Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

“SOS annem, en büyük şansım”

Published

on

 

Annesini kaybetmesinin ardından 1 buçuk yaşındayken geldiği SOS Çocukköyü’nün ona sağladığı imkanlar sayesinde bugün üniversiteye devam eden Gülçin Uludağ, “anne” diye ağlayarak gittiği evde elinden tutan, kucaklayan SOS annesini en büyük şansı olarak görüyor.

Uludağ’ın “O olmasaydı bugünlere gelemezdim… Her şeyi annemden öğrendim… Tüm başarılarımı ona borçluyum” dediği Hülya Çeribaşı ise, 21 yıldır çalıştığı SOS Çocukköyü 4 numaralı evde bugüne kadar 19 çocuğa annelik yaptı. Baktığı bütün çocukları biyolojik çocuklarından ayrı tutmayan, düğünlerinde tebrik kabul eden Çeribaşı, SOS Çocukköyü’nü görmeye gittiğinde bir çocuğunun “annem olur musun” demesiyle başladığı işe, sağlığı elverdiği sürece devam etmekte kararlı…

138 ülkede hizmet veren SOS Çocukköyü, 1991 yılından bu yana KKTC de hizmetlerini sürdürüyor.

Biyolojik aile bakımını kaybetmiş çocukların, gençlerin toplumla entegre şekilde yetişmesi amacıyla aile tipi bakım hizmeti vermek misyonuyla kurulan SOS Çocukköyü Derneği, Aile Güçlendirme Programıyla da çocuk terkini önleme riskini ortadan kaldırmak için çalışmalar yapıyor.

2018 yılının sonunda Uluslararası Çocuk Köyleri’nin kendileri için verdiği finansal katkının sona ermesi ardından bağışçıların desteği ile hizmetlerini sürdüren SOS Çocukköyü Derneği, bu yıl Kurban Bayramı nedeniyle “Yanımda Sen Olunca” mottosuyla bağış kampanyası başlattı.

Çocukların hayatına dokunmak, çocuklara aile ortamı sağlamak, çocukların, gençlerin okula gidebilmesi, kıyafet alabilmesi, cep harçlığı için bağışlara ihtiyaç duyan SOS Çocukköyü Derneği, bağışçıları SOS Çocukköyü’nü ziyaret etmeye, nereye bağış yaptıklarını görmeye davet ediyor.

Fon Geliştirme ve Halkla İlişkiler Sorumlusu Raşit Kutlu ise SOS Çocukköyü’nde uygun ortamın sağlanabilmesi ve çocukların, gençlerin okula gidebilmesi, kıyafet alabilmesi, cep harçlığı için bağışlara ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekerek, gıda kıyafet, cep harçlığı, çocukların bayramlıkları, ayakkabıları gibi tüm ihtiyaçlarının bağışlarla karşılandığını söyledi.

Kutlu, insanların SOS Çocukköyü’nü ziyaret edip elden bağış yapabilecekleri gibi, banka hesap numaralından online olarak veya gelemeyecek durumda olanlara kendileri ulaşarak makbuz karşılığı bağış yapabileceklerini aktardı.

Kutlu, “Yeter ki bizim yanımızda olduklarını söylesinler, biz her türlü, her şekilde bağış yapmak isteyenlere ulaşıyoruz. En basiti, faturalı hatlardan SMS yoluyla bağış yapılabilir” dedi.

TAK muhabirinin, SOS Çocukköyü Derneği’nin bu yıl Kurban Bayramı nedeniyle “Yanımda Sen Olunca” mottosuyla düzenlediği bağış kampanyası hakkında görüştüğü SOS Çocukköyü 4 numaralı evin annesi Hülya Çeribaşı ve kızı Gülçin Uludağ, yüreklere dokunan hayat hikayelerini anlattı.

