Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Özersay’dan açıklama

Published

on

Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay, kapalı Maraş’ın açılımı konusunda Kıbrıs Türk tarafının hazırlıksız olduğunu ve içinin boşaltılarak Cumhurbaşkanlığı seçimleri için meze olarak kullanıldığını ileri sürdü.

Özersay konu hakkında yaptığı yazılı açıklamada, Cumhurbaşkanı ve hükümete eleştirilerde bulundu.

Kapalı Maraş’ın gerçek anlamda ilk ortaya koyulan orijinal düşünceye uygun açılması, yapılan hataların düzeltilmesi ve eksiklerin giderilmesinin mümkün olduğuna işaret ederek, “Ancak bu toparlama ezberlenmiş üç cümleyle demagoji yapanlarla ve bu zihniyetle mümkün değildir. Maraş’ın bilimsel temelde ilerleyen Kıbrıslı Rumların da dahil olabileceği, Maraş’a ve ülkeye ekonomik getirisi olabilecek bir işbirliği alanına dönüştürülmesi halen mümkündür” dedi.

Kapalı Maraş açılımıyla ilgili olarak Kıbrıs Türk tarafının şu anda “dağınık”, “kafası karışık” bir görüntü sergilediğini savunan Özersay, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Rum tarafının da durumu çok farklı değil ancak benim üzerinde durmak istediğim bizim taraf. Bu açılım süreci uzunca bir süredir ‘yarı buçuk’ ve ‘guduru’ ilerliyor. Peki bunun sebebi nedir? 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde uyardık ‘gerekli ön hazırlık yapılmadan, alelacele açmak yanlış olur, planlı ve iyi hazırlanmış şekilde adım adım gitmek lazım’ dedik, dinlemediler.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri için bu projeyi meze olarak kullandılar, istismar ettiler. Ülke menfaatini değil seçimlerde açılış törenleriyle yaratacakları imajı ve alacakları oyu düşündüler. İki tane kopya çekilmiş ezber cümle ile kapalı Maraş’ı sözde açtılar ve sonra da maalesef süreç bir nevi buzdolabına kaldırıldı, ilerlemedi, durdu. Şimdi bazı iş insanları arasında imzalanan akitler ortaya çıkınca ‘ne yapacağını bilmez’ bir görüntü çiziliyor olunmasının sebebi tam da budur.”

Dönemin Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak Kapalı Maraş açılımını Bakanlar Kurulu’na önerge olarak götüren, Bakanlar Kurulu kararı ile bu projenin hazırlanarak bakanlığında kurduğu konusunda uzman bir ekiple kendisinin yaptığını anımsatan Özersay, şöyle devam etti:

“O dönemde Maraş açılımı öncesinde şu hususları mutlaka yapmalıyız diyerek kendimize hedef koymuştuk. 1) Envanter sonucunda ortaya çıkacak bilimsel verilere göre planlı adım atma; 2) Gerekli yasal altyapıyı hazırlama, yasalarda bazı değişiklikler yapma; 3) Askeri bölge statüsünü iyi bir planlamayla kademeli olarak hızla kaldırma; 4) Uluslararası diplomasi atağı başlatıp dünyaya bu projenin ne olduğunu, neden haklı temelleri bulunduğunu ve yararlarını önceden anlatma; 5) Vakıflar idaresinin Maraş’ta bulunan mallara dair hakkının ne olduğunun ve bunun 1974 öncesinde oranın sakini konumunda olan Kıbrıslı Rumların mülkiyete dair haklarıyla birlikte ikisini de dışlamadan, yok saymadan nasıl çözümleneceğinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadı ışığında belirlenmesi. Peki sırf Cumhurbaşkanlığı seçimi uğruna seçim yasaklarını da göz ardı ederek kapalı Maraş’ı açmaya kalktıklarında ve ertesinde bu gerekli ve zorunlu çalışmaların hangisini yaptılar?”

Koyulan hedeflerin hiç birinin yerine getirilmediğini savunarak örnekler veren Özersay, askeri bölge statüsünün kaldırılması adımının da tam anlamıyla savsaklandığını söyledi.

