Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Lübnan’daki ekonomik kriz tüm hayati sektörleri nasıl felç etti?

Lübnan’da 2019’daki halk ayaklanmalarının ardından derinleşen ekonomik kriz, önce finans ve bankacılık ardından sırayla ülkedeki tüm stratejik sektörleri vurdu. Bu sektörler domino taşları gibi nasıl ve neden çöktü?

Published

on

Lübnan, günlük hayatı felç eden akaryakıt, ilaç ve elektrik krizlerinin ardından şimdi içme suyu kriziyle karşı karşıya.

UNICEF’in geçen haftalarda yayımladığı rapora göre ülkede milyonlarca kişi çok yakında güvenilir içme suyuna erişimini kaybedebilir.

Peki ülkede peş peşe gelen krizler nasıl başladı ve neden önüne geçilemiyor?

Domino etkisiyle gelişen ekonomik krizin nasıl başladığına beraber bakalım…

Hükümet karşıtı halk ayaklanmaları

Ekonomideki sorunlar ve hükümetin vergi politikalarına karşı 17 Ekim 2019’da başlayan halk ayaklanmaları, dönemin Başbakanı Saad Hariri liderliğindeki hükümeti istifaya mecbur bıraktı. Ancak o tarihten sonra ülkeyi etkisini altına alan siyasi boşluk ve belirsizlik, Lübnan’ın ekonomik sorunlarını hızlı bir şekilde katladı.

Ülkede bir taraftan protestolar ve kaos artarken, yurt dışına döviz kaçırma faaliyetleri hızlandı.

Lübnan lirası, günden güne dolar karşısında değer kaybetmeye devam etti.

Sadece hükümetin değil tüm siyasi tabakanın gitmesini içeren “Killun yani Killun” sloganları sokaklarda her gün yankılanırken, Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile parlamentodaki siyasi gruplar arasındaki istişarelerde teknokrat (uzman) hükmetinin kurulmasına karar verildi.

2020’nin başında göreve gelen Hassan Diyab hükümeti, iflas eşiğine gelen ülkedeki ekonomik kriz ile mücadeleyi kısıtlı imkanlarla yürütmeyi çalıştı. Yeniden borç almak için IMF ile masaya oturdu.

Borç batağında yüzen ülke 9 Mart 2020’de vadesi gelen 1 milyar 200 milyon dolarlık eurobond tahvili senetlerini kıt döviz rezervleri nedeniyle ödeyemedi. Böylece ilk kez temerrüde düşmüş oldu.

Diyab hükümeti 11 Mayıs 2020’de, 5 yılda toplam 10 milyar dolar kredi için Uluslararası Para Fonu IMF ile müzakerelere başladığını açıkladı.

IMF’nin borç vermek için öne sürdüğü şartlar ülkedeki siyasi partiler ve bankalar tarafından olumlu karşılanmayınca anlaşmaya varılamadı. Müzakerelerde sorunlu başlıklardan biri de dolar krizinin bankacılık sektöründe meydana getirdiği zararın Merkez Bankası ile bankalar arasında nasıl bölüştürüleceğiydi.

Bankacılık ve finans krizi

Ülkede gittikçe büyüyen döviz likidite krizine karşı bankalar, döviz işlemlerine sıkı kısıtlamalar getirdi.

Dolar karşısında yüzde 80 oranla değer kaybeden Lübnan lirasının çöküşünü ve dövizin yurt dışına göçünü engellemek için bankalar vatandaşların birikimlerine erişimini kısıtladı. Örneğin birçok banka müşterilerinin haftalık para çekim limitini düşürdü. Üstelik bu miktar müşterilerin eline dolar değil Lübnan lirası cinsinden ödendi.

Burada baz alınan döviz kuru ise gerçek kur yerine (kara borsa) devletin sabit tuttuğu (gerçek kurun çok altında olan) kur oldu. Vatandaşlar bu uygulamalar nedeniyle büyük bir mağduriyet yaşadı.

Daha sonra atılan iddialara göre, bu süreçte vatandaşların birikimlerine erişimini kısıtlayan sıkı önlemler getirilirken bazı banka yetkilileri aynı dönemde milyarlarca doları yasal olmayan işlemlerle yurt dışına çıkışına izin verdi. Birçok banka yetkilisi bu iddialarla ilişkili olarak sorguya çekildi ve birçok bankanın varlıkları donduruldu.

