Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Tatar Bilkent’te konuştu: “KKTC’nin dağılacağı bir süreci asla kabul etmeyiz”

Published

on

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Bilkent Üniversitesi’nde, Atatürkçü Düşünce Topluluğu ile Milliyetçi Düşünce Topluluğu tarafından düzenlenen “Yurtta Sulh Cihanda Sulh: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” adlı söyleşiye katıldı.

Cumhurbaşkanı Tatar’ı, İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdurrahman Kürşat Aydoğan karşıladı.

Cumhurbaşkanı Tatar, söyleşide, Kıbrıs tarihi, Kıbrıs sorunu, müzakere süreçleri ve son gelişmeler ile KKTC’deki yatırımlara değindi.

Tatar, Bilkent Üniversitesi’ne teşekkür ederek, Kıbrıs’ın tarihi boyunca her zaman gündemde olduğunu, ancak Kıbrıs’ın hem Türkiye hem de Kıbrıs Türk halkı için ayrı önem taşıdığını vurguladı.

Kıbrıs adasının tarih boyunca hep önemli bir konumda bulunduğunu ifade eden Tatar, Kıbrıs’ın tarihi ve geçmişiyle ilginç bir ada olduğunu, tüm devletlerin hedefinde yer aldığını, fakat en fazla Osmanlı devleti kontrolünde kaldığını kaydetti.

Tatar, Osmanlı devletinin adayı İngiltere’ye kiraladığını, ancak Birinci Dünya Savaşı sonrası adanın İngiltere tarafından ilhak edildiğini anlattı, Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluş anlaşmaları çerçevesinde de şu andaki iki ayrı yerdeki üslerini aldığını belirtti.

Türkiye Cumhuriyeti’nin garantör olmasına ve Osmanlı devletinin adayı almak için bedeller ödemesine rağmen Türkiye’nin üs alamadığını ifade eden Tatar, milli mücadele yıllarını anlattı, Kıbrıs Türk halkının hiçbir zaman İngiliz veya Rum boyunduruğu altına girmediğini kaydetti.

Tatar, bu çerçevede Türk halkının nüfus kaybettiğini, Osmanlı bayrağının indirilip İngiliz bayrağı çekilmesinin ardından halkın Anadolu’ya döndüğünü anlattı.

İngiltere’nin kendi menfaatleri çerçevesinde hareket etmesi sonrası Rum Yunan ikilisinin adayı Yunanistan’a bağlamak ve büyük Yunanistan’ı yaratmak hayaliyle hareket etmeye başladığını ifade eden Tatar, milli mücadele yıllarında olduğu gibi şimdi de Kıbrıs Türk halkına acımasızca ve Kıbrıs Türk halkını yok etmek amacıyla saldırılarında bulunduğunu kaydetti.

Kıbrıs Türk halkının da, adanın bir Yunan adası olmaması ve hakkını, hukukunu korumak amacıyla milli bir mücadele başlattığını, bu mücadele sonucunda da 1960 cumhuriyetinde ortak olduğunu anlatan Tatar, buna rağmen Rumların, Kıbrıs Türk halkını adadan göç ettirmek için her türlü baskıyı yaptığını anımsattı.

Cumhurbaşkanı Tatar, ancak Kıbrıs Türk halkının hiç bir zaman pes etmeden, saldırılara, katliamlara rağmen adadaki Türk varlığını, mücahit ve Mehmetçik sayesinde koruduğunu ifade etti.

Yunan Cuntasının darbesi sonrası Türkiye’nin garantörlük haklarını kullanarak, 1974’te Barış Harekatını yaparak, soydaşlarını koruduğunu belirten Tatar, tek taraflı müdahale hakkını kullanması sonrası Türkiye’nin Kıbrıs’a barışı getirdiğini kaydetti.

Kıbrıs’ta, Kıbrıs Türk halkının en az Rumlar kadar hak sahibi olduğunu vurgulayan Tatar, Kıbrıs Türk halkının kendi kendini yönetme hakkına sahip olduğunu, bu çerçevede devletini kurduğunu işaret etti.

Ersin Tatar, Rum tarafının Annan Planı’na “hayır” demesine rağmen üye olarak alındığını, Kıbrıs Türk halkının ise izolasyonlar altında yaşamaya mahkum edildiğini belirtti, eleştirilerde bulundu.

Garantör ülke İngiltere’nin ise hiç buna ses çıkarmadığını, Avrupa Birliği’nin de haksızlığa devam ettiğini belirten Tatar, bu yüzden Türkiye ile birlikte KKTC’nin gelişmesi için milli davayı, siyaseti sürdürdüklerini ifade etti.

