Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Tatar:Yapılanlar demokrasi geleneğine yakışmayan ve geleneksel hoşgörü anlayışından uzak davranışlardır

Published

on

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, dün Cumhuriyet Meclisi’nde Kıbrıs sorununda gelinen son aşamayla ilgili kapalı oturumda bilgilendirme yaparken bazı milletvekillerinin sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımlar ve yapılan haberlerle ilgili açıklama yaptı.

Cumhurbaşkan Tatar, yapılanların demokrasi geleneğine yakışmayan ve geleneksel hoşgörü anlayışından uzak davranışlar olduğunu vurguladı.

Müzakere masasından kaçmadığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Tatar, “60 yıla yakın yaşananlardan ve Rumların değişmeyen tutumlarından dolayı iki devletin iş birliğini öngören bir anlaşma için masaya oturmadan önce egemen eşitliğimiz ile KKTC’nin Güney’deki Rum Devleti ile uluslararası alanda eşit statüde olduğunun teyit edilmesini talep etmemiz politik literatüre uygundur ve doğru bir yoldur” dedi.

Cumhurbaşkanı Tatar, “Bugün Kıbrıs Türk Halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünü teyit etme mücadelemizi eleştirenler, aynı mevkilerde görev yapmış, desteklemiş oldukları geçmiş Cumhurbaşkanlarımızın yaşadığı tecrübeleri unutturmak istemektedirler” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Tatar’ın açıklaması şöyle:

“Ana Muhalefet Partisi’nin istemi üzerine dün Cumhuriyet Meclisi’mize giderek 5 saati aşkın bir süre devam eden kapalı oturumda değerli Milletvekillerimizi Kıbrıs konusunda gelinen son aşamaya dair bilgilendirdim.

Oturumun ardından ana muhalefet liderinin basına yaptığı açıklamayı hayretler içerisinde okudum. Bir diğer üzücü ayrıntı ise aslında bu toplantının bilgilenmek için değil popülizm yapmak için istendiğinin ortaya konmasıdır. Daha konuşmamı yaparken sosyal medya paylaşımlarında bulunan bazı muhalefet milletvekilleri niyetlerini ve tahammülsüzlüklerini ortaya koymuşlardır.

Bununla da yetinmeyip parti yayın organına ‘’kapalı oturuma’’ dair doğru olmayan içerikte haber de yaptırtmışlardır. Bunlar bizim demokrasi geleneğimize yakışmayan ve geleneksel hoşgörü anlayışımızdan uzak davranışlardır.

Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ortaya çıkan tabloyu görmezden gelen, federal çözümü tek seçenek olarak göstermeye çalışan, Kıbrıs Türkü’nü Rumların peşinde sürüklenmek zorunda olduğu gibi bir düşünce yapısına sahip olanların, benim diyalog ve görüşme masasından kaçtığım iddiası doğru değildir.

Cumhurbaşkanlığı görevime başladıktan hemen sonra Genel Sekreter Guterres’in, resmi müzakerelere başlanabilmesi için Ada’daki iki taraf arasında ortak bir zemin olup olmadığını tespit etmek amacıyla gayrı resmi toplantı önerisini kabul ettik.

Söz konusu toplantı, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in ev sahipliğinde Kıbrıs Türk ve Rum tarafları ile garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin katılımıyla gayrı resmi “5+BM” formatında 27-29 Nisan 2021 tarihlerinde Cenevre’de gerçekleştirildi.

Görüşmelerde, geçen 50 yılda federasyon görüşmelerinde neden çözüme ulaşılamadığının gerekçelerini aktararak, sürdürülebilir bir çözüm için öncelikle Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün teminat altına alınması gerektiğini, ardından iki devletin bir iş birliği ilişkisi tesis edilmesine yönelik müzakerelere başlayabileceğini vurguladım.

Buna karşın Rum tarafı ise ortaya hiçbir öneri dahi koymadı. BM Genel Sekreteri de ortak bir zemin olmadığını açıklamıştır.

Esasen tarihsel süreç içinde her görüşme süreci gündeme geldiğinde bizim tarafa ‘masaya oturunuz, Rumlar uzlaşmazlık sergilerse artık sizin önünüzü kesmeyeceğiz’ denildi ama hiç de öyle olmadı.

