi gerekiyor”

Kemal Saraçoğlu Lösemili Çocuklar ve Kanserle Savaş Vakfı (KSV) Koordinatörü Servet Özeralp, Vakıf’ın, 1999 yılında lösemiye yakalanan 12 yaşındaki Kemal Saraçoğlu’nun hayatını kaybetmesinin ardından ailesi tarafından Kemal’in adını yaşatmak ve toplumu kanser hakkında bilgilendirmek ve erken tanıyla kanserin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu göstermek amacıyla kurulduğunu belirtiyor.

Vakıf’ın misyonunun; 0-21 yaş arası kanser hastaları ve ailelerine rehberlik hizmeti sağlamak, ihtiyaçlarını karşılamak ve çocukluk çağı kanseri hakkında toplumda farkındalık yaratmak olduğunu söylüyor.

Özeralp, bu ay başı itibarıyla, KSV’de kayıtlı 0-21 yaş arası 65 üye çocuk ve genç bulunduğu, KKTC’de en sık görülen çocukluk çağı kanser türlerinin tedavi edilebilir lösemi ve lenfoma (yaklaşık yüzde 70) olduğu bilgisini paylaşarak, bu hastalıkların tedavisinde kök hücre ve kemik iliği naklinin önemini vurguluyor.

“Nakil ihtiyacı olan hastalara uyumlu donör bulmak öncelikli misyonlarımız arasında yer alıyor” diyen Özeralp, 2002 yılından beridir, KSV’nin Karaiskakio Vakfı ile iş birliği yaparak, Kıbrıs Kemik İliği Arşivi üzerinden Dünya Kemik İliği Bankası’na donör kaydı imkânı sağladıklarını anlatıyor.

KSV’nin paylaştığı verilere göre Kıbrıs Kemik İliği Arşivi’nde, güney ve kuzeyden olmak üzere toplam 201 bin 424 potansiyel donör kayıtlı. Bunlardan 38 bin 791’i de KKTC’den. Nüfus oranına göre dünyanın “en büyük üçüncü” kemik iliği havuzu olan Kıbrıs Kemik İliği Arşivi, 2000 yılından bugüne kadar, 35 farklı ülkedeki 875 hastaya kök hücre ve kemik iliği nakli sağladı. Bu havuz üzerinden 101 Kıbrıslı Türk bağışçının nakilleriyse 21 farklı ülkede bulunan hastalara ulaştı.

Özeralp, bugüne kadar, KKTC’den 101 gönüllü bağışçının kök hücre (96) ve kemik iliği (5) bağışıyla gerek ülkede gerekse dünyanın birçok ülkesindeki hastaya yaşam umudu olduğunu aktarıyor.

18-45 yaş arası, KKTC Kimlik kartına sahip olan, daha önce bu amaç için örnek vermemiş, sağlıklı bireylerin örnek verebileceğini hatırlatan Özeralp, “Donörün ulaşılabilir olması gerektiğinden, her kişi kendi vatandaş olduğu ülkede bu örneği verebilir. Bu noktada da KKTC kimlik kartı devreye girer ve kaydolur.” diyor. Sistemin, 60 yaşına kadar bu örnekleri kayıtlı tuttuğunu da ekliyor.

-“Kemik iliği bağışı, kan bağışı kadar kolay”

KKTC’de gönüllü bağışçı sayısının artması için toplumun bilinçlendirilmesi gerektiğini belirten Özeralp, “Bu konuda insanların aşamadığımız korkuları var. Ama aslında kemik iliği bağışı, kan bağışı kadar kolay. Donör olan bir kişi, üç gün içinde tekrar bağış yapabilecek duruma gelir. Vücuttan eksilen herhangi bir şey olmaz.” diyor.

