Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Sevecen, Dayanıklı ve Soğukkanlı: Sister Firdevs

Published

on

“Sister Firdevs” olarak da bilinen Hemşire Firdevs İslamoğlu, hemşire olmak isteyenlerin taşıması gereken özelliklerin tümüne sahip… İnsanlara yardım etmekten hoşlanan, sorumluluk duygusu yüksek, çabuk ve doğru karar verebilen, sevecen, dayanıklı, soğukkanlı…

90 yaşında olan Firdevs İslamoğlu, adı “vicdan” ile özdeşleşmiş hemşirelik mesleği süresince, Cikko Manastırı’nda tutulan yüzlerce Kıbrıslı Türk esir ile İngiliz Ağrotur Üsleri’ne kaçırılan Baf Sancaktarı’nın geri alınması ve esir düşen Yunan subayının eşi ile bebeğinin bakım ve güvenliğinin sağlanması gibi tehlikeli görevler de üstlendi.

Adını herkes bilmese de, ülkenin belki de en güçlü ve cesur kadın simalarından olan Firdevs İslamoğlu, 7 Nisan 1932, Vadili doğumlu… İmam Hafız Mehmet İsmail’in 6 çocuğundan biri. Liseyi Lefkoşa’da Viktorya Kız Lisesi’nde yatılı okudu.

Lisedeyken hastalanan arkadaşlarına olan ilgi ve nezaketini fark eden İngiliz öğretmeni Mrs. Stone’un rehberliği ile yolunu çizen İslamoğlu, İngiliz Elçiliği Bursu ile İngiltere’de Queen Mary’s Hastanesi’nde aldığı hemşire ve ebelik eğitimi ile adanın ilk eğitimli hemşirelerinden biri; Dünya Sağlık Örgütü bursu ile Avusturalya’da Sydney Üniversitesi’nde aldığı ebelik eğitmenliği eğitimi ile ise adanın ilk Kıbrıslı Türk hemşire eğitmeni oldu.

42 yıllık meslek hayatında binlerce kişinin hayatına dokunan ve yüzlerce hemşire yetiştiren Firdevs İslamoğlu, yaşadıklarını Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) muhabirine anlattı.

“ÇOK İYİ HEMŞİRE OLURSUN”

Firdevs İslamoğlu, hemşireliğe adım atışını şu sözlerle anlattı:

“İlkokuldan sonra Viktorya Kız Lisesi’nde okudum. Mezun olduktan sonra okul müdüresi Mrs. Stone beni hemşire olmam için teşvik etti. Çünkü ben okulda kimin karnı ağrısa, kimin sancısı olsa çay yapar, sıcak su lastiği doldurur verirdim. Mrs. Stone fark etti ve bana ‘Sen çok iyi hemşire olursun’ derdi.

Mezun olunca aldı beni götürdü Türkan Hanım’a (Aziz). Türkan Hanım o zaman başhemşireydi. Hastanede talebe olarak başladım 1951 yılında. Sömürge idaresi olduğu için hep İngiliz hemşireler vardı. Bir iki tane Türk hemşire vardı. Türkan Hanım bunu fark ettiği için İngiliz Elçiliği’ne başvurdu ve İngiltere’de burs almamı sağladı. O dönem 2 Rum ve ben İngiltere’de hemşirelik eğitimi için burs almıştık. Orada, Queen Mary’s Hastanesi’ne yerleştik.”

HEMŞİRE, EBE, HEMŞİRE EĞİTMENİ, HASTANE İDARECİSİ, BAŞHEMŞİRE, ŞUBE AMİRİ…

“Queen Mary’s Hastanesi’nde 3 yıllık hemşirelik eğitimini tamamladım. Yapılan sınavlarda başarılı oldum ve ‘state nurse’ (devlet hemşiresi) olarak kaydımı yaptırdım” diyen Firdevs İslamoğlu, daha sonra, 1956’da bir yıllık ebelik eğitimi aldığını aktardı. Firdevs İslamoğlu, “İki kısımdan oluşan bu eğitimin ilk 6 ayını Lambeth Hastanesi’nde, ikinci 6 ayını ise Hillingdon Hastanesi’nde tamamladım ve ebe oldum. Eğitimimi tamamlayınca Kıbrıs’a döndüm ve Lefkoşa Genel Hastanesi’nde göreve başladım.” dedi.