Özersay şöyle devam etti:

“Sadece sembolik küçük bir alanın askeri bölge statüsünü kaldırdınız. Oysa bu adımı atmadığınız sürece, orası askeri bölge kaldığı sürece TMK’ya bireyler başvursa bile (ki başvuranlar var) o konuda hiçbir ilerleme kaydetmeniz mümkün değildir, sadece tazminat ödeyebilirsiniz ama oranın eski sakinlerinin oraya dönmesini, oraya yatırım yapmasını, orada ekonomik canlılık yaşanmasını, hatta onlardan bu malları satın alabilecek olan Kıbrıslı Türklerin ya da şirketlerinin de bu malları kullanmasını, geliştirmesini, oraya ekonomik bir canlılık getirmesini sağlayamazsınız. Zaten askeri bölge statüsü kaldırmadığınız ve yasal altyapı eksikliğini gidermediğiniz için de iki iş insanı arasında yapılan bu akitler bu aşamada hayata geçemeyecek olan şartlı sözleşme benzeri bir hal aldı, çakıldı kaldı.”

Vakıfların Maraş’taki mülklere dair haklarını AİHM kararları ışığında ne yapılacağı konusunda da bir hazırlık yapıldığını düşünmediğini ifade eden Özersay, şöyle devam etti:

“Popülist laflarla açıklamalar yaptınız, konuyu istismar ettiniz. Bu konuda laf ederken Kıbrıs Türk tarafının yıllarca kuzeydeki mülklerin 1974 tapu kayıtlarındaki sahiplerinin öncelikle iade değil tazminat almaları gerektiği yönündeki geleneksel tezinin (ki AİHM kararları da bunu güçlendirmiştir) altını oymadan hareket etmeye özen göstermediniz, her ağzınızı açtığınızda aslında bazı açılardan geleneksel pozisyonlarımıza da zarar verdiniz.

AİHM önünde devam eden bazı davalarda Maraş’la ilgili olarak oranın eski sakini bireylerin 1974 tapu kayıtlarındaki statülerini kabul eden resmi pozisyonları Avrupa Konseyi’nde ortaya koyarken, bununla çelişecek şekilde akıl dışı ve popülist açıklamalara devam ettiniz.

Özetle hem rahmetlik Rauf Raif Denktaş döneminden bu yana mülkiyette yıllar içerisinde bin bir mücadele ile elde ettiğimiz kazanımlara, hem de Vakıfların haklı bazı taleplerine zemin kaybettirdiniz.”

-“Düzeltmek halen mümkün ama bu zihniyetle olmaz…”

Kapalı Maraş’ın gerçek anlamda ilk ortaya koyulan orijinal düşünceye uygun açılması, bu yapılan hataların düzeltilmesi ve eksiklerin giderilmesi için geç olmadığını vurgulayan Özersay, ancak bu toparlamanın ezberlenmiş üç cümleyle, demagoji yapanlarla ve bu zihniyetle mümkün olmadığını söyledi.

Özersay, Maraş’ın bilimsel temelde ilerleyen Kıbrıslı Rumların da dahil olabileceği, Maraş’a ve ülkeye ekonomik getirisi olabilecek bir iş birliği alanına dönüştürülmesinin mümkün olabileceğini kaydetti.

TAK

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Öztürkler:İnsani değerlere ve vicdanlara da yöneltilmiş bir saldırıdır

Published

on

By

Cumhuriyet Meclisi Başkanı Ziya Öztürkler, Gazze’ye insani yardım ulaştırmak amacıyla yola çıkan ve içinde 12 insan hakları savunucusunun bulunduğu Madleen gemisine İsrail ordusu tarafından düzenlenen saldırıyı kınadı.

Öztürkler, Uluslararası hukuka ve temel insan haklarına açıkça aykırı olan bu saldırıyı, yalnızca yardımsever insanlara değil, aynı zamanda insani değerlere ve vicdanlara da yöneltilmiş bir saldırı olarak gördüklerini belirtti.

