Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Şiddete Karşı Yan Yana Projesi Koordinatörü Yılmaz, TAK’a Konuştu: İnsan ticareti mağdurları için de destek mekanizması oluşturulmalı

Published

on

Ülkede şiddet nedeniyle güvenli barınmaya ihtiyaç duyan kadınlara hizmet sunan Lefkoşa Türk Belediyesi (LTB) bünyesinde faaliyet gösteren Kadın Sığınma Evi, şu an, beş insan ticaret mağduru ve beş şiddet direnişçisi kadın ile çocuklarına güvenli barınma sağlıyor.

2016 yılından beri, her yıl ortalama yaklaşık 30 şiddet direnişçisi kadına ve çocuklarına güvenli barınma ve destek sağlayan Kadın Sığınma Evi, geçen yıl kasım ayında, LTB’nin Şiddette Karşı Yan Yana projesi kapsamında, Avrupa Birliği (AB) mali desteğiyle inşa edilen yeni binasın taşınmasıyla şiddet direnişçileri ile çocuklarına “daha uygun fiziki şartlarda” hizmet vermekte.

Kadın Sığınma Evi’nde, şu an, beş şiddet direnişçisi kadın ile yedi çocuğuna barınma ve destek hizmeti sağlanmakta. Ancak ülkede insan ticareti mağdurlarına yönelik bir barınma hizmeti olmamasından dolayı Kadın Sığınma Evi, şiddet direnişçileri yanı sıra insan ticareti mağduru kadınlara da güvenli barınak oluyor. Barınma talebi olmayan ancak ekonomik, ev ve iş bulma gibi konularda destek talebinde bulunan, yılda ortalama yaklaşık 130 kadına da Kadın Sığınma Evi tarafından “dış destek” hizmeti veriliyor.

Aralık sonu, başkentte ihtiyaçlı bireylere gıda yardımı yapılması yanı sıra bu bireylerin sosyal hizmetler uzmanının yönlendirilmesiyle güçlendirilmesi hedefiyle hizmete sunulan LTB Paylaşım Bakkalı projesinden bugüne kadar 491 kişi faydalanırken, bunların yüzde 80’ini kadınlar oluşturuyor.

LTB Şiddete Karşı Yan Yana Projesi Koordinatörü Dr. Ömür Yılmaz ile ülkede tek kadın sığınma evi olarak hizmet veren LTB Kadın Sığınma Evi tarafından şiddete maruz kalan ya da şiddet ortamından uzaklaşmak isteyen kadınlara ve çocuklarına sunulan barınma hizmeti ve destekleri yanı sıra belediyenin Paylaşım Bakkalı projesi hakkında konuştuk.

“5 İNSAN TİCARETİ MAĞDURU VE 5 ŞİDDET DİRENİŞÇİSİ İLE ÇOCUKLARINA HİZMET VERİLİYOR”

Türk Ajansı Kıbrıs’a konuşan Dr. Yılmaz, Kadın Sığınma Evi’nde şiddet direnişçilerine “en üst düzeyde” hizmet vermeye çalıştıklarını belirterek, kasım ayında, Kadın Sığınma Evi’nin yeni binasının hizmete girmesiyle “çok daha uygun fiziki şartlarda” hizmet verebildiklerini söyledi.

Kadın Sığınma Evi eski binasında, yedi kadın ve 14 çocuğa barınma hizmeti verebildiklerini belirten Yılmaz, 48 yatak kapasiteli yeni binada, 12 özel oda ile mutfak, yemek salonu, oturma, çocuk çalışma ve oyun odaları gibi ortak yaşam alanlarının bulunduğunu söyledi.

Ömür Yılmaz, şu an, LTB Kadın Sığınma Evi’nde beş insan ticareti kadın ve beş aile içi şiddet direnişçisi kadın ile çocuklarına hizmet vermekte olduklarını söyledi.

Yılmaz, “Aslında, Kadın Sığınma Evi, aile içi şiddet direnişçilerine hizmet veren özel bir sığınma evidir. Ama ülkede insan ticareti mağdurlarına yönelik özel bir hizmet olmadığı için biz, Sığınma Evi olarak, onları da korumaya almak durumunda kalıyoruz” dedi.

