Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Peyzaj Mimarları Odası hatırlattı: “Bazı değişikliklerle yaşanılan alanlar daha kullanılabilir hale getirilebilir”

Published

on

Peyzaj Mimarları Odası, peyzaj mimarlığının Kıbrıs gibi sıcak iklimlerde yaşam kalitesini artırmak, estetik, işlevsel alanlar ve sürdürülebilir çevreler yaratmak için kritik rol oynadığını kaydetti.

Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (KTMMOB) bağlı Peyzaj Mimarları Odası Yönetim Kurulu adına yazılı açıklama yapan Merve Ateşin, “Doğru bitki seçimi, verimli sulama sistemleri, gölgelendirme ve malçlama gibi yöntemlerle, sıcak havalarda bile yaşanabilir ve çekici peyzaj alanları oluşturmak mümkün” dedi.

-“Sert zeminleri artırıp bitkisel alanları azalttıkça mekanlardaki sıcaklık artar”

Mikroklimadan başlanarak küresel ısınmanın önüne geçilmesine katkı konulabileceğini belirten Peyzaj Mimarları Odası Yönetim Kurulu Üyesi Merve Ateşin, kullanıcı düzeyinde yapılabilecek peyzaj düzenlemelerine şöyle değindi:

“Çevre düzenlemelerimizi yaparken sert zeminleri artırıp bitkisel alanları azalttıkça bu mekanlardaki sıcaklık artacaktır. Öncelikle ihtiyaç alanı kadar sert zemin yaratıp bu sert zeminleri bitkisel alanlarla çevrelemeliyiz. Sert zeminlerde açık renkli ve yansıtıcı yüzeyler kullanmak, güneş ışınlarını geri yansıtarak yüzeylerin aşırı ısınmasını önler. Beyaz çakıl taşları veya açık renkli döşeme taşları bu iş için uygundur. Bu tür yüzeyler, peyzajın estetiğini de artırır ve alanın daha ferah görünmesini sağlar. Ağaçlar ve gölgelik yapılar kullanarak serin oturma alanları oluşturmak, sıcak havalarda rahatlama sağlar. Pergolalar, gölgelikler ve büyük yapraklı ağaçlar, bu amaçla kullanılabilir. Gölgelendirme, aynı zamanda güneşin zararlı UV ışınlarından korunma ve aşırı ısınmayı engelleme açısından büyük fayda sağlar. Yeşil çatılar, balkonlar ve teraslar hem estetik hem de işlevsel olarak faydalıdır. Bu uygulamalar, binaların iç sıcaklığını düşürerek enerji tasarrufu sağlar ve hava kalitesini iyileştirir. Ayrıca, şehir içindeki yeşil alanları artırarak çevresel sürdürülebilirliği destekler. Duvar ve çitlere tırmanan bitkiler, doğal gölge sağlar ve estetik bir görünüm sunar. Begonvil ( cemile ), yasemin gibi bitkiler, sıcak iklimler için idealdir ve peyzajın renklenmesine katkı sağlar. Kuraklığa dayanıklı bitkiler, sıcak havalarda peyzaj tasarımının temel unsurlarıdır. Bu bitkiler az suyla hayatta kalabilir ve sıcak iklimlere mükemmel uyum sağlar. Kıbrıs’ta yaygın olarak kullanılabilecek bazı kuraklığa dayanıklı bitkiler arasında zeytin ağaçları, lavanta, kekik, adaçayı, kaktüsler ve sukkulentler bulunur. Bu bitkiler, hem az bakım gerektirir hem de peyzajın doğal güzelliğini artırır. Yerel bitki türleri, bölgenin doğal iklim koşullarına daha iyi adapte olmuşlardır ve genellikle daha az su ve bakım gerektirirler. Yerel bitkiler, yerel ekosistemle uyumlu oldukları için peyzajın doğal görünümünü korur ve biyoçeşitliliği destekler.”

