Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

KTAMS’tan zamlara tepki

Published

on

KTAMS, dün on kiloluk tüp gaza yapılan 50 TL zam ile bir ay içerisinde tüp gaza 90 TL zam yapıldığını söyleyerek, zamların insaf sınırını aştığını, halkın büyük çoğunluğunun yoksulluktan hızla açlığa doğru sürüklendiğini savundu.

KTAMS Başkanı Güven Bengihan, yaptığı açıklamada, yaşanan ekonomik kriz nedeniyle çalışanların, emeklilerin, dar ve sabit gelirli kesimlerin alım gücünün günden güne eridiğini ve bu süreçte hükümet acilen tedbir alması gerekirken aksine her gün yeni zam kararları aldığını belirtti.

Bengihan şöyle dedi:

“Dün yine ‘Azami satış fiyatı’ belirleme adı altında on kiloluk tüp gaza 50 TL zam yapılmıştır. Zamlar daha önce 3 TL 5 TL yapılırken; 18 Temmuz’da tüp gaza 40 TL, 22 Ağustos’ta 50 TL zam yapılmıştır. Yani bir ay içinde tüp gaza 90 TL zam yapılmıştır. Hükümet zamlarda insaf sınırını aşmıştır. Halkımızın büyük çoğunluğu yoksulluktan hızla açlığa doğru sürüklenmektedir.”

Devam eden müdür ve müsteşar atamalarını eleştiren Bengihan, “17 Ağustos tarihinde İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığına atanan kişi beş gün sonra bu görevden alınıp Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarlığına atanmıştır. Bu nasıl bir yönetim anlayışıdır?” diye sordu.

Bengihan, mevcut iktidarda; tüccarlara haksız kazançlar, sermayedarlara vergi afları, yandaşlara kıyaklar, halka ise sadece zamlar ve yoksulluğun reva görüldüğünü öne sürerek, “Halkımız günü geldiğinde bunun hesabını mutlaka soracaktır” diye konuştu. TAK

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Başbakan Üstel’den Fidan’ın New York sözlerine tam destek: “Kıbrıs Türkleri’nin hakları yok sayılamaz”

Published

on

By

Başbakan Ünal Üstel, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri bakanı Hakan Fidan’ın New York’ta yaptığı açıklama ile ilgili değerlendirmede bulundu…

Üstel’in değerlendirmesi şöyle;

“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti olarak, Cumhurbaşkanımız Sayın Ersin Tatar’ın New York’ta gerçekleştirdiği temasları ve devam eden zirve sürecini büyük bir dikkatle ve yakından takip ediyoruz.

Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğini ve uluslararası statüsünü temel alan duruşumuz doğrultusunda, Sayın Cumhurbaşkanımızın sergilediği kararlılık, halkımızın haklı mücadelesinin güçlü bir yansıması olarak New York’ta da sürmektedir. Bu nedenle, kendisine hükümetimiz adına bir kez daha tam destek verdiğimizi ifade etmek istiyorum.

Bu kritik süreçte, Anavatan Türkiye’nin büyük desteği de bizlere güç katmaktadır.

Başta Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan olmak üzere, Türk diplomasisinin ortaya koyduğu ortak irademize dayalı tavır; Kıbrıs Türk halkının yalnız olmadığını, davamızın Türkiye Cumhuriyeti tarafından tereddütsüz ve en yüksek seviyede sahiplenildiğini göstermektedir.

Sayın Fidan’ın New York’taki açıklamasında:

“Türklerin ve haklarının yok sayıldığı bir denklemi kabul etmemiz söz konusu değil.”

İfadeleriyle dile getirdiği bu kararlılık, Kıbrıs Türk halkının tarihsel mücadelesine verilen güçlü ve tereddütsüz bir destektir. Bu vesileyle Sayın Fidan’a, halkımız adına en içten teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Gelinen aşamada herkes şunu bilmelidir: Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğinin ve statüsünün tanınması; adada kalıcı çözümün, bölgesel barışın ve coğrafyamızın istikrarının teminatıdır. Çözüm iradesi konusunda samimi olan biziz. Rum tarafının Kıbrıslı Türklere yönelik sürdürdüğü ekonomik, sosyal ve hukuki baskı girişimleri; çözüme değil, çatışmaya; barışa değil, statükonun devamına hizmet etmektedir.

