Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Meclis Genel Kurulu, güncel konuşmalarla devam ediyor

Published

on

Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu, güncel konuşmalarla devam ediyor.

Bugün yasama yılının son toplantısını yapan Genel Kurul’da milletvekilleri ülkedeki son gelişmelere ilişkin söz alıyor.

– Akpınar

Demokrat Parti (DP) Girne Milletvekili Serhat Akpınar, yükseköğretim, ekonomi ve güncel gelişmeler konusunda yaptığı konuşmasında, Barış Harekatı’nın 50’nci yılının kutlanacağı bu dönemde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından yapılan son girişimlerin değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.

Barış Harekatı’yla birlikte Mehmetçiğin adaya ayak basmasıyla barışın geldiğini belirten ve Kıbrıs Türk halkının o güne kadar yaşadığı acılara dikkat çeken Akpınar, “20 Temmuz’u ve Kıbrıs Türk direnişini hatırlamalı ve hatırlatmalıyız.” dedi.

Akpınar, ocak ayında Rum yönetimi tarafından çıkarılan Avrupa tutuklama emriyle İtalya’da Avukat Akan Kürşat’ın tutuklandığını ve yargılandığını hatırlattı. Bu sürece ilişkin birçok bilginin kamuoyuyla paylaşılmadığını ancak izole ve istisnai bir tutuklama olduğunun ifade edildiğini söyleyen Akpınar, ardından yaşanan benzer tutuklama ve gelişmelerin bunun ifade edildiği şekilde bağımsız bir durum olmadığını düşünmeye yönelttiğini belirtti.

Benzer bir operasyonun KKTC’deki üniversitelere yönelik de sürdürüldüğü söyleyen Akpınar, Rum yönetiminin yakın zamanda Avrupa’da yükseköğretim alanında yetkili kuruluş olan ENQA’ya, ülkedeki üniversiteler ve insan kaçakçılığı konusunu iliştiren bir başvuruda bulunduğunu anımsattı, bu konuda bir soruşturma ve yaptırım yapılıp yapılmayacağının meçhul olduğunu söyledi.

“İnsan kaçakçılığı sorununun kökeni üniversiteler değildir. Dünyanın hiçbir yerinde bu sorunun kökeni üniversiteler olmamıştır. Mülteci sorunu, fırsat eşitsizliğin doğurduğu küresel bir sorundur.” diyen Akpınar, bu konunun üniversitelerle bağlantılı gündeme getirilmesinin Rum yönetiminin rekabeti azaltmak adına attığı bir adım olduğunu savundu.

Bunun yanında, Güney Kıbrıs’ta diğer ülke üniversitelerinin uydu kampüslerin açılmasının önünü açacak adım atıldığına işaret eden Akpınar, kuzeyde de aynı şekilde küreselleşmenin yolunu açacak adımların atılması, üniversitelerin dış dünyaya açılmasını sağlayacak şekilde güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti.

– Baybars

Gazimağusa Bağımsız Milletvekili Ayşegül Baybars da söz alarak, haftaya yapılması planlanan Meclis Genel Kurulu Olağanüstü Oturumu’na değindi, bu oturumun sağlık, eğitim sıkıntıları gibi ülkenin önemli ihtiyaçlarının ele alınacağı bir oturum olmadığını, “kaçak yaşamla mücadeledeki tüm çalışmaları bertaraf edecek af yasasının geçirilmesi” amacıyla olacağını söyledi.

Baybars, 3 Kasım 2021 tarihinde çıkarılan genel affın ardından, bu affın çıkarılan son af olduğu ve sonrasında büyük tedbirler alınacağı sözü verildiğini savunarak, bir yıl ardından yeni bir genel af çıkarıldığı ve benzer vaatlerde bulunulduğunu ifade etti.

Milletvekili Baybars, yapılması planlanan affın yatırımını yapan, vergilerini ödeyen işverene verilen bir ceza olduğunu, hükümetin işverenlere “Kayıt dışı tutmaya devam edin. Çünkü ben her yıl af çıkarıyorum” mesajını verdiğini ileri sürdü.

Kıbrıs Türk Ticaret Odası ve Sanayi Odası gibi temsilcilerin de bu af hakkında olumsuz görüşleri olduğunu kaydeden Baybars, “hükümetin hangi sektörlerle, hangi ihtiyaçtan dolayı bu kararı aldığını” sordu.

