Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Tatar:Yapılanlar demokrasi geleneğine yakışmayan ve geleneksel hoşgörü anlayışından uzak davranışlardır

Published

on

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, dün Cumhuriyet Meclisi’nde Kıbrıs sorununda gelinen son aşamayla ilgili kapalı oturumda bilgilendirme yaparken bazı milletvekillerinin sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımlar ve yapılan haberlerle ilgili açıklama yaptı.

Cumhurbaşkan Tatar, yapılanların demokrasi geleneğine yakışmayan ve geleneksel hoşgörü anlayışından uzak davranışlar olduğunu vurguladı.

Müzakere masasından kaçmadığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Tatar, “60 yıla yakın yaşananlardan ve Rumların değişmeyen tutumlarından dolayı iki devletin iş birliğini öngören bir anlaşma için masaya oturmadan önce egemen eşitliğimiz ile KKTC’nin Güney’deki Rum Devleti ile uluslararası alanda eşit statüde olduğunun teyit edilmesini talep etmemiz politik literatüre uygundur ve doğru bir yoldur” dedi.

Cumhurbaşkanı Tatar, “Bugün Kıbrıs Türk Halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünü teyit etme mücadelemizi eleştirenler, aynı mevkilerde görev yapmış, desteklemiş oldukları geçmiş Cumhurbaşkanlarımızın yaşadığı tecrübeleri unutturmak istemektedirler” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Tatar’ın açıklaması şöyle:

“Ana Muhalefet Partisi’nin istemi üzerine dün Cumhuriyet Meclisi’mize giderek 5 saati aşkın bir süre devam eden kapalı oturumda değerli Milletvekillerimizi Kıbrıs konusunda gelinen son aşamaya dair bilgilendirdim.

Oturumun ardından ana muhalefet liderinin basına yaptığı açıklamayı hayretler içerisinde okudum. Bir diğer üzücü ayrıntı ise aslında bu toplantının bilgilenmek için değil popülizm yapmak için istendiğinin ortaya konmasıdır. Daha konuşmamı yaparken sosyal medya paylaşımlarında bulunan bazı muhalefet milletvekilleri niyetlerini ve tahammülsüzlüklerini ortaya koymuşlardır.

Bununla da yetinmeyip parti yayın organına ‘’kapalı oturuma’’ dair doğru olmayan içerikte haber de yaptırtmışlardır. Bunlar bizim demokrasi geleneğimize yakışmayan ve geleneksel hoşgörü anlayışımızdan uzak davranışlardır.

Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ortaya çıkan tabloyu görmezden gelen, federal çözümü tek seçenek olarak göstermeye çalışan, Kıbrıs Türkü’nü Rumların peşinde sürüklenmek zorunda olduğu gibi bir düşünce yapısına sahip olanların, benim diyalog ve görüşme masasından kaçtığım iddiası doğru değildir.

Cumhurbaşkanlığı görevime başladıktan hemen sonra Genel Sekreter Guterres’in, resmi müzakerelere başlanabilmesi için Ada’daki iki taraf arasında ortak bir zemin olup olmadığını tespit etmek amacıyla gayrı resmi toplantı önerisini kabul ettik.

Söz konusu toplantı, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in ev sahipliğinde Kıbrıs Türk ve Rum tarafları ile garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin katılımıyla gayrı resmi “5+BM” formatında 27-29 Nisan 2021 tarihlerinde Cenevre’de gerçekleştirildi.

Görüşmelerde, geçen 50 yılda federasyon görüşmelerinde neden çözüme ulaşılamadığının gerekçelerini aktararak, sürdürülebilir bir çözüm için öncelikle Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün teminat altına alınması gerektiğini, ardından iki devletin bir iş birliği ilişkisi tesis edilmesine yönelik müzakerelere başlayabileceğini vurguladım.

Buna karşın Rum tarafı ise ortaya hiçbir öneri dahi koymadı. BM Genel Sekreteri de ortak bir zemin olmadığını açıklamıştır.

Esasen tarihsel süreç içinde her görüşme süreci gündeme geldiğinde bizim tarafa ‘masaya oturunuz, Rumlar uzlaşmazlık sergilerse artık sizin önünüzü kesmeyeceğiz’ denildi ama hiç de öyle olmadı.