-“Damla sulama sistemleri su tasarrufu sağlar”

Verimli sulama sistemlerinin suyun israfını önlediğini ve bitkilerin sağlıklı kalmasını sağladığını anımsatan Merve Ateşin, açıklamasına şöyle devam etti:

“Damla sulama sistemleri, suyu doğrudan bitki köklerine ulaştırarak su tasarrufu sağlar. Bu sistemler, suyun buharlaşmasını en aza indirir ve bitkilerin ihtiyaç duyduğu suyu optimum şekilde sağlar. Toprağın üzerine serilecek organik malzemeler (örneğin ağaç kabuğu, yapraklar, saman) suyun buharlaşmasını engelleyerek toprağın nemini korur, sıcaklığını düzenler ve yabani otların büyümesini engeller. Malçlama, aynı zamanda toprak yapısını iyileştirir ve bitkilerin daha sağlıklı büyümesine katkı sağlar. Yağmur suyunu toplayarak sulama için kullanmak, su tasarrufu sağlar. Çatılardan akan suyu toplamak için yağmur suyu tankları ve varilleri kullanılabilir. Bu yöntem, hem çevresel sürdürülebilirliği artırır hem de su kaynaklarının verimli kullanılmasına katkı sağlar. belediye düzeyinde yapılabilecek peyzaj düzenlemelerine katkı sağlayacak bazı ilavelerle de, sıcak havalarda serinletici etkiler sağlayarak, halkın yaşam kalitesini artacaktır.”

-“Ağaçlandırma asfalt ve kaldırımların yaratacağı sıcaklık etkisi en aza indirilebilir”

“En önemlisi yollar boyunca yol kenarlarında yapılacak ağaçlandırmadır” diyen Merve Ateşin, şunları da ifade etti:

“Şehir içinde birbirine bağlanan kaldırımlarda gölge sağlayan ağaçlar artırılması ile yeşil koridorlar oluşturulur ve yaya ve bisiklet yolları boyunca gölge ve serinlik sağlayan alanlar yaratılabilir, asfalt ve kaldırımların yaratacağı sıcaklık etkisi en aza indirilebilir. Ayrıca yolda seyir halindeki araçlar için gölge sağlayan ağaçlar, araç içi sıcaklıkların düşmesine yardımcı olur. Oluşturulan doğal bir bariyer ile sürücülerin dikkatini yola odaklamasına yardımcı olur. Ağaçlar, sürüş sırasında görsel rehberlik sağlayarak yoldan çıkma riskini azaltır ve trafik kazalarını önlemeye katkıda bulunur. Ayrıca, yol kenarındaki ağaçlar, özellikle virajlı yollarda, sürücülerin hızını azaltmasına yardımcı olabilir. Havadaki kirleticileri emerek ve oksijen üreterek hava kalitesini iyileştirir. Yolboyu ağaçlandırma, araç egzozlarından yayılan zararlı gazların etkilerini azaltır ve daha temiz bir hava sağlar. Bu, hem sürücüler hem de yol kenarında yaşayan insanlar için daha sağlıklı bir çevre oluşturur. Ağaçlar, yol kenarlarında bir bariyer görevi görerek trafik gürültüsünü azaltır. Yapraklar ve dallar, ses dalgalarını emerek veya yansıtarak, çevredeki gürültü seviyelerini düşürür. Bu, özellikle yoğun trafik bölgelerinde yaşayan insanlar için önemli bir faydadır. Yolların estetik görünümünü artırır ve sürücülere daha hoş bir sürüş deneyimi sunar. Doğal manzaralar, sürüş sırasında stres seviyelerini düşürerek, sürücülerin daha rahat ve güvenli bir şekilde seyahat etmelerine katkıda bulunur.”