 

1 buçuk yaşındayken “SOS Çocukköyü 4 numaralı eve” giden ve şu anda Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Psikoloji Bölümü 2. sınıf öğrencisi Gülçin Uludağ, SOS Çocukköyü’nün kendisine güvenli bir yaşam sunduğunu, “O olmasaydı bugünlere gelemezdim… En büyük şansım” dediği annesi Hülya Çeribaşı’nın hayatına yön verdiğini unutamıyor.

Hülya annesinin verdiği sevgiyi hiç kimseden almadığını söyleyen Uludağ, her şeyi annesinden öğrendiğini, tüm başarılarını annesine borçlu olduğunu gözyaşlarıyla anlatıyor.

“SOS’e geldiğimde Hülya anne gibi bir annem olmasaydı, bence bugünlere gelemezdim…” diyen Uludağ, herkesten güzel giyinip, bir aile çocuğu gibi kreşe, okula gittiğini ve diğer insanlardan, çocuklardan hiç ayrı kalmadığını söylüyor.

-“Başka çocuklara anneleri doğum günü yapardı, benim annem de bana kocaman pasta yaptırıp, doğum günümü kutlardık”

El bebek, gül bebek büyütüldüğünü, Hülya annesinin öz çocuklarından ayırt etmeden kendisine emek verdiğini anlatan Gülçin Uludağ, “Ben SOS’tenim dediğimde kimse bana inanmazdı. Annem her zaman yanımdaydı, herkes annemi öz annem zannederdi, bana kimse inanmazdı. Diğer çocukların anneleri ne yaparsa benim annem de yapardı. Başka çocuklara anneleri doğum günü yapardı, benim annem de bana kocaman pasta yaptırıp, doğum günümü kutlardık” dedi.

Uludağ, 16 yaşına kadar kaldığı SOS Çocukköyü 4 numaralı evden hiç gitmek, annesinden hiç ayrılmak istemediğini de gözyaşlarıyla anlatıyor.

-Çeribaşı

21 yıldır SOS 4 numaralı evde annelik yapan, bugüne kadar 19 çocuğa bakan, SOS annesi Hülya Çeribaşı da, Gülçin’in SOS’e geldiğinde 1 buçuk yaşında olduğunu ve köyün en küçüğü olduğunu belirterek, “Gülçin ‘anne anne’ diye çok ağlardı, onu kucağımda uyuturdum” diye anlatıyor.

“Gülçin kreşe başladığında çiçek gibi giydirirdim, saçlarına taçlar, tokalar takarak prensesler gibi süslerdim. Gülçin’i el bebek gül bebek büyüttüm. Aslında bütün çocuklarımı öyle büyüttüm, ama Gülçin gene bir başkaydı, köyün en küçüğüydü” diyen Çeribaşı, bayramlarda bütün çocuklar ailelerine giderken, Gülçin ve kardeşini aileleri olmadığı için evine götürdüğünü, bayram ziyaretleri ve bayram yemekleri yediklerini anlatıyor ve ekliyor, “Onları biyolojik çocuklarımdan hiç ayırmadım.”

Çeribaşı, kızının geldiği günü hiç unutamadığını ifade ederek, Gülçin’in geldiği günü şöyle anlattı:

“O günü hiç unutmam. Abisi ve Gülçin ağlayarak ellerinde birer ayakkabı kutusuyla geldiler. Kutuların içinde birer çift spor ayakkabı vardı. Spor ayakkabıları ve kutuları ellerinden almak mümkün olmadı, banyo bile yapacaklarında ayakkabıları banyonun yanına koyduk. Yüzlerini çizmesin diye kutuları aldık, gece bile ayakkabılarla birlikte uyudular.”

“Gülçin ‘anne anne’ diye çok ağlardı” diyen Çeribaşı, kendinin o zaman SOS Çocukköyü’nde teyze olduğunu, akşamları evine gittiğini, daha sonra anne olduğunu, o zaman da Gülçin’in aylarca kucağında uyuduğunu anlattı.