Kıbrıs Türk halkı olarak Filistin halkının yanında olmaya devam edeceklerini dile getiren Öztürkler: “Temennimiz, İsrail hükümetinin, uluslararası hukuk normlarına uyarak, sivillere ve sivil girişimlere yönelik saldırılarını bir an önce durdurmasıdır.” dedi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Tatar, Gazze’ye yardım taşıyan gemiye İsrail’in el koymasını kınadı

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Gazzeye’de yardım taşıyan ‘Madleen’ adlı gemiye uluslararası sularda seyrettiği müdahale eden İsrail’i kınadı.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, gemiye yapılan saldırıya yönelik yayımladığı mesajda şu ifadelere yer verdi:

“Gazze’ye insani yardım ulaştırmak amacıyla yola çıkan ‘Madleen’ adlı gemiye uluslararası sularda seyrettiği esnada İsrail güçlerince müdahalede bulunulması ve yardım almak için toplanan halka ateş açılması kabul edilemez bir insan hakları ihlalidir. İsrail’in yapmış olduğu bu terör içerikli eylemi ve soykırım girişimlerini kınıyor, tutuklanan aktivistler ve mürettebatın en erken zamanda serbest bırakılmasını temenni ediyorum.”

Gemide Özgürlük Filosu Koalisyonu’ndan Avrupa Parlamentosu (AP) Fransız üyesi Rima Hassan ve Almanya vatandaşı Yasemin Acar’ın yanı sıra Türkiye’den Hüseyin Şuayb Ordu, Brezilya’dan Thiago Avila, İspanya’dan Sergio Toribio, Hollanda’dan Marco van Rennes, Fransa’dan Baptiste Andre, Reva Viard, Pascal Maurieras ve Yanis Mhamdi, İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg ve gazeteci Omar Faiad bulunuyor.

Devamını Oku

Kıbrıs

Bienal Lefkoşa sanatseverlerle buluşmaya hazırlanıyor: Sanatçılara açık çağrı

Published

on

By

Bienal Lefkoşa, Lefkoşa Türk Belediyesi’nin himayesinde, Arkhe tarafından düzenlenen ve Vedat Kaner Vakfı’nın ana sponsoru olarak desteklediği ilk edisyonunu ile sonbaharda sanatseverlerle buluşmaya hazırlanıyor.

7 Kasım-6 Aralık tarihleri arasında başkentte yapılacak bienalin teması “Compassion/Merhamet” olarak belirlendi.

Bineali İran kökenli Fransız grafik tasarımcısı Hervé Matine başkanlığındaki bir küratoryal ve seçici komite yürütecek.

Bienal, başkentin farklı mekanlarında sanat aracılığıyla, bireysel ve toplumsal düzeyde yüzleşmelere ve yeniden düşünmeye alan açmayı hedefliyor.

“Merhamet” temasına odaklanılarak, katılım çağrısı yapılan Bienal Lefkoşa’ya başvurular başladı.

Yerel ve uluslararası sanatçılara açık olan bu çağrı, tüm disiplinlerden sanatçıları projelerini bienal için sunmaya davet ediyor.

Şu ana kadar Kıbrıs, Türkiye, İtalya, Fransa, Brezilya ve Lübnan’dan birçok başvuru yapıldı.

Başvurularının 1 Ağustos 2025 tarihine kadar www.bienallefkosa.com üzerinden yapılması gerekiyor.

Katılım koşulları ve detaylı bilgi, Arkhe ve Bienal Lefkoşa’nın web sitesinden takip edilebiliyor.

Arkhe Direktörü Halil Duranay ve Arkhe Koordinatörü İlkem Tunar, yerel ve uluslararası sanatçılar arasında bir buluşma noktası haline gelmesi beklenen Lefkoşa bienalinin ilk edisyonu hakkında Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) konuştu.