1986 Cuellar Belgesi’ni, Gali Fikirler Dizisi’ni, Annan Planı’nı Kıbrıs Türk tarafı kabul etmiş, Rum tarafı ise reddetmiştir. Buna karşın Rum tarafı tüm haklarımızı gasp etmeye devam etmiştir.

Annan Planı’nı kabul etmemiz için bize verilen sözlerin hiçbiri tutulmadı; Plan’a hayır diyen Rum tarafı ödüllendirilirken biz haksızlığa maruz kalmaya devam ettik.

Sayın Mehmet Ali Talat döneminde Rumlarla yeniden masaya oturuldu ancak Rumlar uzlaşılan konuları açıklamaktan bile kaçındı.

Sayın Derviş Eroğlu, 11 Şubat 2014’te sırf BM’nin de istediği şekilde son oyun, yani Kıbrıs konusundaki son görüşmeler yapılsın çözüm olacaksa olsun olmayacaksa artık Türk tarafına yapılan haksızlıklara son verilsin diye Nikos Anastaaidsis’le ortak bir açıklamaya imza attı. Ancak Rum lider 7 Ekim 2014 tarihinde görüşme masasından kaçtı ve dünya bunu görmedi.

Sayın Mustafa Akıncı 2017 yılı Temmuz ayına kadar Rum lideri Anastasiadis ile defalarca görüştü. Sayın Akıncı vermemesi gereken tavizler verdi, yapmaması gereken açılımlar yaptı ama sonuç değişmedi…

Dönemin Rum lideri Anastaaidsis ile bugünkü Rum Yönetimi Başkanı Hristodulidis açıkça Türk tarafının yönetime etkin katılımına karşı olduklarını ortaya koydular.

Açıkça, hedeflerinin Kıbrıs’ta Türk askerinin kalmaması ve Kıbrıs Türkleri’nin başına bir şey gelmesi halinde Türkiye Cumhuriyeti’nin tek yanlı olarak askeri müdahalede bulunmasını engellemek olduğunu söylediler, talep ettiler.

Sonuç itibarıyla Sayın Akıncı ve Türkiye artık Rumlarla bir federasyon kurulamayacağını açıkladılar.

Böylece federal çözüm müzakereleri 2017 Temmuz ayında, Kıbrıs Rum tarafının kendisini Ada’nın tek sahibi, Kıbrıs Türk halkını ise azınlık olarak gören tutumundan vazgeçmemesi nedeniyle başarısızlıkla sona erdi.

Kıbrıs konusu, halkımızın özden gelen haklarının teyidi ve aynı zamanda Kıbrıs Adasının geleceği ile yakından ilgili bir konudur. Sahadaki gerçeklerden uzak yaklaşımlar ancak ve ancak Rum liderliğinin haksız ve hukuksuz şekilde gasp ettiği haklarımızla yarattığı konforlu alanın devamına hizmet etmektedir.

Bir diğer önemli nokta ise başarısızlığı defaten kanıtlanmış modeller üzerinde çeşitli gerekçelerle ısrar etmek ise 56 yıldır ispatlandığı üzere statükonun sürdürülmesine hizmet etmektedir.

Halkımızın bariz çoğunluğu gibi Meclisimizin çoğunluğunun da bizim izlediğimiz, Türkiye’nin tam destek verdiği iki devletli çözüm politikasının yanında olduğunu görmek bizlere muhataplarımız karşısında yeniden güç katmıştır.

Bizim, 60 yıla yakın yaşananlardan ve Rumların değişmeyen tutumlarından dolayı iki devletin iş birliğini öngören bir anlaşma için masaya oturmadan önce egemen eşitliğimiz ile KKTC’nin Güney’deki Rum Devleti ile uluslararası alanda eşit statüde olduğunun teyit edilmesini talep etmemiz politik literatüre uygundur ve doğru bir yoldur.

Bugün Kıbrıs Türk Halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünü teyit etme mücadelemizi eleştirenler, aynı mevkilerde görev yapmış, desteklemiş oldukları geçmiş Cumhurbaşkanlarımızın yaşadığı tecrübeleri unutturmak istemektedirler.