Artık yeni sözlerin söylenme zamanıdır. Şimdi, 50 yıldır sonuca hizmet etmeyen statükonun sürdürülmesi değil; adadaki gerçekleri esas alan yeni bir döneme girilmesinin vaktidir.

İnanıyorum ki, Anavatan Türkiye ile ortak şekilde geliştirdiğimiz “iki devletli çözüm vizyonu”, Sayın Cumhurbaşkanımızın kararlı liderliği ve Türk Hükümeti ile diplomasisinin güçlü desteğiyle mutlaka başarıya ulaşacaktır.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Toplu Taşımacılar Birliği Başkanı Akandere: Doğru ve adil bir sistem için her türlü katkıya hazırız

Published

on

By

Kıbrıs Türk Toplu Taşımacılar Birliği Başkanı Beksan Bekir Akandere, toplu taşımacılıkta gündemde olan şirketleşme modeline ilişkin değerlendirmesinde, “Doğru ve adil bir sistem için her türlü katkıya hazırız ancak belirsizlikler giderilmeden bu süreç sağlıklı ilerleyemez” dedi.

Kıbrıs Türk Toplu Taşımacılar Birliği (KTTTB) Başkanı Beksan Bekir Akandere yazılı açıklama yaparak, toplu taşımacılıkta gündemde olan şirketleşme modeline ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Akandere, sürecin şeffaf ve katılımcı bir anlayışla yürütülmesi gerektiğini vurgulayarak, meslektaşlarının mağdur edilmeden yeni yapıya dâhil edilebilmesi için net yanıtlar beklediklerini söyledi; doğru yapılacak her projeye destek vermeye hazır olduklarını vurguladı.

Toplu taşımacılıkta yıllardır süregelen sorunlara işaret eden Akandere, “Bu sektörün yeni çağa uygun hale getirilmesi kaçınılmazdır. Ancak yıllardır süren plansızlık, gereksiz izinler ve devlet politikası eksikliği sektörü bugünkü duruma getirmiştir.” dedi.

-“Düzce modeli incelendi ama sorular cevapsız”

Ulaştırma Bakanlığı ve Kıbrıs Türk Çağdaş Kamu Araçları İşletmecileri Derneği ile birlikte Türkiye’de çeşitli temaslarda bulunduklarını belirten Akandere, Düzce’deki taşıma modelinin yerinde incelendiğini ancak uygulamanın KKTC’ye nasıl uyarlanacağı konusunda netlik oluşmadığını kaydetti. Akandere, “Sayın Bekir Ilıcalı tarafından sunulan projeksiyon bize bazı cevaplar verse de, pek çok temel konuda hâlâ ‘acaba?’ sorusu zihnimizde duruyor.” dedi.

Şirketleşme sürecine karşı olmadıklarının altını çizen Akandere, esas önceliğin adil bir sistem kurulması olduğunu ifade etti. Akandere, “Eğer bu sistem mevcut düzenden daha iyi olacaksa, kimsenin zarar görmeyeceği bir yapı kurulmalı. Hisselendirme, araç değerleri, yıllık beyanlar, personel sayısı gibi konularda net ve eşitlikçi kriterler belirlenmeli.” ifadelerini kullandı.

-“Okul taşımacılığı, vergilendirme, güzergâh zararı ne olacak?”

Eylül ayında başlayacak okul taşımacılığı süreciyle ilgili de kaygılarını dile getiren Akandere, yatırım yapan taşımacıların belirsizlikten dolayı tedirgin olduğunu söyledi. Akandere, “Bugün 28 bin öğrenci taşınıyor. Bu rakamlar net. Ancak projeyi yürüten ekipten halen sistemin detayları hakkında tatmin edici bilgi alabilmiş değiliz” dedi; “Okul taşımacılığı, vergilendirme, güzergâh zararı ne olacak?” sorusunu yöneltti.

