Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Sendikaların, vergi oranlarının yükseltilmesine karşı dosyaladığı dava bugün görüşüldü… Haftaya karşı taraf dinlenecek

Published

on

Kamuda yetkili beş sendikanın, Gelir Vergisi Matrah Dilimleri ve Oranlarının Yeniden Düzenlenmesine İlişkin Yasa Gücünde Kararname’nin iptal edilmesi ve ara emri başvurusu hakkındaki dava bugün Anayasa Mahkemesi’nde görüşüldü. Davada, gelecek hafta perşembe günü saat 10.30’da karşı tarafın dinlenmesine karar verildi.

Kıbrıs Türk Hemşireler ve Ebeler Sendikası’nın (KTHES), söz konusu yasa gücünde kararname ile ilgili başvurusu da beş sendikanın başvurusuyla birlikte görüşüldü.

Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS), Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası (KTAMS), Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS), Kamu İşçileri Sendikası (KAMU-İŞ) ve Kıbrıs Türk Kamu Görevlileri Sendikası (KAMUSEN) ile Hemşireler ve Ebeler Sendikası’nın davaları birlikte görülecek.

Davanın görüşülmesinin ardından mahkemeler önünde basına açıklamalarda bulunan sendika yetkilileri, vergi oranlarıyla ilgili yasa tasarısının Meclis’te görüşülmeye başlanması durumunda genel greve gidileceği uyarısı yaptı.

-Maviş: “Maliye zenginleşirken, hepimiz fakirleşeceğiz”

KTÖS Genel Sekreteri Burak Maviş, gelirini doğru beyan edenlerin cezalandırılmaması için sendikaların sorumluluk üstlendiğini ifade ederek, gelir vergisi oranlarının artırılmaması için dosyaladıkları davanın ilk duruşmasının bugün görüşüldüğünü kaydetti. Maviş, yargıcın, gelecek hafta Perşembe günü saat 10.30’da karşı tarafın dinlenmesi yönünde görüş ortaya koyduğunu söyledi.

Hayatın pahalılaştığını, alım gücünün düştüğünü, enflasyon oranlarının tavan yaptığını, dövizin yükseldiğini ve marketlerdeki temel gıdaya ulaşımın zorlaştığını kaydeden Maviş, böyle bir dönemde çalışanlara vergi yükü getirilerek, alım gücünün yok denilecek noktada kalmasına izin vermemek için mahkemede olduklarını belirtti.

-“Asgari ücret daha belirlenmeden, belirlenmiş gibi esnaf, tüccar yapabildiği oranda zam yaptı”

En yüksek vergi oranının yüzde 37’den yüzde 40’a çıkarılma kararıyla hayatın daha da zorlaşacağını dile getiren Maviş, asgari ücret daha belirlenmeden, belirlenmiş gibi davranılması nedeniyle esnafın, tüccarın yapabildiği oranda zam yaptığını ifade etti.

“Bu koşullarda geliri elde edecek olan Maliye zenginleşirken, hepimiz fakirleşeceğiz” diyen Maviş, vatandaşı, savunmasız, korunmasız bırakmamakla ilgili kararlı olduklarını söyledi. Maviş, “Bir ayağımız mahkemede, bir ayağımız da eylemde olacak” diye konuştu.

Hükümetin karar tasarısını Meclis’e gönderdiğine işaret eden Maviş, hükümetten, vergi oranlarının aynı bırakılması ve vergi dilimleri ve muafiyetlerinin günün koşullarına göre güncellenmesi talebinde bulundu. Maviş, “Çalışanların mutluluğunu, huzurunu bozan bir hükümet istemiyoruz” dedi.

Sendikaların diyaloğa açık olduğunu kaydeden Maviş, vergi oranlarının artırılmaması koşuluyla hükümetle diğer konuları görüşmeye hazır olduklarını söyledi. Maviş, mahkemede hesaplaşmak yerine masada halkın yararına uzlaşılması temennisini dile getirdi.

Kayıt dışı ekonominin yüzde 75’lere ve gayri safi milli hasıla dikkate alındığında kayıt dışı ekonomiden devletin kasasının kaybının ise yüzde 55 oranlarına ulaştığını dile getiren Maviş, “İsyanımız bu kurdukları düzenedir” dedi.

Burak Maviş, yasa tasarısının Meclis’te görüşülmeye başlaması durumunda eylemlere ve genel grev sürecine girecekleri uyarısında bulundu.

