Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Lefkoşa’nın kalbine damga vuran mimar: Abdullah Onar “Bir Modern Geçmiş” …

Published

on

Mimar Abdullah Onar, sadece ilk Kıbrıslı Türk mimarlardan değil, modern mimariyi ada insanıyla tanıştıran öncü bir isim… Kızı Anber Onar, Kıbrıslı Türklerin sosyo-kültürel tarihinde önemli yer tutan babasının hayatını “Bir Modern Geçmiş” başlıklı bu ‘anı’ kitabıyla sundu…

2019’un şubat ayında vefat eden Kıbrıs’ın ilk mimarlarından Abdullah Onar’ın ada genelinde 600 binası var… Bunların 120’si Köşklüçiftlik ve Kumsal’da, Lefkoşa’nın kalbi O’nun binalarıyla kaplı…

Kıbrıslı Türklerin apartman yaşamıyla tanışmasında da rolü büyük Abdullah Onar’ın; mimari tasarımlarındaki çözüm aşamalarında, “ben nasıl bir evde yaşamak istiyorum” sorusunun akıllara düşmesinde de. “Babamın en büyük özelliklerinden biri ilk mimarlardan olması ve Kıbrıs’taki bu yeni bakış açısını, modernizm bağlamında çok ciddi bir biçime oturtmasıdır” diyor Anber Onar babasından bahsederken. Tabi “Bir Modern Geçmiş” sadece Mimar Abdullah Onar’ı değil, O’nun aracılığıyla Kıbrıslı Türklerin ortak geçmişini de anlatıyor bize…
Bu kitabı yazmaya nasıl karar verdiğini anlatmaya başlarken çok eskilere gidiyor Anber Onar: “Ben, başından beri, insanlar neden bir mimara gider diye çok merak ederdim… Babamın 600’ü aşkın projesi var. Mimari projelerden önce de insanlar bir şekilde evlerini yapıyordu. İnsanları profesyonel birisine gitmeye ne yönlendirdi?”

– “Daha fazla gecikmeden bir kez daha başka bir pencereden bakmalıydım”

Babasının işlerini gözden geçirmeye ise 2007’de Sidestreets’i kurmak için mahkemelerin karşısındaki o meşhur binayı elden geçirirken karar vermiş Anber Onar…

“Günü bitirmek üzereydik, sıcak kasıp kavuruyordu, her taraf toz toprak ve biz yorgun…. Ama tam o sırada tenekeden yapılmış, kocaman, hala sağlam duran, ancak çok eski olduğu belli, paslı bir silindir kutu buldum” diye anlatıyor o günü kitapta…. “İşte o kutudan koskoca, güzelim kağıtlardan oluşan bir tomar çıktı. Bu bir tomar kâğıdı temiz bir yüzeye yatırıp da her bir katmana bakmaya başladığım zaman, artık aklıma gelen tek bir şey vardı: Her açtığım o devasa sayfalarda gördüğüm ve çok yakından tanıdığım bu imzanın sahibine, daha fazla gecikmeden bir kez daha başka bir pencereden bakmalıydım” …

Daha sonra, iş yoğunluğunun da etkisiyle verilen uzun bir aranın ardından, babasıyla ilgili ilk röportajı 2012’de Ertuğrul Güven’le yapmış. Arşivi 2014’te evine alarak daha kapsamlı şekilde incelemeye başlamış ve bu incelemelerin ardından elindekileri kitaplaştırma kararı almış. Kitap kararında; Kıbrıslı Türklerin toplumsal hafızasının, tarihsel zamana kayıt düşme gerekliliğine inanmasının rolü büyük olmuş.
Yıl 2016 olduğunda babasıyla röportajlar yapmaya başlamış… “Röportaj kayıtlarını çözmeye başladığımda baktım ki babamın anlatımında benim anlatımımda olmayacak başka bir lezzet var… Onu çok beğendim ve bırakmaya karar verdim. Bir de uzun uzun aynı şey üzerine konuşamıyorduk. Konuşma ritmimiz benim hoşuma gitti ve bir şey daha anladım; hiçbir şey bütün değildir… Her şeyi bir anda kavrayamayacaktım. Kavradıklarımı bütünsel olarak dökemeyecektim. Bizim doğamızın, bu ritmik küçük lezzetler ve anıların olduğu gibi daha görsel vinyetler olarak düşündüm. Ve kitaba da bu şekilde yansıttım”

