Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Tatar, TDT’den izolasyonlara karşı somut adım istedi

Published

on

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Olağanüstü Zirvesi Devlet Başkanları Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Kıbrıs Türk halkına uygulanan izolasyonlara karşı somut adım istedi.

Cumhurbaşkanı Tatar, zirveye hitabında “Halkıma uygulanan insanlık dışı izolasyonu da birlikte aşacağımıza inanıyor bu doğrultuda sizlerden somut adımlar beklediğimizi de ifade ediyorum” dedi.

Tatar, KKTC’nin Doğu Akdeniz’deki Türk varlığının, Türk dünyasının hak ve çıkarlarının temsilcisi ve yılmaz bekçisi olduğunu da vurguladı.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın davetlisi olarak Ankara’da bulunan Tatar, “Afet-Acil Durum Yönetimi ve İnsani Yardım” temasıyla yapılan Türk Devletleri Teşkilatı Olağanüstü Zirvesi kapsamında, 12.00-14.00 saatleri arasında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen Devlet Başkanları Toplantısı’na katıldı.

KKTC’nin gözlemci ülke olduğu Türk Devletleri Teşkilatı’nın Olağanüstü Zirvesi Devlet Başkanları Toplantısı, Azerbaycan’ın teklifi üzerine düzenlendi ve Olağanüstü Zirve’ye Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, Kırgız Cumhurbaşkanı Sadır Caparov, Dönem Başkanı Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev ile gözlemci ülkeleri temsilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Macaristan Başbakanı Viktor Orban ve Türkmen Halkının Milli Lideri, Türkmenistan Halk Maslahatı Başkanı Gurbangulu Berdimuhamedov katıldı.

Zirve, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açılış hitabı ile başladı. Erdoğan konuşmasında KKTC’ye de değindi.

-Erdoğan: “KKTC’nin aramıza katılmasıyla aile meclisimiz daha da güçlendi”

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan zirveye hitabında, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ı da aralarında görmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Erdoğan, “KKTC’nin aramıza katılmasıyla aile meclisimiz daha da güçlendi. Kıbrıs Türk halkına desteğimizi somutlaştırdık. KKTC’nin tanınması ve Kıbrıs Türk halkının maruz kaldığı izolasyonların kaldırılması için vermiş olduğumuz mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.

Erdoğan’ın konuşmasının ardından TDT üye ve gözlemcilerinin Türkiye’deki yardım faaliyetlerine ilişkin video gösterimi yapıldı ve depremde hayatını kaybedenler için saygı duruşunda bulunuldu.

Sonrasında ise sırasıyla konuk liderler, Aksakallar Konseyi Başkanı Binali Yıldırım ve TDT Genel Sekreteri Kırgızistan’ın Ankara Büyükelçisi Kubanıçbek Ömüraliyev, Zirve’de hitap etti.

Tatar: “Türkiye Cumhuriyeti yaralarını en kısa zamanda sarmaya muktedir yüce bir devlettir”

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar hitabına, KKTC halkı adına Devlet başkanlarını selamlayarak ve KKTC olarak soydaşları ile birlikte zirvede bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek başladı.

Türkiye’de 6 Şubat’ta yaşanan deprem felaketinden duyduğu üzüntüyü de paylaşan Tatar, KKTC’nin depremin hemen ardından diğer ülkeler gibi imkânları çerçevesinde ilgili kurumlardan uzman personeli olabildiğince hızlı bir şekilde bölgeye gönderdiğini, halkın da gönlünden kopan yardımları gönderdiğini anlattı. Tatar, TDT üye devletleri de dahil olmak üzere onlarca devletin Türkiye’nin yardımına koştuğunu belirterek, bunu Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası alanda kurduğu ilişkilerin ne kadar sağlam olduğunun göstergesi olarak değerlendirdi.