-“Kamu binaları ve okullarda ağaçlandırma projeleri yapılabilir”

“Şehir içinde daha fazla park ve bahçe alanı oluşturarak, şehir halkının serinleyebileceği yeşil alanlar sağlanabilir” diyen Merve Ateşin, şunu ekledi:

“Kamu binaları ve okullarda ağaçlandırma projeleri ile daha serin ve yaşanabilir alanlar oluşturulabilir. Belediyeler, yeni ve mevcut binalarda dikey bahçeler ve yeşil çatılar teşvik ederek, bina yüzeylerinin ısınmasını azaltabilir ve hava kalitesini iyileştirebilir. Yağmur suyunun toplanması ve peyzaj sulamasında kullanılması teşvik edilerek, su tasarrufu sağlanabilir. Ayrıca, topluluk düzeyinde düzenlenen ağaç dikme etkinliklerine katılarak veya bu tür etkinlikleri organize ederek, çevre bilincini artırabilir ve daha yeşil bir gelecek için ortak çabalara destek olabilirler. Bu çaba, toplumsal işbirliği ve sorumluluk bilinci ile mümkün olabilir. Su kıtlığı yaşayan ülkemize özel ayrıca değerlendirilmesi gerekilen diğer bir konu da yüzme havuzları ve su yüzeylerinin artırılması konusudur. Su yüzeylerinin artırılması normalde serinleme etkisi yaratırken bizim ülkemiz gibi sıcak ülkelerde yapay olarak oluşturulacak olan fıskiyeler ve havuzlarla yüzeylerinin artırılması doğru bir uygulama değildir. Sıcak iklimlerde, açık su yüzeylerinden buharlaşma oranı oldukça yüksektir. Bu da su kaynaklarının hızla tükenmesine neden olabilir.”

Buharlaşmanın suyun verimli kullanımını engellediğini ve kıt su kaynaklarının israf edilmesine yol açtığını da anımsatan Merve Ateşin, şöyle devam etti:

“Açık su yüzeyleri, sıcak hava koşullarında suyun kalitesini düşürebilir ve su kirliliğine yol açabilir. Bu tür ortamlarda, suyun içinde bakteriler ve algler hızla çoğalabilir, bu da sağlık risklerini artırır. Sonuç olarak, sıcak havalarda peyzaj mimarlığı, hem çevresel sürdürülebilirliği artırmak hem de estetik ve işlevsel alanlar yaratmak için çeşitli stratejiler ve uygulamalar gerektirir. Kıbrıs gibi sıcak iklimlerde bu uygulamaların önemi daha da artmaktadır. Doğru bitki seçimi, verimli sulama sistemleri, gölgelendirme ve malçlama gibi yöntemlerle, sıcak havalarda bile yaşanabilir ve çekici peyzaj alanları oluşturmak mümkündür. Bu tür peyzaj düzenlemeleri, hem belediyeler hem de bireyler tarafından uygulandığında, şehirlerde ve yerleşim alanlarında mikroklimayı iyileştirir ve küresel çapta dünyamıza katkı sağlayabiliriz.”

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Published

on

By

Cumhuriyet Meclisi’nde iki devleti çözüm kararının çıkmasına değinen Tatar şöyle konuştu:

“İki Devletli Çözüm Siyasetinin adamızda kalıcı bir barış ve istikrar için tek çözüm olduğunun kararını aldı. Çünkü son beş yıldır her yerde savunduğumuz ve arkasında dimdik durduğumuz yeni politika bu olduğu için karar aldı.

Anavatan Türkiye’nin Büyük Millet Meclisi, iktidarıyla, muhalefetiyle, İki Devletli Çözüm Siyasetine tam destek verdiği için aldı. Türkiye Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan İki Devletli Çözümün artık Kıbrıs’ta tek çözüm yolu olduğunu dünyaya defalarca ilan ettiği için aldı. CTP ve onun adayı ise Cumhuriyet Meclisi’nden arkalarına bile bakmadan kaçtılar. Kıbrıs Türk Halkının siyasi iradesinin tecelli ettiği yerden sen nasıl kaçıyorsun? Reddettiklerini kimse görmesin diye oylamaya bile katılmadılar.”

“Kendi siyasi görüşlerinin arkasında bile duramayanlar, Kıbrıs Türk Halkının, Lefkoşalıların iradesinin arkasında durabilir mi” diyen Tatar, Rum tarafının nasıl müzakere masalarından kaçtıysa, Kıbrıs Türk Halkını eşiti olarak kabul etmekten, gasp ettikleri haklarımızı vermekten kaçtıysa CTP ve adayının da kaçtığını vurguladı. Tatar konuşmasının devamında, “Çünkü bunların ruh ikizi, bunların siyaset ikizi Rum milliyetçisi, komünist AKEL’di. Bunlar zoru gördü mü kaçarlar. Bu kadar açık söylüyorum” diye konuştu.

