Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

KTOEÖS Eğitim ve Maliye bakanlıkları önünde eylem yaptı

Published

on

Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS) seçilmiş kurulları ve eylem komitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı önünde eylem yaptı.

Milli Eğitim Bakanlığı önünde saat 15.00’te toplanan eylemciler, “Çekin Ellerinizi Eğitimimizden, Kültürümüzden, İnancımızdan”, “Demokratik, çağdaş toplum için nitelikli, bilimsel, laik eğitim için, saygın, aydın özgür öğretmen için insanca bir geçim ve yaşam için mücadele etmeye devam edeceğiz” pankartları ve ellerindeki siyah kukla pinokyo ile açıklama yaptı, ardından da Maliye Bakanlığı’na yürüdü.

“Geleceğin mimarı öğretmenlerdir, Maliye Bakanı Değil”, “Sadaka Değil Hakkımız İstiyoruz”, “Eğitime ve Öğretmenlere yapılan saldırılara asla izin vermeyeceğiz” pankartlarıyla Maliye Bakanlığı’na gelen eylemciler, burada da bir açıklama yaptı.

Açıklama ardından ellerindeki üzerinde Maliye Bakanı Özdemir Berova’nın resmi bulunan sahte Amerikan Dolarlarını Maliye Bakanı Özdemir Berova’ya vermek isteyen eylemciler, polisin görüşmeye izin vermemesi üzerine sahte paraları Maliye Bakanlığı bahçesine attı.

Milli Eğitim Bakanlığı önünde konuşan KTOEÖS Başkanı Selma Eylem, 5 Ekim Dünya Öğretmenler günü olan bugün Eğitim Bakanlığı önünde olduklarını belirterek, Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu’nun kutlama mesajı yayımlayarak, öğretmene değer verdiğini, eğitimi, öğretmeni önemsediğini açıkladığını ve bir kez daha kamuoyunu yanıltmaya çalıştığını ileri sürdü.

“Depreme dayanıksız okullarda hala bir çivi bile çakılmadığını, öğrencilerin konteynırlara mahkum olduğunu” belirterek, hiçbir hazırlık veya organizasyon yapmadan sadece ders sayısını artırarak ‘tam güne’ geçilmesini eleştirdi.

Öğrencilerin güvenliğinin riske atıldığını, kitap içeriklerinin değiştirildiğini savunan Eylem, eğitimin gericileştirilmeye çalışıldığını ileri sürdü.

Adaletsizlik yaratan “göç yasasıyla” hakları budanan, geçim derdine düşürülen çalışanlar ve öğretmenler için hiçbir iyileştirme çalışması yapılmadığı görüşünü savunarak, hayat pahalılığının bile daha az verilerek, aradaki farkın hala ödenmediğini ifade eden Eylem, “öğretmen baskıyla, tehditle dize getirilmeye çalışılıyor” dedi.

Torpille geçici öğretmenlik verildiğini, sınavla öğrenci alan okulların giriş sınavı taban puanını düşürülerek torpil yapıldığını da savunan Eylem, okullarda yaşanan öğretmen, müdür, müdür muavini sıkıntılarına dikkat çekti.

Öğretmen atamalarının da tamamlanmadığını, binlerce işsiz öğretmen ve atanmak için sırada bekleyen öğretmen adayları olduğunu belirten Eylem, ithal öğretmen getirilmesini de eleştirdi.

Öğretmenlerin yasal hakkının “sadaka” gibi gösterildiğini ileri süren Eylem, “üstelik bu yasal hakkı yeni atandığı için öğretmene vermiyor, söz verdiğiniz halde hakkını gasp ediyorsunuz” dedi.

Eylem sözlerine şöyle devam etti:

“Kıbrıs Türk toplumunun geleceğinin, gençlerinin işini, aşını elinden alıp onlara göç yollarını açıyorsunuz, buna karşı direneceğiz, mücadele edeceğiz.

Eğitimde dayatmalarla, yandaş sendika, vakıf, dernek, külliyeyle toplum mühendisliğine çanak tutan, Kıbrıs Türk toplumunun kurumlarına, varlıklarına peşkeş çekenlere katkı koyan, göç yasasıyla, ithal öğretmen görevlendirme dayatmasıyla gençlerimizin göç etmesine neden olan, eğitimde kaos yaratıp öğrencilerimizi mağdur eden, aç bırakıp riske atan bakanı, bakanları istemiyoruz, kabul etmiyoruz. Derhal istifa edin.”

