Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

KKTC’NİN TEK ADLİ TIP UZMANI DENİZ, SIRA DIŞI MESLEĞİNİ ANLATTI

Published

on

“HER OTOPSİ BİR BULMACA”

“ADALETİN YERİNİ BULMASINI SAĞLAMAK VE KONUŞAMAYANLARI SAVUNMAK ADLİ TIBBIN EN İYİ TARAFI”

“DUYGUSUZ İNSANLAR DEĞİLİZ, HER OTOPSİDEN TRAVMA KALIYOR… PSİKİYATRİSTLERDEN DESTEK ALDIĞIMIZ, İLAÇ KULLANDIĞIMIZ ZAMANLAR OLUYOR”

“KKTC’DE ADLİ TIP YASASI VE KURUMU EKSİK”

Tıp doktorlarını hastaları tedavi eden, hayat kurtaran kişiler olarak biliriz. Ancak “adli tıp” dalı oldukça sıra dışı, hatta birçokları için ürkütücü bir alan… Adli tıp uzmanları, yargıya tıbbi alanda bilirkişi hizmeti veriyor, suç eylemlerinin çözümlenmesinde yardımcı oluyorlar. Daha çok “otopsi yapan doktorlar” olarak biliniyorlar. Onların işlerinin büyük bölümü ölenlerle… Yaptıkları otopsilerle ölüm nedenlerini saptıyorlar.

Birçok insanın görmeye dayanamayacağı bir iş yapıyor adli tıp uzmanları… Doğal olmayan ölümlerde ölüm nedenini saptamak için yaptıkları otopsilerle, gerçeği gün yüzüne çıkarıyorlar, acılı ailelerin acısına bir nebze merhem oluyorlar ayrıca birçok adli olayın aydınlatılmasını sağlıyorlar.

KKTC’de son 5-6 yıldır tek adli tıp uzmanı olan Dr. İdris Deniz, mesleğini “bulmacaya” benzetiyor; “Puzzle (bulmaca) çözmeyi seviyorum, ölüm nedenini bulmak da bende bir hedef oldu” diyor.

Adli tıp uzmanı doktorların duygusuz insanlar olmadığını, her yaptıkları otopsiden kendilerinde travma kaldığını, empati yaptıklarını ve çok etkilendiklerini söylüyor. Hatta zaman zaman psikiyatristlerden destek aldıklarını, ilaç kullandıklarını…

Dr. İdris Deniz, KKTC’de Adli Tıp Yasası olmamasından dolayı yaşadıkları zorlukları anlatırken yetkililere bu yasanın çıkarılması için çağrı yaptı; otopsilerden hızlı sonuç alınabilmesi için donanımlı bir laboratuvar ve adli tıp kurumu ihtiyacına da işaret etti.

Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde görev yapan ülkenin tek adli tıp uzmanı Dr. İdris Deniz, sıra dışı mesleğini TAK’a anlattı.

ACİL HEKİMLİĞİNDEN SONRA ADLİ TIP

Tıp fakültesinden mezun olduktan sonra Türkiye’deki hastanelerde pratisyen hekim olarak 13 yıl kadar acil hekimliği yaptığını, ardından adli tıp uzmanlığına karar verdiğini belirten Dr. İdris Deniz, “Ben puzzle çözmeyi seviyorum. Acilde çalışırken de mümkün olduğunca tanı koymak için çabaladım” dedi.

“ADALETİN YERİNİ BULMASINI SAĞLAMAK VE KONUŞAMAYANLARI SAVUNMAK ADLİ TIBBIN EN İYİ TARAFI”

O yıllarda ölüm nedenlerini bulmanın kendisi için hedef olduğunu belirten Deniz, şunları anlattı:

“Acilde çalışan bir pratisyen hekimdim, sonra adli tıp ihtisasına başladım. Cenazeler konuşamaz, bize bir şey söyleyemez ama onlarda bulacağımız bulgular, onların hakkını savunmamızı sağlar. Felsefem budur, bu işi yaparken… Bize cenazelerin anlatmak, söylemek istediklerini biz dile getiriyoruz. ‘İntihar’ etti denir, başka bir şey çıkabilir. ‘Kaza bu şekilde oldu’ denir ama olayın oluş şekli farklı olabilir. Dolayısıyla adaletin yerini bulmasını sağlamak ve konuşamayanları savunmak, adli tıbbın en iyi tarafı.”