Vakıf Mütevelli Heyeti Başkanı Hüseyin Özün Yamaç, KSV’nin donör kaydı konusunda dünyayı takip eden bir sivil toplum kuruluşu olduğunu belirterek, kuzeyde, bu hastalar için kan örneklerinin toplanmasına, 2000’lerin başlarında Kemal Saraçoğlu ile altı yaşındaki Kıbrıslı Rum Andreas Vassilliou için uygun kemik iliğinin bulunması için düzenlenen kampanyalar ile başlandığını hatırlatıyor.

Özeralp, Kemal ve Andreas için Ledra Palace’da düzenlenen kampanyaya binlerce kişinin katıldığını belirterek, “Andreas ve Kemal, bu adada insanları bir amaç için bir araya getiren barış sembolleriydi.” diyor. Özeralp, Güzelyurt’ta 3 yaşındaki Jale ve Kıbrıslı Rum Andrea için de kampanyalar düzenlediğini ve Vakfın ilk donörü olan Kıbrıslı Türk Uğur Yalçın’ın bağışıyla Andrea için uygun ilik bulunduğunu belirtiyor.

-“İnsanlık görevimi yerine getirdiğimi hissettim. Bu, büyük bir mutluktu”

Vakıf Mütevelli Heyeti Başkanı Yamaç, hiç tanımadığı bir hastanın iyileşmesi için kök hücre bağışında bulunduğu yolculuğunun 2006 yılında KSV’den gelen bir telefonla başladığını belirerek, o anı şöyle anlatıyor:

“Telefonda, Vakıf’tan Gediz İnan vardı. ‘2000’li yıllarda verdiğiniz kan örneğiniz bir hasta için uyum sağladı. Gönüllü bağışçı olmayı kabul ediyor musunuz? diye sordu. Hiç tereddüt etmeden, bağışçı olmayı kabul ettim.”

“Bir insanın, başka birine verebileceği en büyük değer, ona hayatında ikinci yasam şansı sunmaktır” diyen Yamaç, “Bunun için bir kaç saatlik bir sıkıntı yaşarsınız ama karşı taraftaki kişi için bu, yeniden hayata tutunma şansı demektir.” diyerek bağışçı olmanın önemine işaret ediyor.

Nakil günü, güneydeki hastanede kendisini karşılayan genç doktor Papaminas’in “her şey insanlık için” sözlerini anımsayan Yamaç, “İlik nakliyle hiç tanımadığım bir insana hayata yeniden başlama şansı verdiğim için insanlık görevimi yerine getirdiğimi hissettim. Bu, büyük bir mutluktu.” diyor.

Yamaç, bir süre sonra, kendisini kanser tedavisine adamış Papaminas’in kanserden hayatını kaybettiğini öğrendiğinde derinden üzüldüğünü ama onun sayesinde bir hayat kurtarmış olmanın da huzurunu hissettiğini söylüyor.

-“Bilim ne kadar ilerlerse ilerlesin insanın insana ihtiyacı var”

Lösemi hastası bir çocuğun iyileşmesi için iki kez bağışçı olan Gazimagusa’da yaşayan, ecza deposu çalışanı Yunus Macit, 2017 yılında, bir kampanyada örnek verdiğini, beş yıl sonra, KSV’nden gelen bir telefonla uyumlu donör olduğu haberini aldığını anlatıyor.

İlk başlarda, kemik iliği nakli hakkında bilgisi olmadığı için tedirgin olduğunu, ama danıştığı doktorların “bunun milyonda bir gerçekleşen büyük bir şans olduğunu” söylemesi üzerine, “Ortada bir can söz konusu ve siz tek umudusunuz. Bu yüzden ne olursa olsun bunu yapmam gerektiğini hissettim” diyerek, donör olmayı kabul ettiğini söylüyor ve “İyi ki de yapmışım” diye ekliyor.

