Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) Toplantı Özeti’nde, geçici etkilerin ortadan kalkmasıyla enflasyonun yeniden düşüş eğilimine dönmesini sağlayacak sıkılıktaki parasal duruşun; enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve finansal piyasa gelişmeleri bağlamında dışsal ve geçici oynaklıklara karşı önemli bir tampon işlevi göreceği belirtilerek, “Kurul, para politikasında fiyat istikrarı hedefi doğrultusunda finansal istikrara yönelik riskleri de gözeten bir yaklaşım sergilemeyi sürdürecektir.” ifadeleri kullanıldı.
Para Politikası Kurulu’nun Eylül’deki toplantısına ilişkin özet yayımlandı. Özette, ağustos ayında tüketici fiyatlarının yüzde 1,12 arttığı, yıllık enflasyonun 0,30 puan yükselişle yüzde 19,25 olarak gerçekleştiği hatırlatıldı.
Bu gelişmede, gıda fiyatlarındaki artışın belirleyici olduğu, çekirdek enflasyon göstergelerinin yıllık enflasyonunda yavaşlama kaydedildiği belirtilen özette, ağustosta Türk lirasının görece istikrarlı bir seyir izlediği ve kura duyarlılığı yüksek kalemlerde daha olumlu bir görünüm izlendiği ifade edildi.
Özette, uluslararası petrol fiyatları gerilerken, tarım ürünleri ve endüstriyel metal fiyatlarında artış gerçekleştiğine işaret edilerek, “Bu görünüm altında, B ve C endekslerinin yıllık enflasyonları gerilerken, göstergelerin yakın dönem eğilimlerindeki yüksek seviyeler korunmuştur.” değerlendirmesi yapıldı.
Piyasa Katılımcıları Anketi eylül ayı sonuçlarının, enflasyon beklentilerinin yukarı yönlü güncellendiğine işaret ettiğine değinilen özette, şunlar kaydedildi:
“Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere dünya genelinde aşılamanın hızlanması küresel ekonomide toparlanma sürecini desteklemektedir. Öncü göstergeler küresel ekonomideki güçlü toparlanmanın, bir miktar hız kaybetmekle birlikte, devam ettiğine işaret etmektedir. Aşılama programlarında ilerleme kaydeden ekonomiler kısıtlamaları hafifleterek iktisadi faaliyette daha güçlü bir performans sergilemektedir. Bununla birlikte, aşılama oranlarındaki artışa rağmen salgında yeni varyantlar küresel iktisadi faaliyet üzerindeki aşağı yönlü riskleri canlı tutmaktadır. Küresel talepteki hızlı toparlanma, emtia fiyatlarındaki yüksek seyir, bazı sektörlerdeki arz kısıtları ve taşımacılık maliyetlerindeki artış uluslararası ölçekte üretici ve tüketici fiyatlarının yükselmesine yol açmaktadır.”
Özette, başlıca tarımsal emtia ihracatçısı ülkelerde yaşanan iklim koşullarının küresel gıda fiyatlarına olumsuz yansımalarının görüldüğü vurgulanarak, “Yüksek küresel enflasyonun, enflasyon beklentileri ve uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkileri yakından izlenmekle birlikte, gelişmiş ülke merkez bankaları enflasyondaki yükselişin talep kompozisyonundaki normalleşme, arz kısıtlarının hafiflemesi ve baz etkilerinin devreden çıkmasıyla birlikte büyük ölçüde geçici nitelikte olacağını değerlendirmektedir. Bu çerçevede, gelişmiş ülke merkez bankaları destekleyici parasal duruşlarını sürdürmekte, varlık alım programlarına devam etmektedir.” denildi.
“Sanayi üretimi ana eğilimi gücünü korudu”
PPK özetinde, gelişmekte olan ülke borçlanma ve hisse senedi piyasalarına sınırlı portföy girişlerinin gözlendiği belirtilerek, gelişmiş ülkelerde uzun vadeli tahvil faizlerindeki oynaklık ve küresel finansal koşulların seyrinin, gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy akımlarına ilişkin riskleri canlı tuttuğu ifade edildi.
Söz konusu risklerin Türkiye’ye yönelik portföy akımları kanalıyla yaratabileceği etkilerin, yurt dışında yerleşiklerin portföy pozisyonlanmalarındaki mevcut seviyeler dikkate alındığında daha sınırlı kalabileceği değerlendirmesine yer verilen özette, şunlar ifade edildi:
“Üretici enflasyonu, uluslararası emtia fiyatları, tedarik zincirlerinde devam eden sorunlar ve enerji fiyatlarına bağlı olarak ağustos ayında da yükseliş eğilimini sürdürmüştür. Nitekim ana sanayi gruplarına göre incelendiğinde, Ağustos ayında enerji ve ara malları grupları öne çıkmaktadır. Bazı bölgelerde belirginleşen tarımsal kuraklık elektrik üretim kompozisyonunda değişikliğe neden olarak sanayiye yönelik elektrik maliyetlerini yukarı yönlü etkilemektedir. Ara malları fiyatlarındaki artışta metallerle bağlantılı ürünler, ağaç ve mantar ürünleri gibi mobilya sektörüne girdi teşkil eden kalemler ile inşaat sektörüyle bağlantılı metalik olmayan mineral ürünlerin etkisi hissedilmiştir.
