Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Meclis’te Kamu İhale Yasası tartışılmaya devam ediliyor

Published

on

Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu’nda “Kamu İhale (Değişiklik) Yasa Tasarısı”nın geneli

üzerindeki görüşmelere devam ediliyor.

CTP Milletvekili Salahi Şahiner, yasa tasarısına ilişkin söz olarak, ilgili yasanın kaç gündür görüşüldüğünü, gündemin bir şirkete yönelik yasayla meşgul edildiğini ifade etti, eleştirilerde bulundu.

Kıb-Tek’te yatırım yapmak yerine bugünkü noktaya gelindiğini, ilgili şirketin kasasına para aktarılmaya çalışıldığını savunan Şahiner, hükümetin yasayla ilgili topluma doğruları söylemediğini öne sürdü, komite çalışmalarıyla ilgili bilgi verdi.

Şahiner, yıllarca santrallerin bakımlarının yapılmadığını, üretim gücünün artırılmadığını, görevin ihmal edildiğini savunarak, komitede konuşulduğu gibi; kurulu gücün tamirinin yapılması durumda 3 yıl daha yatırım gerekmeden üretimin ihtiyacı karşılayabileceğini söyledi.

Şahiner, mevcut kurulu güç ile ilgili teknik bilgiler vererek, alım garantisinden ötürü şirketin ülkeye 30 milyon dolardan fazla maliyeti olduğunu söyledi. Bunun üzerine şirket ile imzalanan sözleşmenin kim tarafından imzalandığı konusunda tartışma yaşandı. Şahiner, hükümetin topluma Kıb-Tek ile ilgili doğru bilgiler vermediğini ifade ederek, gerekli yatırımların ve bakımların zamanında yapılmamasının kurumu bugüne getirdiğini söyledi.

“Elektriksiz kalacağız. AKSA’ya muhtaç değiliz”, “AKSA daha ucuza üretim yapıyor, AKSA’nın olması fiyatları düşürüyor”, “Kıb-Tek borçludur, yatırım yapacak gücü yok”, “Yatırım yapacak zaman yok” gibi söylemlerin doğru olmadığını savunan Şahiner, yapılması planlanan sözleşmede bazı bakanların “nikah memuru, bazılarının ise nikah şahidi olduğunu” söyledi.

Kablo ile elektrik gelinmesine dair açıklamalara da değinen Şahiner, kablo maliyetinin kimin tarafından karşılandığına dair de birbirinden farklı açıklamalar olduğunu öne sürerek, sözleşmenin “kötü niyetli” olduğunu söyledi.

CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman da tekrardan söz alarak, Meclis’te tekrarlanan “2009’da bu sözleşmeyi kim imzaladı? sorusunun cevabını yineleyerek, “Ferdi Sabit Soyer başkanlığında CTP hükümeti imzaladı. Bu bilinmeyen bir şey değildir” dedi.

Erhürman, Milletvekili Armağan Candan’ın hangi koşullar altında imzalandığına dair daha önce yapmış olduğu konuşmayı anımsattı ve “bu sözleşmenin harika olduğunu” söylemediklerini vurguladı.

Ekonomi ve Enerji Bakanı Olgun Amcaoğlu’nun Enerji Dairesi ve Üst Kurul’un oluşması için yasa tasarılarının Meclis’e sunduğunu söylediğini anımsatan Erhürman, hükümetin odaları ve mühendisleri çağırıp konuşması için yasalara ihtiyaç olmadığını ancak yasa gerekiyorsa bu yasaları bu kadar zamandır komiteden geçirmenin imkansız olmadığını, CTP’nin yardımcı olmaya her zaman hazır olduğunu kaydetti.

Olgun Amcaoğlu’nun bugün santrallerle ilgili paylaştığı kapasite-üretim rakamlarını hatırlatan Erhürman, yenilenebilir enerji dışında, AKSA’yla beraber gücün aslında 458’e tekabül ettiğine, toplam kullanımın ise 366-368 civarında olduğunu kaydederek, 80 mw daha kapasite olduğunu ve bunun kullanılmadığını söyledi.

Pik’lere ilişkin rakamları da paylaşan Erhürman, 2019’dan bugüne kullanımdaki enerjinin düştüğünü söyleyerek, bunun nedenlerinin “bakanların açıklamalarına göre” bakım-onarımın yapılmaması olduğunu öne sürdü.