1986 Cuellar Belgesi’ni, Gali Fikirler Dizisi’ni, Annan Planı’nı Kıbrıs Türk tarafı kabul etmiş, Rum tarafı ise reddetmiştir. Buna karşın Rum tarafı tüm haklarımızı gasp etmeye devam etmiştir.

Annan Planı’nı kabul etmemiz için bize verilen sözlerin hiçbiri tutulmadı; Plan’a hayır diyen Rum tarafı ödüllendirilirken biz haksızlığa maruz kalmaya devam ettik.

Sayın Mehmet Ali Talat döneminde Rumlarla yeniden masaya oturuldu ancak Rumlar uzlaşılan konuları açıklamaktan bile kaçındı.

Sayın Derviş Eroğlu, 11 Şubat 2014’te sırf BM’nin de istediği şekilde son oyun, yani Kıbrıs konusundaki son görüşmeler yapılsın çözüm olacaksa olsun olmayacaksa artık Türk tarafına yapılan haksızlıklara son verilsin diye Nikos Anastaaidsis’le ortak bir açıklamaya imza attı. Ancak Rum lider 7 Ekim 2014 tarihinde görüşme masasından kaçtı ve dünya bunu görmedi.

Sayın Mustafa Akıncı 2017 yılı Temmuz ayına kadar Rum lideri Anastasiadis ile defalarca görüştü. Sayın Akıncı vermemesi gereken tavizler verdi, yapmaması gereken açılımlar yaptı ama sonuç değişmedi…

Dönemin Rum lideri Anastaaidsis ile bugünkü Rum Yönetimi Başkanı Hristodulidis açıkça Türk tarafının yönetime etkin katılımına karşı olduklarını ortaya koydular.

Açıkça, hedeflerinin Kıbrıs’ta Türk askerinin kalmaması ve Kıbrıs Türkleri’nin başına bir şey gelmesi halinde Türkiye Cumhuriyeti’nin tek yanlı olarak askeri müdahalede bulunmasını engellemek olduğunu söylediler, talep ettiler.

Sonuç itibarıyla Sayın Akıncı ve Türkiye artık Rumlarla bir federasyon kurulamayacağını açıkladılar.

Böylece federal çözüm müzakereleri 2017 Temmuz ayında, Kıbrıs Rum tarafının kendisini Ada’nın tek sahibi, Kıbrıs Türk halkını ise azınlık olarak gören tutumundan vazgeçmemesi nedeniyle başarısızlıkla sona erdi.

Kıbrıs konusu, halkımızın özden gelen haklarının teyidi ve aynı zamanda Kıbrıs Adasının geleceği ile yakından ilgili bir konudur. Sahadaki gerçeklerden uzak yaklaşımlar ancak ve ancak Rum liderliğinin haksız ve hukuksuz şekilde gasp ettiği haklarımızla yarattığı konforlu alanın devamına hizmet etmektedir.

Bir diğer önemli nokta ise başarısızlığı defaten kanıtlanmış modeller üzerinde çeşitli gerekçelerle ısrar etmek ise 56 yıldır ispatlandığı üzere statükonun sürdürülmesine hizmet etmektedir.

Halkımızın bariz çoğunluğu gibi Meclisimizin çoğunluğunun da bizim izlediğimiz, Türkiye’nin tam destek verdiği iki devletli çözüm politikasının yanında olduğunu görmek bizlere muhataplarımız karşısında yeniden güç katmıştır.

Bizim, 60 yıla yakın yaşananlardan ve Rumların değişmeyen tutumlarından dolayı iki devletin iş birliğini öngören bir anlaşma için masaya oturmadan önce egemen eşitliğimiz ile KKTC’nin Güney’deki Rum Devleti ile uluslararası alanda eşit statüde olduğunun teyit edilmesini talep etmemiz politik literatüre uygundur ve doğru bir yoldur.

Bugün Kıbrıs Türk Halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünü teyit etme mücadelemizi eleştirenler, aynı mevkilerde görev yapmış, desteklemiş oldukları geçmiş Cumhurbaşkanlarımızın yaşadığı tecrübeleri unutturmak istemektedirler.