– “İlk kez ‘Lefkoşa bienali’ adıyla bir sanat organizasyonu yapılacak”

Arhke Direktörü Halil Duranay, Kuzey Kıbrıs’ta, daha önce, büyük ölçekte çok önemli sanat etkinliklerinin yapıldığını ama ilk kez “bienal” adını kullanarak bu çatı altında uluslararası bir kent sanat organizasyonu yapılacağını söyledi.

“Bienal” adını kullanmanın iddialı olabileceğini ancak geçen yıl Arkhe’nin kuruluşundan bu yana gündemde olan bienal projesinin zamanı geldiğine inandıklarını ifade eden Duranay, “Bu kent, çok önemli bir kültürel mirasa sahip. Biz de, bu mirasın; doğru mekan, doğru zaman ve doğru dönemle alakalı bir sürece geldiğini düşünüyoruz. Bienal projesini hayata geçirmeyi istiyoruz… Bienal fikri bundan dolayı baskın.” dedi.

Geçen yıl, Lefkoşa bienaline giriş projesi olan Eklektik Manifest’i yaptıkların ve bunun bienalin bir laboratuvar deneyi olduğunu anlatan Duranay, bu proje ile hem çalıştıkları kurumların hem de kendi kapasitelerini etüt etme fırsatı bulduklarını belirtti.

Duranay, “Eklektik Manifest ile farklı şeyleri, farklı yerlere nasıl uygulayabiliriz, kurgulayabiliriz diye kendimizi sınadık. Eklektik Manifest’te sorunlar oldu mu? Tabii ki oldu. Belediyenin de bu konuda ilk girişimi. Hepimiz bazı şeyleri yolda öğreniyoruz” şeklinde konuştu.

Eklektik Manifest’te açık çağrı yapılmaması konusunda bazı eleştiriler aldıklarını aktaran Duranay, “Eklektik Manifest’te, açık çağrı olmadan sanatçılara kendimiz teklifle gittik. Aslında bu, bir yöntemdi. Bununla ilgili eleştiriler yapıldı, haklılık payları da var, yok değil” diyerek, Lefkoşa bienalinin çok daha katılımcı ve demokratik bir şekilde yapılacağını vurguladı.

Yedi hafta süren ve üç ana sergi mekanında gerçekleşen Eklektik Manifest’e iyi bir katılım olduğunu da belirten Duranay, Elektik Manifest’e katılım oranını, şu an dünyadaki en önemli bienallerden biri olarak nitelendirilen İstanbul Bienali’nin başlangıç süreciyle kıyasladıklarını belirterek şu bilgileri paylaştı:

“25 Eylül-15 Kasım 1987 tarihleri arasında düzenlenen Birinci İstanbul Bienali, toplam beş mekânda yapıldı ve 70 sanatçı ağırladı. Bienal yapıldığında İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) resmi verilerine göre kentin nüfusu 6.303.200 kişiydi. Bienal’in kayıt edilmiş resmi ziyaretçi sayısı ise 4.500 kişiydi. 17 Eylül–20 Kasım 2022 arasında düzenlenen 17. İstanbul Bienali ise toplam 12 mekân ve 50’den fazla kafe, lokanta, kitabevi, sinema vb. alan kullandı. 2022’deki resmi olmayan verilere göre kentin nüfusu 15.655.924 kişi, Bienal’e katılan resmi ziyaretçi sayısı ise 160.000 kişi olarak kaydedildi. Eklektik Manifest’te ise 20 sanatçının eserleri sergilendi, performans ve paneller yer aldı ve 1.500’den fazla kişi ziyaret etti. Tüm bunlara baktığımızda ve kendi nüfus oranımıza göre değerlendirdiğimizde Etkinlik Manifest’e katılım gayet başarılı. Bu açıdan insanlarla ilişki kurabilen bir sanat organizasyonu oldu diyebiliriz.”

– Tema: Compassion/Merhamet

Duranay, Bienal Lefkoşa’nın ilk edisyonunun temasının rahat algılanan ve herkesi ilgilendiren bir kavram olması düşüncesinden hareketle “Compassion/Merhamet” olarak belirlediklerini söyledi.