Milli Eğitim Bakanlığı önünde konuşan KTOEÖS Genel Sekreteri Tahir Gökçebel de, Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in bugün KKTC’yi ziyaret etmesini eleştirerek, ülkede eğitimi dernekler ve tarikatların yönetir duruma geldiğini ileri sürdü.

Eğitim sisteminin Atatürkçülük ve laikliği hiçe sayar duruma geldiğini savunan Gökçebel, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nün önemine işaret etti.

5 Ekim gününün UNESCO tavsiyesiyle Öğretmenler Günü olarak kutlandığına işaret eden Gökçebel, 5 Ekim’in UNESCO temsilcileri ile ILO tarafından “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi”nin oybirliği ile kabul edilişinin yıl dönümü olduğunu kaydetti.

ILO ve UNESCO tavsiye kararlarına değinen Gökçebel, bunlardan en önemlisinin eğitim hakkının en temel insan hakkı olduğu ve bundan asla taviz verilemeyeceği olduğunu dile getirdi.

Çocuklar ve öğretmenlerin güvencesiz okullara gönderilmesini eleştiren Gökçebel, okullarda sağlıklı eğitim ve güvenliğin önemine vurgu yaptı.

Dünya Öğretmenler Günü mesajı yayımlayan Bakan Çavuşoğlu’na eleştirilerde bulunan Gökçebel, Bakan Çavuşoğlu’nun sendikalarla televizyon programına çıkmaktan kaçındığını savunarak, Bakanı sendikalarla televizyon programına katılmaya davet etti.

Eylemciler daha sonra Maliye Bakanlığı önüne yürüyerek, açıklama yaptı.

Maliye Bakanlığı önünde konuşan KTOEÖS Başkanı Selma Eylem, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nde Maliye Bakanlığı önünde eylem yaptıklarını ifade ederek, öğretmenlerin yasal hakkı olan hazırlık ödeneklerinin bugün “sadaka” gibi verildiğini söyledi.

“Yeni atanan öğretmenlerin yasal haklarının da ihlal edilerek, öğretmen ödeneklerinin verilmediğini” belirten Eylem, “Göç Yasası’”dan işe giren öğretmen ve kamu görevlilerine hayat pahalılığı ödeneğinin daha az verildiğini kaydetti.

“Göç Yasası” kapsamında işe giren öğretmen ve kamu çalışanlarının hem hakları, hem de ücretlerinin gasp edildiğini savunan Eylem, Göç Yasası’nın iyileştirilmesi için bir çalışma yapılmadığını, öğretmen ve çalışanların itibarsızlaştırıldığı görüşünü savundu.

KTOEÖS Genel Sekreteri Tahir Gökçebel de, Maliye Bakanı Özdemir Berova’nın Dünya Öğretenler Günü’nün anlam ve önemini bilip bilmediğini sorarak, “eğer biliyorsa en basit tabiriyle ayıp ettiğini” söyledi.

Yeni atatan öğretmenlere öğretmenlerin yasal hakkı olan öğretmen hazırlık ödeneklerinin verilmemesini eleştiren Gökçebel, öğretmenlerin itibarsızlaştırıldığını ve kamuoyu önünde küçük düşürüldüğünü savundu.

Ülkede yapılan yolsuzluklardan ve kamu maliyesini zarara uğratan bazı olaylardan örnekler veren Gökçebel, “öğretmen hazırlık ödeneği, ders yılı başında ödenir” dedi.

Gökçebel, yapılan yanlıştan bir an önce dönülmesini istedi.

TAK/BRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

“Kıbrıs Adası’nda iki Halk, iki Devlet ve iki Demokrasi vardır.Sürdürülebilir bir anlaşmanın bu zeminde olması için son Anavatan Türkiye bu siyasete tam destek veriyor”

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar eşi Sibel Tatar ile birlikte katıldığı, İngiltere Kıbrıs Türk Dernekleri Konseyi’nin resepsiyonunda konuşma yaptı ve iki Devletli bir anlaşmanın Kıbrıs Adası’nda gerçekçi ve sürdürülebilir bir anlaşma zemini olduğunu ve bu siyaseti yurt dışında yaşayan Kıbrıs Türklerinin de desteklediğini söyledi.