İkinci çeyrekte iktisadi faaliyet salgın kısıtlamaları ve finansal koşullardaki sıkılaşmayla birlikte bir miktar ivme kaybetse de uzun dönem eğiliminin üzerinde kalmaya devam etmiştir. Gayrisafi Yur içi Hasıla (GSYH), ikinci çeyrekte yıllık yüzde 21,7, çeyreklik bazda ise yüzde 0,9 artış kaydetmiştir. Üretim yönünden değerlendirildiğinde, sanayi ve hizmetler sektörü yıllık ve dönemlik büyümenin temel sürükleyicisi olurken, inşaat ve tarım sektörü dönemlik büyümeyi sınırlamıştır. Harcama yönünden bakıldığında ise, özel tüketim ve net ihracat çeyreklik büyümeye en yüksek katkıyı verirken, kamu harcamaları ve yatırımlar ılımlı seyretmiştir.”
Özette, öncü göstergelerin yurt içinde iktisadi faaliyetin üçüncü çeyrekte dış talebin de etkisiyle güçlü seyrettiğine işaret ettiği aktarılarak, “Temmuz ayında sanayi üretim endeksi aylık bazda yüzde 4,2, yıllık bazda ise yüzde 2,3 azalmıştır. Bu dönemde sektörler geneline yayılan üretim azalışında 15 Temmuz resmi tatilinin 9 güne uzatılan Kurban bayramı tatili ile fiiliyatta birleştirilmesi nedeniyle oluşan iş günü kayıplarının (köprü günü etkisi) rol oynadığı değerlendirilmektedir. Bu etki dışlandığında, sanayi üretimi ana eğilimi gücünü korumuştur. Ağustos ayına ilişkin anket göstergeleri ve ihracat verileri, sanayi üretimindeki düşüşün ağustos ayında telafi edileceğine işaret etmektedir. Diğer taraftan, temmuzda hizmet ve inşaat ciro endeksleri ile perakende satışlar aylık ve çeyreklik bazda artmıştır.” denildi.
“İktisadi faaliyetteki toparlanmanın sürekliliği önemli”
Özette, yüksek frekanslı verilerin, üçüncü çeyrekte hareketliliğin artmasıyla salgından en çok etkilenen hizmet kalemlerinde hızlı bir toparlanma görüldüğüne işaret ettiğinden bahsedilerek, kartla yapılan harcamalara ilişkin haftalık verilere göre, kısıtlamalardan daha çok etkilenen hizmet sektörleri ile perakende ticarete konu olan kalemlerde artış oranlarının daha yüksek gerçekleştiği vurgulandı.
Aşılamanın toplumun geneline yayılarak hızlanmasının, salgından olumsuz etkilenen hizmetler, turizm ve bağlantılı sektörlerin canlanmasına ve iktisadi faaliyetin daha dengeli bir bileşimle sürdürülmesine olanak tanıdığı aktarılan özette, “Temmuz ayında istihdam hizmetler sektörü kaynaklı artmaya devam ederken, işgücüne katılım oranındaki yükselişe bağlı olarak toplam ve tarım dışı işsizlik oranları bir önceki aya göre 1,4 ve 1,6 puan artış kaydederek sırasıyla yüzde 12 ve 13,9 olarak gerçekleşmiştir. Anket göstergeleri ve yüksek frekanslı veriler, açılma ve iktisadi faaliyetin seyrine bağlı olarak istihdam görünümündeki iyileşmenin ve işgücü piyasasındaki olumlu seyrin sürdüğüne işaret etmektedir.” ifadeleri kullanıldı.
Özette, olumlu dış talep koşulları ve uygulanmakta olan sıkı para politikasının cari işlemler dengesini pozitif etkilediği dile getirilerek, ağustos ayı geçici dış ticaret verilerine göre mevsimsellikten arındırılmış altın hariç ihracat ve ithalatın bir önceki aya göre yüksek oranlı artışlar kaydettiğinin altı çizildi.
Turizm gelirlerinde de toparlanma eğiliminin belirginleştiğine işaret edilen özette, “İhracattaki güçlü artış eğilimi ve aşılamadaki kuvvetli ivmenin turizm faaliyetlerini canlandırmasıyla yılın geri kalanında cari işlemler hesabının fazla vermesi beklenmektedir. Cari işlemler dengesinde görülen iyileşme eğilimi fiyat istikrarı hedefi için önem arz etmektedir. Kurul ayrıca, iktisadi faaliyetteki toparlanmanın sürekliliği ve finansal istikrar açısından cari işlemler dengesindeki seyrin önemine yaptığı vurguyu yinelemiştir.” değerlendirmeleri yapıldı.
