Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

LAÜ tarım fakültesi akademisyenlerinin yeni makalesi Critical Reviews in Food Science and Nutrition dergisinde yayınlandı

Published

on

Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. M. Atilla Aşkın ve Öğretim Üyelerinden Doç. Dr. İbrahim Kahramanoğlu, Yrd. Doç. Dr. Serhat Usanmaz, Yrd. Doç. Dr. Turgut Alas, Yrd. Doç. Dr. Murat Helvacı, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Volkan Okatan ve yabancı akademisyenler Prof. Dr. Chunpeng Wan, Prof. Dr. Chuying Chen ve Prof. Dr. Kannan R.R. Rengasamy ile birlikte hazırladıkları “Hasat sonrası işleme ile COVID-19 salgını sırasında meyve ve sebzelerin güvenliğini ve güvencesini artırma” başlıklı makaleleri “Critical Reviews in Food Science and Nutrition” dergisinde yayınlandı.

Yayın ile ilgili bilgi veren Kahramanoğlu yaptığı açıklamada, araştırmanın çıkış noktasının pandemi döneminde üretimde ve gıda güvencesinde yaşanan sıkıntılar olduğunu belirtti. Kahramanoğlu ayrıca, üretimde yaşanan sıkıntılar neticesinde birçok ülke “önce kendi vatandaşları” diyerek ihracatta bazı kısıtlamalara gittiklerini, buna ilaveten yaşanan kapanmalar nedeniyle gıda güvencesinin tehlikeye girdiğini kaydetti.

Bunun neticesinde iki önemli hedefin ortaya çıktığını belirten Kahramanoğlu, bunların üretimde kendi kendine yeterliliğin sağlanması ve hasat sonrası gıda kayıplarının azaltılması olduğunun altını çizdi. Makale hakkında kısa bilgiler veren Kahramanoğlu şunları kaydetti:
Dünya, onlarca yıldır gıda güvensizliği sorunuyla mücadele ediyor ve öyle görünüyor ki gıda güvensizliği gelecekte de dünyanın en önemli sorunu olmaya devam edecektir. Pandemi dönemi, yıllardır varolan bu sorun insanoğlu tarafından daha net bir şekilde anlaşılmasını sağladı. Son verilere göre, 1950’lerden günümüze, son 70 yılda insan nüfusu 3 kattan fazla arttı. Meyveler, sebzeler, tahıllar ve kök bitkileri de dahil olmak üzere birincil bahçe bitkileri ve tarla bitkileri, dünyadaki insanların gıda arzının (kg/kişi/yıl) yaklaşık %70’ini oluşturuyor. Birleşmiş Milletler raporlarına göre dünyadaki insan nüfusu 2050 yılına kadar 10-11 milyara ulaşacaktır. Dünya Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) verilerine göre 2050 yılında dünya nüfusunu besleyebilmek için günümüzde üretilen meyve ve sebze miktarının %48-54, tahıl miktarının ise %39-56 oranında artırılması gerekecektir. Özellikle azalan su kaynakları, çoraklaşan/yapılaşan topraklar, zarar gören biyolojik çeşitlilik ve diğer sorunlar nedeniyle ise verimde artış yerine azalma görülmektedir.
Diğer yandan, insanların gıda talebi (istekleri), insanların gerçek ihtiyaçlarından önemli ölçüde farklılık gösterir ve esas olarak medya tarafından yönlendirilir. Son araştırmalar, sosyal medyanın ve sosyal onayla ilgili normların, tüketicilerin satın alma ve yeme davranışlarını önemli ölçüde etkilediğini göstermektedir. Bu aynı zamanda ülkelerin geliri ve statüsü ile de yakından ilgilidir. Bir yanda dünya çapında yaklaşık 800 milyon insanın açlık çektiği tahmin edilirken, aynı zamanda farklı ülkelerdeki yaklaşık aynı sayıda insanın fazla kilolu veya obez olduğu tahmin edilmektedir. Ülkelerin toprak ve iklim koşullarının farklı olduğu ve dünyadaki gıda arzının esas olarak uluslararası ticaret tarafından kontrol edildiği de iyi bilinmektedir. Dolayısıyla hem tüketim hem de üretim kalıpları gıda güvenliğinin temel belirleyicileri arasındadır.
Bu koşullar altında, ülkelerin bitkisel üretimi artırılamıyorsa veya stres altındaysa, en iyi alternatifleri, tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesi, yenilebilir yabani bitkilerin tüketime dahil edilmesi ve depolanabilirliğin iyileştirilmesi olarak belirtebilir.
Kahramanoğlu çalışma ile ilgili son olarak şunlara değindi: COVID-19 salgını 2020-2021 döneminde dünya ekonomisine zarar verdi, hanelerin satın alma gücünü azalttı, uluslararası hareketleri ve ticareti (gıda ürünleri dahil) kısmen kısıtladı ve bitkisel üretime zarar verdi. Bu, gıda işinde belirsizliğe ve gıda arz şoklarına neden oldu. Bazı bilim insanlarına, iş insanlarına ve politikacılara göre bu durum, doğal ekosistemlerin zarar görmemesi için sürdürülebilir önlemlere odaklanarak yaşam tarzını değiştirmesi için insanlık için bir öncü ve uyarıdır. Bu makale, COVID-19 pandemisinin bitkisel üretim üzerindeki önemli etkilerine ve bazı önleyici tedbirlere odaklanmıştır. Meyve ve sebzelerin hasat sonrası kayıplarının gelişmiş ülkelerde %10-15 civarında, gelişmekte olan ülkelerde ise %20-40 civarında olduğu, bazı özel mahsullerde daha yüksek olduğu bilimsel olarak doğrulanmıştır. Bu kayıpları azaltmak, doğal kaynaklar üzerindeki baskıyı da azaltmak için COVID-19 salgını ve geleneksel koşullar sırasında dünyanın gıda arzı şoklarıyla mücadele etmesine de yardımcı olacaktır.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Published