Tatar, şöyle konuştu:

“Asrın felaketinde on binlerce soydaşımızı ne yazık ki kaybettik. Sayın Cumhurbaşkanı nezdinde, yüce Türk Milletine geçmiş olsun derken, hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar ve acılı ailelere de sabırlar diliyorum. Bu depremde biz de vatandaşlarımızı kaybettik. Gazimağusa Türk Maarif Koleji’nden ülkemizi temsilen turnuvaya katılmak üzere Adıyaman’da bulunan iki takımımızı, Şampiyon Meleklerimizi, onların değerli hocalarını, çocuklarıyla birlikte orada bulunan aileleri kaybettik. Bunun yanında depremin etkilediği bölgelerde bulunan insanlarımızı ve vatandaşlarımızın yakınlarını kaybettik. Bu çok büyük bir acıdır, yitirdiğimiz tüm canlara Allah’tan bir kez daha rahmet diliyorum. Hepimizin başı sağ olsun.”

Türkiye Cumhuriyeti’nin büyük ve güçlü bir devlet olduğunu ifade eden Tatar, “Türkiye Cumhuriyeti yaralarını en kısa zamanda sarmaya muktedir yüce bir devlettir. Bu çabalarında, şüphem yoktur ki, bizler KKTC olarak ve hepimiz Türk Devletleri Teşkilatı’nı oluşturan ülkeler olarak, Türkiye Cumhuriyeti’yle dayanışma içerisinde üzerimize düşen ne varsa tüm imkanlarımızı seferber ederek yerine getireceğiz. Deprem felaketinin yaralarının sarılmasına yoğun şekilde devam ettiği bu günlerde düzenlenen bu zirve hem zamanlama hem de dayanışmanın arttırılması açısından bize göre çok önemlidir” dedi.

-“Deprem bizlere her an doğal afetlere karşı hazırlıklı olunması gerektiğini hatırlattı”

Tatar, 6 Şubat depreminin kendilerine her an doğal afetlere karşı hazırlıklı olunması gerektiğini hatırlattığını kaydederek, depremle karşı karşıya kalınması halinde bunun zararlarının en aza indirilebilmesi için nelerin yapılması gerektiğini bilim ve kurumsal hafızayla belirlenmesinin önemine vurgu yaptı.

Tatar, “Halkımızın bekası, ülkemizin savunması ve her türlü doğal afete karşı verilen mücadelenin ne denli önemli olduğunu, yaşadığımız felaketle bir kere daha idrak ettiğimiz bu dönemde etkili, yeterli, eğitimli ve bilinçli hizmet sunan, hayat kurtarma görevinde, teknolojiyi ve dünyayı yakından takip eden, her olasılığa hazır, her koşulda aktif, hızlı ve sistemli bir çalışma mekanizmasına sahip olmanın önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır” diye konuştu.

Afet ve acil durum yönetimi alanında yapılacak iş birliği ile yaşanacak söz konusu durumlarda Türk dünyasının daha yakın bir ilişki kuracağına inanç belirten Cumhurbaşkanı Tatar, KKTC’nin Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği çatısı altına oluşturulan benzer insani girişimlerden haksız siyasi gerekçelerle dışlandığına işaret etti ve TDT çatısı altında böylesi hayati bir girişimin parçası olmaktan onur duyduğunu vurguladı.

Tatar, Olağanüstü Zirve ile yapılan girişimle Türk coğrafyasında yaşanması muhtemel afetlere karşı koordineli ve etkin iş birliği sağlanması ile birbirlerine gönül bağı ile bağlı olan halkların zor zamanlarda da soydaşlarının yanında olabilmesine imkan sağlanmasını temenni etti.

“Türk Devletleri Teşkilatı Sivil Koruma Mekanizması”nın oluşturulmasına yönelik olarak varılan mutabakatın önemine değinen Tatar, KKTC’nin yapılacak çalışmalara imkan, tecrübe ve kabiliyetleriyle katkı koymaya hazır olduğunu vurgulayarak, zirvenin tüm katılımcı devletlere faydalı olmasını diledi.