İnsan ticareti mağdurlarının, AB’nin finansal desteğiyle yeni kurulan İnsan Hakları Platformu aracılığıyla kendilerine ulaştıklarını anlatan Yılmaz, “Bu Platformun insan ticareti mağdurlarına adli yardım hizmeti sunduğu bir yardım hattı var ancak bu hizmetin bir altyapısı yoktur. Koruma hizmeti gerektiren durumlarda Kadın Sığınma Evi desteklemek durumunda kalıyor” ifadelerini kullandı.

“İnsan ticareti mağduru olan bu beş kişi, öğrenci vizesi ile ülkeye getirilen ve pasaportları ellerinden alınarak, fuhuşa zorlanan Afrikalı kızlardır” diyen Yılmaz, “Bu insanlar, çoğu zaman, sahte evraklarla öğrenci vizesi alabiliyorlar ve bu ortaya çıktığı zamanda bu insanların mağduriyeti daha da artıyor. Daha önce böyle vakalarla karşılaştığımız da oldu. Yapılan bir polis soruşturmasında, bir kızın, sahte evrakla öğrenci vizesi aldığı tespit edildi ve neticede bu kız yargılandı, cezalandırıldı, hapis yattı ve ihraç edildi. Bu kişiler kat kat mağduriyet yaşıyor” diye konuştu. Yılmaz, kendilerine başvuran bu insan ticareti mağdurlarının çoğunlukla Nijerya uyruklu olduklarını da belirtti.

“İNSAN TİCARETİ MAĞDURLARI İÇİN DE DESTEK MEKANİZMASI OLUŞTURULMALI ”

2018 yılında, aile içi şiddet direnişçileri için Aile İçi Şiddetle Müdahale Koordinasyon Mekanizma kurulduğunu, bu mekanizma ile, polis, sosyal hizmetler, sağlık birimlerinin bir vaka riski olduğunda nasıl hareket edileceğine dair belli bir protokolü bulunduğunu anlatan Yılmaz, “İnsan ticareti konusunda da etkili bir koordinasyon mekanizmasının kurulması lazımdır. Poliste de bu konuda uzmanlaşmış ekipler olması lazım çünkü insan ticareti çok farklı bir alandır. Ayrıca, bu kişiler için özel bir sığınma evi imkânı olması da lazımdır. Şu anda LTB Kadın Sığınma Evi’nde kapasite sorunumuz olmadığı için bu kişilere de barınma hizmeti sunabiliyoruz ancak bir beş kişinin daha gelmesi halinde bu mümkün olamayacaktır. Ayrıca, bu vakaların doğru yönetimi bizim sahip olmadığımız farklı bir uzmanlık gerektiriyor” diye konuştu.

“PSİKOLOJİK ŞİDDET BÜYÜYOR VE FİZİKSEL, CİNSEL ŞİDDETE DÖNÜŞÜYOR”

Ömür Yılmaz, sığınma evinde hizmet alan şiddet direnişçisi beş kadının fiziksel ve cinsel şiddet yaşadıklarını belirtti ancak fiziksel şiddet olan her ilişkide psikolojik şiddet olduğunu vurguladı.

Yılmaz sözlerini şöyle sürdürdü:

“Psikolojik şiddet çok daha normalleştirdiğimiz bir türdür ve genellikle psikolojik şiddet seviyesinde iken ilişkiden çıkmak için direnişçiler radikal adımlar atmıyor. Ama o psikolojik şiddet zaman içinde büyüyor, büyüyor ve neticede fiziksel, cinsel şiddete dönüşüyor. Genelde bu dönüşüm olduktan sonra kadınlar, direnişçiler polise ulaşma, destek isteme adımı atıyorlar”.

Kadın Sığınma Evi’nde kalan ve buradaki hizmetlerden faydalanan vakalar yanı sıra sığınma evine yerleşmemiş ama şiddet yaşayan ya da şiddet riski altında bulunup da, ekonomik, ev bulma, iş bulma, çocukların eğitimi gibi konularda farklı desteklere ihtiyacı olan kadınlara da hizmet sunduklarını anlatan Yılmaz, “Yılda ortalama yaklaşık 130 kadın bu ‘dış destek’ten faydalanıyor” dedi.

Kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddet vakarı için 7/24 hizmet veren Kadın Sığınma Evi’nin 0542 876 30 30 ve 0533 855 30 30 ya da “Alo 183” Şiddet İhbar ile 155 Polis ihbar hatları aranabiliniyor.