Kıbrıs Türk halkının Rum halkı kadar egemen olduğu gerçeği çözüm sonrasına ertelenecek bir unsur değildir. Kıbrıs Türk halkının eşit statüsü de çözüm sonrasına ertelenecek bir hak değildir.

Çözüm sonrasına ertelemek demek, egemen eşitliğimiz ve eşit uluslararası statümüzün teyidini dahi Rum rızasına teslim etmek demektir.

Ne yazık ki yakın geçmişimiz bize bunun ne kadar hatalı bir yaklaşım olduğunu göstermiştir. 20 yıl önce ayrı ayrı ve eş zamanlı yapılan Annan Planı referandumlarının ardından Rum tarafının reddini meşrulaştıracak şekilde, hiçbir şey olmamış gibi, uluslararası toplum tarafından verilen sözlerin tutulmadığı bir ortamda, Annan Planından da geri adımlar atarak kaldığı yerden devam eden bir yaklaşımın ürünü olarak 20 yıl daha kaybedilmiştir.

Bugün yine aynı söylemlerle statükonun belirlediği kurallar çerçevesindeki tüketilmişe yatırım yapma yaklaşımıyla, suçluluk psikolojisiyle ortaya çıkan siyasete dur demek için yeni vizyonumu ortaya koydum.

Kıbrıs Türk Halkının ihtiyacı olan, Rum liderliğinin kendisine vermeye hazır olduğu bir gelecek değildir. Kıbrıs Türk Halkı sahip olduğu hakları özgürce kullanmak istemektedir. Rum liderliğinin baskı, istismar ve izolasyon siyaseti yokmuş gibi Halkımıza yapılan zulmü normalleştirme siyasetine hayır diyorum.

BM Genel Sekreteri’nin Kişisel Temsilcisi Sayın Maris Angela Holguin ile atandığı günden itibaren yapıcı bir şekilde istişarelerimi sürdürdüm. Egemen eşitliğimiz ve eşit uluslararası statümüzün teyidi için atılabilecek ilk adımlar olarak doğrudan ticaret, doğrudan uçuş ve doğrudan temastan oluşan ve 3D diye adlandırdığımız unsurları da kendisiyle paylaştım.

Temel insan haklarımızın 61 yıldır ihlal edildiği durumun değiştirilmesi gerektiğini de hem Sayın BM Genel Sekreterine hem de Sayın Holguin’e aktardım.

Temel insan haklarımız 61 yıldır Rum siyasetinden dolayı ihlal edilmektedir. Bu siyaset ortadan kalkmadan yeni ve resmi bir süreç de başlamayacaktır.

Kıbrıs sorununun çözümsüz kalmasının en önemli nedeni iki taraf arasındaki statü eşitsizliğidir. Kişisel Temsilciyle sürdürdüğüm taraflar arasında ortak zemin var mı yok mu araştırması da bunu sağlamaya yöneliktir.

Gelinen aşamada ortak zemin olmadığı aşikardır. Kişisel Temsilciyle kalan yaklaşık bir aylık görev süresi boyunca yapıcı şekilde çalışmaya devam edeceğim”

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Çavuşoğlu, Azerbaycan’da KKTC üniversiteleri mezunlarıyla buluştu

Published

on

By

Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu, Azerbaycan’da çeşitli görevlerde bulunan KKTC üniversiteleri mezunlarıyla bir araya geldi.

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamaya göre Çavuşoğlu, Azerbaycan temasları kapsamında, hukuk, mimarlık, işletme ve ekonomi gibi bölümlerden mezun olup Azerbaycan’da çeşitli görevlerde bulunan Azerbaycanlı mezunlarla buluştu. Çavuşoğlu, iki ülke arasındaki iş birliğinin önemine dikkat çekti.

Çavuşoğlu, KKTC ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin daha da güçlendirilmesi gerektiğini ve bu bağlamda özellikle eğitim alanındaki temasların artırılacağını söyledi.

Türk dili ve edebiyatı mezunu olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, geçmişte Kiril alfabesini öğrenerek Azerbaycan edebiyatına ait bazı eserleri okuduğunu belirtti.