“O dönem evde her biri farklı yaşlardan 10 tane çocuk vardı. Gülçin en küçükleriydi ve gece yarısı uyanıp ‘anne anne’ diye ağlardı. Diğer çocuklar rahatsız olmasın diye de Gülçin’i hep yanımda, kucağımda uyuturdum” diyen Çeribaşı, Gülçin kreşe başlayana kadar, her yere birlikte gittiklerini söyledi.

-“Gülçin bir başkaydı…”

Çeribaşı sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yılbaşında boncuklu krem rengi bir palto almıştım ona, onu hâlâ saklarız. Bayramlarda bütün çocuklar aileye giderdi, Gülçin ve kardeşinin ailesi yoktu. Ben de onları alıp arifeden evime götürürdüm. Bayramın ikinci gecesine kadar kalırdık, beraber bayram ziyaretleri yapardık, birlikte aile yemeği yerdik. Onları biyolojik çocuklarımdan hiç ayırmadım…”

Gülçin’in kendisine de çok yardımcı olduğunu ifade eden anne Hülya Çeribaşı, “Gülçin’in bana çok yardımı vardı, kendinden sonra eve gelen küçüklere baktı, ablalık yaptı” dedi.

-“Gönül ister ki buradan, yanımızdan hiç gitmesinler. Ama kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmeleri gerek”

Gülçin’in 16 yaşına kadar SOS Çocukköyü’nde kaldığını, daha sonra Gençlik Evi’ne, şimdi de yarı bağımsız yaşama geçtiğini ifade eden Çeribaşı, “Gönül ister ki buradan, yanımızdan hiç gitmesinler. Ama kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmeleri gerek. Hep bizim kanatlarımız altında olurlarsa hayata atılamazlar, hayatı öğrenemezler.”

SOS Çocukköyü’nden gitseler de çocuklarla bağlarının hiç kopmadığını da vurgulayan Çeribaşı, çocukların biyolojik anneleri gibi tüm sorumluluklarını üstlendiklerini, özel günlerinde yanlarında olduklarını, düğünlerinde tebrik kabul ettiğini anlattı.

Çeribaşı, kendisinin çocuklarını asla yerindirmeden yetiştirdiğini vurguladı.

-“21 yıldır ev 4’te annelik yapıyorum. Bugüne kadar 19 çocuğa baktım, Sağlığım el verdiği sürece çalışmayı düşünüyorum”

Çeribaşı konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Gülçin, vefat eden annesini hatırlamıyor. Babası yurt dışında yaşıyor, görüşmüyorlar. Kardeşleriyle görüşüyor, ilişkileri iyi. Benim iki biyolojik oğlum var. İkisi de evli, çocukları var. Gülçin’in ve diğer çocuklarımın, biyolojik çocuklarımla ilişkileri iyiydi, benim çocuklarım da SOS’e gelirdi. Bağlarımız çok güzeldir.

Ben kendi biyolojik çocuklarımdan hiç ayırt etmedim Gülçin’i ve diğer çocuklarımı. Buraya anne olduğumda, çocuklarımın biri nişanlı, diğeri de askerliğini de bitirmişti, bakmakla yükümlü olduğum çocuk değillerdi dolayısıyla buraya başlamamı normal karşıladılar.”

-“İhsan diye bir çocuğumuz vardı, ‘sen benim annem olur musun?’ dedi. O hareket beni çalışmaya ikna etti”

SOS’te anne olmadan önce doktor olan bir yeğeniyle birlikte çalıştığını anlatan Çeribaşı şöyle devam etti:

“Çalıştığım klinikte SOS’ten gelen çocuklara ücretsiz bakım veriliyordu, dolayısıyla ben de çocukları oradan tanıyordum ve çok seviyordum. Yeğenim bir gün bana ‘Çocukları çok seviyorsun, SOS’te çalışmak ister misin?’ diye sordu. ‘Hem maaşın da daha iyi olur’ dedi. Ben de o dönem oğlumu evlendirecektim, ‘olur’ dedim. Konuşup, köyü gezmeye geldim. Kapıyı çalar çalmaz İhsan diye bir çocuğumuz vardı, ‘sen benim annem olur musun?’ dedi. O hareket beni çalışmaya ikna etti. Önce teyze oldum, 11 ay teyzelik yaptım, sonra anne oldum.

