Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Meclis’te güncel konuşmalar devam ediyor

Published

on

Meclis Genel Kurulu güncel konuşmalarla devam ediyor.

-Solyalı: “Ankete katılanların yüzde 96’sı KKTC’de rüşvet ve yolsuzluk olduğunu düşünüyor”

CTP Milletvekili Ürün Solyalı, “Hükümetin Vatandaşlık ve Nüfus Politikasızlığı” konusunda yaptığı güncel konuşmayı, konu hakkında sorduğu soruya yanıt alamaması nedeniyle bu hafta yapmayacağını, konuşma hakkını saklı tutacağını belirtti.

Solyalı bugünkü konuşmasında konferansına da gittikleri “KKTC’de Yolsuzluk Algısı 2021 Raporu”nu paylaşmak istediğini ifade ederek, KKTC’de yolsuzluk konusunda geçmiş yılların fersah fersah ötesine vardığını, yolsuzluğun toplumun iyi yaşama olgusunu da tehdit eder hal aldığını kaydetti.

Raporda, kamu kaynaklarının bir rant olarak kullanılması konusunda da birçok noktada kötü örneklemeler çıkardığını ifade eden Solyalı, hükümetlerin kamu sektöründe yolsuzluğa hoşgörülü davranmasının siyasete güveni sarstığını ortaya koyduğunu dile getirdi.

Raporun 2021 yılını kapsadığını ifade eden Solyalı, bu dönemde kimin hükümette olduğunun ortada olduğuna işaret etti.

Raporun Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün metoduyla hazırlandığını ifade eden Solyalı, ülkenin skoru nun yüz üzerinden 28 olarak hesaplandığını, ülkenin tabana yakın bir değerde olduğunu kaydetti.

Yolsuzluk algısında KKTC’nin dibe doğru gittiğini belirten Solyalı, ankete katılanların yüzde 96’sının KKTC’de rüşvet ve yolsuzluğun olduğunu düşündüğünü belirtti.

Raporda yolsuzlukla mücadele konusunda da başarısız olunduğunun ortaya çıktığını ifade eden Solyalı, raporda Başbakanlık Denetleme Kurulu’nun hiç çalışmadığının ortaya koyulduğuna dikkat çekildi.

Solyalı, rapora göre, kamu kaynaklarının istismar edildiğinin, kamuda liyakate dayalı atama yapılmadığının da düşünüldüğünü aktardı.

Rapordaki rakamlara da değinen Solyalı, seneye bu anket yapıldığında bu rakamların kat ve kat üstüne çıkacağını savundu.

Raporda bazı önermeler de olduğunu ifade eden Solyalı, 3’lü kararnameyle atamaların kaldırılması, mal ve borç bildirimlerin şeffaf bir hale getirilmesi, Başsavcılık ve Polisin güçlendirmesi gibi önermeler olduğuna da değindi.

-Kürşat: “Sokakta en çok konuşulan geçim derdi”

CTP Milletvekili Fide Kürşat, “Yurttaşların Geçim Derdi, Sosyal Devlet Anlayışından Uzaklaşan Yönetememe Zihniyeti” konusunda yaptığı güncel konuşmada, sokakta en çok konuşulanın vatandaşların geçim derdi olduğuna dikkat çekti.

Hükümetin yokluğun, yoksullaşmanın pek önemli olmadığını düşündüğünü ifade eden Kürşat, vatandaşların artık belinin büküldüğünü, pahalılığı karşılayamayacak durumda olduğunu söyledi.

Mutfaklarda gerçek anlamda yangın olduğunu, ailelerin artık çocukları ile alışverişe gidememe noktasına geldiğini, ay sonunda vatandaşların kredi kartlarının yetersiz bakiyeleri nedeniyle ihtiyaçlarını karşılayamayacak duruma geldiğini ifade eden Kürşat, tüm bunlara rağmen hükümetin yandaşlarına yaptıkları istihdamlarla gündeme geldiğini kaydetti.

Fide Kürşat, bunun anayasanın eşitlik ve sosyal devlet ilkesine aykırı olduğunu vurgulayarak, gençlerin memlekete inancını yitirdiğini, göç yoluna başvurduğunu belirtti.

Kürşat, maliyetlerin düşürülerek halkın alım gücünün arttırılması gerektiğini vurgulayarak, okula süt dahi içemeden giden çocuklar olduğunu, sorunların bir an önce önüne geçilmesi gerektiği vurguladı.