Çavuşoğlu, KKTC’den mezun olan öğrencilere hitaben yaptığı konuşmada, “Azerbaycan’da kendimi evimde gibi hissediyorum. Azerbaycanlı soydaşlarımızı kendimizden ayrı görmüyoruz. KKTC’de dostluklar, arkadaşlıklar edindiniz. Sizler de KKTC’ye geldiğiniz zaman kendinizi evinizde gibi hissedeceksiniz. Bu bağları güçlendirmek için çalışmaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

Azerbaycan Bilim ve Eğitim Bakanlığı ile yapılan görüşmeler kapsamında, Azerbaycanlı öğrencilerin KKTC’de eğitim almasının önünü açmak adına “önemli adımlar” atıldığını açıklayan Çavuşoğlu, “Doğu Akdeniz Üniversitesi 25, Lefke Avrupa Üniversitesi 25, KKTC Milli Eğitim Bakanlığı olarak 20 Azerbaycanlı öğrenciye burs vereceğiz” dedi.

Çavuşoğlu, Azerbaycan Bilim ve Eğitim Bakanlığı’nın da kendi değerlendirmesinin ardından burs katkısında bulunmasıyla, toplamda yaklaşık 100 Azerbaycanlı öğrencinin burslu olarak KKTC’de eğitim görmesinin planlandığını belirtti.

KKTC üniversitelerinin Azerbaycan’da daha görünür hale gelmesi için tanıtım ofisleri açıldığını açıklayan Çavuşoğlu, yapılan bu çalışmalarla iki ülke gençliği arasında yakınlaşmayı artırmayı hedeflediklerini söyledi.

Azerbaycan’da görev yapan başarılı mezunlarla gurur duyduğunu belirten Çavuşoğlu, “Buraya gelişimizin sebebi birlikteliğimizi yeniden hatırlamak ve Türk yurdunu, Türk milletini birlikte yüceltmek için burada olduğumuzu söylemektir” ifadelerini kullandı.

“Geleceği birlikte şekillendirmek için yola devam ediyoruz” diyen Çavuşoğlu, KKTC ile Azerbaycan arasındaki kardeşlik köprülerinin eğitim alanında daha da pekiştirileceğini kaydetti.

Bakan Çavuşoğlu’na temaslarında KKTC Bakü Temsilcisi Büyükelçi Ufuk Turganer, Milli Eğitim Bakanlığı Yükseköğrenim ve Dış İlişkiler Dairesi Müdürü Behçet Çelebi, Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Rektörü Prof. Dr. Hasan Kılıç ve  Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Rektörü Prof. Dr. Mehmet Ali Yükselen eşlik etti.

TAK/BRT

Devamını Oku

Kıbrıs

TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Bayar’dan TMT’ye yönelik sosyal medya paylaşımlarına tepki

Published

on

By

Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Celal Bayar, Türk Mukavemet Teşkilatı’na (TMT) yönelik bazı sosyal medya paylaşımlarına tepki göstererek, “TMT kurulmasaydı ve TMT’ciler olmasaydı bugün Kıbrıs’ta bir tek Türk kakmayacaktı ve ada Yunanistan’a bağlanmış olacaktı” ifadesini kullandı.

Bayar ayrıca, “Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) Kıbrıs’taki Türkleri yok etmek için Rumların kurduğu EOKA’ya karşı Türkleri savunmak için kuruldu” dedi.

Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Celal Bayar, Lefkoşa Türk Belediyesi (LTB) Başkanı Mehmet Harmancı ile Harper Orhon tarafından yapılan sosyal medya paylaşımlarında Türk Mukavemet Teşkilatı’na ilişkin bazı ifadelere tepki gösterdi.

Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Bayar, Orhon’un paylaşımıyla ilgili, “TMT saflarında görev yapmış, 55. Bölük Komutanı, eski Mukavemetçi, omuz omuza birlikte savaştığımız Şehit Ecvet Yusuf’un oğlu, Harper Orhon’un Facebook’taki paylaşımını görünce, orada ima ettikleri yalan yanlış, kin dolu, TMT’cilere saldırılarından ve suçlamalarından dolayı şiddetle kınıyoruz. Bu vesile ile Şehidimiz Ecvet Yusuf’u rahmetle anıyoruz. Ruhu şad olsun.” dedi.