CTP’nin adayı Erhürman’ın seçim öncesi Türkiye ile de görüşeceğini ve seçilirse ilk ziyaretini Türkiye’ye yapacağını söylediğine işaret eden Tatar, “Türkiye kabul etmeden bir anlaşma olmaz diyor. Hani bir söz vardır: e günaydın derler. Bugüne kadar aklınız neredeydi? Neler dediniz bugüne kadar Anavatan Türkiye için biz bilmiyor muyuz? CTP’nin adayı Türkiye’yi vesayetçi olarak suçlamadı mı? Türkiye’nin vesayeti kalkmadan ekonomimiz düzelmez demedi mi? Bunların gazetesinde Türkiye’ye tıpkı Rum’un yaptığı gibi işgalci denmedi mi?

“Bunları duyan da Kıbrıs Türkü’nün haklarını gasp edenin, Kıbrıs Türkü’ne izolasyon ve ambargoları koyanın Rum kesimi değil Türkiye olduğunu sanır” diyen Tatar, Kıbrıs Türkü’nü, devletini KKTC’yi dünyada tek tanıyan, halkın sesini her platformda dünyaya duyuran Anavatanı bile suçlu ilan ettiklerini ve anavatana vefasızlık yaptığını kaydetti.

“Sınır kapısı açılmasını mayınların temizlenmesini bile ret ediyorlar”

1963’ten bu yana Kıbrıs Türklerinin, Halkın her kesimi üzerinde izolasyon ve ambargoları uygulayanların bırakın ambargoları kaldırılmasını mevcut sınır kapılarından geçişleri bile zorlaştırdığına dikkat çeken Tatar, “Metehan’daki sıkışıklık dinsin diye iki taraf arasında ticaret artsın, geçişler kolaylaşsın diye Haspolat kapısını hemen açalım dedik. Peki ne oldu? Bunu da reddettiler. Ara bölgedeki mayınların temizlemesini bile kabul etmediler. İşte bunların zihniyeti budur kardeşlerim” dedi.

Rum tarafının mevcut statükonun, mevcut durumun değişmesini asla istemediğini belirten Tatar, “Rum’un rahatı yerinde. Rum, Kıbrıs Türkü’nü, Lefkoşalı kardeşlerimizi eşiti olarak görmüyor. Adamızın zenginliğini ve iktidarı sizlerle paylaşmak istemiyor” dedi.

Peki Rum tarafının taviz ve toprakların dörtte birini istediğini dile getiren Tatar, “Yerleşik diye tanımladığı 1974 sonrası adamıza gelmiş, bu toprakları vatan bilmiş kardeşlerimizi adadan göndereceğiz diyor. Türkiye’nin garantörlüğü kalksın, Kıbrıs Türkü’nün huzuru ve güvenliği için burada bulunan Türk Ordusu adayı tamamen terk etsin istiyor. Ve bu zihniyet hiç değişmedi. Bu zihniyet değişmeden Kıbrıs Türk Halkının kabul edeceği bir çözümün olması mümkün mü? Federasyon dedikleri tüketilmiş, son kullanma tarihi çoktan geçmiş model budur kardeşlerim.

“Denktaş yerine gelirsek ambargoları kaldıracağız dediler başaramadılar”

Erhürman’ın destekleyenleri geçmişte göreve geldiğini ancak Kıbrıs sorununu çözemediğini ve ambargoları kaldıramadığını belirten Tatar, “Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş görüşmeci olduğu sürece Kıbrıs meselesi çözülemez dediler. Annan Planında geriye çekildi, Türk tarafı evet Rum tarafı hayır demesine rağmen Kıbrıs Türküne haksızlık yapılma devam edildi. Ambargolar kalkmadı. Talat, çözemeyince kendimi Sarayönünde asayım mı dedi” ifadelerini kullandı.