KIBRISLI EŞE GEÇ TUTULAN SÖZ

Aslen Türkiyeli olan Dr. İdris Deniz, yine tıp doktoru olan Kıbrıslı dermatoloji uzmanı Fatma Deniz’le 1990’da evlenmiş. Evlenirken de eşine Kıbrıs’a gelip burada doktorluk yapma sözü vermiş ama sözünü epeyce gecikmeli olarak tutabilmiş.

Dr. Deniz, Eylül 2009’da adaya geldiklerini, bir yıl kadar Sağlık Bakanlığı’nın kendisinden hizmet alımı prosedürüyle otopsiler yaptığını, Temmuz 2011’de sözleşmeli başladığını, son bir yıldır da kadrolu olarak çalıştığını anlattı. Yine KKTC’de uzun yıllar tek adli tıp uzmanı olan Dr. Meral Albayrak’ın emekli olmasının ardından İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden hizmet alımına gidilmiş. Otopsi yapılacak vakalar birkaç tane olunca İstanbul’dan hocalar gelip yapıyormuş. Ancak birçok vakada bu doktorların mahkemeye çıkıp şahadet vermesi de gerektiği için çok da işlevsel bir yöntem değilmiş defalarca İstanbul-Kıbrıs arasında gidip gelmek…

Dr. İdris Deniz’in adli tıp uzmanı olarak Kıbrıs’a gelmesiyle bu sorun ortadan kalkmış. Hatta bir süre YDÜ’deki bir adli tıp hocası, Dr. İdris Deniz izinli olduğu dönemlerde otopsileri yapıyormuş ancak bu hoca Türkiye’ye dönünce son 5-6 yıldır tüm iş Deniz’e kalmış.

“İzin kullanmam sıkıntı. Telefonum 24 saat açık kalmak zorunda, sessiz moda bile alamıyorum. Gece yarısı, sabaha doğru çalıyor, eşim de uyanıyor. Yılın 365 günü on-call çalışıyorum ve bu ciddi bir sorun, insan haklarına da aykırı.” diyor.

“Peki sizden sonrası için ışık var mı?” sorusuna karşılık Dr. İdris Deniz, geçen yıl eylülde ülkeye gelmesi beklenen doktorların gelmediğini, adli tıp dalında Kıbrıs kontenjanından ihtisas yapan iki doktorun da ülkeye dönüp dönmeyeceğinin bilinmediğini söyledi.

Dr. İdris Deniz, mesleğini Türkiye’de sürdüren Kıbrıslı adli tıp hocaları olduğunu ancak Kıbrıs’taki maaşlardan dolayı gelmeyi tercih etmediklerini kaydetti.

Maaşlar yönünden Türkiye’deki adli tıp uzmanlarıyla karşılaştırmalar yapan Deniz, “Ben normal bir hekim maaşı alıyorum. Çalıştığım ek mesailer de ödeniyor, başka bir gelirim yok. Benim özel kliniğim olamaz, özel hasta bakamam. Türkiye’de Adli Tıp Kurumu’nda çalışan kişi ise normal maaşını alır, maaşının bir buçuk katına kadar döner sermaye alır, mesai saati dışında yaptığı otopsiler için ciddi ücret alır, her mahkemeye çıktığında mahkemenin takdir edeceği ücreti alır. Dışarıdan avukatlara yazdığı resmi raporlar için bile ücret alır” diye konuştu.

Dr. Deniz, acil servis hekimleriyle adli tıp hekimlerinin ek gelir sağlama şansı olmadığını belirtti.

“GÜNDE 7 OTOPSİ YAPTIĞIM DA OLDU”

Dr. İdris Deniz, otopsi rakamlarıyla ilgili soru üzerine, “Günde 7 otopsi yaptığım da oldu, bir ayda 6 otopsi yaptığım da… En fazla, bir ayda 26 otopsi yaptım. Rakam tamamen değişken ancak yaptığımız iş sadece otopsi değil” dedi.