Hademelerin sorunlarının hâlâ çözülemediğini, siciline bakılmadan hademe alınmasını eleştiren Kürşat, hademelerin sorunlarının ivedi olarak çözülmesi gerektiğini kaydetti.

Kürşat, kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması, maliyetleri ucuzlatacak yönde desteklerin yeniden düzenlenmesi, alım güçlerinin arttırılması için Mal ve Hizmetler Yasası kapsamında piyasanın denetlenmesi gerektiğini vurguladı.

-Özdenefe: “Yoksulluk gittikçe derinleşiyor”

Daha sonra kürsüye gelen CTP Milletvekili Fazilet Özdenefe “Son Siyasi Gelişmeler” konusunda yaptığı güncel konuşmada, ülkedeki son siyasi gelişmenin gittikçe derinleşen yoksulluk olduğunu kaydetti.

Bunun ötesinin kalmadığını, insanların gittikçe ağır bir şekilde yoksullaştığını, ancak piyasada bir şekilde para döndüğü için ülkeye yönetenlerin bunu fakına varamadıklarını ifade eden Özdenefe, hükümetin vatandaşların sesini duyamadığını söyledi.

“Biz olduğumuz noktada vatandaşların ve dışardaki kadınların sesini duyuyoruz” diyen Özdenfe, dışarda eylem yapanların emek mücadelesinin yanlarında olduklarını dile getirdi.

Sağlık ve eğitimin anayasal hak olduğunu, Eğitim Bakanı’nın bundan sorumlu olduğunu, eğitimdeki çalışanların nasıl taşerona yönlendirilebildiğini soran Özdenefe, bu insanların talebinin asgari ücret karşılığında toplu iş sözleşesi imzalanması olduğunu aktardı.

Konunun Bakanlar Kurulu’nda ele alınmasını talep edilen Özdenefe, işin doğru çözülebilmesi için yanlış gidişatın durdurulmasını, daha ciddi mağduriyetlerin önüne geçilmesini istedi.

Belediye seçimleri konusuna da değinen Özdenefe, yerel yönetimlerin ayrımcılıktan uzak hizmet vermek zorunda olduğunu söyledi.

Yaşlı ve engellilere hizmetler konusunda ciddi eksiklikler olduğunu, ilgili bakanlıkların bunları zaman zaman denetlemesi gerektiğine dikkat çeken Özdenefe, belediyeler reformu konuşulurken sayı üzerinde durulduğu için yerel ve bölge halklarının sıkıntılarının ihtiyaçlarının konuşulmadığını kaydetti.

Muhtarların sorunlarına da değinen Özdenefe, özellikle Girne bölgesinde ikamet izinlerin konusunda yaşanan sıkıntıları aktardı.

Özdenefe, 28 belediyede tek bir kadın belediye başkanı olmamasını da eleştirerek, kimsenin 18 belediyeyle seçime gidilecek olması nedeniyle zafer kazandığını düşünmemesi gerektiğini, belediyelerin görev ve sorumluluklarının önümüzdeki süreçte artacağını söyledi.

-Oğuz: “Hademeler konusu bugün Bakanlar Kurulu’nda”

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakan Dursun Oğuz, hademelerin sorunlarının yaklaşık 2 aydır devam ettiğini, Başbakan, ilgili sendika ve Milli Eğitim Bakanı’nın dün bir toplantı gerçekleştirdiğini, istişarelerin devam ettiğini, bugünkü Bakanlar Kurulu’nda konunun ele alınacağını kaydetti.

Hükümet ve bakanlığın bu konuya duyarsız olmadığını ifade eden Oğuz, konuyla ilgili görüşmelerin devam ettiğini kaydetti.

Belediyeler konusuna değinen Oğuz, belediye sayısının 18’e indirilmesinin gerekli olduğunun bilindiğini söyledi.

Sayının ötesinde, asıl olması gerekenlerin sosyal belediyecilik anlayışının, vatandaşa gerekli hizmetin verebilmesi olduğunu ifade eden Bakan Oğuz, kadın belediye başkanı olmasının kendilerine gurur vereceğini, bunu engelleyici bir sistem olmadığını kaydetti.