Wood Green bölgesinde Grand Palace’ta düzenlenen resepsiyona Başbakan Ünal Üstel, Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, Türkiye Cumhuriyeti Londra Büyükelçi Osman Koray Ertaş, KKTC ve İngiltere’den ekonomik örgüt temsilcileri ile sivil toplum kuruluş temsilcileri katıldı.

Cumhurbaşkanı Tatar resepsiyonda yaptığı konuşmasında, uzun yıllar İngiltere’de yaşadığını belirterek şunlar söyledi:

“Burada sizlere bir kardeşiniz olarak hitap ederken, burada yaşadığım yılları hatırlıyorum. Necati Sağer, Faik Müftüzade, Hasan Tatar, Zeren Safa, burada temsilcilik yapan Tansel Fikri, iş insanımız Asil Nadir’i asla unutamayız. Mücahitler Marşımızı yazan Zeka Alsancak, Özkan Hıfzı ve daha birçok isim… Bu değerli insanlarımızı yad ediyor, hayatta olmayanlara Allah’tan rahmet diliyorum. Buralarda kararlılıkla Kıbrıs Türk Halkının haklı davası ve mücadelesi için o yıllarda da nasıl çalışıldığını birlikte yaşadık. 25 – 26 yaşlarındaydım ve Londra sokaklarında çok mücadele verdiğimi hatırlıyorum çünkü İngiltere garantör ülkelerden biri olduğu için mücadele buradan başlıyordu. Kıbrıs Türk Halkına yapılan haksızlıkların o zamanın Thatcher Hükümetine ve onun milletvekillerine duyurmak için canla başla çalışıyorduk. Çok önemli lobi çalışmaları yürütülüyordu. Sesimizi duyurabildik. Margaret Thatcher’a ve Kraliyet ailesine kadar sesimizi duyurduk.”

Cumhurbaşkanı Tatar konuşmasına şöyle devam etti:

“Kıbrıs Türk Halkı var oluş mücadelesi vermiştir. Mazlum Kıbrıs Türk Halkı o topraklarda Müslüman bir halk olarak mücadele verirken, Batı dünyası yapmakta olduğu bu haksızlığı halen devam ettirmektedir. Bunu bilelim ki böylesi acımasız bir dünyada yaşıyoruz. Hiç unutulmamalıdır ki, Nisan 2004 yılında BM Kapsamlı Çözüm Planı olan Annan Planı, eş zamanlı olarak iki tarafta referandumuna sunulmuş, Kıbrıs Rum Halkı bu plana hayır demiş, Kıbrıs Türkü evet demişti. O zamanlar barış rüzgarları eserken içimizdeki bazıları bu iş bitmiştir, iki Halk kardeştir dediler, ne olursa olsun bir anlaşma olsun da uluslararası hukuk içerisinde Kıbrıs halklarını buluşturacaklardı. Türkiye’nin Garantörlüğü sona erdirilebilir, asker çekilebilirdi, biz artık kardeş olacağız gibi söylemler yaymışlardı. Ama biz güvenemeyiz dedik, çünkü dünyada nasıl bir rüzgarla karşı karşıya kalınabileceğini tahmin edemeyiz dedik. Nitekim daha sonra Bosna’da olanlar, Libya’da olanlar, daha sonra da Irak’ta olanlar, Suriye’de olanlar, Ukranya’da olanlar, Gazze’de olanları hatırlatırken şimdi de İsrail – İran arasındaki çatışmalarında kullanılan füzeleri Gazimağusa’dan tedirginlik içerisinde izlemekteyiz.

Bu nedenle yeni siyaset diyoruz. Bu siyaset, egemenlik temelinde bir siyasettir. Bu siyaset, 2020 yılından sonra Anavatan Türkiye Cumhuriyetinin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tam destek verdiği egemenlik temelinde ve iki Devletli bir anlaşmaya tam destek vermektedirler. Artık bütün dünyaya Kıbrıs Adası’nda iki ayrı halk, iki ayrı Devlet ve iki ayrı demokrasinin mevcut olduğunu her platformda haykırıyoruz. Rum liderliği ne derse desin, biz kendi egemenliğimizden, kendi hakkımızdan, kendi hukuğumuzdan ve ayrı bir Halk olmanın zenginliğinden – yani kendi kimliğimiz, dilimiz, dinimiz, kültürümüz, tarihimiz, müziğimiz, edebiyatımızla Kıbrıs Türk Halkı olarak varız ve var olmaya bu topraklarda özgür yaşamak için mücadele etmeye devam edeceğiz.”

