Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Meclis Genel Kurulu güncel konuşmalarla sürüyor

Published

on

Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu vekillerin güncel konuşmalarıyla sürüyor.

CTP Milletvekili Erkut Şahali, “Üniversitelerimizle baş örtüsü arasına sıkışan siyaset ve hükümetin edilgen hali” konulu konuşma yaptı.

Zor zamanlardan geçildiğini söyleyen Şahali, halkı tedirgin edecek birden çok sebep olduğuna işaret ederek, hükümete “sinik olma” eleştirisinde bulundu. Üniversitelerin ticarethane olmadığını vurgulayan Şahali, yükseköğrenimin “rayından çıktığını” savundu.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesinin KKTC üniversitelerini de etkilediğini kaydeden Şahali, KKTC’den alınan diplomaların iptal edilmesine dair soru işaretlerinin ortadan kalkması için gerekli adımların atılması gerektiğini belirtti.

KKTC’deki üniversitelerin sağlıklı bir şekilde denetlenmediğini söyleyen Şahali, yükseköğrenimdeki türbülansı durdurmak için devletin ne yaptığını sordu. Türkiye uyruklu öğrencilerin, yabancı uyruklu öğrencilerin yüzde 60’ına denk geldiğini belirten Şahali, yerleştirme sınavları ve tercihlere çok az zaman kaldığını dile getirerek bir an önce mevcut durumun çözülmesi gerektiğini kaydetti.

Hükümeti “başörtüsü krizi” yaratmakla da suçlayan Şahali, yetkililerin bu konuda yaptığı açıklamaları da eleştirdi. “Başörtüsü hassasiyeti istismar ediliyor” diyen Şahali, hükümet mensuplarının yurttaşların bir kısmının ötekileştirdiğini ve “kendine aitmiş gibi” göstermeye çalıştığını öne sürdü.

“Çok sesli bir koro… Her birinizi dinleyip, her birinize hükümet muamelesi yapmamızı bekliyorsunuz. Böyle bir şey yoktur” diye konuşan Şahali, dünkü gelişmeler sonrası sadece yetki sahibi olanların konuşması gerektiğini dile getirdi.

DP Milletvekili, Girne Amerikan Üniversitesi Kurucu Rektörü Serhat Akpınar da söz alarak, Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali konusunda açıklamalar yaptı.

Olayın YÖDAK’ın kurulmadığı bir dönemde yaşandığını kaydeden Akpınar, GAÜ’nün 1985 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile kurulduğunu ve ilk öğrencilerini kabul ettiğini belirtti. Akpınar, o dönem denklik sürecini Türkiye Talim Terbiye Kurulu’nun üstlendiğini ve kuruldan Sevinç Atabay isimli bir yetkilinin gelerek GAÜ’nün denetim sürecini başlattığını belirtti. Kendilerine üniversitenin İngiltere ya da Amerika’daki bir üniversite ile iş birliği anlaşması yapmasının önerildiğini, kendilerinin de Southeastern Üniversitesi ile bu süreci yürüttüklerini söyledi.

“O dönem YÖK hem hazırlık okulunu, hem de erkek öğrencilerin askerlik tecillerini kabul ediyordu. 1991 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı da mezuniyet törenine katılmıştı” diyen Akpınar o dönem tüm öğrencilerin Southeastern Üniversitesi mezunu olduğunu belirtti.

KKTC’de kurulan üniversitelerde o yıllarda öğrencilerin yatay geçiş hakkını kullandığını ve sadece İmamoğlu’nun değil başkalarının da farklı üniversitelere yatay geçiş yaptığını anlatan Akpınar “Bizde bir çıkış işlemi var, yatay geçiş işlemi yok” dedi. Akpınar, yatay geçişin Southeastern Üniversitesi öğrencisi olarak yapıldığını belirtti.

Adadaki tüm üniversitelerin kontenjanla öğrenci almak üzere 1993’te ÖSYM kitapçığına girdiğini söyleyen Akpınar, öncesinde öğrencilerin lise mezunu ya da ÖSS sonuçları ile kayıt yapabildiğini, bunun da tamamıyla yasal bir süreç olduğunu belirtti. Sonraki dönemlerde KKTC üniversitelerinden mezunların denklikleriyle ilgili herhangi bir sorun yaşamadığını dile getiren Akpınar “Bugüne kadar hiçbir öğrencimiz denklik sorunu yaşamamıştır” diye konuştu.