Türkiye’de otopsilerde adli tıp uzmanı yanında bir fotoğrafçı ve bir adli tıp teknikerinin de görev aldığını belirten İdris Deniz, ilk yıllarda morg görevlilerinin otopsi teknikeri gibi çalıştığını, son bir yıldır tekniker istihdam edildiğini ifade etti.

Ekibe 2018 yılında Kayıp Şahıslar Komitesi’nde çalışan bir antropoloğun adli antropoloji doktorası yaptıktan sonra alındığını, bu kişinin özellikle çürümüş cesetlerin otopsisinde ve kimlik tespitinde yardımcı olduğunu anlatan Deniz, KŞK’nın bulduğu ve kimlik tespiti yaptığı kişilerin iskeletlerinde definden önce inceleme yaptıklarını ve ailenin olası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başvurusu için raporlar hazırladıklarını söyledi.

Kendisi yanında, adli antropolog ve otopsi teknikerinden oluşan üç kişilik adli tıp biriminin çalışmalarıyla ilgili soruları yanıtlayan Dr. İdris Deniz, otopsilerin nasıl yapıldığı ve bazı otopsilerde ileri tetkik için neden doku örneği alındığı konusunda şunları açıkladı:

“Her otopside ölüm sebebini tespit edemiyoruz. Ya da ölüm sebebini tespit etsek bile kişinin ölümüne katkı koyabilecek herhangi bir hastalığı var mı, ya da kişi herhangi bir ilaç, uyuşturucu ya da zehir etkisinde mi, bunu da tespit etmemiz gereken vakalar oluyor.

O zaman biz, hem ölüm sebebini kesin tespit etmek, hem de herhangi bir ilaç, alkol, uyuşturucu etkisinde olup olmadığını tespit etmek için örnekler alıyoruz. Dolayısıyla polis bültenlerinde ‘kesin ölüm sebebinin tespiti için doku örnekleri alındı ve gönderilecek’ ifadelerine rastlarsınız.

Biz otopsi sırasında kişinin organlarından doku örnekleri alıyoruz. Mide içeriğini, idrarını, kanını, göz içi sıvısını, durumuna göre safra sıvısını alıp polise teslim ediyoruz. Bunlardan şu amaçlanıyor: Patoloji için aldığımız doku örneklerini genellikle Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde patoloji servisine gönderiyoruz. Burada bize travma bulgusu ya da hastalık bulguları olup olmadığı raporlanıyor.

Toksikoloji dediğimiz ilaç, alkol, uyuşturucu, uyutucu ya da zehir tarım ilacı tespiti için aldığımız numuneleri ise bizim Devlet Laboratuvarı’nda çalışılmadığı için İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderiyoruz. Bizi zorlayan süreç bu.

Bizim laboratuvarımızda şu anda ciddi eksiklik var. Özellikle Devlet Laboratuvarında çıkan yangından sonra son bir yıla kadar alkol tetkiki bile yaptıramıyorduk. Şu anda sadece alkol tetkiki yapıyorlar. Bunun dışında her türlü uyuşturucu, uyutucu ilaç ve tarım ilacı çalışmalarımızı TC’ye göndermek zorundayız ve bu bize ciddi zaman kaybettiriyor.”

Adli Tıp Uzmanı Dr. İdris Deniz, bu sorunu aşmak ve süreci hızlandırmak için KKTC’yi ziyaret eden Türkiye Adalet Bakanlarına konuyu ilettiğini, girişimler yaptığını ancak KKTC yetkililerinden yeterince destek görmediğini söyledi.

Bir otopside alınan doku örnekleri İstanbul Adli Tıp Kurumu’na iletilene kadar çeşitli kurumlara tam 7 tane yazışma yaptıklarını ifade eden Deniz, en erken gelen sonucun 3 ay aldığını, bazı vakaların bir yıla kadar uzadığını, göreve başladığı ilk yıllarda bir çocuğun ölümüyle ilgili raporun ise tam iki yıl sonra gelebildiğini anlattı; “Dolayısıyla adalet gecikiyor.” dedi.

