Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Ombudsmandan belediyelerde ek mesai ödemeleri ve İhtiyat Sandığı hakkında rapor

Published

on

Yüksek Yönetim Denetçisi (Ombudsman) İlkan Varol, eski İhtiyat Sandığı çalışanı Okan Türe’nin belediye çalışanlarının süresi içinde yapılmayan veya geç yapılan ek çalışma ücreti ödemelerinin tahsilatının İhtiyat Sandığı Dairesi’nce hatalı yapıldığı iddiasıyla yaptığı başvuru hakkındaki raporunu yayımladı.

Yüksek Yönetim Denetçisi İlkan Varol imzasıyla yayımlanan raporda, “belediyede çalışan kişilerin prime esas ücret üzerinden yapılacak İhtiyat Sandığı prim ve/veya depozit kesintilerinin, çalışmanın gerçekleştiği ayı izleyen en geç bir ay içerisinde değil de ödemenin gerçekleştiği ayı izleyen en geç bir ay içerisinde yapılmasının yasa hilafına olduğu ve fon kaynakları ile müstahdemlerin fon birikimleri açısından zarara uğratan bir uygulama olduğu” kaydedildi.

Ombudsman raporunda, Oktan Türe’nin, belediyelerde çalışan kişilere, Belediyeler tarafından süresi içinde yapılmayan veya geç olarak yapılan ek çalışma ücreti ödemeleri tahsil edilirken, İhtiyat Sandığı Dairesi’nce valör tarihlerinin yatırım tarihi olarak düzelttirildiğini ve bu sayede işveren statüsündeki Belediyelerden gecikme zammı alınmadığı, bu uygulamanın İhtiyat Sandığı Fonu kaynaklarında, dolayısıyla da hak sahiplerinin menfaatlerinde azalmaya yol açtığını iddia ettiği kaydedildi.

“34/1993 sayılı İhtiyat Sandığı Yasası’nın 2’nci maddesine göre “ücret”, Devlette veya özel veya tüzel kişiliğe haiz kuruluşlarda, bir işverene tabi olarak çalışanların, bu çalışmalarının karşılığı olarak belirlenmiş saatlik, günlük, haftalık veya aylık olarak elde ettikleri satış komisyonu ve hizmet karşılığı üçüncü kişilerce ödenen servis ücretleri dâhil, brüt kazançları anlatır.” ifadeleri kullanılan raporda, ek çalışma ödeneğinin, çalışanın elde ettiği brüt kazanç içerisinde yer alması nedeniyle prime esas olması gerektiği belirtildi.

Raporda İhtiyat Sandığı Yasası’nın prim ve depozitlere ilişkin 8’inci maddesinin ilk dört fıkrasına yer verilerek şöyle denildi:

“Özetle ifade etmek gerekirse prim, çalışan adına İhtiyat Sandığı Fonu’na yapılan yatırımı anlatır. Yasaya göre ücret kazandıran her ay için, çalışanın brüt ücretinin yüzde 4’ü işveren tarafından kesilir ve bu prim miktarı İhtiyat Sandığı’na yatırılır. İşveren de çalışanına, ücret kazandıran her ay için aynı oranda yani çalışanın brüt maaşının yüzde 4’ü oranında katkı koyar ve depozit adı verilen bu ödeme de İhtiyat Sandığı’na yatırılır.”

Ombudsman raporunda, İhtiyat Sandığı Yasa’nın 3’üncü maddesine göre söz konusu yasa ile yerli istihdamına teşvik ve KKTC‘de istihdam edilen müstahdemlere, işverenlere ve kendi nam ve hesabına bağımsız çalışanlara, sosyal güvencelerin sağlanması ve emeklilik veya yaşlılık aylığı alma hakkı kazandıkları zaman yatırımlarına karşılık emeklilik ikramiyesi amaçlandığı; Yasa’nın 4’üncü maddesinin 4’üncü fıkrasına göre “Fonun kaynakları, bu Yasa çerçevesinde yatırılan primler ile işverenin yatırdığı depozitlerden, taşınmaz malların işletmesinden doğan gelirlerden ve diğer gelirlerden oluşur.” denildiği, yani diğer gelirlerin yanı sıra İhtiyat Sandığı Fonu’nun kaynaklarının işçi ve işveren tarafından yapılan prim ve depozit olarak adlandırılan yatırımları olduğu ve çalışanların, yapılan bu yatırımlara karşılık emeklilik ikramiyesi aldığı kaydedildi.