Erhürman, bugün Kıb-Tek’teki zarara neden olan uygulamalara değinerek, “Kıb-Tek kendi kendine zarara girmiyor. Uygulama dolayısıyla zarara giriyor” dedi.

Erhürman, yaz aylarında maksimum çıkılan pik’in 342 mw, şu andaki aktif kullanımın onun da üstünde olduğunu söyledi. Bunun üzerine söz alan Bakan Olgun Amcaoğlu, makinelerle ilgili bilgi vererek, “Termik santralleri 5-6 saat içerisinde devreye sokamazlarsa bu akşam yine sıkıntı var demektir” dedi.

Kıb-Tek ve AKSA’nın dizel sayılarının aynı olduğunu ancak buna rağmen Kıb-Tek’in daha az üretimi olduğunu söyleyen Erhürman, bu eksikliğin neden olduğuna dair yönetimin açıklama yapması gerektiğini belirtti.

Erhürman yaza hazırlıklı olması açısından, şu anda makinelere bakım-onarım yapılması gerektiğine dikkat çekerek, “Bakım yapılırsa, bu rakamlarla sorun yaşamamız mümkün değil” dedi.

“Ben halen bu sözleşmenin konusunun ne olduğunu net bir biçimde anlamış değilim” diye konuşan Erhürman, Başbakan’ın konuşmasından konunun “enterkonnekte”, Bakan Arıklı’nın konuşmasından konunun “AKSA’nın yapacağı ek santral ve daha sonra doğal gaza dönüşüm”, Milletvekili Küçük’ün konuşmasından da konunun “proje ve fizibilite” olduğunu anladıklarını söyledi.

Erhürman, “sözleşmenin ne olduğunu bile anlayamadan, Meclis’ten ihalesiz bir biçimde sözleşme imzalama yetkisi istendiğini, böyle bir yetkinin verilemeyeceğini” savundu, “Gerekçe nedir? Bütün sorum odur” diyen Erhürman, gerekçeleriyle birlikte kendilerine gelinseydi, tavırlarının böyle olmayacağını söyledi.

Herhangi bir özleşme yapılmadan önce vizibilite yapılmasının şart olduğunu vurgulayan Erhürman, fizibilite yapılmasının bir başlangıç olduğunu, onsuz bir şey üzerinden sözleşme yapmanın akıl işi olmadığını, şu anda son yapılması gereken işin ilk yapıldığını ileri sürdü.

Sözleşmenin 15 yılı içerdiğinin altını çizen Erhürman, “Benim 52 yaşımla, 67 yaşımı bağlayacak bir şeydir konuştuğumuz…” dedi.

Erhürman, bu sözleşmeden dolayı ileride bir sıkıntı çıkarsa, feshedilmek zorunda kalınacağını, sorumlularına ise rücu edileceğini yineledi.

Daha sonra söz alan CTP Milletvekili Devrim Barçın, Kıb-Tek’in 2023 bilançosunun geçtiğini ancak 2021 ve 2022 bilançolarının ortada olmadığını savunarak, bağımsız denetçilerin Kıb-Tek’in 2019-2020 yıllarına ait bilançolarında banka kredi ve mevduat hesaplarına “doğrulama teyit edilemediğini” yazdığını ileri sürerek, bunun “hırsızlık var demek olduğunu” söyledi.

Barçın, eski Bakan Sunat Atun’un Kıb-Tek’in borçlarına ilişkin basında paylaşılan açıklamalarını da okuyarak, borçların yapılanması ve fiyatların ayarlanması konusunda hükümetin gerekli adımları atmadığını, kurumu yüksek faiz ödemeye zorunlu hale getirdiğini öne sürdü.

Barçın “Bu yasaya karşı duruşumuzun sebebi, size güvenmiyoruz. Yetkilerinizi Kıbrıs Türk toplumunun kurumlarını batırma yönünde kullanıyorsunuz” diye konuştu.

CTP Milletvekili Salahi Şahiner, tasarının, Kıbrıs Türk halkının boğazından kesip şirketin kasasına koymak için, şirkete özel hazırlanmış bir yasa tasarısı olduğunu öne sürerek, “Çok büyük bir günah işliyorsunuz” dedi.

Şahiner, AKSA’ya ödenen fazla maliyetler sonucunda, AKSA’nın bu ülkede olmasından dolayı 60 milyon dolar üzerinde bir zararın söz konusu olduğunu savunarak, alım garantili sözleşmeden dolayı halkın yüksek elektrik faturaları altında ezilmeye devam edeceğini söyledi.

