Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Macron, nükleer denemeler için “borç” dedi ama özür dilemedi

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Fransız Polinezyası’na yaptığı ziyarette, ülkesinin burada 30 yıl boyunca yaptığı ve 100 binden fazla insanın etkilendiği 193 nükleer deneme için Polinezya’ya borçlu olduğunu belirtti ancak özür dilemedi.

Published

on

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Fransız Polinezyası’na ziyaretinde, başkent Papeete’de yaptığı konuşmada, Fransa’nın bölgede 1966-1996 döneminde yaptığı 193 nükleer denemenin yerel halkın sağlığını etkilediğini, ülkesinin Fransız Polinezyası’na borçlu olduğunu belirtti.

Macron, “Bu borç, özellikle 1966-1974’teki nükleer denemeleri burada yapmamızdan kaynaklanmaktadır, kesinlikle temiz olduğumuzu söyleyemeyiz.” ifadesini kullanarak, benzer testleri Fransa’da yapmayacaklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Macron, nükleer denemelerin mağdurlarının tazminat taleplerinin incelenmesi için çalışmaların hızlandırılacağını vurguladı.

Bana güvenmeyin

Konuşmasından önce 193 Nükleer Karşıtı Dernek üyelerine “Size, bugüne kadar bilgi paylaşılmayarak uzun süre yalan söylendikten sonra bana güvenmenizi söyleyemem.” diyen Macron, konuşmasında “Denemeleri yapan askerler size yalan söylemedi, aynı riskleri aldılar. Yalan yoktu, ordunun ölçmediği riskler vardı.” ifadesini kullandı.

Macron, yerel derneklerin talep ettiği gibi Fransa adına resmi özür dilemedi.

Fransa’nın nükleer denemelerin sonuçlarını gizlediği ortaya çıkmıştı

Disclose haber sitesi gazetecileri, Amerikan Princeton Üniversitesi ve İngiliz çevreci grup Interprt araştırmacıları, Fransa Savunma Bakanlığına ait gizliliği kaldırılmış “Mururoa Dosyaları” olarak adlandırılan 2 bin belgeyi inceleyerek, martta “Toxic” adıyla kitap yayımlamıştı.

Belgelerin incelenmesi ve hem Fransa’dan hem de Fransız Polinezyası’ndan onlarca kişiyle mülakatlar sonrası araştırmacılar, kitapta Fransa’nın bölgede 1966’da Aldebaran, 1971’de Encelade ve 1974’te Centaure nükleer denemelerinin radyasyon etkilerini yeniden kurgulamıştı.

Fransa’nın denemelerin etkilerini bazen kasti olarak daha az hesapladığı vurgulanan kitapta, radyasyon seviyesinin Fransa Atom Enerji Komisyonunca 2006’da hesaplanandan ve kurbanlara tazminde referans alınan miktardan 10 kata kadar daha fazla olduğu kaydedilmişti.

“Nükleer denemeler 100 binden fazla kişiyi etkiledi”

Kitap, Fransız yetkililerin nükleer denemelerin Ada halkının sağlığı üzerindeki gerçek etkisini 50 yıl boyunca sakladığı sonucuna varmıştı.

Şu ana kadar sadece 63 sivil Fransız Polinezyası vatandaşına nükleer deneme sonucu ortaya çıkan radyasyona maruz kaldığı için tazminat ödendiğini duyuran Disclose sitesine göre, bölgedeki nükleer denemeler 100 binden fazla kişiyi etkiledi.

Polinezya Hükümet Başkanı Fritch, 60 yıllık inkar, sindirme, hor görmenin bir anda silinemeyeceğini belirterek konuyu Fransa yönetimiyle konuşmayı talep etmişti.

Temmuz başında Paris’te Fransa ve Fransız Polinezyası taraflarının katılımıyla 2 günlük yuvarlak masa toplantısı düzenlendi, toplantıya Fransız Polinezyası Hükümet Başkanı Edouard Fritch, Fransa ve Fransız Polinezyası’ndan seçilmiş yetkililer, bakanlar ve sivil toplum kuruluşları katıldı.