Kıbrıs Türk halkının Rum halkı kadar egemen olduğu gerçeği çözüm sonrasına ertelenecek bir unsur değildir. Kıbrıs Türk halkının eşit statüsü de çözüm sonrasına ertelenecek bir hak değildir.

Çözüm sonrasına ertelemek demek, egemen eşitliğimiz ve eşit uluslararası statümüzün teyidini dahi Rum rızasına teslim etmek demektir.

Ne yazık ki yakın geçmişimiz bize bunun ne kadar hatalı bir yaklaşım olduğunu göstermiştir. 20 yıl önce ayrı ayrı ve eş zamanlı yapılan Annan Planı referandumlarının ardından Rum tarafının reddini meşrulaştıracak şekilde, hiçbir şey olmamış gibi, uluslararası toplum tarafından verilen sözlerin tutulmadığı bir ortamda, Annan Planından da geri adımlar atarak kaldığı yerden devam eden bir yaklaşımın ürünü olarak 20 yıl daha kaybedilmiştir.

Bugün yine aynı söylemlerle statükonun belirlediği kurallar çerçevesindeki tüketilmişe yatırım yapma yaklaşımıyla, suçluluk psikolojisiyle ortaya çıkan siyasete dur demek için yeni vizyonumu ortaya koydum.

Kıbrıs Türk Halkının ihtiyacı olan, Rum liderliğinin kendisine vermeye hazır olduğu bir gelecek değildir. Kıbrıs Türk Halkı sahip olduğu hakları özgürce kullanmak istemektedir. Rum liderliğinin baskı, istismar ve izolasyon siyaseti yokmuş gibi Halkımıza yapılan zulmü normalleştirme siyasetine hayır diyorum.

BM Genel Sekreteri’nin Kişisel Temsilcisi Sayın Maris Angela Holguin ile atandığı günden itibaren yapıcı bir şekilde istişarelerimi sürdürdüm. Egemen eşitliğimiz ve eşit uluslararası statümüzün teyidi için atılabilecek ilk adımlar olarak doğrudan ticaret, doğrudan uçuş ve doğrudan temastan oluşan ve 3D diye adlandırdığımız unsurları da kendisiyle paylaştım.

Temel insan haklarımızın 61 yıldır ihlal edildiği durumun değiştirilmesi gerektiğini de hem Sayın BM Genel Sekreterine hem de Sayın Holguin’e aktardım.

Temel insan haklarımız 61 yıldır Rum siyasetinden dolayı ihlal edilmektedir. Bu siyaset ortadan kalkmadan yeni ve resmi bir süreç de başlamayacaktır.

Kıbrıs sorununun çözümsüz kalmasının en önemli nedeni iki taraf arasındaki statü eşitsizliğidir. Kişisel Temsilciyle sürdürdüğüm taraflar arasında ortak zemin var mı yok mu araştırması da bunu sağlamaya yöneliktir.

Gelinen aşamada ortak zemin olmadığı aşikardır. Kişisel Temsilciyle kalan yaklaşık bir aylık görev süresi boyunca yapıcı şekilde çalışmaya devam edeceğim”

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Published

on

By

Kasaplar Birliği, kasaplık büyükbaş hayvan fiyatlarında yüzde 50’lik artış olduğunu savunarak, hükümetten acil çözüm talep etti.

Hem canlı büyükbaş hayvan bulmakta zorlandığını hem de hayvancıların yüksek fiyat talepleriyle karşı karşıya kaldığını savunan Kasaplar Birliği, ete makul fiyatlarla ulaşabilmesi için ülkeye ithal et getirilmesi, durumun piyasa koşullarına ve ihtiyaca göre planlanması gerektiğini ifade etti.

Kasaplar Birliği, yazılı açıklamasında, bu konuyu Başbakan Ünal Üstel ve Ekonomi Bakanı Olgun Amcaoğlu ile de görüştüğünü, aldıkları davet üzerine katıldıkları Bakanlar Kurulu toplantısında sorunları dile getirdiklerini ve konuyla ilgili Bakanlar Kurulu üyelerine detaylı bilgi verdiklerini ifade etti.

