Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Meclis’in Olağanüstü toplantısı, stenografların eylemi nedeniyle sonlandırıldı

Published

on

Cumhuriyet Meclisi’nin Kamu İhale (Değişiklik) Yasası’nı ele aldığı olağanüstü toplantısı KTAMS’ta örgütlü Meclis stenograflarının ek mesaiye kalmama eylemi nedeniyle 17.30 itibarıyla sonlandırıldı.

Yasa tasarısının görüşmesi tamamlanamadı.

Aranın ardından konuşmasına kaldığı yerden konuşmasına devam eden CTP Milletvekili Armağan Candan, sesli olarak dinletemediği eski başbakan ve CTP Milletvekillerinden Ferdi Sabit Soyer’in 2010’da AKSA ile yaşanan süreçlere ilişkin kamuya açık yaptığı konuşmasında belirttiklerini milletvekillerine okudu.

Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın, Kamu İhale Yasası nedeniyle yaptığı açıklamaya da değinen Candan, açıklamada yer alan “elektrik ihtiyacının karşılanmasını 20 yıl süreyle, ihalesiz bir yöntemle ve alternatiflerini araştırmadan AKSA’ya devretmek kabul edilemezdir” ifadelerini vurguladı ve “Bu insanlara nasıl hesap vereceksiniz?” diye sordu.

Candan, “Bir takım talimatlar geldi diye adrese teslim işlere girişemezsiniz” diye konuştu.

Konuya ilişkin Mühendis ve Mimar Odaları Birliği açıklamalarına da yer veren Candan, bir planlamanın yapılmasının şart olduğunu ancak bunun ülkenin kurum ve kuruluşlarıyla istişare içerisinde yapılması gerektiğini vurguladı; kendilerini ve dışarıdaki insanlarının sesine kulak verilmesi çağrısında bulundu.

Türkiye’de gelecek ay yapılacak seçimlerin hemen öncesinde böyle bir konunun gündeme gelmesinin soru işaretleri oluşturduğunu söyleyen Candan, böyle bir konunun bu kadar kısa sürede ele alınmasının mümkün olmadığını ifade etti.

CTP Milletvekili Teberrüken Uluçay ise, gelecek yıllarda KKTC’nin duyduğu enerji ihtiyacı, kalkınma alanları, arz güvenliği ve maliyetlerin dünya standartlarının üstünde olmaması gibi konuların herkesin ortak hedefi olması ve planlanma yapılırken her zaman ilgili paydaşlarla ele alınması gerektiğini söyledi.

Milletvekili Candan’ın okumuş olduğu Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın açıklamasındaki mesajın “çok net” olduğunu söyleyen Uluçay, Kamu İhale Yasası’ndaki değişikliğinde halen daha ısrar edilmesindeki mantığın bir türlü çözülemediği bir tartışma süreci yaşadıklarını savundu.

Başbakan ve bakanların farklı açıklamaları olduğunu savunan Uluçay, sürecin net açıklamalarla sürdürülmesi gerektiğini kaydetti.

Uluçay, Yasa’da yapılacak değişikliğin ülkeye herhangi bir avantaj getirmeyeceğini savunarak, hükümetin konuyu tekrardan ele alıp değerlendirmesi gerektiğini söyledi; Başbakan’a seslenerek “ülkedeki ilgili kurumlarla işbirliği” çağrısında bulundu.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Hasan Taçoy’un geçen Genel Kurul’da Vizyon 2035 çalışmasında yer alan enerji ihtiyacına yönelik vermiş olduğu bilgilere işaret eden Uluçay, söz konusu adımın Vizyon 2035’e paralel olmadığını öne sürdü.

Kasım 2021-Eylül 2022 dönemini kapsayan Kıb-Tek akaryakıt alımı Sayıştay denetim raporunda yer alan “yüksek rakamlara” dikkat çeken Uluçay, yine bu raporda yer alan “raporun hukuki değerlendirme yapmak üzere Hukuk Dairesi’ne yönlendirildiği” ifadesini okudu.

Uluçay, geleceğe dönük projeksiyon yapılırken, herkesin en yüksek seviyede hassasiyet ortaya koyması gerektiğini, dünyanın, Türkiye’nin ve ülkenin içerisinde bulunduğu koşulların bunu gerektirdiğini kaydetti.