Fransız Polinezyası muhalefeti toplantıyı boykot etmişti.

TRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

İsrail, bir kez daha Sana Havalimanını bombaladı

Published

on

By

İsrail ordusuna ait savaş uçaklarının bir kez daha Yemen’in başkenti Sana’da yer alan havalimanını bombaladığı bildirildi.

Savunma Bakanı Yisrael Katz yaptığı yazılı açıklamada, İsrail uçaklarının Sana Havalimanına hava saldırısı düzenlediğini belirtti.

Katz, saldırıda Sana Havalimanında “İran destekli Husilerin kullandığı son uçağın da imha edildiğini” iddia etti.

Açıklamada Katz, Yemen’de limanların da hedef alınmaya devam edileceği tehdidinde bulundu.

İsrail ordusuna ait savaş uçakları, 7 Mayıs’ta Sana Havalimanı dahil olmak üzere Yemen’de birçok noktaya hava saldırısı düzenlemişti.

Yolcu uçaklarının da hedef alındığı saldırılar sonrası ağır hasar oluşan Sana Havalimanında uçuşlara 17 Mayıs’a kadar ara verilmişti.

TAK/BRT

Devamını Oku

Dünya

Azerbaycan’ın bağımsızlığının 107. yılı

Published

on

By

“Bir kere yükselen bayrak, bir daha inmez…” Azerbaycan’da 28 Mayıs 1918’de ilan edilen bağımsızlığın 107. yılı kutlanıyor.

Azerbaycan’ın bağımsızlığı, 28 Mayıs 1918’de Gürcistan’ın başkenti Tiflis’te, Mehmet Emin Resulzade başkanlığındaki Azerbaycan Milli Şurası tarafından ilan edildi.

Milli Şura’nın kabul ettiği “İstiklal Bildirisi”nde, ülkenin yönetim şeklinin cumhuriyet olduğu belirtildi.

Tarih sahnesinde var olduğu 23 aylık kısa sürede ekonomi, eğitim, din ve vicdan özgürlüğü alanında reformlar yapılan, tüm yurttaşlara eşit haklar, kadınlara seçme hakkı tanıyan Azerbaycan, “Müslüman doğunun ilk demokratik cumhuriyeti” olarak kabul ediliyor.

Azerbaycanlılar, bağımsızlığın hemen ardından geçici hükümet oluşturdu. Hükümet, Bakü Ermeni ve Bolşevik çetelerinin işgali altında olduğu için bir süre ülkenin ikinci büyük kenti Gence’de faaliyet gösterdi.

Bakü’nün Fatihi: Nuri Paşa
Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilk tanıyan Osmanlı devleti oldu. İki devlet arasında 4 Haziran 1918’de anlaşma imzalandı. Bu kapsamda dönemin Harbiye Nazırı Enver Paşa, kardeşi Nuri Paşa (Killigil) komutasında bir ordu kurarak Azerbaycan’a yardım gönderdi.

“Kafkas İslam Ordusu” ismi verilen ordu, 15 Eylül 1918’de Bakü’yü kurtardı ve hükümet buraya taşındı. Kafkas İslam Ordusu, Bakü’nün kurtuluşu için yaptığı savaşlarda 1130 şehit verdi.

Azerbaycan’da kısa sürede ekonomi, eğitim, din ve vicdan özgürlüğü alanında reformlar yapılarak ülke tarihinde ilklere imza atıldı. Irk, din, mezhep ve cinsiyet farkı gözetmeksizin tüm yurttaşlara eşit haklar tanındı.

Türk dili, devlet dili olarak ilan edildi
Azerbaycan, Müslüman doğuda kadınlara seçme hakkı tanıyan ilk ülke oldu. Ülkenin kendi para birimi ve posta pulları tedavüle girdi, Devlet Bankası ve Bakü Devlet Üniversitesi kuruldu.

Dış tehditlere karşı 26 Haziran’da Azerbaycan kendi ordusunu kurdu ve bu ordunun oluşumunda Osmanlı subayları önemli rol oynadı.

