Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Oktay: Kaynaklar tüm ada halkına aittir ve hakkaniyet bazında paylaşılmalı

Published

on

TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Fuat Oktay, Kıbrıs sorununa ilişkin, “(Akdeniz’de) Kıbrıs meselemiz var bizim orada. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve oranın kaynakları var. Var olan bir millet. Var olan Türk milleti orada yok hükmünde sayılmak istendi. Zaten yetmiş dört harekatıyla da biz gereken cevabı verdik. Yani orada garantör ülke sıfatıyla gereken cevabı verdik. Ve hep de şunu söyledik. Oranın tüm kaynakları artık tüm ada halkına aittir ve hakkaniyet bazında bu paylaşılmalı dedik. Adanın zenginliği için paylaşılmalı. Aslında Akdeniz’in tüm kaynakları da aynı çerçevede.” dedi.

Oktay, İtalya merkezli düşünce kuruluşu Uluslararası Siyasi Çalışmalar Enstitüsünün (ISPI), İtalya Dışişleri Bakanlığının katkılarıyla bu yıl 10’uncusunu düzenlediği “MED Akdeniz Diyalog Forumu”na katılmak için geldiği Roma’da AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

– “Forumda iki konuya odaklanacağız: Bölgenin istikrarı, barış ve güvenliğinin sağlanması ile Akdeniz ekonomisi”

İtalya’nın yıllık ve çok geniş katılımlı olarak düzenlediği MED Forumu’na katılmak için Roma’ya geldiklerini belirten Oktay, “Buraya özellikle İsrail ve Filistin’in de katılıyor olması bizim için bunu daha farklı bir öneme taşıyor.” dedi.

Forumdaki temaslarında iki konuya odaklanacaklarını dile getiren Oktay, “Birincisi, bölgenin istikrarı, barış ve güvenliğinin sağlanmasıyla alakalı özellikle Akdeniz jeopolitiğinde. İkinci program da Akdeniz ekonomisi üzerine. Yani ekonomik kalkınma, ülkeler arasındaki ve Akdeniz’in kendi içerisindeki bölgeler arasındaki farklar ve bunların nasıl giderilebileceğiyle alakalı kalkınma boyutu ama aynı zamanda da bağlantı, ulaşım, ulaştırma diyebileceğimiz ekonomiyi, kalkınmayı ilgilendiren alanlarla ilgili bir oturuma katılacağız. Her ikisi de önemli.” diye konuştu.

Oktay, forumda Filistin konusunun üzerinde duracaklarının altını çizerek, “Orta Doğu’da birçok sorunun, dünyadaki birçok sorunun ve bölgedeki birçok sorunun ana kaynağı Filistin meselesidir. Filistin meselesi çözülmediği sürece Orta Doğu’da barışın veya bölgede barışın dolayısıyla dünyada barışın sağlanabilmesi son derece zor.” ifadelerini kullandı.

İsrail’in Filistinlilere yönelik katliamının devam ettiğini dile getiren Oktay, bunun soykırıma varan bir boyuta ulaştığını kaydetti.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında çıkan tutuklama emirlerini hatırlatan Oktay, “İlgili ülkelerin buna ilişkin kararı uygulayacakları ya da uygulamayacakları ifadelerini açıklamaları bizim için bu forumu daha da kritik hale getiriyor. Özellikle tarafların masada olması, hem İsrail’in hem de Filistin’in masada olması, söyleyeceklerimizi aslında doğrudan gözlerinin içerisine bakarak söylememiz bizim için önemli.” şeklinde konuştu.