“KADINLAR ARTIK DEVLET KURUMLARINA VE POLİS KADINA ŞİDDET BİRİMLERİNE DAHA FAZLA GÜVENİYORLAR”

Aile İçi Şiddetle Mücadele Koordinasyon Mekanizması ve polis birimlerinin kurulmasından sonra vakaların yüzde 70’inin Sosyal Hizmetler Dairesi ve Polis aracılığıyla kendilerine bildirildiğini aktaran Yılmaz, “Kadınlar artık devlet kurumlarına, 183 Şiddet İhbar hattına ve Polis Kadına Şiddet Birimlerine daha çok güvendikleri için vakaların çoğunluğu bu birimlerden geliyor” dedi. Sığınma Evi’ne yapılan başvurulara ilişkin “risk değerlendirmesi” yaptıklarını anlatan Yılmaz, “Polisten bize gelen vakaları her zaman yüksek risk kabul ederiz ve sığınma evi talebi varsa kabul ederiz” dedi.

“2018 YAYIMLANAN POLİS GENELGESİ HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR”

2018 yılında Polis Genel Müdürlüğü (PGM) bünyesinde Lefkoşa’da Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Şubesi ilk kez kurulurken bu şubenin nasıl çalışacağının polisin yayınladığı bir genelgenin “hayati bir önem taşıdığına” işaret eden Yılmaz, “Bu genelge ile şiddete maruz kalan bir kadın şikayetini geri çekse bile polisin bu şikayetle ilgili tahkikatı devam ettiriyor. Bu da kadının üzerinden ciddi bir yük alıyor çünkü baskıdan kurtarıyor. İkinci olarak, bu genelge ve Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Şubelerinin kurulması ile birlikte, aile içi şiddet vakalarının artık normal şiddet vakalarından farklı olduğu kabul edildi. Şu anda, bir kadın; eşi, sevgilisi ya da eski sevgilisinden bir şiddete görmesi halinde polis bu kişiyi tutukluyor. Bu 24 saatlik tutukluluk direnişçinin güvenli bir yere gitmesi ve koruma emri alması için hayati önem taşır” şeklinde konuştu.

Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Şubesi’nin kurulmasıyla birlikte polis ile “daha verimli” bir iş birliği oluştuğunu belirten Yılmaz, “Ancak bu konuda polisle hiç sorun yaşanmıyor da değil. Ancak şu an Polis Genel Müdürlüğü’nde tüm ilçelerde Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Şubelerinden sorumlu bir yetkili polis var ve biz onun aracılığıyla bölgelerde yaşanan sorunlara da müdahale edebiliyoruz” dedi.

Polis Kadına Karşı Şiddetle Mücadelede Birimlerinin kurulması ve bu birimlerin işlevselliğinde siyasi irade, eğitim ve farkındalık çalışmaları yanı sıra bireysel inisiyatifin de önemli rol oynadığını belirten Yılmaz, “Lefkoşa’da ilk kurulan şubenin başındaki Mehmet Sözmener’in kadına yönelik şiddet konusunu, bu konudaki yeni politikayı benimsemesi ve inisiyatif üstlenerek uygulanması için elinden gelen gayreti göstermesi önemli olmuştur” ifadelerinde bulundu.

PAYLAŞIM BAKKALI PROJESİ

Dr. Yılmaz, 27 Aralık’tan bu yana hizmet vermeye başlayan LTB Paylaşım Bakkalı’ndan destek alanların yüzde 80’ini kadınların oluşturduğuna işaret ederek, Paylaşım Bakallı projesinde sadece geçici yoksulluk yaşayan bireylere gıda yardımı dağıtılmasının değil, bu bireylerin sosyal hizmetler uzmanının yönlendirilmesiyle güçlendirilmesinin de hedeflediğini söyledi. Yılmaz şunları kaydetti:

