Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Tatar: Türkiye’nin ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıması gibi bir şey söz konusu değil

Published

on

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Türkiye Cumhuriyeti’nin “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni tanıması gibi bir şeyin söz konusu olamayacağını, Türkiye’nin Kıbrıs’ta iki ayrı halk, eşit egemenliğe sahip iki devlet bulunduğunu ve politikasının da bu yönde olduğunu belirtti.

Tatar, kendisinin Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından yeni bir politikanın sürdürüldüğünü, federasyonun artık konuşulmadığını ve iki ayrı devlet ve yapının söz konusu olan bir müzakere sürecini beklediklerini hedeflediklerini kaydetti.

Bunun için BM Güvenlik Konseyi’nin bir karar alıp, Kıbrıs Türklerinin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünü tanıması gerektiğini, 1960’ta Türklerin ortak cumhuriyetten silah zoruyla dışlandığını ve Rum-Yunan ikilisinin niyetini herkesin iyi bildiğini, Türkiye’nin de Kıbrıs Türk halkına yapılan haksızlıkları iyi bildiğini belirtti.

Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) muhabirinin gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Tatar, ayrıca petrolle elektrik üretiminin artık 2030’da son bulacağını, Kıbrıs’ın da bir bütün olarak bunu terk etmesi gerektiğini, bu nedenle Kıbrıs’taki enterkonnekte elektrik sistemin Türkiye ile kablolu şekilde bağlanılarak oradan da Avrupa’ya bağlanılması suretiyle genişletilmesinin hem Türk tarafına hem Rum tarafına faydası olacağını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Tatar, ayrıca pandemi sürecinin de vakaların azalmasıyla artık sona doğru yaklaştığını belirterek, pandeminin yaz aylarına doğru hafiflemesinin beklendiğini, tüm dünyada da uygulanan önlemlerin kaldırılmaya başlandığını ve bunun sonucunda KKTC’de turizm, üniversiteler sektörlerindeki hareketlenmeyle ekonomik bir toparlama beklediğini dile getirdi.

“GARANTÖRLÜĞÜ ORTADAN KALDIRMA POLİTİKASI HALEN RUM TARAFININ GÜNDEMİNDE”

Kıbrıs’ta Rum tarafının anladığı federasyonla Türk tarafının anladığı federasyon arasında ciddi farklılıklar olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Tatar, Rum tarafının anlayışının Kıbrıs’ı üniter bir devlete çevirme, TC’nin garantörlüğünü ortadan kaldırma, sıfır asker, sıfır garanti noktasına getirme yönünde olduğunu ve dolayısıyla TC’nin “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni tanımasının söz konusu olmadığını kaydetti.

TC ile KKTC’nin Akdeniz’de sürdürdüğü politika, deniz yetki alanları, münhasır ekonomik bölge, Libya ile yapılan anlaşmalar, KKTC ile yapılan anlaşmalar, parseller, haritalar ve hak-hukuk ve uluslararası teamüllere göre ve deniz hukukunun, iki tarafın anlayışının farklı olduğunu zaten gösterdiğini belirten Cumhurbaşkanı, Rum tarafının TC tarafından tanınmasının Rum-Yunan ikilisinin “Büyük Yunanistan” hayaliyle denizlerdeki üstünlüğünün ortaya çıkmasının kabulü anlamına geldiğini söyledi.

“Bizim yolumuz budur ve böyle olmak zorundadır, çünkü bizim yolumuzun altında uluslararası hukuk vardır” diyen Tatar, Kıbrıs’ın tarihine bakıldığında Kıbrıs Türk halkının hep bağımsız, özgür bir biçimde kendi topraklarında yaşama arzusu içinde olduğunu, 1878’de Adanın İngiltere’ye kiralanması sonrası Rum-Yunan ikilisinin hedefinin hep Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlanması olduğunu, Kıbrıs Türklerine uygulanan tüm baskı ve haksızlıkların sebebinin de bu olduğunu belirtti.