Oktay, şöyle devam etti:

“Akdeniz’le ilgili de aynı zamanda da İsrail ve Filistin’le ilgili de söylediklerimiz son derece nettir. Barış ve istikrarın korunabilmesi için bölgede iki devletli 1967 sınırları içerisinde ve başkenti Doğu Kudüs olan iki devletli çözüm olmazsa olmazdır. Bu hem Filistin’in hem de İsrail halkının geleceği için, güvenliği için, istikrarı için önemlidir. Dolayısıyla bunun sağlanamadığı bir ortamda ve İsrail’in her türlü şımarıklığına, her türlü sınır tanımazlığına; her alanda yani sadece fiziki sınırları tanımamazlığı da değil, hukuki sınırları tanımamazlığı, savaş hukuku tanımamazlığı boyutuna da çocuk kadın ve yaşlı ayrımı yapmadan öğrenci ayrımı yapmadan her türlü katliama varan ve bölgeyi ateşe atan yaklaşımı bir şekilde buna bir yerde ‘dur’ demek gerekiyor.”

– İsrail’e destek olan ülkelere “dur” çağrısı

Fuat Oktay, “Özellikle bunu şımartan ülkelerin buna dur demesi gerekiyor. Bir an önce silah sevkiyatını durdurması, silah ambargosu dahil ve ekonomik yaptırımlar dahil bir an önce uygulanması boyutunda. Dolayısıyla bu işin ciddiyetini anlatabilmeyle alakalı. Aksi takdirde savaşın bölgeye yayılma riskinin çok büyük olduğunu biz ilk başından beri ifade ediyorduk. Ne yazık ki özellikle Batılı ülkelere dinletmekte her zaman olduğu gibi sıkıntı çektik.” dedi.

Savaşın önce Yemen’e şimdi Lübnan’a yayıldığını, Filistin ve Lübnan’da öldürülenlerin sayısının 50 bini geçtiğini aktaran Oktay, şöyle devam etti:

“Aynı şekilde de şimdi Suriye’de görüyoruz. Ve yine Netenyahu’nun kendisinin Birleşmiş Milletler’de açıkladığı gösterdiği haritaya baktığınızda hemen zaten Irak ve İran da bunun içerisinde. Biz her zaman şunu söyledik. İsrail bu şekilde devam ederse bölge barışı için değil, dünya barışı için de tehdittir. Türkiye için de tehdittir. Çünkü bir arz-ı mevud diye ifade ettikleri vadedilmiş topraklardan yola çıktıkları ve Türkiye’nin topraklarını da tehdit eden, bölgedeki tüm ülkelerin topraklarını tehdit eden bir yaklaşımı vardır. Dolayısıyla bunun kabul edilemeyeceği, bunun bir an önce durdurulması gerektiği bölge barışı açısından son derece kritik.” diye konuştu.

Bütün bunları muhataplarına aktaracaklarını dile getiren Oktay, kalıcı ateşkesin insani yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaşması için önemli olduğunu söyledi.

Oktay, “Belki de İsrail’in yine Filistinlilere karşı açlığı ve susuzluğu bir silah olarak kullandığını görüyoruz. Bu insanlık adına kabul edilebilir bir şey değil. Dolayısıyla bu, bizim belki gelecek nesillere bırakabileceğimiz en büyük utanç tablosudur BM açısından ve İsrail’in arkasında duran ülkeler açısından baktığımızda.” ifadelerini kullandı.

– “Türkiye’nin tavrı nettir”

Oktay, Türkiye’nin tavrının her zaman net olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

“Ne pahasına olursa olsun bu netliğimiz devam edecektir. Cumhurbaşkanımız da hükümetimizin ilgili tüm birimleri de Dışişleri Bakanımız da tüm katıldığı toplantılarda, bizler de parlamento bazında her platformda bu görüşümüzü net olarak ifade ettik. Bunu ifade ederken de bunu kesinlikle bir Yahudi düşmanlığıyla ilişkilendirmeye çalışanlar olduğunu da ifade ettik. Türkler tarihinden beri en rahat olan millettir. En sıkıntıya girdikleri zamanda biz yanlarında olmuşuzdur. Bugün de Filistinlilere yapılanlar İsrail halkına yapılmış olsa Türkiye, İsrail halkının yanında olur. Zulme karşı ve soykırıma karşı mağdurun yanında olmuştur Türkiye her zaman.”