Baybars, Milletvekili Akpınar’ın konuşmasındaki insan kaçakçılığına ilişkin ifadelerini de anımsatarak, bu affın üniversitelerin akreditasyonlarını kaybetme riskine de neden olabileceğini vurguladı.

Hükümet programında yer alan bazı vaatleri okuyan, bu vaatlerin arasında yerli işgücünün artırılması, kayıt dışılığının önlenmesi olduğunu anımsatan Baybars, Çalışma Bakanlığı’nın bu konularda ne yaptığını sordu, yapılanların bu ülke insanına ve çalışma hayatını olumsuz etkileyen adımlar olduğunu iddia etti.

İçişleri Bakanı Dursun Oğuz’un çıkarılması planlanan afla çelişen, geçmişte yaptığı bazı açıklamaları olduğunu da söyleyen Baybars, “Bu yapılanlar sizin bu ülkeyi zerre sevmediğinizi, ülke insanlarına zerre sorumluluk duymadığınızı gösteriyor.” dedi.

– Rogers

Girne Bağımsız Milletvekili Jale Refik Rogers ise “Günü Kurtarma Hükümeti ve Sürdürülebilirlik Sorunsalı” konulu bir konuşma yaptı.

Rogers, ülkede sürdürülebilirliğin sağlaması gerekliliğini vurguladığı konuşmasında, bu çerçevede çevre, ekonomik gelişme ve sosyal eşitlik boyutlarına değindi. Söz konusu üç unsur arasında en önemlisi olarak kabul edilebilecek unsurun çevre olduğunu kaydeden Rogers, özellikle enerji verimliliği konusunda ülkede gelinebilecek en kötü noktada olunduğunu savunarak, halkın artık bu konuları sorgulamayı bıraktığını söyledi.

Kabloyla elektrik gibi enerji alternatiflerinin değerlendirilebileceğini, buna kimsenin karşı olmadığını söyleyen ancak bir ülkenin kurulu gücünün muhakkak olması gerektiğini belirten Rogers, bu noktada hükümetin yatırım eksikliğini eleştirdi, “Bilerek, isteyerek halk sağlığı tehlikeye atılıyor. Halk zehirleniyor.” dedi.

Güneş enerjisinden daha fazla yararlanabilmek için tribün ve altyapı yatırımı yapılması gerektiğini ifade eden Rogers, geçen günlerde yaşanan ve öğrencilerin sınavlarından bir gün önceye denk gelen elektrik kesintilerini hatırlattı.

Milletvekili Rogers, atıklar ve çöplüklere ilişkin sıkıntılara da değinerek, Güngör Çöplüğü’nde iyileştirmelere gidilmemesinden dolayı çöplüğün kapasitesini beklenenden çok daha kısa sürede doluyor olduğunu savundu. Rogers, hükümetin bu konuda da bir plan veya projesinin olmadığını dile getirdi; Güngör’de yapılması gerekenlerin yapılmadığı takdirde, yeni bir çöplüğe ihtiyaç duyulacağı konusunda uyardı.

Bakanlığın plastik yasağına karşın plastik kullanımına devam edildiğini söyleyen Rogers, toplumda çevre bilinci konusundaki eksikliğe dikkat çekti.

Su konusunda da yatırım ve plan konusunda büyük eksiklikler olduğunu öne süren Rogers, motor bozulduğundan dolayı geçen günlerde adanın susuz kaldığı günler yaşandığını kaydetti.

“Ormanlarla ilgili ne yapıyoruz? Koca bir hiç.” diye konuşan Rogers, bir yangın durumunda Türkiye’den gelecek yardıma dayanıldığını belirterek, mevcut ekipmanın ve yapının yetersiz olduğunu söyledi. Ormanlarda itfaiyenin yanında Sivil Savunma’nın da sorumlu olduğunu hatırlatan Rogers, Sivil Savunma’nın bütçesi olmasına rağmen münhal için hükümetten yetki alamadığını söyledi.

Rogers, ekonomik büyümenin doğal kaynakları tüketmeden ve eşitsizliği artırmadan yapılması gerektiğini ifade ederek, ülkede ekonomik kazanımın sadece bugünü düşünerek yapıldığı düşüncesini paylaştı.