Bankaların yurt dışıyla döviz işlemlerine yönelik kısıtlamaları ülkedeki ekonomik faaliyetleri de ciddi bir şekilde etkiledi. İthal işlemleri bürokratik engeller nedeniyle gittikçe zorlaştı.

Tüm bunlar yaşanırken 4 Ağustos 2020’de Beyrut Limanı’nda meydana gelen devasa patlama, ekonomiyi iyice zorladı.

COVID-19’un ülke ekonomisine de ağır etkileri oldu. Pandemi sürecinde işsizlik ile beraber hayat pahalılığı da altından kalkılamaz biçimde artınca Lübnanlılar yoksulluğa sürüklendi.

UNICEF, 1 Temmuz’da yayımladığı değerlendirmede Lübnanlıların yarısından fazlasının yoksulluk sınırının altında yaşadığını, yaşam şartlarının 1975-1990 arasındaki 15 yıllık iç savaş döneminden bile daha kötü olduğunu ifade etti.

Lübnan Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin erimesi ve düşük kur uygulaması nedeniyle ülkede çok katmanlı kriz gelişti ve tüm stratejik sektörlerler peş peşe felç oldu.

İlaç krizi

Yurt dışından ithalata bağlı çalışan ilaç sektörü, Merkez Bankası düşük kur üzerinden kendilerine döviz temin edemediği için ithalat yapamamaktan dolayı piyasaya gerekli ilaçları sunamamaya başladı.

Haftalardır ellerindeki reçetelerle rafları boş eczaneleri dolaşan vatandaşlar tedavileri için gerekli ilaçları kişisel girişimlerle yurt dışından getirtme veya karaborsadan temin etme yollarına başvurmaya başladı.

Gerçek kur ile Merkez Bankası’nın belirlediği sabit kurun arasındaki makasın iyice açılması ve bazen farkın 4 kata kadar çıkması nedeniyle en az 600 eczane kapılarını kapatmak zorunda kaldı.

Akaryakıt krizi

Lübnan Merkez Bankası’ndaki rezervlerin ermesinden etkilenen en stratejik sektörlerden biri de akaryakıt sektörü oldu.

İlaç, akaryakıt ve gıda başta olmak üzere temel ihtiyaç ürünlerini sübvanse eden Merkez Bankası’nın rezervlerinin tükenme eşiğine gelmesi nedeniyle akaryakıta sübvansiyonun azaltılması kararı ise ülkede tam bir kaos yarattı.

Ağustos 2021’e kadar günlük tüketilen 12 milyon litre civarındaki akaryakıt, Merkez Bankası üzerinden sübvanse ediliyordu.

Merkez Bankası, 12 Ağustos itibarıyla uygulanmak üzere akaryakıta sağlanacak döviz kredilerinin resmi kur yerine piyasadaki serbest kur üzerinden hesaplanacağını ve böylelikle akaryakıt sübvansiyonunun kaldırılacağını açıklamıştı.

Merkez Bankası’nın akaryakıta yönelik desteği kaldırma kararından sonra hükümet, 21 Ağustos’ta yoksul ailelere yönelik “yardım karnesi” hayata geçirilinceye kadar yakıttaki sübvansiyonu azaltarak sürdüreceğini duyurmuştu.

Başbakan Hassan Diyab, yaptığı açıklamada, Merkez Bankası’nın sübvansiyonu kaldırma kararından önce 3 bin 900 Lübnan lirası üzerinden satışa sunulan akaryakıtın 8 bin liradan vatandaşın hizmetine sunulacağını; 8 bin liranın üzerindeki farkın ise devlet tarafından üstleneceğini kaydetmişti.

Devletin sübvanse ettiği benzin ve motorini temin edemeyen akaryakıt istasyonlarının büyük bölümü mayıs ayından bu yana pompaları kapalı tutuyor.

Hizmet vermeye devam eden az sayıdaki akaryakıt istasyonunun önünde ise yüzlerce aracın sıra beklediği kuyruklar oluşuyor.

