Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

(original_title)

Published

on

KTMMOB Mimarlar Odası, su taşkınlarının kader olmadığına işaret ederek, “sünger şehir” yaklaşımı ve daha birçok doğa ile barışık vizyon ile, ekolojik mimarlıkla desteklenen ve kurumsal iş birliğine dayanan bir planlama anlayışıyla, suya karşı değil suyla birlikte tasarlanan kentlerin mümkün olduğunu kaydetti.

KTMMOB Mimarlar Odası Başkanı Onur Olguner, yazılı açıklamasında, son günlerde ülkede etkili olan yoğun yağışlar ve buna bağlı taşkınların, yalnızca olağanüstü meteorolojik olaylar olarak değil; uzun yıllardır biriken planlama, mimarlık ve yapılaşma sorunlarının doğrudan sonucu olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.

Yaşanan can ve mal kayıplarının, suyun doğal döngüsünü dışlayan mevcut imar anlayışının artık sürdürülemez olduğunu açık biçimde ortaya koyduğuna işaret eden Olguner, şöyle devam etti:

“Mimari ve kentsel ölçekte temel problemlerden birisi; yağmur suyunun hızla yüzey akışına dönüşmesine neden olan yoğun ve kesintisiz sert zemin kullanımıdır. Dere yataklarının kaçak yapılaşmaya açılması, doğal eğimlerin ve mikro havzaların göz ardı edilmesi, kentsel alanların suyu tutma ve yavaşlatma kapasitesini ortadan kaldırmıştır. Bu nedenle çözüm, yalnızca boru, kanal ve pompa sistemlerine odaklanan müdahaleleriyle sınırlı kalamaz.

Bu noktada özellikle vurgulanması gereken yaklaşımlardan birisi, 2023 yılında Dünya Ekonomik Forumunda ödül almış olan Kongjian Yu’nun ‘sünger şehirler’ modeli olabilir.

Sünger şehir

Sünger şehir; kentin yağmur suyunu hızla uzaklaştıran bir yüzey değil, suyu emen, depolayan, filtreleyen ve kontrollü biçimde toprağa geri veren bir ekosistem olarak tasarlanmasını ifade eder. Bu yaklaşımda amaç; yağmur suyunu sorun olarak görmek yerine, kentsel yaşamın doğal bir parçası haline getirmektir. Kent, adeta bir sünger gibi suyu içine alır, yavaşlatır ve taşkın riskini en aza indirir.”

Olguner, belediyelerin alacağı kararların, sünger şehir yaklaşımının hayata geçirilmesinde kilit rol oynadığına işaret ederek, yerel yönetimlerin yapması gereken uygulamaları şöyle sıraladı:

“Yerel yönetimler; geçirimsiz yüzey oranlarını düşürecek politikalar belirlemeli, parsel bazında yağmur suyu sızdırma ve depolama sistemlerini zorunlu hale getirmelidir. Otoparklar, yaya yolları ve kamusal alanlarda geçirgen kaplamalar kullanılmalı; yağmur bahçeleri, biyolojik hendekler, sızdırma havuzları ve yeşil koridorlar planlama kararlarıyla tanımlanmalıdır. Yeşil çatı ve yeşil cephe uygulamaları da kentsel ölçekte su tutma kapasitesini artıran önemli mimari araçlardır.

Bu yapılacak adımlar, yalnızca belediyelere terk edilecek bir görev değil, merkezi hükümetin de lojistik ve ekonomik destekleri sağlayacağı ülkesel bir vizyonu oluşturmak zorundadır.

New Orleans örneği, sellere karşı yapılması gereken yaklaşımının önemini açık biçimde ortaya koymaktadır. Katrina Kasırgası sonrasında kent, yalnızca pompa ve tahliye sistemlerine yatırım yapmakla yetinmemiş; kamusal alanları su tutucu tasarımlarla yeniden tasarlamış, geçirgen yüzey oranlarını artırmış ve yağmur suyunun mahalle ölçeğinde tutulmasını temel politika haline getirmiştir. Bu deneyim, suyla mücadele eden değil, suyla birlikte yaşayan kentlerin daha dirençli olduğunu göstermektedir.

Ekolojik mimarlık, sünger şehir anlayışının yapı ölçeğindeki karşılığıdır. Topografyaya uyumlu yerleşim kararları, doğal drenaj hatlarının korunması, yerel bitki örtüsünün kullanımı ve toprağın geçirgenliğini artıran peyzaj tasarımları; taşkın riskine karşı en etkili ve kalıcı çözümler arasındadır.”

Olguner, tüm bu süreçlerin başarısının, merkezi hükümet ile yerel yönetimler arasındaki güçlü iş birliğine bağlı olduğuna işaret ederek, merkezi idarenin, iklim değişikliği odaklı ülkesel politikalar oluşturması, belediyelere teknik ve mali destek sağlaması, havza ölçeğinde bütüncül planlama modellerini teşvik etmesi gerektiğini kaydetti.