Ülkedeki çarpık yapılaşma ve imar planları hakkında da konuşan Rogers, üstyapının gelişirken, altyapının sıfırda kaldığını iddia ederek, hükümetin bütün bunlara göz yumduğunu buna rağmen hızlı ve plansız şekilde taşınmaz malların yabancılar tarafından alınmasına karşın bir yasa geçirdiğini ve bu yasanın işleri daha da belirsiz hale getirdiği, yatırımcıları korkuttuğunu savundu.

Milletvekili Rogers, ekonomide sürdürebilirliğin uzun soluklu bir planlamaya ihtiyaç duyduğunu belirterek, planlama yapılırken gelecek nesillerin düşünülmesi gerektiğini söyledi.

Bina yapımlarıyla birlikte yol yapımının da geliştirilmesinin önemine dikkat çeken Rogers, yollarda gerekli iyileştirmelerin yapılmamasının trafik kazalarında artışa neden olduğunu söyledi, bu noktada toplu taşıma ihtiyacının da altını çizdi.

– Arıklı

Milletvekillerinin ardından söz alan Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı, Rogers’ın Kıb-Tek ve elektrik konusundaki eleştirilerine yanıt vererek, 425 MW çalışabilir kapasite olduğunu, bunun 280’i Kıb-Tek’ten, 145’inin AKSA’dan geldiğini kaydetti.

Teknecik’teki üretimin tam gerçekleşemediğini, zaman zaman ciddi aksilikler yaşandığını belirten Arıklı, jeneratörlerin ciddi bir bakıma ihtiyacı olduğunu, bir kısmının çalışamaz hale geldiğini söyledi; bu konudaki çalışmalara değindi.

Arıklı, kısa zamanda jeneratörlerin bakımının yapılması için çalışıldığını kaydederek, iletim hatlarındaki problem dolayısıyla AKSA’nın da sıkıntı yaşadığını ve iletim hatlarının yenileceğini söyledi.

Yatırımın gerekliliğine vurgu yapan Arıklı, “İletim hatlarında yapılması gerekeni yapmazsak, trafoları yenilemezsek, Teknecik’e yapacağımız yatırımın anlamı kalmıyor.” dedi.

Elektrikte kilovat başına ortalama 1 lira zarar edildiğine dikkat çeken Arıklı, AKSA olmazsa Kıb-Tek’in enerjiyi çok daha pahalıya satmak zorunda kalacağını kaydetti.

Arıklı, 2008’de Kıb-Tek AKSA’ya sözleşmeye uymadığı için para cezası kestiğini ve dönemin Maliye Bakanı Ahmet Uzun’un ceza kesilmesini engellediğini söyleyerek, “Oradaki bu yapı devam ettiği sürece elektrik konusunu konuşmaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı. Arıklı, iktidar ile muhalefetin konuyu birlikte masaya yatırması gerektiğini, konunun siyaset üstü ele alınması gerektiğini vurguladı.

Toplu taşımacılık konusunda ise belli bir noktaya geldiklerini belirten Arıklı, yasal prosedürleri tamamlandıktan sonra toplu taşıma konusunda ciddi adımlar atılacağını kaydetti.

Kuzey Çevre Yolu’nun aydınlatılması için yaklaşık 2,2 milyon dolarlık bir kaynak gerektiğini söyleyen Arıklı, bu kaynağı bulmaya hazır olduğunu Maliye Bakanı’na ilettiğini bildirdi. Bakan Arıklı, bu yılki trafik kazalarının tamamının alkol, dikkatsiz sürüş ve hızdan kaynaklı olduğunu belirtti.

Arıklı, T&T’nin temmuz ayının ilk haftası gerekli ödemelerin yapılmasıyla, Ercan’ın elektriğinde normal tarifeye geçeceğini de ekledi.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Hasipoğlu: “İsrail-İran çatışmasına ABD’nin müdahil olmasıyla gelişmeleri endişeyle takip ediyoruz”

Published

on

By

Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Sekreteri Oğuzhan Hasipoğlu, İsrail-İran çatışmasına Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) müdahil olmasıyla gelişmeleri “endişeyle takip ettiklerini” söyledi

Hasipoğlu, bölgesel gelişmeler ve güncel konularla ilgili yazılı açıklama yaptı.

İran’ın Birleşmiş Milletlerden ABD’nin İran’a saldırısının incelenmesi ve kınanması talebiyle BM Güvenlik Konseyinden (BMGK) “acil oturum” talep ettiğini belirten Hasipoğlu, “Savaştaki füzelerin hedefinin nükleer tesis boyutuna gelmesi, içinde bulunduğumuz coğrafya için daha da endişe verici bir boyuta dönüştürmüştür” dedi.