Lefkoşa Genel Hastanesi’nde çalıştığı esnada Dünya Sağlık Örgütü’nden de burs alan İslamoğlu, bu bursla Avusturalya’da Sydney Üniversitesi’nde ebelik eğitmenliği eğitimi aldı ve adanın ilk Kıbrıslı Türk hemşire eğitmeni sıfatını kazandı. İslamoğlu ayrıca, 1980’li yıllarda İngiltere’den aldığı bir başka bursla İngiltere’de “Hastane İdareciliği” eğitimi de aldı.

Lefkoşa Genel Hastanesi’nde Başhemşire Türkan Aziz ile bir süre çalışan Firdevs İslamoğlu, Türkan Aziz Emekli olunca başhemşirelik görevine atandı. 1990’da Sağlık Bakanlığı’nda Şube Amiri olarak atanan ve 1992’de ise emekli olan İslamoğlu, “Emekli olana kadar severek çalıştım ve topluma yaptığım hizmetlerden huzurluyum” diye konuştu.

Meslek hayatı boyunca çok sayıda hemşire de yetiştiren İslamoğlu, Diş Doktoru Adnan Bey’in evindeki bir odayı okul olarak kullandıklarını ve zaman zaman bazı doktorların da oraya gelerek ders verdiğini anlattı.

CİKKO’DAKİ ESİR TÜRKLER

Özellikle 1963 – 1974 yılları arasında unutulmaz olaylar yaşayan İslamoğlu,1963 yılında Kanlı Noel olaylarında esir alınan 504 Kıbrıslı Türk’ü, iki yönetimin vardığı anlaşma sonucunda Cikko Manastırı’ndan teslim alma anısını şöyle anlattı:

“Hadiselerden, Küçükkaymaklı ve Kumsal’dan esir alınan 504 kişi Papaz’ın Cikko’sundaydı. İngiliz Elçiliği götürmüştü bizi. Ben üniforma ile gittim. Hamdi Atalay (hakim) da sivildi. ‘Kimseyle konuşmayacaksın’ demişlerdi. İki tane köpek getirdiler koruma olarak. Beni koklattılar, o köpekler hâlâ aklımda. Aldık kendilerini geldik Türk tarafına… Bütün halk bekler. İnsanlar birbirlerine kavuştular. Ağlamalar sızlamalar, sorma…”

“CENGİZ TOPEL’E ÇOK ÜZÜLMÜŞTÜM”

Türk Pilot yüzbaşı Cengiz Topel’in naaşının hastaneye getirilişine de tanık olan Firdevs İslamoğlu, bu olayı da unutamadığını söyledi. 1964’te Türk Hava Kuvvetleri’nin Kıbrıs’ta gerçekleştirdiği uyarı uçuşunda, uçağı Rum uçaksavarlar tarafından vurulunca paraşütle atlayan ancak Rumlara esir düşen ve öldürülen Cengiz Topel’in naaşı, Türk yetkililerin ısrarlı talebi sonucunda iade edilmişti.

İslamoğlu, Topel’in naaşının Lefkoşa Genel Hastanesi’ne getirilişi ile ilgili “Ona çok üzülmüştüm… O düştü, düştükten sonra öldürüldü. Morga getirildiğinde bütün göğsündeki adaleler çıkmıştı. Çok üzülmüştüm, çok yakışıklı bir çocuktu” dedi.

“ESİR YUNAN ALBAYININ EŞİ VE ÇOCUĞUNA BAKTIM… AĞLARDI BİÇARE”

Türkler tarafından esir alınan bir Yunan albayının eşi ve çocuğunun bakım ve güvenliğini sağlama görevi de üstlenen İslamoğlu, genç kadın ile bebeğinin bir hafta süresince hastanenin özel odasında kilitli tutulduğunu ve anahtarın kendisine verildiğini anlattı.

