Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Meclis Genel Kurulu’nda gündem Mali İşbirliği Protokolü

Published

on

Meclis Genel Kurulu’nun bugünkü gündeminde yer alan güncel konuşmalar CTP Milletvekili Tufan Erhürman’ın, “Mali İşbirliği Protokolü” konulu konuşmasıyla başladı.

Protokolü imzalayan başbakanın artık görevde olmadığını anımsatarak kendilerinin söylediği gayrı meşru hükümet söyleminin de Tatar tarafından söylenerek aleniyet kazandırıldığını belirtti.

Bu yapı tarafından hayata geçirilmeye çalışılan protokolle ilgili kendilerinin söyleyecek birşeyi kalmadığını ifade eden Erhürhan, 1 yıllık süreyi kapsayan protokole imza atanın en azından bu süre boyunca görevde kalmasının beklendiğini kaydetti.

Erhürman, 4 milyar 250 milyon tl lik bir kaynak aktarımının yer aldığını insanların bu paranın hemen geleceği inancıyla protokolün içeriğiyle ilgilenmediğini bu tutarın içinde 2020’den kalan 733 milyon, 2021 1milyar 360’ının da 2021’den devrettiğini 2 milyar 100 milyonun zaten önceden devir olduğunu 2 milyar 150 milyonun 2022 özelinde öngörülen rakam olduğunu söyledi.

Bu tutarın karşılığında da her türlü taahhüdün de verildiğini ifade eden Erhürman, dövizin durumu ve içinde bulunulan durumun da göz önünde bulundurulmadığını belirtti.

Protokolde yer alan antlaşmaların da döviz üzerinden olmasını eleştirerek, bu protokolün KKTC anayasasını değiştirme anlaşması olduğunu savundu.

Erhürman reform denildiğinde özgürlük ve hakların genişletilmesi demek olduğunu ancak bu protokolde öyle olmadığını zaten bu konuların ekonomik ve mali işbirliğiyle de alakası olmadığını söyledi.

Bu metni kimsenin okumadığını okuyan olduysa da anlamadığını iddia eden Erhürman, bu maddelerin kalkınmayla ne alakası olduğunu birinin kendisine anlatmasını istedi.

Meclis Genel Kuruluna konuşmaları kesecek bir sistem getirildiğini duyduğunu “meclisi sirke çevirecekseniz ilan ettiğiniz saatte kilitleyin kapıları” dedi.

Ülkede 4 ayda değişen 3 hükümetle hiçbirinin halka bir şey söyleyecek yüzü olmadığını dile getiren Erhürman, hükümetin bozulma ve yeniden kurulma süreciyle ilgili eleştirilerde bulunurken Olgun Amcaoğlu’nun kendisine sosyal medyada yaptığı açıklamalarıyla ilgili yönelttiği eleştirilere de “ben muhalefetim tabi ki eleştireceğim istediğimi söyleyeceğim” dedi.

Hükümetten hoşnutsuz olmanın suç ilan edilmesini öneren Erhürman, “belli ki sosyal medyadan ne yazdığımıza da karışılacak” dedi.

Din işlerinin nerede olacağı bile taahhüdü edilirken 3lü kararnameyle yapılan atamaların reform kapsamına alınmadığını söyleyen Erhürman, toplu iş sözleşmelerinin süre biriminde uzatılmayacağının yer aldığı protokolde bunun gelir arttırıcı madde olarak yer almasını eleştirdi.

Erhürman, vergilerin yapılacak düzenlemeyle arttırılacağının yer aldığını ancak ne yapılacağıyla ilgili bilgi verilmediğini söyleyerek, kendi adına verilen taahhüdü bilmek istediğini vurguladı.

Gibi ifadesinin hukukta herşey anlamına geleceğini ve bu düzenlemeyle ülkeye bugün gelen büyük ölçekli yatırımın küçük esnafı yok edeceğini savunan Erhürman, o yüzden protokole yok oluş dediklerini yineledi.