“Özellikle pandemi süreci bize sosyal güvencesizliğin kadınları daha orantısız bir şekilde etkilediğini gösterdi. Pandemiyle de toplumsal kriz döneminden geçtik. Bununla birlikte işsizlik, sosyal adaletsizlik, yoksulluk büyüdü. Bu ortamda biz gördük ki, bu sosyo-ekonomik çaresizlik büyüdükçe açlık endişesi, güvenlik endişelerinin üzerine çıkıyor. Evini, işini kaybeden bir kadının derdi: nasıl geçineceğim, çocuklarımı nasıl doyuracağımdır. Sosyal güvenlik sistemi çok yetersizdir. Bu nedenle onun önceliği nasıl masaya bir sokum ekmeği getireceğidir. Pandemi döneminde bize gelen başvurular ortalama 3 kat arttıydı ama polise gitme ve sığınma evine yerleşme yönünde adımı atabilecek direnişçi sayısı da azaldıydı. Bizi arayıp kadınlar ‘Ben sadece bilinsin istiyorum ki ben ölürsem o yaptı’ diyorlardı. Çünkü öncelik o değildi, öncelik çocuğunu doyurmaydı.  Özellikle ekonomik belirsizlik ve çaresizlik kadının kendi güvenliği için atabileceği adımların çok daha önüne geçiyordu. Paylaşım Bakkalı fikri de buradan çıktı. Bir taraftan toplumda açlığın ve yoksulluğun ne kadar büyüdüğünü görüyoruz, diğer taraftan toplumsal cinsiyet bakış açısından baktığımızda da görüyoruz ki şiddet yaşayan kadın ‘şiddet yaşıyorum bana destek olun’ diye aramıyor ama ‘açım, çocuklarıma süt alamıyorum’ diye arıyor. O nedenle, Paylaşım Bakkalı’nı kurarken sadece gıda yardımı dağıtalım düşüncesiyle değil, bir sosyal hizmet uzmanının eşliğinde bireylerin güçlendirilmesi hedeflendi.”

Paylaşım Bakkalı’na yapılan başvuruların sosyal hizmet uzmanı tarafından değerlendirildiğini anlatan Yılmaz, “O annenin yaşadığı yoksulluğun arkasında yaşadığı sebepleri ortaya çıkaracak bir başvuru süreci var. Bu sürecin sonunda da bireyi ya da aileyi hem ekonomik hem psikolojik hem de sosyolojik olarak nasıl kalıcı bir şekilde güçlendireceğimizi tespit edip, yönlendirmeleri yapıyoruz. Ve böylece bize gelen başvuruların içinde ekonomik, psikolojik, fiziksel şiddet vakaları da ortaya çıkıyor” dedi.

Yılmaz, başvuruların değerlendirilmesi sonucunda ailenin “risk durumuna” bakılarak, bireyin ya da ailenin gıda desteğine ihtiyacının ve ne tür yönlendirmeler yapılması gerektiğinin tespit edilerek, gıda yardımı, şiddet durumu varsa destek, işsiz ise iş bulmasına ya da engelli bir çocuk varsa engelli maaşı alabilmesine ilişkin yönlendirmeler yaptıklarını söyledi.

“PAYLAŞIM BAKKALI’DAN DESTEK ALANLARIN YÜZDE 80’İ KADIN”

Dr. Ömür Yılmaz, TAK ile Paylaşım Bakkalı projesine ilişkin bazı verileri de paylaşarak, bu projeden bugüne kadar toplam 491 kişinin faydalanmakta olduğunu söyledi.

Paylaşım Bakkalı’ndan destek alan kişilerin yüzde 62,5’i KKTC yurttaşı, yüzde 34,4’ü TC yurttaşı ve geriye kalan 3,1 ise diğer uyruklardan. Bölgelere göre destek alanların çoğunluğu, yüzde 45,8 ile surlar içi bölgesinden. Bunu, yüzde 13,4 ile Kaymaklı, yüzde 9,4 ile Yenişehir ve yüzde 5,9 ile Göçmenköy sakinleri takip ediyor.

Destek alanların çoğunluğunu yüzde 80 ile kadınlar oluşturuyor. Destek alanların çoğunlukla küçük çocuklu, 20-30 yaş grubundaki genç aileler ve yalnız yaşayan yaşlılar olduğu gözlemleniyor. 18 yaşın altında bakmakla yükümlü olduğu çocuk sayısına göre, destek alan ailelerin yüzde 39’u üç ya da daha fazla çocuklu, yüzde 20,8 iki çocuklu, yüzde 15,7 bir çocuklu. Yüzde 24,2’si ise çocuksuz aileler.

Sosyal hizmet sorumlusu tarafından yapılan başvuru değerlendirmelerinde yaşlıların ilaçlara ulaşımı “en büyük bir sorun” olarak ortaya çıkıyor.

