Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Tatar: Türkiye’nin ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıması gibi bir şey söz konusu değil

Published

on

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Türkiye Cumhuriyeti’nin “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni tanıması gibi bir şeyin söz konusu olamayacağını, Türkiye’nin Kıbrıs’ta iki ayrı halk, eşit egemenliğe sahip iki devlet bulunduğunu ve politikasının da bu yönde olduğunu belirtti.

Tatar, kendisinin Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından yeni bir politikanın sürdürüldüğünü, federasyonun artık konuşulmadığını ve iki ayrı devlet ve yapının söz konusu olan bir müzakere sürecini beklediklerini hedeflediklerini kaydetti.

Bunun için BM Güvenlik Konseyi’nin bir karar alıp, Kıbrıs Türklerinin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünü tanıması gerektiğini, 1960’ta Türklerin ortak cumhuriyetten silah zoruyla dışlandığını ve Rum-Yunan ikilisinin niyetini herkesin iyi bildiğini, Türkiye’nin de Kıbrıs Türk halkına yapılan haksızlıkları iyi bildiğini belirtti.

Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) muhabirinin gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Tatar, ayrıca petrolle elektrik üretiminin artık 2030’da son bulacağını, Kıbrıs’ın da bir bütün olarak bunu terk etmesi gerektiğini, bu nedenle Kıbrıs’taki enterkonnekte elektrik sistemin Türkiye ile kablolu şekilde bağlanılarak oradan da Avrupa’ya bağlanılması suretiyle genişletilmesinin hem Türk tarafına hem Rum tarafına faydası olacağını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Tatar, ayrıca pandemi sürecinin de vakaların azalmasıyla artık sona doğru yaklaştığını belirterek, pandeminin yaz aylarına doğru hafiflemesinin beklendiğini, tüm dünyada da uygulanan önlemlerin kaldırılmaya başlandığını ve bunun sonucunda KKTC’de turizm, üniversiteler sektörlerindeki hareketlenmeyle ekonomik bir toparlama beklediğini dile getirdi.

“GARANTÖRLÜĞÜ ORTADAN KALDIRMA POLİTİKASI HALEN RUM TARAFININ GÜNDEMİNDE”

Kıbrıs’ta Rum tarafının anladığı federasyonla Türk tarafının anladığı federasyon arasında ciddi farklılıklar olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Tatar, Rum tarafının anlayışının Kıbrıs’ı üniter bir devlete çevirme, TC’nin garantörlüğünü ortadan kaldırma, sıfır asker, sıfır garanti noktasına getirme yönünde olduğunu ve dolayısıyla TC’nin “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni tanımasının söz konusu olmadığını kaydetti.

TC ile KKTC’nin Akdeniz’de sürdürdüğü politika, deniz yetki alanları, münhasır ekonomik bölge, Libya ile yapılan anlaşmalar, KKTC ile yapılan anlaşmalar, parseller, haritalar ve hak-hukuk ve uluslararası teamüllere göre ve deniz hukukunun, iki tarafın anlayışının farklı olduğunu zaten gösterdiğini belirten Cumhurbaşkanı, Rum tarafının TC tarafından tanınmasının Rum-Yunan ikilisinin “Büyük Yunanistan” hayaliyle denizlerdeki üstünlüğünün ortaya çıkmasının kabulü anlamına geldiğini söyledi.

“Bizim yolumuz budur ve böyle olmak zorundadır, çünkü bizim yolumuzun altında uluslararası hukuk vardır” diyen Tatar, Kıbrıs’ın tarihine bakıldığında Kıbrıs Türk halkının hep bağımsız, özgür bir biçimde kendi topraklarında yaşama arzusu içinde olduğunu, 1878’de Adanın İngiltere’ye kiralanması sonrası Rum-Yunan ikilisinin hedefinin hep Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlanması olduğunu, Kıbrıs Türklerine uygulanan tüm baskı ve haksızlıkların sebebinin de bu olduğunu belirtti.