-BM Güvenlik Konseyi “barış gücü değil izleme konseyi”

BM’nin barış gücü olmaktan artık çıkarak bir izleme konseyine dönüştüğünü söyleyen Hasipoğlu, “ ABD, Rusya gibi büyük devletlerin daimi üye olup veto haklarının olmasından dolayı Güvenlik Konseyinden mazlum halkları koruyacak, yaptırım içeren, önleyici kararlar çıkamamaktadır. Güçlünün haklı olduğu, hiçbir Batılı ya da Müslüman ülkenin kınamanın ötesine geçmediği BM ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi toplantılarına şahitlik ediyoruz. Bunu daha önce Bosna’da, en son en acı şekilde Gazze’de Filistinlilerin yaşadıklarıyla ve bu yapıların karar alamadığını görüyoruz” dedi

BM’nin bugün ABD – İsrail müttefikliğinin yaptığı saldırıları izlemekle yetindiğini ve asli görevini yapamadığını ifade eden Hasipoğu , İsrail ile İran arasındaki çatışmaların da 10’uncu gününe girdiği şu günlerde izleyici koltuğunda oturmaya devam ettiğini belirtti.

– “Aynı tecrübeyi Kıbrıslı Türkler olarak bizler de hem sahada hem masada yaşadık”

Hasipoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Aynı tecrübeyi Kıbrıslı Türkler olarak bizler de hem sahada hem masada yaşadık . 1974 öncesi Rum saldırıları karşısında BM’nin izleyici rolü ve alınan güvenlik konseyi kararları ortadadır. Keza, 1979 yılından itibaren başlayan federasyon müzakerelerinde, Rum tarafının uzlaşmaz tutumuna ek olarak , BM’in yapısal bozukluğundan dolayı çözüm de sağlanamamıştır . 1974 öncesinde Rum mezalimliğine tanıklık eden BM, sonraki federasyon görüşme süreçlerinde ise çözüm anlamında masaya getirdiği tüm plan ve önerilerine ‘Evet’ diyen Kıbrıs Türk halkına hak ettiği değeri ve statüyü vermek yerine , ‘Hayır’ diyen tarafın ödüllendirmeye devam etmiştir. Diğer bir ifadeyle BM müzakere süreci ile ilgili bir nihai tespit yapmaktan kaçınmış, hep Rum tarafının istediği şekilde bir çözüm arayışı içerisinde olmaya çalışıp, Rum tarafının içerisinde bulunduğu konfor alnının muhafaza etmesine çanak tutmuştur. Halbuki görüşme süreçlerini hamisi konumunda olan BM, Rum tarafının retçi tavırları sonrasında gerekli kararları alıp, Rum tarafını rahatsız edebilseydi, belki de bizlerin arzu ettiği çözüm modeli bugün hayat bulmuş olacaktı”

-Hakan Fidan’ın son açıklaması

Türkiye Dışişleri Bakanı Fidan’ın İslam İşbirliği Teşkilatı (IIT) mesajını değerlendiren Hasipoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Dünya, özellikle de bölgemiz, iyice ateş çemberine dönerken, Kıbrıs Türk halkının yegane güvencesinin ve en büyük destekçisinin Anavatan Türkiye olduğuna, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın son açıklamalarıyla bir kez daha tanıklık ettik. Hakan Fidan’ın KKTC’nin gözlemci üye olarak yer aldığı İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi 51. Oturumu’nun açılışında yaptığı konuşmada, Kıbrıs Türk halkına yer vermesi son derece önemli ve anlamlıdır. Kıbrıs Türk halkının yaşamakta olduğu izolasyon çemberinin aşılması gerektiğine vurgu yapan Hakan Fidan, doğrudan temas çağrısıyla da Anavatan Türkiye’nin milli dava Kıbrıs konusundaki politikasını da dünya kamuoyuna hatırlatmıştır.

Bu vesileyle, haklı davamızın her platformda yankı bulması için sözünü sakınmaktan çekinmeyen Anavatan Türkiye’mize ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a yürekten teşekkür ediyor, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın, KKTC ve Kıbrıs Türk halkı ile ekonomik, siyasi, kültürel ilişkilerini daha da artıracağına inanıyoruz”

-“Rum tarafı tüm adanın güvenliğini riske sokuyor “

Hasipoğlu, Kıbrıs Rum liderliği ve Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Hristodulidis’in son dönemde bazı ülkelerle yaptığı askeri anlaşmalar, silahlanma faaliyetleri ve tek taraflı eylemlerinin, Kıbrıs adasının tamamını ciddi bir tehlike altına soktuğunu söyledi.