YÖK’ün Southeastern Üniversitesi öğrencilerini kabul ettiğine dair belgelerin ellerinde olduğunu ve bunları YÖK’le paylaştıklarını dile getiren Akpınar, işin KKTC üniversitelerini linç eden bir noktaya geldiğini söyleyerek yetkili kurumlara bu anlamda ciddi bir görev düştüğünü belirtti.

Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu ise söz alarak bakanlık olarak YÖK’le uzun zamandır temasta olduklarını belirtti. YÖK’le sorunların çözülmesi için birkaç kez protokol imzaladıklarını kaydeden Çavuşoğlu, KKTC üniversitelerin ÖSYM kitapçığına 1993’te girdiğini söyleyerek, Akpınar’ın anlattığı süreci teyit etti.

Kurallara uyan Türkiye vatandaşı öğrencilerin denkliğe başvurmaya bile ihtiyacı olmadığını, bunun protokollerle teyit edildiğini söyleyen Çavuşoğlu, 1993 öncesinde kayıt şartlarına uymadığı halde kayıt yapan öğrencilerin sorun yaşayabileceğini söyledi.

Üniversitelerin hukuki anlamda bir gerileme yaşamadığını dile getiren Çavuşoğlu, diploma iptali konusunun Kıbrıs’a atfedilerek tartışılmasının algıya vesile olması endişesini anlayabildiğini kaydetti.

Çavuşoğlu, üniversitelerin para kazanmak için kurulmaması gerektiğini dile getirerek, özeleştiri de yapmak gerektiğini belirtti.

Bakanlık olarak üniversitelere güvendiklerini ama aynı zamanda denetlediklerini de dile getiren Çavuşoğlu, KKTC’de üniversitelerin sadece finansal kaynakla ölçülemeyeceğini, üniversitelerin akademik seviyenin yükselmesine de büyük katkı koyduğunu söyledi.

Geçmişten ders alıp, eksikleri tamamlayarak ilerlediklerini anlatan Çavuşoğlu sorumlulukla ilerlediklerini kaydetti.

Üniversiteler konusunda YÖK nezdinde herhangi bir gerileme olmadığını söyleyen Çavuşoğlu, bir süre önce ülkeye gelen T.C. Gençlik ve Spor Bakanlığı heyetiyle yaptığı görüşmelere değindi. “Kendi eksikliklerimizi tamamlamamız önemli” diyen Çavuşoğlu özellikle diploma usulsüzlüğü sürecine işaret etti.

Geri çekilen disiplin tüzüğü değişikliğine de değinen Çavuşoğlu yapılanın sadece CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın önerisine dayanmadığını, kendilerinin de tüm şikâyet ve talepleri dikkate alarak konuyu Bakanlar Kurulu’na ileteceklerini söyledi.

Konuyu ele alan Barolar Birliği raporuna da değinen Çavuşoğlu, ilgili raporda tüzüğün “tüm dinlere eşit mesafede olmadığı” için geri çekilmesi gerektiği görüşünün yer aldığını kaydederek, konunun önümüzdeki günlerde tartışılacağını belirtti. Konunun kimsenin iki dudağı arasında olmadığını söyleyen Çavuşoğlu, önemli olanın Anayasa ve yasalar olduğunu kaydetti.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

TAE, bağcılığın geliştirilebilmesi amacıyla 6’sı yeni 12 sofralık üzüm çeşidini denemeye aldı

Published

on

By

Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü (TAE), bağcılığın geliştirilmesi amacıyla yeni üzüm çeşitleri ve teknikleri konusunda çalışmalar yapıyor. TAE, çalışmaları kapsamında 6’sı yeni olmak üzere 12 sofralık üzüm çeşidini denemeye aldı.

Çeşitler geleneksel talvar yerine, kademeli İtalyan talvarında denenecek. Yeni çeşit ve tekniklerden elde edilecek verim sonuçları ise eski çalışmalarla kıyaslanacak.

        2023’te bin 585 ton taze üzüm ithal edildi

TAE verilerine göre; 2023’te bağ ve talvar alanı 2 bin 200 dönüm, hasat ise 3 bin 132 ton olarak gerçekleşirken, Ticaret Dairesi’nin verilerine göre; 2023’te yıllık hasadın yaklaşık yarısına denk gelen bin 585 ton taze üzüm ithal edildi.