Tatar, bugün Ukrayna’da yaşanan ve dünyayı şoke eden savaşın tarihin tekerrürden ibaret olduğunu gösterdiğini, Kıbrıs’ta 1974 öncesi yaşanan böylesi bir savaşın bir kez daha yaşanmayacağının garantisini kimsenin vermediğini belirtti ve Kıbrıs’ta bir anlaşma olacaksa bunun mutlaka iki ayrı yan yana yaşayan devlete dayalı bir çözüm olması gerektiğini bildirdi.

2021 yılının Nisan ayında 5+1 toplantıda ortaya koyduğu önerilerin KKTC ve TC’nin ortak resmi politikası olduğunu kaydeden Tatar, bunlardan geri adım atmanın da söz konusu olmadığını da belirtti.

MAVROYANNİS’İN İSTİFASI…

Rum müzakereci Andreas Mavroyannis’in istifasının sorulması üzerine Tatar, Anastasiadis ve daha önce birlikte çalıştığı diğer Rum başkanlık adayı kişiler arasında yaşanabilecek tartışmalarda yıpranmamak adına böyle bir karar almış olabileceğini belirtti.

BM Uluslararası Hukuk Komisyonu’na da seçilen Mavroyannis’in, Ocak ayı sonunda bu önemli göreve başlayacak olmasının da kararında etkili olduğunu belirten Tatar, bir üçüncü sebebinse AKEL’den teklif gelmesi halinde aday olma ihtimalleriyle ilgili bilgilerin de kendilerine geldiğini ifade etti.

“YENİ POLİTİKAMIZ RUM TARAFINCA KABUL GÖRMÜYOR”

“Şu anda bizim yeni politikamız Rum tarafınca kabul görmüyor” diyen Tatar, geçtiğimiz günlerde ara bölgede “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” toplantısında da konuşma fırsatı bulduğu Anastasiadis’ten ortaya koyduğu GYÖ’lerin Türk tarafının yetki alanlarını ve otoritesini zafiyete uygulatacak olması halinde bunların görüşülmeyeceğini aktardığını anlattı.

Tatar, şöyle devam etti:

“Kendisinin Maraş’a karşılık Ercan ve Gazimağusa Limanlarının BM yönetiminde şarta-şurta bağlı açılması işi olayı, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yetki alanına taşıyor. Bir bakıma hem Maraş’ta kendilerinin inisiyatifi altında olacak yeni bir durum, bir taraftan da ‘AB dedi’, ‘BM dedi’ denilerek AB’nin yetki devirleriyle bizi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yetki alanına taşıyacak bir süreç… Bizdeki bazı muhalifler, bizim bunlardan uzak durmamızı eleştiriyorlar… Bu süreç bizi tehlikelere götürecek bir süreçtir, hiç beklemediğim kişilerden bile bazen eleştiriler gelmektedir. ‘Tatar’ın duruşu bizi umutlandırmıyor, fırsatlar kaçıyor’ vs. diyorlar.

Bunlar normal günlük hayatta kahvede konuşulacak konular olabilir, ama devlet ciddiyeti bir ciddiyet ister, ekonomik kazanım için egemenliğinizi zafiyete uğratacak şeyler yapılamaz… Federasyonun terk edilerek, iki devletli çözüm politikasını ortaya koymak, uluslararası toplumla paylaşmak ve sürdürmek kolay bir şey değildir, biz bunu başardık, bu KKTC’nin daha da kökleşmesi ve benimsenmesi anlamındadır. Bu ayrıca bizim geri adım atmayacağımızı gösterir… Onlar konuyu hep tek egemenliğe getirmeye çalışıyor, böylesi bir yapı AB çatısı altında sizi üniter yapıya götürür…”

Lozan da dahil olmak üzere imzalanan tüm anlaşmalarda Türk-Yunan dengesinin gözetildiğini de hatırlatan Tatar, “AB çatısı altında iki egemen devlet” söylemini Başbakanlığı zamanlarından beri dile getirdiğini, ancak iki devlet egemen olduğu zaman kendi kendini koruyabileceğini, milli ulusal ve toplumsal varlığını sürdürebileceğini aktardı.