Hükümetin 27 Haziran 1918’de aldığı kararla, Türk dili, devlet dili olarak ilan edildi. Daha önce çoğunda Rusça eğitim yapılan ortaokullarda, Türkçe eğitim yapılması zorunlu kılındı.

7 Aralık 1918’de 120 sandalyelik parlamento faaliyete başladı. Ülkedeki tüm siyasi parti ve etnik grupların temsil edildiği parlamento, faaliyet gösterdiği 17 ay süresince 230 yasa tasarısını kabul etti.

Azerbaycan’ın kurucusu kabul edilen “Mehmet Emin Resulzade”
Azerbaycan Cumhuriyeti, 28 Nisan 1920’de Sovyet ordusunun ülkeyi işgaliyle son buldu.

Hükümet yöneticileri ve aydınların çoğu ülkeyi terk etti fakat hepsi Azerbaycan davasını hayatlarının sonuna kadar yaşattı.

Azerbaycan’ın kurucusu olarak kabul edilen Mehmet Emin Resulzade, yaşamının son dönemlerini Türkiye’de geçirdi. 1949’da Ankara’da Azerbaycan Kültür Derneğini kurdu, kitaplar yazıp, konferanslar düzenleyerek ülkesinin durumunu anlatmayı sürdürdü.

Resulzade’nin, “Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez” sözleri, yıllar sonra tüm Azerbaycanlılar için slogan haline geldi.

Azerbaycan, Sovyetlerin dağılmasının ardından tekrar bağımsızlığını ilan etti.

Bağımsızlık bildirgesinde, ülkenin, 1918-20 döneminde faaliyet gösteren Azerbaycan Cumhuriyeti’nin varisi kabul edildiği belirtildi.

Devamını Oku

Dünya

Fanatik Yahudiler, Mescid-i Aksa’ya baskın düzenledi

Published

on

By

Fanatik Yahudiler, İsrail polisi korumasında işgal altındaki Doğu Kudüs’te yer alan Mescid-i Aksa’ya baskın düzenledi.

Filsitin resmi ajansı WAFA’nın haberine göre, Kudüs’ün Eski Şehir bölgesinde, özellikle Mescid-i Aksa’nın kapılarında yüzlerce İsrail polis konuşlandırıldı. Eski Şehir’in ve Mescid-i Aksa’nın girişlerinde askeri önlemler artırıldı ve ibadet etmek isteyen Filistinlilerin girişine kısıtlamalar getirildi.

Daha sonra onlarca fanatik Yahudi, gruplar halinde Mescid-i Aksa’ya girerek, avlularında provokatif turlar düzenledi ve İsrail güçlerinin koruması altında ayinler gerçekleştirdi.

– Mescid-i Aksa baskınları

Mescid-i Aksa, İsrail ile Ürdün arasında 26 Ekim 1994’te imzalanan barış antlaşmasına göre Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Mukaddesat Bakanlığına bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin himayesinde bulunuyor.

İsrailliler, 2003’ten bu yana idarenin izni olmadan İsrail’in tek taraflı kararıyla polis eşliğinde kutsal mabet Mescid-i Aksa’ya giriyor. Bu girişleri baskın olarak nitelendiren Kudüs İslami Vakıflar İdaresi, Müslümanların egemenliğinin ihlal edildiğini vurguluyor.

İsrailliler, içinde Kıble Mescidi ile Kubbetu’s Sahra’nın yanı sıra müze, medreseler ve büyük avlunun yer aldığı Mescid-i Aksa Külliyesi altında, “Süleyman Mabedi kalıntılarının bulunduğu” iddiasıyla kazı çalışmaları yapıyor.

İsrail yönetimi, Mescid-i Aksa’da “sadece Müslümanların ibadet edebildiği diğer dinlerin mensuplarınınsa sadece ziyaret edebileceği” tarihi statükonun korunduğunu savunuyor.

Ancak fanatik Yahudilerin, İsrail polisi korumasında Aksa’ya düzenledikleri baskınlarda dua etmeleri ve dini ritüeller icra etmeleri sıkça kameralara yansıyor

Devamını Oku

Trending

Reklam