Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Tatar: Önemli ve büyük bir adım atıldı. Memnuniyet duyuyorum

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Maraş açılımının Türk tarafının yeni siyasetine güç verdiğini söyleyerek, atılan adımın önemli ve büyük bir adım olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Maraş açılımının birinci yıl dönümünde alınan karar ve uygulamadan m

Published

on

Tatar: Önemli ve büyük bir adım atıldı. Memnuniyet duyuyorum

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Maraş açılımının Türk tarafının yeni siyasetine güç verdiğini söyleyerek, atılan adımın önemli ve büyük bir adım olduğunu belirtti.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Maraş açılımının birinci yıl dönümünde alınan karar ve uygulamadan memnuniyet duyuyorum. Bu büyük bir adım ve büyük bir siyasetti” dedi.

Tatar bölgeye yerleşimler olabilmesi adına yüzde 3,5 pilot bölgenin Bakanlar Kurulu kararıyla askerden sivile devredildiğini söyleyerek, “Oradaki mal mülk meseleleri çözüldükten sonra bilahare diğer bölgelere de bu şekilde bir yayılma olacaktır” ifadelerini kullandı.

Bölgeyi 240 bin insanın ziyaret ettiğini, pandeminin ortadan kalkmasıyla ziyaretlerin yılda milyonu geçeceğine inanç belirten Tatar, “Bir marka değer olarak KKTC turizmine de büyük kaktı sağlayacaktır” dedi.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Maraş açılımının birinci yıl dönümü dolaysıyla ’a açıklamalarda bulundu.

“PİLOT BÖLGE YERLEŞİME AÇMA KARARI”

Kapalı Maraş’ın Başbakan olduğu dönemde ortaya koyduğu iradeyle açılma sürecine girdiğini söyleyen Tatar, gelinen aşamadan memnuniyet duyduğunu belirtti.

Tatar, Taşınmaz Mal Komisyonu üzerinden başvuracak olan hak sahipleri ve mülk sahiplerinin yerleşebilmeleri için 20 Temmuz 2021 tarihinde Barış Harekatı’nın 47. yıldönümünde pilot bölge olarak yüzde 3 buçukluk bir bölgenin seçildiğini kaydetti. Tatar, bölgenin Bakanlar Kurulu kararıyla askerden sivil idareye devredildiğini ifade etti.

Tüm Maraş’ın açıldığını söyleyen Tatar, “Şunu da belirtmem lazım, Maraş’ın büyük bir bölümü 1974’ten sonra açılmıştır. 10 bine yakın vatandaşımız o bölgede yaşamaktadır. Bu deniz tarafıdır. Oteller ve konutların bulunduğu yerdir, o bölgenin bir yıl önce açılmasıyla bölgeye giriş ve çıkışlar serbest bırakılmıştır.” diye konuştu.

Bölgeyi ziyaret eden kişi sayısının 240 bin olduğunu dile getiren Tatar, bazı yolların asfaltlandığını, ana caddelerin temizlendiğini, çevre temizliği yapıldığını, park ve denizin kullanılabilecek duruma getirildiğini belirtti.

Mal mülk konusunun gündemde olduğunu dile getiren Tatar, insan haklarının yerine getirilmesi ve mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğini, çok haklar yendiğini kaydetti.

Tatar, Kıbrıs Türkünün 1963’lerde göçmen olduğunu, çadırlarda yaşadığını söyleyerek, Rum tarafının sadece kendi mağduriyetinden bahsettiğini, Kıbrıs’ın güneyinden kuzeyine göç etmiş Kıbrıslı Türkler bulunduğunu belirtti.

Tatar, Maraş’ın vakıflara ait olduğunun belgelerle kanıtlanmış olmasına rağmen İngiliz sömürge yönetiminde bu arazilerin “peşkeş çekildiğini”, üzerine oteller, binalar ve konutlar yapıldığını dile getirdi.

Taşınmaz Mal Komisyonu’nun (TMK) vereceği kararlara karışamayacaklarını, komisyonun uluslararası alanda tanınmış mahkeme gibi bir kurum olduğunu belirten Tatar, onun vereceği kararlara bağlı olarak oraya yerleşimler olabileceğini ifade etti.