OTOPSİ KARARI MAHKEMENİN

Dr. İdris Deniz, KKTC’de otopsi kararının mahkeme tarafından verildiğini, Türkiye’de ise savcı ve adli tıp uzmanının buna karar verebildiğini kaydederek, bu durumun adli tıp kongrelerinde diğer meslektaşlarıyla tartışmalarda kendisini sıkıntıya soktuğunu belirtti.

Cinayet, kaza, intihar olaylarında otopsi yapılmasının şart olduğunu vurgulayan Deniz, bazı trafik kazalarında otopsi yapılırken bazılarında yapılmadığını, oysa tüm ölümlü kazalarda otopsi yapılması gerektiğini kaydetti.

“Biz bu ülkede bir kişiye trafik kazasında ölmüş süsü verilip kafasından 5 tane kurşun çıkarıldığını; bir babanın çocuğunu öldürüp ‘oğlum kayıp’ diye yalan söylediğini de gördük” diyen Dr. İdris Deniz, otopsinin önemini vurguladı.

Dr. İdris Deniz, bazen de gereksiz yere otopsi yaptıklarını düşündüğünü kaydederek bazı durumlarda polisin yeterince soruşturma yapıp yargıçları bilgilendiremediği durumlar olduğunu ve otopsi istendiğini söyledi.

Deniz, insanların genellikle hayatını kaybeden yakınlarına otopsi yapılmasını istemediğini, otopsi yapılmasında ilmen ve dinen bir sıkıntı olmadığını ve incelenen cenazelerin dikilerek bir bütün olarak gömülmek üzere ailelerine teslim edildiğini kaydetti.

“HER OTOPSİ BİR BULMACA”

Adli Tıp Uzmanı Dr. İdris Deniz, otopsiye puzzle (bulmaca) çözmek gibi bakıyor ve şunları söylüyor:

“Her otopsi bir ‘puzzle’dır. Ben, her otopsiyi sanki yeni bir şey bulacakmışım gibi yaparım. Bazen sürprizlerle karşılaşırız. Ölüm sebebi ‘şudur’ denir ama farklı bir şey çıkar. O yüzden otopsi gereklidir ve yapılmalıdır.

ABD’de herhangi bir hastaneye yatırken size form imzalatılır, ‘hastanede ölmem durumunda otopsi yapılmasını kabul ediyorum’ diye… Her hastane belli sayıda otopsi yapmak zorunda. Bu çok şey kazandırır. Gerçekten doğru tanı konulmuş mu, doğru ilaçlar verilmiş mi, doğru tedavi doğru şekilde alınmış mı yoksa bir başka hastalığınız da varmış da ondan mı ölmüşsünüz. Bunlar çok önemli.

Bazı hastalıklar genetiktir, ailesel geçiş öyküsü vardır. Otopside bunları görünce aileye öneride bulunuyoruz, ‘şu şu hastalıklar yönünden tetkiklerinizi yaptırın’ diye. Bu gibi durumlarda iyi ki otopsi yapılmış dersiniz.”

“BİR BEBEĞE OTOPSİ YAPMAK İSTEMEZSİNİZ…”

Dr. Deniz, otopsi yapmak istemediği vakalarla da karşılaştığını belirterek “Bir bebeğe, bir çocuğa otopsi yapmak istemezsiniz. Geçenlerde hayatını kaybeden 28 yaşındaki kıza da yapmak istemedim. İnsan empati yapıyor, benim de biz kızım var aynı yaşlarda… İstemiyorsunuz…” ifadelerini kullandı.

“DUYGUSUZ DEĞİLİZ”

“Şu adli tıp uzmanları ne kadar duygusuz” diye düşünülebileceğini ama durumun öyle olmadığını da vurguluyor Dr. İdris Deniz…

“İnanın öyle değil! Her yaptığınız otopside bir travma kalır bizlerde… Duygusuz değiliz ama herkesin sırrı kendinde olur derler ya… Her ölümde empati yaparsınız ve etkilenmemeniz mümkün değil. Zaman zaman antidepresan ilaçlar kullanıyoruz. Bu gizli değil. Herkes gibi biz de psikiyatrik destek alıyoruz.