Ülke genelindeki uzun benzin kuyruklarında zaman zaman gerilim yükseliyor ve silahlı kavgalara dönüşen olaylar da yaşanıyor. Güneydeki Sayda kentinde bazı istasyon sahipleri silahlı kavgaların tehlikesinden korunmak amacıyla faaliyetlerine son verirken, Lübnan ordusu da olayların tekrarlandığı kuzeydeki bazı istasyonları geçici olarak kapattırdı.

Bazı akaryakıt istasyonlarının ise müşterilerinin taleplerini karşılamak amacıyla ek ücretle istenen adrese tankerle sevkiyat yaptığına ilişkin görüntüler kimi zaman amatör kameralara yansıyor.

Sübvansiyonu azaltma kararından sonra yapılan yüzde 66’nın üzerindeki zamlar, akaryakıt istasyonlarının önündeki uzun kuyruk çilesini bitiremedi

Elektrik krizi kontrolden çıktı

İç savaştan sonra yönetime gelen hükümetlerin bir türlü elektrik sektörünü raya oturtamaması nedeniyle uzun yıllardan beri Lübnan’da elektrik ihtiyacının büyük bir kısım özel elektrik dağıtım şirketleri üzerinden karşılanıyordu.

Devlet kurumlarının elektrik hizmetini sağladığı günün kısıtlı saatleri dışında vatandaşlar özel elektrik distribütörlerine başvurarak elektrik hizmetine ulaşabiliyordu.

Ancak akaryakıta bağlı çalışan özel elektrik dağıtım firmaları, akaryakıt sektörünün çökmesi ve bu maddeleri temin etmekte yaşanan sıkıntılar nedeniyle hizmetlerini büyük ölçüde askıya almak zorunda kaldı.

Böylece domino taşları gibi peş peşe çöken sektörlere elektrik de eklenmiş oldu. Lübnan’ın birçok bölgesi günün büyük kısmını elektriksiz geçiriyor.

Ülkedeki hastaneler de jeneratörlerini çalıştırmak için akaryakıt temin edememesi nedeniyle makinelere bağlı yaşayan hastaların hayatının da riske girdiği belirtiliyor.

Lübnan temmuz ayında Irak ile bir anlaşmaya vararak döviz kullanmadan ticari mal ve hizmet karşılığında Bağdat’tan 1 milyon ton petrol temin edeceğini açıklamıştı. Beyrut bu petrolu, ihaleler yoluyla uluslararası firmalar üzerinden elektrik üretimine uygun ağır akaryakıt ile değiştirilmesini sağlamayı amaçlıyor.

Ancak tüm bir girişimler henüz akaryakıt piyasasına yansımadı.

İçme suyu krizi

Yine akaryakıt ve elektriğe bağlı çalışan bir başka alan, içme suyu pompalama ve su arıtma tesislerinin çalışmasındaki aksaklıklar nedeniyle ülke birden temiz suya erişememe sorunuyla karşı karşıya kaldı.

Zira akaryakıt krizinin sebep olduğu elektrik kesintileri, şebekeye su pompalama makineleri ve damacanayla satılan içme suyunu arıtma tesislerini olumsuz etkiledi. BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Lübnan’daki su dağıtım şebekesinin bakım onarım masraflarını döviz cinsinden ödeyemediği için çalışamadığını açıkladı.

Ülkenin farklı yerlerindeki su pompalama istasyonlarının çoğunun dört ila altı hafta içinde aşamalı olarak duracağını belirten kuruluş, ülke nüfusunun yüzde 71’inden fazlasına tekabül eden yaklaşık 4 milyon insanın suya erişememe tehlikesiyle karşı karşıya olduğu ifade ediyor.

Devletin şebeke suyunun yetersiz olduğundan uzun yıllardan beri tankerlerle su ihtiyaçlarını gidermeye alışmış Lübnanlılar, halihazırdaki akaryakıt krizinden dolayı tankerler de vatandaşın su ihtiyacını karşılamaya yetmiyor.

Ekmek krizi

[Fotoğraf: AP]

Yine akaryakıt ve elektrik krizi nedeniyle Lübnan’daki fırınlar da büyük ölçüde etkilenmiş durumda. Üretimdeki düşüş nedeniyle fırınların önünde uzun kuyruklar gündelik yaşamın bir parçası oldu.  