Kapalı Maraş’a ilişkin TMK’ya 400’den fazla başvuru yapıldığını, Rum tarafında başvuru yapan insanlara başvurmaları ve başvurularından vazgeçmeleri yönünde baskı uygulandığını söyleyen Tatar, bu yapılmasaydı binlerce insanın başvuruda bulunacağını  kaydetti.

Tatar yerleşimler olabilmesi için bölgenin sivil bölgeye dönüştürülmesi gerektiğini söyleyen Tatar, “Onun için yüzde 3 buçuk dediğimiz o pilot bölgede Bakanlar Kurulu kararıyla askeri idare sivile devretmiştir bölgeyi. Oradaki mal mülk meseleleri çözüldükten sonra bilahare diğer bölgelere de bu şekilde bir yayılma olacaktır” ifadelerini kullandı.

“Kapalı Maraş’ın tamamını askeri bölgeden sivile dönüştürmek doğru olmazdı” diyen Tatar, bölgenin güvenliğini, korunması ve denetimini sağlamanın kolay bir iş olmadığını belirtti.

Tatar, pilot bölgede şu anda polisin görev yaptığını söyledi.

“YENİ SİYASET”

Cumhurbaşkanı Tatar, Rum tarafının bugüne kadar önerilen tüm planlara hayır dediğini söyleyerek, gelinen aşamada yeni siyasetin ortaya çıktığını, iki devletlilik siyasetiyle yola devam edildiğini belirtti.

Maraş açılımının yeni siyasete güç verdiğini dile getiren Tatar, şartların değiştiğini, yeni bir yaklaşım geliştirildiğini kaydetti.

Tatar, Türkiye ile işbirliği içinde bölgede ulusal çıkarların savunulması için oluşturulan yeni siyasetin Maraş’ın açılımıyla Türk tarafının pozisyonunu güçlendirdiğini belirtti.

Kıbrıs’ta iki devlet olduğunu, anlaşmanın devletten devlete olabileceğini dile getiren Tatar, “Bizim devletimizi tanımamaları, yok saymaları, bizi muhatap kabul etmemeli asla kabul edilemez” dedi.

Kıbrıs’ta kalıcı ve sürdürülebilir bir anlaşma olacaksa, adil bir çerçevede mutlaka Kıbrıs Türk tarafının ortaya koyduklarının dikkate alınması gerektiğini vurgulayan Tatar, “Bize saygı göstermelidirler. Biz güneyle alakalı, onların egemen olduğunu, devletleri olduğunu kabul ediyoruz onların da bizim egemen olduğumuz, devletimiz olduğunu kabul etmeleri gerekiyor” diye konuştu.

“MARAŞ BİR MARKA DEĞER OLARAK KKTC TURİZMİNE DE BÜYÜK KAKTI SAĞLAYACAKTIR”

Maraş’ta mal mülk sahiplerinin mallarına dönüşe imkan tanımak istediklerine değinen Tatar, bölgede malları bulunan Rumların yaşadıkları mağduriyetleri dile getirdiklerini ve açılması yönünde baskı yaptıklarını söyledi.

Maraş açılımının KKTC’nin güçlenmesi için önemli bir adım olduğuna işaret eden Tatar, ortaya koydukları iradenin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümeti  tarafından da desteklendiğini, onların da desteğiyle sürecin başarıyla ulaştığını kaydetti.

Bölgeyi 240 bin insanın ziyaret ettiğini, pandeminin ortadan kalkmasıyla ziyaretlerin yılda milyonu geçeceğine inanç belirten Tatar, “Bir marka değer olarak KKTC turizmine de büyük kaktı sağlayacaktır” dedi.

“DERİNYA’DAKİ EYLEM”

Tatar, Derinya bölgesinde yapılan eyleme de değinerek, eylemin çok ilgi görmediğini, Kıbrıs’ta barışın 1974 yılında Mehmetçiğin adaya gelmesiyle sağlandığını söyleyerek, Kıbrıslı Türklerin 1974 öncesinde katledildiğini her türlü soykırımı yaşadığını belirtti.

Tatar, bu noktadan sonra dikkatli olmak gerektiğini Türkiye’nin garantörlüğü ve belli sayıda askerin caydırıcı güç olarak adada bulunmasından vazgeçilemeyeceğini söyledi.