“RUM TARAFI TÜM ADANIN HELEN ADASI OLMASI KAPISINI KAPAMAYACAK BİR ANLAŞMA İSTİYOR”

Cumhurbaşkanı Tatar, Rum tarafının bunları kabul etmediğini, hiçbir zaman Yunanistan’la yakınlaşmasının ve tüm Adanın bir Helen adası olmasının kapısını kapamayacak bir anlaşmanın peşinde olduğunu ifade ederek, Rum tarafının kiliseyle birlikte yürüttüğü politikanın Türk tarafını da üniter devlete sürükleyecek bir sürecin tekrar başlangıcı olduğunu vurguladı.

Türkiye’nin desteğiyle mevcut dik duruşunun devam etmemesi halinde, Rusya-Ukrayna arasında yeniden alevlenen çatışmaların bir benzerinin yine Kıbrıs’ta yaşanabileceğine işaret eden Tatar, Ege adaları, Rodos ve Girit’te yaşananların herkesin malumu olduğunu, 1 Nisan’da EOKA’nın kuruluş yıl dönümündeki söylemlerin ortada olduğunu anlatarak, tüm bunları izleyerek politika yürütmenin önemine işaret etti.

“İKİ TARAF ARASINDA EKONOMİK UÇURUMUN AZALTILMASI GEREKİR”

BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın “Kıbrıslı Türklerin ekonomik olarak desteklenmesi” yönündeki söylemlerinin sorulması üzerine Tatar, BM yetkililerinin görevlerinin gereği olarak iyi niyetli bir şekilde ortak zemin arayışında olduklarını, iki taraf arasında bir anlaşma olacaksa ilk önce Kıbrıs Türk tarafıyla Rum tarafı arasındaki ekonomik uçurumun azalması gerektiğini vurguladı.

İki yapı arasındaki uçurumun bu kadar büyümesinde Rum tarafının AB tarafından aldığı destekler, direkt uçuşların ve turizmin yaptığı katkının azımsanamayacağını belirten Tatar, özellikle cruise gemilerinin Akdeniz limanlarında durarak ekonomiye büyük katkılar sağladığının altını çizdi.

“Bize de bu cruise gemilerinin gelmesi ekonomimizi patlatır, uçurur” diyen Tatar, tüm dünya özgürlüklerden, insan haklarından, çağdaş temel değerlerden bahsederken, Kıbrıslı Türkleri izolasyon altında tutmaya devam ettiğini, ısrarla gelişmemesi kalkınmaması için baskı altında tuttuğunu da dile getirdi.

4 Mart 1964’teki talihsiz 186 sayılı BMGK kararının halen ortada durmaya devam ettiğini kaydeden Tatar, “Bize ‘sizinle bir derdimiz yok bir anlaşma olunca siz de kabul göreceksiniz, gelişeceksiniz, kalkınacaksınız’ diyor. Fakat bizimle derdi olmayan dünya, Rumların vetosuyla bize halen ambargo uygulamaya devam ediyor, bundan dolayı da istediğimiz ölçüde gelişip kalkınamıyoruz” şeklinde konuştu.

Tatar şöyle devam etti:

“Colin Stewart’ın da dediği, iki tarafın Teknik Komiteler bağlamında yaptığı çalışmaların biraz olsun Türk tarafına nefes aldırıcı esneklikler gösterilmesi, GYÖ’lerde egemenlik boyutunda bize sıkıntı yaratmayacak şekilde, birtakım çalışmalarla iki taraf arasındaki ekonomik dengesizliğin daha dengeli bir yapıya dönüştürülmesi için Kuzey üzerinde birtakım izolasyonların hafifletilmesine yönelik söylemleri olmuştur, doğru da olmuştur… AB’den de benzer söylemler vardır, Yeşil Hat Tüzüğü ve birtakım düzenlemelerle, ekonominin kalkınması için gayret gösteriyorlar. Ama yeterli olmuyor, daha gayret lâzım, karşı tarafın anlayışı olması lâzım.