Güzergâh bazında zarar eden bölgelerde nasıl bir politika izleneceğinin de belli olmadığını belirten Akandere, “Zarar eden hattı kaldıracak mıyız, yoksa sübvansiyon mu vereceğiz? Düzce’de 125 bin TL’lik sabit bir destek modeli var. Peki KKTC’de bu olacak mı?” diye sordu.

-“Kayıt dışını sisteme entegre mi edeceğiz?”

Sistemde hâlihazırda ciddi bir kayıt dışı sorunu olduğuna dikkat çeken Akandere, “Mevcut sistem her bölgeye hizmet edemiyor olabilir, ancak kayıt dışını sisteme entegre mi edeceğiz, yoksa mevcut yasal çalışanları saf dışı mı bırakacağız? Bunlara yanıt verilmeden güven oluşamaz” ifadelerini kullandı.

Son dönemde bazı çevreler tarafından toplu taşımacı derneklerinin sessizlikle eleştirilmesiyle ilgili olarak ise Akandere, “Biz susmadık, süreci anlamaya çalıştık. Boş konuşmak istemedik. Suskunluğumuz efendiliğimizdendir, bilinçli bir bekleyiştir.” dedi.

Üniversite taşımacılığının da sisteme dahil edilip edilmeyeceğine dair netlik olmamasının sektörde ciddi tedirginlik yarattığını vurgulayan Akandere, “Şu an sistemin kim tarafından uygulanacağı, kimlerin taşıma yapacağı belli değil. Bu da taşımacıların yatırım kararı almasını zorlaştırıyor.” dedi.

-“Hiç kimseyi satmadık”

Açıklamasının sonunda medya ve bazı siyasi çevreler tarafından yapılan “sektör satıldı” yorumlarına da cevap veren Akandere, “Hiç kimseyi satmadık. Emekçi meslektaşlarımızı hiç satmadık. Tam aksine, daha iyi şartlarda çalışmalarını sağlamak için katkı koymaya çalışıyoruz. Ancak mevcut projede halen birçok soru işareti var. Cevaplar olmadan yola çıkmak istemiyoruz.” ifadelerini kullandı.

Akandere, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı’nın “Bu modele karşı çıkanlar rant elde edenlerdir.” söylemini doğru bulmadığını belirterek, asıl rant edenlerin sessiz kalanlar olduğunu savundu.

Yeni taşımacılık modeliyle ilgili kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi gerektiğini vurgulayan Akandere, “Bu ülkenin taşımacılık sektöründe yıllardır emek veren esnafı, önce bilgilendirilmeli ve ikna edilmelidir. Bu süreç esnafı dışlayarak değil, katılımıyla yürütülmelidir” dedi.

Geçmiş yıllarda yapılan hataların tekrar edilmemesi gerektiğinin altını çizen Akandere, yöneticilere çağrıda bulunarak, “Bu bizim ekmeğimizdir, geleceğimizdir, yılların birikimidir. Kimse bunu göz ardı edemez. Güven vermek zorundasınız. Bu güveni söylemlerle değil, verilerle, şeffaf bir yönetim anlayışıyla oluşturmalısınız. Proje hangi aşamada olursa olsun, iki birlik ve basının davet edileceği bir toplantı düzenlenerek süreç tüm kamuoyuyla paylaşılmalıdır.” ifadelerini kullandı

Akandere açıklamasında, Kıbrıs Türk Toplu Taşımacılar Birliği olarak sektörün ve esnafın çıkarlarını savunmaya devam edeceklerini ve sürecin takipçisi olacaklarını da vurguladı.

Devamını Oku

Kıbrıs

Tel-Sen’den 2 saatlik uyarı grevi

Published

on

By

Kıbrıs Türk Telekomünikasyon Çalışanları Sendikası (Tel-Sen), “özelleştirme girişimleri” gerekçesiyle Telekomünikasyon Dairesi’nin tüm şubelerinde bugün 08.30-10.30 saatleri arasında iki saatlik uyarı grevi yaptı.

Greve, Kıbrıs Türk İşçi Sendikası Federasyonu (Türk-Sen), Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası (KTAMS), Kamu İşçileri Sendikası (Kamu-İş) de destek verdi.