“ZEMİN ARAYIŞLARI DEVAM EDİYOR”

Kıbrıs sorununa BM nezdinde zemin arayışlarının devam ettiğini söyleyen Tatar, Rum tarafının ısrar ve inatla pozisyonunu koruduğunu, Kıbrıs’ta gerçekleri görmeleri gerektiğini belirtti.

Kıbrıs’ta iki ayrı bölge iki ayrı devlet olduğunu vurgulayan Tatar, uluslararası anlaşmalar ve sonraki tüm süreçlerde Kıbrıs’ta iki farklı halkın olduğunun kabul edildiğini kaydetti.

“Biz gerçekçi ve realist olarak bu anlaşmalara yanaşmaktayız” diyen Tatar, Annan Planı ve Crans Montana’dan sonra resmi müzakerelere geçmek için Kıbrıslı Türklerin egemen eşitliği ve uluslararası eşit statüsünün teyidini istediklerini söyledi.

Kıbrıs kuruluş anlaşmalarında da Kıbrıs’ta iki ayrı halk olduğunun açık ve net şekilde belirtildiğini dile getiren Tatar, Rumların, Kıbrıslı Türkleri silah zoruyla bu cumhuriyetin dışına attığını söyledi.

“Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Rum Cumhuriyeti’ne dönüştürmüşlerdir. İki eşit kurucu oluşturucu devlet federasyonu oluşturacak ve eşitlik temelinde yaşam sürecek. Öyle bir şey yoktur.” diyen Tatar, şöyle devam etti:

“Onların anladıkları federasyon; KKTC ortadan kalkacak ve Kıbrıs Cumhuriyeti bir Anayasal değişiklikle adını Kıbrıs Federal Cumhuriyeti olarak değiştirecek. Kıbrıslı Türkler de vatandaşlar olarak oraya entegre olacak. Bir takım süslemeler yapılacak ama neticede her yerde çoğunluk Rumlardır ve çoğunluğun azınlığı yönettiği bir pozisyona gireceksiniz”

Cumhurbaşkanı Tatar, Rum tarafının askerin çekilmesi ve Türkiye’nin garantörlüğünün sona ermesini talep ettiğini, bunun asla kabul edilemeyeceğini söyledi.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Dikkat! Çayırova-Ziyamet arası yolda görüş mesafesi azaldı

Published

on

By

 

Polis Basın Subaylığı’ndan verilen bilgiye göre İskele-Karpaz anayolunun Çayırova ile Ziyamet arasındaki kısmında, sağanak yağış ve dolu yağışı nedeniyle yolda görüş mesafesi azalmıştır.

Polis bahse konu yol güzergahını kullanacak olan sürücüleri yavaş ve dikkatli seyretmeleri konusunda uyardı.

Devamını Oku

Kıbrıs

Gazimağusa’da ‘Yeni Yıl Konseri’

Published

on

By

Gazimağusa’da bu akşam ‘Yeni Yıl Konseri’ düzenlendi.
  
Başbakan Yardımcılığı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanlığı’na bağlı Devlet, Opera ve Bale Koordinasyon Merkezi ile Sonare/ Ada Işığı Çocuk ve Gençlik Koroları ve Tango Siempre işbirliğinde düzenlenen konserde ilk olarak Şef Erkan Dağlı önderliğinde Ada Işığı Çocuk Korosu sahne aldı. 

Soprano Sermin Dikmen Töre ile Bariton Tuğrul Enver Töre’nin performans sergilediği etkinlikte piyanoda; Piyanistler Esra Poyrazoğlu Alpan, Uliana Öztemur ve Piyanist Asya Özkamalı yer aldı.

Gecede Sonare/Ada Işığı Çocuk ve Gençlik Koroları, dansçılar Meryem Kuraner ile Ahmet Alasya da performans sergiledi. 
 

Konser yarın akşam saat 19.00’da, Lefkoşa Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek.

Devamını Oku

Kıbrıs

TC Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri Töreni, Cumhurbaşkanı Tatar’ın da katılımıyla yapıldı

Published

on

By

Türkiye Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri Töreni, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın da katılımıyla yapıldı.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bu yıl edebiyattan kütüphaneciliğe, müzikten tiyatroya, bilim-kültürden sinema ve zanaatlara uzanan 8 ayrı dalda ödül takdim ediyoruz.” dedi.

Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri Töreni’nde yaptığı konuşmasına, gerek Türkiye’de gerekse yurt dışında icra ettikleri çalışmalarla kültür ve sanat dünyasına yepyeni ufuklar açan tüm sanatçılara selamlarını, saygılarını göndererek başladı.

Ödüle layık görülen sanatçıları, fikir ve edebiyat erbabını, ustaları ve onların temsilcilerini tebrik eden Erdoğan, eserleriyle asırları aşıp gelen, medeniyet nehrinin kültür ve sanat kollarını besleyen ödül sahiplerine bundan sonraki çalışmalarında Mevla’dan başarılar diledi.

Erdoğan, kılı kırk yaran, titiz ve kapsamlı bir değerlendirme süreci ile ödül sahiplerini belirleyen seçici kurul üyelerine de şükranlarını sunarak, “Bu yıl edebiyattan kütüphaneciliğe, müzikten tiyatroya, bilim-kültürden sinema ve zanaatlara uzanan 8 ayrı dalda ödül takdim ediyoruz.” ifadesini kullandı.

Profesör Doktor Gönül Tekin ve Profesör Doktor Günay Kut’a Bilim-Kültür Ödüllerinin tebliğ edildiğini anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Dünyanın önde gelen Türkologlarından Gönül Tekin Hocamız, kitap ve makaleleriyle, araştırmalarıyla, konferanslarıyla eski Türk Edebiyatı’na ışık tutan önemli çalışmalara imza attı. Harvard Üniversitesi’nde Osmanlı Türkçesi, Özbekçe ve Çağatayca dersleri veren Profesör Doktor Gönül Tekin, uzun yıllar editörlüğünü yaptığı Türklük Bilgisi Araştırmaları Dergisi’yle Batı’da Türkçe yayın merkezli Türkoloji çalışmalarının da önünü açtı.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tekin’in, Harvard Üniversitesi bünyesindeki Osmanlı Türkçesi yaz okulunun Cunda’da açılmasında önemli bir pay sahibi olduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti:

“Hocamız, Mevlana, Yunus Emre, Ali Şir Nevai, Evliya Çelebi ve Ahmed-i Dai gibi nice abide ismin eserlerini disiplinler arası bir bakışla ele aldı. Profesör Doktor Günay Kut ise yine Türkoloji ve eski Türk Edebiyatı alanında uluslararası düzeyde tanınan saygın bir hocamız. Merhum Halil İnalcık’ın seçkin talebelerinden olan Profesör Doktor Günay Kut, Boğaziçi Üniversitesi’nde Türkoloji Bölümünü, Oxford Üniversitesi’nde ise Atatürk Enstitüsü’nü kurarak Türk kültürüne önemli hizmetlerde bulundu. Bilhassa biyografi ve yazma eserler alanında Türkoloji müktesebatına önemli katkılar sunan Günay Kut, Türk Dili’nin ve Türk Edebiyatı’nın uluslararası ölçekte tanınması için kritik bir rol oynadı. Bilim-Kültür ödülü sahibi her iki hocamızı da tebrik ediyor, bugüne kadar yaptıkları kıymetli çalışmalarından ötürü kendilerine teşekkür ediyorum.”

– Edebiyat Ödülü’nün sahibi Fatma Karabıyık Barbarosoğlu oldu

Edebiyat Ödülü’nün bu yıl Fatma Karabıyık Barbarosoğlu’na tebliğ edildiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yazı hayatına çok erken bir çağda, 18 yaşında adım atan Fatma Barbarosoğlu, hikaye, roman, deneme, makale, mülakat ve köşe yazılarıyla Türk Edebiyatı’nda yer edinen isimlerden biri oldu. Eserlerinde modernizm-gelenek ilişkisini, yabancılaşmayı bilhassa kadınların toplumdaki yerini, karşılaştıkları sorunları, sevgiyi, dostluğu ve diğerkamlığı sosyolojik bir bakışla etkileyici bir üslupla ele aldı. ‘Benim ağacım, benim tohumum kelimelerdir’ diyen Sayın Fatma Barbarosoğlu’nu da tebrik ediyor, yazı ve fikir hayatında başarılarının devamını diliyorum.” dedi.

