Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Nijerya’dan İzmir’e: Teyyareci Ahmet Ali Çelikten

ABD ve İngiltere gibi Batılı ülkelerde Afrika kökenliler orduya alınmazken, Nijerya asıllı Teyyareci Binbaşı Ahmet Ali Bey, 1’inci Dünya Savaşı’nda ve Milli Mücadele döneminde vatan savunmasında önemli roller üstlendi.

Published

on

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Afrika’nın en kalabalık ülkelerinden biri olan Nijerya’yı ziyaret ediyor. Nijerya, gelişen ekonomisi, petrol ve doğal gaz kaynakları ve verimli tarım arazileriyle Afrika’nın yükselen yıldızı.

Türkiye ile Batı Afrika ülkesi Nijerya arasındaki ilişkiler, bilinenlerin aksine yüzyıllar öncesine dayanıyor. Osmanlı Devleti’nin Mısır ve Libya’yı fethi ile başlayan ilk münasebetler, Portekiz ve İspanyolların 15’inci yüzyılda başlayan sömürgecilik faaliyetlerini de akamete uğrattı.

Batı Afrika’yı Trablusgarp (Libya) üzerinden Akdeniz’e ulaştıran güvenli yol 19’uncu yüzyıla kadar bölge ticaretinin kalbinin attığı güzergah oldu.

İşte, Nijerya ile Osmanlı Devleti arasındaki münasebetler böylece birçok alanda başlamış oldu. Bu dönemden itibaren Osmanlı toplumunda daha çok Afrikalı yer almaya başladı. Modern dönem Türkiye’sinde kimi zaman bir ses sanatçısı, kimi zaman usta bir oyuncu, kimi zaman da pilot olarak karşımıza çıktılar.

Gelin, Nijerya’dan Türkiye’ye uzanan bir hikayeyi ele alalım.

Teyyareci Binbaşı Ahmet Ali Çelikten

Ahmet Ali Bey, Nijerya asıllı bir Afrikalı. Hayatı boyunca bir Osmanlı şehri olan İzmir’de eğitim gördü ve yaşadı. Batılı devletler siyahilere ordularından görev vermezken Nijerya asıllı bir anne ve Afrika kökenli bir babanın çocuğu olarak dünyaya gelen Ahmet Ali Bey, 1’inci Dünya Savaşı’nda ve Milli Mücadele döneminde Konya Askeri Havacılık Üssü’nde gönüllü hizmet ederek vatan savunmasında önemli roller üstendi.

Dünyanın ilk siyahi pilotu olan ve Afrikalılar tarafından gururla bahsedilen Çelikten, Eugene Jacques Bullard ile birlikte 1’inci Dünya Savaşı’na katılmış tek siyahi pilot olma özelliğini de taşıyor.

Ailesi

Osmanlı Devleti, çok dilli ve çok kültürlü bir toplum yapısına sahipti. Farklı dinlerden, kültürlerden, coğrafyalardan insanlar kolaylıkla toplumda kendisine yer bulabilir. Hatta devlet kademelerinde bile önemli görevlere yükselebilirlerdi.

Hikayemizin kahramanı Ahmet Ali Çelikten de Nijerya kökenli bir annenin ve Afrika kökenli bir babanın çocuğu olarak İzmir’de hayata gözlerini açtı.

“Arap Ahmet” olarak bilinen Ahmet Ali Bey’in anneannesinin 1830’larda köle tacirleri tarafından Afrika’da Nijerya’nın Borno Emirliği’nden alınıp İstanbul’a hizmetçi olarak getirildiği düşünülüyor.

Ahmet Ali Bey’in anneannesi dönemin İstanbul ihtisap emininin katibi tarafından İstanbul’a getirildi.

Aile içerisinde, Ahmet Ali Bey’in anneannesinin Osmanlı sarayında çalıştığı ve 3 çocuğunun olduğu fakat bunlardan sadece Zenciye Emine Hanım’ın annesi hakkında bilgiye sahip oldukları rivayet ediliyor.

Köle olmadığı tahmin edilen Zenciye Emine Hanım’ın 1860’larda doğduğu tahmin ediliyor.

Zenciye Emine Hanım 1880 yılı başlarında kendisi gibi Nijerya asıllı Afro-Türk olan Ali Bey ile evlendi.

