Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Narenciye ağaçlarının genetik kökeniyle ilgili çalışmada ikinci aşamaya geçiliyor

Published

on

Ülkede 100 yılı aşkın süredir yetişen narenciye çeşitlerinin ve özelliklerinin tespit edilmesi için başlatılan çalışmada, moleküler analiz aşamasına gelindi.

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Dursun Oğuz, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansının(TİKA) destekleriyle Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Güzelyurt İstasyonu’nda yürütülen çalışmanın, hem narenciyenin geçmişine hem de narenciye üretiminin geleceğine ışık tutacak bir çalışma olduğunu söyledi.

Proje kapsamında ülke genelinde farklı özelliklere sahip olduğu gözlemlenen 70 çeşit narenciye ve turunç (anaç) seçildi ve bir deneme parseli kuruldu. Bazı çeşitlerin farklı iklim veya toprakta farklı verim verebileceğinden, bu çeşitlerin farklı veya aynı olduğu, ancak moleküler analizle tespit edilebiliyor.

Gelinen aşamada TİKA’nın destekleri ile temin edilen laboratuvar çalışması için gerekli kimyasallarla, bu çeşitlerin genetik moleküler analizleri yapılacak. Analizler sonucu 70 çeşit arasında farklı olanlar ve benzer olanlar tespit edilecek.

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Dursun Oğuz, TAE Güzelyurt İstasyonu’nu ziyaret ederek çalışmalar hakkında bilgi aldı. Oğuz, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansına(TİKA) katkılarından dolayı teşekkür etti.

Turunçgiller üzerindeki bu çalışmanın KKTC’nin yanında dünya literatürüne girebilecek niteliğe sahip olduğunu kaydeden Oğuz, TAE’yi, iklim ve toprak yapısına göre narenciye çeşidi tavsiyesi verecek bir noktaya taşıması açısından çalışmanın önemli olduğunu kaydetti.

TİKA’nın tarım alanında pek çok dala her zaman destek verdiğini ifade eden Oğuz, TİKA’nın bu projeye desteğinin projenin hedefine ulaşmasında çok önemli olduğunu belirtti.

Oğuz, “Çalışma, gen yönünden hem geçmişe hem geleceğe ışık tutacak bir çalışma” dedi.

Oğuz, TAE’nin ülkedeki bitki varlıklarının korunması ve çoğaltılması bakımından önemli görevler ifa ettiğini belirtti.

Bakan Dursun Oğuz, üreticilere çeşit çalışmaları da dahil üretimle ilgili her konuda yardımcı olmaya ve bilgi vermeye hazır olduklarını ifade etti.

Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Cem Karaca da, eskiden Enstitü’nün yurt dışında yapılan araştırmaları takip ettiğini, ancak bugün bilimsel araştırma yapacak noktaya geldiğini kaydetti.

Bu bilimsel çalışmalar neticesinde bazı çeşitlerin tescilinin bazı çeşitlerin de tescil için başvurusunun yapıldığını bildiren Karaca, bu çalışmaların nihai aşamasının, verim, kuralığa ve hastalığa dayanıklılık bakımından öne çıkan çeşitleri üreticiye sunmak olduğunu ifade etti.

-Engüney

Proje Yürütücüsü Arkın Engüney ise hem anaçlık hem de çeşit geliştirme çalışmalarına yardımcı olması amacıyla bu projenin başlatıldığını belirtti. Engüney, 70’in üzerinde anaçlık olabilecek turunç, eski çeşit sayılan limon, portakal ve limon tespit ettiklerini, bunların tümünün 100 yaş üzerinde olduğunu, arasında 300-400 yaşlarında olan çeşitler de bulunduğunu kaydetti.

Engüney, seçtikleri çeşitlerin çoğunun çok soğuk, çok sıcak, kurak ve susuz koşullarda meyve verebilen ağaçlar olduğunu söyledi.

Bin metre rakımda Trodos dağlarında limon, turunç ve portakal; kireç oranı yüzde 70 olan, susuz ortamda çok sağlıklı yetişen limon ve turunç tespit ettiklerini ifade eden Engüney, bu çalışmanın üreticilere tarlalarının koşullarına göre tavsiyede bulunmalarına yardımcı olacağını ifade etti. Engüney, “İklim veya toprak kaynaklı bazı sorunlara bu çalışmayla çözüm üretilebilecek” dedi.

Seçilen genotiplerin gerçekten farklı olduğunu görmek için analiz yapılması gerektiğini ifade eden Engüney, gelinen aşamada bu analizlere başlanacağını anlattı.

Engüney, “Gözümüze farklı görünen bir turuncun bildiğimiz turunçtan farklı olup olmadığını görmek için genetik moleküler analiz yapılmalı” dedi.