Operasyon günü, doktorlar ve hemşirelerin güler yüzlü karşılamasıyla endişelerinin kaybolduğunu söyleyen Macit, “İşlem, anestezi altında kalça kemiğinden alınarak yapılıyor. Kesinlikle bir ağrı hissetmiyorsunuz. Nakilden bir hafta sonra hayatıma, sporuma kaldığım yerden devam ettim. Bu deneyimini herkesle paylaştım. Herkese donör olmayı tavsiye ettim.” diyor.

Nakilden yaklaşık sekiz ay sonra, hastalığı nükseden çocuk için kök hücre nakli ihtiyacı olduğunu, hiç düşünmeden ikinci kez bağışçı olmayı kabul ettiğini anlatan Macit, “Çocuğun sağlığına kavuştuğunu öğrenmek çok büyük bir mutluluktu…Bilim ne kadar ilerlerse ilerlesin insanın insana ihtiyacı vardır.” diyor.

-Genç kızdan hayatını kurtaran Kıbrıslı Türk kök hücre bağışçısına mektup

Vakıf Koordinatörü Özeralp, nakil olan hasta ile bağışı arasında oluşan bağa işaret ederek “Hiç tanımadığınız, dünyanın herhangi bir yerindeki bir insanla aranızda farklı bir bağ oluşur” diyor ve 12 yıl önce, lösemi hastası genç kızın, hayatını kurtaran Kıbrıslı Türk bağışçısına gönderdiği mektubu TAK ile paylaşıyor.

12 yıl önce, lösemi tanısı konan ve iyileşmesi için tek umudu kök hücre nakli olan genç kız için ailesinden uygun bağışçı bulunamayınca dünya kemik iliği havuzunda yapılan taramalar sonucunda uygun donör KKTC’de bulundu.

Nakilden altı ay sonra bağışçısına yazdığı mektubunda genç kız, “O küçük çantayı gördüğümde ve damla damla yeni hayatıma girmeye başladığında korkularım tamamen kayboldu.” diyor ve şöyle devam ediyor: “Bugün bu mektubu yazabilmemi, 18 yaşında bir kızın yaşamına devam edebilmesini sağlayan cömertliğin için teşekkür ederim. Sen benim 18. yaş doğum günü hediyemsin.”

“Sevgili donör, sen bana hayatımı geri verdin” diyen genç kız, ailesinin ve kendisinin ona sonsuz teşekkürlerini dile getirerek, “Geleceğimi görebileceğim ve yaşayabildiğim için, ne kelimeler ne de bu mektup, yaptığın iyiliğe teşekkür etmeme yeterli. Sonsuz şükranlarımla!” diyor.

Özeralp, genç kızın duygularının burada tedavi gören çocuklar için de geçerli olduğunu ifade ederek, “Nakil olan çocuklar, artık dünyaya biyolojik olarak doğdukları günü kutlamıyorlar, ilik nakli oldukları günü kutluyorlar.” dedi.

Özeralp, “Bu çocuklara el birliği ile sarılmalıyız. Biz Kemal Saraçoğlu Vakıf olarak bu konuda çok huzurluyuz. Vakıf’a güvenip bize katkıda bulunarak çocuklara bu imkânı sağlamamıza olanak tanıyan toplum da bunun bir parçası” diyerek, Vakıf’a destek veren herkese minnettarlığını iletiyor.

-“Tam zamanlı doktor ve ilaç eksikliği…”

Vakıf Koordinatörü Özeralp, Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Çocuk Onkoloji Servisi’nde 0-19 yaş arası 22 çocuk ve genç yetişkinin tedavi gördüğünü beliriyor ve serviste tam zamanlı uzman doktor eksikliğinin ve ilaç tedarikinde sıkıntıların devam ettiğini söyleyerek Sağlık Bakanlığı’na bunlara çözüm bulması çağrısını yineliyor.