on

By

Başbakan Ünal Üstel, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklama ile Girne Belediye Başkanı Murat Şenkul’un açıklamalarına tepki gösterdi, “Biz laf değil, hizmet üretiyoruz!” dedi.

Başbakan Üstel, “Girne Belediye Başkanının hükümetimize yönelik yaptığı mesnetsiz açıklamaları hayretle okumaya devam ediyoruz. Ama kimse meydanı boş zannetmesin. Biz, 50 yıldır laf üretenlere karşı hizmet üretmeyi kendine görev bilmiş bir partiyiz. “Onlar konuşur, UBP yapar” dememizin sebebi de budur” dedi.

Üstel, “Halkımız çok iyi bilmektedir ki; bu ülkede yolları da, hastaneleri de, okulları da, sosyal konut projelerini de, liman projelerini de, en yapılmaz denen reformları da yapan hükümetimizdir. Son 3 yıla, 30 yılın işini sığdırdık. Batı Girne Çevre Yolları’nı yıllar sonra yapan da biziz, Doğu Girne Çevre Yolu Projesi’ni başlatan ve tamamlayacak olan da biziz” ifadelerini kullandı.

“İş üretemeyenlerin laf üretmelerini anlıyoruz”

Başbakan Üstel, “Girne’de büyük proje görmek isteyenler, yarım asırdır yapılmayan Antik Liman projesine de bakabilirler. Bu proje ile Girne’nin çehresini değiştirdik. Yıllardır beklenen Yeni Girne Hastanesi’ne yakında açılıyor. Taş taş üstüne koymamış, ülkede elle tutulur tek büyük projesi dahi olmayan bir anlayışın, rutin işleri “asrın projesi” gibi pazarlamasını anlıyoruz. İş üretemeyenlerin laf üretmelerini de anlıyoruz” şeklinde konuştu.