2 aydan bu yana büyükbaş canlı hayvan fiyatlarında yüzde 50 civarında artış olduğu savunan Kasaplar Birliği, bunun et fiyatlarına da yansıdığı belirtti.

Süte yönelik anaç büyükbaş hayvanların sayısında artış, kasaplık hayvan sayısında ciddi düşüş olduğunu; plansızlık ve sistemsizliğin pahalılığı artırarak yemeği, konaklamayı ve birçok alışverişi Güney Kıbrıs’a kaydırdığını savunan Kasaplar Birliği, “batma noktasına” geldiklerini söyledi.

Tosun fiyatını kilo başına 200 TL olarak ortak karara bağlamalarına rağmen Hayvan Üreticileri ve Yetiştiricileri Birliği’nin 2 Ağustos’ta canlı tosun fiyatını 240 TL olarak açıkladığını belirten Kasaplar Birliği, 1 ay içinde fiyatın 300 TL’yi bulduğunu kaydetti.

Hükümetin şu ana kadar bu konuda hiçbir adım atmadığını, kendilerine bilgi verilmediğini ve yaşanan “fırsatçılığa” seyirci kalındığını iddia eden Kasaplar Birliği, “Biz kasaplar olarak vatandaşımıza kaliteli ve uygun fiyata et sunmak istiyoruz. Hükümetimiz konunun ne kadar ciddi ve ivedi olduğunu farkına varsın, vatandaşını Güney’e muhtaç etmesin” ifadelerine yer verdi.

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı, Demokrat Parti Genel Başkanı Fikri Ataoğlu, Zirve Kıbrıs Web TV’de Bala Kayadelen’in hazırlayıp sunduğu “Gündemin Zirvesi” programına konuk oldu.

Bakan Ataoğlu, Başbakan Ünal Üstel’in “30 yılın işini 3 yıla sığdırdık” sözlerine destek vererek, hükümetin uzun süreli istikrarının büyük projelerin hayata geçirilmesine olanak sağladığını belirtti.

“Bütün bakanlıkların önemli projeleri var. Bunların hayata geçmesi hükümetin uzun soluklu olmasından kaynaklanıyor. Bu başarı övünülmesi gereken bir konudur” dedi.

Eleştirilere de değinen Bakan Ataoğlu, “Olumlu görüşler kadar olumsuz eleştiriler de gelebiliyor. Ama ben her zaman diyorum ki; bir fikri, projesi ya da tespit ettiği eksiklik varsa gelsin, oturup konuşalım ve birlikte hayata geçirelim. Bizim kapımız her zaman açıktır” ifadelerini kullandı.

“Demokrat Parti erken seçime hazır”

Olası erken genel seçimlere yönelik değerlendirmelerde bulunan Demokrat Parti Genel Başkanı Fikri Ataoğlu, Demokrat Parti olarak her koşula hazır olduklarını vurguladı:

“Geçmiş dönemde çizdiğimiz yol haritasını yeniliyoruz. 18 belediye var ve 18 belediye başkan adayımız, ayrıca 18 belediye meclis üyesi adayımızla yola çıkacağız. Sonuç ne olursa olsun kimseyi suçlamayacağız. Çünkü ne ekerseniz, onu biçersiniz. Bizde ne ektiysek onu biçeceğiz ve kimseyi suçlamayacağız..” dedi.

“AdaKıbrıs bu adanın çocuğu oldu”

AdaKıbrıs Projesine de değinen Bakan Ataoğlu, AdaKıbrıs projesi tüm adanın ortak değeri haline geldiğini ifade ederek, “AdaKıbrıs bizim için çok önemliydi ama artık bizden çıktı, adanın oldu. Biz doğurduk ama bugün bu adanın çocuğu oldu” dedi.


Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, federasyon defterinin bir daha açılmamak üzere kapatıldığını ve Kıbrıs sorunun çözümüne yönelik iki devletli vizyonunun halkın iradesinden doğduğunu vurguladı.

Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Tatar, “Federasyon artık bitmiştir. Halkımız Rum’un iradesine teslim olmayacaktır. 2020’de halkımız yeni siyasetimizi onayladı ve bana bu görev için yetki verdi. İşte bu yeni paradigma Rum’un on yıllardır süren oyununu bozdu. Özden gelen haklarımız, egemen eşitliğimiz ve eşit uluslararası statümüz asla pazarlık konusu yapılamaz” dedi.