Yazımdaki bu yaklaşım, sayfa tasarımına da yansımış. Kitap okuyanı, göstermek istediği noktaya yönlendirmeyi, sohbetlerdeki ritme sokmayı harika biçimde başarıyor. Anber Onar bu yaklaşımı “Kitap tasarımıyla daha güncel bir okuma biçimi önermek istedik” diyerek açıklıyor…

– “Babam çok azını okudu”

Peki babası okuyabilmiş mi kitabı? “Babam çok azını okudu. 3-4 hikâyeyi… Bazen ‘geçti o günler’ diyerek geçiştirdi, bazen ‘Be babacığım sen nerden bilin bunları’ deyip şaşırdı yazdıklarıma.
Kitabının yazılacak olmasına çok sevindi. Babam çok mütevazi ve yaptığına bir daha dönüp bakmamış bir adamdı. Arada bir ‘Nasıl gider kitabın?’ derdi. ‘Ne zaman bitecek?’ derdi. ‘Görecek miyim?’ derdi. Ama maalesef göremedi. Kitabı bir süre daha bitiremeyeceğimi 2017’de anladığımda babama minik bir kitap yaptım. Bir el kitabı… Bütün hayatını böyle 30 sayfaya sığdıracak şekilde bir kitapçık yapıp verdim. Çok mutlu oldu, o kitabı yanından hiç ayırmadı”
2021’de kitap için yazdıklarını sosyal medyada tefrika olarak yayınlamaya başlamış Anber Onar, “Bana çok iyi geldi bu. Çünkü yayınladıktan hemen sonra okuyanların yorumlarını alabiliyordum. Çok güzel geri dönüşler oldu” …

– “Bulduğum her şey çok iyi şekilde tasnif edilmişti”

Arşiv malzemenin nasıl ele alınması gerektiği sorusu, arşivin farklı bölümleri arasında nasıl ilişki kurulacağı, arşivle çalışan herkesin ortak endişesidir. Onar, elindeki malzemelerin çeşitliliğine uygun şekilde, farklı yaklaşımlar kullanmış:
“Arşiv benim için önemli bir olgu. Üniversite için Amerika’ya ilk gittiğimde hatıra defterlerim ve albümlerimi de yanımda götürdüm. O güne kadar yaptığım şeyleri yanımda tutmak istedim. Onlar gitti geldi benimle… Yazılı çizili şeylerden çok azını atarım hala… Ama iyi bir tasnifçi değilim. Bir müddet yapar bırakırım. Babam çok daha disiplinli ve çok daha düzenli bir insandı çünkü ben yalnız çalışmayı severim, babamsa işleri bir ekip olarak yürütürdü. Belgeler, materyaller dosyalanır ve arşivlenirdi. Ve ben buna çok müteşekkirim. Kitabı hazırlarken bazıları evden bazıları ofisten bulduğum her şey çok iyi şekilde tasnif edilmişti”

– “Arşiv benim için canlı bir zaman kapsamı… O yüzden arşivi tarihe değil bir mekâna yatırmayı daha çok seviyorum ki aktif hale gelebilsin”

Arşiv genelde “ölü” bir malzeme olarak ele alınır… Arşivle çalışırken nostaljinin tuzaklarına düşmek kolaydır… Anber Onar nasıl bakıyor arşive? “Arşiv benim için canlı bir zaman kapsamı. O yüzden arşivi tarihe değil bir mekâna yatırmayı daha çok seviyorum ki aktif hale gelebilsin. Kitabı yazarken de bu bakış açısına göre hareket ettim. Çünkü arşiv, doğası gereği nostaljik gibi görülse de benim için güncel bir durum. Bu yüzden arşivin bugünle olan ilişkisini kurmak benim için önemli”

Anber Onar babasıyla ilgili öyküleri derlemeye başladıktan sonra Facebook sayfasında bu öyküleri yayınlamaya başlamış. Öyküleri okuyanların bir kısmının Abdullah Onar’la ilgili hiçbir bilgi sahibi olmaması onu kitabı yazmak konusunda daha da motive etmiş.