Fuat Oktay, bu soruna hemen çözüm çağrısı yaparak, “Ama ne yazık ki bugün Netanyahu hükümeti ve çetesi tamamen soykırım bazında insanları katlediyor ve bölge barışını tamamen baltalıyor. Dünyada yeteri kadar sorun var. Buradaki sorunun da bir an önce çözülmesi gerekir. Biz bunları zaten yarın katılacağımız her platformda tüm açıklığıyla, netliğiyle ve gözlerinin içerisine bakarak da anlatacağız.” diye konuştu.

Oktay, istikrar ve barış olmadan ekonomik kalkınmanın da olmayacağını vurgulayarak, “Bölgenin güvenliğinin, istikrarının bir an önce sağlanması aslında ekonomik kalkınmaya da yeni bir zemin açacaktır. Bölgede zaten Akdeniz’de yeteri kadar sorun var. Libya sorunu hala devam ediyor. Suriye’de sorun devam ediyor. Aynı şekilde diğer boyuta bakarsak bir Sahel şeridi var ki orada sorunlar devam ediyor. Türkiye olarak biz tüm bu alanlardayız. Hem masadayız diplomatik olarak ama gerektiği yerde de sahadayız.” şeklinde konuştu.

Oktay, Libya’ya her türlü desteği verdiklerini ve Libya halkıyla sorunları olmadığına dikkat çekti.

– Kıbrıs meselesi

Kıbrıs sorununa da değinen Oktay, şunları kaydetti:

“Yine Kıbrıs meselemiz var bizim orada. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve oranın kaynakları var. Var olan bir millet. Var olan Türk milleti orada yok hükmünde sayılmak istendi. Zaten yetmiş dört harekatıyla da biz gereken cevabı verdik. Yani orada garantör ülke sıfatıyla gereken cevabı verdik. Ve hep de şunu söyledik. Oranın tüm kaynakları artık tüm ada halkına aittir ve hakkaniyet bazında bu paylaşılmalı dedik. Adanın zenginliği için paylaşılmalı. Aslında Akdeniz’in tüm kaynakları da aynı çerçevede.”

Oktay, forumda parlamento olarak parlamenter diplomasiyi daha etkin kullanmak istediklerini dile getirerek, “Aslında yapmak istediğimiz şey biz bu çalışmaları daha nasıl kolaylaştırabiliriz? Önünü nasıl açabiliriz? Ve yürütülen çalışmalara nasıl katkı verebiliriz? Bütün bunları tartışıyor olacağız. Tüm bölge ülkelerinde Dışişleri Komisyonu başkanlarının katılımıyla forumumuz genelde bu çerçevede olacak. Biz Türkiye’nin tüm tezlerini burada zaten tüm açıklığıyla ve tüm samimiyetimizle anlatıyor olacağız, açıklıyor olacağız. Bundan sonra da açıklamaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Gazeteci Ali Kişmir’in duruşmasına 6 Aralık’ta devam edilmesine karar verildi

Published

on

By

Sosyal medyada yayımladığı yazı nedeniyle açılan dava kapsamında 10 yıl hapis istemiyle yargılanan ve bugün yeniden mahkemeye çıkarılan Basın Emekçileri Sendikası (Basın-Sen) Başkanı, gazeteci Ali Kişmir’in duruşmasına 6 Aralık’ta devam edilmesine karar verildi.

Lefkoşa Kaza Mahkemesi’nde görüşülen ve bir tanığın dinlendiği davada, Kişmir’i, Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı temsil etti.

Kişmir’in 2020 yılında yazdığı yazı nedeniyle, Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nın (GKK) manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif suçlamasıyla 10 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı duruşma sırasında bazı CTP milletvekilleri, siyasi parti ve sendikaların da aralarında olduğu sivil toplum örgütleri, Kişmir’e destek vermek için Mahkeme önünde toplandı.

Davada, şu anda Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nda Sosyal Tesisler Müdürü olan, 2020 yılında ise Beyaz Ev Askeri Gazino Müdürlüğü yapan ve Ali Kişmir’den GKK’yı toplum nazarında itibarsızlaştırdığı gerekçesiyle GKK adına şikayetçi olan Yarbay Cengiz Doğan tanık olarak dinlendi.