Merhametin, hem kişisel hem de kolektif anlamlar taşıyan bir kavram olduğunu belirten Duranay, temanın ortaya çıkış sürecini şöyle anlattı: “Hervé Matine ile Lefkoşa turu yaptığımız esnada, bienal surecini ve ayrıca dünyada ve ülkelerimizdeki sorunları uzun uzun tartıştık. Bu tartışmaların sonunda, galiba bizim en çok ‘merhamete’ ihtiyacımız var dedik. Aslında aradığımız o tek kelime merhametti.”

Susan Sontag’ın ‘Başkalarının Acılarına Bakmak’ kitabına atıfta bulunarak bienalin temasının şekillendiğini anlatan Duranay, şunları söyledi:

“Biz, ötekilere bakarken merhameti içimizde ‘pasif’ bir şey olarak mı yaşıyoruz? Yoksa güçlü bir merhamet kavgasının ‘aktif’ bir eyleme mi dayanması gerekiyor? Sontag’ın kitap boyunca tartıştığı mesele bu aslında. Dolayısıyla, biz de bizim merhamet algımızı oraya atıfta bulunarak çıktık. Yani, bizim kendi problemlerimiz dışında ‘ötekilerin problemleri’ de var. Şu an, bilimsel istatistikler şunu gösteriyor: ‘Çok kısa bir zaman içinde, dünya nüfusu şu ankinden çok daha yüksek bir seviyeye çıkacak ama bununla beraber dünyanın kaynakları süratle tükeniyor’. Bu aciliyet durumunda daha fazla yozlaşmanın, totaliterleşmenin, bencilliğin ve adaletsizliğin ortaya çıktığını görüyoruz ve bu noktada ‘merhameti’ kaybetmeye başladık. Yani oradaki merhamet aslında bizim dışımızda ‘ötekini’ de anlamanın önemli araçlarından biri. Bizim vurgu yaptığımız ‘merhamet’ bu. Bu sadece seni, beni değil, dünya genelindeki herkesi ilgilendiriyor. Bu, çok da Kıbrıs’a da ait bir problem değil, küresel bir sıkıntıdan bahsediyoruz…”

– Bienal ekibi… Küratoryal ve seçici komite

Arkhe’nin düzenlediği Bienal Lefkoşa’nın Vedat Kaner Vakfı’nın ana sponsorluğunda ve Design House Stockholm ve Poster for Tomorrow’un destekleriyle gerçekleşecek.

Bienal ekibi, bienal koordinatörü Halil Durunay, uluslararası operasyon sorumlusu İlkem Tunar, ulusal operasyon sorumlusu Bilgen Anayasa, iletişim sorumlusu Atıf Müezzinler ve tasarım sorumlusu Murat Zengi ile bienal sahne ve performans koordiantoru Handan Ergiydiren’den oluşuyor.

Küratoryal ve seçici komitede ise, Hervé Matine’ye; Kanada kökenli İtalya’da yaşayan tasarımcı Ginette Caron, Kıbrıs’tan tasarımcı ve akademisyen Senih Çavuşoğlu ile İspanya’da yaşayan sanatçı ve Arkhe Yönetim Kurulu üyesi Aslı Bolayır eşlik edecek.

Bu dört kişilik komite, bienale başvuruları değerlendirecek ve sanatsal projelerin seçiminde rol oynayacak. Ayrıca, eserlerin secimi sonrasında eserleri uygulayan küratoryal kurul olarak görev yapacak.

– Mekanlar ve süreç

Bienalin ana merkezinin surlariçi olacağını belirten Duranay, şu ana kadar, Kültür Dairesi ve Vakıflar’la yapılan görüşmelerle, Lefkoşa Atatürk Kültür Merkezi (AKM), İsmet Vehit Güney Sergi Salonu ve Bedesten’in bienalde kullanılacak mekanlardan bazıları olarak belirlendiğini söyledi. Arasta, Bandabulya gibi ikonik alanları ise kamusal operasyonlar için düşündüklerini ekledi.