Bazı olaylar vardır insanı öyle etkiler ki atamazsınız kolay kolay. Adli tıp uzmanları da annedir, babadır. Bizim de çocuğumuz, annemiz, babamız var. Ama bizlerin dışarıya karşı duygu göstermeden bu işi yapmamız gerekiyor. Eğer biz her yaptığımız otopsiyle birlikte cenaze yakınlarıyla birlikte ağlar, üzülür, feryat edersek hayatımız yaşanmaz hale gelir. Duygularımızı bir şekilde içimize atar, istesek de istemesek de otopsiyi yaparız.

Ama herkesin zannettiği gibi kesinlikle duygusuz değilizdir. İşimizi yaparken profesyonel davranıp duygularımızı bir kenara bırakıp o cenaze üzerinde her türlü incelemeyi hiçbir şeyi atlamadan yapmalıyız ki hem adalet yerini bulsun, hem de ölümle ilgili ailelerine de bilgi verebilelim.”

“BİR SAAT SÜREN OTOPSİ DE YAPTIM 4 SAAT SÜREN DE…”

Dr. İdris Deniz, bir otopsinin ne kadar sürdüğü sorusunu yanıtlarken, bunun vakaya göre değiştiğini, bir saat süren de, 4 saat süren de otopsi yaptığını anlattı:

“Çok basit gördüğünüz bir otopsiye başlarsınız, ummadığınız şeylerle karşılaşırsınız ya da tam tersi, umduğunuz hiçbir şeyi bulamazsınız ve bu sefer daha detaylı incelemeniz gerekir. Bu bazen 4 saati aşar. Dolayısıyla hiç ara vermeden çalışırsınız. Türkiye’de çalışırken arka arkaya 5 tane 7 tane vaka yaptığımız oldu.”

“KKTC’DE ADLİ TIP YASASI YOK”

Dr. Deniz, KKTC’de Adli Tıp Yasası olmadığını belirterek bu eksikliğin yarattığı sorunlara da değindi. Deniz, “Adli tıp uzmanları mümkün olduğunca özerk ve bağımsız çalışmalıdır. Herhangi bir kişinin etkisinde olmadan işini serbestçe yapabilmelidir” dedi.

Türkiye’nin aksine KKTC’de kendisinin olay yerine gitmesini düzenleyen bir yasa olmadığını, ancak adalete yardımcı olabilmek için gidebildiği yerlere gittiğini kaydeden Deniz, ancak tek kişi olduğu için ve bu amaçla araç ve ödenek olmadığı için bunu her zaman yapamadığını anlattı.

Deniz, KKTC’de adli tıp alanında acilen bir yasa çıkarılması, otopsiler için tüm tetkiklerin bir arada yapılabileceği bir laboratuvar ve bir adli tıp kurumu oluşturulması; ayrıca şu anda mevcut çalışanlar için hızlı şekilde altyapı oluşturularak araç dahil her türlü imkanın sağlanması gerektiğini söyledi.

Bir diğer sorununun da “güvenlik” olduğunu kaydeden Deniz, mahkemede tanıklık yaptığını, bazı olaylarda otopsiden ortaya çıkardığı bulguların birinin suçlu olduğuna işaret edebileceğini, bunu ortaya koyduğunda ise can güvenliği bulunmadığını ifade etti.