Victoria Nuland ve BM Genel Sekreteri’nin yardımcısı kişiye söylediğim gibi enerji fiyatları ve gaz sıkıntılarının hem bizi hem Rum tarafını sıkıntıya sokmaktadır. Onlar da bizim gibi elektrik için akaryakıt kullanıyor, gaza dönüşemediler. Bir yerde gaza dönüştürmeyi denemişler, gaz fiyatları 4 katına çıktığı için orayı da çalıştıramıyorlar. Dolayısıyla Rum tarafı da akaryakıta bağımlıdır.”

“AKARYAKITA BAĞIMLI OLAN KIBRIS BUNDAN ÇOK ZARAR GÖRÜR… ZEHİR, KANSER DEMEKTİR”

“Akaryakıt demek, o bacalardan çıkan duman var ya, zehir demektir, kanser demektir, çevrenin kirletilmesi demektir” diyen Tatar, bu zehrin Kıbrıs’ın Kuzeyinde de Güneyinde de yaşayanları ayrıca turistleri de zehirlemeye devam ettiğini vurguladı.

“BİR AN ÖNCE KABLOYLA TÜRKİYE’YE ORADAN DA AVRUPAYA BAĞLANMAK GEREKİR”

Bir an önce Kıbrıs’ın kabloyla Türkiye’ye ve oradan da Avrupa enterkonnekte sistemine bağlanmak gerektiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Tatar, bunun tartışması olamayacağını, Rum tarafının da bu konuda olgunlaşması gerektiğini ifade etti.

Yıllardır Türk ve Rum elektrik çalışanları ve mühendislerinin enterkonnekte sistem için koyduğu ortak çabayı takdir ettiğini ve onlara teşekkür ettiğini de belirten Tatar, bu sistemin gayet başarılı şekilde çalıştığını ifade ederek, bunun daha sağlıklı elektrik üretimi ve dağıtımı sağladığını, dolayısıyla enterkonnekte sistemin tüm Kıbrıs’ın bir buçuk milyonluk nüfusunun tümüne fayda sağlayacağını anlattı.

Tatar, Avrupa’nın hem kaliteli üretim hem de sürdürülebilirlik açısından bu sistemi desteklediğini, fiyatın da daha rekabet edebilir şekilde olmasının bununla mümkün olduğunu savunduğunu belirterek, EastMed projesinin fizibl olmadığının ortaya çıktığını, Yunanistan’a 700 kilometrelik yolla bağlanmak yerine Türkiye’ye 40 millik yoldan bağlanmanın maliyetler açısından da daha uygun olacağını kaydetti.

Avrupa’ya enterkonnekte olunması halinde oranın havuzuna bağlı olunacağından, akaryakıt derdinden de kurtulmanın mümkün olacağını dile getiren Tatar, kabloyla elektriğe enterkonnekte olmanın Kıbrıs’ta güneş enerjisi kullanımının da önünü açacağını, çok güneşli zamanlarda Kıbrıs’ın elektriğini Avrupa’ya satmasının söz konusu dahi olacağını aktardı.

2030 yılında tüm akaryakıt kullanan jeneratörlerden vazgeçileceğini dile getiren Tatar, Kıbrıs’ın Türkiye vasıtasıyla Avrupa’ya enterkonnekte olmasının tek çare olduğunu, bunun gerçek bir GYÖ olduğunu, Avrupa ve Amerika’nın desteğiyle böylesi bir projenin hayata geçmesinin hem maliyetlerin düşürülmesi hem daha sağlıklı bir yapı oluşturulması, hem de güneş enerjisinin önünü açacağını vurguladı.

“KOVİD-19’UN SONUNA GELİYORUZ”

Kovid-19 pandemisinin artık sonlarına gelindiğini ve yaz aylarına doğru daha da hafifleyeceğini söyleyen Tatar, tüm dünyada da artık önlemlerin kaldırılmaya başlandığını, salgının sona ermesiyle ve KKTC’de turizm ve öğrenci akışında normal hayata dönülmesiyle ekonominin de Kovid’in prangalarından kurtulacağının altını çizdi.

Ukrayna savaşının tüm dünyayı olduğu gibi KKTC’yi de çok yorduğunu, tedarik zincirini bozduğunu, pahalılık getirdiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Tatar, pandemiden sonra pahalılığın sebebi olan savaşın da bitmesiyle daha güzel günlerin geleceğine inandığını sözlerine ekledi.

