Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Meclis’te Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi görüşülüyor

Published

on

Meclis Genel Kurulu’nda 16 milyar 700 milyon 959 bin TL’lik Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi görüşülüyor.

Eğitim Bakanlığı bütçesiyle ilgili ilk sözü alan CTP Milletvekili Fikri Toros, eğitimin barış ve demokrasinin ön koşulu olduğunu belirterek, Kıbrıs Türk toplumunun geleceğindeki en önemli etkenin eğitim olduğunu söyledi.

Ülkede eğitimin ve siyasetin özgürleşmesinin önünün açılması gerektiğini ifade eden Toros, aklın özgürleşmesinin de demokrasinin vazgeçilmezlerinden olduğunu kaydetti. Toros, hiçbir toplumun aklı özgürleştirmeden toplumsal mutabakata varamayacağını savundu.

Eğitimin birinci amacının gelecek kuşakları çağa uyumlu yetiştirmek ve iyi birer üretici ve tüketici olmalarını sağlaması yanında toplumsal sürdürülebilirliği sağlamak olduğunu belirten Toros, siyasal süreçteki sorumlulukların da bireylere eğitimle verildiğini söyledi.

Toros, eğitim bütçesinin en büyük kalem olmasına rağmen bugünkü nüfusa yetmeyeceğini belirterek, kültürel anlamda bu bütçeye nelerin dahil olduğunu sordu.

Toros, şu an farklı ülkelerden gelen öğrenciler olduğunu bunların bazılarının öğretmenleriyle bile iletişim kuramadığını söyleyerek, “Bu çocuklar için, Türkçe bilmeyen çocuklar için gerçekten bir şey yapılıyor mu? ” diye sordu.

Konteyner ve çadır sınıf sorunlarını çözmek için bütçede kalem ayrıldığını görmediğini belirten Toros, bir ülkenin ekonomik kalkınmasının bireysel kalkınmasıyla mümkün olduğunu, eğitimin tesadüflere bırakılamayacağını vurguladı.

Eğitim sisteminin yeterince denetlenmediğini, etkin denetimin eksik olduğunu ifade eden Toros, “Denetim, başarıya giden yoldan sapılmaması için yapılan bir uygulamadır” dedi.

CTP Milletvekili Toros, ülkede on binlerce yabancı işgücü varken yurttaşların iş bulamamasının eğitimdeki plansızlıktan kaynaklandığını belirterek, mesleki teknik eğitimin arttırılmasının ve iş piyasasıyla uyumlu hale getirilmesinin önemine değindi.

Yükseköğrenimin sektör olarak nitelendirilmesinin yanlışlığına işaret eden Toros, “Sürdürülebilir olmasındaki en büyük engel bu bakış açısıdır” dedi. Toros, yükseköğrenimde atılması gereken adımlara değindiği konuşmasında, kabul koşullarının belirlenmesinin bu konuda atılacak adımlardan biri olduğunu hatırlattı.

Toros, ülkede yaşanan kaçak insan ve sahte diploma gibi sorunların da yükseköğretimle alakalı olduğunu düşündüğünü belirterek bu sorunların engellenebilmesi için neler yapılabileceğini sıraladı.

Yaşanan sorunların ardından YÖDAK ve denetleme konularında neler yapıldığını soran Toros, YÖDAK’ın denetleme raporlarının Meclis’e gelmemesini de eleştirerek bu konuda yaşananların ne gibi sorunlar yarattığını anlattı.

Toros, eğitim sisteminin evrensel değerlerde uzmanlaşmış kişilerle reformlar yapılmasının aciliyetine değindi.

CTP Milletvekili Filiz Besim, ülkenin en önemli sorunlarının başında nüfusu bilememenin geldiğini, bunun da sağlık, eğitim, trafik gibi konularda kamusal hizmetlere engel olduğunu kaydetti.

Besim, 6 Şubat depreminin çok şey öğrettiğini, 127 okulun depreme dayanıklı hale getirilmesi için fon oluşturulduğunu ancak sadece 19 okulun güçlendirildiğini söyledi.

Eğitim Bakanlığı’nın kaynak sıkıntısı çektiği noktalarda iş insanlarından ve yerel yönetimlerden destek aldığının da şeffaf şekilde açıklanmasını istedi.

Hangi belediyenin kaç derslik için ne kadar para harcadığını açıklayan Besim, bu rakamların başka kurumlara da motivasyon sağlaması için açıklanması gerektiğini söyledi.

Besim, 80 civarında öğretmen eksikliği olduğunu, en çok da kalifiye öğretmen sıkıntısı çekildiğini duyduğunu ifade ederek, “Atamaların bile siyasi bir popülizm sonucu ilk kez bir hafta geç yapıldığını” belirtti.