Yerel yönetimlerin ise bu çerçeveyi sahada uygulayan asli aktörler olması gerektiğine dikkat çeken Olguner, şöyle devam etti:

“KTMMOB Mimarlar Odası olarak altını çizerek ifade ediyoruz: Taşkınlar kader değildir. Sünger şehir yaklaşımı ve daha birçok doğa ile barışık vizyon ile, ekolojik mimarlıkla desteklenen ve kurumsal iş birliğine dayanan bir planlama anlayışıyla, suya karşı değil suyla birlikte tasarlanan kentler mümkündür.

Bu çözümler için merkezi hükümet ve yerel yönetimler mutlaka kamu niteliğinde olan meslek odalarını süreçlerin içerisine katmalı, mimar, şehir plancıları ve mühendisler ile birlikte bu önemli vizyonu yapılandırmalıdır.”

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

(original_title)

Published

on

By

Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Diş Hekimliği Fakültesi ve Diş Hekimliği Kulübü tarafından 2. Dentmoment semineri düzenlendi.

Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Pervin İmirzalıoğlu’nun açılış konuşması ile başlayan seminerde İmirzalıoğlu, bu özel günün hem geçmişten gelen mesleki birikimin hatırlanması hem de geleceğe yönelik hedeflerin değerlendirilmesi için önemli bir fırsat olduğunu belirtti.

2. Dentmoment semineri, geniş kitlelerce “Düş Hekimi” olarak tanınan Dr. Dt. Yalçın Ergir’in konuk olduğu söyleşi oturumu ile devam etti. Düş Hekimi Yalçın Ergir konuşmasında, öğrenciliğinden meslekteki 45. yılına kadar geçen süredeki hem bir ortodontist olarak akademik hem de yaşamın her anına minnetle yaklaşan bir birey olarak kişisel pek çok tecrübesini paylaştı.

Dr. Ergir, konuşmasında kendini “Sonsuz Ortodonti Öğrencisi” olarak tanımlamış ve mesleğe olan aidiyetini vurgulayarak, diş hekimliği mesleğine farklı bir bakış kazandıran düşünsel yaklaşımını katılımcılarla paylaştı. Ergir, hekimliğin yalnızca teknik bir uygulama alanı değil, aynı zamanda insanı anlama ve insana dokunma sanatı olduğuna da vurgu yaptı. Diş hekimliğinin yanı sıra spor ve müziğe olan ilgisiyle de dikkat çeken Dr. Yalçın Ergir konuşmasında, kişisel gelişim açısından da zengin bir öğrenme ortamı sundu.

Ergir’in aktardığı deneyimler ve meslek yaşamına dair gözlemleri, öğrenciler tarafından ilgiyle takip edildi ve konuşması, katılımcıların sorularının cevaplanmasıyla tamamlandı.


Devamını Oku

Kıbrıs

(original_title)

Published

on

By

Başbakan Ünal Üstel, çalışanlar, emekliler ve sosyal destek alan vatandaşlara yönelik 13. maaş ödemelerine ilişkin yaptığı açıklamada, “Devlet olarak kimseyi maaş konusunda belirsizlikle karşı karşıya bırakmadık, bırakmayacağız” dedi.

Üstel, Sosyal Sigortalar kapsamındaki emeklilerin 13. maaşlarının 25 Aralık Perşembe, kamu çalışanları ile kamudan emekliler, sosyal yardım alanlar, şehit aileleri ve engelli bireylerin 13. maaşlarının ise 26 Aralık Cuma günü ödeneceğini duyurdu.

Başbakan Üstel’in açıklaması şu şekilde;

Sevgili kardeşlerim,

Devlet olarak çalışanlarımızı, emeklilerimizi, sigortalılarımızı ve sosyal destek alan vatandaşlarımızı maaşları konusunda hiçbir zaman belirsizlikle karşı karşıya bırakmadık. Bundan sonra da bırakmayacağız.

Her zaman olduğu gibi, yine üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirerek; Sosyal Sigortalar kapsamındaki emeklilerimizin 13. maaşlarının 25 Aralık Perşembe günü, kamu çalışanlarımızın, kamudan emekli olan vatandaşlarımızın, sosyal yardım alanların, şehit ailelerimizin ve engelli kardeşlerimizin 13. maaşlarının ise 26 Aralık Cuma günü ödeneceğini kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.

Bizim hükümet dönemimizde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde maaşlar hiçbir zaman “ödenecek mi” tartışmalarına konu edilmemiştir. Taksitli maaş uygulamaları yaşatılmamış, halkımız belirsizliğe mahkum edilmemiştir. Bundan sonra da vatandaşlarımızı böyle bir tabloyla karşı karşıya bırakmayacağımızı açıkça ifade etmek isterim.