Çok korkan Yunan kadını teselli etmeye çalıştığını belirten Firdevs İslamoğlu, şöyle konuştu:

“Ağlardı biçare… Yunan Albay esir düştü. Hastanede özel odada, eşi ile bebeğine epeyi baktım. Genç bir kadındı bebeği ile beraber. Bebeğini emziriyordu. Bir hafta kaldılar. Yemesini içmesini sağlıyorduk, istediklerini tedarik ediyorduk.

Çok iyi bir insandı… Korkuyordu, ‘Korkma, bana bir şey olmadan sana da olmaz’ dedim. Sonra anlaşma olunca bizimkiler bu tarafa geldi, komutan da aldı karısını…”

“BAF SANCAKTARINI SESSİZ SEDASIZ ALDIK, GETİRDİK”

Baf Sancaktarı’nın 1974’te helikopterle İngiliz üslerinden kaçırılmasına eşlik eden Firdevs İslamoğlu, Baf’tan Ağrotur Üslerine kaçırılan Sancaktarı “sessiz sedasız” alışını şöyle anlattı:

“Hadiseler başladığında Baf Hastanesi yoğun çatışmaların içindeymiş. Doktor Halim Hocaoğlu ile eşi Cemaliye Hocaoğlu, Baf Sancaktarını arabaya sakladılar ve kimseye göstermeden İngiliz Ağrotur Üssü’ne götürdüler. Ağrotur’dan haber verildi. Helikopter kiraladılar. Başhekim Nejdet Ünel beni koydu, gittik Ağrotur’a. Baktım, Sancaktar havaalanında yatır. Aldık, koyduk helikoptere getirdik.”

“KORKMAZDIM…”

Lefkoşa Genel Hastanesi’nde nişancıların menziline yakalanmadan yaralılardan kan alma görevini de başarı ile tamamlayan İslamoğlu, korku duymadığını söyledi.

“Lefkoşa Genel Hastanesi’nde çalışırken, hastaneye yaralılar gelmişti. Kan almaya gönderdiler beni aşağı ama merdivenlerin orta yerinden inmeyim dediler. Çünkü Rum nişancılar vardı ve nişan almışlardı. Kenarlardan indim, orta yerden inseydim vurulabilirdim” diyen İslamoğlu, “Hiç korkmadınız mı?” sorusuna ise “Tehlikeliydi ama korkmazdım” yanıtını verdi.

MAHMUT İSLAMOĞLU: “DOĞURTTUĞU RUM KIZI SORA SORA BİZİ BULDU”

Röportajımız sırasında, Firdevs İslamoğlu’nun eşi, emekli öğretmen, araştırmacı, şair Mahmut İslamoğlu da Firdevs İslamoğlu ile ilgili aklında yer edinen bir hikayeyi bizlerle paylaştı:

“Firdevs İslamoğlu’nun doğurttuğu bir Rum kadının bugün öğretim görevlisi olan kızının, sora sora kendilerini bulduğunu anlatan Mahmut İslamoğlu, “Rum kızı bu eve geldi. Sarıldı, kucaklaştı ebesi Firdevs’le…” dedi.

“HEMŞİRELİK, KARŞILIKLI İNSAN İLİŞKİLERİNE DAYALI BİR MESLEKTİR”

Bugünlerde hemşirelik mesleğinin kendi dönemlerinde çok daha farklı icra edildiğini söyleyen Firdevs İslamoğlu, bu mesleğin insanın içinden gelmesi gerektiğini vurguladı.

İslamoğlu, şunları kaydetti:

“Bizim dönemimizde hemşire, hastanın bütün ihtiyacını karşılardı. Yatağı, banyosu, her şeyi yapılırdı. Şimdiki hemşirelerin bazılarında o duygu yoktur. Hastalara gerekli ilgiyi göstermiyorlar… İnsanın içinden gelmesi lazım…

Hemşire olmak isteyen kişilere sağlıklı, genel yeteneğe sahip, insanlara yardım etmekten hoşlanan, sorumluluk duygusu yüksek, çabuk ve doğru karar verebilen, sevecen, dayanıklı, soğukkanlı olmalarını tavsiye ederim.