Rapora göre yatırılan prim ve depozitlerin hem Fonun kaynakları hem de çalışanların birikimleri açısından öneminin büyük olduğu belirtilerek, bu noktada yatırımlarının doğru biçimde alınmasının, büyük önem arz etmekte olunduğu kaydedildi.

İlgili yasalara atıfta bulunulan raporda, “65/2007 sayılı Belediye Personel Yasası’nın ek çalışma ödeneği hakkına ilişkin 26’ncı maddesine göre ek çalışma ücretinin en geç bir ay içerisinde ödenmesi gerekmektedir. İlgili yasalara göre işverenin, çalışanın ek çalışma ücretini, çalışılan ayı izleyen en geç bir ay içerisinde yapması esastır.” ifadeleri kullanıldı.

-“Ödeme işverenin dilediği tarihte keyfi olarak yapılamaz”

Raporda şu ifadelere de yer verildi:

“Prim kesintisini ödeme esnasında yapılacağı ibaresi, ödemenin işverenin dilediği tarihte keyfi olarak yapılabileceği anlamını taşımaz. Ödemenin hangi tarihte gerçekleştirilmesi gerektiği ilgili yasalarda açıkça belirtilmektedir. Çalışanlarının ücretini yasal süre içerisinde ödemek, işverenin sorumluluğundadır.

İhtiyat Sandığı Yasası’nın 8’inci maddesinin ilgili 4’üncü fıkrasına uygun olarak işverenin, işçinin yatırmakla mükellef olduğu depozit miktarını ödeme esnasında ücretinden keserek, kendi yatırmakla mükellef olduğu prim miktarı ile birlikte müstahdemin çalışmış olduğu ayı izleyen en geç 1 (bir) ay içerisinde İhtiyat Sandığı’na yatırması gerekmektedir. Ancak yapılması gereken ödemenin geciktirilmesi durumunda işçiden yapılacak depozit kesintisinin ödeme esnasında yapılacağı ibaresine dayanarak, çalışandan almadığı bir ödeme için yatırım yapılmasının mümkün görülmediği değerlendirilerek, ödeme hangi tarihte yapılırsa kesintilerin o tarih baz alınarak gerçekleştirilmesi yönündeki uygulamanın hatalı olduğu görüşündeyim. Bu yöndeki uygulama, işverenin ödemeyi gerektiği ayda yani çalışmanın gerçekleşmesinden bir ay sonra yapmayıp her ne sebeple olursa olsun geciktirmesi nedeniyle zaten mağdur duruma düşen çalışanın, buna bağlı olarak geç yapılan yatırımlardan elde edeceği tasarrufta da kayba uğraması anlamına gelir. Bu uygulama neticesinde, İhtiyat Sandığı Fonu’nda birikecek prim ve depozitlerin geç yatırılması, dolayısıyla bunlardan sağlanacak faizden yararlanılamaması anlamını taşıyacaktır.

Buna göre prime esas ücret üzerinden yapılacak İhtiyat Sandığı prim ve/veya depozit kesintilerinin, çalışmanın gerçekleştiği ayı izleyen en geç bir ay içerisinde değil de ödemenin gerçekleştiği ayı izleyen en geç bir ay içerisinde yapılmasının yasa hilafına olduğu ve fon kaynakları ile müstahdemlerin fon birikimleri açısından zarara uğratan bir uygulama olduğu kanaatindeyim.”

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

TAE, bağcılığın geliştirilebilmesi amacıyla 6’sı yeni 12 sofralık üzüm çeşidini denemeye aldı

Published

on

By

Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü (TAE), bağcılığın geliştirilmesi amacıyla yeni üzüm çeşitleri ve teknikleri konusunda çalışmalar yapıyor. TAE, çalışmaları kapsamında 6’sı yeni olmak üzere 12 sofralık üzüm çeşidini denemeye aldı.

Çeşitler geleneksel talvar yerine, kademeli İtalyan talvarında denenecek. Yeni çeşit ve tekniklerden elde edilecek verim sonuçları ise eski çalışmalarla kıyaslanacak.

        2023’te bin 585 ton taze üzüm ithal edildi

TAE verilerine göre; 2023’te bağ ve talvar alanı 2 bin 200 dönüm, hasat ise 3 bin 132 ton olarak gerçekleşirken, Ticaret Dairesi’nin verilerine göre; 2023’te yıllık hasadın yaklaşık yarısına denk gelen bin 585 ton taze üzüm ithal edildi.