Ali Bey’in Zenciye Emine Hanım’la evliliğinden 1883 yılında Ahmet Ali (Arap Ahmet), ardından Mehmet Ali ve 1889 yılında da Zenciye Saniye adlarında 3 çocuk dünyaya geldi. Babaları Ali Bey, kızı henüz doğmadan hayata veda etti.

Hayatı

Ailenin en büyük çocuğu olan Ahmet Ali, 1904’te Haddehane Mektebi’ne (Bahriye Makine Mektebi) girdi. 1908 yılında da 1394 sicil numarasıyla Osmanlı ordusunda göreve başladı. Bahriye Makine Mektebi’nden mezun olduktan sonra Ahmet Ali Bey, gemi görevini icra etmek maksadıyla Şam Vapuru’na tayin edildi. 

Şam Vapuru ile Bahr-i Ahmer (Kızıldeniz) ve Afrika sahillerinde seyrüsefer görevlerinde bulundu. Trablusgarp ve Balkan Savaşları boyunca da Mesudiye zırhlısında görev yaptı.

Ahmet Ali, göreve başlamasının akabinde Prevezeli göçmen Hatice Hanım’la evlendi. Bu evlilikten Mihriban Tayyar, Muammer, Yılmaz, Melek Müjgan ve Neriman Fethi adlarında 5 çocukları dünyaya geldi.

Çocuklarından Yılmaz ve Muammer babaları gibi askerlik mesleğini seçip havacı olurken, kızlarından Neriman İngilizce öğretmeni, Müjgan ise avukat oldu.

Muammer Bey ve Yılmaz Bey Hava Kuvvetleri’nden havacı astsubay olarak emekli olurken, Muammer Bey Hava Kuvvetleri’nden emekli olduktan sonra Türk Hava Yolları’nda pilotluk yaptı. Günümüzde Ahmet Ali Bey’in ailesinin büyük çoğunluğu Çelikten soyadıyla İzmir ve İstanbul’da ikamet ediyor.

İlk siyahi havacılar

17 Aralık 1903’te Wright kardeşler 12 beygirlik, 2 pervaneli Flyer adını verdikleri uçaklarıyla ilk uçuşlarını gerçekleştirmiş, Birinci Dünya Savaşı’nda da artık uçaklar da harp sahnesinde yerini almıştı. ABD’den Fransa’ya, İtalya’dan Almanya’ya birçok ülke pilot yetiştiriyordu.

Osmanlı Devleti de savaştan önce Fransız, savaş başlayınca da Alman uzmanların yardımıyla pilot yetiştirme çalışmalarında bulunuyordu.

İzmirli Afro-Türk Ali oğlu Ahmet Ali (Çelikten) de Kasım 1916’da dünyanın ilk siyahi pilotu olarak uçmaya başladı. Bu dönemde örneğin Fransız ordusunda görev alan Martinikli pilotlar ancak 1917’de uçuş yapabilmişti.

Yine bu dönemde dünyanın en ünlü siyahi pilotlarından olan Afrika kökenli Amerikan vatandaşı Eugene Jacques Bullard, ırkçı politikalar nedeniyle ABD ordusunda kendisine yer bulamadı.

İngiltere ise siyahilerin yaşadığı sömürgelerini askere almamaya yönelik ırkçı bir politika olarak “Renk Bariyeri” (Color Bar) uygulamasını İkinci Dünya Savaşı’na kadar devam ettirdi.

İşte, böyle bir dönem ve dünyada Nijerya asıllı Ahmet Ali Bey, Osmanlı ordusunda hiçbir adaletsizliğe ve ayrımcılığa maruz kalmadan pilot olarak vazife yaptı.

Ahmet Ali Bey ve havacılık

Esasen Ahmet Ali Çelikten, eğitim hayatına denizci olmak maksadı ile Bahriye Makine Mektebi’nde başladı. Ancak dünyada ve Osmanlı Devleti’nde havacılık alanında yaşanan gelişmeler onu havacılığa doğru sürükledi.

Deniz Teyyare Mektebi’nin kurulması da Ahmet Ali Bey’in pilot olma yolundaki en büyük dönüm noktalarından birini oluşturdu. Bu okulda görev almak amacıyla 1913 yılında Yeşilköy Tayyare Mektebi’nde göreve başlayan Ahmet Ali Bey, burada pilotaj eğitimi aldı.