Rum Tarafının Zihniyeti Hep Aynı

Cumhurbaşkanı, Annan Planı ve Crans Montana süreçlerindeki başarısızlıkları hatırlatarak bu dönüm noktalarında yaşananların Rum tarafının değişmeyen zihniyetini açıkça gösterdiğini belirtti.

“2004’te Annan Planı’na halkımız evet dedi, Rum tarafı reddetti. Uluslararası taraflar ‘siz evet deyin, Rum hayır derse izolasyon kalkacak’ diye sözler verdiler. Bu sözlerin hiçbiri tutulmadığı gibi sayın Talat ve ekibi Annan Planı’ndan da fazla taviz verecekleri bir sürece girdiler. Sayın Talat 1960 ortaklık devletinde dahi olmayan bir taviz vererek Rumlara Kıbrıs Türk liderinin seçiminde oy hakkı vermiştir. Bu çapraz oy olarak bilinir. Nihayetinde bu süreç de çökmüştür.”

“2017’de Crans Montana’da masayı terk eden yine Rumlar oldu. ‘Sıfır asker, sıfır garanti’ diyerek güvenliğimizi yok saymak istediler. Zihniyetleri değişmedi. Federasyon için son deneme olan Crans Montana’da yaşanan başarısızlıktan sonra bu model resmi olarak tüketilmiştir.”

Türkiye’nin Garantörlüğü Bir Tercih değil Zorunluluktur

Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin Kıbrıs Türk halkı için yaşamsal öneme sahip olduğunu söyleyen Tatar, “Anavatan Türkiye bizim en büyük güvencemizdir. Güvenlikte, ekonomide, kısacası her alanda yan yana yürümek bir tercih değil, zorunluluktur. Hiçbir güç bunu değiştiremez. Anavatanla bu dönemde en iyi seviyeye getirdiğimiz kardeşlik dayanışması geleceğimizin teminatıdır” ifadelerini kullandı.

Rum Tarafı Sınır Kapılarını Kullanarak Siyasi Şantaj Peşinde

Sınır kapıları konusuna da değinen Cumhurbaşkanı, Rum tarafının taleplerini siyasi manevra olarak niteledi:

“Biz Haspolat ve Akıncılar sınır kapılarının açılması için defalarca girişimde bulunduk. Halkımız için kolaylık sağlamak istedik. Ancak Rum tarafı Erenköy veya Kiracıköy’den geçiş isteyerek ara bölgede toprak talebine kapı aralamak istedi. Amaç ne? Erenköy’e bizim kutsalımıza girecekler. Kiracıköy’de de hem askeri hem de sınır olarak asla gerçekleşmeyecek kazanım elde etme hayalindeler. Rum tarafı yeni kapıları açmayarak, dahası geçişleri zorlaştırarak siyasi şantaj yapıyor.”

Metehan kapısındaki yoğunluklara da değinen Tatar, “Bizde üç şerit var, karşı taraf hala tek şeritte çalışıyor. Halkı yoran da budur” dedi.

Rum Tarafının Silahlanması Ciddi Tehdit Boyutuna Ulaştı

Güney Kıbrıs’ın artan silahlanma faaliyetlerini değerlendiren Cumhurbaşkanı Tatar, “İngiliz üsleri, ABD, Fransa ve artık İsrail her türlü askeri donanımıyla burada. Rum lideri bu güçlere teslim olmuş durumdadır. Sürekli silahlanarak farklı hayaller peşinde koşmaktadırlar. Tehditlere asla boyun eğmeyeceğiz. Bölgedeki gelişmeler tehlikeli bir noktaya gelmiştir. Biz de Anavatan Türkiye ile birlikte gerekli önlemleri almaktayız” dedi.

İzolasyonlar En Büyük Hak İhlali

Tatar, Kıbrıs Türk halkına yönelik uygulanan haksız ve hukuksuz izolasyonun kabul edilemez olduğunu belirterek, “Bizi ekonomik, sportif, sosyal dahası yaşamın her alanında izole ederek yıldırmak istiyorlar ama başaramadılar. Bu izolasyon en büyük insan hakkı ihlalidir, artık son bulmalıdır” dedi.