– Üredi: “Şeffaf olmayan, kurumu dışlayan, halkın malını el altından devreden hiçbir adıma evet demeyeceğiz”

Tel-Sen Başkanı Hakan Üredi, Lefkoşa’daki Telekomünikasyon Dairesi binası önünde yaptığı basın açıklamasında, “Telekomünikasyon altyapısını doğrudan ilgilendiren projelerin şeffaf yürütülmediğini” savundu.

Tel-Sen olarak çağdaş teknolojilere ve dijitalleşmeye karşı olmadıklarını, ülkenin ilerlemesine katkı koyacak her türlü adıma destek verdiklerini belirten Üredi, bu desteğin belirli şartlara bağlı olduğunu kaydetti.

Telekomünikasyon Dairesi’nin süreçte etkin, güçlü ve sürdürülebilir biçimde yer alması, gelir paylaşımının adil olması ve yerli istihdamın korunması halinde desteklenebileceğini söyleyen Üredi, son günlerde gündeme gelen projeler hakkında ilgili makamlara ve müdürlüğe başvurduklarını ancak herhangi bir yanıt alamadıklarını ifade etti.

“Bu sessizlik bizi kaygılandırıyor. Çünkü gizli yürütülen işler, kirli sonuçlar doğurur” diyen Ürer, söz konusu projelerde Telekomünikasyon Dairesi’nin dışlandığını ve kamu malının sessizce el değiştirmesine açık hale getirildiğini öne sürdü. Üredi, “Eğer bu proje halkın yararınaysa neden halktan, çalışanlardan ve kurumdan gizleniyor?” diye sordu.

Projeye ilkesel olarak karşı olmadıklarını yineleyen Üredi, “Şeffaf olmayan, kurumu dışlayan, geliri dışarıya aktaran, halkın malını el altından devreden ve yargı yetkimizi devre dışı bırakan hiçbir adıma evet demeyeceğiz” dedi.

Projede doğabilecek uyuşmazlıkların hangi yargı organında çözüleceğinin de önemli bir konu olduğunu belirten Üredi, “Bu tür anlaşmazlıklar KKTC mahkemelerinde mi çözülecek, yoksa Lahey gibi uluslararası mahkemelere mi taşınacak? Halkın malı üzerinden yürütülen hiçbir proje, KKTC’nin yargı egemenliğini baypas ederek hayata geçirilemez” ifadelerini kullandı.

Yalnızca iki saatlik bir uyarı grevi gerçekleştirdiklerini dile getiren Üredi, bunun bir karşı duruş değil, bir çağrı olduğunu belirterek, yetkililere süreci şeffaf şekilde kamuoyuyla paylaşma çağrısı yaptı.

– Bıçaklı: “Yanlış yapıyorsunuz, vazgeçin”

Türk-Sen Başkanı Arslan Bıçaklı ise konuşmasında hükümetin kamu kurumlarını bilinçli olarak yatırımlardan mahrum bıraktığını, ardından da bu kurumları “elden çıkartma” yoluna gittiğini savundu.

“Devletsen, yatırımı sen yapacaksın. Altyapıyı özel şirketlere teslim edemezsin” ifadeleriyle hükümetin kamu kurumlarını kendi malı gibi gördüğünü ve bu anlayışla hareket ettiğini savunan Bıçaklı, şöyle devam etti:

“Siyasi iktidar, geçici olarak halktan oy alarak geldiğini unutup, kurumları kendine ait zannediyor. Oysa bu kurumlar halka aittir. Göreviniz, limanları, telefonu, elektriği, süt kurumunu ve diğer kamu kuruluşlarını satmak değil, yatırım yaparak iyileştirmek ve halka daha kaliteli hizmet sunmaktır”

Bıçaklı, hükümetin kurumlara kasıtlı olarak yatırım yapmadığını, sonrasında ise halkı bıktırıp, satışa ikna etmeye çalıştığını iddia ederek, “Bu çirkin bir yöntemdir. Önce hizmeti kötüle, sonra da sat kurtul zihniyetiyle hareket ediyorlar” ifadelerini kullandı.