-Bengihan: “Hukuki süreç tamamlanmadan Meclis’te bu konuda yasa tasarısı görüşülmeye başlarsa genel greve gidilecek”

KTAMS Başkanı Güven Bengihan da, söylenmesi gerekenleri söylediklerini belirterek, uzlaşı kültürüne yakın olduklarını da her platformda ifade ettiklerini kaydetti.

Hükümetin, gelir vergisi konusunda “çok kazanandan çok, az kazanandan az” mantığıyla hareket ettiğini söylediğini aktaran Bengihan, “Hükümete göre üniversite hizmet sınıfındaki bir kamu çalışanı çok kazanan sınıfına giriyor ama dünya zenginler listesine giren üniversite patronları hala teşvik muafiyetlerinden sıfır vergi ödeyebiliyor. Böyle bir adaletsizliği biz kabul edemeyiz” dedi.

Sözün bittiği yerde olduklarını dile getiren Bengihan, “uyarılarına rağmen hükümetin üç maymunu oynadığını” ileri sürdü. Hukuki süreci başlattıklarını ifade eden Bengihan, “Hukuki süreç tamamlanmadan Meclis’te bu konuda yasa tasarısı görüşülmeye başlarsa genel greve gidilecektir ve öyle bir günlük, iki günlük de değil” şeklinde konuştu.

Bunun toplumsal bir konu olduğunu ve ülkedeki tüm emekçileri ilgilendirdiğini kaydeden Bengihan, hükümeti sağduyuya davet ederek, “Olacaklardan sorumlu değiliz… İsterlerse denesinler Meclis’e getirip, görüşmeye başlasınlar, hodri meydan” dedi.

-Gökçebel: “Zenginlerle, köleler yaratılma düzenine doğru gidiliyor”

KTOEÖS Genel Sekreteri Tahir Gökçebel de, “vergi dilimlerinin yüzde 40’a çıkarılması kararının temelde orta sınıfı ortadan kaldırma hamlesi olduğunu” savunarak, “Zenginlerle, köleler yaratılma düzenine doğru gidiliyor” dedi.

“Yüzde 5 zengin kesiminin geliri artarken, fakirlerden, bordro mahkûmlarından daha çok vergi toplanmasının hedeflendiğini” ileri süren Gökçebel, toplanan vergilerin, kamusal hizmetlere aktarılmadığı eleştirisinde bulundu. Tahir Gökçebel, “bütün hamlelerin yüzde 5 zenginler için olduğunu” kaydetti.

Hükümetin 6 Şubat depreminden sonra okullar ve hastanelerin güçlendirilmesine yönelik halktan vergi topladığını ifade eden Gökçebel, “Bir tane okul güçlendirildi mi? Hayır” şeklinde konuştu.

Çalışanların, yüzde 37 vergi dilimine de girmemesi gerektiğini belirten Tahir Gökçebel, iki asgari ücret alan geçinemezken, bir asgari ücretten bile vergi alındığı eleştirisinde bulundu. Gökçebel, “Bunu seyredeceğimiz sanılıyorsa yanılıyorlar” dedi.

-Özgöçmen: “Konuşmak değil, icraat önemli”

Kıbrıs Türk Hemşireler ve Ebeler Sendikası Başkanı İbrahim Özgöçmen de, “hükümetin, kendi halkını ve insanlarını fakirleştirmek için elinden geleni yapmaya çalıştığını” ileri sürerek, “Daha doğrusu devletin gücünü, kendi gücüymüş gibi zanneden bir oluşum vardır karşımızda” şeklinde konuştu.

“Bugün burada vardırlar, yarın yokturlar ama halk bu devleti ayakta tutmak için her daim burada olmaya devam edecektir” diyen Özgöçmen, uzlaşı kültürüyle büyüdüklerini, her zaman masada uzlaşmaya hazır olduklarını ancak sürekli mahkeme salonlarına gelmeye mahkum bırakıldıklarını söyledi.

“Keşke halkı fakirleştirmek için değil zenginleştirmek için adım atsalar” diye konuşan Özgöçmen, konuşmanın değil icraatın önemli olduğunu kaydetti. Özgöçmen, masada uzlaşı yoluna gidilmezse sokakta ve hayatta nelerin olabileceğini göstereceklerini ifade etti. Özgöçmen, “Sadece kamuda çalışanlar değil asgari ücretle çalışanlar için de buradayız… Önce vergilerini bağışladıkları kişilere gitsinler, halktan uzak dursunlar” dedi.