“BENİ EN ÇOK ETKİLEYEN HÂLÂ İLK YAPTIĞIM OTOPSİDİR”

Dr. İdris Deniz’e en çok etkilendiği otopsinin hangisi olduğu sorusuna “Beni en çok etkileyen hâlâ ilk yaptığım otopsidir. İntihar süsü verilmiş bir cinayet vakasıydı. Emekli bir başkomiser ‘tabancasıyla intihar etti’ denilerek olay yerinde bulundu. Afyon Sandıklı’da olmuştu bu olay… Otopsi yaparken bunun bir bitişik ya da bitişiğe yakın atış olmadığını tespit ettik ve buna binaen olayın cinayet olduğu ve karısının öldürdüğü ortaya çıktı. Bunun gibi daha çok örnekler var” yanıtını verdi.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Amcaoğlu: Park Yenikent yapım çalışmalarında adım adım ilerliyoruz

Published

on

By

Gönyeli-Alayköy Belediye Başkanı Hüseyin Amcaoğlu, Park Yenikent Projesi’nin uygulama alanında incelemelerde bulundu.

Sosyal medya hesabı üzerinden konuya ilişkin paylaşım yapan Amcaoğlu, ‘Bugün, kentimize değer katacak Park Yenikent Projemizin uygulama alanında incelemelerde bulunduk.
Park inşaat sürecine geçilmeden önce, sahadaki teknik altyapı ihtiyaçları doğrultusunda bazı ön çalışmalar gerçekleştirildi. Bu kapsamda, bölgede 200 metre uzunluğunda, 1 metre çapında yağmur suyu büz hattı döşendi. Ayrıca, 300 metre uzunluğunda, 225 mm çapında basınçlı HDPE kanalizasyon borusunun güzergâh değişikliği yapıldı.
Bu altyapı düzenlemeleriyle birlikte üstyapı çalışmalarına geçildi. Elektrik altyapısı tamamlandı, perde duvarlar örüldü. Çocuk oyun alanları için özel EPDM zemin hazırlandı. Parke uygulamasına geçmeden önce 500 metrekarelik alanda zemin düzeltme işlemleri de tamamlandı.

Şu an alanda özellikle iki noktada yoğunlaşıyoruz: Amfi tiyatronun tribün bölümü ve kentimizde bir ilk olacak kuru havuz sistemi.Yenikent Parkı tamamlandığında; iklim dostu yeşil alanları, spor bölümleri, çocuk oyun alanları ve Akdeniz bitki dokusuyla bölgeye yeni bir soluk kazandıracak.

Her çocuğun hakkı olan oyun ve kamusal alan erişimi doğrultusunda; doğayla temas kurabilecekleri, güvenli, temiz ve erişilebilir alanlar yaratmak, yalnızca bir kent hizmeti değil, aynı zamanda çevresel bir çocuk hakkıdır. Bu anlayışla projeyi şekillendirmeye devam ediyoruz.’dedi.

Devamını Oku

Kıbrıs

T&T, hazineye 306 milyon 356 bin TL ödeme yaptığını açıkladı

Published

on

By

Ercan Havalimanı’nın işletmecisi T&T İnşaat Sanayi ve Ticaret Şirketi Limited, Maliye Bakanlığı’na 306 milyon 356 bin 590 Türk liralık ödeme yaptığını duyurdu.

T&T’den yapılan açıklamada, ödemenin Ercan Devlet Havalimanı İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi gereği, bugün 2025 yılı ikinci dönem 3 aylık KDV dahil ciro payı olarak yapıldığı bildirildi.

– Turanlı: “Yükümlülüklerimizi yerine getiriyoruz”

T&T Yönetim Kurulu Başkanı Emrullah Turanlı, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, sözleşme gereği şirket olarak KKTC Devleti’ne bugüne kadar yükümlülüklerini yerine getirdiklerini ifade etti.

Ercan Havalimanı’nda yolcu ve uçak trafiğinin yüzde 20’nin üzerinde arttığını kaydeden Turanlı, havalimanından elde edilen gelirin yüzde 56’sının ciro payı olarak KDV’siyle birlikte yılda dört kez KKTC maliyesine ödendiğini ve kamu maliyesi ile ekonomiye katkı sağlandığını belirtti.

Havalimanlarının ekonomik etkisinin sadece doğrudan elde edilen gelirle sınırlı olmadığını ifade eden Turanlı, “Havalimanları, sadece ulaşım altyapısı değil, aynı zamanda ticaretin ve turizmin önemli merkezleridir. Bu iki sektördeki büyüme, aynı zamanda istihdam yaratma, yerel ekonomilere katkı sağlama ve turizmin artmasına yardımcı olma gibi dolaylı etkiler de doğurur.” dedi.