Davada, Ali Kişmir’in duruşmasına 6 Aralık’ta devam edilmesine karar verildi.

Davanın görüşülmesinin ardından, Basın-Sen avukatı Cansu N. Nazlı, Basın-Sen Genel Sekreteri Serkan Soyalan ve Ali Kişmir açıklama yaptı.

-Nazlı

Basın-Sen avukatı Cansu N. Nazlı, bu ceza davasının getirildiği yasa maddesinin Anayasa’ya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve modern ceza hukukunun temel prensiplerine aykırı olduğu görüşünü ortaya koyarak, bahse konu yasa maddesinin soyut yazılmış, muğlak bırakılmış olduğunu savundu. Nazlı, bu yasa maddesinin Meclis tarafından kaldırılması gerektiğini de kaydetti.

Nazlı, basın emekçilerinin oto sansür uygulamadan, özgür biçimde yazı yazabileceği şekilde düzen oluşturulana kadar mücadele etmeye devam edeceklerini de ekledi.

-Soyalan

Basın-Sen Genel Sekreteri Serkan Soyalan, bu davanın sadece Ali Kişmir’in davası olmadığını, ifade, düşünce ve basın özgürlüğüne sahip çıkılabilmesinin davası olduğunu vurguladı.

Bir kişinin okuduğundan ne anladığı ile ilgili bir dava ile karşı karşıya olduklarını söyleyen Soyalan, “Düşüncelerimizi ifade etmenin, hissettiklerimizi yazıya dökmenin suç olmadığını düşünüyoruz. Bu inançla mesleğimizi yapıyoruz ve bunu normalleştirmemek adına da bizlerle birlikte olan, bizlere destek veren tüm sendikalara, siyasi partilere ve kişilere de ayrıca teşekkür ediyoruz.” dedi.

-Kişmir

Basın-Sen Başkanı Ali Kişmir ise, Mahkeme önüne gelerek ve sosyal medya üzerinden destek veren herkese teşekkür etti. Kişmir, bu davanın Kıbrıs Türk toplumunun özgürlükleri ile ilgili bir dava olduğunu belirtti.

Devamını Oku

Kıbrıs

Güler: Kıbrıs’ta yabancı ülkelerin artan hareketliliğini yakından takip ediyoruz

Published

on

By

Türkiye Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşlarının kazanılmış hakları olan egemen eşitlikleri ve eşit uluslararası statülerinin teyidinin, kendileri için olmazsa olmaz olduğuna” vurgulayarak, “Bu konuda anlamlı bir ilerleme, ancak bu gerçeğin kabulü ile mümkündür. Bu doğrultuda tüm uluslararası camiayı, sadece bir tarafın iddialarını desteklemeyi bırakıp konuya makul, mantıklı ve adil bir şekilde yaklaşmaya davet ediyoruz.” dedi.

Güler, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, Orta Doğu’da devam eden kriz ortamından istifade etmeye
çalıştığını ve insani yardım adı altında istikrara zarar veren faaliyetler gerçekleştirdiğini söyledi.

Kıbrıs’ta yabancı ülkelerin artan hareketliliğinin de yakından takip edildiğine dikkati çeken Güler, “Garanti ve İttifak Antlaşmaları” doğrultusunda, Kıbrıs Türklerinin güvenliğinin sağlanmasına yönelik her türlü askeri ve siyasi tedbiri alarak adanın huzuru, adanın güvenliği ve refahı için ellerinden geleni yapmayı sürdüreceklerini aktardı.

Güler, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Bakanlığının 2025 yılı bütçesinin sunumunu yaptı.

Güler, bir asır önce, asil millete esaret zinciri vurmak isteyenlere geçit vermeyen kahraman ordunun, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına başlanan bu tarihi dönemde de bölgesinde ve dünyada seçkin ve saygın bir konumda olduğunu belirtti.

Güvenlik ortamının, hiç olmadığı kadar karmaşık ve belirsiz olduğuna vurgu yapan Güler, uluslararası güç dengelerinin sarsıldığı, nüfuz mücadelelerinin ve jeopolitik gerginliklerin arttığı hassas bir dönemden geçildiğini söyledi.