Tatar, bugün Ukrayna’da yaşanan ve dünyayı şoke eden savaşın tarihin tekerrürden ibaret olduğunu gösterdiğini, Kıbrıs’ta 1974 öncesi yaşanan böylesi bir savaşın bir kez daha yaşanmayacağının garantisini kimsenin vermediğini belirtti ve Kıbrıs’ta bir anlaşma olacaksa bunun mutlaka iki ayrı yan yana yaşayan devlete dayalı bir çözüm olması gerektiğini bildirdi.

2021 yılının Nisan ayında 5+1 toplantıda ortaya koyduğu önerilerin KKTC ve TC’nin ortak resmi politikası olduğunu kaydeden Tatar, bunlardan geri adım atmanın da söz konusu olmadığını da belirtti.

MAVROYANNİS’İN İSTİFASI…

Rum müzakereci Andreas Mavroyannis’in istifasının sorulması üzerine Tatar, Anastasiadis ve daha önce birlikte çalıştığı diğer Rum başkanlık adayı kişiler arasında yaşanabilecek tartışmalarda yıpranmamak adına böyle bir karar almış olabileceğini belirtti.

BM Uluslararası Hukuk Komisyonu’na da seçilen Mavroyannis’in, Ocak ayı sonunda bu önemli göreve başlayacak olmasının da kararında etkili olduğunu belirten Tatar, bir üçüncü sebebinse AKEL’den teklif gelmesi halinde aday olma ihtimalleriyle ilgili bilgilerin de kendilerine geldiğini ifade etti.

“YENİ POLİTİKAMIZ RUM TARAFINCA KABUL GÖRMÜYOR”

“Şu anda bizim yeni politikamız Rum tarafınca kabul görmüyor” diyen Tatar, geçtiğimiz günlerde ara bölgede “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” toplantısında da konuşma fırsatı bulduğu Anastasiadis’ten ortaya koyduğu GYÖ’lerin Türk tarafının yetki alanlarını ve otoritesini zafiyete uygulatacak olması halinde bunların görüşülmeyeceğini aktardığını anlattı.

Tatar, şöyle devam etti:

“Kendisinin Maraş’a karşılık Ercan ve Gazimağusa Limanlarının BM yönetiminde şarta-şurta bağlı açılması işi olayı, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yetki alanına taşıyor. Bir bakıma hem Maraş’ta kendilerinin inisiyatifi altında olacak yeni bir durum, bir taraftan da ‘AB dedi’, ‘BM dedi’ denilerek AB’nin yetki devirleriyle bizi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yetki alanına taşıyacak bir süreç… Bizdeki bazı muhalifler, bizim bunlardan uzak durmamızı eleştiriyorlar… Bu süreç bizi tehlikelere götürecek bir süreçtir, hiç beklemediğim kişilerden bile bazen eleştiriler gelmektedir. ‘Tatar’ın duruşu bizi umutlandırmıyor, fırsatlar kaçıyor’ vs. diyorlar.

Bunlar normal günlük hayatta kahvede konuşulacak konular olabilir, ama devlet ciddiyeti bir ciddiyet ister, ekonomik kazanım için egemenliğinizi zafiyete uğratacak şeyler yapılamaz… Federasyonun terk edilerek, iki devletli çözüm politikasını ortaya koymak, uluslararası toplumla paylaşmak ve sürdürmek kolay bir şey değildir, biz bunu başardık, bu KKTC’nin daha da kökleşmesi ve benimsenmesi anlamındadır. Bu ayrıca bizim geri adım atmayacağımızı gösterir… Onlar konuyu hep tek egemenliğe getirmeye çalışıyor, böylesi bir yapı AB çatısı altında sizi üniter yapıya götürür…”

Lozan da dahil olmak üzere imzalanan tüm anlaşmalarda Türk-Yunan dengesinin gözetildiğini de hatırlatan Tatar, “AB çatısı altında iki egemen devlet” söylemini Başbakanlığı zamanlarından beri dile getirdiğini, ancak iki devlet egemen olduğu zaman kendi kendini koruyabileceğini, milli ulusal ve toplumsal varlığını sürdürebileceğini aktardı.