Turanlı, Taşyapı olarak Kıbrıs Türk halkına yaraşır, gelecek nesillere miras bırakabilecek büyük projeleri hayata geçirmek için tüm güçleri ile çalışmaya devam edeceklerini ifade etti.

Devamını Oku

Kıbrıs

KTTO-TOBB işbirliğinde Ekonomi Konferansı gerçekleştirildi

Published

on

By

Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz günübirlik temaslarda bulunmak amacıyla geldiği KKTC’de, Kıbrıs Türk Ticaret Odası(KTTO) – Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği işbirliği (TOBB) ile düzenlenen “Türkiy- KKTC Ticaret Odası Forumu III. Ekonomi Konferansı”na katıldı.

Konferansın açılış konuşmasını yapan Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Turgay Deniz, amaçlarının KKTC’nin güçlenmesini sağlamak olduğunu vurgulayarak, KKTC’de ekonomik değişim için rapor hazırlık çalışmalarının devam ettiğini anlattı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yeni hedeflere taşınması gerektiğini söyleyen Deniz, dünyadaki değişimlere ayak uydurmak gerektiğini kaydetti.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da, e-ticaretin önemine vurgu yaptı.

“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti menşeli ürünlerin Avrupa, Ortadoğu, Türk dünyasına doğrudan ulaşması mümkün hale gelecektir” diyen Hisarcıklıoğlu, Türk iş dünyası olarak her zaman Kıbrıs Türkünün yanında olduklarını kaydetti.

Başbakan Ünal Üstel de, konuşmasında, ekonomik gelişimin ancak ortak akıl, istikrarlı yönetim ve güven ortamıyla kalıcı hale gelebileceğini kaydetti.
Kendi ayakları üzerinde duran, üreten, istikrarlı ve verimli bir KKTC ekonomisi oluşturma hedefi doğrultusunda bir irade ortaya kodyuklarını belirten Üstel, bu süreçte en büyük desteğin Türkiye Cumhuriyeti’nden geldiğini söyledi.

Üstel, “bugün geldiğimiz noktada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisi artık sadece günü kurtaran değil, geleceği planlayan bir modele geçiş süreci yaşamaktadır. Biz bu ülkenin 50’inci kuruluş yıl dönümüne çok net bir hedefle ilerliyoruz. Kendi Ayakları üzerinde duran bir ekonomiyle, ülkeyi geleceğe taşımak. 2023 2025 döneminde atılan adımlar bu hedefin öncüsüdür. 2026-2027’de atacağımız adımlar da yine bu hedef doğrultusunda olacaktır. Ulaşımda, altyapıda, sağlıkta, tarımda, sanayide, turizmde ve eğitime yürüttüğümüz projeler, yapısal reformlarla ekonomik şartları yeniden işler hale getirmeyi planlıyoruz” “ şeklinde konuştu.

Başbakan Üstel tüm bu gelişmelerin siyasi istikrarla mümkün olabileceğine vurgu yaptı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisine güç katan en önemli unsurlardan birinin Türkiye Cumhuriyeti ile her yıl imzalanan İktisadi Mali işbirliği protokolleri olduğuna dikkat çeken Üstel, bu protokollerin sadece finansal destek sağlamadığını aynı zamanda reform süreçlerini hızlandıran bir kaldıraç görevi gördüğünü kaydetti.

Başbakan Üstel, Rum Yönetimi’nin yıllardır Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ekonomisini zayıflatmak için sistematik bir ekonomik terör politikası izlediğini vurguladı.

Konuşmasında Türk iş dünyasına da seslenen Üstel, KKTC’ye yatırım yapılması çağrısında bulundu.

Üstel, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisine yapılan her yatırım, sadece bir iş değil, Doğu Akdeniz’deki Türk varlığını güçlendiren bir egemenlik iradesidir. Biz üretimden vazgeçmeyen, yatırımı teşvik eden, girişimciyi koruyan, bir devlet anlayışı ile hareket ediyoruz. bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yerel firmalarımızla birlikte üretmeye, birlikte büyümeye, birlikte kazanmaya devam edeceğiz” dedi.