Kıbrıs’ta ortaklık cumhuriyetinin artık olamayacağını, çünkü Türkiye’nin Avrupa Birliği içinde olmadığını anlatan Tatar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin dağılacağı bir süreci asla kabul etmeyeceklerini vurguladı.

Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte yer almaya, mücadele etmeye devam edeceklerini ifade eden Tatar, ülkede eğitim, turizm alanında büyük yatırımları olduğunu, bundan sonraki süreçte de devleti geliştirmek, yüceltmek için deniz, hava ve tüm yetki alanlarında birlikte hareket ederek, güçlü bir şekilde geleceğe yürüyeceklerini söyledi.

Azerbaycan’la başlatılan ziyaretlerin, diğer ülkelerle de devam edeceğine inanç belirten Tatar, milli varlığı, ekonomik, siyasi, diplomatik zemini Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte geliştireceklerini kaydetti.

-Öğrenciler sordu, Tatar yanıtladı

Söyleşide, Cumhurbaşkanı Tatar, öğrencilerin sorularını da cevapladı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin garantörlüğünü sorgulamanın kimsenin haddine olmadığını vurgulayan Tatar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak Türkiye’nin garantörlüğünden asla vazgeçmeyeceklerini kaydetti.

Tatar, KKTC olarak tanınmasalar da asla pes etmediklerini, mücadeleye devam ettiklerini, çünkü yanlarında Türkiye Cumhuriyeti gibi büyük bir devlet olduğunu belirtti.

Azerbaycan’la da ziyaretlerin başladığını söyleyen Tatar, gelecekte Azerbaycan ve ardından diğer ülkelerin tanıması durumunda, hızlı bir şekilde KKTC’nin statüsünün değişebileceğine dikkat çekti.

İngiltere’nin de artık Kıbrıs politikasını gözden geçirmesi gerektiğini ifade eden Tatar, Kıbrıs Türk halkının haksızlıklara karşı mücadele etmeye, vatandaşlarının haklarını korumak amacıyla çalışmaya devam edeceğini söyledi.

Kıbrıs Türk halkının ortağı olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’ni şu anda Rumların tek başına kullandığını ifade eden Tatar, bunun tüm ilgili taraflar tarafından bilinmesine rağmen haksızlıkların devam ettiğini, o yüzden Kıbrıs’ın gerçeklerinin dikkate alınmasını istedi.

Öğrencilerden, bu yüzden Kıbrıs konusunu çok iyi anlamasını ve okumasını isteyen Tatar, geleceğin yetkilileri olacak gençlerin önemine dikkat çekti.

Tatar, haksızlıklara karşı kendilerinin yapması gerekenin, devleti güçlendirmek ve ülke geleceğine hizmet etmek olduğunu da belirtti.

Türkiye Cumhuriyeti’nin KKTC’nin gelişmesi için her alanda destek ve katkısının olduğunu ifade eden Tatar, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal alanda desteğinin sürdüğünü ancak KKTC’nin bağımsız ve egemen bir devlet olduğunu kaydetti.

Türkiye ile birlikte ambargolara rağmen su projesi, havalimanı, altyapı, turizm, eğitim yatırımları yapıldığını, şimdi kablo ile elektrik projesi olduğunu işaret eden Tatar, Birleşmiş Milletler’e su ve elektrik için Rumlarla iş birliği yapılabileceğini önerdiğini söyledi.

Tatar, iki devletin iş birliği yapması halinde bölgede her alanda güçlü ve sürdürülebilir bir yapı oluşturulabileceğine işaret etti.

İngiltere’nin, Rumların, Avrupa Birliği’ne tek yanlı üye alınmasının ardından adada iki devletli çözüm dışında bir çözüm bulunamayacağının farkında olduğunu ifade eden Tatar, tanınma işinin kolay olmadığını ama pes etmeden yola devam edeceklerini, Rum’a yama olma gibi bir şeyin olmayacağını, o yüzden milli birlik içerisinde ülkeyi her alanda geliştirmeye devam edeceklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs’ta, Türkiye Cumhuriyeti’nin desteğiyle her alanda KKTC’yi geliştirmek, milli değerleri artırmak için çalıştıklarını ifade ederek, yüreği vatanı ile atan yurt içi ve yurt dışındaki vatandaşlarla birlikte KKTC’yi daha da iyiye taşıyacaklarına inanç belirtti.

Söyleşi sonunda Cumhurbaşkanı Tatar, gençlerle anı fotoğrafı çektirdi.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

11 İnönülü şehit düzenlenen törenle anıldı

Published

on

By

İnönü şehitleri düzenlenen törenle anıldı.

1958-1963 ve 1974 yıllarında şehit edilen 11 İnönülü için düzenlenen tören protokol sırasına göre şehitler anıtına çelenklerin konmasıyla başladı.