Kıbrıslı Türklerin yaşam biçimi, toplumsal hafızası adına önemli buluyor bu kitabı Onar. “Biyografik bir kitap olmasını istedim. Ama ‘anı’lardan oluşmuş akıp giden metin doğrudan babama dokunan ve onu açan oyunbaz bir kıvam oluşturdu. Sonuçta biyografik bir amaca da hizmet etti diye düşünüyorum. Onu anlatırken topluma olan etkisini de göz önünde bulundurdum” diyor.

– “İlk apartmanlar bence çok enteresandır. İnsanların ilk tepkileri; ‘biz hepimiz aynı kapıdan mı gireceğiz?’ olmuş”
“İlk apartmanlar bence çok enteresandır. İnsanların ilk tepkileri; ‘biz hepimiz aynı kapıdan mı gireceğiz?’ olmuş. Bu bana çok şey söyledi. Şimdi bizim için apartmanlar o kadar doğallaşmış ki. Ama 60 sene önce ilk apartman yapıldığında müşteri bulmak çok zor olmuş. Öte yandan daha sonrakiler hep proje üzerinden satılmış”

Kitabın kendine özgü bir yazım stili var. “Benim için en önemli şey içtenlikti. Babamla olan diyaloglar üzerine kurdum çoğu yazımı ve konuşma akışını bozmak istemedim. Küçük küçük hikâyelerden bir bütün oluşmasını tercih ettim. Babamın aksanının onun multi-kültürel yönünü yansıttığını düşünüyordum. O nedenle bu aksanı kullanmak benim için çok önemliydi. Jargon kullanmak yerine açıklık getirerek, babamın birikimiyle özdeşleşecek bir dil kullanmayı tercih ettim. Her hikâyenin görsel elemanlarını ona göre seçtim”
– “Mimarlık, bir yaşam kültürü sunar”

Peki babasının yarattığı etkiyi neye bağlıyor Anber Onar?
“Babamın profesyonel yaşamı, sosyal yaşamıyla birlikte ilerlerdi. Ben de o şekilde yaşıyorum. Babamın çevresi hem profesyonel anlamdaki arkadaşları hem mimarlar, mühendisler, ustalar, yamaklar, hep birlikte sosyal bir hayat kurmuşlardı ve bunun da toplumun gelişmesi açısından büyük önemi vardı. Böylece bilgiyi aktarma yolu çok doğal oluyordu. Babam tanıştığı insanlara yalnızca günlük hayattan değil gelecekten bahsediyordu. Estetikten, duyarlı bir hayat biçiminden bahsediyordu. Onlar da bundan çok etkileniyordu. Bu sadece söylemde kalmıyor, pratiğe dökülerek bir yaşam kültürüne dönüşüyordu. Çünkü mimari bir yaşam kültürü sunar. Komşunla ilişkin nasıl olacak onu belirler… Sonuçta pencerenin sokağa bakıp bakmaması çok şeyi değiştirir…”

-Abdullah Onar hakkında…

Abdullah Onar 1929 da Kaleburnu’nda dünyaya geldi. Mimarlık eğitimini 1949 gittiği İngiltere’de aldı ve 1956 yılında en prestijli üniversitelerden olan Durham Universitesi’nden mezun olarak tamamladı. 1957 yılında Kıbrıs’ta profesyonel hayatına başladı. Mimarlık mesleğinin kabul görmesinde ve gelişmesinde Mimarlar Odasının kurulmasında büyük bir rol oynadı. Kayıtlı olarak 3’üncü Kıbrıslı Türk mimar olmanın yanında, çok sayıda kaliteli projeleriyle, ada genelinde, modern mimaride öncü ve önemli bir rol oynadı. Kıbrıs Mimarlık tarihinde kişisel sergisi ve kitabı olan ilk Kıbrıslı Türk mimardır…

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Hukuk Dairesi bütçesi komitede oy birliğiyle kabul edildi

Published

on

By

2025 Mali Yılı Merkezi Devlet Yönetimi Bütçe Yasa Tasarısı’nda 307 milyon 435 bin TL’lik Hukuk Dairesi (Başsavcılık) bütçesi, Cumhuriyet Meclisi Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi’nde oy birliğiyle kabul edildi.