Özeralp, Çocuk Onkoloji Servisi’nde görev yapan çocuk onkoloğunun ve yetişkin onkoloji bölümündeki hematoloji uzmanının emekliye ayrıldığını, her iki uzmanın şu an hizmet alımı statüsünde hasta bakmaya devam ettiğini ancak bunun sürdürülebilir olmadığını ifade ederek, “Kanser hastalarının, kesintisiz tedavi alabilecekleri için tam zamanlı doktorlara ihtiyacı var” diyor. “Kanser tedavisinde ilaçlarda doz atlamanın geri dönüşü yoktur.” diye ekliyor.

-“Hastalığı yenip doktor olan çocuklar var”

Özeralp, Vakıf’ın dokuz mütevelli heyeti üyesi ve dört çalışanıyla, toplumun desteği sayesinde, üye çocuklara ve ailelerine; maddi destek, ilaç, tıbbi sevk, tektik, yurtdışı kira yardımları, gıda ve ihtiyaç yardımları ile eğitim desteği ve psikolojik destek sağladığını belirtiyor. Ayrıca, İngiltere merkezli Tanyel’s Smile ile iş birliğinde, tatil etkinlikleri, yılbaşı, doğum günü partileri gibi sosyal içerikli etkinlikler düzenlediklerini de aktarıyor.

Özeralp, Milli Eğitim Bakanlığı ile iş birliği kapsamında, son 10 yıldır, çocuk onkoloji servisinde tam zamanlı iki öğretmenin görev yaptığını ve bu sayede uzun süren tedavi sürecinde ilköğretim çağındaki çocukların eğitimden geri kalmadığını anlatıyor.

Yamaç ise, “Hastalığı yenip, doktor olan çocuklarımız var. Onların eğitimlerine katkıda bulunmak bizim için çok önemli” diyerek, bağışçıların katkılarının artmasının Vakıf’ın hizmetlerini sürdürülebilirliğine imkân tanıyacağını belirtiyor.

KSV’ye bağışlar ve donör kaydı hakkında daha fazla bilgi; Vakıf’ın 542 850 8700 ve 542 880 8700 telefon numaralarından ya da https://www.kemalsaracoglu.org/ sitesinden edinilebiliyor.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Published

on

By

Kasaplar Birliği, kasaplık büyükbaş hayvan fiyatlarında yüzde 50’lik artış olduğunu savunarak, hükümetten acil çözüm talep etti.

Hem canlı büyükbaş hayvan bulmakta zorlandığını hem de hayvancıların yüksek fiyat talepleriyle karşı karşıya kaldığını savunan Kasaplar Birliği, ete makul fiyatlarla ulaşabilmesi için ülkeye ithal et getirilmesi, durumun piyasa koşullarına ve ihtiyaca göre planlanması gerektiğini ifade etti.

Kasaplar Birliği, yazılı açıklamasında, bu konuyu Başbakan Ünal Üstel ve Ekonomi Bakanı Olgun Amcaoğlu ile de görüştüğünü, aldıkları davet üzerine katıldıkları Bakanlar Kurulu toplantısında sorunları dile getirdiklerini ve konuyla ilgili Bakanlar Kurulu üyelerine detaylı bilgi verdiklerini ifade etti.

2 aydan bu yana büyükbaş canlı hayvan fiyatlarında yüzde 50 civarında artış olduğu savunan Kasaplar Birliği, bunun et fiyatlarına da yansıdığı belirtti.

Süte yönelik anaç büyükbaş hayvanların sayısında artış, kasaplık hayvan sayısında ciddi düşüş olduğunu; plansızlık ve sistemsizliğin pahalılığı artırarak yemeği, konaklamayı ve birçok alışverişi Güney Kıbrıs’a kaydırdığını savunan Kasaplar Birliği, “batma noktasına” geldiklerini söyledi.

Tosun fiyatını kilo başına 200 TL olarak ortak karara bağlamalarına rağmen Hayvan Üreticileri ve Yetiştiricileri Birliği’nin 2 Ağustos’ta canlı tosun fiyatını 240 TL olarak açıkladığını belirten Kasaplar Birliği, 1 ay içinde fiyatın 300 TL’yi bulduğunu kaydetti.