Dr Ömür Yılmaz, “Yaşlılar devletten ilaç alamıyorlar, hastanede yeterli ilaç yok. Sosyal yardım ile geçinen yaşlıların ellerinde gıdaya para kalmıyor çünkü ilaçlarla yaşamak zorundadırlar ve ellerindeki parayı devletten alamadıkları bu ilaçlara veriyorlar. Zaten sosyal yardım miktarı geçinilecek bir para değil. Nerdeyse her yaşlıdan duyduğumuz sorun: ilaç bulamıyoruzdur.”

LTB Paylaşım Bakkalı’ndan destek almak için 0548 852 0582 telefon numarasından ya da LTB merkez binası ziyaret edilerek başvuruda bulunabiliniyor.

TAK/BRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Irak’ın orta ve güney kesimi tamamen elektriksiz kaldı

Published

on

By

Irak’ın orta ve güney kesiminde elektrikler tamamen kesildi. Başkent Bağdat başta olmak üzere ülkenin orta kesimindeki kentler ile güneydeki şehirlerde aniden elektrik kesintisi yaşandı.

Elektrik kesintilerine ilişkin Elektrik Bakanlığından ya da diğer ilgili kurumlardan henüz bir açıklama yapılmaması dikkati çekti.

Irak’ta ulusal elektrik hizmeti günlük ancak ortalama 5 ila 8 saat verilebiliyor.

Ülkede yıllardır çözüm bulunamayan elektrik kesintileri sorununa karşı çevre kirliliğine neden olan ücretli mahalle jeneratörleri devreye giriyor.

Devamını Oku

Dünya

Azerbaycan ile Ermenistan’ın parafladığı barış anlaşmasının metni açıklandı

Published

on

By

Azerbaycan ile Ermenistan’ın Beyaz Saray’da parafladığı “Barış ve Devletlerarası İlişkilerin Kurulmasına İlişkin Anlaşma”nın metni kamuoyuyla paylaşıldı.

Anlaşma metni, ABD Başkanı Donald Trump’ın ev sahipliğinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın Washington’da gerçekleştirdiği üçlü zirvede 2 ülkenin dışişleri bakanları tarafından paraflanmıştı.

Azerbaycan ve Ermenistan dışişleri bakanlıklarınca eş zamanlı olarak paylaşılan ve 17 maddeden oluşan anlaşma metni şöyle:

Madde 1 – Taraflar, eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin cumhuriyetleri arasındaki sınırların, ilgili bağımsız devletlerin uluslararası sınırları haline geldiği ve uluslararası toplum tarafından bu şekilde tanındığı teyit ederek birbirlerinin egemenliğini, toprak bütünlüğünü, uluslararası sınırlarının dokunulmazlığını ve siyasi bağımsızlığını tanıyor ve bunlara saygı gösteriyor.

Madde 2 – Taraflar, Madde 1’e tam uyarak, birbirlerine karşı hiçbir toprak iddialarının olmadığını teyit ediyor ve gelecekte de böyle bir iddiada bulunmayacaklarını onaylıyor. Taraflar, diğer tarafın toprak bütünlüğünü veya siyasi birliğini tamamen veya kısmen bölmeyi ya da zayıflatmayı amaçlayan herhangi bir eylemi planlamak, hazırlamak, teşvik etmek ve desteklemek dahil hiçbir eylemde bulunmayacaktır.

Madde 3 – Taraflar, karşılıklı ilişkilerinde, diğer tarafın toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına karşı güç kullanmaktan veya güç kullanma tehdidinde bulunmaktan ya da Birleşmiş Milletler Şartı’na aykırı herhangi bir şekilde hareket etmekten kaçınacaktır. Taraflar, kendi topraklarının üçüncü bir tarafça diğer tarafa karşı BM Şartı’na aykırı biçimde güç kullanımı amacıyla kullanılmasına izin vermeyecektir.

Madde 4 – Taraflar, birbirlerinin iç işlerine karışmaktan kaçınacaktır.

Madde 5 – Taraflar, bu anlaşmanın her iki tarafça onaylanmış şekillerini teati etmesinden sonra _____ gün içinde, 1961 ve 1963 tarihli Viyana Diplomatik ve Konsolosluk İlişkileri Sözleşmeleri hükümlerine uygun olarak aralarında diplomatik ilişkiler tesis edecektir.