Lübnan'daki ekonomik kriz tüm hayati sektörleri nasıl felç etti?

Lübnan'daki ekonomik kriz tüm hayati sektörleri nasıl felç etti?

Lübnan'daki ekonomik kriz tüm hayati sektörleri nasıl felç etti?

Lübnan'daki ekonomik kriz tüm hayati sektörleri nasıl felç etti?

Lübnan'daki ekonomik kriz tüm hayati sektörleri nasıl felç etti?

Lübnan'daki ekonomik kriz tüm hayati sektörleri nasıl felç etti?

TRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Irak’ın orta ve güney kesimi tamamen elektriksiz kaldı

Published

on

By

Irak’ın orta ve güney kesiminde elektrikler tamamen kesildi. Başkent Bağdat başta olmak üzere ülkenin orta kesimindeki kentler ile güneydeki şehirlerde aniden elektrik kesintisi yaşandı.

Elektrik kesintilerine ilişkin Elektrik Bakanlığından ya da diğer ilgili kurumlardan henüz bir açıklama yapılmaması dikkati çekti.

Irak’ta ulusal elektrik hizmeti günlük ancak ortalama 5 ila 8 saat verilebiliyor.

Ülkede yıllardır çözüm bulunamayan elektrik kesintileri sorununa karşı çevre kirliliğine neden olan ücretli mahalle jeneratörleri devreye giriyor.

Devamını Oku

Dünya

Azerbaycan ile Ermenistan’ın parafladığı barış anlaşmasının metni açıklandı

Published

on

By

Azerbaycan ile Ermenistan’ın Beyaz Saray’da parafladığı “Barış ve Devletlerarası İlişkilerin Kurulmasına İlişkin Anlaşma”nın metni kamuoyuyla paylaşıldı.

Anlaşma metni, ABD Başkanı Donald Trump’ın ev sahipliğinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın Washington’da gerçekleştirdiği üçlü zirvede 2 ülkenin dışişleri bakanları tarafından paraflanmıştı.

Azerbaycan ve Ermenistan dışişleri bakanlıklarınca eş zamanlı olarak paylaşılan ve 17 maddeden oluşan anlaşma metni şöyle:

Madde 1 – Taraflar, eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin cumhuriyetleri arasındaki sınırların, ilgili bağımsız devletlerin uluslararası sınırları haline geldiği ve uluslararası toplum tarafından bu şekilde tanındığı teyit ederek birbirlerinin egemenliğini, toprak bütünlüğünü, uluslararası sınırlarının dokunulmazlığını ve siyasi bağımsızlığını tanıyor ve bunlara saygı gösteriyor.

Madde 2 – Taraflar, Madde 1’e tam uyarak, birbirlerine karşı hiçbir toprak iddialarının olmadığını teyit ediyor ve gelecekte de böyle bir iddiada bulunmayacaklarını onaylıyor. Taraflar, diğer tarafın toprak bütünlüğünü veya siyasi birliğini tamamen veya kısmen bölmeyi ya da zayıflatmayı amaçlayan herhangi bir eylemi planlamak, hazırlamak, teşvik etmek ve desteklemek dahil hiçbir eylemde bulunmayacaktır.

Madde 3 – Taraflar, karşılıklı ilişkilerinde, diğer tarafın toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına karşı güç kullanmaktan veya güç kullanma tehdidinde bulunmaktan ya da Birleşmiş Milletler Şartı’na aykırı herhangi bir şekilde hareket etmekten kaçınacaktır. Taraflar, kendi topraklarının üçüncü bir tarafça diğer tarafa karşı BM Şartı’na aykırı biçimde güç kullanımı amacıyla kullanılmasına izin vermeyecektir.

Madde 4 – Taraflar, birbirlerinin iç işlerine karışmaktan kaçınacaktır.

Madde 5 – Taraflar, bu anlaşmanın her iki tarafça onaylanmış şekillerini teati etmesinden sonra _____ gün içinde, 1961 ve 1963 tarihli Viyana Diplomatik ve Konsolosluk İlişkileri Sözleşmeleri hükümlerine uygun olarak aralarında diplomatik ilişkiler tesis edecektir.