Filiz Besim, müfredatta, yerel öğelere daha çok yer verilebileceğini, bu sayede de çevre, trafik gibi konularda bilincin arttırılabileceğini söyledi.

Besim, sınav odaklı eğitim sistemi tartışılırken okullardaki eksikliklerin giderilmesi için okul aile birliklerinin kaynak kurumlar olarak görülmesini eleştirdi.

Kamusal alandaki devlet okullarının daha iyi eğitim verilmesi sağlanmadıkça, özel okul- devlet okulu arasındaki uçurumun çoğaldığını kaydeden Besim, akran zorbalığı gibi konularda kaygıların önüne geçilemeyeceğini söyledi.

Tam gün eğitime geçilmesinin şu anki altyapıyla mümkün olmadığını herkesin gördüğünü ancak düzeltmek için neler yapıldığını bilmediklerini belirten Filiz Besim, yabancı ülkelerden gelen çocukların uyum sağlamasını kolaylaştırmak için de neler yapıldığını sordu.

Yükseköğrenimin sektör değil alan olması gerektiğini savunan Besim, ülkenin tanınırlılığını sağlayacak bu devasa alanın devlet kontrolünde olması gerektiğini vurguladı.

Ülkede yaklaşık 105 bin öğrencinin 22 üniversiteye kayıtlı olduğunu aktaran Besim, bu kişilerin ekonomiye sağladığı katkıya da işaret ederek, yıl içinde yaşanan krizlerin denetim sağlanamadığını kanıtladığını belirtti.

Besim, diploma skandalının ardından yapılması gerekenleri sıralayarak, bunların ne kadarının hayata geçirildiğini sordu. YÖDAK’la ilgili sorunlara da örnekler veren Besim, bu bütçeyle herhangi bir sorunun çözülebileceğine inanmadığını söyledi.

Üniversitelerde yapıldığı söylenen denetimlerin raporlarının niye Meclis’e gelmediğini, sahte diplomayla gündeme gelen okullara ve bölümlerine ne gibi yaptırımlar getirildiğini soran Filiz Besim, uluslararası gözlemci üyeliklerin iptal edilmesi konusunda da neler yapıldığını sordu.

Ülkede 8 diş hekimliği, 9 tıp fakültesi izni olduğunu hatırlatan Besim, bu izinlerin dünya ortalamasının çok üzerinde olduğuna işaret ederek bunun gelecekte yaratacağı sorunlara dikkati çekti.

Besim, bu fakültelere girişte birtakım kriterler olması gerektiğini vurgulayarak, eğitimdeki kalitenin ancak bu şekilde olabileceğini söyledi.

Her yıl yükseköğrenimin amiral gemisi sayılan DAÜ bütçesinde neden bunca sorun yaşandığını anlayamadığını ifade eden Besim, akademisyenlerin özlük hakları için bile herhangibir çalışma yapmayanların, ömrünü bilime adamış insanları “niye haşladığına” anlam veremediğini vurguladı.

CTP Milletvekili Sami Özuslu da, sosyal devletin iki temel direği olan eğitim ve sağlık alanında KKTC bütçesinin genelinden daha az pay alarak “asosyal devlet” olduğunu kanıtlarken, Cumhurbaşkanı’na oturduğu yerden neden herkesten fazla para ayrıldığını sordu.

Cumhurbaşkanlığı’nın yeni binaya taşınmasıyla öngörülen giderlere değinen Özuslu, “381 milyonluk bu külfetle ülkeye birkaç okul daha kazandırabilirdik” dedi.

Özuslu, yükseköğrenim kurumlarındaki maaşlar üzerinden yapılan yatırımların komikliğine işaret ederek, bu alandaki denetimlerin de bakanlığın sorumluluğunda olduğunu söyledi. Özuslu, AÖA barem uygulamasının özel sektöre uygulanmasını önerdi.

Geçen yıl 30 bin civarında nerde olduğu bilenmeyen öğrenci varken şimdi de bu sayının 15 bin olarak kayıtlara geçtiğini belirten Özuslu, bu rakamların da bakanlık, YÖDAK’la muhaceretin gerektiği gibi koordine olamadığını kanıtladığını ifade etti.

Özuslu, geçen yıl ön izin süresi biten 12 yükseköğretim kurumunun kapatılacağını söyleyen Bakan Çavuşoğlu’na, bu kurumların ne olduğunu sordu.

Sami Özuslu, kamuda kademe ilerlemesini sağlayan diplomaların gerektiği gibi denetlenip denetlenmediği hakkında da bilgi istediği konuşmasında, eğitimin iyiye gitmediğini söyleyerek, eğitimde bir barış sürecinin sağlanması için çalışma yapılmasını önerdi.