-“Kıbrıs Rum halkı ne kadar egemense benim halkım da o kadar egemendir”

Konuşmasında, KKTC’nin Doğu Akdeniz’deki Türk varlığının, Türk dünyasının hak ve çıkarlarının temsilcisi ve yılmaz bekçisi olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Saygıdeğer Liderler, KKTC Doğu Akdeniz’deki Türk varlığının, Türk dünyasının hak ve çıkarlarının temsilcisi ve yılmaz bekçisidir. 1983 yılında büyük mücadelelerle, kendi kaderimizi tayin etme hakkımızı kullanarak kurduğumuz devletimizi tüm zorluklara rağmen ileriye taşıma yönünde mücadelemize devam ediyoruz.

Kıbrıs Türk halkı eşit egemenliğini aynı Kıbrıslı Rumlar gibi icra etmek suretiyle kurduğu 1960 ortaklık Cumhuriyeti’nden 3 yıl sonra silah zoruyla atılmıştır. Kıbrıslı Rumlar soykırım teşebbüsüyle Kıbrıslı Türkleri adadan silme uğraşı içerisine girmiş, Kıbrıslı Türk yöneticileri ortaklık devletinin tüm organlarından atmış ve bu devleti sarih bir Rum devletine dönüştürmüştür. 1963 yılından itibaren Kıbrıs Türk halkı kendi kendini yönetmektedir. 1974 Mutlu Barış Harekatı’nın ardından Kıbrıs adasında bugünkü sınırlar belirlenmiş ve geldiğimiz aşamada iki devlet bu mevcut sınırları içerisinde kendi yönetimleriyle bulunmaktadır.

Kıbrıs konusunda 60 yıldır devam eden sorun ve 1968 yılından beridir sürdürülen müzakereler, Rum liderliğinin maksimalist ve uzlaşmaz tutumundan dolayı sürekli olarak başarısızlığa uğramıştır. Rum liderliğinin tek amacı Kıbrıs Türklerini kendilerine yama edecek bir modelle adadaki Rum devletinin devam ettirmektir. Buna asla izin vermeyeceğiz.

Bu nedenlerden dolayıdır ki 5. Cumhurbaşkanı olarak göreve gelir gelmez, Anavatan Türkiye’nin de tam desteğiyle uluslararası alanda yeni bir vizyon ortaya koydum. Bu vizyon adadaki mevcut gerçekleri yansıtan bir vizyondur. Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsü müktesep hakkımızdır. Biz mevcut olan hakkımızın tescil edilmesini istiyoruz. Adayı paylaştığımız, kendi devletlerimizin sınırları içerisinde yan yana yaşadığımız Kıbrıs Rum halkı ne kadar egemense benim halkım da o kadar egemendir. Kıbrıslı Rumlar hangi hakka sahipse benim halkım da o haklara sahip olmalıdır. İlgili tüm platformlarda Kıbrıs konusunu bir uzlaşıya götürecek bu vizyonu paylaştık ve paylaşmaya devam ediyoruz. Kıbrıs Türk tarafı olarak müktesep haklarımızı, müktesep eşitliğimizi kabul etsinler, sonra gelsinler masaya oturalım ve bu sorunu çözelim diyoruz.

Bizim için adil, eşit ve sürdürülebilir bir uzlaşının formülü ve zemini, egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü temelinde iki devletin iş birliğinden geçmektedir. Bu zeminin teyit edilmesiyle hemen masaya oturmaya ve Kıbrıs konusunu adil ve kalıcı bir şekilde sonuçlandırmaya hazır olduğumuzu sizlerin huzurunda bir kez daha tekrar etmek istiyorum.”

– “Kıbrıs Türk halkı, Türk dünyasının ayrılmaz bir parçasıdır ve Türk Devletleri ile her alanda ilişki kurup geliştirmeye de hazırdır”

“Birliğimiz gücümüzdür” temasıyla yapılan zirvede TDT devletlerinin aynı çatı altında buluştuğunu ifade eden Tatar, Kıbrıs Türk halkının yürütmekte olduğu varoluş mücadelesinde TDT devletlerinin dayanışma ve desteğinin önemine vurgu yaptı.

Tatar, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bugün Rum liderliğinin halkıma uygulanan insanlık dışı izolasyonu muhafaza etmek hatta daha da kötüleştirme politikası artarak devam etmektedir. Bizim çocuklarımız, gençlerimiz, sanatçılarımız, kadınlarımız kısaca tüm insanımız sportif, sanatsal, kültürel müsabakalara ve etkinliklere dahi bu izolasyon nedeniyle katılamamaktadır.