Projenin 4-5 ay önce başlandığını kaydeden Engüney sonuç alabilmek için en az 10-12 yıla daha ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

Bir sonraki çalışmanın, çeşitlerin performansının anaçlara göre farklılığını tespit etme yönünde olacağını kaydeden Engüney “Belki de bizim bulduğumuz yaprağı farklı ve meyvesi iri olan bir turunca aşılayacağımız çeşitlerden daha iri meyveler alabileceğiz” dedi.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Hasipoğlu: “İsrail-İran çatışmasına ABD’nin müdahil olmasıyla gelişmeleri endişeyle takip ediyoruz”

Published

on

By

Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Sekreteri Oğuzhan Hasipoğlu, İsrail-İran çatışmasına Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) müdahil olmasıyla gelişmeleri “endişeyle takip ettiklerini” söyledi

Hasipoğlu, bölgesel gelişmeler ve güncel konularla ilgili yazılı açıklama yaptı.

İran’ın Birleşmiş Milletlerden ABD’nin İran’a saldırısının incelenmesi ve kınanması talebiyle BM Güvenlik Konseyinden (BMGK) “acil oturum” talep ettiğini belirten Hasipoğlu, “Savaştaki füzelerin hedefinin nükleer tesis boyutuna gelmesi, içinde bulunduğumuz coğrafya için daha da endişe verici bir boyuta dönüştürmüştür” dedi.

-BM Güvenlik Konseyi “barış gücü değil izleme konseyi”

BM’nin barış gücü olmaktan artık çıkarak bir izleme konseyine dönüştüğünü söyleyen Hasipoğlu, “ ABD, Rusya gibi büyük devletlerin daimi üye olup veto haklarının olmasından dolayı Güvenlik Konseyinden mazlum halkları koruyacak, yaptırım içeren, önleyici kararlar çıkamamaktadır. Güçlünün haklı olduğu, hiçbir Batılı ya da Müslüman ülkenin kınamanın ötesine geçmediği BM ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi toplantılarına şahitlik ediyoruz. Bunu daha önce Bosna’da, en son en acı şekilde Gazze’de Filistinlilerin yaşadıklarıyla ve bu yapıların karar alamadığını görüyoruz” dedi

BM’nin bugün ABD – İsrail müttefikliğinin yaptığı saldırıları izlemekle yetindiğini ve asli görevini yapamadığını ifade eden Hasipoğu , İsrail ile İran arasındaki çatışmaların da 10’uncu gününe girdiği şu günlerde izleyici koltuğunda oturmaya devam ettiğini belirtti.

– “Aynı tecrübeyi Kıbrıslı Türkler olarak bizler de hem sahada hem masada yaşadık”

Hasipoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Aynı tecrübeyi Kıbrıslı Türkler olarak bizler de hem sahada hem masada yaşadık . 1974 öncesi Rum saldırıları karşısında BM’nin izleyici rolü ve alınan güvenlik konseyi kararları ortadadır. Keza, 1979 yılından itibaren başlayan federasyon müzakerelerinde, Rum tarafının uzlaşmaz tutumuna ek olarak , BM’in yapısal bozukluğundan dolayı çözüm de sağlanamamıştır . 1974 öncesinde Rum mezalimliğine tanıklık eden BM, sonraki federasyon görüşme süreçlerinde ise çözüm anlamında masaya getirdiği tüm plan ve önerilerine ‘Evet’ diyen Kıbrıs Türk halkına hak ettiği değeri ve statüyü vermek yerine , ‘Hayır’ diyen tarafın ödüllendirmeye devam etmiştir. Diğer bir ifadeyle BM müzakere süreci ile ilgili bir nihai tespit yapmaktan kaçınmış, hep Rum tarafının istediği şekilde bir çözüm arayışı içerisinde olmaya çalışıp, Rum tarafının içerisinde bulunduğu konfor alnının muhafaza etmesine çanak tutmuştur. Halbuki görüşme süreçlerini hamisi konumunda olan BM, Rum tarafının retçi tavırları sonrasında gerekli kararları alıp, Rum tarafını rahatsız edebilseydi, belki de bizlerin arzu ettiği çözüm modeli bugün hayat bulmuş olacaktı”

-Hakan Fidan’ın son açıklaması

Türkiye Dışişleri Bakanı Fidan’ın İslam İşbirliği Teşkilatı (IIT) mesajını değerlendiren Hasipoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Dünya, özellikle de bölgemiz, iyice ateş çemberine dönerken, Kıbrıs Türk halkının yegane güvencesinin ve en büyük destekçisinin Anavatan Türkiye olduğuna, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın son açıklamalarıyla bir kez daha tanıklık ettik. Hakan Fidan’ın KKTC’nin gözlemci üye olarak yer aldığı İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi 51. Oturumu’nun açılışında yaptığı konuşmada, Kıbrıs Türk halkına yer vermesi son derece önemli ve anlamlıdır. Kıbrıs Türk halkının yaşamakta olduğu izolasyon çemberinin aşılması gerektiğine vurgu yapan Hakan Fidan, doğrudan temas çağrısıyla da Anavatan Türkiye’nin milli dava Kıbrıs konusundaki politikasını da dünya kamuoyuna hatırlatmıştır.