Enerjide İş Birliği Çağrısı

Enterkonnekte elektrik sisteminin tek gerçekçi yolunun Türkiye üzerinden bağlantı olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı, bunun sadece ekonomik değil stratejik bir zorunluluk olduğuna da dikkat çekti.

Tatar, ada etrafındaki doğal kaynaklar konusunda bir bilgi kirliliği yaratılmaya çalışıldığını ifade ederek, “1-8 Temmuz 2022 tarihinde kazan-kazan anlayışıyla iş birliği önerileri verdim. Bunlar sanki yapılmamış gibi bir tablo çizilmeye çalışılıyor. Yapılan, çok net somut ve detaylı önerilerde, hidrokarbon kaynakları, elektrik enterkonnekte sistemi, temiz enerjiye geçişe yönelik güneş enerjisini etkin kullanma ve adanın su kaynaklarının ortak işletilmesi konularında iş birliği vardı. İlaveten düzensiz göç ve adanın tüm mayınlardan arındırılması da vardı. Bu öneriler BM Genel Sekreteri aracılığıyla Anastasides’e iletildi. Rum ne yaptı bir anda sessizleşti. Kendi Halkının ihtiyaçlarının hilafına yanıt dahi veremediler. O yüzden inisiyatif alınmadı şeklinde boş laflara karnımız tok. Bu dönemde BM Genel Sekreteri’nin ev sahipliğinde yapılan üç zirvede de bu konular gündeme gelmiştir. Ancak karşısındaki muhatabını tanımayan veya bel altı siyasetini kendine ilke edinmiş biri bu türden gerçeklerden uzak bir söylem geliştirebilir” dedi.

“Cumhurbaşkanı Dememek Öncelikle Seçilmiş İradeye, Yani Halka Saygısızlıktır”

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın da aralarında bulunduğu muhalefet çevrelerinin kendisine ‘Cumhurbaşkanı’ demediklerini belirterek, bunun halka saygısızlık olduğunu söyledi.

Tatar, “Ben 2020 seçimlerinde ilk turda yüzde 32 oy aldım, ikinci turda yüzde 52 ile Cumhurbaşkanı seçildim. Tufan Erhürman da adaydı, yüzde 20 aldı ve ilk turda elendi. Mustafa Akıncı ikinci turda yüzde 48 aldı. Halkın yarısından fazlası bana oy verdi. Buna rağmen hala ‘Cumhurbaşkanı’ demiyorlar. Erhürman da demiyor. Bana Cumhurbaşkanı dememek aslında halka saygısızlıktır” dedi.

Tatar sözlerini şöyle sürdürdü:

“Beni hedef aldıklarını sanıyorlar ama aslında halkın iradesini yok sayıyorlar. Bulunduğumuz makamlar seçimle gelinen halkın iradesiyle belirlenen makamlardır. Doğrudan halkımızın iradesini temsil ederiz. Böyle bir saygısızlık öncelikle halkımıza ve onun iradesine karşı saygısızlıktır. Halk sizi seçerse iyi, bizi seçerse kötü olabilir mi? Ağzından demokrasiyi, hukuka saygıyı, hoş görüyü düşürmeyenlerin hali gerçekten ibret vericidir. Daha önemlisi bu zihniyetin asıl karakteri hakkında da hepimize bir gerçeği göstermektedir.” dedi.

New York’ta Hristodulidis’le Görüşeceğiz

Önümüzdeki hafta New York’ta önce BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve heyetiyle ikili ertesi gün de yine BM Genel Sekreteri’nin ev sahipliğinde Rum lider Nikos Hristodulidis’in de yer alacağı üçlü görüşmeye katılacağını açıklayan Tatar, “Ortak zeminin olmadığı raporlara geçmiş bir gerçek. Biz yapıcıyız vizyonumuzu da kararlılıkla savunacağız. İki tarafın faydasına olacak iş birliklerine açığız. Bu ilkeler çerçevesinde çalışmalarımızı sürdüreceğiz” dedi.

Devamını Oku

Trending

Reklam