Hükümetin şu ana kadar bu konuda hiçbir adım atmadığını, kendilerine bilgi verilmediğini ve yaşanan “fırsatçılığa” seyirci kalındığını iddia eden Kasaplar Birliği, “Biz kasaplar olarak vatandaşımıza kaliteli ve uygun fiyata et sunmak istiyoruz. Hükümetimiz konunun ne kadar ciddi ve ivedi olduğunu farkına varsın, vatandaşını Güney’e muhtaç etmesin” ifadelerine yer verdi.

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı, Demokrat Parti Genel Başkanı Fikri Ataoğlu, Zirve Kıbrıs Web TV’de Bala Kayadelen’in hazırlayıp sunduğu “Gündemin Zirvesi” programına konuk oldu.

Bakan Ataoğlu, Başbakan Ünal Üstel’in “30 yılın işini 3 yıla sığdırdık” sözlerine destek vererek, hükümetin uzun süreli istikrarının büyük projelerin hayata geçirilmesine olanak sağladığını belirtti.

“Bütün bakanlıkların önemli projeleri var. Bunların hayata geçmesi hükümetin uzun soluklu olmasından kaynaklanıyor. Bu başarı övünülmesi gereken bir konudur” dedi.

Eleştirilere de değinen Bakan Ataoğlu, “Olumlu görüşler kadar olumsuz eleştiriler de gelebiliyor. Ama ben her zaman diyorum ki; bir fikri, projesi ya da tespit ettiği eksiklik varsa gelsin, oturup konuşalım ve birlikte hayata geçirelim. Bizim kapımız her zaman açıktır” ifadelerini kullandı.

“Demokrat Parti erken seçime hazır”

Olası erken genel seçimlere yönelik değerlendirmelerde bulunan Demokrat Parti Genel Başkanı Fikri Ataoğlu, Demokrat Parti olarak her koşula hazır olduklarını vurguladı:

“Geçmiş dönemde çizdiğimiz yol haritasını yeniliyoruz. 18 belediye var ve 18 belediye başkan adayımız, ayrıca 18 belediye meclis üyesi adayımızla yola çıkacağız. Sonuç ne olursa olsun kimseyi suçlamayacağız. Çünkü ne ekerseniz, onu biçersiniz. Bizde ne ektiysek onu biçeceğiz ve kimseyi suçlamayacağız..” dedi.

“AdaKıbrıs bu adanın çocuğu oldu”

AdaKıbrıs Projesine de değinen Bakan Ataoğlu, AdaKıbrıs projesi tüm adanın ortak değeri haline geldiğini ifade ederek, “AdaKıbrıs bizim için çok önemliydi ama artık bizden çıktı, adanın oldu. Biz doğurduk ama bugün bu adanın çocuğu oldu” dedi.


Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, federasyon defterinin bir daha açılmamak üzere kapatıldığını ve Kıbrıs sorunun çözümüne yönelik iki devletli vizyonunun halkın iradesinden doğduğunu vurguladı.

Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Tatar, “Federasyon artık bitmiştir. Halkımız Rum’un iradesine teslim olmayacaktır. 2020’de halkımız yeni siyasetimizi onayladı ve bana bu görev için yetki verdi. İşte bu yeni paradigma Rum’un on yıllardır süren oyununu bozdu. Özden gelen haklarımız, egemen eşitliğimiz ve eşit uluslararası statümüz asla pazarlık konusu yapılamaz” dedi.

Rum Tarafının Zihniyeti Hep Aynı

Cumhurbaşkanı, Annan Planı ve Crans Montana süreçlerindeki başarısızlıkları hatırlatarak bu dönüm noktalarında yaşananların Rum tarafının değişmeyen zihniyetini açıkça gösterdiğini belirtti.