DP Girne Milletvekili Serhat Akpınar da konuşmasında, bütçe döneminde halka hizmet için emeği geçen herkese ve muhalefete akılcı eleştirilerinden dolayı teşekkür etti, ülkeyi ve halkı çok daha iyi noktaya taşıma arzularını dile getirdi. Akpınar, ortak kabiliyet ve saygı çerçevesinde halk ve ülke için çalışmaları gerektiğini ifade ederek, toplumun tüm kesimlerine eşit hizmet vermeleri ve sonuç odaklı politikalar geliştirmeleri gerektiğini kaydetti.

Devlet kurumlarının kazanma odaklı, piyasayı dengeleyen bir şekilde çalışması gerektiğini ifade eden Akpınar, Yükseköğretim Yasası ve diğer yasaların geçirilmesi, hayat bulması gerektiğini, ayrıca yükseköğretim alanının geliştirilmesi gerektiğini belirtti.

Milli Eğitim Bakanlığı vizyon hareketinin bir an önce hayata geçmesini isteyen Akpınar, eğitim veren üniversitelerden araştırma yapan üniversitelere geçilmesinin önemine değindi.

Pasif öğrenci sayılarının sadece bu yıl söz konusu olmadığını, daha uzun yılları kapsayacak verilere dayandığını savunan Akpınar, bir süredir üniversitelerin bazı ülkeler tarafından tanınmadığını söyleyerek bu konuda yetkililerin adım atmasını istedi.

Çevre Yasası’nın güncellenmesinin ve hayata geçmesinin elzem olduğunu, nüfus bilinmeden çevreye verilen zararın da bilinemeyeceğini söyleyen Akpınar, eğitimin; çevre, turizm, trafik ve toplumu ilgilendiren tüm konular için önem arz ettiğini vurguladı.

Akpınar, çevre konusunda yapılan çalışmalara örnekler vererek, Meclis İç Tüzüğü’ndeki yoruma açık maddeler için de bir an önce çalışma yapılmasını talep etti.

Bankalar Yasası’yla ilgili gerekli değişikliklerin yapılmasını ve 5G ile ilgili süreçte destek vermeye hazır olduklarını belirten Akpınar, koalisyon ortağı olarak halkın refahı için yapılacak tüm çalışmalara katkı koyacaklarını söyledi.

Tüm halkın yeni yılını kutlayan Akpınar, Sami Özuslu’nun pasif/aktif öğrencilerle ilgili sorularını yanıtladı.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

“İlk Gençlik Romanı Ödül Töreni”, Gülten Dayıoğlu’nın katılımıyla yapıldı

Published

on

By

Türkiye’de faaliyetlerini sürdüren Gülten Dayıoğlu Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Vakfı’nın her yıl düzenlediği “İlk Gençlik Romanı Ödül Töreni”, bu yıl Atatürk Öğretmen Akademisi (AÖA) ev sahipliğinde KKTC’de yapıldı.

Her yıl Gülten Dayıoğlu’nun doğum günü olan 15 Mayıs’ta gerçekleştirilen törende bu yıl ödüle ‘Buradayım’ isimli romanıyla Filiz Gündoğan layık görüldü.

Tören açılışında, Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı Talim ve Terbiye Dairesi Müdürü, AÖA Yönetim Kurulu üyesi Murat Aktuğ, AÖA Başkanı Prof. Dr. Güner Konedralı ve Gülten Dayıoğlu Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Vakfı Genel Sekreteri ve Sözcüsü Murat Dayıoğlu birer konuşma yaptılar.

Açılış konuşmaları sonrasında ‘Türkiye ve KKTC’de Çocuk ve Gençlik Edebiyatı’nın Gelişimi’ isimli panel düzenlendi. Panelin başkanlığını Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sedat Sever üstlendi.

Panelde, Yakın Doğu Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevket Öznur, 29 Mayıs Üniversitesi’nden Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sedat Karagül ve Akdeniz Karpaz Üniversitesi’nden Dr. Çağın Zort konuştu.

Panel sonrasında gerçekleştirilen ödül töreninde, Gülten Dayıoğlu tarafından Filiz Gündoğan’a ödülü takdim edildi.

Etkinlik Gülten Dayıoğlu’nun 90. yaş gününün kutlanması sonrasında imza etkinliğiyle son buldu.