Halkımın haklarını tescil etmek için çıkmış olduğumuz bu mücadelemizde, Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın BM’nin 77. Genel Kurulu konuşmasında yapmış olduğu, KKTC’nin resmi olarak tanınması ve halkıma uygulanan insanlık dışı izolasyonun kaldırılması çağrısı inanıyorum ki siz üye devletler tahtında da büyük önem taşımaktadır.

Bunun bir yansıması olarak değerlendirdiğimiz, Özbekistan’ın Semerkant kentinde 11 Kasım 2022 tarihinde gerçekleştirilen 9. Türk Devletleri Teşkilatı Liderler Zirvesi’nde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin gözlemci üyeliğe oy birliğiyle kabul edilmesi, ülkemizde büyük memnuniyetle karşılanmıştır. Zirve Bildirisinde de ifade edildiği gibi, Kıbrıs Türk halkı, Türk dünyasının ayrılmaz bir parçasıdır ve Türk Devletleri ile her alanda ilişki kurup geliştirmeye de hazırdır.

-“İnsanlık dışı izolasyona karşı somut adımlar bekliyoruz”

Değerli liderler, birliğimiz gücümüzdür. Sizlerden istirhamın haklı davamızda bizleri desteklemeniz, Kıbrıs Türk Halkıyla dayanışmanızı her platformda göstermeniz ve Türk dünyasının hak ve çıkarlarının bölgedeki temsilcisi olan devletimizin uluslararası alanda hak ettiği statüyü elde etme mücadelesine katkı koymanızdır. Halkıma uygulanan insanlık dışı izolasyonu da birlikte aşacağımıza inanıyor bu doğrultuda sizlerden somut adımlar beklediğimizi de ifade ediyorum.

Sözlerimi sonlandırırken, Doğu Akdeniz’deki Türk varlığının devamı için onurlu mücadelesini ve direnişini sürdüren bir Halkın Cumhurbaşkanı olarak şahsıma sizlere hitap etme fırsatını veren başta Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm emeği geçenlere teşekkürlerimi sunuyorum.

Mücadelemiz büyüktür, zorludur. Ancak bu dava ortak davamızdır. Bu noktada Türk dünyasının Doğu Akdeniz’deki serhat bekçileri olmaya ve sizlerin de desteği ile dimdik ayakta durmaya devam edeceğiz. Unutulmaması gerekir ki bizim varlık mücadelemiz Kıbrıs Adasındaki Türk varlığını unutturmak isteyenlere ve onu yok sayanlara karşıdır.”

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Özle Türkel Sosyal Aktivite Merkezi’nin yıl sonu gösterisi yapıldı

Published

on

By

Değirmenlik Akıncılar Belediyesi Özle Türkel Sosyal Aktivite Merkezi’nin (SAM) yıl sonu gösterisi dün yapıldı.

Değirmenlik Akıncılar Belediyesi’nden verilen bilgiye göre, Özle Türkel Sosyal Aktivite Merkezi’ndeki etkinliğe Değirmenlik Akıncılar Belediyesi Başkanı Ali Karavezirler ve bazı milletvekilleri de katıldı.

Etkinlikte Değirmenlik Akıncılar Belediyesi Başkanı Ali Karavezirler ile Cumhuriyetçi Türk Partisi Lefkoşa İlçe Başkanı, Milletvekili Devrim Barçın konuşma yaptı.

Etkinlikte resim, seramik ve ahşap atölyelerinde üretilen çalışmalardan oluşan sergiler de açıldı.

SAM öğrencileri, dans, bale, jimnastik, halk dansları gösterileri sundu.

-Barçın

Cumhuriyetçi Türk Partisi Lefkoşa İlçe Başkanı, Milletvekili Devrim Barçın, Değirmenlik Akıncılar Belediyesi’nin üretim ve eğitim alanında ortaya koyduğu çalışmaların önemini dile getirdi.