Güler, Türkiye’nin etrafının adeta ateşten çember olduğu bir süreç yaşandığına dikkati çekerek, “Tüm tehditlerle etkin bir şekilde başa çıkabilmek için güçlü bir savunma yapısına ihtiyaç vardır. Bu doğrultuda bakanlığımız, devletimizin bekası, ülkemizin ve asil milletimizin güvenliği için çalışmalarını artan bir tempoyla, yüksek bir azim ve kararlılıkla sürdürmektedir.” şeklinde konuştu.

– “Kaçak geçişlere asla imkan tanınmamaktadır”

Güler, ülke sınırlarını korumak, yasa dışı geçişleri engellemek ve terörist faaliyetleri önlemek amacıyla hudutlarda en etkili ve kademeli tedbirlerin uygulandığına dikkati çekerek, “Ortaya çıkan tehdit durumu ve gelişmelere göre sınırlarımızdaki tedbirler, gerek birlik takviyesi gerekse teknolojik olarak sürekli güncellenip geliştirilmekte ve böylelikle hudutlarımızdan kaçak geçişlere asla imkan tanınmamaktadır.” diye konuştu.

Terör belasının, 40 yılı aşkın bir zamandır Türkiye’yi uğraştıran en önemli sorunlardan biri olduğunu belirten Güler, şunları kaydetti:

“Bu sorunu tamamen yok etmek, ülkemizin ve asil milletimizin güvenliğini sağlamak için terörle mücadelemizde tarihi adımlar attık, atıyoruz. Geçmişte yürütülen sınırlı hedefli ve süreli operasyonların yerine, bugün terör tehdidinin kaynağında yok edilmesi stratejisi ile sürekli ve kapsamlı operasyonlar gerçekleştirerek başta PKK/KCK, PYD/YPG ve DEAŞ olmak üzere tüm terör örgütlerine büyük darbeler vuruyoruz. Azim ve kararlılıkla yürütülen operasyonlar kapsamında bu yılın başından itibaren 2 bin 564 terörist etkisiz hale getirilmiştir.”

– “Zap’ta da kilit kapatılmıştır”

Bakan Güler, Suriye ve Irak harekat alanlarında görevli birliklere yönelik taciz ve saldırı girişimlerine de misliyle karşılık verildiğine ve gerekli tedbirlerin alındığına vurgu yaparak, “En son, kahraman Mehmetçiğin büyük özverisi ve gayretiyle artık Zap’ta da kilit kapatılmıştır. Bölgedeki faaliyetlerimiz aynı tempo ve kararlılıkla devam ediyor, edecektir.” ifadelerini kullandı.

Tüm operasyonların planlanması ve icrasında, masum sivillerin, dost unsurların, tarihi ve kültürel
varlıklar ile çevrenin zarar görmemesi için her türlü önlemin alındığına dikkati çeken Güler, şöyle devam etti:

“Terörle mücadelemizin daha etkin yürütülmesi kapsamında komşumuz Irak ile son dönemde büyük bir gelişim kaydeden ilişkilerimizi oldukça önemli görüyoruz. Bu çerçevede terör örgütünün bölgedeki varlığının sonlandırılması için Irak ile imzaladığımız ‘Güvenlik İşbirliği ve Terörle Mücadele’ye Dair Mutabakat Zaptı’ ile somut adımları da atmaya başladık. Aynı şekilde Irak’ın kuzeyinde, bölgesel yönetim ile de bölgenin huzura kavuşmasına yönelik yakın bir işbirliği içerisindeyiz. Sonuç olarak bir kez daha vurgulamak isterim ki terörle mücadelemiz, eli kanlı teröristler, bu coğrafyadan yok olup gidinceye kadar tavizsiz bir şekilde devam edecektir.”