Erhürman, 2020-2021 yılından devreden rakamların içinde 1 milyar 200 milyon civarının Ankara’da açılacak ihalelerin olduğunu bu tutarın ekonomik olarak ülke içinde dönmesinin etkilerini defalarca anlatıldığını hatırlattı.

Elektrikte de üretim dağıtım ve tüketimin ayrıldığını AB’de bile bu kadar küçük ekonomilerde rekabet ortamı yaratılmadığını söyleyen Erhürman, bunun rekabete açılmasının sonucunda özel tekelin ülkeye geleceğini ve o zaman ülkede herşeyin biteceğini savundu.

Erhürman, toplu iş sözleşmesi ile ilgili yapılmak istenenin önceden de protokole konduğunu ancak dönemin bakanının imzalamayı reddetmesiyle konunun nasıl kapandığını anlatarak, aynının yeniden protokole konduğunu vurguladı.

Protokolde ne ekonomik mali işbirliği ne de kalkınmayı öngören bir madde olduğunu söyleyen Erhürman, zaten haziranda yapılmış olması öngörülen şeyleri mayısta yapacağız demenin anlamlı olmadığını belirtti.

Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı, imzalanan protokolün tartışmalara yol açmasının normal olduğunu kaydederek, 10 deva protokol 100 civarı da bakanlıklar arasında imzalandığını ancak neredeyse hiçbirinin uygulanmadığını söyledi.

Arıklı, TC ile yapılan anlaşmaların bir kesim tarafından hoş karşılanmadığını kaydederek, AB’nin de Güğney Kıbrıs için benzer bir uygulamaya gittiğini ve bu reçete uygulandıktan sonra ekonominin düze çıktığını belirtti.

Arıklı, yıllardır ötelenen halının altına itilen sorunlarla yüz yüze olunduğunu dile getirerek, “umarım ki bu protokolü zamanında uygulayabiliriz” dedi.

Erhürman’ın, protokolün içerisinde mali ve ekonomik olmayan düzenlemeler olduğu iddiasına da “her zaman oluyor, çalışma saatleri ve hasta hakları bilişim yasaları gibi konuların da protokolde yer aldığını, Erhürman’ın da Recep Akdağ’la uygulama protokolüne imza attığını hatırlatan Arıklı, “bu bir reform hükümetidir şu veya bu şekilde gerçekleşecek umarım yardımcı olursunuz birlikte yapalım” dedi.

Maliye Bakanı Atun da, Erhürman’la Akdağ arasında imzalanan anlaşmaya değinerek, bu anlaşmaların uzun yıllardır yapıldığını hepsinin kaynağı kullandırırken koşullar getirilmesinin normal olduğunu belirtti.

Hükümetlerin yıllarca bütçe disiplini getirmek için uğraştığını kendilerinin de bu çabanın bedelini de ödediklerini kaydeden Atun, protokolden ekonomik ve mali işbirliğiyle ilgili maddeleri okudu.

Atun, bu anlaşmaların ülkenin refahını arttırmak için yapıldığını ve ülke bütçesinde aldığı yerle ilgili bilgi vererek, Erhürman’ın imzaladığı ek protokolün Özgürgün’ün imzaladığı 2016-2018 yılı protokolü gereği olduğunu anlattı.

Atun, Elektrik konusunun hükümetin tasarrufunda olduğunu ve farklı zamanlarda farklı bakanlıklarda bağlandığını hatırlattı.

Erhürman, protokolde yer alan maaş ödemelerinden vergi ve primlerin tahsil edilmesi sağlanacaktır maddesinin ne anlama geldiğini sordu.

Atun, bildiğim kadarıyla zaten tüm maaşlardan alınıyor sıkıntı olmaması lazım” diyerek, o maddenin Emekli primi kesintisiyle alakası olduğunu söyledi.

“Bu mecliste sinirlenme kapasitesinin öldürüldüğünü” söyleyerek başladığı konuşmasında, kendisinin Akdağ’la imzaladığı metnin Özgürgün’ün imzaladığı 3 yıllık protokolde yer alan yıllık uygulama anlaşması olduğunu anlattı.