Sosyal Aktivite Merkezi’nin sadece aktivite yapılan bir yer olmadığını gördüğünü ifade eden Barçın, sevgi, emek ve umudun da var olduğu merkezde, nice çocukların yetiştirilmesini temenni etti.

-Karavezirler

Değirmenlik Akıncılar Belediyesi Başkanı Ali Karavezirler, Değirmenlik Akıncılar Belediyesi Özle Türkel Sosyal Aktivite Merkezi’nin gurur verici işler başardığını belirterek hem eğitmenlere hem de öğrencilere teşekkür etti.

“Hizmet etmek sevmekle başlar diyorum. Çünkü biz, beldemize severek hizmet ediyoruz, hizmet aşkıyla çalışıyoruz” diyen Karavezirler, bugün de bunun onur ve gururunu yaşadığını söyledi.

SAM’da yer alan seramik ile teknoloji atölyelerinin her geçen gün büyüdüğünü belirten Karavezirler, bilim ve teknoloji merkezinin kurulması için adım atıldığını belirtti.

Karavezirler, Değirmenlik Akıncılar Belediyesi’nin eğitime, kültüre, sanata verdiği öneme işaret ederek, belediyenin öz kaynaklarıyla yapılan okul binası, oyun grubu gibi eserler hakkında bilgi verdi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Ertuğruloğlu, İİT Dışişleri Bakanları toplantısına katıldı

Published

on

By

Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, 21-22 Haziran tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) 51. Dışişleri Bakanları Konseyi (DBK) Toplantısına katıldı.

Tahsin Ertuğruloğlu, “Değişen Dünyada İİT” konu başlığıyla gerçekleşen ve İsrail’in Filistin ve İran’a saldırılarının ağırlıklı olarak gündemi oluşturduğu toplantıda bir de konuşma yaptı.

Ertuğruloğlu konuşmasında, 20 ayı aşkın bir süredir devam eden ve 55 binden fazla Filistinlinin yaşamını yitirmesine neden olan katliamın son bulması için üye ülkelerin ve uluslararası toplumun bir an önce İsrail’i durduracak adımlar atması gerektiğini, geçmişte benzer saldırıları ve acıyı yaşamış Kıbrıs Türk halkının Filistinli kardeşlerinin acısını derinden hissettiğini, uzun yıllardır devam eden Filistin sorununa çözümün, bağımsız ve egemen Filistin devletinin kabülü ve iki devlet esasıyla mümkün olabileceğini ifade etti.

Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu, dün gece Amerika’nın İran’ın nükleer tesislerine yönelik gerçekleştirdiği saldırıların, bir süredir İsrail’in Ortadoğu’daki saldırılarıyla istikrarsızlaşan güvenlik ortamını küresel boyuta taşıyabilecek düzeye getirdiğini, güvensizlik ve istikrarsızlığın ne yazık ki günümüzün düzeni haline geldiğini belirtti.

Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu Kıbrıs konusunda bir uzlaşıya varılamamasının nedeninin bazı kesimlerce iddia edildiği gibi müzakere eksikliğinden değil, uluslararası toplumun Kıbrıs Türk tarafını eşit ortak olarak görmeyi ve egemen eşit ve eşit uluslararası statüye haiz devlet olarak tanımayı reddetmeyi ısrarla sürdürmesi olduğunu belirtti.

Ertuğruloğlu, Ada’da kalıcı ve sürdürülebilir bir uzlaşının mevcut iki devlet gerçeği temelinde sağlanabileceğini vurgulayarak, tarafların egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün yeniden teyidiyle iki devlet arasında iş birliği yollarının aranabileceğini ifade etti. Bakan Ertuğruloğlu, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 77.BM Genel Kurulu’nda uluslararası topluma yaptığı ve takip eden yıllardaki genel kurullarda yinelediği, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımaları ve diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurmaları yönündeki çağrısını hatırlatarak, İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin bu çağrı doğrultusunda somut adım atmalarını beklediklerini belirtti.

Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu, toplantı çerçevesinde, bazı üye ülke Dışişleri Bakanlarıyla ikili görüşmeler gerçekleştirdi. Ayrıca, İslam İşbirliği Gençlik Formu tarafından Haliç Üniversitesi’nde düzenlenen ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a İİGF Büyük Gençlik Ödülü’nün takdim edildiği ödül törenine katıldı.
Bakan Ertuğruloğlu’na toplantı ve temaslarında Müdür/Temsilci Mustafa Davulcu, KKTC İstanbul Başkonsolosu Erek Çağatay ve Üçüncü Sekreterler Begüm Tuncalı ve İsmail Bayramoğlu eşlik etti.

Devamını Oku

Kıbrıs

Hasipoğlu: “İsrail-İran çatışmasına ABD’nin müdahil olmasıyla gelişmeleri endişeyle takip ediyoruz”

Published

on

By

Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Sekreteri Oğuzhan Hasipoğlu, İsrail-İran çatışmasına Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) müdahil olmasıyla gelişmeleri “endişeyle takip ettiklerini” söyledi

Hasipoğlu, bölgesel gelişmeler ve güncel konularla ilgili yazılı açıklama yaptı.

İran’ın Birleşmiş Milletlerden ABD’nin İran’a saldırısının incelenmesi ve kınanması talebiyle BM Güvenlik Konseyinden (BMGK) “acil oturum” talep ettiğini belirten Hasipoğlu, “Savaştaki füzelerin hedefinin nükleer tesis boyutuna gelmesi, içinde bulunduğumuz coğrafya için daha da endişe verici bir boyuta dönüştürmüştür” dedi.

-BM Güvenlik Konseyi “barış gücü değil izleme konseyi”

BM’nin barış gücü olmaktan artık çıkarak bir izleme konseyine dönüştüğünü söyleyen Hasipoğlu, “ ABD, Rusya gibi büyük devletlerin daimi üye olup veto haklarının olmasından dolayı Güvenlik Konseyinden mazlum halkları koruyacak, yaptırım içeren, önleyici kararlar çıkamamaktadır. Güçlünün haklı olduğu, hiçbir Batılı ya da Müslüman ülkenin kınamanın ötesine geçmediği BM ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi toplantılarına şahitlik ediyoruz. Bunu daha önce Bosna’da, en son en acı şekilde Gazze’de Filistinlilerin yaşadıklarıyla ve bu yapıların karar alamadığını görüyoruz” dedi

BM’nin bugün ABD – İsrail müttefikliğinin yaptığı saldırıları izlemekle yetindiğini ve asli görevini yapamadığını ifade eden Hasipoğu , İsrail ile İran arasındaki çatışmaların da 10’uncu gününe girdiği şu günlerde izleyici koltuğunda oturmaya devam ettiğini belirtti.

– “Aynı tecrübeyi Kıbrıslı Türkler olarak bizler de hem sahada hem masada yaşadık”

Hasipoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Aynı tecrübeyi Kıbrıslı Türkler olarak bizler de hem sahada hem masada yaşadık . 1974 öncesi Rum saldırıları karşısında BM’nin izleyici rolü ve alınan güvenlik konseyi kararları ortadadır. Keza, 1979 yılından itibaren başlayan federasyon müzakerelerinde, Rum tarafının uzlaşmaz tutumuna ek olarak , BM’in yapısal bozukluğundan dolayı çözüm de sağlanamamıştır . 1974 öncesinde Rum mezalimliğine tanıklık eden BM, sonraki federasyon görüşme süreçlerinde ise çözüm anlamında masaya getirdiği tüm plan ve önerilerine ‘Evet’ diyen Kıbrıs Türk halkına hak ettiği değeri ve statüyü vermek yerine , ‘Hayır’ diyen tarafın ödüllendirmeye devam etmiştir. Diğer bir ifadeyle BM müzakere süreci ile ilgili bir nihai tespit yapmaktan kaçınmış, hep Rum tarafının istediği şekilde bir çözüm arayışı içerisinde olmaya çalışıp, Rum tarafının içerisinde bulunduğu konfor alnının muhafaza etmesine çanak tutmuştur. Halbuki görüşme süreçlerini hamisi konumunda olan BM, Rum tarafının retçi tavırları sonrasında gerekli kararları alıp, Rum tarafını rahatsız edebilseydi, belki de bizlerin arzu ettiği çözüm modeli bugün hayat bulmuş olacaktı”