21 yıldır ev 4’te annelik yapıyorum. Bugüne kadar 19 çocuğa baktım. Liseye giden kızlarım vardı, bana hiç teyze aratmazlardı. Çocuklarımızın düğününde annelik görevi yaptım, tebrik kabul ettim. Şu anda evde 5 tane çocuğum var. En küçük çocuğum 6 yaşında. Sağlığım el verdiği sürece çalışmayı düşünüyorum.”

-Gülçin Uludağ: “Annemle yaşadığım her şey beni çok duygulandırıyor”

Gülçin Uludağ da annesi Hülya Çeribaşı’ndan aldığı sevgi ve desteği hiç kimseden almadığını belirterek, her şeyi annesinden öğrendiğini, tüm başarılarını annesine borçlu olduğunu anlattı.

-“Tüm başarılarımı anneme borçluyum…”

16 yaşına kadar kaldığı SOS Çocukköyü 4 numaralı evden hiç gitmek, annesinden hiç ayrılmak istemediğini ifade eden Uludağ duygularını şöyle aktardı:

“Evin küçük kızı Fatoş yeni gelmişti, ben onu kendi öz kardeşim gibi gördüm. Ona küçüklükten itibaren annelik yapmaya başladım, altını değişirdim. Bazen annemden onu kıskanırdım. Sonra annem hep başımı okşayıp, ‘Sen benim ilk göz ağrımsın’ derdi. O yüzden de annemden hiç ayrılmak istemezdim. Annemle yaşadığım her şey beni çok duygulandırıyor, annemin verdiği sevgiyi hiç kimseden almadım, her şeyi annemden öğrendim. Tüm başarılarımı anneme borçluyum. Ben SOS’e geldiğimde Hülya anne gibi bir annem olmasaydı, bence bugünlere gelemezdim, üniversiteye ya da hayata bu kadar sıcak bakmazdım.”

Ortaokulu Atleks Sanverler’de, liseyi de Türk Lisesi’nde bitirdiğini anlatan Uludağ, şu anda Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’nde Psikoloji Bölümü 2. sınıf öğrencisi olduğunu ve aynı zamanda bir otelde çalıştığını söyledi.

“Başarılı olduğum her durumda ilk aklıma gelen Hülya annemi aramak” diyen Gülçin Uludağ, abisinin Girne’de kaldığını, ablası olduğunu, ilişkilerinin genellikle iyi, bazen her kardeş gibi inişli çıkışlı olduğunu aktardı.

Mezun olduktan sonra bir klinikte çalışmayı veya kreş açmayı istediğini anlatan Uludağ, bir bankada çalışmayı da çok istediğini, belki bu alanda üst ihtisas yapabileceğini, bu konudaki kararının henüz netleşmediğini kaydetti.

-“Şanslı güzel bir çocukluk geçirdim, diğer çocuklardan hiç ayrı kalmadım, el bebek, gül bebek büyütüldüm”

Hülya annesi sayesinde şanslı güzel bir çocukluk geçirdiğini vurgulayan Uludağ, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Herkesten güzel giyinip, bir aile çocuğu gibi kreşe, okula gittim. Diğer insanların, çocukların olanaklarından hiç ayrı kalmadım. Gerçekten el bebek, gül bebek büyütüldüm. Arkadaşlarım bir etkinliğe giderken ben de giderdim, annem kendi çocuklarından ayırt etmeden emek verdi bana. ‘Ben SOS’tenim’ dediğimde kimse bana inanmazdı. Annem her zaman yanımdaydı, herkes annemi öz annem zannederdi, bana kimse inanmazdı. Diğer çocukların anneleri ne yaparsa benim annem de yapardı. Başka çocuklara anneleri doğum günü yapardı, benim annem de bana kocaman pasta yaptırıp, doğum günümü kutlardık.”