“Bu ülkenin şova değil, işe ihtiyacı var”

“Ne var ki; Kendi ifadeleriyle manipülasyon ve popülist açıklamaları son 3 yılda hükümetimizin gerçekleştirdiği bu dev projeleri gölgeleyemez” açıklamasını yapan Başbakan Üstel, şöyle devam etti:

“Unutulmamalıdır ki; yerel yönetimler reformunu hayata geçiren, batık belediyeleri ayağa kaldıran, belediyeleri güçlendiren ve halka daha çok hizmet edebilecek hale getiren de bizim hükümetimizdir. Kendi partileri, belediyeleri birleştirme yasası görüşülürken Meclis’in kapılarını kırmakla meşguldü, o ama yasayı geçirip belediyeleri birleştiren, güçlendiren ve ayağa kaldıran yine bizdik.

Bu arkadaşların hükümetimizle kavga aramak yerine bize teşekkür etmesi gerekir. Nitekim geçmişte bu teşekkürü de kameralar karşısında yaptılar. Bu ülkenin şova değil, işe ihtiyacı var. Kimse hükümeti hedef göstererek kendi küçük şovlarına bizi alet etmeye kalkmasın. Biz hamasi nutuk atmak için değil, halkımıza hizmet etmek için buradayız. halkın belediyelerden beklediği tek şey de hizmettir.”

“Girne Belediye Başkanı asli görevlerini yerine getirsin, boyundan büyük işlere de ve sözlere de bulaşmasın”

Başbakan Ünal Üstel, “O yüzden Girne Belediye Başkanı asli görevlerini yerine getirsin, boyundan büyük işlere de ve sözlere de bulaşmasın. Biz Girne Belediye’sinin de Girne halkının da dün olduğu gibi yarın da yanında olmaya devam ederek, onların gerçek anlamda hayrına dokunan tüm büyük projeleri gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Hükümetimiz devletin her kuruşunu halkın faydasına kullanan bir anlayışla çalışmaya devam edecek, halkın hayatına dokunan büyük projeleri hayata geçirecektir. Ve Kimse boş laflarla halkı kandıramayacak, hükümetin hizmetlerini gölgeleyemeyecektir!” dedi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ersin Tatar, Ulusal Birlik Partisi Merkezi’nin düzenlediği “Dijital Dönüşümün Gücü; Etkileşim” etkinliğinde partililere hitap etti…

“KIBRIS’TA GELECEK İKİ DEVLETLE KURULACAK, FEDERASYON TARİHE GÖMÜLDÜ”

Konuşmasına teşkilat mensuplarına teşekkür ederek başlayan Tatar, “Sayın Başbakan, değerli bakanlarımız, milletvekillerimiz, ilçe başkanlarımız, büyüklerimiz ve UBP teşkilatlarının neferleri… Bu güzel sabahta sizlerle beraber olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Büyük bir aile olduğumuzu bir kez daha hissetmenin gururu içindeyim” dedi.

“MÜCADELEMİZİ TARİHİMİZDEN ALDIĞIMIZ GÜÇLE SÜRDÜRÜYORUZ”

Geçmişi hatırlamanın önemine vurgu yapan Tatar, “Bu ülkede ecdadımız, analarımız, babalarımız, dedelerimiz büyük mücadeleler verdi. Geçmişimizi bilmezsek yok olmaya mahkûmuz. Bizler geçmişimizi bilerek ülkemizin ve devletimizin bekası için yolumuza devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.

“FEDERASYON DEFTERİ ARTIK KAPANMIŞTIR”

Kıbrıs konusuna da değinen Tatar, “Annan Planı döneminde partimiz, rahmetli Rauf Raif Denktaş’ın yanında yer aldı. O gün haklıydık, bugün haklılığımız bir kez daha ortaya çıktı. Yıllarca iyi niyetimizle federasyon temelli bir anlaşma için çalıştık. Ancak artık federasyon meselesi geride kalmıştır. Beş yıl önce ‘geleceğe yürüyoruz’ dedik, bugün gerçekten geleceğe yürüdük” dedi.

“İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM TÜM DÜNYAYA DUYURULDU”

Tatar, son BM görüşmelerine işaret ederek, “Cumartesi akşamı BM merkezinde muhataplarıma da ifade ettim. İki devletli çözümün istikrar için tek yol olduğunu söyledim. Kıbrıs’ta iki ayrı devlet, iki ayrı demokrasi vardır. Bu istikrar, Gazze’den Suriye’ye, Irak’tan Ukrayna’ya kadar tüm coğrafyada önemlidir” diye konuştu.

“ERDOĞAN’IN DESTEĞİ EN BÜYÜK GÜVENCEMİZDİR”

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’ndaki açıklamalarına dikkat çeken Tatar, “Sayın Erdoğan, üçüncü kez KKTC’nin tanınması gerektiğini, federasyon defterinin kapandığını ifade etti. Kıbrıs Türk halkı üzerinde yıllardır uygulanan ambargo ve izolasyonların kaldırılması gerektiğini tüm dünyaya duyurdu. Bu, bizim en büyük güvencemizdir” şeklinde konuştu.

“UBP BU DAVANIN ÖNCÜSÜDÜR”

Ulusal Birlik Partisi’nin devlet için önemine de vurgu yapan Tatar, “UBP, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın bir devamıdır. 11 Ekim’de 50. yılını kutlayacak olan partimiz, kuruluşundan itibaren bu davanın öncüsü olmuştur. 19 Ekim seçimlerinde kazanarak tüm dünyaya Kıbrıs Türk halkının egemen bir halk olduğunu bir kez daha göstereceğiz” dedi.

“19 EKİM’DEN SONRA DA AYNI KARARLILIKLA YOLUMUZA DEVAM”

Seçim sonrasına ilişkin mesaj da veren Tatar, “New York temaslarımda da söyledim. 19 Ekim’den sonra da Kasım ve Aralık’ta yine orada olacağım, yine ‘iki devlet’ diyeceğim. Çünkü bu mesele millet meselesidir, vatan meselesidir, bayrak meselesidir” dedi.

“TÜRKİYE BU COĞRAFYADA SÖZ SAHİBİDİR”

Türkiye’nin büyük gücüne dikkat çeken Tatar, “Sayın Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’ndaki konuşması tüm dünyada yankı buldu. Gazze’nin sesi oldu, kimsenin söyleyemediğini söyledi. Bugün Türkiye, milli savunma sanayisiyle, askeri potansiyeliyle Amerika, Rusya ve Çin’in de dikkate aldığı bir güçtür. Böyle bir ülkenin garantörlüğünde yolumuza güvenle devam ediyoruz” dedi.

“PANDEMİDEN DEPREME, TÜM ZORLUKLARA RAĞMEN AYAKTAYIZ”

Tatar, KKTC’nin yakın dönemde yaşadığı sıkıntılara değindi:
“Pandemiyi, 6 Şubat depremini, Gazze ve Ukrayna’daki savaşları yaşadık. Bütün bu belirsizliklere rağmen Türkiye Cumhuriyeti ile kurduğumuz güçlü ilişkiler sayesinde yatırımlar devam ediyor. Sağlık ocakları, hastaneler, çevre yolları, dijital dönüşüm projeleri bunun göstergesidir.”

“E-DEVLET PROJESİ TAMAMLANIYOR”

KKTC’nin dijital dönüşüm sürecinde önemli adımlar attığını vurgulayan Tatar, “Anavatan Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC arasında yapılan anlaşma sayesinde, Türk Telekom, 100 milyon doları aşan yatırımla ülkenin genelinde fiber optik altyapı çalışmalarını sürdürüyor. Yakın gelecekte fiberoptik ile ada genelinde ve Türkiye bağlantısı üzerinden tüm dünyaya bağlanacağız. Bütün engellemelere, kısıtlamalara, ambargolara rağmen çağın nimetlerini halkımıza sunacağız” dedi.