Oğuz, insanların alacağı hizmetin kaliteli olması ve vatandaşların ihtiyaçlarının karşılanmasının önemine işaret ederek, halk kimi takdir ederse onun yönetime geleceğini, ancak belediyelerde ortaya çıkabilecek sorunların hükümet sorunu haline gelebildiğini, dolayısıyla yönetime gelecek belediye başkanlarının ülkenin gelişimine katkı yapacak projelerini ortaya koymasını temenni etti.

TAK

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Cumhurbaṣkanlığı:“Colin Stewart’ın açıklamaları mandasıyla uyumlu değildir”

Published

on

By

Cumhurbaşkanlığı Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres’in Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın son açıklamaları hakkında açıklama yaptı.

Cumhurbaşkanlığı açıklaması şu şekilde:

“Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın António Guterres’e ve BM misyonuna duyduğumuz kurumsal saygı tamdır. Ancak Genel Sekreter’in Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın son açıklamaları, BM’nin taraflara eşit mesafede durma sorumluluğu açısından ciddi sorunlar içermektedir.

Colin Stewart’ın görev süresi 9 Ağustos itibarıyla fiilen sona erecektir. Kıbrıs Türk Tarafı kendisini, görev süresi boyunca taraflar arasında güveni artırma sorumluluğunu yerine getirmekte yetersiz kalan, bazı kritik konularda tarafsızlık algısını zedeleyen ve özellikle halkımızın haklı insani taleplerine gereken duyarlılığı göstermeyen bir görevli olarak anımsayacaktır.

Kıbrıs Türk Tarafı, çözüm iradesini defalarca ve açık biçimde ortaya koymuştur. Bu vizyon, Kıbrıs’taki iki ayrı halk, iki ayrı demokrasi ve iki ayrı Devlet gerçeğinden hareketle şekillenmiştir. Kıbrıs’ta kalıcı ve adil bir çözüm ancak mevcut gerçekliğin esas alınmasıyla mümkündür.

Colin Stewart’ın, Kıbrıs Türk halkının iradesini ve özden gelen hakları olan egemen eşitlik ve eşit uluslarası statüye dayalı çözüm vizyonunu “ciddiye alınmayan” bir öneri gibi nitelendirmesi, BM misyonunun tarafsızlığıyla bağdaşmamaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımız Halkımız adına bu çözüm çerçevesini sadece savunmakla kalmamış, uluslararası muhataplarına da en üst seviyelerde defalarca iletmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu vizyona verdiği tam destek de, halkımızın meşru ve çağdaş taleplerinin arkasında duran bir dayanışma örneğidir.

Kıbrıs Türk Halkının yalnızca Türkiye ile ticaret yapabildiği gerekçesiyle dışa bağımlı olduğu yönündeki değerlendirmeler, tarihi ve hukuki bağlamı göz ardı eden yaklaşımlardır. Bu halk, doğrudan ticaret hakkı da dahil olmak üzere temel haklarını kullanmasının engellendiği haksız ve hukuksuz bir izolasyon altında yaşamaktadır. Bu izolasyon, yalnızca ekonomik zorluklar yaratmakla kalmamakta, aynı zamanda Kıbrıs Türk Halkının temel insan haklarından mahrum bırakılmasına sebep olmaktadır. Uluslararası toplum bu eşitsizliğin sürmesine seyirci kalmak yerine, eğer çözüm sürecine katkı sunmak istiyorsa, bu haksız zulmün sona ermesini sağlamalıdır.

Colin Stewart, halkımızın yıllardır dile getirdiği insani bir talep olan Yiğitler–Pile yolunu Rum tarafına toprak kazandırma çabasına dönüştürerek süreci tıkayan kişi olarak hatırlanacaktır. Bu yaklaşım, BM misyonuna duyulan güveni zedelemiş ve samimi bir kolaylaştırıcılık beklentisini boşa çıkarmıştır.

Colin Stewart ayrıca, geçiş kapılarının neden açılamadığını açıklamak yerine asıl sorumluyu gizlemiş ve kamuoyunu yanıltmıştır. Kıbrıs Türk tarafı uzun süredir Haspolat Kapısı’nın araçlı geçişe uygun şekilde açılmasını ve Akıncılar–Limya hattında araçlı geçişe hizmet edecek Akıncılar Kapısı’nın açılmasını yapıcı ve resmi düzeyde önermiştir. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, bu önerilerin pozitif ve yapıcı bir anlayışla gündeme getirildiğini açıklamış, Rum tarafının ise Kiracıköy ve Erenköy üzerinden KKTC topraklarını transit geçiş güzergahına dönüştürme talebini güvenlik ve egemenlik gerekçeleriyle reddettiklerini kamuoyuna duyurmuştur. Rum tarafı buna rağmen kabul edilmesi mümkün olmayan bu taleplerinde ısrar etmeye devam etmiştir.