-Aktuğ

Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı Talim ve Terbiye Dairesi Müdürü, AÖA Yönetim Kurulu Üyesi Murat Aktuğ törende bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Bugün burada sadece bir ödül töreni maksadıyla bir araya gelmiş değiliz. Bugün burada Türkiye Cumhuriyeti edebiyatıyla ilgili belki de tarihin en üretken yazarının vesile olduğu bir vakıfın ödül töreni için bir araya geldik.” dedi.

Kendisinin Gülten Dayıoğlu’yla tanışmasının 1970’li yıllarda Ayşegül serisiyle başladığını söyleyen Aktuğ, bu kitapların sorgulama, hayal gücünü geliştirme ve toplumsal konularda farklı bakış açıları edinme becerilerini geliştiren bir başlangıç olduğunu kaydetti.

Aktuğ, çocukların ve gençlerin gelişiminin sadece edebiyatçı ve yazarların katkısıyla sağlanamayacağını işaret ederek, aileler ve öğretmenlere önemli görevler düştüğünü, Atatürk Öğretmen Akademisi gibi kurumların desteklerinin sağladığı bu gibi ortamların çok önemi olduğunu ifade etti.

Konuşmasının sonunda edebiyatın bir çocuğun iç dünyasında köprü kurmak olduğunu aktaran Aktuğ, “Gelin bu köprüleri hep birlikte kuralım.” şeklinde konuştu.

-Konderalı

Atatürk Öğretmen Akademisi Başkanı Prof. Dr. Güner Konderalı da konuşmasında Vakfın her yıl düzenlediği “İlk Gençlik Romanı Ödül Töreni”ni gerçekleştirdiklerini işaret ederek, bunun sadece bir ödül töreni değil, aynı zamanda umuda ve inanca olan bir yolculuğun kutlanması olduğunu söyledi.

Gülten Dayıoğlu’nun kurduğu vakıf sayesinde genç kalemlere ellerini uzattığını ve onların seslerini daha gür duymalarını sağladığını kaydeden Konderalı, gençlerin seslerinin sadece edebiyatı değil toplumu da değiştirip, dönüştürdüğünün altını çizdi.

Konderalı, Dayıoğlu’nun yalnızca Türk Edebiyatı’nın üretken ve değerli bir yazarı olmadığını aynı zamanda çocukların ve gençlerin dünyasını derinden anlayan, onların düşlerine, sıkıntılarına kulak veren edebiyat dünyasının Fadiş’i olduğunu dile getirdi.

Gülten Dayıoğlu’nun izinden yürüyen her kalem bizim için bir ışık demetidir.” diyen Konderalı, bu ışığı çoğaltmak ve yaymanın da öğretmen ve öğretmen adaylarının en kutsal görevleri olduğunu söyledi.

Konderalı konuşmasında, ödül alacak genç yazarı da kutlayarak, “Kaleminiz hiç susmasın.” dedi.

-Murat Dayıoğlu

Gülten Dayıoğlu Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Vakfı Genel Sekreteri ve Sözcüsü Murat Dayıoğlu ise konuşmasında Vakıf hakkında bilgi vererek, 2007 yılında kurulduğunu belirtti.

Vakfı 2007 yılından bu yana hep etkin tuttuklarına dikkat çeken Murat Dayıoğlu, “O taahhütten bu yana 18 tane ödül verdik. 18 tane kitabımız yayınlandı.” dedi.

Murat Dayıoğlu, bugün Vakfın logosuyla yayınlanan kitapların hem gençler ve çocuklar arasında hem de öğretmenler ve veliler arasında tavsiye edilir kitaplar olarak kabul edildiğini işaret etti.

Bu yıl ödül alan yazar Gündoğan’ı da kutlayan Dayıoğlu, Vakıf olarak nisan ayında o yılın yazarını belirlediklerini ve 23 Nisan’da da Gülten Dayıoğlu’nun ödülü alan kişiye kazandığını bildirdiğini ve Gülten Dayıoğlu’nun doğum günü olan 15 Mayıs’ta da ödül törenini yaptıklarını açıkladı.

– “Türkiye ve KKTC’de Çocuk ve Gençlik Edebiyatı’nın Gelişimi” isimli panel düzenlendi

Açılış konuşmaları sonrasında gerçekleştirilen panelde başkanlık yapan Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sedat Sever aynı zamanda Ankara Üniversitesi Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Uygulama ve Araştırma Merkezi Kurucu Müdürü olduğunu söyleyerek, böylesi bir merkezin Türkiye’de tek olduğunu söyledi.

Panelde, Yakın Doğu Üniversitesi Öğretim Üyesi Şevket Öznur, Kıbrıs’ta çocuk edebiyatının tarihçesi hakkında sunum yaptı. Çocuk edebiyatında masalların önemli bir yeri olduğunu işaret eden Öznur, başta Reşat Ebeoğlu olmak üzere bu alana katkı yapanlar hakkında bilgi verdi.