-SOS Çocukköyü Derneği’nden “Yanımda Sen Olunca” mottosuyla bağış kampanyası…

Ülkede yaklaşık 30 yıldır yürüttüğü bakım, destek ve eğitim faaliyetleriyle her çocuk için sevgi dolu ve güvenli bir yuva yaratmak için çalışan SOS Çocukköyü Derneği bu yıl Kurban Bayramı nedeniyle “Yanımda Sen Olunca” mottosuyla bağış kampanyası düzenledi.

Çocukların ailelerinin yanında sağlıklı koşullarda yaşaması için çalışmalar yürüten SOS Çocukköyü Derneği, çatısı altındaki 181 çocuk ve gencin yanı sıra 58 aile bireyi için bakım ve destek sağlıyor.

Çocukların hayatına dokunmak, çocuklara aile ortamı sağlamak, çocukların, gençlerin okula gidebilmesi, kıyafet alabilmesi, cep harçlığı için bağışlara ihtiyaç duyan SOS Çocukköyü Derneği, bağışçıları SOS Çocukköyü’nü ziyaret etmeye, nereye bağış yaptıklarını görmeye davet ediyor.

Bugüne kadar yüzlerce çocuğa sevgi dolu yuva olan SOS Çocukköyü Derneği, bu yıl Kurban Bayramı öncesi ve bayram sürecinde “Yanımda Sen Olunca” mottosuyla sloganı ile bağış kampanyası sürdürecek.

-Kutlu

Fon Geliştirme ve Halkla İlişkiler Sorumlusu Raşit Kutlu da, çocuklarla anneler arasındaki diyaloğu bu atmosferi insanlara anlatabilmenin o kadar kolay olmadığını söyleyerek, insanların neye yardım ettiğini anlamasının önemli olduğunu vurguladı.

Bağışçıların SOS’e gelmesi, burayı görmesi, buradaki havayı solumasının önemine işaret eden Kutlu, insanların neye yardım edildiğini daha somut hale getirebilmesi için onları SOS Çocukköyü’nü gezmeye davet etti.

Evlerin içine hiçbir bağışçının giremeyeceğini, ama bu köyün ortamının görülerek bu çocukların nerede ve nasıl yetiştiğinin, büyüdüğünün görülebilmesinin mümkün olduğunu aktaran Kutlu, her evde farklı hikayeler olduğunu, bu kadar çok hikayeyi detaylı bir şekilde anlatabilmenin mümkün olmadığını, dolayısıyla bazı şeylerin ancak yaşanarak görülebileceğini söyledi.

Gençleri konuşturmanın önemine işaret eden Kutlu, burayı en iyi anlatabilip, duygusunu verebilenlerin, SOS’in hayatlarına kattıklarını en iyi gençlerin anlatabileceğini, burada çok manevi bir durum olduğunu kaydetti.

SOS Çocukköyü Derneği’nin en önemli misyonunun bu aile ortamının sağlanması, anne ve çocuk arasındaki bağın kopmaması olduğunu vurgulayan Kutlu, biyolojik anne ve babaların çocukların yanında olduğu gerçeğinden yola çıkarak, Kurban Bayramı kampanyasının mottosunu “Yanımda sen olunca” olarak belirlediklerini kaydetti.

Raşit Kutlu, “Hem SOS Çocukköyü’nün, hem de annelerin her zaman çocukların yanında olduğunu gördük. Toplumun da bizim yanımızda olduğunu, çocukların yanında olduğunu tekrardan vurgulamak gerekir.”

Farkındalığa sahip olunması halinde, SOS Çocukköyü Derneği’ne bağış yapmanın her zaman mümkün olduğunu ifade eden Kutlu, insanların SOS Çocukköyü’nü ziyaret edip elden bağış yapabilecekleri gibi, banka hesap numaralından online olarak veya gelemeyecek durumda olanlara kendileri ulaşarak makbuz karşılığı bağış yapabileceklerini aktardı.