Bayar, “Harper Orhon’a TMT kurulmasaydı ve TMT’ciler olmasaydı bugün Kıbrıs’ta bir tek Türk kakmayacaktı ve ada Yunanistan’a bağlanmış olacaktı. Önce bunu hatırlatırız! Harper Orhon da bugün bu paylaşımları yapıyorsa TMT sayesinde paylaşıyor ve TMT sayesinde kendisi de hayattadır. TMT camiasını bu tür suçlamalarından dolayı tekrar tekrar şiddetle kınıyoruz.” ifadelerini kullandı.

– Bayar’dan Harmancı’ya: “TMT Kıbrıs’taki Türkleri yok etmek için Rumların kurduğu EOKA’ya karşı Türkleri savunmak için kuruldu”

Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Celal Bayar, Lefkoşa Türk Belediye (LTB) Başkanı Mehmet Harmancı’nın sosyal medya paylaşımına da tepki göstererek, “LTB Belediye Başkanı Mehmet Harmancı’yı Facebook’taki ‘Güneyde EOKA, kuzeyde TMT birer yeraltı örgütüdür ve kanun dışıdır.’ açıklamalarından dolayı şiddetle kınıyoruz” dedi.

Bayar, açıklamasında, “TMT saflarında görev yapmış Mukavemetçi Mücahit Hüseyin Harmancı’nın oğlu, Lefkoşa Türk Belediye Başkanı Mehmet Harmancı’yı Facebook’taki ‘Güneyde EOKA, kuzeyde TMT birer yeraltı örgütüdür ve kanun dışıdır’ açıklamalarından dolayı şiddetle kınıyoruz ve kendisine TMT’nin Kıbrıs’taki Türkleri yok etmek için Rumların kurduğu EOKA’ya karşı Türkleri savunmak için kurulduğunu bir kez daha hatırlatırız.” ifadelerini kullandı.

Bayar açıklamasında devamla, şunları kaydetti:

“EOKA, adadaki Türkleri yok etmek ve adayı Yunanistan’a bağlamak için kurulan ve bunu icra ederken, Kıbrıs Türklerine her türlü zulmü, vahşeti ve katliamı yapmaktan çekinmeyen bir örgüttü. TMT ise bir gurup Türkün direniş amaçlı kurduğu, sonradan kadınlarıyla, çocuklarıyla, yaşlılarıyla, öğrencileriyle, çiftçileriyle, öğretmenleriyle elbirliğiyle fedakarca canlarını tehlikeye atarak Kıbrıs Türklerini EOKA terör örgütünden korumak için kurulan bir örgüttü. Sayın Harmancı’nın EOKA ile TMT’yi aynı kefeye koymasından dolayı şiddetle kınarken, kendisine TMT olmasaydı bugün Kıbrıs’ta bir tek Türkün kalmayacağını ve adanın çoktan Yunanistan’a bağlanmış olacağını bir kez daha hatırlatırız.”

TAK/BRT

Devamını Oku

Kıbrıs

Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’a yönelik iddialar içeren kitaba örgütlerden tepki

Published

on

By

Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ı hedef aldığı gerekçesiyle kamuoyuna yansıyan kitap ve yazarına ilişkin çeşitli örgütler kınama mesajı yayımladı.

– KKTC Karadeniz Kültür Derneği

KKTC Karadeniz Kültür Derneği’nden yapılan açıklamada, söz konusu kitabın Denktaş’a yönelik “aşağılayıcı ifadeler” içerdiğini öğrenmekten derin üzüntü ve öfke duydukları belirtilerek, “Sayın Denktaş, sadece Kıbrıs Türklerinin değil, tüm Türk dünyasının tarihinde müstesna bir yere sahip, ömrünü halkının bağımsızlığına adamış, ilkeli, onurlu ve kararlı bir liderdir.” denildi.

Açıklamada, Denktaş’a hakaret etmenin sadece onun aziz hatırasına değil, Kıbrıs Türk halkının mücadelesine, şehitlerine ve bağımsızlık iradesine yapılmış “alçakça” bir saldırı olduğu kaydedilerek, “Karadeniz Kültür Derneği olarak bu tür sorumsuz, provokatif, toplumun değerlerini aşağılayan yaklaşımları en sert şekilde kınıyoruz” ifadesine yer verildi.