Türkiye’de Çocuk Edebiyatı’na dair konuşan 29 Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sedat Karagül, Türkiye’de çocuk edebiyatının öncelikle Avrupa’daki eserlerin çevirileri üzerinden başladığını, daha sonra bu çevirileri yapan yazarların çocuk edebiyatı üzerine eserler yazdıklarını söyledi.

Akdeniz Karpaz Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Çağın Zort ise konuşmasında çocuk edebiyatı bağlamında masallar, ninniler ve şiirler hakkında konuşarak, Kıbrıs Türk kültürünün bir parçası olan ninnilerden örnekler verdi.

-Gülten Dayıoğlu

Panel sonrasında gerçekleştirilen ödül töreninde, Gülten Dayıoğlu katılımcıların alkışlarıyla 90. yaş günü kutladı.

Törende, “Buradayım” isimli romanıyla birinci gelen Filiz Gündoğan’a ödülünü takdim eden Gülten Dayıoğlu, Kıbrıs’a koşarak geldiğini ve doğum gününü de ilk kez yurt dışında kutladığını söyledi.

Konuşmasında, Vakfın kuruluş aşaması hakkında da kısa bir bilgi veren Gülten Dayıoğlu, Vakfın kuruluş fikrini ilk ortaya attığı 2007 yılında onu destekleyen eşi Cevdet Dayıoğlu’nu kendisine “Ben varım. Yayındayım.” dediğini ifade etti.

Vakfın kuruluş aşamasında birçok insanın destek olduğunu aktaran Dayıoğlu, herkese teşekkür etti.

Dayıoğlu, o dönemde 40 üniversiteye mektup yazdığını ve 15 üniversitenin geri dönüş yaptığını söyleyerek, o günden itibaren bugüne kadar üniversiteleri dolaşıp bu tür törenler düzenlediklerini kaydetti.

Dayıoğlu, tek hedeflerinin çocuk olduğunu işaret ederek, “Amacımız kitap okuma kültürünün oluşmasıdır.” şeklinde konuştu.

Konuşmasının sonunda Kıbrıs’a dört defa geldiğini belirten Dayıoğlu, “Tüm kalbimle herkese teşekkür ediyorum.” dedi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Halka Hizmet Yolunda Üç Yıl Toplantısı… Hükümet yetkilileri, basın mensuplarının sorularını yanıtladı

Published

on

By

Başbakan Ünal Üstel, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) toplumda tedirginlik yaratan son uygulamalarına ilişkin, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Türkiye Cumhuriyeti ile istişare halinde üretilen kararları gelecek hafta açıklayacağını belirtti.

Üstel, “Bugüne kadar Rum’un hiçbir hareketine duyarsız kalmadık, bu hareketlerine de duyarsız kalmayacağız.” dedi.

Hükümetin 2022–2025 dönemindeki icraatlarının kamuoyu ile paylaşıldığı “Halka Hizmet Yolunda Üç Yıl” başlıklı basın toplantısında, Başbakan Ünal Üstel ve bakanlar basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Başbakan Ünal Üstel, Rum tarafının tedirginlik yaratan son uygulamalarına karşı hükümetin atacağı adımlara ilişkin soruya yanıt vererek, bu konunun Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Türkiye Cumhuriyeti ile en üst düzeyde masaya yatırıldığını belirtti. Üstel, bugüne kadar Rum tarafının hiçbir hareketine kalmadıkları gibi bu konuya da duyarsız kalmayacaklarını vurgulayarak, “Türkiye Cumhuriyeti ile üreteceğimiz kararları gelecek hafta sizlerle paylaşacağız. Bu doğrultudaki çalışmalarımız istişare halinde sürdürülüyor.” ifadelerini kullandı.

Üstel, Dipkarpaz Yolu’ndaki gelişmelere ilişkin, Karpaz Yolu’nun 2012’de ihaleye çıkıldığını ve sonrasında gelen kısa süreli hükümetlerden dolayı bugüne kadar tamamlanamadığını hatırlattı. Türkiye Cumhuriyeti’yle yapılan İktisadi ve Mali İş Birliği Protokolü’yle bu yolun gündeme alındığını belirten Üstel, çalışmalara başladıklarını ve yolun iki kilometrelik asfalt işleminin yarın tamamlanacağını kaydetti.

Söz konusu yolu kullanan Birleşmiş Milletler gibi taraflardan yolun yapımına destek olunmasına ilişkin herhangi bir teklif gelmediğini söyleyen Üstel, bugüne kadar bütün altyapı çalışmalarının Türkiye Cumhuriyeti ile yapıldığını ifade etti.