Çukurova Üniversitesi Bağcılık Öğretim Üyesi Profesör Doktor Semih Tangolar, Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Cem Karaca ve TAE bünyesinde 2002’den sonra bağcılıkla ilgili çalışmalar yürüten Ziraat Yüksek Mühendisi Doktor Yeşim Rehber Dikkaya yeni üzüm çeşitleri ve teknikler konusunda TAK muhabirinin sorularını yanıtlayarak, bilgiler verdi.

-Tangolar: “Kuraklığın artması nedeniyle bağcılığın yeni çeşitler ve yeni tekniklerle geliştirilmesi gerek”

Çukurova Üniversitesi Bağcılık Öğretim Üyesi Profesör Doktor Semih Tangolar, coğrafik konumuna bakıldığında Kıbrıs’ın bulunduğu kuşak açısından bağcılık için ideal yerlerden biri olduğunu söyledi.

Çeşitleri, kullanılan teknikler (Talvar), tüketim şekilleri nedeniyle üzümün Kıbrıs için önemli bir ürün olduğuna işaret eden Tangolar,  “Kıbrıs için bağcılığı tarımsal üretim yelpazesinden çıkaramazsın, bağcılığın daha da modernize edilmesi gerekiyor” dedi.

Asmanın tuzlu toprak ve kuraklığa en dayanıklı bitkilerden biri olduğunu, bu nedenle az suyla çok ürün elde edilebileceğini anlatan Tangolar, özellikle sofralık bağların baharda sulanması gerektiğini, şaraplık bağlarda sulamanın gerekli görülmediğine işaret etti.

Avrupa ülkelerinde dekar başına 700 kilo üzerinde verim elde edilen bağlardaki üzümlerin şaraplık olarak tercih edilmediğini ifade eden Tangolar, söz konusu bağlarda şeker ve asit dengesinin arzu edilen oranda çıkmadığını söyledi.

“Kuraklığın gün geçtikçe artması nedeniyle bağcılığın hem yeni çeşitler hem de yeni tekniklerle geliştirilmesi gerekiyor” diyen Tangolar, örtü altı topraksız kültür tekniğinin de (su ve gübrenin etkin kullanıldığı bir teknik) bağcılık için yeni olduğunu, İspanya ve İtalya’da bu uygulanmaya başladığını aktardı.

-1.5 ay erken hasat.. İtalyan talvarı iki kademeli, üzümlerin altta, sürgün ve yaprakların çoğunun üst katta

Bu yöntemle 1-1.5 ay erken verim alındığını kaydeden Tangolar, 32 litrelik saksılarda örtü altı yetiştirilen asmalardan 5 kilo ürün, yani dekar (1000 metre kare) başına 5-6 ton ürün alındığını anlattı.

Bu yöntemde hastalıkla mücadelenin de daha az olduğunu, bunun maliyeti düşürdüğünü kaydeden Tangolar, “Tuzluluk sorunu yok, kuraklıkla işin yok, toprak kökenli hastalık yok bu yenilikçi bir yaklaşım” dedi.

İtalyan talvarının da yeni bir teknik olacağını, çalışmaya dahil edilen çeşitlerin İtalyan talvarında (Tendon talvar) veriminin gözlemleneceğini ifade eden Tangolar, İtalyan talvarının Kıbrıs’taki talvara göre farkını anlattı. Tangolar, İtalyan talvarının iki kademeli olduğunu ve üzümlerin altta, sürgün ve yaprakların çoğunun üst katta geliştiğini kaydetti.

-Yüzde 25-30 daha fazla verim

Tangolar, İtalya’da yapılan denemelerde İtalyan talvarlarından yüzde 25-30 daha çok verim alındığına da işaret etti.

İtalyan talvarında ilaçlamanın ve hasadın çok daha kolay, ürün yanmasının daha az, kalite için salkım seyreltmenin de daha kolay olduğunu ifade eden Tangolar, denemeye alınan bazı çeşitlerin İtalyan talvarındaki verimine de bakacaklarını belirtti.

Tangolar ayrıca, yerli çeşitlerin kuraklığa dayanıklılarını tespiti için de yeni bir çalışma planladıklarını paylaştı.

-Karaca: “Aroma açısından bağcılıkta iklimimizin verdiği avantajlar var”

Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Cem Karaca da, Kıbrıs Türk kültüründe olan üzüm üretiminin talepleri karşılanmada yetersiz kalması nedeniyle, bağcılık üzere çeşit deneme araştırması yapılması kararı alındığını anlattı.