Kendisinin ne rakamları müzakere etme ne de herhangi bir taahhüde müdahale etmek şansının olmadığını belirten Erhürman, zamanında imzaladığı metni okuyarak madde madde açıklamalarda bulundu.

Arıklı’nın biz anlaşmalarda üzerimize düşenin yapılmadığı söylemine değinen Erhürman, savunma giderlerinin hibe olduğunu herhangi bir taahhüde bağlı olmadığını ve buna rağmen kendi döneminde bunun gönderilmediğini vurguladı.

Erhürman, kendi dönemlerinden sonra da bu savunma giderlerinin gönderilmediğine de işaret ederek, hiçbir sebebi ve karşılığı olmayan bu ödemelerin yapılmadığının niye açıklanmadığını sordu.

Yerel bütçeden ödenmek zorunda kalan bu tutarla ülkede bir dizi okul ve yol yapılabileceğini ifade eden Erhürman, bu protokollerin ülkenin mali öngörülebilirliğini de sarstığını söyledi.

Arıklı’nın TC ile imzalanan anlaşmaların bazı kesimleri rahatsız edebilir dediğini hatırlatarak, kendilerinin ekonomik ve mali işbirliği anlaşması imzalanmasına karşı olmadığını ancak sendikaların ve veya meclisin nasıl çalışacağının bu protokolde yer almaması gerektiğini vurguladı.

Erhürman, protokollerin imzalanma süreçleriyle ilgili ayrıntılı bilgi vererek, protokolde yer aldığı iddia edilen reçetelerle ilgili bilgi istemeye devam edeceklerini belirtti.

Toplumda tedirginlik yaratanın, ülkenin ekonomik kalkınmasına yol açacak maddeler olmaması ve bu protokolde yer alanların reform olmadığını dile getiren Erhürman, sürdürülebilir mali yapıyla ilgili herhangi bir madde olmamasını da eleştirdi.

Erhürman, önceki yıllardan devreden rakamları bir kez daha sıralayarak bu yılki tutarın 2 milyar 150 milyon olduğunu hatırlatarak, bu protokolün 4 milyar olmadığını vurguladı.

Ekonomi ve Enerji Bakanı Olgun Amcaoğlu, ülkenin refahı için yıllardır imzalanan bu protokollerin neler sağladığını görmezden gelip itibarsızlaştırmayı doğru bulmadığını ifade ederek, pandemiyle sarsılan dünya ekonomisinin içinde KKTC’ye yardım sağlayacak birilerinin olmasından mutluluk duymak gerektiğini söyledi.

Bu ülkenin gelecek yıl 26 milyarlık bütçe imzalayacak suruma gelebileceğini söyleyerek, kötü günlerden geçerken yanlışlıkla yazıldığı söylenmiş tek cümle üzerine bu kadar polemik yaratmanın doğru olmadığını belirtti.

Amcaoğlu, bu yıl yapılması gerekenleri özetleyerek, kendi kendini yönetebilen bir ülke yapısına kavuşulabileceğini kaydederek, “boşyere birbirimizi hırpalıyoruz, TC ile yapılan anlaşmaların hiçbirinin ucube olmadığını altına imza atan herkesten allah razı olsun” dedi.

Pandemi döneminde yapılan ve yapılamayan projeler hakkında bilgi veren Amcaoğlu, “herkes kendi ödevini yapsın boşuna tartışmalarla değil ülkeyi hak ettiği yere getirecek adımlar atalım” dedi.

Erhürman, haftalardır protokolü paylaşmayan hükümetin bugün meclis kürsüsüne çıkarak kendilerini protokolü itibarsızlaştırmakla suçlamasının yersiz olduğunu ifade ederek, protokolle ilgili bilgileri hükümet yetkililerinin TV programlarında paylaştıkları bilgileriyle edindiklerini kaydetti.

Erhürman, bugünü Amcaoğluyla yaşanmamış sayacağını çünkü Amcaoğlu’nun kendi gibi olmadığını söyledi.

Konunun TC olmadığını topu sürekli TC’ye karşıymışlar izlenimi yaratmaya çalışılmasını eleştiren Erhürman, TC gibi gerektiğinde AB’yi de eleştirdiğini bunun kanıtlarının da sosyal medya hesaplarında yer aldığını vurguladı.