“RUM TARAFI TÜM ADANIN HELEN ADASI OLMASI KAPISINI KAPAMAYACAK BİR ANLAŞMA İSTİYOR”

Cumhurbaşkanı Tatar, Rum tarafının bunları kabul etmediğini, hiçbir zaman Yunanistan’la yakınlaşmasının ve tüm Adanın bir Helen adası olmasının kapısını kapamayacak bir anlaşmanın peşinde olduğunu ifade ederek, Rum tarafının kiliseyle birlikte yürüttüğü politikanın Türk tarafını da üniter devlete sürükleyecek bir sürecin tekrar başlangıcı olduğunu vurguladı.

Türkiye’nin desteğiyle mevcut dik duruşunun devam etmemesi halinde, Rusya-Ukrayna arasında yeniden alevlenen çatışmaların bir benzerinin yine Kıbrıs’ta yaşanabileceğine işaret eden Tatar, Ege adaları, Rodos ve Girit’te yaşananların herkesin malumu olduğunu, 1 Nisan’da EOKA’nın kuruluş yıl dönümündeki söylemlerin ortada olduğunu anlatarak, tüm bunları izleyerek politika yürütmenin önemine işaret etti.

“İKİ TARAF ARASINDA EKONOMİK UÇURUMUN AZALTILMASI GEREKİR”

BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın “Kıbrıslı Türklerin ekonomik olarak desteklenmesi” yönündeki söylemlerinin sorulması üzerine Tatar, BM yetkililerinin görevlerinin gereği olarak iyi niyetli bir şekilde ortak zemin arayışında olduklarını, iki taraf arasında bir anlaşma olacaksa ilk önce Kıbrıs Türk tarafıyla Rum tarafı arasındaki ekonomik uçurumun azalması gerektiğini vurguladı.

İki yapı arasındaki uçurumun bu kadar büyümesinde Rum tarafının AB tarafından aldığı destekler, direkt uçuşların ve turizmin yaptığı katkının azımsanamayacağını belirten Tatar, özellikle cruise gemilerinin Akdeniz limanlarında durarak ekonomiye büyük katkılar sağladığının altını çizdi.

“Bize de bu cruise gemilerinin gelmesi ekonomimizi patlatır, uçurur” diyen Tatar, tüm dünya özgürlüklerden, insan haklarından, çağdaş temel değerlerden bahsederken, Kıbrıslı Türkleri izolasyon altında tutmaya devam ettiğini, ısrarla gelişmemesi kalkınmaması için baskı altında tuttuğunu da dile getirdi.

4 Mart 1964’teki talihsiz 186 sayılı BMGK kararının halen ortada durmaya devam ettiğini kaydeden Tatar, “Bize ‘sizinle bir derdimiz yok bir anlaşma olunca siz de kabul göreceksiniz, gelişeceksiniz, kalkınacaksınız’ diyor. Fakat bizimle derdi olmayan dünya, Rumların vetosuyla bize halen ambargo uygulamaya devam ediyor, bundan dolayı da istediğimiz ölçüde gelişip kalkınamıyoruz” şeklinde konuştu.

Tatar şöyle devam etti:

“Colin Stewart’ın da dediği, iki tarafın Teknik Komiteler bağlamında yaptığı çalışmaların biraz olsun Türk tarafına nefes aldırıcı esneklikler gösterilmesi, GYÖ’lerde egemenlik boyutunda bize sıkıntı yaratmayacak şekilde, birtakım çalışmalarla iki taraf arasındaki ekonomik dengesizliğin daha dengeli bir yapıya dönüştürülmesi için Kuzey üzerinde birtakım izolasyonların hafifletilmesine yönelik söylemleri olmuştur, doğru da olmuştur… AB’den de benzer söylemler vardır, Yeşil Hat Tüzüğü ve birtakım düzenlemelerle, ekonominin kalkınması için gayret gösteriyorlar. Ama yeterli olmuyor, daha gayret lâzım, karşı tarafın anlayışı olması lâzım.