Ağustos sonunda seçilen sanatçıların açıklanacağını belirten Duranay, eylülde kuratöryel ekibin seçilen eserlerin hangi alanda sergileneceğine karar verileceğini ve ekimde tüm hazırlıkların tamamlanmasının hedeflendiğini aktardı.

– Bienal, bir şehri dahil edecek bir proje

Duranay, mart ayında, sanatçılara, sanat derneklerine, kültür endüstrisinde çalışanlara yönelik düzenledikleri açık formumda katılımcıların Eklektik Manifest ile ilgili görüş ve eleştirilerini dinlediklerini, Bienal Lefkoşa fikrini sunduklarını anlatarak, katılımcı bir şekilde yürüttükleri bienal sürecinde yeni forumlar düzenlemeyi planladıklarını da söyledi.

Koordinatör İlkem Tunar ise, “Bienal, bir şehri dahil edecek bir proje. Şehirdeki insanlar dahil olsunlar istiyoruz. ‘Bunlar bir şeyler yapıyor, nedir acaba yaptıkları?’ demek yerine dil, herkesin dahil olacağı bir etkinlik olsun istiyoruz… Bienal projesi herkesi etkileyecek bir proje. Bienalde surlariçinde olacağız, yani bu bienal sayesinde surlariçinde bir hareketlilik olacak ve biz bu bienali insanların sahiplenmesini istiyoruz” dedi.

– Bienalin kentin üzerinde etkileri

Duranay da, bienalin sadece büyük ölçekli bir sanat etkinliği olmadığını, kentin ekonomik gelişimi ve uluslararası tanınırlığın artırılması üzerinde önemli etkileri olduğunu vurguladı ve şunları söyledi:

”Bienalin gerçekleştiği dönem, kent ekonomisi ve turizmi için hareketlilik demek. Özellikle kasım ayında sokak tansiyonunun yavaş yavaş düşeceği, insanların kapalı alanlara girmeye başlayacağı bir ay içerisinde bienal ile yeni bir ilgi alanı oluşturacaksınız. Eğer bu süreç başarılı olursa ve 2027’de bienalin ikinci edisyonu hayata geçirebilirsek bu şu anlama gelecek: Her iki yılda bir kasım ayında kentte bienal yapılacak ve insanlar yurt dışından bienal için Lefkoşa’ya gelecek. Bu bir ajanda haline gelecek.”

Bienallerin kent esnafı için de fırsatlar yaratacağını belirten Duranay, yerel üreticilerin bienale özel üretimler yaparak sürece katılmalarını önemsediklerini söyledi ve “Mesela bir yerel kahve firması, sınırlı sayıda bienale özel tasarımla üretilmiş kahve paketleri hazırlayabilir ya da özel fincanlar üretebilir. Biz, bu süreci sadece sanatçılarla değil, kentin tüm bileşenleriyle birlikte yürütülmesi gerektiğini düşünüyoruz” dedi.

– “Sanatla çok fazla teması olmayan kişilere de hitap edecek bir bienal”

Bienalin daha geniş ölçekte bir sanat etkinliği olacağını, sanatla çok fazla mesaisi olmayan insanların da ilgisini çekmek ve onları da bienal sürecine dahil etmek için bazı stratejiler üzerinde çalıştıklarını da anlatan Duranay, ilk ve orta öğrenim ile üniversite öğrencilerini hem izleyici hem de katılımcı olarak bienale katmayı hedeflediklerini; birçok bienalde uygulanan “bienal gönüllülüğü” ile “rehberli tur programı”nı da uygulamayı planladıklarını anlattı.

Kamusal alanlarda bienale özel bazı uygulamalar düşündüklerinden de bahseden Duranay, bienalde hatıralık ve hediyelik olarak bazı ürünler üzerinde çalıştıklarını, bununla bienali insanların gündelik hayatlarına katmayı hedeflediklerini kaydetti. Duranay, “Bienal Lefkoşa’nın, sanatla çok fazla teması olmayan insanların da ilgisini çekeceğini düşünüyoruz” dedi.

Devamını Oku

Trending

Reklam