Öte yandan Ahmet Ali Bey’in uçuş eğitimine devam ettiği sırada küçük kardeşi Mehmet Ali Bey, Çanakkale Muharebeleri sırasında şehit oldu.

Ahmet Ali Bey, 1917 ile 1918 yılları arasında eğitim için Almanya’ya gönderilen askerler arasında yer almış, döndükten sonra 28 Ağustos 1918’de İzmir Birinci Bahri Tayyare Bölüğü’ne atandığında Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesine birkaç ay kalmıştı.

İzmir’de görev yaptığı süre zarfında kıyı boyunca karakol uçuşlarının yanında mayın arama-tarama görevlerine katıldı. Ancak 15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali üzerine buradaki Tayyare Bölüğü’nün elinde bulunan tüm malzeme ve uçaklar Yunanlılar tarafından imha ve tahrip edildi.

Bu süreçte İzmir’den İstanbul’a geçen Ahmet Ali Bey, İtilaf Devletleri’nin artan baskısıyla silah arkadaşlarıyla birlikte Milli Mücadele’ye katılmak için Anadolu’ya geçti.

Konya Teyyare İstasyonu, Anadolu’da başlayan mücadeleye destek veriyordu. Ahmet Ali Bey de burada görev almaya başladı. Milli Mücadele döneminde Ahmet Ali Bey, birçok farklı görev üstlendi.

The Ottoman Army kitabının yazarı David Nicolle, Milli Mücadele’de Ahmet Ali Bey’in rolünü, “Osmanlı pilotlarının büyük çoğunluğu millet olarak Türklerden oluşuyordu fakat içlerinde bazıları Arabistanlı, Yemenli ve hatta İran kökenliydiler. Ahmet Ali kaptan ise Afrika asıllı olup 1914-1915 yıllarındaki ilk uçuşuyla dünyanın ilk siyahi askeri pilotu olarak biliniyordu” sözleriyle aktaracaktı.

Milli Mücadele sona erdiğinde, Konya’dan yürütülen havacılık faaliyetlerini ve bütün malzemeleri tek elde toplama kararı alındı ve İzmir Güzelyalı’da İzmir Tayyare Bölük Komutanlığı kuruldu. Ahmet Ali Bey de tayin edildi. Ahmet Ali Bey 1923’te İzmir Hava Grup Bölüğü’nde, 1924-1925 yıllarında ise İzmir Hava Grubu emrinde Bahriye Birinci Tayyare Bölüğü’nde görev yaptı.

1928’de buradan Hava Müsteşarlığı’na atandı ve bahri tayyareci olarak yürüttüğü başarılı görevlerinden dolayı Sarı Bahri Tayyare Madalyası ile ödüllendirildi.

Milli Mücadele sırasındaki başarılı görevlerden dolayı Ahmet Ali Bey’e 1924 yılında 480 numaralı İstiklal Madalyası verildi.

10 yıl 11 ay 23 günlük uçuş hizmetinden sonra, 1928 yılında yaşının ilerlemesinden dolayı uçuculuk vazifesinden ayrıldı.

Bu görevden ayrıldıktan sonra İzmir Tayyare Tamirhanesi’ne bağlı Alaşehir Benzin Depo Müdürlüğü, Meydan Komutanlığı ile İzmir Tayyare Fabrika Müdürlüğü, Afyon Hava Malzeme Depo Müdürlüğü ve Ankara Umum Hava Malzeme Depo Müdürlüğünde görevler üstlendi.

Tayyareci Binbaşı Ahmet Ali Çelikten Nisan 1933 yılında emekli oldu. Ancak emekli olmasına rağmen Ahmet Ali Bey, tecrübesinden yararlanılması için sözleşmeli olarak 1949 yılına kadar Türk Hava Kuvvetleri’nde vazife yaptı.

Bu kapsamda, 1933 yılında askeri rasat sınıfına geçip muamele memuru olarak sırasıyla Eskişehir, Bilecik ve İzmit Rasat Müdürlüğü’nde görev yaptı. Daha sonra 1938’de Kayseri Tayyare Fabrika Genel Müdürlüğü’nde askeri muamele memuru olarak görev aldıktan sonra 1949 yılında emekli oldu.