TAK/BRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Irak’ın orta ve güney kesimi tamamen elektriksiz kaldı

Published

on

By

Irak’ın orta ve güney kesiminde elektrikler tamamen kesildi. Başkent Bağdat başta olmak üzere ülkenin orta kesimindeki kentler ile güneydeki şehirlerde aniden elektrik kesintisi yaşandı.

Elektrik kesintilerine ilişkin Elektrik Bakanlığından ya da diğer ilgili kurumlardan henüz bir açıklama yapılmaması dikkati çekti.

Irak’ta ulusal elektrik hizmeti günlük ancak ortalama 5 ila 8 saat verilebiliyor.

Ülkede yıllardır çözüm bulunamayan elektrik kesintileri sorununa karşı çevre kirliliğine neden olan ücretli mahalle jeneratörleri devreye giriyor.

Devamını Oku

Dünya

Azerbaycan ile Ermenistan’ın parafladığı barış anlaşmasının metni açıklandı

Published

on

By

Azerbaycan ile Ermenistan’ın Beyaz Saray’da parafladığı “Barış ve Devletlerarası İlişkilerin Kurulmasına İlişkin Anlaşma”nın metni kamuoyuyla paylaşıldı.

Anlaşma metni, ABD Başkanı Donald Trump’ın ev sahipliğinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın Washington’da gerçekleştirdiği üçlü zirvede 2 ülkenin dışişleri bakanları tarafından paraflanmıştı.

Azerbaycan ve Ermenistan dışişleri bakanlıklarınca eş zamanlı olarak paylaşılan ve 17 maddeden oluşan anlaşma metni şöyle:

Madde 1 – Taraflar, eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin cumhuriyetleri arasındaki sınırların, ilgili bağımsız devletlerin uluslararası sınırları haline geldiği ve uluslararası toplum tarafından bu şekilde tanındığı teyit ederek birbirlerinin egemenliğini, toprak bütünlüğünü, uluslararası sınırlarının dokunulmazlığını ve siyasi bağımsızlığını tanıyor ve bunlara saygı gösteriyor.

Madde 2 – Taraflar, Madde 1’e tam uyarak, birbirlerine karşı hiçbir toprak iddialarının olmadığını teyit ediyor ve gelecekte de böyle bir iddiada bulunmayacaklarını onaylıyor. Taraflar, diğer tarafın toprak bütünlüğünü veya siyasi birliğini tamamen veya kısmen bölmeyi ya da zayıflatmayı amaçlayan herhangi bir eylemi planlamak, hazırlamak, teşvik etmek ve desteklemek dahil hiçbir eylemde bulunmayacaktır.

Madde 3 – Taraflar, karşılıklı ilişkilerinde, diğer tarafın toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına karşı güç kullanmaktan veya güç kullanma tehdidinde bulunmaktan ya da Birleşmiş Milletler Şartı’na aykırı herhangi bir şekilde hareket etmekten kaçınacaktır. Taraflar, kendi topraklarının üçüncü bir tarafça diğer tarafa karşı BM Şartı’na aykırı biçimde güç kullanımı amacıyla kullanılmasına izin vermeyecektir.

Madde 4 – Taraflar, birbirlerinin iç işlerine karışmaktan kaçınacaktır.

Madde 5 – Taraflar, bu anlaşmanın her iki tarafça onaylanmış şekillerini teati etmesinden sonra _____ gün içinde, 1961 ve 1963 tarihli Viyana Diplomatik ve Konsolosluk İlişkileri Sözleşmeleri hükümlerine uygun olarak aralarında diplomatik ilişkiler tesis edecektir.

Madde 6 – Taraflar, bu anlaşmanın 1. maddesi kapsamındaki yükümlülüklerini tam olarak yerine getirerek, devlet sınırının belirlenmesi ve işaretlenmesine ilişkin anlaşmanın sonuçlanması için ilgili komisyonlar aracılığıyla iyi niyetle müzakereler yürütecek.