Başbakan Üstel konuşmasının sonunda güçlü bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisinin mümkün odluğuna da vurgu yaparak, “biz bunu birlikte başaracağız. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 50’inci kuruluş yılında kendi kendine yeten, kendi ayakları üzerinde duran bir devleti hep birlikte dönüştüreceğiz” dedi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz da, Türkiye ile KKTC arasındaki sarsılmaz kardeşlik bağının, ekonomik işbirliği bağıyla daha da güçleneceğini söyledi.

KKTC’nin dost ve kardeş ülke olmanın ötesinde milli bir dava olduğuna işaret eden Yılmaz, Türkiye’nin her zaman, her alanda Kıbrıs Türkü’nün yanında olduğunu söyledi.

KKTC’nin hem fiziki altyapısı hem de uluslararası bağlantılarını desteklemeye devam edeceklerini ifade eden Yılmaz, Yatırım Danışma Konseyi’nin daha etkin çalışması ile ilerleme kaydedileceğini belirtti.

Tarımın en stratejik sektörlerden biri olduğunu ve sürdürülebilir olması gerektiğini söyleyen Yılmaz, narenciyede yaşanan depolama probleminin ardından Güzelyurt’ta bir soğuk hava deposu inşa edildiğini ve gelecek yıl hizmete gireceğini anımsattı.

Yılmaz, fuarlar ve fuarlara katılımın önemini de vurgulayarak, üretici ve ihracatçının yanında olduklarını, desteklerin artarak sürdüğünü kaydetti.

Son dönemlerde Rum kesiminin KKTC ekonomisini hedef alan ve siyasi sebeplere dayanan tutuklamaların iyi niyetle bağdaşmayan hareketler olduğuna da işaret eden Yılmaz, Kıbrıs Türkü’nün gelecek kalkınma vizyonunu zedeleme çabalarına karşı Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın uluslararası platformlarda gereken cevabı vermekte olduğunu söyledi.

Adada huzurun iki devletlilik gerçekliğinin kabul edilmesi ve karşılıklı işbirliğinden geçtiğini belirten Yılmaz, Cumhurbaşkanı Tatar’ın eşit egemen bir yapı vizyonuna desteklerinin tam olduğunu da sözlerine ekledi.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da konferansta yaptığı konuşmada KKTC’nin Türk devletleri için bir cevher olduğunu vurguladı.

Kıbrıs Türkü’nün iyi eğitimli, dünyayı takip eden bir toplum olduğunu kaydeden Tatar, “tüm bunları her türlü izolasyona, kısıtlamalara, haksızlıklara rağmen en iyi şekilde başarabilen insan kaynağına sahibiz” diye konuştu.

Tatar “Dijital alanda çağ atlayacak bir KKTC’de turizm daha hızlı gelişecek, yüksek öğrenim ve ARGE çalışmaları daha süratli gelişecek, tarımda yine Anavatandan gelen su ile gelişme sağlanacak” dedi.

Emlakta yaşanan gelişmelere Rum tarafının tahammül edemediğini kaydeden Cumhurbaşkanı Tatar sözlerini şöyle sürdürdü;

“Rum tarafının mal-mülk konusundaki saldırılarını hep birlikte püskürteceğiz çünkü yaptıkları büyük bir insan hakları ihlalidir. Hiçbir yetkisinin olmadığı KKTC’de, buranın anayasasına, yasasına ve düzenlemelerine göre masum insanların yaptıkları yatırımları bir suç olarak nitelendirip bu muameleyi yapanlarla tabi ki o masalarda, Birleşmiş Milletler’in huzurunda çatışıyoruz.”

Açılış konuşmalarının ardından Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Direktörü Prof Dr Güven Sak, “KKTC 2033, 50’inci yılda nasıl bir ekonomik yapı” konulu bir de sunum yaptı.

Devamını Oku

Trending

Reklam