Alternatif enerji kaynaklarına değinen Uluçay, dünyanın odak noktasının bu kaynaklar olduğunu ve bu konuda büyük bütçeler ayrıldığını vurgulayarak, ara bölgede ön projesine başlanan AB güneş enerji projesine değindi.

Uluçay, mevcut sözleşmede 4 yıllık süreç boyunca mevcut enerji kaynağının var olan şekliyle kullanılmasının öngörüldüğünü söyleyerek, 4 yıl içinde dünyada alternatif kaynakların kullanımında ve Türkiye Cumhuriyeti’nin enerji konusundaki pozisyonunda değişikler olabileceğini,  ülkede ve Kıbrıs adasında da alternatif enerji kaynaklarından yararlanma noktasında somut adımların atılma ihtimali olabileceğini belirtti.

Ülkenin stratejik bir değeri olan Kıb-Tek’in varlığının ve ülkede üretim yapılması konusunda hemfikir olunduğunu söyleyen Uluçay, tartışılması ve olağanüstü bileşimlerde ivedilikle ele alınması gereken konuların, “Kıb-Tek’in özerkleşmesi, 20-30 yıllık projeksiyon, alternatif kaynakların daha fazla değerlendirilmesi ve paydaşlarla bir yol haritası çizilmesi” olduğunu ifade etti.

“Hükümetin yaptığı her iş bu toplumu geriyor. Getirilen her yasa sorunlu, her yasa tartışmalı” sözleriyle konuşmasına başlayan CTP Milletvekili Sıla Usar İncirli de hükümeti “sorunları içinden çıkılmaz hale getirmekle” suçlayarak, “Bu kadar insanı germeye hakkınız yok” diye konuştu.

İncirli, enerjinin çok önemli bir konu olduğunu, o nedenle tüm halkın son zamanlarda bunu konuştuğunu söyleyerek, bu yasanın “enterkonnekteyi getirmeyi mümkün kılacağı” yönünde hükümet kanadından yapılan açıklamaları, “toplumsal muhalefetin yükselmesi ardından ağız değişikliği” olarak nitelendirdi.

Enerji konusunun yeni bir konu olmadığını, on yıllar boyunca çeşitli seviyelerde konuşulduğunu ve ortak noktaların belirlendiğini kaydeden İncirli, hükümetin bu hususta muhataplarla işbirliği yolunu seçmediğini savundu.

“İnsanlar kapının önündedir. Bugün bu insanlar bu mücadeleyi vermeye kararlı olduklarını söylediler” diyen İncirli, Meclis önünde görevli polislerin ellerinde kameralar olduğunu belirterek, bunu eleştirdi.

İncirli, geçen dönemlerde yakıtın ne zaman geleceğini görmek için halkın gemileri takip ettiği günler yaşandığına işaret ederek, “Enerjiniz yoksa o ülke için dünyanın sonu gelmiştir” dedi.

CTP’li hükümetlerin enerjiye yönelik atmış olduğu adımları anlatan İncirli, “Sizin de yapabileceğiniz 2 maddelik ihale yasası değişikliğidir” diye konuştu ve önceki vekillerin paylaşmış olduğu Ticaret Odası açıklamasının önemini vurguladı. İncirli, “Ticaret Odası gibi paydaşların fikrinin önemsenmemesi kabul edilebilir bir şey mi?” diye sordu.

Söz konusu 2 maddelik değişikliğin toplumun hem bugününü hem de yarınını etkileyeceğini savunan İncirli, 4 meslek örgütü tarafından yapılan başka bir ortak açıklamayı da okuyarak, birçok insanın hükümeti hata yapıyor olduğuna dair uyarılarda bulunduğunu buna rağmen Bakanlar Kurulu’nun kimseye kulak vermediğini öne sürdü.

İncirli, “Adınız kötüye çıkacak. Bu işleri temizlemeyeceksiniz. Yaptığınız her iş şaibeli. Yapmayın bunu” diye konuştu ve hükümetin önünde 4 yılı olduğunu, bu dört yılda paydaşlarla birlikte çok şey yapılabileceğini kaydetti. Kendilerinin de destek vermeye açık olduklarını söyleyen İncirli, bu konunun hükümetin değil herkesin konusu olduğunu belirtti.

Genel Kurul’da geçen haftalarda imzalanan Paris Sözleşmesi’nin hemen ardından böyle bir yasa değişikliği getirilmesini “tutarsızlık” olarak değerlendiren İncirli, bu kararla 2039 yılına kadar ülkede fuel oil alımı olacağını ileri sürdü; “Paris sözleşmesi sizin neyinize?” diye sordu.