Tufan Erhürman’ın Kıbrıs Rum tarafının keyfi ve ırkçı uygulamaları nedeniyle karma evliliklerden dolayı hakları gasp edilen vatandaşları kandırmaya çalışarak oy avcılığı yaptığını belirten Tatar, “Cumhurbaşkanı görevine aday olan kişi Rum pasaportu vermeyi taahhüt ediyor. Bu seçim dönemine yalan şampiyonu olarak geçmiştir. Bu insanlarımız bu ırkçı Rum yönetimini önce Rum mahkemelerine vermiştir. Bu mahkemelerden çıkan olumsuz kararı da Rum yüksek mahkemesine götürmüştür. Rum yüksek mahkemesi bu insan hakları ihlalini görmezden gelerek reddetmiştir. Konu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine çözülecektir” dedi.

Bu gerçekler ortadayken sen Rum’dan ne alacaksın? Diye soran Tatar, “Senin kendi milletvekillerin dahi bunun propaganda olduğunu söylerken insanlarımızı neden kandırmaya çalışıyorsun. Sen zamanında sayın Talat’ın hukuk ekibinde olan biriydin. Bu konuyu gündeme dahi getirmediniz. Şimdi kalktın tam seçim öncesi manipülasyonla duygu sömürüsüyle insanları kandırıp oy alacağını düşünüyorsun. ” dedi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanı ve Başbakan Ünal Üstel, cumhurbaşkanlığı seçimine bir  gün kala yaptığı açıklamada, UBP seçmenine ve tüm Kıbrıs Türk halkına seslendi.

Üstel, seçimlerin bir kader oylaması olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:

“Bu seçimde oy kullanmak, devlete, egemenliğe, cumhuriyete ve geleceğe sahip çıkma sorumluluğudur. Her UBP’linin görevi sandığa gitmek ve devlete sahip çıkmaktır. Biz de bunu yapacağız. Kararımız nettir. Kararımız iki devlettir. Oyumuz Ersin Tatar’dır.”

“BİZ BU TOPRAKLARA OLAN BORCUMUZU DİRENEREK ÖDEDİK”

Kıbrıs Türk halkının tarih boyunca ağır bedeller ödeyerek özgürlüğünü kazandığını belirten Üstel, şöyle devam etti:

“Sevgili kardeşlerim, değerli büyüklerim, kıymetli evlatlarım; Biz bu topraklarda özgürce yaşamak için çok ağır bedeller ödedik. Gün geldi, şehit düştük, can verdik. Gün geldi, evsiz kaldık, göç ettik ama diz çökmedik. Biz bu topraklara olan borcumuzu direnerek ödedik.”

“BU DEVLETİ BİZ KURDUK”

Üstel, Ulusal Birlik Partisi’nin bu mücadelenin siyasal omurgası olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu:

“Biz Ulusal Birlik Partisiyiz. Bu devleti biz kurduk. Bu devlete sahip çıkmaya yemin ettik. O yemin hâlâ yüreğimizdedir. O yemin hâlâ bu partiye can veren ruhtur.”

“ŞİMDİ BİRLİK OLMA ZAMANIDIR”

Birlik ve bütünlük çağrısı yapan Üstel, kişisel hesapların bir kenara bırakılması gerektiğini belirtti:

“Bizim kişisel beklentilerimiz, Kıbrıs Türkü’nün kaderi karşısında bir damla bile değildir. O yüzden şimdi kırgınlıkları, dargınlıkları bir kenara bırakma zamanıdır. Şimdi bir olma zamanıdır. Şimdi birlik olma zamanıdır. Şimdi yeminimize sahip çıkma zamanıdır. Şimdi oyumuzu kullanma ve oyunları bozma zamanıdır.”