Kamu çalışanlarımızın ve emeklilerimizin hak ettikleri maaşları zamanında ve eksiksiz almaları, dönem dönem yaşanan enflasyonist süreçlerde alım güçlerinin korunması, devletin hem yasal hem de sosyal sorumluluğudur ve biz bu sorumluluğun bilinciyle hareket ediyoruz.

Bu çerçevede, Sosyal Sigortalar kapsamındaki 47 bin 537 sigorta emeklimizin 13. maaşlarının 25 Aralık Perşembe günü ödeneceğini, bu ödemeler için 2 milyar 393 milyon 610 bin 438 TL kaynak ayrıldığını ve söz konusu tutarın aynı gün hesaplara yatırılacağını ifade etmek isterim.

Ayrıca kamu çalışanlarımızın, kamudan emekli olan vatandaşlarımızın, sosyal yardım alanların, şehit ailelerimizin ve engelli kardeşlerimizin 13. maaş ödemeleri 26 Aralık Cuma günü gerçekleştirilecektir.

Türk lirasında yaşanan değer kayıpları ve enflasyonist ortam karşısında vatandaşlarımızı korumak adına, son yıllarda maaşlara yaptığımız artışlar ve bunun sonucunda döviz bazında sağlanan yükseliş, KKTC tarihinde önemli bir eşiği temsil etmektedir.

Enflasyonun gerilemesi ve piyasanın daha istikrarlı bir yapıya kavuşmasıyla birlikte, alım gücünün bu yıl içinde belirgin şekilde toparlanmasını bekliyoruz.

Devletin gücünü, çalışanına, emeklisine, ihtiyaç sahiplerine ve üreten tüm vatandaşlarımıza yansıtan bir anlayışla yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz.

 

Devamını Oku

Kıbrıs

(original_title)

Published

on

By

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı, İskele ilçesine bağlı Boğaziçi Köyü’nde bir mandrada 70–80 civarında büyükbaş hayvanda şap hastalığına yönelik klinik belirtiler görüldüğünü açıkladı. Dün (13 Aralık 2025) tespit edilen semptomların ardından bölgeden acilen numune alınarak Türkiye Şap Enstitüsü’ne gönderildi. Tahlil sonuçlarının Bakanlığa ulaşması bekleniyor.

Bakanlık koordinesinde ilgili tüm birimlerin katılımıyla bugün (14 Aralık 2025) olağanüstü bir toplantı yapılarak şüpheli vaka değerlendirilmiş, olası pozitif sonuca karşı uygulanacak acil eylem planı masaya yatırıldı.

TEKNİK KOMİTE GÖREVDE

Toplantıda, Veteriner Dairesi başkanlığında ülke üniversitelerinden akademisyenler ve konunun uzmanlarından oluşan bir Teknik Komite kuruldu. Komitenin, hastalıkla mücadele sürecinin bilimsel, hızlı ve koordineli şekilde yürütülmesini sağlayacağı belirtildi.

BÖLGEDE GİRİŞ ÇIKIŞLAR KISITLANDI

Şap hastalığı şüphesinin bulunduğu hayvancılık bölgesinde, bulaş riskini azaltmak amacıyla giriş-çıkışlar kontrol altına alındı. Bakanlık, bölgeye görevlendirilen ekiplerin hem güvenliği sağlamak hem de olası yayılmayı önlemek için çalışmalarını sürdürdüğünü açıkladı.

200 BİN DOZ AŞI İÇİN HAZIRLIK TAMAMLANDI

Şap hastalığının doğrulanması ihtimaline karşı, toplantıda bir dizi tedbir kararlaştırıldı:

  • Türkiye Cumhuriyeti ile yapılan koordinasyon sonucu ilk etapta 200 bin doz şap aşısının temini için süreç tamamlandı.

  • Ülke genelindeki tüm küçükbaş ve büyükbaş hayvanların hızlı şekilde aşılanması amacıyla saha ekipleri oluşturuldu.

  • Veteriner Dairesi ve Teknik Komite öncülüğünde, Hayvancılar Birliği ve bölgedeki üreticiler bilgilendirildi; alınacak önlemleri içeren bilgilendirici broşürler dağıtıldı.

“ET VE SÜT ÜRÜNLERİNİN TÜKETİMİNDE SAKINCA YOK”

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı, şap hastalığının insan sağlığını tehdit eden bir hastalık olmadığının altını çizdi. Bakanlık, et ve süt ürünlerinin tüketilmesinde hiçbir sakınca bulunmadığını, alınan tüm tedbirlerin hayvan sağlığını korumaya yönelik olduğunu vurguladı.

Ayrıca süreçle ilgili tüm teknik yönlendirmeler ve resmi bilgilendirmelerin, Veteriner Dairesi başkanlığındaki Teknik Komite tarafından yapılacağı açıklandı.

Devamını Oku

Trending

Reklam