Madde 6 – Taraflar, bu anlaşmanın 1. maddesi kapsamındaki yükümlülüklerini tam olarak yerine getirerek, devlet sınırının belirlenmesi ve işaretlenmesine ilişkin anlaşmanın sonuçlanması için ilgili komisyonlar aracılığıyla iyi niyetle müzakereler yürütecek.

Madde 7 – Taraflar, ortak sınırları boyunca üçüncü bir tarafın kuvvetlerini konuşlandırmayacaktır. Taraflar, ortak sınırlarının belirlenmesi ve ardından işaretlenmesi süreci tamamlanana kadar, sınır bölgelerinde güvenlik ve istikrarı sağlamak amacıyla, askeri alan da dahil olmak üzere, karşılıklı olarak üzerinde anlaşılmış güvenlik ve güven artırıcı tedbirleri uygulayacaktır.

Madde 8 – Hoşgörüsüzlük, ırkçı nefret ve ayrımcılık, ayrılıkçılık, şiddet içeren aşırılık ve terörizmin tüm biçimlerini kınayan taraflar, kendi yetki alanlarında bu gibi durumlarla mücadele edecek ve ilgili uluslararası yükümlülüklerine uyacaktır.

Madde 9 – Taraflar, her iki tarafın da dahil olduğu silahlı çatışmalardan kaynaklanan kayıp kişiler ve zorla kaybetme vakalarını çözmek için, doğrudan veya uygun olduğu durumlarda ilgili uluslararası kuruluşlarla işbirliği yaparak, söz konusu kişiler hakkında mevcut tüm bilgilerin paylaşımı da dahil olmak üzere önlemler alacaklardır.

Bu bağlamda, taraflar, ilgili kişilerin akıbetinin açıklığa kavuşturulmasının, uygun olduğu durumlarda kalıntılarının aranması ve iade edilmesinin ve gerekli soruşturma tedbirleri yoluyla onlar için adaletin sağlanmasının, uzlaştırma ve güven oluşturma aracı olarak önemini kabul etmektedirler. Bu konudaki ilgili yöntemler, ayrı bir anlaşmada ayrıntılı olarak görüşülecek ve kararlaştırılacaktır.

Madde 10 – Taraflar, ekonomi, transit ve ulaştırma, çevre, insani ve kültürel alanlar da dahil olmak üzere çeşitli alanlarda işbirliği kurmak amacıyla karşılıklı çıkarlara ilişkin ilgili konularda ayrı anlaşmalar akdedebilirler.

Madde 11 – Bu anlaşma, tarafların uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletlerin diğer üye devletleriyle akdettikleri antlaşmalar kapsamındaki hak ve yükümlülüklerine halel getirmeyecektir. Her bir taraf, kendisi ile herhangi bir üçüncü taraf arasında yürürlükte olan uluslararası anlaşmaların, bu anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerine halel getirmemesini sağlayacaktır.

Madde 12 – Taraflar, ikili ilişkilerinde uluslararası hukuka ve bu anlaşmaya göre hareket edeceklerdir. Taraflardan hiçbiri, bu anlaşmayı uygulamamak için kendi iç hukukunun hükümlerini gerekçe olarak kullanmayacaktır. Taraflar, bu anlaşmanın yürürlüğe girmesinden önce, Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi (1969) uyarınca, bu anlaşmanın amacına ve hedefine aykırı herhangi bir eylemde bulunmaktan kaçınacaklardır.

Madde 13 – Taraflar, bu anlaşmanın tam olarak uygulanmasını garanti eder ve bu anlaşmanın uygulanmasını izlemek üzere ikili komisyon kuracaklardır. Bu komisyon, taraflar arasında kararlaştırılacak usullere göre faaliyet gösterecektir.

Madde 14 – Taraflar, uluslararası hukuk ve karşılıklı ilişkilerinde kendilerini bağlayan antlaşmalar kapsamındaki hak ve yükümlülüklerine halel gelmeksizin, bu anlaşmanın yorumlanması veya uygulanmasıyla ilgili her türlü uyuşmazlığı, 13. maddede belirtilen komisyon aracılığıyla da dahil olmak üzere doğrudan istişareler yoluyla çözmeye çalışacaklardır. Bu istişareler altı ay içinde karşılıklı olarak kabul edilebilir bir sonuç vermezse, taraflar uyuşmazlığın barışçıl yollarla çözülmesi için diğer yollara başvuracaklardır.