Kıbrıs Türk halkı için Anavatan Türkiye garantörlük görevinden çok daha fazlasını ifade eder. Türkiye, halkımızın güvenliği, varlığı ve geleceğiyle doğrudan bağlı olan tarihsel bir dayanışma odağıdır. Aramızdaki bağlar yalnızca diplomatik sorumluluklardan ibaret değildir. Türkiye’yle KKTC arasında ortak mücadeleye, kültürel yakınlığa ve karşılıklı güvene dayanan köklü bir ilişki söz konusudur. Türkiye’nin desteği, Kıbrıs Türk halkının iradesini uluslararası alanda kararlılıkla savunabilmesinin en güçlü temellerinden biridir. Bu çok boyutlu ilişkinin “korku” üzerinden tarif edilmesi, gerçekleri saptırmak anlamı taşır, aynı zamanda çözüm ortamını zayıflatan sorumsuz bir yaklaşımı da yansıtır.

Kıbrıs Türk Tarafı, seçim süreçlerinde de geleneksel olarak yapıcı tutumunu sürdürmüştür. Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar, halkının haklarını savunan, ilkeli ve net bir liderlik anlayışı sergilemektedir. Bu doğrultuda, temel haklara aykırı herhangi bir adıma onay vermemiş, halkının geleceğini geçici siyasi hesaplara teslim etmemiştir.

Kıbrıs Türk Halkı mevcut statükoyu bir tercih olarak benimsememektedir. Halkımızın egemenliği, güvenliği ve onurlu geleceği için verdiği mücadele görmezden gelinemez. BM’nin sorumluluğu taraflardan birini dışlamak değil, her iki tarafın eşitlik temelinde uzlaşı zemini oluşturmasına katkı sağlamaktır.

Kıbrıs Türk tarafı, Mart ve Temmuz 2025’te gerçekleştirilen gayriresmi zirvelere iyi niyetle katılmıştır. Sürecin ilerleyebilmesi için her iki tarafın egemen eşitliğe ve eşit uluslararası statüye sahip aktörler olarak bu süreçte yer alması gerektiği bir kez daha vurgulamıştır. Bu temel yaklaşımı kabul etmeyen hiçbir girişimin başarı şansı olamaz.

BM’nin temel işlevi, Kıbrıs Türk halkına ne yapması gerektiğini dayatmak değildir. Asıl sorumluluk, iki tarafın iradesine saygı gösteren ve çözüm için gerekli koşulları oluşturan bir tutum benimsemektir. Bu niteliği taşımayan herhangi bir temsilcinin BM çatısı altında güven ortamı yaratması mümkün olamaz. Colin Stewart’ın görev süresi, bu açıdan kapsamlı bir değerlendirme yapılmasını gerektirmektedir.

Kıbrıs Türk Halkı, haklarına, iradesine ve varlığına sahip çıkmayı sürdürecektir. Bu duruş, geçici gelişmelerin sonucu olarak ortaya çıkmamıştır. Kararlı bir Halkın tarihsel birikimi ve meşru mücadelesiyle şekillenmiştir. Bu çerçevede ifade edilen tüm değerlendirmeler, görev süresi tamamlanmakta olan temsilcinin ardından görevi üstlenmesi beklenen yeni özel temsilci için de yol gösterici nitelik taşımaktadır. BM misyonunun bu kararlılığa saygı göstermesi, sürecin ciddiyetine katkı sunması açısından önemlidir.”

Devamını Oku

Kıbrıs

“Colin Stewart’ın açıklamaları mandasıyla uyumlu değildir”

Published

on

By

Cumhurbaşkanlığı Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres’in Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın son açıklamaları hakkında açıklama yaptı.

Cumhurbaşkanlığı açıklaması şu şekilde:

“Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın António Guterres’e ve BM misyonuna duyduğumuz kurumsal saygı tamdır. Ancak Genel Sekreter’in Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın son açıklamaları, BM’nin taraflara eşit mesafede durma sorumluluğu açısından ciddi sorunlar içermektedir.