– “Daima minnettarız, ilelebet de minnettar kalacağız”

Güler, ordunun, devletin bekasına, milletin huzur ve güvenliğine yönelen tehdit ve tehlikeleri bertaraf etmek
için ‘ölürsem şehit, kalırsam gazi’ düsturu ile her türlü gayreti gösterdiğine vurgu yaparak, “Türk ordusunun en büyük ilham kaynağı, aziz şehitlerimiz ve kahraman gazilerimizin fedakarlıklarıdır. Bu nedenle aziz şehitlerimize ve kahraman gazilerimize daima minnettarız, ilelebet de minnettar kalacağız.” şeklinde konuştu.

Terörle mücadele ve hudut güvenliğinin yanı sıra mavi ve gök vatandaki hak ve menfaatlerin de en üst düzeyde korunduğuna dikkati çeken Güler, şunları kaydetti:

“Ege ve Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerimizi etkin bir şekilde sürdürüyoruz. Bu kapsamda komşumuz Yunanistan ile uzun yıllardır süregelen sorunlarımızı çözmek için çaba gösteriyoruz. Türkiye, bu konuda geçmişten bu yana barışçıl bir tutum sergilemekte, Ege Denizi’nin bir barış denizi olarak kalması için gayretlerini ve iyi niyetini ortaya koymaktadır. Son dönemde Sayın Cumhurbaşkanı’mız ve Yunanistan Başbakanı’nın liderliğinde iki ülke tarafından ortaya konulan karşılıklı çabalarla Ege Denizi’nde gerginlik ve tansiyon önemli derecede azaltılmıştır.”

Güler, Yunanistan ile Türkiye arasında, “Güven Artırıcı Önlemler Toplantıları”na tekrar başlandığını da hatırlatarak, “Geçtiğimiz yıl kasım ayında Ankara’da gerçekleşen toplantıdan sonra, bu yıl 22 Nisan’da Atina’da, 6 Kasım’da da İstanbul’da iki toplantı daha gerçekleştirdik. Yapılan bu toplantılarda diyalog ortamının sürdürülmesi niyetini karşılıklı teyit ettik.” dedi.

– Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşlarının kazanılmış hakları olan egemen eşitlikleri ve eşit uluslararası statülerinin teyidinin, kendileri için olmazsa olmaz olduğuna vurgu yapan Güler, “Bu konuda anlamlı bir ilerleme, ancak bu gerçeğin kabulü ile mümkündür. Bu doğrultuda tüm uluslararası camiayı, sadece bir tarafın iddialarını desteklemeyi bırakıp konuya makul, mantıklı ve adil bir şekilde yaklaşmaya davet ediyoruz.” şeklinde konuştu.

Güler, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, Orta Doğu’da devam eden kriz ortamından istifade etmeye
çalıştığını ve insani yardım adı altında istikrara zarar veren faaliyetler gerçekleştirdiğini söyledi.

Kıbrıs adasında yabancı ülkelerin artan hareketliliğinin de yakından takip edildiğine dikkati çeken Güler, “Garanti ve İttifak Antlaşmaları” doğrultusunda, Kıbrıs Türklerinin güvenliğinin sağlanmasına yönelik her türlü askeri ve siyasi tedbiri alarak adanın huzuru, adanın güvenliği ve refahı için ellerinden geleni yapmayı sürdüreceklerini aktardı.

Güler, Türk ordusunun, Akdeniz’den Hint Okyanusu’na, Aden Körfezi’nden Basra Körfezi’ne kadar çeşitli coğrafyalarda varlık göstererek, Türkiye’nin gücünü ve etkisini en iyi şekilde temsil ettiğini vurguladı.

Türkiye’nin, Afrika’dan Türkistan’a, Uzak Doğu Asya’dan Güney Amerika’ya kadar sunduğu alternatif işbirliği modelinin, Türkiye’nin dünyadaki etkinliğini her geçen gün daha da artırdığına dikkati çeken Güler, “Bu coğrafyalarda üstlenmiş olduğumuz aktif rolün önemini ve değerini anlayan başta İngiltere, İtalya, Almanya ve Fransa olmak üzere Avrupalı müttefiklerimiz, Türkiye ile ortak inisiyatifler geliştirmek için girişimlerde bulunmaktadır.” diye konuştu.