Soru üzerine, Pile Yolu’nda çıkan “diplomatik kriz” nedeniyle, oradaki yol çalışmasının yarım kaldığını dile getiren Üstel, “Rum tarafı her zamanki gibi entrika çevirmeye devam etti. Ama bilmelidir ki ne yaparsa karşılıklı. Toplu konut yapacaksa, biz de toplu konut yapacağız. Adım attıklarında, aynı adımla karşılık vereceğiz.” dedi.

– “Alkollü mama olayı…Dinçyürek: “Otopsi kati raporu gelince net adımlar atacağız”

Bir bebeğin ölümüyle sonuçlanan hastanede bebek mamasına alkol karıştırılması olayındaki soruşturmaya dair soruya yanıt veren Sağlık Bakanı Hakan Dinçyürek, şunları kaydetti:

“Biz ön araştırmaları, Hukuk Dairesi ve Polis Genel Müdürlüğü’yle iş birliği içerisinde yaptık. İddiaları destekleyecek en önemli noktalardan biri otopsi kati raporudur. Otopsiyle ilgili birinci basamak Kıbrıs’ta yapıldı. Doku teknikleri için ana vatan Türkiye’ye gönderildi. Oradan çok yakın tarihte sonuçlar geldi. İlk yapılan otopsi ve Türkiye’den gelen sonuçlar birleştirilerek ve hasta dosyaları ile ifadeleri dikkate alınarak, adli tıp uzmanı bize otopsi kati sonucunu verecek. O gün idari soruşturmada net adımlar atacağız.”

Sağlık Bakanlığı olarak benzer olayların yaşanmaması adına bir takım tedbirler aldıklarını açıklayan Dinçyürek, Cumhuriyet Meclisi’nde komite safhasında olan sağlıkta kalite yönetimine ilişkin yasanın kısa sürede geçeceğini belirtti.

Bunun, altı ayı aşkın bir süredir Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’yla iş birliğiyle çevrim içi ve yerinde, sağlıkta kalite yönetimi hakkında çalışmaların sürdürüldüğünü kaydeden Dinçyürek, bu konuda hastanelerden ön raporların gelmeye başladığını, kısa sürede somut adımların atılacağını söyledi.

– Ülkeye giren “tetikçiler”… İçişleri Başkanı Oğuz: “Konu çözülene kadar gündemden düşmeyecek”

Kamuoyunda ses getiren, yurt dışından gelen “tetikçilere” ilişkin alınan tedbirler hakkında soruya yanıt veren İçişleri Bakanı Dursun Oğuz, polis teşkilatının bu konuda etkili bir çalışma sürdürdüğünü kaydetti. Polisin olayların kaynağı ve azmettiricisine ilişkin bilgiye sahip olduğuna dikkat çeken Oğuz, soruşturmaların gizlilik içerisinde yürütüldüğünü anımsattı.

Oğuz, bu çerçevede Türkiye Cumhuriyeti ile yürütülen çalışmalar olduğunu da belirterek, “Bu konu çözülene kadar gündemden düşmeyecek.” dedi.

Ülkeye deniz ve hava yoluyla girişlerde biyometrik veri sistemine ilişkin bilgiler aktaran Oğuz, parmak izi alımı uygulamasının da başlatıldığını belirtti.

Ülke güvenliğine ilişkin veri paylaşımının da devam ettiğini ve aranan şahısların iadesinin gerçekleştiğini kaydeden Oğuz, bu uygulamaların “kapalı bir şekilde” yapıldığını, üst düzeyde takip edildiğimi söyledi.

– “Devletin sorumluluğu ülkedeki her bireyin güvenliğini sağlamak”

Gazetecilerin güvenliğine ilişkin soruya yanıt veren ve bu konuda Gazeteciler Birliği’nin yaptığı eyleme işaret eden İçişleri Bakanı Oğuz, ülkedeki her bireyin güvenliğinin sağlanmasının devletin sorumluluğu olduğunu vurguladı. Oğuz, polis teşkilatının güvenliğin sağlanması için gerekli çalışmaları yürüttüğünü söyledi.

Oğuz, bazı kişilere yönelik özel taleplerin de yasalar çerçevesinde araştırılarak, gerekli önlemlerin alındığını ifade etti.

– Üstel: “Giriş kapılarına yeni güvenlik uygulamaları koyuyoruz”

Başbakan Ünal Üstel de, güvenliğin kendileri için hayati bir konu olduğunu belirterek, ülkenin iç huzurunu ve güvenliğini sağlayacak tedbirleri almak için Türkiye ile birlikte çalıştıklarını kaydetti.