Madde 7 – Taraflar, ortak sınırları boyunca üçüncü bir tarafın kuvvetlerini konuşlandırmayacaktır. Taraflar, ortak sınırlarının belirlenmesi ve ardından işaretlenmesi süreci tamamlanana kadar, sınır bölgelerinde güvenlik ve istikrarı sağlamak amacıyla, askeri alan da dahil olmak üzere, karşılıklı olarak üzerinde anlaşılmış güvenlik ve güven artırıcı tedbirleri uygulayacaktır.

Madde 8 – Hoşgörüsüzlük, ırkçı nefret ve ayrımcılık, ayrılıkçılık, şiddet içeren aşırılık ve terörizmin tüm biçimlerini kınayan taraflar, kendi yetki alanlarında bu gibi durumlarla mücadele edecek ve ilgili uluslararası yükümlülüklerine uyacaktır.

Madde 9 – Taraflar, her iki tarafın da dahil olduğu silahlı çatışmalardan kaynaklanan kayıp kişiler ve zorla kaybetme vakalarını çözmek için, doğrudan veya uygun olduğu durumlarda ilgili uluslararası kuruluşlarla işbirliği yaparak, söz konusu kişiler hakkında mevcut tüm bilgilerin paylaşımı da dahil olmak üzere önlemler alacaklardır.

Bu bağlamda, taraflar, ilgili kişilerin akıbetinin açıklığa kavuşturulmasının, uygun olduğu durumlarda kalıntılarının aranması ve iade edilmesinin ve gerekli soruşturma tedbirleri yoluyla onlar için adaletin sağlanmasının, uzlaştırma ve güven oluşturma aracı olarak önemini kabul etmektedirler. Bu konudaki ilgili yöntemler, ayrı bir anlaşmada ayrıntılı olarak görüşülecek ve kararlaştırılacaktır.

Madde 10 – Taraflar, ekonomi, transit ve ulaştırma, çevre, insani ve kültürel alanlar da dahil olmak üzere çeşitli alanlarda işbirliği kurmak amacıyla karşılıklı çıkarlara ilişkin ilgili konularda ayrı anlaşmalar akdedebilirler.

Madde 11 – Bu anlaşma, tarafların uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletlerin diğer üye devletleriyle akdettikleri antlaşmalar kapsamındaki hak ve yükümlülüklerine halel getirmeyecektir. Her bir taraf, kendisi ile herhangi bir üçüncü taraf arasında yürürlükte olan uluslararası anlaşmaların, bu anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerine halel getirmemesini sağlayacaktır.

Madde 12 – Taraflar, ikili ilişkilerinde uluslararası hukuka ve bu anlaşmaya göre hareket edeceklerdir. Taraflardan hiçbiri, bu anlaşmayı uygulamamak için kendi iç hukukunun hükümlerini gerekçe olarak kullanmayacaktır. Taraflar, bu anlaşmanın yürürlüğe girmesinden önce, Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi (1969) uyarınca, bu anlaşmanın amacına ve hedefine aykırı herhangi bir eylemde bulunmaktan kaçınacaklardır.

Madde 13 – Taraflar, bu anlaşmanın tam olarak uygulanmasını garanti eder ve bu anlaşmanın uygulanmasını izlemek üzere ikili komisyon kuracaklardır. Bu komisyon, taraflar arasında kararlaştırılacak usullere göre faaliyet gösterecektir.

Madde 14 – Taraflar, uluslararası hukuk ve karşılıklı ilişkilerinde kendilerini bağlayan antlaşmalar kapsamındaki hak ve yükümlülüklerine halel gelmeksizin, bu anlaşmanın yorumlanması veya uygulanmasıyla ilgili her türlü uyuşmazlığı, 13. maddede belirtilen komisyon aracılığıyla da dahil olmak üzere doğrudan istişareler yoluyla çözmeye çalışacaklardır. Bu istişareler altı ay içinde karşılıklı olarak kabul edilebilir bir sonuç vermezse, taraflar uyuşmazlığın barışçıl yollarla çözülmesi için diğer yollara başvuracaklardır.