TAK/BRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

İstanbul’da Ukrayna, Rusya ve Türkiye heyetlerinin görüşmesi devam ediyor

Published

on

By

Türkiye’nin ev sahipliğinde düzenlenen Türkiye-Rusya-Ukrayna Üçlü Toplantısı, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın başkanlığında sürüyor.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı kaynaklarından edinilen bilgiye göre, Türkiye, Rusya ve Ukrayna heyetleri arasındaki toplantı, Fidan’ın başkanlığında devam ediyor.

Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde yapılan Türkiye-Rusya-Ukrayna Üçlü Toplantısı’ndaki Türk heyetinde Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın da bulunuyor.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Müşaviri Vladimir Medinskiy’nin başkanlık ettiği Rus heyetinde, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Galuzin, Rusya Genelkurmay Başkanlığı Ana İstihbarat Dairesi (GRU) Başkanı İgor Kostyukov ve Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Aleksandr Fomin ve yetkililer yer alıyor.

Ukrayna Savunma Bakanı Rüstem Umerov’un başkanlık ettiği Ukrayna heyetinde ise Ukrayna Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergiy Kyslytsya, Ukrayna Güvenlik Servisi (SBU) Başkan Yardımcısı Oleksandr Poklad, Dış İstihbarat Servisi Başkan Yardımcısı Oleh Luhovskyi ve yetkililer bulunuyor.

Devamını Oku

Dünya

İngiltere’nin iç istihbarat servisi MI5 kapılarını ilk kez halka açtı

Published

on

By

Tarihinde ilk kez halka kapılarını açan İngiltere’nin iç istihbarat servisi MI5, 100 yılı aşkın yürüttüğü gizli operasyonları gün yüzüne çıkaran bir sergiye imza attı.

İngiliz Ulusal Arşivi ile yapılan işbirliği sonucunda ortaya çıkan “MI5: Resmi Sırlar” sergisi, Britanya’nın en gizli kurumlarından birinin iç işleyişine nadir bir bakış sunuyor. Sergi, İkinci Dünya Savaşı dönemindeki casusluktan terörle mücadele faaliyetlerine kadar birçok dönemi kapsıyor.

Londra’daki Ulusal Arşivler’de eylül sonuna kadar ziyarete açık olacak sergi, Britanya istihbarat tarihinde bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.

Sergi; MI5’ın hikayesini, Birinci Dünya Savaşı öncesinden başlayarak iki dünya savaşı, Soğuk Savaş casusluğu, yerli tehditler ve dijital çağda terörle mücadele süreçlerini anlatıyor.

Uzun süredir mühürlü dosyalar, casus romanlarından fırlamış gibi duran fiziksel eşyaların halkın ilgisine sunulduğu sergide oldukça dikkat çekici ve şaşırtıcı nesneler yer alıyor.

– Casuslar, sabotajcılar ve 110 yıllık bir limon

AA muhabirine açıklamada bulunan küratör ve tarihçi Mark Dunton, sergiye ilişkin, “MI5 ilk kez başka bir kurumla kendi tarihine dair bir işbirliği yapıyor. Bu anlamda yepyeni bir alan açıyoruz.” dedi.

Alman casus Karl Muller tarafından 1915’te görünmez mürekkep olarak kullanılan, kurumuş ve kararmış 110 yıllık limona işaret eden Dunton, “Simsiyah, buruşmuş, sıkışmış durumda ama arşivimizin bir parçası. Muller bu limonun suyunu görünmez yazı için kullanıyordu. Masum görünen iş mektuplarının satır aralarına yazıyordu.” ifadelerini kullandı.

Dunton, Sovyet ajanı oldukları ortaya çıkan Kroger çiftinin evinde bulunan gizli telsiz vericiye ilişkin de “Bu vericiyle Moskova’ya flaş mesajlar, her türden gizli bilgi yolluyorlardı. Gerçekten büyüleyici şeyler var bu sergide.” diye konuştu.