Hasipoğlu, “Şimdilerde ise Amerika – İsrail yuvalanmasına sahasını açarak tüm adayı riske sokmaktadır. Kıbrıs Türk halkı olarak, Rum tarafının bizleri ortak düşman olarak gören İsrail’den farklı bir zihniyette olmadığını çok iyi biliyoruz. Bundan sonra sıra size gelecek zihniyetinin bir tezahürü olarak, bizi bu adada azınlık olarak gören, eşit kabul etmeyen ve ilk fırsatta, tıpkı Gazze’deki Filistinliler gibi, kendi ana yurdumuzda yok etmeye çalışan acımasız bir zihniyetle karşı karşıyayız” dedi

Hasipoğlu , GKRY’nin limanlarını başta ABD, İsrail ve Fransa olmak üzere birçok ülkeye açtığına dikkati çekerek, “Kıbrıs adası, tam bir barut fıçısı ama bizim halkımızın güvencesi güçlü Türkiye Cumhuriyeti’dir.” diye konuştu.

Gazimağusa’dan görülen füzelere şahitlik eden biri olarak, savaşı yakın hissetmenin kaygı verici olduğunu söyleyen Hasipoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Özellikle Crans Montana başta olmak üzere geçmiş federasyon görüşme süreçlerinde Rum tarafının Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin ve askerinin olmayacağı bir sistemde ısrar ederek masayı devirmesinin sebebini o dönemlerde idrak edemeyenler, şimdi garanti sisteminin önemini daha da iyi anlamalıdırlar. Rum – İsrail zihniyeti, bizleri azınlık gören, bundan sonra da sıra size gelecek zihniyetidir . Bu yüzden geçmişte olduğu gibi bu süreçleri tekrar başlatmak isteyenler, son yıllarda yaşanan savaşları ve soykırımları iyi analiz edip içselleştirmeleri gerekmektedir . Son yıllarda yaşanan gelişmeleri de dikkate alarak Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin devamlılığı UBP’nin kırmızı çizgisi olduğunu bir kez daha belirtir, söz sahibi olduğumuz müddetçe, halkımızın varlığı ve güvenliği için savunmaya devam edeceğimizi vurgularız”

Devamını Oku

Kıbrıs

Gazimağusa Limanı’nda çöken yolun altında içinde tarihi eserler bulunan mezar olduğu düşünülen mağara bulundu

Published

on

By

Gazimağusa Limanı’nda yolun çökmesiyle toprak altında kalan tarih de gün yüzüne çıktı.

Eski Eserler ve Müzeler Dairesi Müdürü Emine Emel Ziba konuyla ilgili BRT Gazimaĝusa muhabirine bilgi verdi.

Ziba, yolun bir bölümünde çökme olduğuna dair arandığını ifade ederek, Eski Eserler ve Müzeler Dairesi Gazimağusa Bölge Sorumlusuna bilgi verdiğini dile getirdi.

Teknik kurul tarafından incelemeler yapıldığını belirten Ziba, açığa çıkan mağaranın içerisinde tarihi eserlerin de bulunduğu bir mezar olduğunun düşünüldüğünü vurguladı.

Bölgede gerekli güvenlik önlemlerinin alındığını belirten Ziba, Pazartesi itibariyle kazı çalışmalarına başlanacağını sözlerine ekledi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Girne’de denizde yüzerken rahatsızlanan Gülseven yaşamını yitirdi

Published

on

By

Girne’de denizde yüzdüğü sırada muhtemelen rahatsızlanarak boğulma tehlikesi geçiren 80 yaşındaki Emel Gülseven tüm müdahalelere rağmen yaşamını yitirdi.

Polis Basın Subaylığından yapılan açıklamaya göre, Girne’de sakin Emel Gülseven bu sabah Karaoğlanoğlu’nda denizde yüzdüğü sırada muhtemelen rahatsızlanarak boğulma tehlikesi geçirdi.

Bölgede bulunanların yardımı ile sahile çıkarılarak ambulans ile Girne Dr. Akçiçek Hastanesinde kaldırılan Gülseven, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak yaşamını yitirdi.

Devamını Oku

Trending

Reklam