İncirli, “Bu gerginliğin kimseye faydası yoktur. Size yapılan bir çağrı varsa mutlaka lütfen değerlendirin. Yoksa siz arayın. Günün sonunda bizi kurtaracak olan beraber hareket etmektir. Bizi kurtaracak olan konsensüsle hareket etmektir. Birbirimizi anlayarak dayanışma içerisinde bu ülkeye hizmet vermektir” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

CTP Milletvekili Fide Kürşat ise,  geçen yıl 6 Nisan tarihinde yine Meclis önünde eylem yapıldığını belirterek, ülkede  “halk düşmanı gibi hareket eden bir hükümet olduğunu” öne sürdü.

Dışarıdakilere seslenerek, “Bu mücadele ne Kıb-Tek çalışanlarının ne de El-Sen’in mücadelesidir. Toplumun tüm kesimlerinin ortak mücadelesidir. Haklı mücadelelerinden dolayı yürekten kutlarım, selamlarım, saygılar sunarım” diye konuşan Kürşat, bugün hastanede de bir eylem olduğuna anımsatarak, “Bu güzel adada yaşamayı hepimize işkenceye döndürdünüz” dedi.

Kürşat, “Bu toplum bunları görüyor. Günü geldiğinde hesabını sandıkta soracaktır” diyerek, hükümetin acelesinin de gidecek olmasından dolayı olduğunu ileri sürdü.

Tartışılan yasanın “kamu vicdanını yaraladığını, AKSA’ye peşkeşi yasal hale getirdiği ve yolsuzluğa yol açtığını” öne süren Kürşat, yasanın “ivediliğini” eleştirdi, “Neden bu acele?” diye sordu.

Söz konusu değişikliğin arkasından “kötü kokular geldiğini” savunan Kürşat, “hükümetin attığı her adımın toplum sinir uçlarıyla oynadığını, halkın hükümete güvenmediğini” ileri sürdü ve Meclis’e halkın yararına olacak yasa getirilmesi talebinde bulundu.

Kıb-Tek’in ülke için önemine değinen Kürşat, böyle paranın döndüğü bir kurumda herhangi bir iş ya da işlemin ihalesiz şekilde yapılamayacağını kaydetti.  Kıb-Tek’e yapılan tüm yatırımların CTP’li hükümetler döneminde yapıldığını öne süren Kürşat, bu yatırımlar hakkında bilgi verdi.

– Oturum, stenografların ek mesaiye kalmaması nedeniyle sonlandırıldı

CTP Milletvekili Kürşat kürsüdeyken, KTAMS’ta örgütlü Meclis stenograflarının ek mesaiye kalmama eylemi nedeniyle 17.30’da Genel Kurul’dan ayrılması sonucu  Meclis Genel Kurulu çalışmalarını sonlandırdı.

Yasa tasarısının görüşmesdi tamamlanamadı.

TAK

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

TAE, bağcılığın geliştirilebilmesi amacıyla 6’sı yeni 12 sofralık üzüm çeşidini denemeye aldı

Published

on

By

Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü (TAE), bağcılığın geliştirilmesi amacıyla yeni üzüm çeşitleri ve teknikleri konusunda çalışmalar yapıyor. TAE, çalışmaları kapsamında 6’sı yeni olmak üzere 12 sofralık üzüm çeşidini denemeye aldı.

Çeşitler geleneksel talvar yerine, kademeli İtalyan talvarında denenecek. Yeni çeşit ve tekniklerden elde edilecek verim sonuçları ise eski çalışmalarla kıyaslanacak.

        2023’te bin 585 ton taze üzüm ithal edildi

TAE verilerine göre; 2023’te bağ ve talvar alanı 2 bin 200 dönüm, hasat ise 3 bin 132 ton olarak gerçekleşirken, Ticaret Dairesi’nin verilerine göre; 2023’te yıllık hasadın yaklaşık yarısına denk gelen bin 585 ton taze üzüm ithal edildi.

Çukurova Üniversitesi Bağcılık Öğretim Üyesi Profesör Doktor Semih Tangolar, Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Cem Karaca ve TAE bünyesinde 2002’den sonra bağcılıkla ilgili çalışmalar yürüten Ziraat Yüksek Mühendisi Doktor Yeşim Rehber Dikkaya yeni üzüm çeşitleri ve teknikler konusunda TAK muhabirinin sorularını yanıtlayarak, bilgiler verdi.