– İşbirliği ve mutabakat anlaşmaları

Bakan Güler, NATO’daki faaliyetlerin de etkin bir şekilde sürdürüldüğünü, ittifakın önde gelen ülkelerinden biri olarak, NATO misyonlarına önemli katkılar sunulduğunu ifade etti.

Milli Savunma Bakanlığının, çeşitli coğrafyalardaki görevlerin yanı sıra ülkenin uluslararası siyaseti, savunma politikaları ve milli menfaatleri kapsamında kardeş, dost ve müttefik ülkelerle askeri çerçeve, eğitim işbirliği ve yardım anlaşmaları da imzaladığını hatırlatan Güler, şunları kaydetti:

“Karadeniz’de Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş nedeniyle hassasiyet devam etmektedir. Ukrayna’daki savaşın sonlandırılması için Türkiye olarak en başından itibaren ortaya koyduğumuz çok yönlü çabalarımızı, aynı kararlılıkla sürdürüyoruz. Mevcut durumda, barışı sağlamanın kolay olmayacağının farkındayız. Ancak, bu süreçte ülkemizin çıkarlarını korumak ve muhtemel tehlikelerden uzak durmak için gerekli tedbirleri alıyoruz. Bu doğrultuda Karadeniz’de gerginliği azaltan ve dengeyi tesis eden Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni dikkatle, sorumlu, tarafsız ve tavizsiz bir biçimde uyguladık, uygulamaya devam ediyoruz.”

Güler, ayrıca NATO müttefiki olan Bulgaristan ve Romanya ile birlikte tesis edilen Karadeniz Mayın Karşı Tedbir Görev Grubu ile de Karadeniz’deki güvenliğe katkı sağlandığını söyledi.

Devamını Oku

Kıbrıs

أوكتاي: جمهورية قبرص الشمالية التركية لها الحقوق أيضًا في الموارد المحيطة بالجزيرة

Published

on

By

أجرى رئيس لجنة الشؤون الخارجية في الجمعية الوطنية التركية الكبرى: فؤاد أوكتاي زيارة تقييميه لوكالة الأناضول في روما ، حيث شارك في “منتدى الحوار للبحر الأبيض المتوسط ” الذي نظمه للمرة العاشرة هذا العام معهد الدراسات السياسية الدولي ، وهو مركز أبحاث مقره إيطاليا ، بمساهمة من وزارة الخارجية الإيطالية

وفيما يتعلق بالمشكلة القبرصية ، أكد أوكتاي أن جميع الموارد المحيطة بالجزيرة مملوكة لجميع سكان الجزيرة ، وأكد أنه يجب تقاسم الموارد على أساس العدالة في ثروات الجزيرة

وقال أوكتاي ، مرةً أخرى ، لدينا القضية القبرصية هناك. هناك جمهورية قبرص الشمالية التركية ومواردها. الأمة الموجودة ، الأمة التركية القائمة ، مطلوب بإعتبارها باطلة ولاغية هناك. لقد قدمنا بالفعل الإجابة اللازمة من خلال عمليات 1974. بعبارةٍ أخرى ، قدمنا الإجابة اللازمة كدولة ضامنة هناك. لقد قلنا دائمًا أن جميع الموارد هناك تنتمي الآن إلى شعب الجزيرة بالكامل وقلنا أنه يجب تقاسمها على أساس العدالة. يجب تقاسمها من أجل ثروات الجزيرة. في الواقع ، جميع موارد البحر الأبيض المتوسط تقع في نفس الإطار

صرح أوكتاي أنهم يريدون إستخدام الدبلوماسية البرلمانية بشكل أكثر فعالية كبرلمان في المنتدى ، وقال أنهم يريدون المساعدة حتى يتمكنوا من تمهيد الطريق إلى الأمام والمساهمة في العمل الجاري

“وقال أوكتاي “سنقوم هنا بشرح وتوضيح جميع أطروحات تركيا. وسنستمر في شرحها من الآن فصاعدًا

Devamını Oku

Trending

Reklam