Victoria Nuland ve BM Genel Sekreteri’nin yardımcısı kişiye söylediğim gibi enerji fiyatları ve gaz sıkıntılarının hem bizi hem Rum tarafını sıkıntıya sokmaktadır. Onlar da bizim gibi elektrik için akaryakıt kullanıyor, gaza dönüşemediler. Bir yerde gaza dönüştürmeyi denemişler, gaz fiyatları 4 katına çıktığı için orayı da çalıştıramıyorlar. Dolayısıyla Rum tarafı da akaryakıta bağımlıdır.”

“AKARYAKITA BAĞIMLI OLAN KIBRIS BUNDAN ÇOK ZARAR GÖRÜR… ZEHİR, KANSER DEMEKTİR”

“Akaryakıt demek, o bacalardan çıkan duman var ya, zehir demektir, kanser demektir, çevrenin kirletilmesi demektir” diyen Tatar, bu zehrin Kıbrıs’ın Kuzeyinde de Güneyinde de yaşayanları ayrıca turistleri de zehirlemeye devam ettiğini vurguladı.

“BİR AN ÖNCE KABLOYLA TÜRKİYE’YE ORADAN DA AVRUPAYA BAĞLANMAK GEREKİR”

Bir an önce Kıbrıs’ın kabloyla Türkiye’ye ve oradan da Avrupa enterkonnekte sistemine bağlanmak gerektiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Tatar, bunun tartışması olamayacağını, Rum tarafının da bu konuda olgunlaşması gerektiğini ifade etti.

Yıllardır Türk ve Rum elektrik çalışanları ve mühendislerinin enterkonnekte sistem için koyduğu ortak çabayı takdir ettiğini ve onlara teşekkür ettiğini de belirten Tatar, bu sistemin gayet başarılı şekilde çalıştığını ifade ederek, bunun daha sağlıklı elektrik üretimi ve dağıtımı sağladığını, dolayısıyla enterkonnekte sistemin tüm Kıbrıs’ın bir buçuk milyonluk nüfusunun tümüne fayda sağlayacağını anlattı.

Tatar, Avrupa’nın hem kaliteli üretim hem de sürdürülebilirlik açısından bu sistemi desteklediğini, fiyatın da daha rekabet edebilir şekilde olmasının bununla mümkün olduğunu savunduğunu belirterek, EastMed projesinin fizibl olmadığının ortaya çıktığını, Yunanistan’a 700 kilometrelik yolla bağlanmak yerine Türkiye’ye 40 millik yoldan bağlanmanın maliyetler açısından da daha uygun olacağını kaydetti.

Avrupa’ya enterkonnekte olunması halinde oranın havuzuna bağlı olunacağından, akaryakıt derdinden de kurtulmanın mümkün olacağını dile getiren Tatar, kabloyla elektriğe enterkonnekte olmanın Kıbrıs’ta güneş enerjisi kullanımının da önünü açacağını, çok güneşli zamanlarda Kıbrıs’ın elektriğini Avrupa’ya satmasının söz konusu dahi olacağını aktardı.

2030 yılında tüm akaryakıt kullanan jeneratörlerden vazgeçileceğini dile getiren Tatar, Kıbrıs’ın Türkiye vasıtasıyla Avrupa’ya enterkonnekte olmasının tek çare olduğunu, bunun gerçek bir GYÖ olduğunu, Avrupa ve Amerika’nın desteğiyle böylesi bir projenin hayata geçmesinin hem maliyetlerin düşürülmesi hem daha sağlıklı bir yapı oluşturulması, hem de güneş enerjisinin önünü açacağını vurguladı.

“KOVİD-19’UN SONUNA GELİYORUZ”

Kovid-19 pandemisinin artık sonlarına gelindiğini ve yaz aylarına doğru daha da hafifleyeceğini söyleyen Tatar, tüm dünyada da artık önlemlerin kaldırılmaya başlandığını, salgının sona ermesiyle ve KKTC’de turizm ve öğrenci akışında normal hayata dönülmesiyle ekonominin de Kovid’in prangalarından kurtulacağının altını çizdi.