Türk Telekom’la yapılması planlanan altyapı protokolüne de değinen Bıçaklı, söz konusu taslağı sendika olarak kendi çabalarıyla edindiklerini ve içinde yer alan maddelerin devlet egemenliğini zedelediğini ileri sürdü.

Taslakta uyuşmazlıkların Lahey gibi uluslararası mahkemelere taşınabileceğinin yazılı olduğunu belirten Bıçaklı, “KKTC yargısının devre dışı bırakılması, devlet egemenliğine açıkça aykırıdır” dedi.

Kamu kurumlarının bir bir elden çıkarıldığını, devletin asli görevlerinden çekildiğini savunan Bıçaklı, “Elektrik, telefon, süt kurumu, limanlar… Hepsi ya satıldı, ya da satılmak isteniyor. Peki devlet ne iş yapacak?” diye sordu.

Tel-Sen’in düzenlediği uyarı grevine destek verdiklerini belirten Bıçaklı, sorunların diyalogla ve şeffaf biçimde çözülmesi gerektiğini söyleyerek, “Yanlış yapıyorsunuz, vazgeçin bu yanlıştan. Çağırın ilgili arkadaşları, oturun konuşun. Bu yanlıştan dönülmezse, bugün iki saat olan grev, yarın on iki saat, öbür gün yirmi dört saat olur” uyarısında bulundu.

Hükümetin sendikaların grevlerine karşı sürekli yasaklama kararı almasını da eleştiren Bıçaklı, “Grev yasaklamakla sorun çözülmüyor. Çalışmama hakkımızı da kullanırız. Bu ülkenin teknik insan gücü var, çözüm için çağırın, konuşalım” dedi.

– Bengihan: “Özelleştirmeye ve devredilmeye karşıyız”

KTAMS Başkanı Güven Bengihan da hükümeti, stratejik kamu kurumlarını bilinçli şekilde özelleştirmek ve devretmekle suçlayarak, buna kesinlikle karşı olduklarını belirtti.

“Bu ülkenin stratejik kurumlarını teker teker özelleştiriyor, başkalarına devrediyorsunuz. Egemenlikten ve milliyetçilikten bahsedenler, bu kurumlar devredilirken kılını dahi kıpırdatmıyor” ifadelerini kullanan Bengihan, Tel-Sen, KTAMS, Kamu-İş ve Türk-Sen’e bağlı sendikalar olarak iki saatlik uyarı grevi gerçekleştirdiklerini söyledi.

Enerji, telefon, karayolları, ulaşım, eğitim ve sağlık gibi stratejik kurumların sistemli bir şekilde elden çıkarılmak istendiğini savunan Bengihan, egemenliğin bu kurumlarla doğrudan bağlantılı olduğunu belirtti. Bengihan, bu politikaları “sermayeye hizmet eden, ülkesini sevmeyen ve liyakatsiz bir yönetim anlayışı” olarak nitelendirdi.

Bengihan, Başbakan Ünal Üstel’in imzaladığı protokolden bazı bakanların dahi haberdar olmadığını ileri sürerek, “Ne içeriğini biliyorlar ne de imzalandığından haberleri var. Bakanlarla konuştum, hiçbirinin bilgisi yoktu. Bu ülke ‘ben yaptım oldu’ anlayışıyla yönetilemez” dedi.

Kurumlara uzun yıllardır yatırım yapılmadığını, altyapı eksikliklerinin ise bilinçli olarak giderilmediğini öne süren Bengihan, bu yaklaşımın kurumları zarara uğratarak, devredilmesine yol açmayı amaçladığını savundu.

Telekomünikasyon Dairesi binasının 15 yıldır atıl durumda olduğunu, kuruma 20 yıldır hiçbir yatırım yapılmadığını ve dairenin özelleştirileceği yönündeki söylemlerin çalışanlar üzerinde uzun süredir huzursuzluk yarattığını söyleyen Bengihan, Teşkilat Yasası’nın da yaklaşık iki buçuk yıl önce güncellenip, teknik kuruldan geçmesine rağmen hâlâ Meclis’te bekletildiğini ileri sürdü.

Konuşmasında Aksa örneğini de veren Bengihan, daha ucuz elektrik vaadiyle yapılan düzenlemelerin halkı daha pahalı elektriğe mahkum ettiğini savunarak, havalimanı, havayolları ve su yönetiminde de benzer tabloların yaşandığını iddia etti.