Yurt dışından gelen öğrencilerin geliş prosedürlerinde yapılan değişiklikleri hatırlatan Üstel, artık öğrencilerin her bir adımının takip edilebildiğinin, giriş ve çıkışlarda gerekli kontrollerin yapılabildiğinin altını çizdi.

Havalimanlarına konulan yüz tarayıcılarının bu kapsamda önemine dikkat çeken Başbakan Üstel, bu sistemin kara ve deniz kapılarına da konulacağını duyurdu; termal kameralarla Güney sınırında her türlü geçişin görülebildiğini kaydetti.

Üstel, polis teşkilatına alınan altı mobil aracın iki ay içerisinde geleceğini de duyurarak,  bu araçlarla denetimlerde parmak izi alınarak, suç işlemiş kişilerin tespitinin yapılacağını aktardı.

Üstel, “İnsanımızın gazetecimizin, iş adamlarımızın huzurla çalışabilmesi için elimizden gelen ne varsa, bütün imkanları seferber ettik ve etmeye de devam edeceğiz. Giriş kapılarımızı kontrol altına alıp, dünyada uygulama neyse aynılarını kapılarımızda uygulayacağız.” dedi.

– Maliye Bakanı Berova: “Borçlanmalarda kaygı verici bir durum yok… Üç yıl içerisinde denk bütçeye ulaşacağız”

Maliye Bakanlığı’nın borçlanmalarıyla ilgili soruya yanıt veren Maliye Bakanı Özdemir Berova, bu borçlanmaların bazı çevreler tarafından algı operasyonu yapılarak, “kamu maliyesinin maaşları dahi ödeyecek durumda olmadığının” iddia edildiğini söyledi, durumun böyle olmadığını kaydetti.

Berova, 2025 yılı bütçesinin Meclis’ten geçirilirken 18 milyar TL’lik bir açık görüldüğünü ve bunun hükümetin yıl içerisinde bu miktarda borçlanmasına yasal dayanak sağladığını belirterek, borçlanmaların da bu çerçevede yapıldığını belirtti.

Berova, bu kapsamda alınan tedbirlere değinerek, özellikle kayıt dışılığın önlenmesi için büyük çaba sarf edildiğine, vergi gelirlerinin artırıldığına dikkat çekti.

“Sene sonunda bu 18 milyar TL’lik bütçe açığını çok daha az bir rakamlara kapatacağız.” diyen Berova, ancak zaman zaman borçlanmaların yapılacağını söyledi. Enflasyonda bir azalma beklediklerini ifade eden Berova, üç yıl içerisinde denk bütçeye kavuşulmasının planlandığını vurguladı.

– Üstel: “Üçüncü ülkelerden gelerek konut alan emeklilere ilişkin yeni düzenlemeler bugün paylaşılacak”

Başbakan Ünal Üstel de, konuya ilişkin söz alarak, hükümeti kurarken ülkede istikrarı sağlayacaklarını söylediklerini hatırlattı. Üstel, bugüne kadar biriken sorunların çözümü için canla başla çalıştıklarını belirtti.

Bu sorunlardan birinin üçüncü ülkelerden gelerek ülkede konut sahibi olan ya da kiralayan emekliler olduğunu söyleyen Üstel, bu kişilerin ülkedeki yaşamlarının kolaylaştırılması için bugün yayımlanarak halkın bilgisine getirilecek İkamet Tüzüğü’nde yapılan değişikliklere işaret etti.

Üstel, enflasyonun sadece  ülkeye özel bir durum olmadığını kaydederek, buna rağmen ülkedeki her kesime yardımcı olmaya çalıştıklarını belirtti.

Bugün, çevrim içi takip sistemiyle ürünlerin her aşamadaki fiyatlarının otomasyon sistemiyle takip edilebilir olduğuna dikkat çeken Üstel, fahiş fiyatların da Maliye Bakanlığı personeli tarafından hemen tespit edilip, gerekli cezaların verilebildiğini kaydetti.

– “Paradan kaynaktan hiçbir sıkıntımız yoktur. Ödemeye de devam edeceğiz”

Mal Tazmin Komisyonu’nun Rum tarafından gelen talepleri karşılayacak durumu olup olmadığına ilişkin soruyu yanıtlayan Başbakan Üstel, “Paradan kaynaklı hiçbir sıkıntımız yoktur. Ödemeye de devam edeceğiz.” dedi.

Üstel, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun hayati bir komisyon olduğunu vurgulayarak, kısa süreli hükümetlerden dolayı tazminatların zamanında ödenememesinden dolayı Rum tarafının konuyu Avrupa Parlamentosu’na taşıyarak Komisyon’u iptal etmeye çalıştığını hatırlattı. Üstel, iki defa başarısız oylamanın ardından üçüncü oylamanın haziranda yapılacağını kaydetti.