Ukrayna savaşının tüm dünyayı olduğu gibi KKTC’yi de çok yorduğunu, tedarik zincirini bozduğunu, pahalılık getirdiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Tatar, pandemiden sonra pahalılığın sebebi olan savaşın da bitmesiyle daha güzel günlerin geleceğine inandığını sözlerine ekledi.

TAK/BRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

İsrail’in girişine izin verdiği 104 yardım tırının çoğu işgalci gözetiminde yağmalandı

Published

on

By

Gazze Şeridi’ndeki Filistin hükümeti, İsrail’in dün Gazze Şeridi’ne girişine olanak sağladığı 104 yardım tırının çoğunun “işgalin gözetimi” altında yağmalandığını açıkladı.

Hükümetin Medya Ofisinden yapılan yazılı açıklamada, “İşgalci İsrail, 24 Temmuz Perşembe günü Gazze Şeridi’ne 104 yardım tırının girişine izin verdi. Ancak bu yardım tırlarının çoğu, işgalin bilinçli ve sistematik olarak sürdürdüğü güvenlik kaosu nedeniyle yağmalandı ve talan edildi. Bu durum, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü kaos ve aç bırakma politikasının bir parçasıdır.” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada, İsrail’in temel amacının insani yardımların dağıtımını sabote etmek ve sivil halkın bu yardımlardan faydalanmasını engellemek olduğu vurgulandı.

Gazze Şeridi’nin günlük asgari yaşam ihtiyacının karşılanabilmesi için sağlık, hizmet ve gıda sektörlerine yönelik en az 600 yardım ve yakıt tırına ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekilen açıklamada, altyapının tamamen çökmesi nedeniyle bu sayının asgari düzeyde belirlendiği aktarıldı.

Açıklamada, İsrail ve ona destek veren ülkeler, Gazze Şeridi’nde devam eden insani felaketten tamamen sorumlu tutulurken, Gazze’ye yardımların girişi için sınır kapılarının derhal ve tam kapasiteyle açılması ve yardımların Birleşmiş Milletler denetiminde güvenli bir şekilde ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması çağrısı yapıldı.

Açıklamada, “Bu suç düzeninin devamı insanlık için kara bir leke niteliğindedir. Uluslararası toplum, 21. yüzyılın en ağır toplu suçlarından birini durdurmak için acilen harekete geçmelidir.” ifadelerine yer verildi.

Gazze Sağlık Bakanlığının açıklamasına göre, saldırıların başladığı 7 Ekim 2023’ten bu yana yetersiz beslenme ve açlık nedeniyle yaşamını yitiren Filistinlilerin sayısı 91’i çocuk en az 160’a yükseldi.

Yerel kaynaklar, İsrail’in 5 aydan uzun süredir sınır kapılarını kapalı tutarak, bebek maması, ilaç ve temel gıda maddelerinin girişini engellediğini belirtiyor.

Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP), 29 Temmuz’da yaptığı açıklamada, Gazze’deki her üç kişiden birinin günlerdir hiçbir şey yemediğini vurgulayarak, bölgede kıtlığın “en kötü senaryosunun” yaşandığı kaydedilmişti.

Devamını Oku

Dünya

Rusya: Donetsk’te Aleksandro-Kalinovo yerleşim yerini ele geçirdik

Published

on

By

Rusya Savunma Bakanlığı, Donetsk bölgesinde Aleksandro-Kalinovo yerleşim yerini ele geçirdiklerini duyurdu.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, Rusya Silahlı Kuvvetlerinin Ukrayna’daki faaliyetleri hakkında güncel bilgi paylaşıldı.

Rus güçlerinin Ukrayna cephesinde pozisyonlarını güçlendirdiği belirtilen açıklamada, “Güney Askeri Grubu birlikleri, kararlı eylemleri sonucunda Donetsk Halk Cumhuriyeti’nin Aleksandro-Kalinovo yerleşim yerini kurtardı.” ifadesine yer verildi.

Açıklamada ayrıca, son 24 saatte Ukrayna’ya ait 338 İHA’nın Rus hava savunma sistemlerince yok edildiği kaydedildi.