TAK

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Cumhurbaṣkanlığı:“Colin Stewart’ın açıklamaları mandasıyla uyumlu değildir”

Published

on

By

Cumhurbaşkanlığı Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres’in Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın son açıklamaları hakkında açıklama yaptı.

Cumhurbaşkanlığı açıklaması şu şekilde:

“Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın António Guterres’e ve BM misyonuna duyduğumuz kurumsal saygı tamdır. Ancak Genel Sekreter’in Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın son açıklamaları, BM’nin taraflara eşit mesafede durma sorumluluğu açısından ciddi sorunlar içermektedir.

Colin Stewart’ın görev süresi 9 Ağustos itibarıyla fiilen sona erecektir. Kıbrıs Türk Tarafı kendisini, görev süresi boyunca taraflar arasında güveni artırma sorumluluğunu yerine getirmekte yetersiz kalan, bazı kritik konularda tarafsızlık algısını zedeleyen ve özellikle halkımızın haklı insani taleplerine gereken duyarlılığı göstermeyen bir görevli olarak anımsayacaktır.

Kıbrıs Türk Tarafı, çözüm iradesini defalarca ve açık biçimde ortaya koymuştur. Bu vizyon, Kıbrıs’taki iki ayrı halk, iki ayrı demokrasi ve iki ayrı Devlet gerçeğinden hareketle şekillenmiştir. Kıbrıs’ta kalıcı ve adil bir çözüm ancak mevcut gerçekliğin esas alınmasıyla mümkündür.

Colin Stewart’ın, Kıbrıs Türk halkının iradesini ve özden gelen hakları olan egemen eşitlik ve eşit uluslarası statüye dayalı çözüm vizyonunu “ciddiye alınmayan” bir öneri gibi nitelendirmesi, BM misyonunun tarafsızlığıyla bağdaşmamaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımız Halkımız adına bu çözüm çerçevesini sadece savunmakla kalmamış, uluslararası muhataplarına da en üst seviyelerde defalarca iletmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu vizyona verdiği tam destek de, halkımızın meşru ve çağdaş taleplerinin arkasında duran bir dayanışma örneğidir.

Kıbrıs Türk Halkının yalnızca Türkiye ile ticaret yapabildiği gerekçesiyle dışa bağımlı olduğu yönündeki değerlendirmeler, tarihi ve hukuki bağlamı göz ardı eden yaklaşımlardır. Bu halk, doğrudan ticaret hakkı da dahil olmak üzere temel haklarını kullanmasının engellendiği haksız ve hukuksuz bir izolasyon altında yaşamaktadır. Bu izolasyon, yalnızca ekonomik zorluklar yaratmakla kalmamakta, aynı zamanda Kıbrıs Türk Halkının temel insan haklarından mahrum bırakılmasına sebep olmaktadır. Uluslararası toplum bu eşitsizliğin sürmesine seyirci kalmak yerine, eğer çözüm sürecine katkı sunmak istiyorsa, bu haksız zulmün sona ermesini sağlamalıdır.

Colin Stewart, halkımızın yıllardır dile getirdiği insani bir talep olan Yiğitler–Pile yolunu Rum tarafına toprak kazandırma çabasına dönüştürerek süreci tıkayan kişi olarak hatırlanacaktır. Bu yaklaşım, BM misyonuna duyulan güveni zedelemiş ve samimi bir kolaylaştırıcılık beklentisini boşa çıkarmıştır.

Colin Stewart ayrıca, geçiş kapılarının neden açılamadığını açıklamak yerine asıl sorumluyu gizlemiş ve kamuoyunu yanıltmıştır. Kıbrıs Türk tarafı uzun süredir Haspolat Kapısı’nın araçlı geçişe uygun şekilde açılmasını ve Akıncılar–Limya hattında araçlı geçişe hizmet edecek Akıncılar Kapısı’nın açılmasını yapıcı ve resmi düzeyde önermiştir. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, bu önerilerin pozitif ve yapıcı bir anlayışla gündeme getirildiğini açıklamış, Rum tarafının ise Kiracıköy ve Erenköy üzerinden KKTC topraklarını transit geçiş güzergahına dönüştürme talebini güvenlik ve egemenlik gerekçeleriyle reddettiklerini kamuoyuna duyurmuştur. Rum tarafı buna rağmen kabul edilmesi mümkün olmayan bu taleplerinde ısrar etmeye devam etmiştir.