Bu kapsamda yapılacak ödemelere kaynak bulunması için hükümet olarak yaptıkları ilk işlerden birinin konut alan yabancılara ek vergi konulması olduğunu belirterek, bu şekilde oluşturulan fonla yaklaşık 18 milyon sterlin toplandığını ve Komisyon’daki hazır dosyalara ödeme yaptıklarını belirtti. Ek borçlanma yapılarak da ödemelerin gerçekleştirildiğini söyleyen Üstel,  şöyle konuştu:

“2021’i bitirdik, 2022’ye başlıyoruz. Paramız mevcuttur. Hiç sıkıntımız yoktur. Ama Rum tarafı Komisyon’a müracaat edenlerin dosyalarını geri çekmeleri için baskı yapıyor. Biz de aksine dosyaların ödenmesi için büyük çaba sarf ediyor, gününde ödüyoruz. Ödemeye de devam edeceğiz.”

Girne Limanı’ndaki hizmetlerin kalitesine ilişkin soru üzerine ise Başbakan Üstel, hizmetlerin iyileştirilmesi için çalıştıklarını kaydetti.

– Çavuşoğlu: “Disipliğin Tüzüğü’ne ilişkin herkesin mahkeme kararına saygı göstermesi gerek”

Öğretmen sendikalarının Disiplin Tüzüğü’ndeki değişikliklere yönelik yaptıkları eylemlere ilişkin soruyu yanıtlayan Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu, sürecin mahkemede olduğunu hatırlatarak, KKTC’nin hukuk temelinde kurulmuş, anayasası ve yasaları olan bir devlet olduğunu,  hükümetin de insan hak ve özgürlükleri kapsamında gelen talepleri değerlendirip, bir düzenleme yaptığını kaydetti.

Çavuşoğlu, ülkede kimsenin Atatürk’ün ilke, inkılapları ve laik yaşama karşı bir eylemde bulunmak gibi bir düşüncesi olmadığını belirterek, “Ama Anayasa’ya bir aykırılık varsa, bunun kararını mahkeme verecektir. Dolayısıyla mahkemenin kararına herkesin saygıyı göstermesi lazım.” dedi.

Çavuşoğlu, sendikaların kendileri gibi düşünmeyenlere dayatma yapma hakkı olmadığını söyledi.

– Üstel: “Çağdaş dünyada düzenleme neyse onu yaptık”

Başbakan Ünal Üstel de,  konuya ilişkin söz alarak, değişikliğe ilişkin çağdaş devletlerdeki uygulamaları, Birleşmiş Milletler Çocuk Sözleşmesi’ni dikkate aldıklarını kaydetti.

Üstel, “Ne Atatürk ilkelerine karşı bir düzenleme yaptık, ne de laikliği gölgeye düşürecek bir düzenleme yaptık. Çağdaş dünyada düzenleme varsa onu yaptık. Ama eğer Anayasa’mızda aykırılık varsa da Mahkeme’nin kararına uyarız.” dedi.

Bugüne kadar sendikalara boyun eğmediklerini, bundan sonra da eğmeyeceklerini ifade eden Üstel, çocukların geleceği için daha çağdaş bir dünyaya hızla ilerlemek ellerinden geleni yapacaklarını vurguladı.

Devamını Oku

Kıbrıs

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, “Gözeklen” sloganıyla iş sağlığı ve güvenliğine dikkat çekti

Published

on

By

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, iş sağlığı ve güvenliği konusunda toplumsal farkındalık oluşturmak amacıyla hazırladığı yeni kamu spotunu sosyal medya platformlarında kamuoyuyla paylaştı. “Gözeklen” sloganıyla yayımlanan video, kısa sürede büyük beğeni toplayarak geniş kitlelere ulaştı.

Kıbrıs Türkçesinde “dikkat et, gözet” anlamına gelen “Gözeklen” ifadesiyle yayımlanan kamu spotu, yabancı işçiler dahil olmak üzere, çalışanların iş yerinde güvenliğini ön planda tutmayı, iş kazalarının önlenebilir olduğunu vurgulamayı ve iş sağlığı ile güvenliği kültürünün toplumda yerleşmesini hedefliyor.

Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, iş sağlığı ve güvenliği kültürünün sadece işverenler ve çalışanlar arasında değil, tüm toplum genelinde benimsenmesi gerektiği belirtilerek, kamu spotunun bu yöndeki farkındalığı artırmayı amaçladığı vurgulandı.

Devamını Oku

Trending

Reklam