Kutlu, “Yeter ki bizim yanımızda olduklarını söylesinler, biz her türlü, her şekilde bağış yapmak isteyenlere ulaşıyoruz. En basiti faturalı hatlardan SMS yoluyla bağış yapılabilir” dedi.

SOS Çocukköyü’nde uygun ortamın sağlanabilmesi ve çocukların, gençlerin okula gidebilmesi, kıyafet alabilmesi, cep harçlığı için bağışlara ihtiyaç duyulduğuna dikkat çeken Kutlu, gıda kıyafet, cep harçlığı, çocukların bayramlıkları, ayakkabıları gibi tüm ihtiyaçlarının bağışlarla karşılandığını söyledi.

Kutlu konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Biz bilgileri veririz, bağışçı ister kendi gider alır getirir. İster hediye çeki verir. Şartlı bağış denilen şekillerde de bağış yapılabilir. Maddi bağış bizim için her zamana çok önemli ama bunun yanında kıyafet ayakkabı, gıda desteği de önemlidir.”

– SOS Çocukköyü Derneği’nin bu yıl Kurban Bayramı dönemi için bağış seçenekleri

SOS Çocukköyü Derneği’nin bu yıl Kurban Bayramı dönemi için bağış seçenekleri şöyle:

“Kurban Bayramı’nda yapılacak bağışlarla siz de çocukların yanında yerinizi alarak, yüzlerce çocuğun ve gencin sevgi dolu, sağlıklı ve güvenilir bir ortamda yaşamalarına destek olabilirsiniz.

SMS Bağışı: Faturalı hatlardan SOS yazıp 4120’ye sms göndererek tek seferde 100 TL’lik bağış yapılabiliyor. Daha fazla bağışta bulunmak için birden fazla SMS gönderebiliyor.

Online Bağış: soscocukkoyu.org adresinden online bağış yapılabiliyor.

Elden Bağış: SOS Çocukköyü Derneği’nin Lefkoşa ve Girne yerleşkelerini ziyaret ederek elden bağış yapabilir veya Kurban ederi kadar da bağışta bulunabilirsiniz.

Banka Bağışı: Aşağıdaki bankaların IBAN/UBAN numaralarına yatırım yapılabiliyor.

Limasol Türk Kooperatif Bankası: CT09123029100000000200000872

Garanti Bankası: TR520006200049300006294366

Türk Bankası: CT49121019010000000005848733

Kooperatif Merkez Bankası: CT85120000100000000000127045

Creditwest Bank: CT20136094150000000100011069

Albank: CT69152090100000018802673351

Yakın Doğu Bank: CT23139050120123040000020727

Detaylı bilgi 0548 830 04 59 numaralı telefonlardan veya SOS Çocukköyü Derneği sosyal medya hesaplarından alınabilir.”

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Karadeniz Kültür Derneği, Yeniboğaziçi ve LAÇ belediyelerinden eş zamanlı plaj temizliği

Published

on

By

Karadeniz Kültür Derneği, Yeniboğaziçi Belediyesi ve Lapta Alsancak Çamlıbel (LAÇ) Belediyesi iş birliğiyle çevre kirliliğine dikkat çekmek amacıyla eş zamanlı bir plaj temizliği etkinliği yaptı. 

Karadeniz Kültür Derneğinden verilen bilgiye göre gönüllüler ile belediye ekiplerinin katıldığı etkinlikte bu sabah eş zamanlı olarak iki farklı bölgede  Yeniboğaziçi Belediyesi Plajı ve LAÇ Belediyesine bağlı plajların temizliği yapıldı.

Etkinlikte konuşan Temiz Kumsallar Komitesi Sözcüsü Emin Yazıcı, bugünkü temizlik kampanyasıyla farkındalık oluşturmak istediklerini  belirterek, “Amacımız, gelecek nesillere daha temiz bir çevre bırakmak ve bu konuda sürdürülebilir projeler üretmek” dedi.