Bu vesileyle, haklı davamızın her platformda yankı bulması için sözünü sakınmaktan çekinmeyen Anavatan Türkiye’mize ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a yürekten teşekkür ediyor, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın, KKTC ve Kıbrıs Türk halkı ile ekonomik, siyasi, kültürel ilişkilerini daha da artıracağına inanıyoruz”

-“Rum tarafı tüm adanın güvenliğini riske sokuyor “

Hasipoğlu, Kıbrıs Rum liderliği ve Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Hristodulidis’in son dönemde bazı ülkelerle yaptığı askeri anlaşmalar, silahlanma faaliyetleri ve tek taraflı eylemlerinin, Kıbrıs adasının tamamını ciddi bir tehlike altına soktuğunu söyledi.

Hasipoğlu, “Şimdilerde ise Amerika – İsrail yuvalanmasına sahasını açarak tüm adayı riske sokmaktadır. Kıbrıs Türk halkı olarak, Rum tarafının bizleri ortak düşman olarak gören İsrail’den farklı bir zihniyette olmadığını çok iyi biliyoruz. Bundan sonra sıra size gelecek zihniyetinin bir tezahürü olarak, bizi bu adada azınlık olarak gören, eşit kabul etmeyen ve ilk fırsatta, tıpkı Gazze’deki Filistinliler gibi, kendi ana yurdumuzda yok etmeye çalışan acımasız bir zihniyetle karşı karşıyayız” dedi

Hasipoğlu , GKRY’nin limanlarını başta ABD, İsrail ve Fransa olmak üzere birçok ülkeye açtığına dikkati çekerek, “Kıbrıs adası, tam bir barut fıçısı ama bizim halkımızın güvencesi güçlü Türkiye Cumhuriyeti’dir.” diye konuştu.

Gazimağusa’dan görülen füzelere şahitlik eden biri olarak, savaşı yakın hissetmenin kaygı verici olduğunu söyleyen Hasipoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Özellikle Crans Montana başta olmak üzere geçmiş federasyon görüşme süreçlerinde Rum tarafının Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin ve askerinin olmayacağı bir sistemde ısrar ederek masayı devirmesinin sebebini o dönemlerde idrak edemeyenler, şimdi garanti sisteminin önemini daha da iyi anlamalıdırlar. Rum – İsrail zihniyeti, bizleri azınlık gören, bundan sonra da sıra size gelecek zihniyetidir . Bu yüzden geçmişte olduğu gibi bu süreçleri tekrar başlatmak isteyenler, son yıllarda yaşanan savaşları ve soykırımları iyi analiz edip içselleştirmeleri gerekmektedir . Son yıllarda yaşanan gelişmeleri de dikkate alarak Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin devamlılığı UBP’nin kırmızı çizgisi olduğunu bir kez daha belirtir, söz sahibi olduğumuz müddetçe, halkımızın varlığı ve güvenliği için savunmaya devam edeceğimizi vurgularız”

Devamını Oku

Kıbrıs

Gazimağusa Limanı’nda çöken yolun altında içinde tarihi eserler bulunan mezar olduğu düşünülen mağara bulundu

Published

on

By

Gazimağusa Limanı’nda yolun çökmesiyle toprak altında kalan tarih de gün yüzüne çıktı.

Eski Eserler ve Müzeler Dairesi Müdürü Emine Emel Ziba konuyla ilgili BRT Gazimaĝusa muhabirine bilgi verdi.

Ziba, yolun bir bölümünde çökme olduğuna dair arandığını ifade ederek, Eski Eserler ve Müzeler Dairesi Gazimağusa Bölge Sorumlusuna bilgi verdiğini dile getirdi.

Teknik kurul tarafından incelemeler yapıldığını belirten Ziba, açığa çıkan mağaranın içerisinde tarihi eserlerin de bulunduğu bir mezar olduğunun düşünüldüğünü vurguladı.

Bölgede gerekli güvenlik önlemlerinin alındığını belirten Ziba, Pazartesi itibariyle kazı çalışmalarına başlanacağını sözlerine ekledi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Girne’de denizde yüzerken rahatsızlanan Gülseven yaşamını yitirdi

Published

on

By

Girne’de denizde yüzdüğü sırada muhtemelen rahatsızlanarak boğulma tehlikesi geçiren 80 yaşındaki Emel Gülseven tüm müdahalelere rağmen yaşamını yitirdi.

Polis Basın Subaylığından yapılan açıklamaya göre, Girne’de sakin Emel Gülseven bu sabah Karaoğlanoğlu’nda denizde yüzdüğü sırada muhtemelen rahatsızlanarak boğulma tehlikesi geçirdi.

Bölgede bulunanların yardımı ile sahile çıkarılarak ambulans ile Girne Dr. Akçiçek Hastanesinde kaldırılan Gülseven, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak yaşamını yitirdi.

Devamını Oku

Trending

Reklam