Ardından saygı duruşunda bulunuldu ve 3 el saygı atışı yapılarak, İstiklal Marşı eşliğinde bayraklar göndere çekildi.

Törende Öykü Zort “ Bu Vatan Kimin?” isimli şiiri okudu.

Mesarya Belediye Başkanı Ahmet Latif törende yaptığı konuşmada, milli mücadele yıllarında İnönü köyünün 11 evladını toprağa verdiğini anımsatarak, şehitleri rahmetle andı.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da, 1974’ten önce ekmeğini kazanmak için işine giderken bir çok Kıbrıslı Türk’ün şehit edildiğini hatırlatarak, Rumların Kıbrıs Türkünü yok etmek için sistematik saldırılarda bulundu anlattı.

Kıbrıs Türk halkının kahramanca ülkesini ve halkını savunduğunu dile getiren Tatar, “1974 Kıbrıs Barış Harekatı ve sonrasında Anavatan Türkiye’nin desteğiyle KKTC olarak dünyada haklı yerimizi alırken tüm bunları şehitlerimize borçluyuz” dedi.

Tatar, “Kıbrıs Türk halkının en az Rumlar kadar bu topraklarda hakkı vardır. Devletimizin kabul görmesi, egemenliğimizin tanınması gerekiyor, ancak o zaman adil kalıcı bir çözüm olur” dedi.
New York’ta da bu gerçekleri paylaşacağını ifade eden Tatar, bu kadar bedel ödeyen bir halkın egemenlik ve tanınma hakkı olduğunu söyledi.

Kıbrıs’ta iki ayrı halk ve devlet olduğunu vurgulayan Tatar, bir anlaşma olacaksa Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin o anlaşmanın bir parçası olacağını söyledi.

Tören duaların okunmasıyla sona erdi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, TÜRKSOY’un 32. kuruluş yıl dönümünü kutladı

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, TÜRKSOY’un 32’nci kuruluşu yıldönümü nedeniyle bir mesaj yayımladı.

Cumhurbaşkanı Tatar yazılı mesajında şu ifadeleri kullandı:

“Kıbrıs Türk Halkı için Türksoy teşkilatı büyük önem taşımaktadır. Kültürden sanata, edebiyata, tarihe, müziğe, farklı gelenekleri, örf ve âdetleri bir çatı altında toplayan TÜRKSOY’un 1993 yılından beri yaptığı çalışmaları buradan bir kez daha hürmetle selamlarım.

Türk Devletleri arasında 32 yıl önce kardeş halkların ortak iradesiyle temelleri atılan Türksoy, geçen zaman içinde Türk Dünyası’nın kültürel buluşma köprüsü olmuştur.

TÜRKSOY teşkilatının KKTC’ye gösterdiği ilgi alaka sonucunda, KKTC haksız bir şekilde maruz kaldığı birtakım engellemeleri kültür ve sanat alanında aşmıştır. TÜRKSOY’un bizlere açtığı kapı ve köprüler vasıtasıyla Kıbrıs Türk Halkının kültürü, sanatı, müziği, edebiyatı, örf ve âdetleri dünyaya ulaşmıştır. Çeşitli ülke ve şehirlerde, kültür ve sanatın farklı dallarında yapılan etkinliklerde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin temsilcilerine kültür ve sanatlarını paylaşma fırsatı verilmiştir. Bu bakımdan da TÜRKSOY’a teşekkürlerimi iletiyorum.

KKTC ve TÜRKSOY iş birliği çerçevesinde bundan sonraki süreçte de Kıbrıs Türk Halkının kültür ve sanat insanlarının Türk Dünyası mümtaz şahsiyetleri arasında anılması ve ilan edilmesi bizler için de bir ilham kaynağı olacaktır. Dolayısıyla şimdiden sizlerin yapacağı çalışmalar için bir kez daha teşekkür diyorum.

Türk Halkları arasındaki kardeşlik bağları büyük önem taşımaktadır. Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkiye ve Türkmenistan’ın KKTC Halkı için aynı soydan gelen, aynı milletin evlatları olduğunu, gönül birliği, gelenek ve görenek, ortak kültür, ortak tarih ve ortak dil temelinde hiçbir farklılığının bulunmamaktadır.

Bu duygu ve düşüncelerle Türk halklarının ortak kültürel mirasını yaşatma, tanıtma ve gelecek kuşaklara aktarma idealiyle kurulan Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı TÜRKSOY’un 32. kuruluş yıl dönümünü en içten dileklerimle kutluyorum.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Özcenk’ten DAÜ-SEN’e çağrı

Published

on

By

Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Vakıf Yöneticiler Kurulu Başkanı Dr. Erdal Özcenk, sosyal medya ve basın aracılığıyla yapılan asılsız açıklamaların zarar verici bulduğunu vurgulayarak, DAÜ Akademik Personel Sendikası (DAÜ-SEN) yönetimini kamuoyu üzerinden değil, üniversitenin iç işleyiş mekanizmaları içerisinde doğrudan, yapıcı ve sorumlu bir iletişime davet etti.