Ahmet Ali Bey’in aile tarihinde bir de saat hikayesi yer alıyor.

Torunlarının annelerinden dinlediklerine göre, tam zamanı bilinmese de Ahmet Ali Bey görevliyken Alman pilot arkadaşıyla yaptığı bir uçuş sırasında, bir Yunan uçağını İzmir Körfezi’ne düşürür. Bunun üzerine İzmir Valisi tarafından, Ahmet Ali Bey’e bir saat hediye edilir.

Sonradan “Çelikten” soyadını alan Ahmet Ali Bey, geride sayısız başarı ve tarihe geçen bir yaşam öyküsü bırakarak 1969’da hayatını kaybetti.

Nijerya'dan İzmir'e: Teyyareci Ahmet Ali Çelikten

Nijerya'dan İzmir'e: Teyyareci Ahmet Ali Çelikten

Nijerya'dan İzmir'e: Teyyareci Ahmet Ali Çelikten

TRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Baf’ta 15 yaşındaki erkek çocuk ölü bulundu

Published

on

By

Baf’ta bugün 15 yaşındaki bir erkek çocuğu ölü bulundu. 

Ceset, Baf’a bağlı Holetria köyünde mezarlık ile köy merkezi arasındaki bölgede tespit edildi.

Cesedin yakınında bir motosikletle, terk edilmiş van araç saptandı.

Rum basınında yer alan haberlere göre, olay yerinde iki aracın bulunması, bir trafik kazası olasılığını güçlendiriyor. Polis, suç ihtimali de dahil tüm olasılıkları araştırıyor 

Ölen çocuğun yerel bir sakin olduğu tespit edildi. 

Devamını Oku

Dünya

DAÜ-SEN Başkanı’ndan Başbakan Üstel’e mektup…

Published

on

By

Doğu Akdeniz Üniversitesi Akademik Personel Sendikası (DAÜ-SEN) Başkanı Ercan Hoşkara, Başbakan Ünal Üstel’e hitaben mektup yayınlayarak 4 Nisan 2024’te hükümet, DAÜ yönetimi ve sendikalar arasında imzalanan 4 yıllık protokolün eksiksiz uygulanması için sürece müdahale etmesini istedi.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin protokole uymadığını farklı ortamlarda dile getirdiğini belirten Hoşkara “DAÜ-SEN olarak Sayın Eğitim Bakanını haklı bulmakla beraber protokolün yürütülmesinden sorumlu olan İstişare ve Eşgüdüm Komisyonunun Başkanı olan Eğitim Bakanının da bu tablodan sorumlu olduğunu belirtmek gerekiyor. Hükümetinizin, DAÜ yönetimindeki en üst karar organı olan Vakıf Yöneticiler Kurulu’nu göreve getiren noktada olduğunu da hatırlatmak isteriz. Hükümetinizin ve Eğitim Bakanının, ayrıca yüksek öğretim alanında uygulanması gereken Stratejik Planı uygulamadığını da gözlemlemekteyiz” dedi.

DAÜ-SEN Başkanı Ercan Hoşkara, protokol gereği İstişare ve Eşgüdüm Komisyonu Başkanı Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu’nun 28 Mayıs’ta toplantı düzenlediğini belirtti. Hoşkara, sendikanın toplantıda mevzuata açıkça aykırı karar ve uygulamaları, yasalara ve anayasaya aykırı tüzük değişikliği önerilerini, üçüncü ülkelerden gelecek öğrencilere uygulanacak burs oranlarını ve protokolün yürütülmesiyle ilgili diğer konuları gündeme getirdiğini söyledi.

-“Üçüncü ülkelerden gelecek öğrencilerin burs oranlarının yüzde 70-80’e çıkarılması üniversitenin intiharı olacak”

Hoşkara, daha önce üniversite kamuoyunda ve yetkili kurullarda paylaştıkları görüşleri toplantıda da dile getirdiklerini ifade ederek, üçüncü ülkelerden gelecek öğrencilere uygulanacak burs oranlarının yüzde 70-80 aralığına çıkarılmasının üniversitenin mali açıdan intiharı olacağını vurguladıklarını kaydetti. Hoşkara, DAÜ Rektörlüğü ve Vakıf Yöneticiler Kurulu’nun aldığı bu kararla KKTC vatandaşlarının tarihte ilk kez yabancı öğrencilerden daha fazla harç ödemek durumunda kalacağını belirttiklerini aktardı. Ayrıca mevzuata açıkça aykırı kararlar ile tüzük değişikliklerinin DAÜ’de kaosa yol açacağı uyarısında bulunduklarını ifade etti.