Erdoğan, bu yılki Müzik Ödülü’nün sahibinin Ahmet Özhan olduğunu anımsatarak, sanat hayatında 57 yılı geride bırakan Özhan’ın hem kişiliği hem de bilgi ve tecrübesiyle Klasik Türk Müziği’ne önemli eserler kazandırdığını söyledi.

Özhan’ın, beste, yorum, icra ve araştırmalarıyla Türk Sanat ve Tasavvuf Müziği’ne eşsiz katkılarda bulunduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Geçmişle gelecek arasında sağlam köprüler kurdu. Buhurizade Itri Efendi’den Hamamizade Dede Efendi’ye, Sultan 1. Ahmet Han’dan Alvarlı Efe Hazretlerine nice zevat-ı kiramın güftelerini, bestelerini, nutku şeriflerini? bugüne taşıdı. Örnek bir sanatçı, emsal bir şahsiyet nasıl olur herkese gösteren Ahmet Özhan’ı kutluyor, sanat ve tasavvuf musikimize yaptığı değerli hizmetler için kendisine teşekkür ediyorum.” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tiyatro dalındaki ödülün bu yıl Turan Oflazoğlu’na takdim edildiğini söyleyerek, “Evrensel temaları yerel ve kadim değerlerle işleyen bugünün manzarasını, tarihi olay ve şahsiyetlerimizle mezceden Turan Oflazoğlu, geniş perspektifi ve engin birikimiyle temayüz etmiştir. Türk Edebiyatına damga vuran tiyatro oyunlarını şiirleriyle, denemeleriyle, senaryo ve çevreleriyle besleyen Turan Oflazoğlu, kültür ve sanat dünyamızda muhkem bir yer edinen, güçlü yazarlarımızdan biri olmuştur. Bir eserinde, ‘Dünyanın açtığı en güzel çiçek olabilecekken dünyanın bağrını oyan bir yara olmakta insan.’ diyerek günümüz insanına ayna tutan Sayın Oflazoğlu’nu tebrik ediyor, kendisine sağlıklı ve bereketli ömürler temenni ediyorum.” diye konuştu.

Kütüphanelerin milletlerin asırlara sari hafızalarının yaşadığı, yaşatıldığı, muhafaza altına alındığı ilim ve kültür mahfilleri olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

“Bu mekanları nefes alan bir yapıya kavuşturmak, ilim erbabı ve araştırmacılar başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin istifadesine sunmak, milli ve manevi kimliğimizin devamı için vazgeçilmezdir. 25 yılını Atatürk kitaplığına vakfeden, şimdilerde Sultan Abdülhamit Han’ın kurduğu Türkiye’nin ilk devlet kütüphanesi olan Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nin müdürlük vazifesini yürüten Ramazan Minder’e kütüphanecilik ödülümüzü tevdi ediyoruz. Demokrasi tarihimizin utanç vesikalarından biri olan 28 Şubat sürecinde, Sultan Abdülhamit Han’ın Yıldız Sarayı’ndaki kütüphanesine ait 4 bin 500 kitap kendi tarihlerine düşman olanlar tarafından maalesef çöpe atılmıştı.

İçinde nadir eserlerinde yer aldığı bu kitapların tamamını Atatürk Kitaplığına kazandıran Ramazan Minder, Medine müdafi Fahrettin Paşa, Hamidiye kahramanı Rauf Orbay ve daha nice tarihi şahsiyetin şahsi arşivlerini satın alıp Atatürk Kitaplığına taşıdı. Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ndeki yazma ve matbu eserlerin bakımı ve restorasyonu için fedakarca çalışan Sayın Minder, dijitalleştirme ve kataloglama faaliyetleriyle sosyal mekan düzenlemeleriyle kütüphanelerimizin modernize edilmesinde öncü bir rol oynamıştır. Kütüphanecilik koleksiyonumuzun bugünkü seviyesine ulaşmasında büyük emek sahibi olan Ramazan Minder’i kutluyor, tarihi ve kültür mirasımıza sahip çıktığı için kendisine şükranlarımı sunuyorum.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Her alanda olduğu gibi kültür ve sanatta da kimsenin dünya görüşüne, yaşam tarzına, siyasi tutumuna bakmıyor, bu ülkeye, bu millete, bu topraklara aidiyet duyan herkesi baş tacı etmeye özen gösteriyoruz” dedi.

Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri Töreni’nde bu yılki Zanaatkar Ödülü’nün Salih Balakbabalar’a takdim edildiğini, hat, tezyinat, ahşap oyma ve sedef işçiliği gibi geleneksel sanatları kendi üslubuyla harmanlayıp, özgün ve modern bir çizgiye taşıyan Salih Hocanın birçok eserinin yurt içi ve yurt dışındaki müze, koleksiyonlarda sergilendiğini belirtti.

Erdoğan, “Altın, gümüş, sedef, ahşap, Fildişi ve pirinç gibi malzemelerle hat sanatı ve Türk tezyinatının en nadide eserlerini hayat veren kıymetli sedefkarımızı yürekten tebrik ediyor, geleneksel sanatlarımıza yaptığı eşsiz katkılar için kendisine teşekkür ediyorum.” diye konuştu.

Bu yılki Vefa Ödülü’nün sahibinin Türk sinemasının usta ismi Halit Refiğ olduğunu dile getiren Erdoğan, 1958’den ebediyete irtihal ettiği 2009’a kadar sinema çalışmalarını sürdüren Halit Refiğ’in yarım asırlık sanat hayatında danışman, senarist, yapımcı ve yönetmen olarak Türk sinemasına kıymetli eserler kazandırdığını söyledi.

Halit Refiğ’in öncüsü olduğu ulusal sinema hareketiyle Türk sinemasının yerli ve milli değerler üzerine bina edilmesinde ses getiren, adeta çığır açan işlere imza attığını anlatan Erdoğan, batıyı esas alan sinema anlayışını yalnızca filmleriyle değil kitaplarıyla da eleştiren Halit Refiğ’in Türk sinemasının merkezine Türkiye’nin tarihinin, öz değerlerinin yerleştirilmesi gerektiğini savunduğu belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

“Halk kültürümüzü, tarihi birikimimizi ve bizi biz yapan hasletleri, ustalıklı ve gerçekçi bir şekilde beyaz perdeye taşımıştır. ‘Ben Halit Refiğ, Türkiye ve Türk halkı üzerine bugün ne biliyorsam mesleğim ve Türk sinemasına ilgim sayesinde öğrendim. Türkiye’de halktan gelen ve halka dönecek olan ilk gerçek halk sanatının öncülerinden biri olmaktan heyecan ve gurur duyuyorum.’ Kendisini bu sözlerle tanımlayan Halit Refiğ’e Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Vefa Ödülü ile kendisine olan minnet borcumuzu inşallah ifa etmişizdir diye ümit ve temenni ediyorum. Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülünü kazanan sanatçılarımızı, hocalarımızı, zanaat erbabımızı bir kez daha tebrik ediyor, her birine şahsım ve milletim adına şükranlarımızı ifade ediyorum. Geçmişte bu ödüllere layık görülen ve bugün aramızda olmayan kültür ve sanat insanlarımızı da bu vesileyle minnetle yad ediyorum”

“Kalıcı olan yarınlara akıl, ruh, moral ve köklerden mesaj ileten sadece ve sadece kültür sanat eserleridir. Atalarımız şu veciz cümleyi, ilim, fikir ve sanat dünyamıza adeta hediye etmiştir, ‘Kem alatla kemalat olmaz.’” diyen Erdoğan, siyasette, iş hayatında, eğitimde, aile ve sosyal yaşantısında rehber edilmesi gereken bu sözün kültür ve sanat faaliyetlerinde kılavuz olarak belirlemenin önem arz ettiğini söyledi.

Vasat malzemeden kaliteli işin asla çıkmayacağını, Türkiye’nin bu açıdan nasipli bir millet olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Yalnızca ülkemizin değil gönül coğrafyamızın her bir köşesi Türk ve İslam medeniyetinden neşet eden, kültür hazinesiyle mümtaz eserlerle, önder şahsiyetlerle dolu. Müzikte, mimaride, edebiyatta, bilim, kültür ve sanatın pek çok branşında asırlar boyunca ortaya koyduğumuz eserlerle, bünyemizden çıkardığımız ilim ve kültür insanlarıyla güçlü bir medeniyetin devamıyız. Bugünkü gençlerimizin asla unutmaması gereken hususlardan biri de işte bu medeniyetin daha 3 asır öncesine kadar ilim ve sanatta diğer milletlere ilham veren örnek işlere imza atmış olmasıdır.” diye konuştu.