MI5’ı duyan bazı insanların hemen James Bond ve onun hayal dünyasını düşünmeye başladığını söyleyen Dunton, “Ama biz burada MI5’ın gerçek yüzünü gösteriyoruz, başarıları da, başarısızlıkları da.” değerlendirmesinde bulundu.

Mark Dunton sözlerini şöyle sürdürdü:

“İnsanların her gün bu dosyaları incelediğini görüyorum. Detaylara olan ilgileri inanılmaz. Dinleme cihazlarından elde edilen konuşmalar ya da MI5 ajanlarının sokakta takip ettikleri kişilere dair yazdıkları raporlar gibi belgeler var.”

– Bond’un ötesindeki gerçek dünya

Sergide, ünlü casus Guy Burgess’in Sovyetler’e kaçmadan önce Reform Kulübü’nde unuttuğu deri evrak çantası ve bir başka ünlü Cambridge Beşlisi üyesi olan Kim Philby’nin 1963’teki itirafına dair yeni belgeler de sergilenenler arasında bulunuyor.

James Bond’un cazibeli dünyasından çok uzakta olan sergi, karşı istihbaratın zorlu ve titiz gerçekliğini gözler önüne seriyor. Dinleme cihazlarından alınan telefon konuşmaları dökümleri, takip raporları ve daha önce gizli olan fotoğrafların görülebildiği sergide, ziyaretçiler, ayrıntılı biçimde yeniden oluşturulmuş 20 vaka dosyasını inceleyerek bir MI5 analisti gibi düşünebilme imkanına da sahip olabilecek.

Soğuk Savaş dönemindeki güvenlik açıkları ve Cambridge Beşlisi gibi sızmaların yol açtığı zararların açıkça görülebildiği sergi MI5’ın hatalarını ortaya koyuyor.

Öte yandan, sergi bazı önemli başarıları da öne çıkarıyor. Örneğin, İkinci Dünya Savaşı sırasında yakalanan Alman ajanların çifte ajana dönüştürülmesini sağlayan Double Cross Operasyonu gibi büyük zaferler vurgulanıyor.

Sergide ayrıca, içişleri bakanı olarak 6 yıl MI5’tan sorumlu bulunan Eski Başbakan Theresa May ile eski MI5 genel müdürleri ve istihbarat tarihçisi Christopher Andrew gibi siyasi figürlerle yapılan video röportajlara da yer veriliyor.

Ulusal Arşivler yıllardır MI5’ın gizliliği kaldırılmış belgelerini alıyordu, ancak bu sergi, ajansın ilk kez kapsamlı ve kamusal bir şekilde kendi tarihini anlatmayı kabul ettiği etkinlik olarak öne çıkıyor.

Devamını Oku

Dünya

Erdoğan: Schengen gibi vize uygulamalarının gözden geçirilmesi şart

Published

on

By

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye, 1,3 trilyon dolar ekonomik büyüklüğü, 85 milyonu aşan genç ve dinamik nüfusu, rekabetçi sanayisi ve büyük tüketim pazarlarına doğrudan erişimiyle kritik önemdedir. Avrupa Birliği ile Gümrük Birliğimizin güncellenmesinin, tedarik zincirlerinin güvenliğine katkı sunacağı kanaatindeyiz.” dedi

Erdoğan, “Ayrıca, bu adımın otomotiv, ilaç, savunma sanayii gibi kritik sektörlerde ortak üretim ve yatırım imkanlarının önünü açacağına inanıyoruz. İnsanlarımızın ve dolayısıyla mal, hizmet ve sermayenin hareketliliğini kısıtlayan Schengen gibi vize uygulamalarının da gözden geçirilmesi şart.” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, Arnavutluk’un başkenti Tiran’da düzenlenen Avrupa Siyasi Topluluğu 6. Zirvesi Genel Oturumu’nda konuştu.

Zirveye katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Erdoğan, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama başta olmak üzere zirvenin düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür etti.