Halkın bu tür etkinliklere destek vermesinin çevre bilincinin gelişmesi açısından önemli olduğuna da dikkat çeken Yazıcı, “Temiz bir dünya, hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu projemize ortak olan LAÇ Belediyesi, Yeniboğaziçi Belediyesi, Cittaslow ekibi, sosyal gençlik derneğine ve Karadeniz Kültür Derneği yönetimine, üyelerine ve katkı sağlayan tüm duyarlı vatandaşlarımıza teşekkür ederiz.” dedi.

 

TAK/BRT

Devamını Oku

Kıbrıs

KKTC’deki öğrencilik yıllarında tadından etkilendiği yaban mersininin Zonguldak’ta üreticisi oldu

Published

on

By

Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinde yaşayan psikolog Selçuk Kaymak, öğrencilik yıllarında tadından etkilendiği tıbbi ve aromatik bitkilerden yaban mersini (mavi yemiş) yetiştirmeye başladı.

Kentte bir kurumda psikolog olarak görev yapan 31 yaşındaki Kaymak, KKTC’de üniversite eğitimi aldığı yıllarda ilk kez yediği yaban mersininin tadını beğendi.

Çocukluk yıllarından bu yana doğa ve toprakla iç içe büyüyen Kaymak, zaman içerisinde eğitimini tamamlayıp mesleğini eline almasının ardından belirli zamanlarda şehir stresinden uzak kalmak, toprak ve hayvancılıkla uğraşan ailesine katkı sağlamak amacıyla yaban mersini yetiştirmeye karar verdi.

Araştırmalar yapan Kaymak, bu meyveyi yetiştirmek için Litvanya’dan özel olarak toprak, İstanbul’dan da fidanları getirtti. Babasına ait iki dönümlük bahçede üretime başlayan Kaymak, ilk hasadını geçen yıl yaptı.

İşten kalan zamanlarını bahçede geçiren ve bahçeye gelenlere mahsulü doğrudan toplama imkanı da sunan Kaymak, gayretiyle gençlere örnek olmayı hedefliyor.

– “Kesinlikle ticari amaç gütmüyorum”

Selçuk Kaymak, AA muhabirine, köyde doğup büyüdüğünü, doğaya ve toprağa karşı her zaman ilgisinin olduğunu söyledi.

Yaban mersinini ilk kez KKTC’de tükettiğini ve tadını beğendiğini aktaran Kaymak, daha sonraları bununla ilgili araştırmalar yaptığını, mesleğini eline aldıktan sonra da babasının bahçesinde bu işi yapmaya karar verdiğini anlattı.

Kaymak, iki dönümlük arazide çalışmalara başladığını belirterek, “Bin fidanım var. Yaklaşık 2,5 yıldır bu işi tamamen doğal, kendi imkanlarımla, otomasyon sistemim olmadan yapmaya çalışıyorum. Bu yıl ikinci kez hasat ediyorum. Severek yapıp bu işte olmaya çalışıyorum.” dedi.

Toprakla uğraşmayı sevdiğini dile getiren Kaymak, şöyle devam etti:

“Bu işi yapabilir miyim diye düşündüm. Büyük emekler sonucunda bahçeyi kurdum. Bahçeyi kurarken de ailem ve yakınlarımdan destek aldım. Yaban mersini içerisinde zaten bin adet, ‘hobi amaçlı üretim’ olarak geçer çünkü genelde büyük bahçelerde 20-25 bin fidan bulunur. Kesinlikle ticari amaç gütmüyorum. Aileme kazancı oluyor. Benimki hobi, zaman geçirme. Doğayla, toprakla buluşarak kendimi deşarj etme yöntemi olarak bu bahçeyi kullanıyorum. Mesleki olarak söylersem, benim terapi yöntemim. Doğa bizi gerçekten tamir ediyor. Buna her zaman inanırım.”