“DAÜ, siyaset üstü bir kurumdur. Politik malzeme yapılması kabul edilemezdir” vurgusu yapan Özcenk, “Üniversitemizde alınan tüm kararlar, ilgili akademik-idari kurullarda tartışılarak, Üniversite Yönetim Kurulu tarafından oylanmakta ve ardından Vakıf Yöneticiler Kurulu’nun onayına sunulmaktadır. Bu kurumsal süreçler, şeffaf, katılımcı ve denetlenebilir bir yapı içinde yürütülmektedir” dedi.

Erdal Özcenk’in açıklaması aynen şöyle:

“1979 yılında kurulan ve 1986’da devlet üniversitesi statüsünü kazanan Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ), sadece Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin değil, bölgenin en köklü ve saygın yükseköğretim kurumlarından biridir. Uluslararası düzeyde akredite olmuş programları, seçkin akademik kadrosu ve çok kültürlü öğrenci yapısıyla DAÜ, bugüne kadar on binlerce mezun vermiş ve KKTC’nin dünyaya açılan bilimsel yüzü olmuştur.

DAÜ’nün varlığı ve başarısı, başta Gazimağusa olmak üzere ülke genelinde ciddi bir ekonomik ve sosyal katkı yaratmaktadır. Binlerce öğrencinin ve personelin oluşturduğu bu büyük yapı, yerel esnaftan konaklama sektörüne, ulaşımdan hizmet sektörüne kadar geniş bir yelpazede KKTC ekonomisine doğrudan katkı sağlamaktadır. Üniversitemiz aynı zamanda ülkemizin tanıtımına, uluslararası platformda bilinirliğine ve itibarına da büyük değer katmaktadır.

Ancak bölgemizin içinde bulunduğu hassas coğrafi konum (özellikle Ortadoğu’daki süregelen savaşlar) ülkemize olan öğrenci başvurularını olumsuz etkilemiştir. Bu dönemde, yükseköğretimin itibarı daha da önem kazanmışken, köklü ve güvenilir yapısıyla DAÜ’nün varlığı çok daha kritik bir hal almıştır.

Dünyadaki 193 ülkenin tamamında devlet üniversiteleri bulunmakta ve bu üniversiteler, ülkelerinin bilimsel gelişimi, gençliğin eğitimi ve toplumsal ilerleme açısından vazgeçilmez yapılardır. KKTC hükümetlerinin de DAÜ’ye bugüne kadar verdiği katkı ve desteğin değerli olduğunu özellikle belirtmek isterim. Üniversitemizin yaşaması ve eğitim kalitesinin daha da artırılması için gereken her türlü desteğin bundan sonra da verileceğinden kimsenin kuşkusu olmamalıdır.

Bu süreçte, DAÜ-SEN Başkanı tarafından sosyal medya ve basın aracılığıyla yapılan açıklamaları son derece talihsiz ve kurumumuza zarar verici bulduğumu vurgulamak isterim. Öğrenci kayıtlarının devam ettiği, üniversitemizin geleceği açısından hayati öneme sahip bu dönemde yapılan asılsız ve temelsiz açıklamalar, kurum aidiyeti ve sorumluluk duygusuyla bağdaşmamaktadır.

DAÜ, siyaset üstü bir kurumdur. Politik malzeme yapılması kabul edilemezdir. Üniversitemize ilişkin görüş ve eleştirilerin, kurumun kendi içindeki platformlarda, akademik teamüller ve karşılıklı saygı çerçevesinde ifade edilmesi gerektiğini hatırlatmak isterim. KKTC’deki tüm siyasi görüşlerin de DAÜ’nün kurumsal yapısına zarar verebilecek yaklaşımlardan uzak durmaları ortak sorumluluğumuzdur.

Üniversitemizde alınan tüm kararlar, ilgili akademik-idari kurullarda tartışılarak, Üniversite Yönetim Kurulu tarafından oylanmakta ve ardından Vakıf Yöneticiler Kurulu’nun onayına sunulmaktadır. Bu kurumsal süreçler, şeffaf, katılımcı ve denetlenebilir bir yapı içinde yürütülmektedir.

DAÜ-SEN yönetimini, kamuoyu üzerinden değil, üniversitemizin iç işleyiş mekanizmaları içerisinde doğrudan, yapıcı ve sorumlu bir iletişime davet ediyorum. Kurumun geleceğini birlikte konuşmak ve geliştirmek, hepimizin ortak görevidir.”

TAK

Devamını Oku

Trending

Reklam