“BU SEÇİM, BİR DÖNÜM NOKTASIDIR”

Seçimin sadece bir siyasi yarış değil, devletin geleceğini belirleyecek bir dönüm noktası olduğunu vurgulayan Üstel, şu ifadeleri kullandı:

“Bu seçim, bir dönüm noktasıdır. Bu seçim, dünle gelecek arasında bir seçimdir. Bu seçim, partimize, davamıza sahip çıkma seçimidir. Bu seçim, birlikte kurduğumuz devlete, cumhuriyete ve uğruna can verdiğimiz bu vatana sahip çıkma seçimidir. Bu seçim, egemenliğimize, bağımsızlığımıza, özgürlüğümüze, bayrağımıza, toprağımıza ve Anavatan Türkiye ile olan bağlarımıza sahip çıkma seçimidir.”

“BİZİM OYUMUZ İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜMEDİR”

Üstel, UBP’nin vizyonunun net olduğunu belirterek şöyle dedi:

“Bizim oyumuz iki devletli çözümedir. Bizim oyumuz egemenliğedir. Bizim oyumuz düne değil, geleceğedir. Bizim oyumuz Ersin Tatar’adır. Ve bizim oyumuz, Türkiye ile omuz omuza yürümeyedir.”

“ZAFERİMİZ ŞİMDİDEN KUTLU OLSUN”

Seçimlerde sandığa gitmenin devlet bilinciyle eşdeğer olduğunu vurgulayan Üstel, sözlerini şu ifadelerle tamamladı:

“O yüzden sandığa gideceğiz. Oyumuzu kullanacağız. Vereceğimiz her oy, Ulusal Birlik Partisi’nin onurudur. Seçimler demokrasinin bayramıdır. Ve bu bayram, halkımızın bayramı olacaktır. Zaferimiz şimdiden kutlu olsun.”

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 19 Ekim 2025 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimi ile ilgili duyuru yayımladı.

YSK’dan yapılan açıklamada, oy verme süresinin saat 08.00’de başlayıp 18.00’de sona ereceği bildirildi.

5/1976 sayılı Seçim ve Halkoylaması Yasası’nın 104. maddesi uyarınca, 19 Ekim 2025 Pazar günü saat 19.00’a kadar radyo, televizyon ve her türlü yayın organı tarafından seçim ve sonuçları ile ilgili haber, tahmin ve yorum yapılmasının yasak olduğu hatırlatıldı.

Açıklamada ayrıca, seçim günü sandık alanları içerisinde veya civarında herhangi bir kişi tarafından aday ya da siyasi parti ambleminin veya işaretinin taşınmasının yasak olduğu vurgulandı.

YSK, aday veya siyasi partilerin propagandasını çağrıştıran herhangi bir renk, giysi, emtia veya maske kullanılmasının da yasak olduğunu bildirdi.

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), pazar günü yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimi öncesinde propaganda süresinin yarın saat 18.00’de sona ereceğini hatırlattı.

Kurul, yasağa uymayanlar hakkında toplatma, kapatma ve erişim engelleme dahil her türlü yasal tedbirin uygulanacağı uyarısında bulundu.

YSK’nın 17 numaralı duyurusunda, 5/1976 sayılı Seçim ve Halkoylaması Yasası’nın 65(2) ve 68(1) maddeleri uyarınca, siyasal partiler ile bağımsız adayların yürüttüğü propaganda faaliyetlerinin belirtilen tarih ve saatte biteceği belirtildi.

Duyuruda, yarın saat 18.00’den sonra propaganda ve propaganda niteliğindeki yayınların yapılmasının yasak olduğu vurgulanarak, yasağın sosyal medya ve internet ortamını da kapsadığı, haber sitelerindeki banner ve benzeri içeriklerin bu saatten itibaren kaldırılması gerektiği hatırlatıldı.

YSK açıklamasında ayrıca, Seçim ve Halkoylaması Yasası’nın 187’nci maddesine atıfta bulunularak, oy verme gününden önceki gün saat 18.00’den sonra ve oy verme gününde genel veya halka açık yerlerde seçim propagandası yapan, bu amaçla yayınlarda bulunan, seçimin düzenini bozabilecek veya oy verme serbestliğini etkileyebilecek nitelikte söz, yazı ya da başka yollarla propaganda yapan veya asılsız söylenti yayan kişilerin, altı aya kadar hapis cezasına çarptırılabileceği ifade edildi.

 

Devamını Oku

Trending

Reklam