Colin Stewart’ın görev süresi 9 Ağustos itibarıyla fiilen sona erecektir. Kıbrıs Türk Tarafı kendisini, görev süresi boyunca taraflar arasında güveni artırma sorumluluğunu yerine getirmekte yetersiz kalan, bazı kritik konularda tarafsızlık algısını zedeleyen ve özellikle halkımızın haklı insani taleplerine gereken duyarlılığı göstermeyen bir görevli olarak anımsayacaktır.

Kıbrıs Türk Tarafı, çözüm iradesini defalarca ve açık biçimde ortaya koymuştur. Bu vizyon, Kıbrıs’taki iki ayrı halk, iki ayrı demokrasi ve iki ayrı Devlet gerçeğinden hareketle şekillenmiştir. Kıbrıs’ta kalıcı ve adil bir çözüm ancak mevcut gerçekliğin esas alınmasıyla mümkündür.

Colin Stewart’ın, Kıbrıs Türk halkının iradesini ve özden gelen hakları olan egemen eşitlik ve eşit uluslarası statüye dayalı çözüm vizyonunu “ciddiye alınmayan” bir öneri gibi nitelendirmesi, BM misyonunun tarafsızlığıyla bağdaşmamaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımız Halkımız adına bu çözüm çerçevesini sadece savunmakla kalmamış, uluslararası muhataplarına da en üst seviyelerde defalarca iletmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu vizyona verdiği tam destek de, halkımızın meşru ve çağdaş taleplerinin arkasında duran bir dayanışma örneğidir.

Kıbrıs Türk Halkının yalnızca Türkiye ile ticaret yapabildiği gerekçesiyle dışa bağımlı olduğu yönündeki değerlendirmeler, tarihi ve hukuki bağlamı göz ardı eden yaklaşımlardır. Bu halk, doğrudan ticaret hakkı da dahil olmak üzere temel haklarını kullanmasının engellendiği haksız ve hukuksuz bir izolasyon altında yaşamaktadır. Bu izolasyon, yalnızca ekonomik zorluklar yaratmakla kalmamakta, aynı zamanda Kıbrıs Türk Halkının temel insan haklarından mahrum bırakılmasına sebep olmaktadır. Uluslararası toplum bu eşitsizliğin sürmesine seyirci kalmak yerine, eğer çözüm sürecine katkı sunmak istiyorsa, bu haksız zulmün sona ermesini sağlamalıdır.

Colin Stewart, halkımızın yıllardır dile getirdiği insani bir talep olan Yiğitler–Pile yolunu Rum tarafına toprak kazandırma çabasına dönüştürerek süreci tıkayan kişi olarak hatırlanacaktır. Bu yaklaşım, BM misyonuna duyulan güveni zedelemiş ve samimi bir kolaylaştırıcılık beklentisini boşa çıkarmıştır.

Colin Stewart ayrıca, geçiş kapılarının neden açılamadığını açıklamak yerine asıl sorumluyu gizlemiş ve kamuoyunu yanıltmıştır. Kıbrıs Türk tarafı uzun süredir Haspolat Kapısı’nın araçlı geçişe uygun şekilde açılmasını ve Akıncılar–Limya hattında araçlı geçişe hizmet edecek Akıncılar Kapısı’nın açılmasını yapıcı ve resmi düzeyde önermiştir. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, bu önerilerin pozitif ve yapıcı bir anlayışla gündeme getirildiğini açıklamış, Rum tarafının ise Kiracıköy ve Erenköy üzerinden KKTC topraklarını transit geçiş güzergahına dönüştürme talebini güvenlik ve egemenlik gerekçeleriyle reddettiklerini kamuoyuna duyurmuştur. Rum tarafı buna rağmen kabul edilmesi mümkün olmayan bu taleplerinde ısrar etmeye devam etmiştir.

Kıbrıs Türk halkı için Anavatan Türkiye garantörlük görevinden çok daha fazlasını ifade eder. Türkiye, halkımızın güvenliği, varlığı ve geleceğiyle doğrudan bağlı olan tarihsel bir dayanışma odağıdır. Aramızdaki bağlar yalnızca diplomatik sorumluluklardan ibaret değildir. Türkiye’yle KKTC arasında ortak mücadeleye, kültürel yakınlığa ve karşılıklı güvene dayanan köklü bir ilişki söz konusudur. Türkiye’nin desteği, Kıbrıs Türk halkının iradesini uluslararası alanda kararlılıkla savunabilmesinin en güçlü temellerinden biridir. Bu çok boyutlu ilişkinin “korku” üzerinden tarif edilmesi, gerçekleri saptırmak anlamı taşır, aynı zamanda çözüm ortamını zayıflatan sorumsuz bir yaklaşımı da yansıtır.