Madde 15 – Taraflar, 14. maddeye halel gelmeksizin, bu anlaşmanın imzalanmasından önce aralarında herhangi bir hukuki temele dayalı olarak var olan tüm devletlerarası iddiaları, şikayetleri, itirazları, talepleri, yargılamaları ve uyuşmazlıkları, bu anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde geri çekecek, sonlandıracak veya başka bir şekilde çözüme kavuşturacak ve birbirlerine karşı bu tür iddiaları, şikayetleri, itirazları, talepleri ve yargılamaları başlatmayacaktır ve taraflardan herhangi birine karşı herhangi bir üçüncü tarafça başlatılan bu tür iddialara, şikayetlere, itirazlara, taleplere ve yargılamalara hiçbir şekilde dahil olmayacaklar. Taraflar, bu anlaşmaya aykırı olarak birbirlerine karşı diplomatik, enformasyon ve diğer alanlarda düşmanca adımlar atmayacak, bunları teşvik etmeyecek veya başka bir şekilde bu tür eylemlerde bulunmayacak ve bu amaçla düzenli olarak birbirleriyle istişare edeceklerdir.

Madde 16 – Bu anlaşma, tarafların ulusal mevzuatlarına uygun olarak iç prosedürlerin tamamlandığını bildiren belgelerin teati edilmesinden sonra yürürlüğe girecektir. Bu anlaşma, Birleşmiş Milletler Şartı’nın 102. Maddesi uyarınca tescil edilecektir.

Madde 17 – Bu anlaşma, Azerbaycanca, Ermenice ve İngilizce dillerinde düzenlenmiştir ve tüm metinler aynı derecede geçerlidir. Herhangi bir geçerli metin arasında hükmün anlamında farklılık olması durumunda, İngilizce metin esas alınacaktır.

Anlaşmanın paraflanması, yürürlüğe girdiği anlamına gelmiyor
2. Karabağ Savaşı’nın ardından, Cumhurbaşkanı Aliyev’in önerisiyle Azerbaycan ve Ermenistan barış müzakerelerine başlamıştı. Taraflar, Mart 2025’te anlaşma metni üzerinde mutabakata varmıştı. Beyaz Saray’da 8 Ağustos’ta düzenlenen üçlü zirvede ise metin paraflandı.

Ancak paraflama, anlaşmanın yürürlüğe girdiği anlamına gelmiyor. Anlaşma, Azerbaycan’a karşı toprak iddialarını içeren Ermenistan Anayasası değiştirildikten sonra imzalanarak resmiyet kazanacak.

Devamını Oku

Dünya

Rusya’da WhatsApp ve Telegram üzerinden aramalar engellenmeye başladı

Published

on

By

Rusya’da yaptırımlardan ötürü gerekli altyapı yenilemelerinin yapılamaması nedeniyle WhatsApp ve Telegram üzerinden aramalar engellenmeye başladı.

Downdetector verilerine göre, Rusya’da vatandaşlar, sabah saatlerinden itibaren WhatsApp ve Telegram üzerinden yapılan aramalarda sorun yaşadıkları bildiriminde bulundu.

Rus basınında çıkan haberlerde, ülkedeki mobil operatörlerin Rus hükümetine mektup yazarak, yaptırımlardan ötürü gerekli altyapı yenilemelerinin yapılamadığının iletildiği yer almıştı.

Buna karşın, internet trafiğinin ise arttığına işaret eden operatörlerin, trafiğin azaltılması için WhatsApp ve Telegram üzerinden aramaların engellenmesini talep ettiği belirtilmişti.

Konuya ilişkin resmi açıklama yapılmazken, bazı Rus yetkililer engellemenin telefon üzerinden dolandırıcılıkla mücadele için gerektiğini savunuyor.

Rus parlamentosunun alt kanadı Duma’dan bazı milletvekilleri, 18 Temmuz’da yaptıkları açıklamada, mesajlaşma uygulaması WhatsApp’ın ulusal güvenliği tehdit ettiği gerekçesiyle yasaklanması çağrısında bulunmuştu.

Devamını Oku

Trending

Reklam