Madde 6 – Taraflar, bu anlaşmanın 1. maddesi kapsamındaki yükümlülüklerini tam olarak yerine getirerek, devlet sınırının belirlenmesi ve işaretlenmesine ilişkin anlaşmanın sonuçlanması için ilgili komisyonlar aracılığıyla iyi niyetle müzakereler yürütecek.

Madde 7 – Taraflar, ortak sınırları boyunca üçüncü bir tarafın kuvvetlerini konuşlandırmayacaktır. Taraflar, ortak sınırlarının belirlenmesi ve ardından işaretlenmesi süreci tamamlanana kadar, sınır bölgelerinde güvenlik ve istikrarı sağlamak amacıyla, askeri alan da dahil olmak üzere, karşılıklı olarak üzerinde anlaşılmış güvenlik ve güven artırıcı tedbirleri uygulayacaktır.

Madde 8 – Hoşgörüsüzlük, ırkçı nefret ve ayrımcılık, ayrılıkçılık, şiddet içeren aşırılık ve terörizmin tüm biçimlerini kınayan taraflar, kendi yetki alanlarında bu gibi durumlarla mücadele edecek ve ilgili uluslararası yükümlülüklerine uyacaktır.

Madde 9 – Taraflar, her iki tarafın da dahil olduğu silahlı çatışmalardan kaynaklanan kayıp kişiler ve zorla kaybetme vakalarını çözmek için, doğrudan veya uygun olduğu durumlarda ilgili uluslararası kuruluşlarla işbirliği yaparak, söz konusu kişiler hakkında mevcut tüm bilgilerin paylaşımı da dahil olmak üzere önlemler alacaklardır.

Bu bağlamda, taraflar, ilgili kişilerin akıbetinin açıklığa kavuşturulmasının, uygun olduğu durumlarda kalıntılarının aranması ve iade edilmesinin ve gerekli soruşturma tedbirleri yoluyla onlar için adaletin sağlanmasının, uzlaştırma ve güven oluşturma aracı olarak önemini kabul etmektedirler. Bu konudaki ilgili yöntemler, ayrı bir anlaşmada ayrıntılı olarak görüşülecek ve kararlaştırılacaktır.

Madde 10 – Taraflar, ekonomi, transit ve ulaştırma, çevre, insani ve kültürel alanlar da dahil olmak üzere çeşitli alanlarda işbirliği kurmak amacıyla karşılıklı çıkarlara ilişkin ilgili konularda ayrı anlaşmalar akdedebilirler.

Madde 11 – Bu anlaşma, tarafların uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletlerin diğer üye devletleriyle akdettikleri antlaşmalar kapsamındaki hak ve yükümlülüklerine halel getirmeyecektir. Her bir taraf, kendisi ile herhangi bir üçüncü taraf arasında yürürlükte olan uluslararası anlaşmaların, bu anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerine halel getirmemesini sağlayacaktır.

Madde 12 – Taraflar, ikili ilişkilerinde uluslararası hukuka ve bu anlaşmaya göre hareket edeceklerdir. Taraflardan hiçbiri, bu anlaşmayı uygulamamak için kendi iç hukukunun hükümlerini gerekçe olarak kullanmayacaktır. Taraflar, bu anlaşmanın yürürlüğe girmesinden önce, Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi (1969) uyarınca, bu anlaşmanın amacına ve hedefine aykırı herhangi bir eylemde bulunmaktan kaçınacaklardır.

Madde 13 – Taraflar, bu anlaşmanın tam olarak uygulanmasını garanti eder ve bu anlaşmanın uygulanmasını izlemek üzere ikili komisyon kuracaklardır. Bu komisyon, taraflar arasında kararlaştırılacak usullere göre faaliyet gösterecektir.

Madde 14 – Taraflar, uluslararası hukuk ve karşılıklı ilişkilerinde kendilerini bağlayan antlaşmalar kapsamındaki hak ve yükümlülüklerine halel gelmeksizin, bu anlaşmanın yorumlanması veya uygulanmasıyla ilgili her türlü uyuşmazlığı, 13. maddede belirtilen komisyon aracılığıyla da dahil olmak üzere doğrudan istişareler yoluyla çözmeye çalışacaklardır. Bu istişareler altı ay içinde karşılıklı olarak kabul edilebilir bir sonuç vermezse, taraflar uyuşmazlığın barışçıl yollarla çözülmesi için diğer yollara başvuracaklardır.