Kıbrıs Türk halkı için Anavatan Türkiye garantörlük görevinden çok daha fazlasını ifade eder. Türkiye, halkımızın güvenliği, varlığı ve geleceğiyle doğrudan bağlı olan tarihsel bir dayanışma odağıdır. Aramızdaki bağlar yalnızca diplomatik sorumluluklardan ibaret değildir. Türkiye’yle KKTC arasında ortak mücadeleye, kültürel yakınlığa ve karşılıklı güvene dayanan köklü bir ilişki söz konusudur. Türkiye’nin desteği, Kıbrıs Türk halkının iradesini uluslararası alanda kararlılıkla savunabilmesinin en güçlü temellerinden biridir. Bu çok boyutlu ilişkinin “korku” üzerinden tarif edilmesi, gerçekleri saptırmak anlamı taşır, aynı zamanda çözüm ortamını zayıflatan sorumsuz bir yaklaşımı da yansıtır.

Kıbrıs Türk Tarafı, seçim süreçlerinde de geleneksel olarak yapıcı tutumunu sürdürmüştür. Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar, halkının haklarını savunan, ilkeli ve net bir liderlik anlayışı sergilemektedir. Bu doğrultuda, temel haklara aykırı herhangi bir adıma onay vermemiş, halkının geleceğini geçici siyasi hesaplara teslim etmemiştir.

Kıbrıs Türk Halkı mevcut statükoyu bir tercih olarak benimsememektedir. Halkımızın egemenliği, güvenliği ve onurlu geleceği için verdiği mücadele görmezden gelinemez. BM’nin sorumluluğu taraflardan birini dışlamak değil, her iki tarafın eşitlik temelinde uzlaşı zemini oluşturmasına katkı sağlamaktır.

Kıbrıs Türk tarafı, Mart ve Temmuz 2025’te gerçekleştirilen gayriresmi zirvelere iyi niyetle katılmıştır. Sürecin ilerleyebilmesi için her iki tarafın egemen eşitliğe ve eşit uluslararası statüye sahip aktörler olarak bu süreçte yer alması gerektiği bir kez daha vurgulamıştır. Bu temel yaklaşımı kabul etmeyen hiçbir girişimin başarı şansı olamaz.

BM’nin temel işlevi, Kıbrıs Türk halkına ne yapması gerektiğini dayatmak değildir. Asıl sorumluluk, iki tarafın iradesine saygı gösteren ve çözüm için gerekli koşulları oluşturan bir tutum benimsemektir. Bu niteliği taşımayan herhangi bir temsilcinin BM çatısı altında güven ortamı yaratması mümkün olamaz. Colin Stewart’ın görev süresi, bu açıdan kapsamlı bir değerlendirme yapılmasını gerektirmektedir.

Kıbrıs Türk Halkı, haklarına, iradesine ve varlığına sahip çıkmayı sürdürecektir. Bu duruş, geçici gelişmelerin sonucu olarak ortaya çıkmamıştır. Kararlı bir Halkın tarihsel birikimi ve meşru mücadelesiyle şekillenmiştir. Bu çerçevede ifade edilen tüm değerlendirmeler, görev süresi tamamlanmakta olan temsilcinin ardından görevi üstlenmesi beklenen yeni özel temsilci için de yol gösterici nitelik taşımaktadır. BM misyonunun bu kararlılığa saygı göstermesi, sürecin ciddiyetine katkı sunması açısından önemlidir.”

Devamını Oku

Kıbrıs

“Colin Stewart’ın açıklamaları mandasıyla uyumlu değildir”

Published

on

By

Cumhurbaşkanlığı Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres’in Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın son açıklamaları hakkında açıklama yaptı.

Cumhurbaşkanlığı açıklaması şu şekilde:

“Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın António Guterres’e ve BM misyonuna duyduğumuz kurumsal saygı tamdır. Ancak Genel Sekreter’in Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın son açıklamaları, BM’nin taraflara eşit mesafede durma sorumluluğu açısından ciddi sorunlar içermektedir.