Hemşire, hastalıktan koruma yolları konusunda bilgilendiren, beden ve ruh sağlığının bozulması halinde hekim tarafından verilen tedaviyi uygulayan, hasta bakımını planlayan ve uygulayan denetleyici kişi olarak tanımlanır. Hemşirelik karşılıklı insan ilişkilerine dayalı bir meslektir.”

TAK/BRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

43 derece dolaylarında seyreden yüksek hava sıcaklığı çarşambaya kadar sürecek

Published

on

By

Kıbrıs’ta bugün hava sıcaklığının iç kesimlerde 43, dağlık bölgelerde ise 34 dereceye ulaşması bekleniyor. Sıcakların Çarşamba gününe kadar devam etmesi öngörülüyor.

11.00-17.00 saatleri arasında turuncu hava durumu uyarısında bulunan Güney Kıbrıs Meteoroloji Dairesi, mevsimsel alçak basınç ve sıcak hava kütlesinin etkisiyle bölge genelinde olağanüstü yüksek sıcaklıklar yaşandığına dikkati çekti.

“Sigmalive.com” sitesinde yer alan habere göre, sıcaklıklar iç kesimlerde yaklaşık 43 dereceye; güney, doğu ve kuzey kıyılarında yaklaşık 37 dereceye, batı kıyılarında ve yüksek dağlık bölgelerde ise yaklaşık 34 dereceye ulaşacak. Adanın doğu yarısında rüzgarlar sabah saatlerinde kuzeydoğudan güneydoğuya doğru, diğer bölgelerde ise güneybatıdan kuzeybatıya doğru esecek.

Pazartesiden Çarşambaya kadar hava çoğunlukla açık, ancak özellikle sıcak olmaya devam edecek. Çarşamba gününe kadar sıcaklıklarda önemli bir değişiklik beklenmiyor, mevsim normallerinin oldukça üzerinde seyredecek.

Devamını Oku

Dünya

Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev, Beyaz Saray’daki 3’lü zirveyi değerlendirdi

Published

on

By

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Beyaz Saray’da paraflanan barış anlaşmasının bölgeye barış getireceğini belirterek, “Ama Ermenistan’ın yapması gerekenler var. Ermenistan anayasasında Azerbaycan’a karşı toprak iddiaları nedeniyle bugün barış anlaşması imzalanmadı. Ermenistan anayasası değiştirildiğinde anlaşma istenilen zaman imzalanabilir.” dedi.

Aliyev, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, ABD Başkanı Donald Trump’ın ev sahipliğinde Beyaz Saray’da gerçekleşen 3’lü zirvenin ardından Azerbaycan basınına açıklamalarda bulundu.

2. Karabağ Savaşı sonrasında Ermenistan’a barış önerisinde bulunduklarını ve müzakerelerin başladığını bildiren Aliyev, anlaşma metni üzerine mutabakat sağlandığını belirtti.

Aliyev, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki mutabakatı “Güney Kafkasya için tarihi olay” şeklinde nitelendirerek, “Bugün Beyaz Saray’da paraflanan barış anlaşması bölgeye barış getirecektir ama Ermenistan’ın yapması gerekenler var. Ermenistan anayasasında Azerbaycan’a karşı toprak iddiaları nedeniyle bugün barış anlaşması imzalanmadı. Ermenistan anayasası değiştirildiğinde anlaşma istenilen zaman imzalanabilir.” diye konuştu.

Anlaşma metninin ABD Başkanının tanıklığı ile paraflanmasının önemini vurgulayan Aliyev, “Ermenistan tarafı, anayasadan Azerbaycan’a yönelik toprak iddialarının çıkarılacağını beyan ediyor. Aksi takdirde, bu her şeyden önce ABD’ye saygısızlık olacaktır. Anayasalarını ne zaman değiştirecekleri kendi iç işleridir. Buna karışamayız. Ancak ne kadar erken olursa o kadar iyi olur. Çünkü bence zaman kaybetmeye gerek yok. Madem ki Azerbaycan ve Ermenistan barış anlaşmasını parafladı, resmi şekilde imzalamaları da uzun sürmemeli.” dedi.