Madde 15 – Taraflar, 14. maddeye halel gelmeksizin, bu anlaşmanın imzalanmasından önce aralarında herhangi bir hukuki temele dayalı olarak var olan tüm devletlerarası iddiaları, şikayetleri, itirazları, talepleri, yargılamaları ve uyuşmazlıkları, bu anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde geri çekecek, sonlandıracak veya başka bir şekilde çözüme kavuşturacak ve birbirlerine karşı bu tür iddiaları, şikayetleri, itirazları, talepleri ve yargılamaları başlatmayacaktır ve taraflardan herhangi birine karşı herhangi bir üçüncü tarafça başlatılan bu tür iddialara, şikayetlere, itirazlara, taleplere ve yargılamalara hiçbir şekilde dahil olmayacaklar. Taraflar, bu anlaşmaya aykırı olarak birbirlerine karşı diplomatik, enformasyon ve diğer alanlarda düşmanca adımlar atmayacak, bunları teşvik etmeyecek veya başka bir şekilde bu tür eylemlerde bulunmayacak ve bu amaçla düzenli olarak birbirleriyle istişare edeceklerdir.

Madde 16 – Bu anlaşma, tarafların ulusal mevzuatlarına uygun olarak iç prosedürlerin tamamlandığını bildiren belgelerin teati edilmesinden sonra yürürlüğe girecektir. Bu anlaşma, Birleşmiş Milletler Şartı’nın 102. Maddesi uyarınca tescil edilecektir.

Madde 17 – Bu anlaşma, Azerbaycanca, Ermenice ve İngilizce dillerinde düzenlenmiştir ve tüm metinler aynı derecede geçerlidir. Herhangi bir geçerli metin arasında hükmün anlamında farklılık olması durumunda, İngilizce metin esas alınacaktır.

Anlaşmanın paraflanması, yürürlüğe girdiği anlamına gelmiyor
2. Karabağ Savaşı’nın ardından, Cumhurbaşkanı Aliyev’in önerisiyle Azerbaycan ve Ermenistan barış müzakerelerine başlamıştı. Taraflar, Mart 2025’te anlaşma metni üzerinde mutabakata varmıştı. Beyaz Saray’da 8 Ağustos’ta düzenlenen üçlü zirvede ise metin paraflandı.

Ancak paraflama, anlaşmanın yürürlüğe girdiği anlamına gelmiyor. Anlaşma, Azerbaycan’a karşı toprak iddialarını içeren Ermenistan Anayasası değiştirildikten sonra imzalanarak resmiyet kazanacak.

Devamını Oku

Dünya

Rusya’da WhatsApp ve Telegram üzerinden aramalar engellenmeye başladı

Published

on

By

Rusya’da yaptırımlardan ötürü gerekli altyapı yenilemelerinin yapılamaması nedeniyle WhatsApp ve Telegram üzerinden aramalar engellenmeye başladı.

Downdetector verilerine göre, Rusya’da vatandaşlar, sabah saatlerinden itibaren WhatsApp ve Telegram üzerinden yapılan aramalarda sorun yaşadıkları bildiriminde bulundu.

Rus basınında çıkan haberlerde, ülkedeki mobil operatörlerin Rus hükümetine mektup yazarak, yaptırımlardan ötürü gerekli altyapı yenilemelerinin yapılamadığının iletildiği yer almıştı.

Buna karşın, internet trafiğinin ise arttığına işaret eden operatörlerin, trafiğin azaltılması için WhatsApp ve Telegram üzerinden aramaların engellenmesini talep ettiği belirtilmişti.

Konuya ilişkin resmi açıklama yapılmazken, bazı Rus yetkililer engellemenin telefon üzerinden dolandırıcılıkla mücadele için gerektiğini savunuyor.

Rus parlamentosunun alt kanadı Duma’dan bazı milletvekilleri, 18 Temmuz’da yaptıkları açıklamada, mesajlaşma uygulaması WhatsApp’ın ulusal güvenliği tehdit ettiği gerekçesiyle yasaklanması çağrısında bulunmuştu.

Devamını Oku

Trending

Reklam