Devamını Oku

Dünya

Avrupa’nın yer yer yüksek sıcaklık ve yangınlarla mücadelesi sürüyor

Published

on

By

Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler başta olmak üzere, Avrupa’nın bazı bölgelerinde yüksek hava sıcaklıkları etkisini sürdürürken birçok ülke orman yangınları veya riskleriyle mücadeleye devam ediyor.

Portekiz ulusal basınında yer alan haberlere göre, ülke genelinde yaklaşık 2 bin itfaiye personeli aktif olarak yangınlarla mücadele ediyor.

Yetkililer, Ponte da Barca’daki yangının kontrol altına alınamadığını ve bölgeden onlarca kişinin tahliye edildiğini bildirdi.

Ponte da Barca Belediye Başkanı Augusto Marinho, Portekiz devlet televizyonu RTP’ye yaptığı açıklamada, yangında en az 19 kişinin yaralandığını açıkladı.

Marinho, çalışmaların sürdüğünü ve durumun çok tehlikeli olduğunu vurguladı.

Portekiz Deniz ve Atmosfer Enstitüsünce (IPMA) paylaşılan verilerde, ülke genelinde 6 Ağustos’a kadar oldukça şiddetli bir sıcak hava dalgası öngörülürken en yüksek sıcaklıkların 36 ila 44 derece arasında değişeceği belirtildi.

İspanya’da Las Hurdes bölgesindeki yangın, ekiplerin dün gece de devam eden müdahalesinin ardından kontrol altına alındı. Ancak son günlerde ülkenin birçok bölgesinde çıkan yangınların yeniden alevlenmemesi için ekiplerin çalışması sürüyor.

Bulgaristan’da ise son 24 saat içinde 60 noktada çıkan küçük çaplı yangına müdahale edildi.

Avrupa’da yaklaşık 292 bin hektar alan kül oldu
Akdeniz’e kıyı ülkeler başta olmak üzere Avrupa’nın bazı bölgelerinde orman yangınları riskinin gelecek günlerde de devam edeceği uyarısı yapılıyor.

Avrupa Orman Yangını Bilgi Sistemi (EFFIS) ve Copernicus İklim Değişikliği Servisi verilerine göre, 2025’in başından bu yana Avrupa’da 1339 yangın tespit edildi. Bu sayı, geçen yılın aynı döneminde 900’dü.

Bu yıl içinde Avrupa’da yaklaşık 292 bin hektar alan orman yangınları sonucu kül olurken geçen yılın aynı döneminde bu sayı yaklaşık 139 bin hektardı.

Avrupa’da yaklaşık 292 bin hektar alan kül oldu
Akdeniz’e kıyı ülkeler başta olmak üzere Avrupa’nın bazı bölgelerinde orman yangınları riskinin gelecek günlerde de devam edeceği uyarısı yapılıyor.

Avrupa Orman Yangını Bilgi Sistemi (EFFIS) ve Copernicus İklim Değişikliği Servisi verilerine göre, 2025’in başından bu yana Avrupa’da 1339 yangın tespit edildi. Bu sayı, geçen yılın aynı döneminde 900’dü.

Bu yıl içinde Avrupa’da yaklaşık 292 bin hektar alan orman yangınları sonucu kül olurken geçen yılın aynı döneminde bu sayı yaklaşık 139 bin hektardı.

Birçok ülke, yangın riskinde “çok aşırı” seviyede yer alıyor
Yangın Hava Durumu Endeksi (FWI) tarafından 28 Temmuz-4 Ağustos tarihlerinde oluşturulan yangın riski haritasında, çok sayıda ülke “çok aşırı”, “aşırı”, “çok yüksek” ve “yüksek” risk seviyelerini gösteren kırmızı tonlarla belirtildi.

Harita verilerinde, İtalya’nın güneyi, Balkanlar, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya ve Türkiye’de yangın riskinin azalacağı ancak yer yer “aşırı” veya “çok aşırı” seviyenin görüleceği öngörülüyor.

Finlandiya’nın doğusu, Portekiz, İspanya ve Fransa’nın güneyinde de yangın riskinin artması bekleniyor.

Devamını Oku

Trending

Reklam