-Tangolar: “Kuraklığın artması nedeniyle bağcılığın yeni çeşitler ve yeni tekniklerle geliştirilmesi gerek”

Çukurova Üniversitesi Bağcılık Öğretim Üyesi Profesör Doktor Semih Tangolar, coğrafik konumuna bakıldığında Kıbrıs’ın bulunduğu kuşak açısından bağcılık için ideal yerlerden biri olduğunu söyledi.

Çeşitleri, kullanılan teknikler (Talvar), tüketim şekilleri nedeniyle üzümün Kıbrıs için önemli bir ürün olduğuna işaret eden Tangolar,  “Kıbrıs için bağcılığı tarımsal üretim yelpazesinden çıkaramazsın, bağcılığın daha da modernize edilmesi gerekiyor” dedi.

Asmanın tuzlu toprak ve kuraklığa en dayanıklı bitkilerden biri olduğunu, bu nedenle az suyla çok ürün elde edilebileceğini anlatan Tangolar, özellikle sofralık bağların baharda sulanması gerektiğini, şaraplık bağlarda sulamanın gerekli görülmediğine işaret etti.

Avrupa ülkelerinde dekar başına 700 kilo üzerinde verim elde edilen bağlardaki üzümlerin şaraplık olarak tercih edilmediğini ifade eden Tangolar, söz konusu bağlarda şeker ve asit dengesinin arzu edilen oranda çıkmadığını söyledi.

“Kuraklığın gün geçtikçe artması nedeniyle bağcılığın hem yeni çeşitler hem de yeni tekniklerle geliştirilmesi gerekiyor” diyen Tangolar, örtü altı topraksız kültür tekniğinin de (su ve gübrenin etkin kullanıldığı bir teknik) bağcılık için yeni olduğunu, İspanya ve İtalya’da bu uygulanmaya başladığını aktardı.

-1.5 ay erken hasat.. İtalyan talvarı iki kademeli, üzümlerin altta, sürgün ve yaprakların çoğunun üst katta

Bu yöntemle 1-1.5 ay erken verim alındığını kaydeden Tangolar, 32 litrelik saksılarda örtü altı yetiştirilen asmalardan 5 kilo ürün, yani dekar (1000 metre kare) başına 5-6 ton ürün alındığını anlattı.

Bu yöntemde hastalıkla mücadelenin de daha az olduğunu, bunun maliyeti düşürdüğünü kaydeden Tangolar, “Tuzluluk sorunu yok, kuraklıkla işin yok, toprak kökenli hastalık yok bu yenilikçi bir yaklaşım” dedi.

İtalyan talvarının da yeni bir teknik olacağını, çalışmaya dahil edilen çeşitlerin İtalyan talvarında (Tendon talvar) veriminin gözlemleneceğini ifade eden Tangolar, İtalyan talvarının Kıbrıs’taki talvara göre farkını anlattı. Tangolar, İtalyan talvarının iki kademeli olduğunu ve üzümlerin altta, sürgün ve yaprakların çoğunun üst katta geliştiğini kaydetti.

-Yüzde 25-30 daha fazla verim

Tangolar, İtalya’da yapılan denemelerde İtalyan talvarlarından yüzde 25-30 daha çok verim alındığına da işaret etti.

İtalyan talvarında ilaçlamanın ve hasadın çok daha kolay, ürün yanmasının daha az, kalite için salkım seyreltmenin de daha kolay olduğunu ifade eden Tangolar, denemeye alınan bazı çeşitlerin İtalyan talvarındaki verimine de bakacaklarını belirtti.

Tangolar ayrıca, yerli çeşitlerin kuraklığa dayanıklılarını tespiti için de yeni bir çalışma planladıklarını paylaştı.

-Karaca: “Aroma açısından bağcılıkta iklimimizin verdiği avantajlar var”

Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Cem Karaca da, Kıbrıs Türk kültüründe olan üzüm üretiminin talepleri karşılanmada yetersiz kalması nedeniyle, bağcılık üzere çeşit deneme araştırması yapılması kararı alındığını anlattı.