“Kıtamızı yeniden tanımlayacak yeni bir vizyonu konuşmak için bir araya geldik. Birlik içinde işbirliği temelinde ve ortak eylem ruhuyla hareket etmemiz, her zamankinden daha fazla önem taşıyor.” diyen Erdoğan, şöyle konuştu:

“Uluslararası alandaki güven bunalımının aşılması için adil ve kapsayıcı bir küresel yönetişim mimarisinin tesis edilmesine ihtiyaç var. Güvenliğin bölünmezliği ve refahın daha hakkaniyetli paylaşılması ilkeleri üzerinde bina edilecek bu dönüşümü bizler Avrupa kıtası olarak öncelikle kendi evimizde başlatmalıyız. Savunma sanayii, enerji, ulaştırma koridorları ve bağlantısallık, arz ve tedarik zincirleri, dijital piyasalar ve kritik mineraller gibi muazzam işbirliği potansiyeline sahip olduğumuz birçok alan bulunuyor.

Avrupa güvenliğinin geleceğini istişare ettiğimiz bu kritik dönemde Avrupa Birliğinin kendi savunma sanayisini geliştirmesine yönelik gayretler faydalıdır. Bu çabaların NATO’nun merkezi rolünü aşındırmayacak şekilde birlik üyesi olmayan müttefikleri de kapsaması gerektiğini düşünüyoruz. ReArm ve SAFE gibi girişimlerin bu anlayışla yürütülmesinin Avrupa güvenliğinin hayrına olacağına inanıyoruz. Geçmişte Avrupa’da yaşanan birçok savaş ve ihtilaf bize göstermiştir ki, savunma ve güvenlik gibi son derece hayati olan konularda bölündükçe zayıflıyoruz, birleştikçe güçleniyoruz.”

– “Schengen gibi vize uygulamalarının da gözden geçirilmesi şart”

Avrupa’nın ortak geleceğini düşünürken hiç şüphesiz ekonomik güvenliklerini teminat altına alacak adımları da istişare etmeleri gerektiğini dile getiren Erdoğan, şu hususlara dikkati çekti:

“Türkiye, 1,3 trilyon dolar ekonomik büyüklüğü, 85 milyonu aşan genç ve dinamik nüfusu, rekabetçi sanayisi ve büyük tüketim pazarlarına doğrudan erişimiyle kritik önemdedir. Avrupa Birliği ile Gümrük Birliğimizin güncellenmesinin, tedarik zincirlerinin güvenliğine katkı sunacağı kanaatindeyiz. Ayrıca, bu adımın otomotiv, ilaç, savunma sanayii gibi kritik sektörlerde ortak üretim ve yatırım imkanlarının önünü açacağına inanıyoruz. İnsanlarımızın ve dolayısıyla mal, hizmet ve sermayenin hareketliliğini kısıtlayan Schengen gibi vize uygulamalarının da gözden geçirilmesi şart.”

Erdoğan, son yıllardaki yatırımlar ve doğal gaz alanındaki anlaşmalarla Türkiye’yi bölge coğrafyası için önemli bir enerji merkezi haline getirme hedeflerine adım adım yaklaştıklarını belirterek, “Bölgenin en gelişmiş enerji altyapısına sahip ülkesi olarak enerji dönüşüm sürecinde Türkiye, Avrupa’da önemli bir aktördür. Yenilenebilir enerji alanındaki adımlarımız sadece ülkemiz için değil, tüm bölge için fırsatlar sunuyor. Çok taraflı ulaştırma güzergahlarının merkezinde konumlanan Türkiye, Avrupa’nın kesintisiz tedarik zincirlerinin muhafazasına ciddi katkı sağlıyor.” dedi.