Kıbrıs Türk Tarafı, seçim süreçlerinde de geleneksel olarak yapıcı tutumunu sürdürmüştür. Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar, halkının haklarını savunan, ilkeli ve net bir liderlik anlayışı sergilemektedir. Bu doğrultuda, temel haklara aykırı herhangi bir adıma onay vermemiş, halkının geleceğini geçici siyasi hesaplara teslim etmemiştir.

Kıbrıs Türk Halkı mevcut statükoyu bir tercih olarak benimsememektedir. Halkımızın egemenliği, güvenliği ve onurlu geleceği için verdiği mücadele görmezden gelinemez. BM’nin sorumluluğu taraflardan birini dışlamak değil, her iki tarafın eşitlik temelinde uzlaşı zemini oluşturmasına katkı sağlamaktır.

Kıbrıs Türk tarafı, Mart ve Temmuz 2025’te gerçekleştirilen gayriresmi zirvelere iyi niyetle katılmıştır. Sürecin ilerleyebilmesi için her iki tarafın egemen eşitliğe ve eşit uluslararası statüye sahip aktörler olarak bu süreçte yer alması gerektiği bir kez daha vurgulamıştır. Bu temel yaklaşımı kabul etmeyen hiçbir girişimin başarı şansı olamaz.

BM’nin temel işlevi, Kıbrıs Türk halkına ne yapması gerektiğini dayatmak değildir. Asıl sorumluluk, iki tarafın iradesine saygı gösteren ve çözüm için gerekli koşulları oluşturan bir tutum benimsemektir. Bu niteliği taşımayan herhangi bir temsilcinin BM çatısı altında güven ortamı yaratması mümkün olamaz. Colin Stewart’ın görev süresi, bu açıdan kapsamlı bir değerlendirme yapılmasını gerektirmektedir.

Kıbrıs Türk Halkı, haklarına, iradesine ve varlığına sahip çıkmayı sürdürecektir. Bu duruş, geçici gelişmelerin sonucu olarak ortaya çıkmamıştır. Kararlı bir Halkın tarihsel birikimi ve meşru mücadelesiyle şekillenmiştir. Bu çerçevede ifade edilen tüm değerlendirmeler, görev süresi tamamlanmakta olan temsilcinin ardından görevi üstlenmesi beklenen yeni özel temsilci için de yol gösterici nitelik taşımaktadır. BM misyonunun bu kararlılığa saygı göstermesi, sürecin ciddiyetine katkı sunması açısından önemlidir.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Ataoğlu:Hristodulidis’in sözleri barışa değil, gerilime hizmet ediyor

Published

on

By

Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı, Demokrat Parti Genel Başkanı Fikri Ataoğlu, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’in KKTC yargısına yönelik açıklamalarına tepki gösterdi.

Ataoğlu yaptığı yazılı açıklamada, Hristodulidis’in “korsanca”, “faşist” ve “yasa dışı” gibi ifadeler kullanarak yaptığı açıklamaların kabul edilemez olduğunu belirtti.

Bu söylemlerin, Rum liderliğinin çözümden uzak ve provokatif tutumunun yeni bir göstergesi olduğunu vurgulayan Ataoğlu, KKTC yargısının bağımsız ve hukukun üstünlüğü temelinde karar aldığını kaydetti.

Hristodulidis’in süreci çarpıtarak kamuoyunu yanıltmaya çalıştığını da ifade eden Ataoğlu, bu yaklaşımın barışa ve toplumlar arası güvene zarar verdiğini, Rum tarafının yargı kararlarını itibarsızlaştırma çabasının halkın güvenliğini tehdit eden bir saygısızlık olduğunu dile getirdi.

Kıbrıs Türk tarafının her zaman hukuk zemininde hareket ettiğini belirten Ataoğlu, Rum liderliğinin, tutarsız davrandığı gibi tehdit dili de kullandığını ifade etti.

Barışın tehdit diliyle değil, karşılıklı saygı ve eşitlikle mümkün olduğunu vurgulayan Ataoğlu, Rum tarafını sağduyuya ve yapıcı adımlarla ilerlemeye davet etti.

Devamını Oku

Trending

Reklam