Hoşkara, İstişare ve Eşgüdüm Komisyonu toplantısının ardından 29 Mayıs’ta Başbakanlık’ta Eğitim Bakanı ve Başbakanlık Müsteşarı’nın da katıldığı görüşmede, sorunları Başbakan Ünal Üstel ile paylaştıklarını ve diyalogla, uzlaşı içinde mevzuata uygun çözümler bulma konusunda anlaştıklarını söyledi. Ancak aradan bir buçuk ay geçmesine rağmen yaptıkları tüm makul önerilerin sonuç vermediğini belirten Hoşkara, Başbakan başkanlığında yapılması beklenen toplantının da gerçekleşmediğini kaydetti.

DAÜ’de protokol gereği giderlerin azaltılmasına yönelik tedbirlerin yüzde 90’ının hayata geçirildiğini ifade eden Hoşkara, geriye kalan yüzde 10’luk kısmın ise DAÜ yönetiminden kaynaklanan nedenlerle tamamlanamadığını dile getirdi. Hoşkara, çalışanların maaşlarından fedakarlık yaptığını, yeni istihdam yapılmadığını, iş yükünün arttığını ve devlet mali katkısının yükseldiğini belirterek, tüm bu fedakarlıklara rağmen öğrenci gelirlerinin oransal azalışının devam etmesi riski bulunduğunu söyledi. Hoşkara, ayrıca mevzuat ihlallerinin kurumda kaos yarattığını ifade etti.

-“Tarihte ilk kez KKTC vatandaşı yeni kayıtlı öğrenciler yabancı öğrencilerin iki katı harç öder noktaya geldi”

Hoşkara, tüm itirazlara rağmen Eğitim ve Maliye Bakanlarının desteği ile DAÜ Vakıf Yöneticiler Kurulu’nun onayıyla DAÜ Rektörlüğü’nün, üçüncü ülkelerden gelen öğrencilere uygulanan yüzde 50 burs oranını yeni yabancı öğrenciler için yüzde 80’e çıkardığını kaydetti. Bu uygulama sonucunda eski kayıtlı yabancı öğrencilerin yeni kayıtlılardan daha fazla harç öder duruma geldiğini belirten Hoşkara, tarihte ilk kez KKTC vatandaşı yeni kayıtlı öğrencilerin yabancı öğrencilerin iki katı harç öder noktaya geldiğini söyledi. Çift uyruklu öğrencilerin KKTC vatandaşı olarak değil, yabancı öğrenci statüsünde kayıt yaptırmayı tercih etmeye başladığını aktaran Hoşkara, DAÜ yönetiminin ucuz harçlarla yabancı öğrenci getirme kervanına katıldığını ifade etti.

-“Karar devlete ve DAÜ’ye kaybettiren, öğrenci getirme acentelerine kazandıran bir karar”

Hoşkara, bu kararın devlete ve DAÜ’ye kaybettiren, öğrenci getirme acentelerine kazandıran bir karar olduğunu belirterek, yıllardır dengesi oturmuş harç politikasının tamamen bozulduğunu söyledi. KKTC vatandaşlarının eskiden en az harcı verirken şimdi en çok harç ödeyen kesim haline geldiğini kaydeden Hoşkara, yeni kayıtlı yabancı öğrencilerin de eski kayıtlılardan daha az harç öder hale geldiğini, bunun öğrenciler arasında huzursuzluk yarattığını vurguladı.

Hoşkara, bir taraftan yeni harç politikasıyla öğrencilerin huzursuz edildiğini, diğer taraftan mevzuata aykırı kararlar ve anayasaya aykırı tüzük değişikliği girişimleriyle çalışanların da huzursuz edildiğini belirtti. Üniversitenin gereksiz hukuki tartışmalar ve mahkeme süreçlerine sürüklendiğini söyleyen Hoşkara, sendikanın sorunları çözmek için yaptığı tüm önerilerin sonuçsuz kaldığını ifade etti.