Enerji arz güvenliğini sağlayacak olanın bir dc kablo olamayacağını savunan Şahiner, kablonun olması durumunda bile ülkede kurulu gücün olması gerektiğini ve bakım onarımının yapılmaya devam edilmesi gerektiğini kaydetti.

Şahiner, “Bu ülkenin elektrik üretiminde özelleştirme gibi bir politikası olmuş olsaydı, yine davranacağı yöntem bu olmazdı” diyerek, Kıb-Tek Yönetim Kurulu’nun rekabeti, İhale Komisyonu’nu, Meclis’i karıştırmadan, denetlenmeden, halkın cebinden milyarlarca liranın çıkacağı enerji gibi bir konu için tek bir şirketle gidip görüşeceği bir durum yaratıldığını öne sürdü.

Kablo gelene kadar AKSA’nun fuel oil ile üretim yapmaya devam etmesinin büyük bir risk teşkil ettiğini vurgulayan Şahiner, “Bunun elle tutulabilir hiçbir tarafı yoktur. Bu gerçekten Kıbrıs Türk halkına yapılan bir ihanettir” diye konuştu.

Milletvekili Teberrüken Uluçay da, kürsüde yaptığı konuşmada, bu konunun Meclis’te ve dışarıda 10 gündür tartışıldığına işaret ederek, sonrasında atılacak adımların bilinmediğini, bunun bilinmesinin halkın hakkı olduğunu kaydetti.

Uluçay, geçmişte özerkleştirilmesine yönelik de tartışmaların yapıldığına ve konsensüs sağlandığını, bir Enerji Üst Kurulu’nun oluşturulmasına yönelik bir teyitleşme olduğuna işaret ederek, bir araya gelerek bir projeksiyon oluşturulması ve yapılan çalışmaların sağlam bir limana taşınması gerektiğini belirtti.

İhale Yasası’nda yapılması istenilen değişiklikle, hükümet yetkililerinin, masaya oturduklarında ilgili şirketle daha güçlü bir pazarlık yapacaklarını ifade ettiklerini hatırlatan Uluçay, bunu yapmak için yasada değişikliğe ihtiyaç olmadığını söyledi.

Uluçay, “Eğer niyet enterkonnekte sisteme bağlanacak şekilde kablonun çekilmesi ise” bunun için de bir fizibilite çalışmasının yaptırılmasının İhale Yasası’nda bir değişiklik yapmadan da mümkün olduğunu ifade etti ve fizibilite çalışması yapılmasının önemine değindi.

Ülke için çok daha uygun enerji arz güvenliğinin sağlanabileceğini söyleyen Uluçay, “Geç kalınmış değildir. Önümüzdeki süreç bir fırsattır. Bu fırsatın değerlendirilmesi gerekir” dedi ve bunun koşulunun Kıb-Tek’in özerkleştirilmesi olduğunu belirtti; bu yönde çalışma yapılması çağrısına bulundu.

CTP Güzelyurt Milletvekili Armağan Candan ise, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın başbakanlık döneminde enerji ve AKSA’ya ilişkin basına yaptığı açıklamaları okuyarak, Tatar’ın “AKSA’yla yapılan bir önceki sözleşmeyle ülkenin 15-16 yıl boyunca taahhüt altına alındığı” eleştirisi yaptığına işaret etti.

Candan, Cumhurbaşkanı’na çağrıda bulunarak, bu yasa önüne gelmeden ilgili kesimlerin görüşünü alması gerektiğini kaydetti.

Candan, “Aksi halde, maalesef, daha büyük grevler, daha büyük gösteriler, daha büyük enerji kesintileri, karanlık akşamlar bizleri beklemektedir” dedi.

TAK/BRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Yamaçköy’de yangın

Published

on

By

Bugün saat 14:00 sıralarında, Yamaçköy’de ormanlık alan içerisinde, henüz tespit edilemeyen sebepten dolayı meydana gelen yangına İtfaiye Ekipleri’nin müdahalesi sürüyor. Yangın henüz kontrol altına alınamamış olup, soruşturma devam etmektedir.

Devamını Oku

Kıbrıs

Cumhurbaşkanı Tatar, Türk Edebiyatı Vakfı Başkanı Serhat Kabaklı’yı kabul etti

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Türk Edebiyatı Vakfı Başkanı Serhat Kabaklı’yı kabul etti.