-Hakan Fidan’ın son açıklaması

Türkiye Dışişleri Bakanı Fidan’ın İslam İşbirliği Teşkilatı (IIT) mesajını değerlendiren Hasipoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Dünya, özellikle de bölgemiz, iyice ateş çemberine dönerken, Kıbrıs Türk halkının yegane güvencesinin ve en büyük destekçisinin Anavatan Türkiye olduğuna, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın son açıklamalarıyla bir kez daha tanıklık ettik. Hakan Fidan’ın KKTC’nin gözlemci üye olarak yer aldığı İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi 51. Oturumu’nun açılışında yaptığı konuşmada, Kıbrıs Türk halkına yer vermesi son derece önemli ve anlamlıdır. Kıbrıs Türk halkının yaşamakta olduğu izolasyon çemberinin aşılması gerektiğine vurgu yapan Hakan Fidan, doğrudan temas çağrısıyla da Anavatan Türkiye’nin milli dava Kıbrıs konusundaki politikasını da dünya kamuoyuna hatırlatmıştır.

Bu vesileyle, haklı davamızın her platformda yankı bulması için sözünü sakınmaktan çekinmeyen Anavatan Türkiye’mize ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a yürekten teşekkür ediyor, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın, KKTC ve Kıbrıs Türk halkı ile ekonomik, siyasi, kültürel ilişkilerini daha da artıracağına inanıyoruz”

-“Rum tarafı tüm adanın güvenliğini riske sokuyor “

Hasipoğlu, Kıbrıs Rum liderliği ve Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Hristodulidis’in son dönemde bazı ülkelerle yaptığı askeri anlaşmalar, silahlanma faaliyetleri ve tek taraflı eylemlerinin, Kıbrıs adasının tamamını ciddi bir tehlike altına soktuğunu söyledi.

Hasipoğlu, “Şimdilerde ise Amerika – İsrail yuvalanmasına sahasını açarak tüm adayı riske sokmaktadır. Kıbrıs Türk halkı olarak, Rum tarafının bizleri ortak düşman olarak gören İsrail’den farklı bir zihniyette olmadığını çok iyi biliyoruz. Bundan sonra sıra size gelecek zihniyetinin bir tezahürü olarak, bizi bu adada azınlık olarak gören, eşit kabul etmeyen ve ilk fırsatta, tıpkı Gazze’deki Filistinliler gibi, kendi ana yurdumuzda yok etmeye çalışan acımasız bir zihniyetle karşı karşıyayız” dedi

Hasipoğlu , GKRY’nin limanlarını başta ABD, İsrail ve Fransa olmak üzere birçok ülkeye açtığına dikkati çekerek, “Kıbrıs adası, tam bir barut fıçısı ama bizim halkımızın güvencesi güçlü Türkiye Cumhuriyeti’dir.” diye konuştu.

Gazimağusa’dan görülen füzelere şahitlik eden biri olarak, savaşı yakın hissetmenin kaygı verici olduğunu söyleyen Hasipoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Özellikle Crans Montana başta olmak üzere geçmiş federasyon görüşme süreçlerinde Rum tarafının Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin ve askerinin olmayacağı bir sistemde ısrar ederek masayı devirmesinin sebebini o dönemlerde idrak edemeyenler, şimdi garanti sisteminin önemini daha da iyi anlamalıdırlar. Rum – İsrail zihniyeti, bizleri azınlık gören, bundan sonra da sıra size gelecek zihniyetidir . Bu yüzden geçmişte olduğu gibi bu süreçleri tekrar başlatmak isteyenler, son yıllarda yaşanan savaşları ve soykırımları iyi analiz edip içselleştirmeleri gerekmektedir . Son yıllarda yaşanan gelişmeleri de dikkate alarak Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin devamlılığı UBP’nin kırmızı çizgisi olduğunu bir kez daha belirtir, söz sahibi olduğumuz müddetçe, halkımızın varlığı ve güvenliği için savunmaya devam edeceğimizi vurgularız”

Devamını Oku

Trending

Reklam