“BU DAVA VATAN MESELESİDİR”

Cumhurbaşkanı Tatar konuşmasını şöyle tamamladı:
“Bu dava vatan meselesidir, bayrak meselesidir. KKTC halkı, egemenliğiyle, bağımsızlığıyla ve onuruyla yoluna devam edecektir. 19 Ekim seçimlerini kazanarak tüm dünyaya güçlü bir mesaj vereceğiz. Sizlere güveniyorum, birlikte başaracağız.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Sekreteri Burak Maviş, Şehit Doğan Ahmet İlkokulu önünde yaptığı basın açıklamasında, ülkede nüfus ve vatandaşlık politikası olmamasının eğitimde ciddi sorunlara yol açtığını söyledi.

Maviş, üç yıl önce 300 öğrenci bandında olan okulun bugün 500 öğrenciye ulaştığını belirterek, “Nüfus ve vatandaşlık politikası oluşturulmazsa beş değil, yirmi beş okul yapsak yetmez” dedi. Sorunun yalnız eğitimle sınırlı olmadığını vurgulayan Maviş, sağlık, trafik, su ve elektrik gibi alanlarda da hizmetlerin yetersiz kaldığını ifade etti.

“Öğretmen eksikliği devam ediyor”
Şehit Doğan Ahmet İlkokulu’nda beş öğretmen eksikliği bulunduğunu söyleyen Maviş, bazı öğrencilerin hâlâ sınıf öğretmenleriyle tanışmadığını kaydetti. Ayrıca müzik, resim, İngilizce ve beden eğitimi derslerinde de öğretmen eksiklikleri nedeniyle öğrencilerin sanat ve spor etkinliklerinden geri kaldığını belirtti.

“Tiny House çözüm değil”
Maviş, okul bahçesine kurulan üç adet “Tiny House” hakkında da konuşarak, “Konteyner yerine prefabrik denilse de övünülecek bir şey yok. Tiny House da koysanız, villa da yapsanız bu nüfusa bu okullar yetişmiyor” ifadelerini kullandı. Kalabalık sınıfların verimliliği düşürdüğünü vurgulayan Maviş, “Çocukların balık istifi şeklinde sınıflarda oturması kabul edilemez” dedi.

“Yeni okul yapılmalı”
Maviş, bölgedeki öğrenci artışına dikkat çekerek, “Bu okul iki şubeden üçe, üçten dörde çıktı. Şu anda 18 şubeye ve 500 öğrenciye ulaştı. Önümüzü göremiyoruz. Seneye bu okula konteyner istemiyoruz, yeni derslikler ve yeni okul istiyoruz” çağrısında bulundu.

Bakanlığın hayırseverlere mi başvuracağı, yoksa devlet bütçesinden kaynak mı ayıracağı konusunda yorum yapmayan Maviş, “Hamitköy ile bu bölge arasına yeni bir okul istiyoruz. Övünecekse Nazım Bey, seneye buraya bir okul yapıldığı için gelsin övünsün” dedi.

“Bakan bizi anlamıyor”
Maviş, Eğitim Bakanı’nı eleştirerek, “Bakan siyasetin diliyle konuşuyor, biz ise sınıfta çocukların gözlerine bakarak vicdan muhasebesi yapıyoruz. Aynı dili konuşmamız mümkün değil” ifadelerini kullandı.

Maviş, hükümetin planlama yapmadığını, nüfus artışıyla birlikte eğitim ve sağlık hizmetlerinin sekteye uğradığını belirterek, “Devlet olmanın gereği yerine getirilmelidir. Seneye bu sorunların çözülmesini bekliyoruz” dedi.

 

Devamını Oku

Trending

Reklam