– Varol

Komitede ilk sözü alan Başsavcı Yardımcısı Ahmet Varol, Başsavcılık olarak gerek ülkedeki nüfus artışı, gerekse suç oranlarının artması ve değişmesi nedeniyle ağır cezada artış olduğuna dikkat çekerek, savcılığın açtığı ceza dava sayısının 2024 Kasım ayına kadar 48 bin 214 olduğunu kaydetti.

Savcı sayısının azlığının bazı davalarda yetersizliğe neden olduğunu dile getiren Varol, kendilerinden istenen görüş ve taleplerin hepsine cevap verilemediğini belirtti.

İşlemleri yaparken bazı sıkıntılar da olduğuna dikkat çeken Varol, kazalardaki Savcılık Daireleri’nde araç olmadığını söyledi.

Maliye Bakanlığı ile yapılan görüşmelerde araç talepleri bulunduğunu fakat karşılanmadığını dile getiren Varol, personel ihtiyaçlarının da olduğunu kaydetti.

Özellikle Lefke’de yeni mahkeme binası açıldığını fakat personel eksikliği nedeniyle sıkıntılar yaşandığını ifade eden Varol, taşıma personelle bazı davaların yapılmaya çalışıldığını söyledi.

Savcılığın asli görevlerini yerine getirmesi için imkân tanınması gerektiğini dile getiren Varol, bu yıl içerisinde münhal açılıp savcı alınmasının planlandığını dile getirdi.

– Özuslu

CTP Milletvekili Sami Özuslu da, sahte diploma meselesi, eczacılar ve doktorlar konusunda sürecin ne durumda olduğunu sordu, basına yansıyan bazı olaylarla ilgili bir bilgi istedi.

– Varol

Yeniden söz alan Başsavcı Yardımcısı Ahmet Varol, eczacılar ve diplomalar hakkında sorulan soruyu cevapladı. Varol, şu ana kadar birçok eczacı ve doktorlarla ilgili soruşturmanın devam ettiğini dile getirdi.

Eczacılarla ilgili klasörlerin kalabalık olduğunu söyleyen Varol, polisin bu konuyla ilgili epey yol katettiğini ve yılbaşından sonra bu dosyaların Savcılığa teslim edilmesinin beklendiğini kaydetti.

Diploma konusu ve eczacıların dosyalarına öncelik verileceğine dikkat çeken Varol, özellikle eczacılar konusunda 18 bin 700 kişiden ifade alındığı bilgisini verdi.

Varol, dosyaların iki ay içerisinde savcılıkta incelenmeye başlayacağını düşündüğünü dile getirerek, diplomaların Mali Şube tarafından incelediğini, şu anda 9 kişiyle ilgili dosyanın data incelenmesinde olduğunu ve başka diplomalara da ulaşıldığı haberini aldıklarını söyledi.

– Şahali

CTP Milletvekili Erkut Şahali de, savcılık makamındaki mevcut iş yüküne bağlı olarak ihmal edilen alanların doldurulması gerektiğini ifade etti, dava sayısında gerileme beklentilerinin olmadığını söyledi.

Meclis’te son dönemde yaşanalara değinen Şahali, savcılığın teşkilat şemasında bir çalışmaya ihtiyacı olduğunu dile getirdi.

Konuşmaların ardından Hukuk Dairesi (Başsavcılık) bütçesi oylandı ve oy birliğiyle kabul edildi.

Bütçe komitesi bugünkü çalışmalarını tamamladı.

Komite yarın saat 11.00’de yeniden toplanarak görüşmelerine devam edecek.

Komitede yarın, 1 milyar 969 milyon 523 bin TL olarak öngörülen Başbakanlık bütçesi ile 1 milyar 936 milyon 92 bin TL olan Başbakan Yardımcılığı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanlığı bütçeleri ele alınacak.

Devamını Oku

Kıbrıs

Mahkemeler bütçesi oy birliğiyle kabul edildi

Published

on

By

2025 Mali Yılı Merkezi Devlet Yönetimi Bütçe Yasa Tasarısı’nda Mahkemeler bütçesi 29 milyon TL’lik artışla, 927 milyon 978 bin 300 TL olarak , Cumhuriyet Meclisi Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi’nde oy birliğiyle kabul edildi.

Komite görüşmesine Yüksek Mahkeme Başkanı Bertan Özerdağ da katıldı.