Karaca, son zamanlarda tesis sahipleri tarafından üretilen şarapların tattırılmasıyla öne çıkan butik otelciliğin gelişmekte olmasının da bu kararı almada etken olduğunu ifade etti.

Ülkeye en uygun çeşitleri belirlemek adına, “Çeşit adaptasyon” çalışmasının ilkinin 2000’li yıllarda yapıldığını, bu denemelerde 15 şaraplık çeşit denendiğini anlatan Karaca, “Aroma açısından bağcılıkta iklimimizin verdiği avantajlar var. Burada üretilen şarap gerekse sucuk veya diğer ürünlerin aroma açısından kendine özgü bir karakteri var. Bağcılığa KKTC’de alternatif bir üretim değil asli üretim olarak bakıyoruz” dedi.

TAE bünyesinde 2002’den sonra bağcılıkla ilgili çalışmalar yürüten Ziraat Yüksek Mühendisi Doktor Yeşim Rehber Dikkaya da, çalışmaya eski çalışmada öne çıkan 6 çeşit ve 6 yeni çeşidi dahil ettiklerini, bunları İtalyan talvarında denemeye aldıklarını ifade etti.

Dikkaya, İtalyan talvarından elde edilecek verimleri, eski çalışmalardan elde ettikleri verilerle kıyaslayacaklarını belirterek, çalışmanın sonuçlarının 2 yıl sonra çıkmasını beklediklerini söyledi.

Dikkaya, çalışmaya var olan çeşitlerden verigonun da dahil edildiğini, yeni çeşitlerin de “İsa, Exalta, Early Swift, Michael Palyari, Red Clod” olduğunu anlattı.

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Bayar: Denktaş ile ilgili çirkin saldırı asla affedilemez

Published

on

By

 

 

TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Celal Bayar, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş ile ilgili çirkin saldırının asla affedilemez olduğunu vurguladı.

Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’la ilgili asılsız iddiaların yer aldığı kitabı ve yazarını sert çekilde eleştiren Bayar şu açıklamalarda bulundu:

“TMT’nin kurulmasında fedakarca büyük katkıları olan ve bugün Kıbrıs’ta Türklük TMT sayesinde varlığını korurken, TMT’nin kurucularından, KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a ‘Dümbük’ isimli ucube kitabıyla saldıran, ordudan atılmış eski GKK’lığı subaylarından İlker Özkunt’u kitabındaki seviyesiz, saygısız nankörce saldırılarından dolayı Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği olarak şiddetle kınıyoruz. Bizler Kıbrıslı Türkler olarak, Rauf Raif Denktaş’ın fikirlerinin taşıyıcısı ve bekçileriyiz. Bizim için böylesine değerli bir devlet adamımıza çirkince saldırı asla affedilemez ve bu şahsın devletimizin açacağı dava ile mutlaka cezalandırılması gerektiğine inanıyor ve devlet yetkililerinin bunu yapacağına yürekten inanıyoruz ve bekliyoruz.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Öztürkler, Denktaş ile ilgili asılsız iddialar içeren kitabı kınadı

Published

on

By

Cumhuriyet Meclisi Başkanı Ziya Öztürkler, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a yönelik,hiçbir somut temele dayanmayan çirkin iddiaların yer aldığı kitabı esefle kınadığını belirtti.

Öztürkler açıklamasında, “Bir milletin özgürlük ve egemenlik davasına adanmış bir ömrün sahibi olan, Kıbrıs Türk halkının tarihi mücadelesine önderlik eden  Sayın Denktaş’a yönelik kitapta yer alan iddialar, sadece şahsına değil; onun temsil ettiği  mücadeleyi ve halkımızın hafızasına da zarar vermektedir.” ifadelerini kullandı.

Kurucu Cumhurbaşkanı’nın sadece bir devlet adamı değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının bağımsızlık ve onur mücadelesinin simgesi ve Türklük dünyasına da adını altın harflerle yazdıran bir lider olduğunu vurgulyaan Öztürkler, şu ifadeleri kullandı:

“Hayatını halkına, davasına ve devlete adamış bir liderin ardından, yıllar sonra böylesi ucuz ve seviyesiz iddialarla gündeme getirilmesi, hiçbir şekilde kabul edilemez. Halkımızı, milli değerlerimize ve tarihimize sahip çıkmaya, bu tür sorumsuz yaklaşımlara karşı daha da kenetlenmeye çağırıyorum.”

Devamını Oku

Trending

Reklam