“Arz şoklarının yarattığı etkilerin ayrıştırılmasına yönelik analizler değerlendirildi”
Özette, para politikası duruşunun, enflasyon görünümüne yönelik risklerin kaynağına, kalıcılığına ve para politikası ile ne ölçüde kontrol altına alınabileceğine dair değerlendirmeler dikkate alınarak, temkinli bir yaklaşımla enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesi ve fiyat istikrarı hedefine ulaşılması odağında belirleneceği vurgulandı.
Bu doğrultuda politika duruşunun, enflasyon gelişmeleri, enflasyon beklentileri ve bunlar üzerinde kısa vadede etkili olacağı öngörülen geçici unsurlar da dikkate alınarak dezenflasyon sürecini en kısa sürede tesis edecek ve orta vadeli hedeflere ulaşıncaya kadar bunun sürekliliğini sağlayacak bir sıkılık düzeyinde belirlenmeye devam edileceği aktarılan özette, şu değerlendirmeler yapıldı:
“Enflasyonda son dönemde gözlenen yükselişte; gıda ve ithalat fiyatlarındaki artışlar ile tedarik süreçlerindeki aksaklıklar gibi arz yönlü unsurlar, yönetilen/yönlendirilen fiyatlardaki artışlar ve açılmaya bağlı talep gelişmeleri etkili olmaktadır. Bu etkilerin arızi unsurlardan kaynaklı olduğu değerlendirilmektedir. Diğer taraftan, güçlü parasal sıkılaştırmanın krediler ve iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkileri devam etmektedir. Parasal duruşun sıkılığı ticari kredilerde öngörülenin ötesinde daraltıcı etki yapmaya başlamıştır. Ticari kredilerin nominal büyümesi geçmiş yıllar ortalamasının oldukça altında seyrederken, bireysel kredilerdeki güçlü seyir ise büyük ölçüde korunmaktadır. Bunun yanında, bireysel kredilerin ılımlı seyre dönmesi için makroihtiyati politika çerçevesi güçlendirilmiştir. Bu doğrultuda BDDK’nın söz konusu kararlarının etkisi takip edilecektir. Kurul, bireysel kredilerin daha ılımlı bir büyüme sergilemesinin, enflasyon görünümü ve dış denge üzerindeki riskleri sınırlamak için önemli olduğuna dair yaptığı vurguyu korumuştur. Bu çerçevede, kredilerin seyri ve kompozisyonu makroekonomik istikrar açısından yakından takip edilmektedir. Kurul, para politikasının etkileyebildiği talep unsurları, çekirdek enflasyon gelişmeleri ve arz şoklarının yarattığı etkilerin ayrıştırılmasına yönelik analizleri değerlendirmiştir. Bu çerçevede para politikası duruşunda güncellemeye ihtiyaç bulunduğu değerlendirmesi yapılmış ve politika faizinde 100 baz puan indirim yapılmasına karar verilmiştir.”
“Kararlar şeffaf, öngörülebilir ve veri odaklı bir çerçevede alınmaya devam edilecek”
PPK özetinde, enflasyonun kısa dönemde, başta emtia fiyatları ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlar olmak üzere arz ve talep yönlü çeşitli unsurların etkisiyle oynak bir seyir izlemesinin beklendiği belirtilerek, “Bununla birlikte, geçici etkilerin ortadan kalkmasıyla enflasyonun yeniden düşüş eğilimine dönmesini sağlayacak sıkılıktaki parasal duruş; enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve finansal piyasa gelişmeleri bağlamında dışsal ve geçici oynaklıklara karşı önemli bir tampon işlevi görecektir.” ifadesi kullanıldı.
Merkez Bankası’nın, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edeceği vurgulanan özette, şunlar kaydedildi:
Fiyatlar genel düzeyinde sağlanacak istikrar, ülke risk primlerindeki düşüş, ters para ikamesinin ve döviz rezervlerindeki artış eğiliminin sürmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla makroekonomik istikrarı ve finansal istikrarı olumlu etkileyecektir. Böylelikle, yatırım, üretim ve istihdam artışının sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde devamı için uygun zemin oluşacaktır. Kredi piyasası ve iktisadi faaliyete ilişkin göstergelerin yanı sıra döviz kuru oynaklığı ve ithalat fiyatlarındaki gelişmeler doğrultusunda enflasyon üzerindeki talep ve maliyet yönlü etkiler önemini korumaktadır. Gelişmiş ülkelerdeki para politikası ile küresel risk iştahına ilişkin görünüm, gelişmekte olan ülkelere yönelik portföy akımları üzerindeki riskleri canlı tutmaktadır. Kurul, para politikasında fiyat istikrarı hedefi doğrultusunda finansal istikrara yönelik riskleri de gözeten bir yaklaşım sergilemeyi sürdürecektir.”
Özette, Kurul’un, fiyat istikrarının sağlanması için, güçlü bir politika koordinasyonuyla tüm paydaşları içeren bütüncül bir makro politika bileşimine ihtiyaç bulunduğu değerlendirmesini yinelediğine de değinilerek, kararların şeffaf, öngörülebilir ve veri odaklı bir çerçevede alınmaya devam edileceği vurgulandı.
TRT