– Baybars

Bütçe üzerinde ilk olarak söz alan Bağımsız Milletvekili Ayşegül Baybars, yargının bağımsız görev yapabilmesi için bütçenin önemli olduğunu söyledi.

Mahkemelerin bütçe imkanlarının kısıtlı olduğunu vurgulayan Baybars, mahkeme kararlarının uygulandığının gösterebilmesi için “tebliğ ve icra” müessesesinin hızlı çalışması gerektiğini ifade etti.

Ekipman sıkıntılarına değinen Baybars, “Sandalye, masa, printer, kartuş gibi birçok sıkıntı var. Cumhuriyet Meclisi’ne sağladığınız, özellikle o temsil ve ikramlardaki bonkörlüğü mahkemeler bütçesine sağlayamadınız. Merak ediyorum, bu sene bu sıkıntılar nasıl giderilecek?” dedi.

Baybars, mahkemelerin bu anlamdaki sıkıntılarının her yıl dile getirildiğini ve bunların  giderilmesi gerektiğini söyledi.

Mahkemelerin dijitalleşmesi konusuna değinen Baybars, mahkemelerin bütçesinin “özerk bütçe” haline gelmesi gerektiğini belirtti.

“Personel ve insan kaynaları bakımından mahkemeler yeterli seviyede değildir.” diyen Baybars, yargının bütçe konusunda maalesef yasama ve yürütmenin çok altında kaldığını söyledi.

-Şahiner 

CTP Milletvekili Salahi Şahiner de konuşmasında, mahkemelerin cumhurbaşkanlığı yerleşkesinin içerisine taşınıp taşınmayacağını sordu.

-Özerdağ

Yüksek Mahkeme Başkanı Bertan Özerdağ da söz alarak, daha Meclis ve Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi projesi yapılmadan, 2015 yılında o bölgede kendilerine bir arazi tahsis edildiğini söyledi.

Dönemin Yüksek Mahkeme Başkanı’nın, yeni mahkeme binası için çalışmalar yaptığını, ancak  şekili itibarıyla istenilen projenin o arazide yapılmasının mümkün olmadığını dile getiren Özerdağ, bu arazinin iadesi karşılığında takas olarak başka arazi verilmesi konusunda görüşmeler yapıldığını, Cumhurbaşkanlığı ve Meclis yerleşkesinin yanında kendilerine 10 dönümlük arazi tahsis edildiğini kaydetti.

Bu araziye mahkemelerin yapılması konusunda onay alındığını dile getiren Özerdağ, yasama, yürütme ve yargının temsiliyeti olan üç kuvvetin aynı bölgede olmasının  onaylandığını aktardı. 

O bölgeye Yüksek Mahkeme Binası’nın yapılacağını dile getiren Özerdağ, binanın kendilerinin hassasiyetleri ve talepleri göz önünde bulundurularak yapılacağını belirtti.

Özerdağ, bina yapımına en geç altı ay içerisinde başlanacağını söyledi.

Son yıllarda hukuk davalarında azalma, ceza davalarında da yükseliş görüldüğünü dile getiren Özerdağ, ağır ceza mahkemelerinin artırılması konusunda tavsiyelerde bulunduğunu fakat ellerindeki binaların yetersiz kaldığını kaydetti. 

Ceza davalarındaki yargıç sayısının artırılmasını talep ettiklerini fakat bu uygulamanın yeni binanın bitirilmesi halinde sağlanabileceğini dile getiren Özerdağ, yargıçların güvenlik sıkıntıları olduğunu, kendilerinin de mahkemelerdeki güvenlik şartlarının artırılması çalışmalarıyla ilgili düşünceleri olduğunu belirtti.

Her yargıcın iki kişilik iş yaptığını ifade eden Özerdağ, yargıçların iş yüküne dikkat çekti.

Konuşmaların ardından Mahkemeler bütçesi oylandı ve oy birliğiyle kabul edildi.

Mahkemeler bütçesinin ardından Hukuk Dairesi (Başsavcılık) bütçesinin görüşülmesine geçildi.

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Erhürman gündemdeki konuları değerlendirdi, basında yer alan iddialara yanıt verdi

Published

on

By

Cumhuriyetçİ Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile adayı ziyaretinde görüştüğünü belirterek, CTP’nin kararlarını yetkili organlarında aldığını, herkesle görüşüp, herkesle diyalog kurduğunu söyledi.