Karaca, son zamanlarda tesis sahipleri tarafından üretilen şarapların tattırılmasıyla öne çıkan butik otelciliğin gelişmekte olmasının da bu kararı almada etken olduğunu ifade etti.

Ülkeye en uygun çeşitleri belirlemek adına, “Çeşit adaptasyon” çalışmasının ilkinin 2000’li yıllarda yapıldığını, bu denemelerde 15 şaraplık çeşit denendiğini anlatan Karaca, “Aroma açısından bağcılıkta iklimimizin verdiği avantajlar var. Burada üretilen şarap gerekse sucuk veya diğer ürünlerin aroma açısından kendine özgü bir karakteri var. Bağcılığa KKTC’de alternatif bir üretim değil asli üretim olarak bakıyoruz” dedi.

TAE bünyesinde 2002’den sonra bağcılıkla ilgili çalışmalar yürüten Ziraat Yüksek Mühendisi Doktor Yeşim Rehber Dikkaya da, çalışmaya eski çalışmada öne çıkan 6 çeşit ve 6 yeni çeşidi dahil ettiklerini, bunları İtalyan talvarında denemeye aldıklarını ifade etti.

Dikkaya, İtalyan talvarından elde edilecek verimleri, eski çalışmalardan elde ettikleri verilerle kıyaslayacaklarını belirterek, çalışmanın sonuçlarının 2 yıl sonra çıkmasını beklediklerini söyledi.

Dikkaya, çalışmaya var olan çeşitlerden verigonun da dahil edildiğini, yeni çeşitlerin de “İsa, Exalta, Early Swift, Michael Palyari, Red Clod” olduğunu anlattı.

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Bayar: Denktaş ile ilgili çirkin saldırı asla affedilemez

Published

on

By

 

 

TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Celal Bayar, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş ile ilgili çirkin saldırının asla affedilemez olduğunu vurguladı.

Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’la ilgili asılsız iddiaların yer aldığı kitabı ve yazarını sert çekilde eleştiren Bayar şu açıklamalarda bulundu:

“TMT’nin kurulmasında fedakarca büyük katkıları olan ve bugün Kıbrıs’ta Türklük TMT sayesinde varlığını korurken, TMT’nin kurucularından, KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a ‘Dümbük’ isimli ucube kitabıyla saldıran, ordudan atılmış eski GKK’lığı subaylarından İlker Özkunt’u kitabındaki seviyesiz, saygısız nankörce saldırılarından dolayı Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği olarak şiddetle kınıyoruz. Bizler Kıbrıslı Türkler olarak, Rauf Raif Denktaş’ın fikirlerinin taşıyıcısı ve bekçileriyiz. Bizim için böylesine değerli bir devlet adamımıza çirkince saldırı asla affedilemez ve bu şahsın devletimizin açacağı dava ile mutlaka cezalandırılması gerektiğine inanıyor ve devlet yetkililerinin bunu yapacağına yürekten inanıyoruz ve bekliyoruz.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Öztürkler, Denktaş ile ilgili asılsız iddialar içeren kitabı kınadı

Published

on

By

Cumhuriyet Meclisi Başkanı Ziya Öztürkler, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a yönelik,hiçbir somut temele dayanmayan çirkin iddiaların yer aldığı kitabı esefle kınadığını belirtti.

Öztürkler açıklamasında, “Bir milletin özgürlük ve egemenlik davasına adanmış bir ömrün sahibi olan, Kıbrıs Türk halkının tarihi mücadelesine önderlik eden  Sayın Denktaş’a yönelik kitapta yer alan iddialar, sadece şahsına değil; onun temsil ettiği  mücadeleyi ve halkımızın hafızasına da zarar vermektedir.” ifadelerini kullandı.

Kurucu Cumhurbaşkanı’nın sadece bir devlet adamı değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının bağımsızlık ve onur mücadelesinin simgesi ve Türklük dünyasına da adını altın harflerle yazdıran bir lider olduğunu vurgulyaan Öztürkler, şu ifadeleri kullandı:

“Hayatını halkına, davasına ve devlete adamış bir liderin ardından, yıllar sonra böylesi ucuz ve seviyesiz iddialarla gündeme getirilmesi, hiçbir şekilde kabul edilemez. Halkımızı, milli değerlerimize ve tarihimize sahip çıkmaya, bu tür sorumsuz yaklaşımlara karşı daha da kenetlenmeye çağırıyorum.”

Devamını Oku

Trending

Reklam