Madde 15 – Taraflar, 14. maddeye halel gelmeksizin, bu anlaşmanın imzalanmasından önce aralarında herhangi bir hukuki temele dayalı olarak var olan tüm devletlerarası iddiaları, şikayetleri, itirazları, talepleri, yargılamaları ve uyuşmazlıkları, bu anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde geri çekecek, sonlandıracak veya başka bir şekilde çözüme kavuşturacak ve birbirlerine karşı bu tür iddiaları, şikayetleri, itirazları, talepleri ve yargılamaları başlatmayacaktır ve taraflardan herhangi birine karşı herhangi bir üçüncü tarafça başlatılan bu tür iddialara, şikayetlere, itirazlara, taleplere ve yargılamalara hiçbir şekilde dahil olmayacaklar. Taraflar, bu anlaşmaya aykırı olarak birbirlerine karşı diplomatik, enformasyon ve diğer alanlarda düşmanca adımlar atmayacak, bunları teşvik etmeyecek veya başka bir şekilde bu tür eylemlerde bulunmayacak ve bu amaçla düzenli olarak birbirleriyle istişare edeceklerdir.

Madde 16 – Bu anlaşma, tarafların ulusal mevzuatlarına uygun olarak iç prosedürlerin tamamlandığını bildiren belgelerin teati edilmesinden sonra yürürlüğe girecektir. Bu anlaşma, Birleşmiş Milletler Şartı’nın 102. Maddesi uyarınca tescil edilecektir.

Madde 17 – Bu anlaşma, Azerbaycanca, Ermenice ve İngilizce dillerinde düzenlenmiştir ve tüm metinler aynı derecede geçerlidir. Herhangi bir geçerli metin arasında hükmün anlamında farklılık olması durumunda, İngilizce metin esas alınacaktır.

Anlaşmanın paraflanması, yürürlüğe girdiği anlamına gelmiyor
2. Karabağ Savaşı’nın ardından, Cumhurbaşkanı Aliyev’in önerisiyle Azerbaycan ve Ermenistan barış müzakerelerine başlamıştı. Taraflar, Mart 2025’te anlaşma metni üzerinde mutabakata varmıştı. Beyaz Saray’da 8 Ağustos’ta düzenlenen üçlü zirvede ise metin paraflandı.

Ancak paraflama, anlaşmanın yürürlüğe girdiği anlamına gelmiyor. Anlaşma, Azerbaycan’a karşı toprak iddialarını içeren Ermenistan Anayasası değiştirildikten sonra imzalanarak resmiyet kazanacak.

Devamını Oku

Dünya

Rusya’da WhatsApp ve Telegram üzerinden aramalar engellenmeye başladı

Published

on

By

Rusya’da yaptırımlardan ötürü gerekli altyapı yenilemelerinin yapılamaması nedeniyle WhatsApp ve Telegram üzerinden aramalar engellenmeye başladı.

Downdetector verilerine göre, Rusya’da vatandaşlar, sabah saatlerinden itibaren WhatsApp ve Telegram üzerinden yapılan aramalarda sorun yaşadıkları bildiriminde bulundu.

Rus basınında çıkan haberlerde, ülkedeki mobil operatörlerin Rus hükümetine mektup yazarak, yaptırımlardan ötürü gerekli altyapı yenilemelerinin yapılamadığının iletildiği yer almıştı.

Buna karşın, internet trafiğinin ise arttığına işaret eden operatörlerin, trafiğin azaltılması için WhatsApp ve Telegram üzerinden aramaların engellenmesini talep ettiği belirtilmişti.

Konuya ilişkin resmi açıklama yapılmazken, bazı Rus yetkililer engellemenin telefon üzerinden dolandırıcılıkla mücadele için gerektiğini savunuyor.

Rus parlamentosunun alt kanadı Duma’dan bazı milletvekilleri, 18 Temmuz’da yaptıkları açıklamada, mesajlaşma uygulaması WhatsApp’ın ulusal güvenliği tehdit ettiği gerekçesiyle yasaklanması çağrısında bulunmuştu.

Devamını Oku

Trending

Reklam