Colin Stewart’ın görev süresi 9 Ağustos itibarıyla fiilen sona erecektir. Kıbrıs Türk Tarafı kendisini, görev süresi boyunca taraflar arasında güveni artırma sorumluluğunu yerine getirmekte yetersiz kalan, bazı kritik konularda tarafsızlık algısını zedeleyen ve özellikle halkımızın haklı insani taleplerine gereken duyarlılığı göstermeyen bir görevli olarak anımsayacaktır.

Kıbrıs Türk Tarafı, çözüm iradesini defalarca ve açık biçimde ortaya koymuştur. Bu vizyon, Kıbrıs’taki iki ayrı halk, iki ayrı demokrasi ve iki ayrı Devlet gerçeğinden hareketle şekillenmiştir. Kıbrıs’ta kalıcı ve adil bir çözüm ancak mevcut gerçekliğin esas alınmasıyla mümkündür.

Colin Stewart’ın, Kıbrıs Türk halkının iradesini ve özden gelen hakları olan egemen eşitlik ve eşit uluslarası statüye dayalı çözüm vizyonunu “ciddiye alınmayan” bir öneri gibi nitelendirmesi, BM misyonunun tarafsızlığıyla bağdaşmamaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımız Halkımız adına bu çözüm çerçevesini sadece savunmakla kalmamış, uluslararası muhataplarına da en üst seviyelerde defalarca iletmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu vizyona verdiği tam destek de, halkımızın meşru ve çağdaş taleplerinin arkasında duran bir dayanışma örneğidir.

Kıbrıs Türk Halkının yalnızca Türkiye ile ticaret yapabildiği gerekçesiyle dışa bağımlı olduğu yönündeki değerlendirmeler, tarihi ve hukuki bağlamı göz ardı eden yaklaşımlardır. Bu halk, doğrudan ticaret hakkı da dahil olmak üzere temel haklarını kullanmasının engellendiği haksız ve hukuksuz bir izolasyon altında yaşamaktadır. Bu izolasyon, yalnızca ekonomik zorluklar yaratmakla kalmamakta, aynı zamanda Kıbrıs Türk Halkının temel insan haklarından mahrum bırakılmasına sebep olmaktadır. Uluslararası toplum bu eşitsizliğin sürmesine seyirci kalmak yerine, eğer çözüm sürecine katkı sunmak istiyorsa, bu haksız zulmün sona ermesini sağlamalıdır.

Colin Stewart, halkımızın yıllardır dile getirdiği insani bir talep olan Yiğitler–Pile yolunu Rum tarafına toprak kazandırma çabasına dönüştürerek süreci tıkayan kişi olarak hatırlanacaktır. Bu yaklaşım, BM misyonuna duyulan güveni zedelemiş ve samimi bir kolaylaştırıcılık beklentisini boşa çıkarmıştır.

Colin Stewart ayrıca, geçiş kapılarının neden açılamadığını açıklamak yerine asıl sorumluyu gizlemiş ve kamuoyunu yanıltmıştır. Kıbrıs Türk tarafı uzun süredir Haspolat Kapısı’nın araçlı geçişe uygun şekilde açılmasını ve Akıncılar–Limya hattında araçlı geçişe hizmet edecek Akıncılar Kapısı’nın açılmasını yapıcı ve resmi düzeyde önermiştir. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, bu önerilerin pozitif ve yapıcı bir anlayışla gündeme getirildiğini açıklamış, Rum tarafının ise Kiracıköy ve Erenköy üzerinden KKTC topraklarını transit geçiş güzergahına dönüştürme talebini güvenlik ve egemenlik gerekçeleriyle reddettiklerini kamuoyuna duyurmuştur. Rum tarafı buna rağmen kabul edilmesi mümkün olmayan bu taleplerinde ısrar etmeye devam etmiştir.

Kıbrıs Türk halkı için Anavatan Türkiye garantörlük görevinden çok daha fazlasını ifade eder. Türkiye, halkımızın güvenliği, varlığı ve geleceğiyle doğrudan bağlı olan tarihsel bir dayanışma odağıdır. Aramızdaki bağlar yalnızca diplomatik sorumluluklardan ibaret değildir. Türkiye’yle KKTC arasında ortak mücadeleye, kültürel yakınlığa ve karşılıklı güvene dayanan köklü bir ilişki söz konusudur. Türkiye’nin desteği, Kıbrıs Türk halkının iradesini uluslararası alanda kararlılıkla savunabilmesinin en güçlü temellerinden biridir. Bu çok boyutlu ilişkinin “korku” üzerinden tarif edilmesi, gerçekleri saptırmak anlamı taşır, aynı zamanda çözüm ortamını zayıflatan sorumsuz bir yaklaşımı da yansıtır.