Kabulde, Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Çağın Zort, Cumhurbaşkanı Özel Danışmanı Gökhan Güler, Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetimler Danışmanı İlker Edip, Kıbrıslı Türk şair-yazar Feyzan Korur ve Uluslararası Final Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkan Yardımcısı İbrahim Taşel de hazır bulundu.

Kabaklı kabulde, vakıf yayını olan “Bil Oğlum” adlı kitabını Tatar’a takdim ederek, Kıbrıs’ta “Türk Dünyası Şiir Akşamları” etkinliğinin düzenlenmesi için destek talebinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs Türk halkının kendi dili, dini ve değerleriyle bu topraklardaki yaşamını yıllardır başarı ile sürdürdüğünü belirterek, “Bu bizim övünç kaynağımızdır.” dedi.

Vakıfla birlikte düzenlenecek etkinliklerde Kıbrıs Türk halkının kendi şairlerinin, yazarlarının, edebiyatçılarının yer almasının kendilerine güç vereceğini dile getiren Tatar, “Onun için yeni projenizi selamlıyorum.” ifadesini kullandı.

Tatar, bu tür organizasyonlarda sadece Türk dünyasının ve Türk devletlerinin değil, Bulgaristan, Macaristan, Tataristan, Uygur gibi diğer ülkelerin de katılabileceğini belirterek, önemli olanın gönül birliği olduğunu kaydetti.

Tatar, bugünün dijital dünyasının iletişimin daha kolay ve yaygın olduğuna işaret etti.

Cumhurbaşkanı Tatar, kabulde Kıbrıs Türk halkının tarihine de değinerek, Kıbrıs Türk halkının 1571’den bu yana bu topraklarda uzun yıllar hiçbir değerini kaybetmeden varlığını sürdürebildiğinin altını çizdi.

“Kıbrıs Türk halkı öz benliğiyle bu topraklarda var olmanın gururunu yaşadı ve bugünlere kadar gelebildik.” diyen Tatar, bugünkü iletişim çağında eskiye oranla daha kolay iletişim olduğunu, ayrıca Türkiye Cumhuriyeti ve Türk dünyasının yanlarında olduğunu belirtti.

Tatar, Türk Devletleri Teşkilatı’nda gözlemci üye olmanın kendilerine çok şeyler kazandırdığını da vurgulayarak, diğer Türk teşkilatlarına da üye olduklarını ve bu yakınlıkların önemli kazanımlar olduğunu ifade etti.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonrasında Türk devletlerin bağımsızlıklarına kavuşmalarıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli bir siyaset geliştirdiğini dile getiren Tatar, Gaspıralı İsmail’in “Dilde, işte, fikirde birlik” sözlerine atıfta bulundu.

-Kabaklı

Türk Edebiyatı Vakfı Başkanı Serhat Kabaklı da kabulde yaptığı konuşmada, vakıf olarak Kıbrıs’ın kültür ve edebiyat hayatında aktif rol oynamak istediklerini belirterek, “Kıbrıs’taki gençlerin Türk kimliğiyle yaşamalarını sağlamak için birtakım çalışmalar yapmak istiyoruz.” dedi.

Kabaklı, ağustos ayı gibi “Türk dünyası şiir akşamları” konulu bir etkinlik düzenlemek istediklerini, etkinlikte Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ile Uluslararası Final Üniversitesi’nin kendilerine destek verebileceğini ifade etti.

Etkinlikte Türk dünyasından gelecek şairlerin yanı sıra Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı’ndan da (Türksoy) bir Azeri konseri düzenlenebileceğini ifade eden Kabaklı, amaçlarının Türk dünyasının Kıbrıs ile gönül birliği içinde olduğunu ortaya koymak olduğunu kaydetti.

Kabaklı,  Elâzığ’da “Hazar Şiir Akşamları” adıyla yaklaşık 25 yıldır bu organizasyonu yaptıklarını belirterek, amaçlarının Kıbrıs’ta düzenlenecek Türk dünyası şiir akşamlarının da geleneksel hale dönüştürülmesi olduğunu söyledi.

Kabulde, Feyzan Korur da “Rüzgâr Üstü” isimli öykü kitabını Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a takdim etti.

 

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Dışişleri Bakanlığı ile TC Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın düzenlediği “İletişim Eğitim Programı” başladı. Eğitim programı iki gün sürecek

Published

on

By

Dışişleri Bakanlığı ile Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın birlikte düzenlediği “İletişim Eğitim Programı”, Dışişleri Bakanlığı Uğur Umar Konferans Salonu’nda yapılıyor.