“2004’te Annan Planı’na halkımız evet dedi, Rum tarafı reddetti. Uluslararası taraflar ‘siz evet deyin, Rum hayır derse izolasyon kalkacak’ diye sözler verdiler. Bu sözlerin hiçbiri tutulmadığı gibi sayın Talat ve ekibi Annan Planı’ndan da fazla taviz verecekleri bir sürece girdiler. Sayın Talat 1960 ortaklık devletinde dahi olmayan bir taviz vererek Rumlara Kıbrıs Türk liderinin seçiminde oy hakkı vermiştir. Bu çapraz oy olarak bilinir. Nihayetinde bu süreç de çökmüştür.”

“2017’de Crans Montana’da masayı terk eden yine Rumlar oldu. ‘Sıfır asker, sıfır garanti’ diyerek güvenliğimizi yok saymak istediler. Zihniyetleri değişmedi. Federasyon için son deneme olan Crans Montana’da yaşanan başarısızlıktan sonra bu model resmi olarak tüketilmiştir.”

Türkiye’nin Garantörlüğü Bir Tercih değil Zorunluluktur

Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin Kıbrıs Türk halkı için yaşamsal öneme sahip olduğunu söyleyen Tatar, “Anavatan Türkiye bizim en büyük güvencemizdir. Güvenlikte, ekonomide, kısacası her alanda yan yana yürümek bir tercih değil, zorunluluktur. Hiçbir güç bunu değiştiremez. Anavatanla bu dönemde en iyi seviyeye getirdiğimiz kardeşlik dayanışması geleceğimizin teminatıdır” ifadelerini kullandı.

Rum Tarafı Sınır Kapılarını Kullanarak Siyasi Şantaj Peşinde

Sınır kapıları konusuna da değinen Cumhurbaşkanı, Rum tarafının taleplerini siyasi manevra olarak niteledi:

“Biz Haspolat ve Akıncılar sınır kapılarının açılması için defalarca girişimde bulunduk. Halkımız için kolaylık sağlamak istedik. Ancak Rum tarafı Erenköy veya Kiracıköy’den geçiş isteyerek ara bölgede toprak talebine kapı aralamak istedi. Amaç ne? Erenköy’e bizim kutsalımıza girecekler. Kiracıköy’de de hem askeri hem de sınır olarak asla gerçekleşmeyecek kazanım elde etme hayalindeler. Rum tarafı yeni kapıları açmayarak, dahası geçişleri zorlaştırarak siyasi şantaj yapıyor.”

Metehan kapısındaki yoğunluklara da değinen Tatar, “Bizde üç şerit var, karşı taraf hala tek şeritte çalışıyor. Halkı yoran da budur” dedi.

Rum Tarafının Silahlanması Ciddi Tehdit Boyutuna Ulaştı

Güney Kıbrıs’ın artan silahlanma faaliyetlerini değerlendiren Cumhurbaşkanı Tatar, “İngiliz üsleri, ABD, Fransa ve artık İsrail her türlü askeri donanımıyla burada. Rum lideri bu güçlere teslim olmuş durumdadır. Sürekli silahlanarak farklı hayaller peşinde koşmaktadırlar. Tehditlere asla boyun eğmeyeceğiz. Bölgedeki gelişmeler tehlikeli bir noktaya gelmiştir. Biz de Anavatan Türkiye ile birlikte gerekli önlemleri almaktayız” dedi.

İzolasyonlar En Büyük Hak İhlali

Tatar, Kıbrıs Türk halkına yönelik uygulanan haksız ve hukuksuz izolasyonun kabul edilemez olduğunu belirterek, “Bizi ekonomik, sportif, sosyal dahası yaşamın her alanında izole ederek yıldırmak istiyorlar ama başaramadılar. Bu izolasyon en büyük insan hakkı ihlalidir, artık son bulmalıdır” dedi.

Enerjide İş Birliği Çağrısı

Enterkonnekte elektrik sisteminin tek gerçekçi yolunun Türkiye üzerinden bağlantı olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı, bunun sadece ekonomik değil stratejik bir zorunluluk olduğuna da dikkat çekti.