Egemenlik ve iki Devletli bir anlaşmanın altının boş olmadığını, Kıbrıs Türk Halkının özden gelen hakkı olduğunu, şehitler verildiğini, uzun yıllar var oluş mücadelesi ortaya konulduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Tatar, “Egemenlik hakkı, özden gelen hakkımız, uluslararası anlaşmalarının da içerisindedir. Yeni siyasetten geri dönüşü olmaması gerekiyor. Bu haklarımızı almamız için büyük bedeller ödenmiştir. Bunun içerisinde 85 milyonluk Anavatan Türkiye, Avrupa’da yaşayan 10 milyon Türk vatandaşı . . . yani 100 milyona yakın bu siyasete destek veren Türk vatandaşı vardır, bu çok önemlidir” dedi.

Türk Devletleri Teşkilatındaki gözlemci üyeliğimiz

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “2022 yılında, Özbekistan’ın Semerkant şehrinde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türk Devletleri Teşkilatında oybirliği ile alınan kararda anayasal adıyla gözlemci üye olarak kabul edildi. Bu teşkilatta çeşitli seviyelerde toplantı ve zirveler gerçekleştiriliyor, Devlet Başkanı, Bakanlar, ekonomik ve sivil toplum düzeyinde toplantılara KKTC olarak biz de katılıyoruz. Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanımız Turgay Deniz birçok toplantıya katılmıştır. Ticaret Odası yanı sıra Sanayi Odamız, Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığımız, İçişleri Bakanlığımıza bağlı çeşitli farklı komitelerin farklı ülkelerde katılımları olmaktadır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Bayrağımız ile bizleri temsil etmektedirler” dedi.

Cumhurbaşkanı Tatar sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kıbrıs Türk Halkı bir cemaattan, bir Devlet sahibi konumuna ulaşmıştır. Uluslararası organizasyonlarda Devletimizle temsil ediliyoruz. Ben Cumhurbaşkanı olarak Gambia Cumhuriyeti’nde yapılan Ekonomik Zirve’ye katılıp, Gambia Cumhurbaşkanı tarafından kabul edildim, başka devlet başkanlarıyla görüştüm ve oradaki zirvede konuşma yaptım.
Biz yüreğimizi milli davamız için ortaya koyduk. Halkımızın refahı ve geleceği için mücadeleyi canla başla sürdürüyoruz.

Gelecek hafta, Azerbaycan’da, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in daveti üzerine katılacağım ekonomik zirve toplantısı düzenlenecek. Tabii, Güney Kıbrıs’taki zihniyet değişmedi, bizim görünürlüğümüzü her fırsatta engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Ve biz böylesi bir zihniyette olan Rum liderliği ile, her türlü iyi niyetimizi göstermemize rağmen maalesef bir yere gelemedik. Annan Planında da böyle olmuştu, Temmuz 2017 yılında Crans-Montana’da da böyle olmuştu.”

KKTC gelişmiştir ve gelişmeye devam edecektir

Cumhurbaşkanı Tatar, “KKTC’de, gençliğimizi başı dik ve onurlu bir şekilde geleceğe hazırlamak için canla başla çalışıyoruz. Ülkemizde turizmle, üniversitelerimizle, Türkiye’den getirilen su, sanayi bölgelerimiz, inşaat ve emlaktaki gelişmelerle ve şimdi KKTC’de bu yıl içerisinde ilk kez düzenlenen ve 225,000 kişinin katıldığı Mayıs ayında gerçekleşen uzay ve havacılık alanındaki KKTC TEKNOFEST ile gelişmeye devam ediyoruz” dedi.