– “2022’den bu yana ilk kez önemli fırsat penceresi aralandı”

Ukrayna’da silahların susması ve barış zeminin oluşturulması için kritik dönemeçte olunduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Geçmişte olduğu gibi bugün de kapsamlı bir ateşkes öncelikli olmak üzere çözüme dönük çabaların her birine katkı sağlıyoruz. Sürecin hassasiyetine binaen bir dayatmada bulunmaksızın tarafların teşvik edilmesi, adil ve kalıcı barışa ulaşılması bakımından çok önemlidir. Sayın (Donald) Trump, (Vladimir) Putin ve (Volodimir) Zelenskiy ile ayrı ayrı görüşmelerimiz oldu. Sayın (Emmanuel) Macron ve (Giorgia) Meloni beni aradılar. Zelenskiy dün Ankara’daydı. Kendisiyle görüşmemiz sonrasında teknik görüşmelere başlama kararı aldık. Mart 2022’den bu yana ilk kez akan kanı durdurma noktasında önemli fırsat penceresi aralandı. Nitekim şu anda İstanbul’da Dışişleri Bakanımın riyasetinde görüşmeler Rusya, Ukrayna, Türkiye arasında devam ediyor. Bunun heba edilmemesi gerektiğine inanıyorum. Gelinen aşamada barışın süratle tesisi için Ukrayna ve Rusya arasında diyalog kanallarının açık tutulması için buradaki tüm ortaklarımızın desteğine güveniyoruz. Her zaman ifade ettiğim gibi adil bir barışın kaybedeni olmayacaktır. Türkiye, bu süreçte üzerine düşenleri yapmaya devam edecektir.”

– “Ateşkes için Avrupa’nın gereken ilgiyi göstermesini bekliyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze’de 20 aydır eşi görülmemiş bir insani felaketin yaşandığına, her gün çoğu çocuk ve kadın onlarca masumun katledildiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:

“Buna ‘dur’ demek, ‘artık yeter’ demek mecburiyetindeyiz. Netanyahu’nun uzlaşmaz, saldırgan ve kibirli tutumu, Gazze ile birlikte tüm bölgemizi burada yaşayan farklı inançlardan insanları da tehlikeye atıyor. Gazze’de ateşkesin tesisi için de Avrupa’nın gereken iştiyak ve ilgiyi göstermesini bekliyoruz. Gazze’de 2 milyondan fazla insanın açlığa mahkum edilmesi karşısında uluslararası camianın eylemsiz kalması ne vicdani kıstaslarla ne insanlık onuruyla bağdaşmaktadır. Kalıcı ateşkesin yanı sıra insani yardım sevkiyatının teminat altına alınması ve Gazze’nin yeniden yaşanabilir hale getirilmesi için de tüm imkanlarımızı seferber etmeliyiz. Esas hedefimiz ise sürdürülebilir tek çözümü teşkil edecek olan iki devletli çözümü hayata geçirmek olmalıdır.”

– “İşbirliğini sağladığımızda üstesinden gelemeyeceğimiz tehdit kalmayacak”

Suriye’de yaklaşık 14 yıldır süren çatışmaların sona ermesiyle yeni ve umut dolu bir sayfanın açıldığını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:

“ABD Başkanı Sayın Trump’ın Suriye’ye yönelik yaptırımları kaldıracağını duyurması, Suriye’nin bir an önce refaha kavuşması için atılmış çok kıymetli bir adımdır. Bu kararıyla Sayın Trump, bölgesel istikrara ve kalkınmaya verdiği önemi bir kez daha göstermiştir. Söz konusu kararın diğer ülkelere de örnek olmasını diliyoruz. Avrupa Birliği tarafından sabık rejime yönelik getirilen yaptırımların aynı şekilde ivedilikle kaldırılmasını, yeniden imar faaliyetleri için mali destek sağlanmasını bekliyoruz. Elbette bu destek ülke dışındaki Suriyelilerin gönüllü, onurlu ve güvenli geri dönüşlerini de hızlandırıcı bir etki yapacaktır.

Belirsizliklerin arttığı mevcut ortam, bizleri ortak çözümler etrafında kenetlenmeye mecbur kılıyor. Dayanışmayı, kaynaklarımızı iyi kullanmayı ve samimi işbirliğini sağladığımızda kıta olarak üstesinden gelemeyeceğimiz tehdit ve sınama kalmayacağına canıgönülden inanıyorum. Bu düşüncelerle toplantımızın güvenli, müreffeh ve istikrarlı bir Avrupa için hayırlar getirmesini temenni ediyorum.”

Devamını Oku

Trending

Reklam