“Basın özgürlüğü, ifade hürriyeti elbette demokrasimizin temel taşlarındandır. Ancak bu özgürlük, tarihi gerçekleri çarpıtmak, milletin ortak değerlerine hakaret etmek ve toplumu ayrıştırmak için bir araç olarak kullanılamaz.” denilen açıklamada, yayın hakkında yasal sürecin bir an önce başlatılması ve yetkili makamların gereğini yapması çağrısında bulunuldu.

– Kıbrıs Türk Emekli Subaylar Derneği

Kıbrıs Türk Emekli Subaylar Derneği Başkanı Kazım And tarafından yapılan açıklamada, hayatını Kıbrıs Türk halkının adadaki varlığına, onun özgürlük ve bağımsızlığına adayan Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a ve TMT’ye yönelik saldırıların kınandığı kaydedildi.

Açıklamada “Sözde yazar yalan ve iftiralarını tedavüle sürerek; halkımız, Kurucu Cumhurbaşkanımız ve Kıbrıs Türk mücadele tarihini karalayarak kendi ahlak anlayışını gün yüzüne çıkartmıştır.” denildi, Denktaş’ın  “Hayatta hiçbir zaman yalpalamayacaksın, düşüncelerinde bir ileri bir geri adım atmayacaksın, her dönemin adamı değil her dönem adam olacaksın.” sözleri hatırlatıldı.

– Doğal Afet Arama ve Kurtarma Derneği

KKTC Doğal Afet Arama ve Kurtarma Derneği’nden (DAAK) yayımlanan açıklamada, Rauf Raif Denktaş’ın yalnızca KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı değil; aynı zamanda bir halkın bağımsızlık ve varoluş mücadelesinin simgesi, ömrünü Kıbrıs Türk halkının özgürlüğüne ve onuruna adamış büyük bir lider olduğu vurgulandı.

Açıklamada, Denktaş’ın şahsına ve mirasına yönelik yapılan her türlü küçümsemenin, aslında bu halkın tarihine, mücadelesine ve bağımsızlığına yapılmış açık bir saygısızlık olduğu kaydedildi.

“Bu çirkin ve maksatlı ifadeleri şiddetle kınıyor, tarihimize ve milli değerlerimize yapılan bu tür saldırıların karşısında dimdik duracağımızı kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.” ifadeleri kullanılan açıklamada, tarihi şahsiyetlerin arkasından edilen hakaretlerin fikir özgürlüğü kisvesi altında meşrulaştırılamayacağı belirtildi.

– Emekli Astsubaylar Derneği

KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı Emekli Astsubaylar Derneği Genel Başkanı Esen Ömürlü tarafından yapılan açıklamada, söz konusu kitapta yer alan ifadeleri ve “seviyesiz” söylemleri derin bir üzüntü ve öfkeyle karşıladıkları kaydedildi.

Açıklamada, “Büyük Kıbrıs Türk mücadelesinin mihenk taşı olan Rauf Raif Denktaş’a yönelik çirkin ve aşağılayıcı ifadelerin yalnızca bireysel ahlaki zaaf değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının varoluş mücadelesine yapılmış aleni bir saldırı olduğu belirtildi.

“Denktaş, sadece bir devlet adamı değil; aynı zamanda yüz yılı aşkın bir mücadelenin sembolü, halkımızın bağımsızlık ve özgürlük inancının vücut bulmuş halidir. Ona yönelik saldırılar, biz emekli askerlerin, mücahitlerin, halkımızın ve genç nesillerimizin maneviyatına, tarih bilincine ve milli şuuruna yapılmış bir hakarettir.” denilen açıklamada, kitapta kullanılan dilin ifade özgürlüğü ve eleştiri hakkı kapsamında değerlendirilemeyeceği savunuldu.

Denktaş’ı karalamaya yönelik  girişimlerin şiddetle kınandığı açıklamada, ilgili mercilerden söz konusu şahsın iftiralarına karşı hukuki sürecin ivedilikle başlatılması, kamuoyunun ise bu türde karalama kampanyalarına duyarlı olması talep edildi.

 

Devamını Oku

Trending

Reklam