Bu hafta Avrupa Bakanı Doughty ile Birleşik Kralık Eski Başbakanı Boris Johnson ile özel bir görüşme gerçekleştirdim

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, İngiltere’nin garantör bir ülke olduğuna ve Londra’da lobiciliğin önemine işaret ederek, “İngiltere’de Bakanlarla, Parlamenterlerle, belediye başkanlarıyla ve iş insanlarıyla görüşmeler yaptım. Halkımızı temsil ederek Kıbrıs Türk Halkının görüşlerini ve beklentilerini en proaktif şekilde ortaya koymaya devam ediyoruz. Geçtiğimiz gün, Birleşik Krallık Avrupa ve Kuzey Amerika’dan Sorumlu Devlet Bakanı Stephen Doughty ile görüştüm. Ona Kıbrıs konusunda yeni işbirliği inisiyatifleriyle ilgili görüşlerimi paylaştım. Rum liderliği tarafından ortaya konan zihniyetin şimdi de insanlarımızı, yatırımcılarımızı, taşınmaz mal üzerinden tutuklama yaparak ekonomimizi hedef aldığını, böylesi bir ortamda iki Halk arasında güvenin nasıl oluşturulacağını sorguladım. İyi niyetle biz her zaman diyalogdan yana olduğumuzu ancak Rum liderliğinin katı bir tutum içerisinde olduğunu anlattım” dedi.

İngiltere eski Başbakanı Boris Johnson ile özel bir görüşme gerçekleştirdiğini de anlatan Cumhurbaşkanı Tatar, Türk asıllı olan Johnson’un büyük dedesinin rahmetli Ali Kemal olduğunu belirtti.

Cumhurbaşkanı Tatar, İngiltere Kıbrıs Türk Dernekleri Konseyi Başkanı Kenan Nafi’ye ve Konsey’in Yönetim Kuruluna, Sekizinci Kıbrıs Türk Kültür Festivali’ni organize ettikleri için teşekkür etti.

Cumhurbaşkanı Tatar, “Festivaller, Kıbrıs Türk halkının kültür, gelenekler, el sanatları, folklor ve müziğinin yanı sıra bir dayanışma göstergesi olması bizim için çok büyük önem taşımaktadır. Gençlerimizle gurur duyuyoruz” diyerek konuşmasını tamamladı.

Devamını Oku

Kıbrıs

DAÜ’de “2. Kulvar Diplomasisi – Doğu Akdeniz’de çıkış yolu mu?” başlıklı seminer düzenlendi

Published

on

By

Doğu Akdeniz Üniversitesi Kıbrıs Politikalar Merkezi (DAÜ-KPM) ile DAÜ İşletme ve Ekonomi Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü iş birliğinde “2.Kulvar Diplomasisi – Doğu Akdeniz’de Çıkış Yolu mu?” başlıklı seminer düzenlendi.

DAÜ’den yapılan açıklamaya göre, seminerin açılış konuşmasını, DAÜ-KPM Araştırma Görevlisi Hatice Savoğlu yaptı.

DAÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü ile DAÜ-KPM Başkanı Prof. Dr. Ahmet Sözen de sunumunda, 1. ve 2. Kulvar Diplomasisi kavramlarını ayrıntılı bir şekilde ele aldı.

Birinci Kulvar Diplomasisinin, devlet temsilcileri tarafından yürütülen resmi diplomatik faaliyetleri kapsadığını belirten Sözen, 2. Kulvar Diplomasisinin ise akademisyenler, sivil toplum kuruluşları ve bireyler aracılığıyla gerçekleştirilen gayri resmi temaslara dayandığını ifade etti. Sözen, 2. Kulvar Diplomasisinin amacının, resmi süreçleri tamamlayıcı nitelikte katkı sunmak olduğunu vurguladı.

Sözen konuşmasının devamında, Türk-Yunan Forumu, Eastern Mediterranean Initiative (Doğu Akdeniz İnisiyatifi) ve DIPLOMEDS gibi 2. Kulvar Diplomasi girişimlerinde edindiği deneyimleri paylaşarak bu tür girişimlerin Doğu Akdeniz’deki çatışmaların çözümüne nasıl katkı sağladığını örneklerle aktardı.

Katılımcı sorularının yanıtlanması ile son bulan seminerde, 2. Kulvar Diplomasisinin farklı coğrafyalardaki çatışma ortamlarında nasıl uygulanabileceğine dair örnekler de sunuldu.

Devamını Oku

Kıbrıs

Arkeolog Müge Şevketoğlu’ndan uyarı: “Su altı buluntularını ellemeyin, bildirin”

Published

on

By

Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ) Öğretim Üyesi, Arkeolog Doçent Doktor Müge Şevketoğlu, gemi enkazı, antik çapa veya çanak çömlek gibi su altı buluntularının ellenmemesini ve süratle eski eserler dairesi, polis veya sahil güvenliğe bildirilmesi uyarısı yaptı.