İki gün sürecek hizmet içi eğitim programı, bugün saat 10.00’da başladı.

Eğitim programının açılışında Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesi Başkanı Doç. Dr. Bora Bayraktar, birer konuşma yaptı.

Eğitim programında, “Kamu Diplomasisi”, “Kriz Anlarında İçerik Yönetimi”, “Yapay Zeka” “Sosyal Medyanın Doğru Kullanımı ve Dezenformasyonla Mücadele” ve “Kurumsal İletişim” konu başlıkları yer alıyor.

Eğitim programının temel amacının; dış politika üretiminde iletişimin stratejik rolünü güçlendirmek, kamu diplomasisinin araçlarını etkin şekilde kullanabilen dezenformasyonla mücadele konusunda yetkin, kriz anlarında doğru ve zamanında iletişim stratejileri geliştirebilen bir diplomasi kurumsallığına katkı sağlamak olduğu vurgulandı.

İletişim Eğitim Programı’nın açılışında konuşan Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, bugünün önemli ve farklı bir gün olduğunu belirtti.

Eğitimin verildiği salonda çoğu zaman toplantılar ve konuşmalar yapıldığını belirten Ertuğruloğlu, “İlk defa bu salonun tıklım tıklım olduğunu gördüm. Son derece mutluyum.” dedi.

Ertuğruloğlu, hizmet içi eğitimin gerçekleşmesini Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığı iletişim Başkanlığı’ndan aylar önce kendisinin talep ettiğini belirterek, eğitimin önemine değindi.

Ertuğruloğlu, yıllar önce bürokrat olduğu bir dönemde, Ankara Dışişleri’nde bir üst düzey bürokratla konuşurken her zaman yaptığı gibi Kıbrıs konusunda sitemkar ve talepkar bir üslupla konuştuğunu anımsatarak anısından bahsetti.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhuriyet Yerleşkesi açılışında yaptığı konuşma metninin sürekli cebinde olduğunu belirten Ertuğruloğlu, Erdoğan’ın konuşmasındaki “İsimlerimiz farklı olsa bile, konu Kıbrıs davası olunca, soyadımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir” sözlerine değindi.

Kıbrıs Türk halkının yıllarca dünyadan soyutlanıp, kendi içine kapanmış olarak yaşamaya zorlandığını ifade eden Ertuğruloğlu, “Kıbrıs Türk halkı, tüm bu süreçler boyunca Anavatan Türkiye’den her zaman yardım talep etmiş ve her yardım talebi de cevap bulmuştur. Anavatan her türlü bedeli ödemeyi göze alarak, gerekirse bütün dünyayı karşısına alarak Kıbrıs Türkünü yalnız bırakmamış ve mücadelesinde bir bütün olarak, bu haklı davayı ileri götürmek için beraber mücadeleler vermişizdir. Bugün de aynı şey geçerlidir.” şeklinde konuştu.

“Bizim de üzerimize düşen görevleri, sorumlulukları yerine getirme mecburiyetimiz var.” diyen Ertuğruloğlu, yan gelip yatma diye bir lükslerinin olmadığını kaydetti.

 

“Bir BRT neden TRT olmasın, Türk Ajansı Kıbrıs neden Anadolu Ajansı olmasın.” şeklinde konuşan Ertuğruloğlu, iletişimin bu kadar önemli olduğu ve dezenformasyonun bu kadar tehlike arz ettiği dünyada çok daha etkin iletişim unsurlarını öğrenip, bunları uygulama noktasına gelmeleri gerektiğinin şart olduğunu ifade etti.

Ertuğruloğlu,  “Gündemi, Rum basınının yaratıp Türk basınının da bunu tekrarladığı bir basın olmaktan çıkmamız gerekir. Niye gündemi Kıbrıs Türk basını yaratmasın? Ama dezenformasyonla değil gerçeklerle…” ifadelerini kullandı.

Her yönüyle son derece haklı bir ulusal davanın savunucusu olduklarını belirten Ertuğruloğlu,  “Kendi içimizde de bazı unsurlar var. Bizi, haklı davayı savunmaktan dolayı utanma durumuna getirmeye çalışıyorlar. Sanki bir suç işliyoruz. Bu oyuna asla gelinmemesi gerekir.” dedi.