Aliyev, Azerbaycan’ın ana karası ile Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasında Ermenistan üzerinden ulaşım bağlantısının sağlanması yönünde elde edilen mutabakata da değinerek, “Azerbaycan’dan Azerbaycan’a (Nahçıvan) engelsiz bağlantı sağlanmalıdır. Demiryolunun yanı sıra buradan enerji hatları ve fiber optik hatlar da geçecektir. Yine diğer enerji altyapıları konusunda da ciddi şekilde düşünüyoruz. Azerbaycan’ın ve Hazar kıyısındaki komşularının enerji kaynaklarını buradan sevk etmek mümkün olacaktır.” bilgisini paylaştı.

Devamını Oku

Dünya

İspanya’da Kurtuba Cami-Katedrali’nde çıkan yangın söndürüldü

Published

on

By

İspanya’nın güneyindeki Endülüs bölgesinde bulunan tarihi Kurtuba Cami-Katedrali’nde çıkan yangın söndürüldü.

İspanyol basınına açıklama yapan Kurtuba Cami-Katedrali, Katedral Bölümü Sözcüsü Juan Jose Jimenez, dün yerel saatle 21.15’te çıkan yangının söndürüldüğünü bildirdi.

Jimenez, yangının Kurtuba Cami-Katedralinin doğusunda 16. ve 17. yüzyıllardan kalma şapellerle dolu olan bölümde, rutin olarak kullanılan temizlik makinesi ve sandalyelerin bulunduğu “Almanzor” adlı kısımda çıktığını söyledi.

Yangının çıkış nedeninin henüz bilinmediğini aktaran Jimenez, alevlerin çıkar çıkmaz tarihi Cami-Katedralin koruma planı kapsamında hemen üç itfaiye ekibinin müdahale ettiğini, kısa sürede bunun beşe çıkarıldığını aktardı.

Diğer yandan Kurtuba yerel yönetim yetkilileri, cami-katedralin içinde çıkan yangına, çevredekilerin uyarısı sonucu itfaiyenin müdahale ettiği belirtti.

Yangının çıkış nedeninin henüz belirlenemediği, söndürme çalışmalarına 5 itfaiye aracı ve 1 vincin katıldığı ifade edildi.

İspanya devlet televizyonu RTVE, yangının çıkış sebebiyle ilgili ilk hipotezin, temizlik makinelerinin şarjı ile bağlantılı, elektrikteki kısa devre olduğunun tahmin edildiğini aktardı.

-“Bir felaketten söz edemeyiz”

Diğer yandan Kurtuba Cami-Katedralini ziyaret eden Kurtuba Belediye Başkanı Jose Maria Bellido, “Bir felaketten söz edemeyiz. Zarar olacaktır ve Dünya Mirası bir yapı olması dolayısıyla bu korkunçtur. Ancak yapı sağlam.” dedi.

Kurtuba Cami-Katedralinde inşasından bu yana üçüncü kez yangın çıktı.

Tarihi ibadet yerinde ilk 29 Mayıs 1910’da elektrik hatlarında, son olarak da 5 Temmuz 2001’de aşırı sıcaklardan arşiv bölümünde yangınlar çıkmıştı.

-Kurtuba Cami-Katedrali

Endülüs dini mimarisinin en tanınmış ve en büyük binası olan Kurtuba Ulu Camisi’nin yapımına 786’da Birinci Abdurrahman zamanında başlanmıştı.

Zaman içerisinde çeşitli ekler ve değişikliklerle büyütülen ve içerisinde 100’den fazla mermer sütun bulunan cami, kentin 1236 yılında Kastilya Krallığı’nın eline geçmesinin ardından katedrale dönüştürülmüştü.

Zaman içinde tahrip edilen ve içine kilise inşa edilen yapının minaresinin büyük bölümü yıkılarak kilisenin çan kulesi yapılmıştı.

UNESCO tarafından 1984 yılında Dünya Kültür Mirası listesine giren ve Kurtuba Cami-Katedrali olarak adlandırılan bu önemli eser, bir yandan anıt statüsüyle turistik alan olarak kullanılıyor.

Devamını Oku

Trending

Reklam