Bu tür buluntulara özen ve saygıyla yaklaşmanın önemine dikkat çeken Şevketoğlu, “Eserleri çıkarmayın, dokunmayın veya yerinden hareket ettirmeyin” dedi.

Şevketoğlu, TAK’a yaptığı açıklamada, deniz sezonunun başlamasıyla birlikte su altı buluntu ihbarlarının arttığına işaret etti.

Doç. Dr. Şevketoğlu, “Hareket ettirmek eserlere zarar verebilir. Çok değerli tarihi bağlamı bozabilir. Eserleri olduğu gibi bırakmak, uzmanlar tarafından yerinde haritalanıp kayıt edilmesi ve arkeologların oradaki hikayeyi canlandırabilmesi için çok önemlidir” dedi.

Tatlısu Kazı ve Araştırma Projesi başkanlığını da yürüten Doç. Dr. Müge Şevketoğlu, Kıbrıs tarihinin oldukça zengin olduğuna ve denizlerde tarihi kalıntılar bulunduğuna işaret ederek, böyle bir durumla karşılaşılması halinde yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

“GPS koordinatlarını not edin veya konumu bir haritada işaretleyin. GPS yoksa, konumu görünür işaretler ve derinlik kullanarak tanımlayın. Nesneyi ve çevresindeki alanı hiçbir şeyi bozmadan fotoğraflayın. Fotoğraflar uzmanların buluntuyu hızlı birşekilde eğerlendirmesine yardımcı olur. Uzmanlar gelene kadar buluntu eseri koruyun. Başkalarının zarar verici hareketlerde bulunmamaları için onları uyarın. Korumaları için teşvik edin.”

Doç. Dr. Müge Şevketoğlu, su altı buluntu bilgilerinin hiçbir platformda ve hiçbir şekilde paylaşılmamasının önemine de dikkat çekti.

Şevketoğlu, buluntunun eve götürülmesinin suç olduğunu vurgulayarak, şunları ifade etti: “Eserleri yerinden kaldırmak onlara zarar verebilir ve yasadışıdır. Kayaya yapışıksa zaten kırmadan çıkaramazsınız. Çıkardınız diyelim, tuzdan arındırılmadığı için un ufak olacaktır.

Sosyal medyada reklamını yapmayınız. Yerini ifşa edip yayınlamayın. Bu yağmaya yol açabildiği gibi gereksiz yere hem sizin hem başkasının başını derde koyar. Bilgisiz ve düşüncesizce davranan kişileri teşvik edeceği gibi suç işlemelerine neden olursunuz.” Doç. Dr. Şevketoğlu, denizde bir buluntuya rastlanılması durumunda, uygun eğitimi ve izni olmayanların daha derine dalmamasını veya daha fazla araştırma yapmamasını da istedi.

Kültürel mirası korumanın sadece bir tercih değil, önemli bir vatandaşlık görevi olduğunu vurgulayan Şevketoğlu, açıklamasında şunları kaydetti:

“Su altı arkeolojik alanlar, ortak tarihimize ışık tutan eşsiz bilgi kaynaklarıdır. Uygun koruma ve bakım yapılmadan bu alanlara müdahale edilmesi, geri dönüşü olmayan bilgi ve değer kayıplarına yol açar. Buluntuları yetkililere sorumlu bir şekilde bildirmek, geçmişi geleceğe taşımak adına atılacak en doğru adımdır.

Bulduğunuz yer, halihazırda bilinen veya araştırılmayı bekleyen bir alan olabilir. Gelişi güzel yapılacak her müdahale, yıllarca süren bilimsel çalışmaların emeğini bir dakikada yok edebilir. Unutmayın; arkeologlar, geniş bilgi birikimleriyle çalışır.”

UKÜ Öğretim Üyesi ve Tatlısu Kazı ve Araştırma Projesi Başkanı Doç. Dr. Müge Şevketoğlu, 2018’den beridir KKTC sularında deniz araştırmaları ve belgeleme çalışmalarına başkanlık ediyor. Su altında çalışabilen arkeologlar yetiştirdi. Eski Eserler ve Müzeler Dairesi ile de birçok su altı ortak tespit ve belgeleme çalışması yürütüyor. Arkeolog Şevketoğlu akademik çalışmalarının yanında aktif dalgıç ve su altı fotoğrafçısıdır.

Devamını Oku

Trending

Reklam