Kıbrıs Türk Tarafı, seçim süreçlerinde de geleneksel olarak yapıcı tutumunu sürdürmüştür. Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar, halkının haklarını savunan, ilkeli ve net bir liderlik anlayışı sergilemektedir. Bu doğrultuda, temel haklara aykırı herhangi bir adıma onay vermemiş, halkının geleceğini geçici siyasi hesaplara teslim etmemiştir.

Kıbrıs Türk Halkı mevcut statükoyu bir tercih olarak benimsememektedir. Halkımızın egemenliği, güvenliği ve onurlu geleceği için verdiği mücadele görmezden gelinemez. BM’nin sorumluluğu taraflardan birini dışlamak değil, her iki tarafın eşitlik temelinde uzlaşı zemini oluşturmasına katkı sağlamaktır.

Kıbrıs Türk tarafı, Mart ve Temmuz 2025’te gerçekleştirilen gayriresmi zirvelere iyi niyetle katılmıştır. Sürecin ilerleyebilmesi için her iki tarafın egemen eşitliğe ve eşit uluslararası statüye sahip aktörler olarak bu süreçte yer alması gerektiği bir kez daha vurgulamıştır. Bu temel yaklaşımı kabul etmeyen hiçbir girişimin başarı şansı olamaz.

BM’nin temel işlevi, Kıbrıs Türk halkına ne yapması gerektiğini dayatmak değildir. Asıl sorumluluk, iki tarafın iradesine saygı gösteren ve çözüm için gerekli koşulları oluşturan bir tutum benimsemektir. Bu niteliği taşımayan herhangi bir temsilcinin BM çatısı altında güven ortamı yaratması mümkün olamaz. Colin Stewart’ın görev süresi, bu açıdan kapsamlı bir değerlendirme yapılmasını gerektirmektedir.

Kıbrıs Türk Halkı, haklarına, iradesine ve varlığına sahip çıkmayı sürdürecektir. Bu duruş, geçici gelişmelerin sonucu olarak ortaya çıkmamıştır. Kararlı bir Halkın tarihsel birikimi ve meşru mücadelesiyle şekillenmiştir. Bu çerçevede ifade edilen tüm değerlendirmeler, görev süresi tamamlanmakta olan temsilcinin ardından görevi üstlenmesi beklenen yeni özel temsilci için de yol gösterici nitelik taşımaktadır. BM misyonunun bu kararlılığa saygı göstermesi, sürecin ciddiyetine katkı sunması açısından önemlidir.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Ataoğlu:Hristodulidis’in sözleri barışa değil, gerilime hizmet ediyor

Published

on

By

Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı, Demokrat Parti Genel Başkanı Fikri Ataoğlu, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’in KKTC yargısına yönelik açıklamalarına tepki gösterdi.

Ataoğlu yaptığı yazılı açıklamada, Hristodulidis’in “korsanca”, “faşist” ve “yasa dışı” gibi ifadeler kullanarak yaptığı açıklamaların kabul edilemez olduğunu belirtti.

Bu söylemlerin, Rum liderliğinin çözümden uzak ve provokatif tutumunun yeni bir göstergesi olduğunu vurgulayan Ataoğlu, KKTC yargısının bağımsız ve hukukun üstünlüğü temelinde karar aldığını kaydetti.

Hristodulidis’in süreci çarpıtarak kamuoyunu yanıltmaya çalıştığını da ifade eden Ataoğlu, bu yaklaşımın barışa ve toplumlar arası güvene zarar verdiğini, Rum tarafının yargı kararlarını itibarsızlaştırma çabasının halkın güvenliğini tehdit eden bir saygısızlık olduğunu dile getirdi.

Kıbrıs Türk tarafının her zaman hukuk zemininde hareket ettiğini belirten Ataoğlu, Rum liderliğinin, tutarsız davrandığı gibi tehdit dili de kullandığını ifade etti.

Barışın tehdit diliyle değil, karşılıklı saygı ve eşitlikle mümkün olduğunu vurgulayan Ataoğlu, Rum tarafını sağduyuya ve yapıcı adımlarla ilerlemeye davet etti.

Devamını Oku

Trending

Reklam