Erhürman, “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile görüştüm. Öyle gizli saklı bir yerde değil, Cumhurbaşkanlığı’nda görüştüm. Yılmaz’ın daha önceki ziyaretinde de, yine Cumhurbaşkanlığı’nda, ‘Enerji’ konusunda düzenlenen geniş bir toplantıda görüşmüştüm.“ dedi.

Yılmaz ile görüşmelerinde doğal olarak Meclis Başkanlığı seçiminin de konuşulan konulardan biri olduğunu ifade eden Erhürman, Yılmaz ile kendisinin adaya gelmesinden önce partilerinin aldığı kararı, yaptığı basın açıklamasını ve bu açıklamada yer alan unsurları da paylaştığını aktardı.

Erhürman, “Nitekim CTP, Cumhuriyet Meclisi’nde, aldığı kararda ve basın açıklamasında ne dediyse onu yaptı.” dedi.

Tufan Erhürman yaptığı yazılı açıklamada gündemdeki konuları değerlendirerek, bugün basında yer alan iddialara yanıt verdi.

-“Aday olursam bağımsız değil, elbette CTP adayı olacağım”

Cevdet Yılmaz ile Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda hiçbir şey konuşmadıklarını belirten Erhürman, şöyle devam etti:

“Bu arada Yılmaz ile görüşmeden bağımsız, gündeme getirildiği için, daha önce defalarca yanıtladığım bir soruyu bir kez de buradan yanıtlayayım; Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olup olmayacağımla ilgili, an itibarıyla ne benim, ne de partimizin bir kararı var. Ama aday olursam elbette bağımsız aday değil, CTP adayı olurum. CTP Genel Başkanının ‘bağımsız aday’ olması herhalde söz konusu değildir.“

Cumhuriyet Halk Partisi Başkanı Özgür Özel ve heyetiyle görüşmelerine de değinen Tufan Erhürman, Özgür Özel ile de Meclis Başkanlığı seçimini konuştuklarını söyledi.

Erhürman açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Özel’in adamıza yaptığı ziyaret sonrasında bir TV programında buradaki siyasi gelişmelerle ilgili olarak anlattıkları çerçevesinde ‘Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP müdahil mi olacak’ diye sormuş birileri. Kimsenin zerre şüphesi olmasın, Ne CHP’nin böyle bir düşüncesi olur, ne de CTP’nin.”

CTP’nin 54 yaşında, bünyesinden Cumhurbaşkanı, başbakanlar, bakanlar çıkarmış bir parti olduğuna işaret eden Erhürman, CTP’nin tüm muhataplarıyla, öz güvenle, arada fikir ayrılıkları olsa da diplomasi diliyle ve dünya diliyle iletişim kurma becerisi ve deneyimine sahip olduğunu vurguladı.

-“Türkiye ile ilişkiler doğru zeminde, iyi ilişkiler olmalıdır”

Erhürman açıklamasında şunları kaydetti:

“Türkiye’den hükumet yetkilileriyle de, AKP ve CHP yetkilileriyle de görüşmektedir ve görüşmeye de devam edecektir. Kısa bir süre önce New York’ta görüşmeler gerçekleştirmiştir. Üyesi olduğu Sosyalist Enternasyonal mensuplarıyla da, AB, BM yetkilileriyle de, adamızdaki büyükelçilerle de her zaman görüşmüştür, görüşmeye devam edecektir. Ve CTP, nereden gelirse gelsin, Kıbrıs Türk halkının iradesine yönelik her türlü müdahaleye ‘amasız, fakatsız’ karşıdır, karşı duracaktır.

CTP’nin Türkiye ile ilişkilerdeki defalarca açıklanmış pozisyonu nettir: ‘Türkiye ile ilişkiler doğru zeminde, iyi ilişkiler olmalıdır’. Türkiye bize değil, bizimle, biz de Türkiye’ye değil, Türkiye ile konuşacağız. Halkımız adına bütün dünyaya anlatacağımız çok şeyimiz vardır. Halkımızı asla Sarayönü’ne hapsetmedik, hapsetmeyeceğiz.

İrade buradadır. Kıbrıs Türk halkının da, onun bağrından çıkan CTP’nin de öz güveni tamdır.”

Devamını Oku

Trending

Reklam