Bilim ve kültürel erbaplarının çalışmalarıyla bu mirası ihya etmenin, zenginleştirmenin ve geleceği çok güçlü bir şekilde kucaklamak zorunda olduklarını dile getiren Erdoğan, bu noktada herkese önemli vazifeler düştüğünü belirtti.

İçine sirayet ettiği her bünyeyi tek tipleştiren neoliberal kültür akımlarının ve dijitalleşmenin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de etkisini arttırdığını gördüklerini anlatan Erdoğan, bunun için tarihten süzülüp gelenekli sanatları muhafaza etmeli, ilmi ve kültürel çalışmaları günün sunduğu imkanlarla çok daha ileri noktalara taşımak gerektiğini ifade etti.

“Marifet iltifata tabidir” düsturuyla düzenledikleri Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerini bu amaç doğrultusunda geçmişten aldıkları ışıkla geleceği aydınlatmak üzere icra ettiklerini aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:

“Her alanda olduğu gibi kültür ve sanatta da kimsenin dünya görüşüne, yaşam tarzına, siyasi tutumuna bakmıyor, bu ülkeye, bu millete, bu topraklara aidiyet duyan herkesi baş tacı etmeye özen gösteriyoruz. Taklit ve takip eden değil, ilhamını kendi kültüründen, toplumundan, geçmişinden ve köklerinden alan her sanatçı bizim başımızı tacıdır. Devraldığımız mirası zenginleştirmek için ömrünü vakfeden her sanatçı, ilim ve düşünce insanı bizim gönlümüzde ayrı bir yere sahiptir. Kim olursa olsun sanatını aşkla icra eden, bu milletin derdiyle dertlenen, bu millete tepeden bakmayan herkese devlet olarak elimizden gelen desteği sağlıyoruz. Sanatçılarımız, hani ‘büyük adam’ derler ya bizim nazarımızda işte o büyük insandır.

Merhum Nurettin Topçu ‘büyük adam’ı tanımlarken şöyle demişti, ‘Büyük adam eserleriyle hayatını birleştiren adamdır. Biz onda şu vasıfları arıyoruz, önce bütün ömründe, aynı kanaatin, aynı imanın sahibi olan adamlardır. Devirlere, zaruretlere, cemiyetlere göre değişmez. Muhitine uymaz, muhiti kendine uydurur, uydurmazsa çarpışır. Cemiyetten daha kuvvetlidir, cemiyeti sürükleyicidir.’ Topluma mihmandarlık yapan siz kıymetli kültür, sanat, ilim insanlarımıza inşallah bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da destek olmaya devam edeceğiz.”

– Törenden notlar

Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri Töreni’nde, ilk olarak ödülü almaya hak kazanan sanatçıların biyografileri izlendi.

Bilim-Kültür alanında Gönül Tekin ve Günay Kut, edebiyat alanında Fatma Karabıyık Barbarosoğlu, müzik alanında Ahmet Özhan, tiyatro alanında Turan Oflazoğlu, kütüphanecilik alanında Ramazan Minder, zanaatlar alanında Salih Balakbabalar ödüle layık görüldü.

Vefa ödülü ise merhum yönetmen Halit Refiğ’e verildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan törende hazır bulunan Tekin, Kat, Özhan ve Minder’e ödüllerini verdi.

Erdoğan, vefa ödüllerine layık görülen yönetmen Refiğ’in ödülünü eşi Gülper Refiğ’e, Oflazoğlu’nun ödülünü kızı Gizem Oflazoğlu Akar’a, Balakbabalar’ın ödülünü oğlu Baki Enis Balakbabalar’a takdim etti.

Törene, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala, DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü ve Büyükelçi Hasan Doğan, Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Hamza Dağ, Hayati Yazıcı ve Ömer İleri ile Ankara Valisi Vasip Şahin ve Tarihçi ve Yazar Murat Bardakçı da katıldı.

Ödül takdiminin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, ödül sahipleriyle fotoğraf çektirdi.

Devamını Oku

Trending

Reklam