Çukurova Üniversitesi Bağcılık Öğretim Üyesi Profesör Doktor Semih Tangolar, Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Cem Karaca ve TAE bünyesinde 2002’den sonra bağcılıkla ilgili çalışmalar yürüten Ziraat Yüksek Mühendisi Doktor Yeşim Rehber Dikkaya yeni üzüm çeşitleri ve teknikler konusunda TAK muhabirinin sorularını yanıtlayarak, bilgiler verdi.

-Tangolar: “Kuraklığın artması nedeniyle bağcılığın yeni çeşitler ve yeni tekniklerle geliştirilmesi gerek”

Çukurova Üniversitesi Bağcılık Öğretim Üyesi Profesör Doktor Semih Tangolar, coğrafik konumuna bakıldığında Kıbrıs’ın bulunduğu kuşak açısından bağcılık için ideal yerlerden biri olduğunu söyledi.

Çeşitleri, kullanılan teknikler (Talvar), tüketim şekilleri nedeniyle üzümün Kıbrıs için önemli bir ürün olduğuna işaret eden Tangolar,  “Kıbrıs için bağcılığı tarımsal üretim yelpazesinden çıkaramazsın, bağcılığın daha da modernize edilmesi gerekiyor” dedi.

Asmanın tuzlu toprak ve kuraklığa en dayanıklı bitkilerden biri olduğunu, bu nedenle az suyla çok ürün elde edilebileceğini anlatan Tangolar, özellikle sofralık bağların baharda sulanması gerektiğini, şaraplık bağlarda sulamanın gerekli görülmediğine işaret etti.

Avrupa ülkelerinde dekar başına 700 kilo üzerinde verim elde edilen bağlardaki üzümlerin şaraplık olarak tercih edilmediğini ifade eden Tangolar, söz konusu bağlarda şeker ve asit dengesinin arzu edilen oranda çıkmadığını söyledi.

“Kuraklığın gün geçtikçe artması nedeniyle bağcılığın hem yeni çeşitler hem de yeni tekniklerle geliştirilmesi gerekiyor” diyen Tangolar, örtü altı topraksız kültür tekniğinin de (su ve gübrenin etkin kullanıldığı bir teknik) bağcılık için yeni olduğunu, İspanya ve İtalya’da bu uygulanmaya başladığını aktardı.

-1.5 ay erken hasat.. İtalyan talvarı iki kademeli, üzümlerin altta, sürgün ve yaprakların çoğunun üst katta

Bu yöntemle 1-1.5 ay erken verim alındığını kaydeden Tangolar, 32 litrelik saksılarda örtü altı yetiştirilen asmalardan 5 kilo ürün, yani dekar (1000 metre kare) başına 5-6 ton ürün alındığını anlattı.

Bu yöntemde hastalıkla mücadelenin de daha az olduğunu, bunun maliyeti düşürdüğünü kaydeden Tangolar, “Tuzluluk sorunu yok, kuraklıkla işin yok, toprak kökenli hastalık yok bu yenilikçi bir yaklaşım” dedi.

İtalyan talvarının da yeni bir teknik olacağını, çalışmaya dahil edilen çeşitlerin İtalyan talvarında (Tendon talvar) veriminin gözlemleneceğini ifade eden Tangolar, İtalyan talvarının Kıbrıs’taki talvara göre farkını anlattı. Tangolar, İtalyan talvarının iki kademeli olduğunu ve üzümlerin altta, sürgün ve yaprakların çoğunun üst katta geliştiğini kaydetti.

-Yüzde 25-30 daha fazla verim

Tangolar, İtalya’da yapılan denemelerde İtalyan talvarlarından yüzde 25-30 daha çok verim alındığına da işaret etti.

İtalyan talvarında ilaçlamanın ve hasadın çok daha kolay, ürün yanmasının daha az, kalite için salkım seyreltmenin de daha kolay olduğunu ifade eden Tangolar, denemeye alınan bazı çeşitlerin İtalyan talvarındaki verimine de bakacaklarını belirtti.

Tangolar ayrıca, yerli çeşitlerin kuraklığa dayanıklılarını tespiti için de yeni bir çalışma planladıklarını paylaştı.

-Karaca: “Aroma açısından bağcılıkta iklimimizin verdiği avantajlar var”

Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Cem Karaca da, Kıbrıs Türk kültüründe olan üzüm üretiminin talepleri karşılanmada yetersiz kalması nedeniyle, bağcılık üzere çeşit deneme araştırması yapılması kararı alındığını anlattı.