“Bu hükümet, kimliğini, kültürünü ve kurumlarını umursamayan bir anlayışla ülkeyi uçuruma sürüklüyor” diyen Bengihan, halkın kendi ülkesinde kendini yabancı gibi hissettiğini, nüfus yapısının değiştiğini iddia etti.

Konuşmasının sonunda mücadele çağrısı yapan Bengihan, “Kurumlar elden giderse sıra bizlere gelecek. Bu zihniyete ancak dayanışmayla ve birlikte mücadele ederek karşı durabiliriz” diyerek konuşmasını tamamladı.

– Serdaroğlu: “Mesele sadece çalışanların değil, toplumun yok oluş meselesidir”

Kamu-İş Başkanı Ahmet Serdaroğlu ise yaşanan sorunların yalnızca kamu çalışanlarının değil, toplumun tüm kesimlerini ilgilendirdiğini savunarak, “Eğer meseleleri sadece çalışanların sorunu olarak görürsek, toplum olarak her şeyi yavaş yavaş kaybedeceğiz” ifadelerine yer verdi.

Hükümetin bir proje doğrultusunda hareket ettiğini ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bazı şeylerin bilinçli olarak dönüştürülmeye çalışıldığını iddia eden Serdaroğlu, halkı bu süreci dikkatli şekilde izlemeye davet ederek, “Aksi takdirde gelecek için çok geç kalabiliriz” dedi.

Serdaroğlu, sendikal örgütlülüğün önemine değinerek, özel sektörde çalışanların sömürüye maruz kaldığını savundu ve “Burada sadece çalışma hakkı değil, toplumun değerleri yok ediliyor” ifadelerini kullandı.

Bugüne kadar imzalanan protokollerin kamu kurumlarını güçlendirmek yerine tasfiye ettiğini savunan Serdaroğlu. “Bir kere de bir protokolle bir kurum inşa edilsin, teknik donanımı sağlansın, topluma daha iyi hizmet için yatırım yapılsın ve bu kurum bu ülkenin malı olarak kalsın. Bunu görmek istiyoruz” diye konuştu.

Serdaroğlu, su, havaalanı ve havayolları konularında yapılan yatırımların kamunun değil, sermayenin yararı için yapıldığını öne sürdü. Serdaroğlu, “Barajda su var ama halk hâlâ susuz. Ucuz su, ucuz bilet vaat edildi ama ne ucuzluk ne hizmet var” dedi.

Sendikaların mücadelesinin itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını da savunan Serdaroğlu, “Topluma hizmet edecek hiçbir şey yapmadan sadece çatışma ortamı yaratıyorlar. Sonuçta olan yine halka oluyor. Çünkü hedef, bu ülkenin değerlerini belirli sermaye gruplarının eline geçirmek” dedi.

İş insanlarına çağrıda bulunan Serdaroğlu, “Asgari ücret gündeme geldiğinde ses çıkarıyorsunuz ama ülkenin stratejik kurumları elden giderken sessiz kalıyorsunuz. Telefon Dairesi, elektrik, Ercan gitti; daha ne bekliyorsunuz?” diye sordu.

Sorunun kamu çalışanlarının maaşları değil, yanlış yönetim politikaları olduğunu savunan Serdaroğlu, “Elektrik pahalıysa bunun nedeni çalışanlar değil, yatırım yapmayan, yanlış enerji politikası yürüten hükümettir” dedi.

“Bu hükümetten artık bir şey beklemeyin. Bu hükümetten medet umanlar, ölüden gözyaşı bekler” ifadelerini kullanan Serdaroğlu, tüm sivil toplum örgütlerine ve halka partizanlıktan vazgeçip çocukların geleceğini düşünme çağrısında bulundu.

Mücadelenin süreceğini vurgulayan Serdaroğlu, “Mesele sadece asgari ücret ya da bir dairenin özelleştirilmesi değil, toplumun yavaş yavaş yok edilmesidir” diyerek sözlerini tamamladı.

Devamını Oku

Trending

Reklam