Tatar, ada etrafındaki doğal kaynaklar konusunda bir bilgi kirliliği yaratılmaya çalışıldığını ifade ederek, “1-8 Temmuz 2022 tarihinde kazan-kazan anlayışıyla iş birliği önerileri verdim. Bunlar sanki yapılmamış gibi bir tablo çizilmeye çalışılıyor. Yapılan, çok net somut ve detaylı önerilerde, hidrokarbon kaynakları, elektrik enterkonnekte sistemi, temiz enerjiye geçişe yönelik güneş enerjisini etkin kullanma ve adanın su kaynaklarının ortak işletilmesi konularında iş birliği vardı. İlaveten düzensiz göç ve adanın tüm mayınlardan arındırılması da vardı. Bu öneriler BM Genel Sekreteri aracılığıyla Anastasides’e iletildi. Rum ne yaptı bir anda sessizleşti. Kendi Halkının ihtiyaçlarının hilafına yanıt dahi veremediler. O yüzden inisiyatif alınmadı şeklinde boş laflara karnımız tok. Bu dönemde BM Genel Sekreteri’nin ev sahipliğinde yapılan üç zirvede de bu konular gündeme gelmiştir. Ancak karşısındaki muhatabını tanımayan veya bel altı siyasetini kendine ilke edinmiş biri bu türden gerçeklerden uzak bir söylem geliştirebilir” dedi.

“Cumhurbaşkanı Dememek Öncelikle Seçilmiş İradeye, Yani Halka Saygısızlıktır”

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın da aralarında bulunduğu muhalefet çevrelerinin kendisine ‘Cumhurbaşkanı’ demediklerini belirterek, bunun halka saygısızlık olduğunu söyledi.

Tatar, “Ben 2020 seçimlerinde ilk turda yüzde 32 oy aldım, ikinci turda yüzde 52 ile Cumhurbaşkanı seçildim. Tufan Erhürman da adaydı, yüzde 20 aldı ve ilk turda elendi. Mustafa Akıncı ikinci turda yüzde 48 aldı. Halkın yarısından fazlası bana oy verdi. Buna rağmen hala ‘Cumhurbaşkanı’ demiyorlar. Erhürman da demiyor. Bana Cumhurbaşkanı dememek aslında halka saygısızlıktır” dedi.

Tatar sözlerini şöyle sürdürdü:

“Beni hedef aldıklarını sanıyorlar ama aslında halkın iradesini yok sayıyorlar. Bulunduğumuz makamlar seçimle gelinen halkın iradesiyle belirlenen makamlardır. Doğrudan halkımızın iradesini temsil ederiz. Böyle bir saygısızlık öncelikle halkımıza ve onun iradesine karşı saygısızlıktır. Halk sizi seçerse iyi, bizi seçerse kötü olabilir mi? Ağzından demokrasiyi, hukuka saygıyı, hoş görüyü düşürmeyenlerin hali gerçekten ibret vericidir. Daha önemlisi bu zihniyetin asıl karakteri hakkında da hepimize bir gerçeği göstermektedir.” dedi.

New York’ta Hristodulidis’le Görüşeceğiz

Önümüzdeki hafta New York’ta önce BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve heyetiyle ikili ertesi gün de yine BM Genel Sekreteri’nin ev sahipliğinde Rum lider Nikos Hristodulidis’in de yer alacağı üçlü görüşmeye katılacağını açıklayan Tatar, “Ortak zeminin olmadığı raporlara geçmiş bir gerçek. Biz yapıcıyız vizyonumuzu da kararlılıkla savunacağız. İki tarafın faydasına olacak iş birliklerine açığız. Bu ilkeler çerçevesinde çalışmalarımızı sürdüreceğiz” dedi.

Devamını Oku

Trending

Reklam