Hoşkara, DAÜ’de protokolle sağlanmaya çalışılan istikrar ve sürdürülebilirlik ortamının, yanlış ve hatalı yönetim kararları nedeniyle bilinçli veya bilinçsiz şekilde bozulduğunu söyledi. Üniversitede yeni bir kaosa neden olacak yönetimsel kararların alındığı bir sürecin yaşandığını ifade eden Hoşkara, bu mektubun daha önce Başbakan’a ilettikleri uyarıları kamuoyu huzurunda tekrarlamak amacıyla yazıldığını belirtti.

Hoşkara, daha fazla geç olmadan sürece müdahale edilmesi gerektiğini vurgulayarak, aksi takdirde DAÜ için yapılan tüm fedakarlıkların sonuç vermeyeceğinden endişe ettiklerini kaydetti.

Devamını Oku

Dünya

Srebrenitsa Soykırımı’nın 7 kurbanı bugün toprağa verilecek

Published

on

By

Bosna Hersek’in doğusundaki Srebrenitsa’da 1995’te Sırplar tarafından yapılan soykırımda öldürülen ve kimlikleri tespit edilen soykırım kurbanlarından 7’si daha bugün düzenlenecek cenaze töreninin ardından toprağa verilecek.

Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’nın ardından yaşanan en büyük insanlık trajedisi olarak nitelendirilen soykırımda öldürülen ve kimlik tespiti yapılan 7 kurban için cenaze namazı kılınacak.

Cenaze namazı öncesinde Srebrenitsa Anıt Merkezi’nde soykırımın 30. yılı dolayısıyla anma programı düzenlenecek.

Anma törenine katılacak TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ve Srebrenitsa Anıt Merkezinin ortaklaşa gerçekleştirdiği proje kapsamında hayata geçirilen Srebrenitsa Soykırım Kurbanlarını Anma Müzesi açılışını da yapacak.

– Anıt mezarlıkta toprağa verilen kurbanların sayısı 6 bin 772’ye yükselecek

Srebrenitsa Soykırımı’nın 30’uncu yılında, kimlik tespiti yapılan ve ailesinin onay verdiği 7 soykırım kurbanı daha Potoçari Anıt Mezarlığı’na defnedilecek.

Potoçari Anıt Mezarlığı’nda 11 Temmuz’daki anma törenlerinde defnedilecek 7 kurbandan en gençleri, öldürüldüklerinde 19 yaşında olan Senajid Avdic ve Hariz Mujic. Bu yıl defnedilecek tek kadın ve en yaşlı kurban olan Fata Bektic ise öldürüldüğünde 67 yaşındaydı.

Bu yıl toprağa verilecek 7 kişinin isimleri şöyle sıralandı:

“Senajid Avdic, Hariz Mujic, Fata Bektic, Hasib Omerovic, Sejdalija Alic, Rifet Gabeljic, Amir Mujcic.”

Bu yılki törenin ardından anıt mezarlıkta toprağa verilen kurbanların sayısı 6 bin 772’ye yükselecek.

– Srebrenitsa’da ne oldu?

Srebrenitsa’nın 11 Temmuz 1995’te Ratko Mladic komutasındaki Sırp birliklerince işgal edilmesinin ardından Birleşmiş Milletler (BM) bünyesindeki Hollandalı askerlere sığınan sivil Boşnaklar, daha sonra Sırplara teslim edildi.

Kadın ve çocukların Boşnak askerlerin kontrolündeki bölgeye ulaşmasına izin veren Sırplar, en az 8 bin 372 Boşnak erkeği ormanlık alanlar, fabrikalar ve depolarda katletti. Katledilen Boşnaklar toplu mezarlara gömüldü.

Savaşın ardından kayıpları bulmak için başlatılan çalışmalarda, toplu mezarlarda cesetlerine ulaşılan kurbanlar, kimlik tespitinin ardından her yıl 11 Temmuz’da Potoçari Anıt Mezarlığı’nda düzenlenen törenle toprağa veriliyor.

Devamını Oku

Trending

Reklam