Kaymak, yaban mersininin, içerdiği yüksek antioksidan, vitamin ve mineral değerleri sayesinde faydalı olduğunu aktardı.

Yaban mersininin özel besleme ve bakım koşulları olduğunu, özel toprak istediğini anlatan Kaymak, meyvenin bakımıyla sabırla ve özenle ilgilendiğini dile getirdi.

Kaymak, bir işi gerçekleştirmek için istekli olmanın önemine işaret ederek, “Bir şeyi yapabilme gücü insanların içinde varsa kesinlikle bırakmasınlar çünkü ben bunu hissettim ve isteyerek başladım. Fidanlarımı İstanbul’dan getirtip evimin önüne koyduğumda, ‘Bunlar ne?’ diye söylenenler muhakkak olmuştur. Bu hale gelebileceğine kimse inanmamıştır ama ben inanıyordum.” ifadelerini kullandı.

İnanmanın başarmanın yarısı olduğunu vurgulayan Kaymak, “Bu işin severek yapılması gerekiyor. Sadece ticari amaçla bu işi yapacaklarsa yapmasınlar. Bahçemdeki her fidanı tanıyorum. Onların ne durumda olduğunu takip etmeye çalışıyorum.” diye konuştu.

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Tatar, Melbourne’daki 20 Temmuz etkinliğine canlı bağlantı ile katıldı

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Avustralya’nın Melbourne kentinde North Cyprus Turkish Community of Victoria (Viktorya Kuzey Kıbrıs Türk Cemiyeti) ve bu derneğin Yaşlılar Kolu tarafından düzenlenen 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı törenine canlı bağlantı ile katılarak Kıbrıs Türk toplumuna seslendi.

Cumhurbaşkanlığından verilen bilgiye göre etkinlikte, Cumhurbaşkanı Tatar’ın mesajı, salonda bulunan konuklar tarafından ilgiyle karşılandı.

Cumhurbaşkanı Tatar, mesajında, Kıbrıs Türk halkının özgürlük mücadelesinin önemine vurgu yaparak, Barış Harekatı’nın 51. yıl dönümünü gururla andıklarını belirtti. Törende katılımcılara, “20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’nız kutlu olsun” mesajı iletildi.

Törene, Melbourne KKTC Fahri Temsilcisi Hasan Sayar, Türkiye Cumhuriyeti Melbourne Başkonsolosu Doğan Ferhat Işık, geçmişte Melbourne Başkonsolosluğu ve Lefkoşa Büyükelçiliği Müsteşarlığı görevlerinde bulunan Mehmet Seyit Apak, North Cyprus Turkish Community of Victoria Başkanı  Lütfiye Ali, Yaşlılar Kolu Başkanı Emel Hüseyin, Viktorya Kıbrıs Türk Gaziler Derneği Başkanı Hüseyin Sonuç, Cumhurbaşkanlığı Yurt Dışı Kıbrıslı Türkler Komitesi Avustralya üyesi ve Kıbrıs Türk Profesyoneller Odası Başkanı Nevin Hüseyin, iş insanları Yüksel Kemal ve Soner Hüseyin, Kıbrıs Türk asıllı futbolcu Aziz Behic’in babası Yaşar Behic, ve cemiyet mensuplarından Numan Atılgan Turan da katıldı.

Törenin devamında, “geçmişin acı dolu hatıraları paylaşıldı” belirtilen açıklamada, “Mücahitler, esaret ve zulümle geçen yıllardaki yaşanmışlıklarını anlatarak duygu dolu anlar yaşattı. Emel Hüseyin’in kendi yazdığı ‘Karaoğlan’ adlı şiiri okuması ise büyük beğeni topladı” denildi.

Etkinlik, Barış Harekatı’nın 51. yıl dönümüne özel hazırlanan pastanın kesilmesi ve ikramlarla sona erdi.

 

Devamını Oku

Trending

Reklam