Karaca, son zamanlarda tesis sahipleri tarafından üretilen şarapların tattırılmasıyla öne çıkan butik otelciliğin gelişmekte olmasının da bu kararı almada etken olduğunu ifade etti.

Ülkeye en uygun çeşitleri belirlemek adına, “Çeşit adaptasyon” çalışmasının ilkinin 2000’li yıllarda yapıldığını, bu denemelerde 15 şaraplık çeşit denendiğini anlatan Karaca, “Aroma açısından bağcılıkta iklimimizin verdiği avantajlar var. Burada üretilen şarap gerekse sucuk veya diğer ürünlerin aroma açısından kendine özgü bir karakteri var. Bağcılığa KKTC’de alternatif bir üretim değil asli üretim olarak bakıyoruz” dedi.

TAE bünyesinde 2002’den sonra bağcılıkla ilgili çalışmalar yürüten Ziraat Yüksek Mühendisi Doktor Yeşim Rehber Dikkaya da, çalışmaya eski çalışmada öne çıkan 6 çeşit ve 6 yeni çeşidi dahil ettiklerini, bunları İtalyan talvarında denemeye aldıklarını ifade etti.

Dikkaya, İtalyan talvarından elde edilecek verimleri, eski çalışmalardan elde ettikleri verilerle kıyaslayacaklarını belirterek, çalışmanın sonuçlarının 2 yıl sonra çıkmasını beklediklerini söyledi.

Dikkaya, çalışmaya var olan çeşitlerden verigonun da dahil edildiğini, yeni çeşitlerin de “İsa, Exalta, Early Swift, Michael Palyari, Red Clod” olduğunu anlattı.

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Bayar: Denktaş ile ilgili çirkin saldırı asla affedilemez

Published

on

By

 

 

TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Celal Bayar, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş ile ilgili çirkin saldırının asla affedilemez olduğunu vurguladı.

Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’la ilgili asılsız iddiaların yer aldığı kitabı ve yazarını sert çekilde eleştiren Bayar şu açıklamalarda bulundu:

“TMT’nin kurulmasında fedakarca büyük katkıları olan ve bugün Kıbrıs’ta Türklük TMT sayesinde varlığını korurken, TMT’nin kurucularından, KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a ‘Dümbük’ isimli ucube kitabıyla saldıran, ordudan atılmış eski GKK’lığı subaylarından İlker Özkunt’u kitabındaki seviyesiz, saygısız nankörce saldırılarından dolayı Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği olarak şiddetle kınıyoruz. Bizler Kıbrıslı Türkler olarak, Rauf Raif Denktaş’ın fikirlerinin taşıyıcısı ve bekçileriyiz. Bizim için böylesine değerli bir devlet adamımıza çirkince saldırı asla affedilemez ve bu şahsın devletimizin açacağı dava ile mutlaka cezalandırılması gerektiğine inanıyor ve devlet yetkililerinin bunu yapacağına yürekten inanıyoruz ve bekliyoruz.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Öztürkler, Denktaş ile ilgili asılsız iddialar içeren kitabı kınadı

Published

on

By

Cumhuriyet Meclisi Başkanı Ziya Öztürkler, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a yönelik,hiçbir somut temele dayanmayan çirkin iddiaların yer aldığı kitabı esefle kınadığını belirtti.

Öztürkler açıklamasında, “Bir milletin özgürlük ve egemenlik davasına adanmış bir ömrün sahibi olan, Kıbrıs Türk halkının tarihi mücadelesine önderlik eden  Sayın Denktaş’a yönelik kitapta yer alan iddialar, sadece şahsına değil; onun temsil ettiği  mücadeleyi ve halkımızın hafızasına da zarar vermektedir.” ifadelerini kullandı.

Kurucu Cumhurbaşkanı’nın sadece bir devlet adamı değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının bağımsızlık ve onur mücadelesinin simgesi ve Türklük dünyasına da adını altın harflerle yazdıran bir lider olduğunu vurgulyaan Öztürkler, şu ifadeleri kullandı:

“Hayatını halkına, davasına ve devlete adamış bir liderin ardından, yıllar sonra böylesi ucuz ve seviyesiz iddialarla gündeme getirilmesi, hiçbir şekilde kabul edilemez. Halkımızı, milli değerlerimize ve tarihimize sahip çıkmaya, bu tür sorumsuz yaklaşımlara karşı daha da kenetlenmeye çağırıyorum.”

Devamını Oku

Trending

Reklam