Anavatan Türkiye’ye ve Kıbrıs Türk halkına güvendiğini kaydeden Ertuğruloğlu, bir bütün olduklarını dile getirdi.

“Bugün ülkede siyaset yapacağım diyerek iki devletli politikayı ‘çözümsüzlüğün kendisidir’ diye lanse eden siyasilerimiz var. İki devletli politikayı savunmanın çözümsüzlüğü savunmak olduğunu söyleyebilecek kadar Kıbrıs konusundan bir haber ve başka bir dünyada yaşayan arkadaşlarımız var.” ifadelerini kullanan Ertuğruloğlu, bunun Kıbrıs konusunun ne olduğunu bilmediklerini gösterdiğini kaydetti.

Ertuğruloğlu, “Kıbrıs sorunu, Rum tarafının Kıbrıs Cumhuriyeti diye kabul edilmesidir. Başka bir sorun değil. Yaşadığımız bütün problemlerin nedeni ve temeli Rum tarafının Kıbrıs Cumhuriyeti diye kabul görmesidir. Bu gerçek ortada dururken, iki devletli politikayı savunmanın çözümsüzlüğü gündeme getirdiğini nasıl söyleyebilirsin?” diye konuştu.

Kıbrıslı Rumların Kıbrıs sorunu tanımlamasına değinen Ertuğruloğlu, eleştirilerde bulundu.

Çözümün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığı olduğunu kaydeden Ertuğruloğlu, “Dünya Rum’u bu şekilde şımarttığı sürece, Rum tarafı bizim de faydalanacağımız bir ortamı neden kabul etsin. Bütün avantajları kendi başına kullanırken,  üzerimizde ambargoları uygularken ve Türkiye’yi işgalci bir ülke diye suçlarken… ” şeklinde konuştu.

Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri de, sözlerine, Berlin Büyükelçiliği’nde müsteşar olarak görev yaptığı bir dönemde okuduğu bir makaleye değinerek başladı.

Seyahatin Berlin’den Ankara’ya 14 gün olduğu 1920’lerden, bilginin Berlin’den Ankara’ya üç ya da beş saniyede geldiği bir çağda olduklarını kaydeden Başçeri, “Böylesine hızlı bir dönüşümü yaşadık ve şimdi buna adapte olmaya çalışıyoruz.” dedi.

İran ile İsrail arasında hava savaşının yaşandığına değinen Başçeri, her iki taraftan farklı farklı açıklamaların geldiğini, “hangisinin doğru, hangisinin yanlış” olduğunu ayırt etmekte zorlandığını belirtti.

“Yaptığımız işin doğruluğunu, doğru bir şekilde kamuoyuna aktarılması farklı bir boyuta geliyor. Bir Algoritma üzerinden, milyonlarca paylaşımın nasıl değerlendirildiğine bakılmaksızın, ortaya konan bazı düşünceler, fikirler sanki hepimiz bunun doğruluğuna inanıp ona göre de üretilen algılar üzerinden bir düşünce silsilesi geliştirmeye çalışıyoruz.” diyen Başçeri, kendileri için en tehlikeli olanının bunun üstüne de bir siyaset kurmaya gayret etmeleri olduğunu dile getirdi.

Hizmet içi eğitim programını önemli ve faydalı bulduğunu dile getiren Başçeri, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın edinmiş olduğu tecrübenin ve bilgi birikiminin KKTC’deki bu alanda faaliyet gösterenlere aktarılmasının yararlı olacağını vurguladı.

Başçeri, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın personel böylesine bir eğitim programını planladıkları için ve Dışişleri Bakanlığı kapılarını bu eğitim programına açmasından dolayı Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’na teşekkür etti.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesi Başkanı Doç. Dr. Bora Bayraktar da, gününüzde kamu diplomasisi ve kurumsal iletişim kavramlarının daha önce hiç olmadığı kadar önem kazandığını gördüklerini kaydetti.

Bayraktar, bu bağlamda kamu çalışanlarının, kamu diplomasisi ve kamusal iletişim konularında gerekli bilince sahip olmalarının önem kazandığına değindi.

İletişim Eğitim Programı’na değinen Bayraktar, dezenformasyonu önemli bir silah olarak kullanan sosyal medyanın, diplomasi ve habercilik ekseninde bilinçli olarak ele alınması gereken bir husus olduğunu kaydetti.

 

 

Devamını Oku

Trending

Reklam